Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hazreti İmam'ın şiirlerinde irfan ve tasavvuf.. (2 Kullanıcı)

  • Konuyu başlatan kodoo
  • Başlangıç tarihi
K

kodoo

İmam Humeynî’ye göre ilim vs.. hakikate ulaşmak yolunda süluk ehlinin önündeki en büyük engellerden birisidir.
Âşık için ise gafletin ta kendisi;

Keşke bir gün dergâhında bir menzilim olaydı
Ki orda sevinç ve keder, gönül muradım olaydı

Keşke zülfünden bir tutam düğüm avuçta olaydı
Ki düğümün açılması, her ukdenin işkili olaydı

Dün gece ki gönül, hicranından kararmış idi
Senin yâdın o mahfillin yükselen ateşi idi

Dostlar mahmur, dostlar meyzede, kendinden geçmiş
Nasipsizler ise benim gibi cem’in ehl-i aklı olanları idi

Gönül ehli olanlara ilim, hicaptır hicap!
Hicaptan sıyrılıp hakka varansa sadece cahil idi

Âşık, şevkten fena deryasına doğru yüzüyor
Bi haber o kimse ki zulmethaneye sahil idi

İrfan havzasından aşka gelince bir de gördüm ki
Okuyup, duyduğum ne varsa topyekûn batıl idi…


Pir-i Cameran (İmam Humeyni)
 
K

kodoo

Onun bazı şiirlerinde halk edebiyatımızla dikey bir benzerlik bile görmek mümkündür. Mesela Pir Sultan Abdal’ın aşağıda ki dervişlik tanımı ile İmam Humeynî’nin dervişlik tanımı neredeyse aynı. İkisi de zahirciliğe karşı, ikisi de kalbi şuhudun sadece hırkayla, tesbihle mümkün olamayacağını belirtiyor.

Pir Sultan Abdal;

Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil
Gönlü derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil

Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi elin, yüzün yumaz değil


Derken, İmam Humeynî bir gazelinde bakın ne diyor;

Her iki cihana gönül vermeyendir derviş
Açık gizli olandan alenen geçendir derviş

Hırka ile hangah[1] rindlerin[2] mezhebinde olmaz
Bu her ikisinden geçebilendir derviş

Başında külah olan derviş sanmasın kendini
Külahtan, taçtan geçip, cana gelendir derviş

Zikir halkası kurma! Zakir yârin ta kendisidir
Ki zakiri ayanen tanıyabilendir derviş

Dostların ceminde dervişliği dillendiren
Hakikatte, vird-i zeban ile olmadı derviş

Hevay-ı nefsi ile derviş olan sûfi
Kendi himmetinin kuludur, onun neresi derviş?


Hakeza;

Cennetten, köşklerden, hurilerden söz etme bana
Dostun yüzünden gayrı bakacak taraf yok bana


Derken de Yunus’un şu unutulmaz beytini hatırlatır;

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç Huri

İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni…


----------------------
[1] —Hangah: Sözlük anlamı Allah rızası için misafirlere, fakir, derviş ve talebe-i uluma yemek verilen ve barınmalarını sağlayan yerdir. Tasavvufta ise zikr yapılan kutsal mekân anlamına gelir ve harabat kelimesi ile aynı yerlerde kullanılır. Fakat kimi mutasavvıflar hangah türü mekânları riya ve müzevirlik yapma yeri olarak tanımlamışlardır.

[2] —Rind: Klasik edebiyatta iki anlama gelir; Birincisi arif, ikincisi lakayt. Hafız daha çok arif anlamında kullanır. Hayyam ise lakayt anlamında. Burada arif anlamında kullanılmıştır.
 
K

kodoo

Not: İmam Humeynî’nin özellikle gazelleri, İRFAN VE TASAVVUF nosyonunun çağdaş bir kalemle yazılışının bariz örneklerinden birisini teşkil eder. İrfani enstrümanların neredeyse tamamına yakınını kullanan İmam Humeynî, Sûfi veya tasavvuf edebiyatının, şarap, bade, hırka, rind, mest, put, puthane, saki, harabat, ben, zülüf gibi temsil ve rumuzlarının yanı sıra, vecd, hal, fena, hayret, talep, aşk, tevhit, gibi seyr-i süluk makamatını da işler…
Bu yüzden ancak bu kavramlara aşinâ olan irfan ehli bu şiirleri tam anlamıyla fehmedebilirler..

şiirler devam edecek inş.
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Ezoterik İnisiyasyon (Erginlenme, Tekris);"dışarıdaki", "yabancı", "harici", "bigâne" kişinin "içeri" alınması, "mahrem" kılınması, ezoterik topluluğun "üyesi" durumuna getirilmesi, ezoterik bilginin ışığına kavuşmasıdır.
Ezoterik İnisiyasyon; bireyde, varlığın bir alt aşamasından bir üst aşamasına geçişi ruhsal olarak gerçekleştirmeye yönelik süreçtir. Burada amaç, bir takım simgesel eylemler ve fiziksel edimler aracılığıyla, bireye yeni bir yaşama "doğmak" üzere "öldüğü" duygusunu aşılamaktır. Bu nedenle, kimi ezoterik örgütlerde inisiyasyona, İkinci Doğuş da denilmektedir.

