tevbeYA-HAK
Kayıtlı Kullanıcı
hayırsız ilim
Kişide Allah Tealâ'nın rızasını elde etme ve azabından sakınma gayreti oluşturmayan ilim, bizatihi faydalı olsa bile sahibine fayda vermediği için helâka götürücüdür. Bu sebeple ulema, amele yansımayan, ahlâkı güzelleştirmeyen ve bâtını mamur kılmayan ilmin sahibi için ancak vebal olduğunu söylemiştir.
Birçok hadis imamının naklettiği ve en muteber hadis kitaplarında yer alan rivayete göre Efendimiz s.a.v. şöyle dua ederdi: “ Allahım ! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefsten ve icabet edilmeyen duadan sana sığınırım.”
Sahabe'den Zeyd b. Erkam r.a ., “Bize ilim öğret” diyenlere: “Size ancak Resul-i Ekrem s.a.v.'in bize öğrettiği şeyi öğretirim.” diyerek naklettiği bu hadis, insanın selametinin de felaketinin de dört noktadan neş'et ettiğini son derece veciz bir şekilde anlatmaktadır.
İnsanın varoluş amacına uygun yaşaması ve istikamet üzere bulunması, bu dört temel hususiyete sahip olmasıyla mümkündür.
Her türlü kemalâtın zirve noktasını oluşturmasına rağmen Efendimiz s.a.v.'in böyle dua etmesinde (ve naklediliş tarzından anlaşıldığına göre bu duayı devamlı yapmasında) şüphesiz ki ümmetine yönelik bir mesaj mevcuttur. Daha doğrusu hadisin asıl mesajı bizleredir. Nitekim Efendimiz s.a.v .: “Allah'tan faydalı ilim isteyin” (Ebu Dâvud) buyurmak