İnisiyasyon yoluyla, kişi daha "yetkin" bir tinsel duruma girmekte, "üstün" bir evrene ulaşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, inisiyasyon, en derin anlamıyla, bir çeşit "tanrılaştırma' dır. Temel işlevi, kişinin, dış yaşamındaki her türlü koşullu durumunun ötesine geçmesidir. Böylesi bir "tanrılaştırma" eylemi, evrenin özündeki "büyük varlığın" bireyde belirmesi olgusunu varsayar. Bu varsayım temelini Panteist düşüncede bulmaktadır.

Evren ile Tanrı'yı bir ve aynı şey sayan öğretilerin ve inanç sistemlerinin genel adı Panteizm'dir. Kamutanrıcılık da denilen Panteizm'in temel ilkesine göre, evrende bulunan her şey tek bir Varlık'tan oluşmuştur. Gerçekte varolan bu tek Varlık'tır ve tüm nesne ve canlılar onun çeşitli görünümleridir. Eski gizemci ve ezoterik toplulukların çoğunda Panteist ilkeler benimsenmiştir. Felsefe olarak Stoacılık ve Neoplatonizm'de panteist anlayışlar vardır. Kabalacılık tümüyle panteisttir. Vahdet-i vücut anlayışı ile Tasavvuf 'ta da panteist olgu benimsenmiştir.
Birey, inisiyasyon yoluyla, kendinde zaten varolan bir özü canlandırmaktadır. Bu bir "iç" gerçekleşmedir. Bu nedenle, ezoterik inisiyasyon uygulanan kişinin, belirli bir takım özellik ve eğilimlere baştan sahip olması gereklidir.
İnisiyasyon'nın Batı dillerindeki karşılığı olan "initiation" sözcüğü, Latincedeki "initium" sözcüğünden türemiştir. "Initié" ise aslında "yola koyulmuş, başlamış" demektir. Ezoterizm'de en önemli kavram "İnisiyasyon"dır.
Ezoterizm (Batıniyye, İçreklik), bilgilerin ve görgülerin kapalı bir topluluk içinde ve aşamalı olarak verildiği çalışma ve öğreti sistemidir. Asıl gerçeklerin anlayabilecek yetenek ve bilgide olan kişilere aktarılabileceği görüşü ezoterik sistemin özüdür.
Sistemin üç önemli özelliği vardır:
1. Öğretiyi alacak olanların özenle seçilmelerinden sonra, inisiyasyon yöntemi ile topluluğa kabul edilerek, yine aynı yöntemle ilerlemeleri.
2. Öğretilerin bir dereceler silsilesi içinde verilmesinin yanısıra hiyerarşik yapı gözeten bir örgütlenmenin bulunması.
3. Öğretilerin kapsamında simge, allegori ve özdeyişlerin kullanılması
.
Ezoterik yaklaşımın özü; bireyin kendi kendini aydınlatamaması olgusuna bağlıdır. Genelde, ezoterik öğreti uygulamasına karşın; bazen, Mistisizm (Tasavvuf, Gizemcilik) kavramı ile ezoterizm kavramı bu noktada ayrılırlar. Mistik kişi (mutasavvıf, gizemci) çoğu zaman elini eteğini dünyadan çekmiş bir "münzevi"dir, düzen ve denetim dışıdır, hatta disiplinsizdir. Gerçeğe bir anda "sezgi" yoluyla varabilir. Oysa, ezoterizm'de, kişi ancak "inisiyasyon"a dayalı (initiatique) bir örgüt tarafından ışığa kavuşturulabilir. Ezoterik örgüt kişiye, öncelikle ruhsal bir etki aşılar, sonra bu etkinin üzerine bir "öğreti" kurmaya çalışır; bunu yaparken de belirli bir hiyerarşik yapıyı ve disiplini izler. Mistisizm'in bazen salt bireysel düzeyde kalabilmesine karşın, ezoterizm daima örgütsel bir yapıdadır.

Mistisizm (Tasavvuf, Gizemcilik), duygu ve sezgiye dayalı bir inanç yolu olarak, us ile deney alanı dışında, duygu ve sezgilerle gerçeğe ulaşma anlayışıdır. Tanrıbilimsel açıdan, kişinin kendi içine kapanarak, Tanrı'yı kendinde araması biçiminde de tanımlanır. Mistisizmin son aşaması, Tanrı'nın varlığında eriyerek, kişiliğin yokedilmesidir.

İnisiye olan kişi üzerinde oluşturulan ruhsal etki, esas olarak, İnisiyasyon töreninin "haricilere aktarılamaz" olan temel niteliğidir. Aristoteles, Eleusis Gizemleri'nden söz ederken, "öğrenmek yerine hissetmek" diyordu.

NE DEMİŞTİ NEBİ AS. ;"" öNCEKİLERİ ADIM ADIM TAKİP EDECEKSİNİZ......""""
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt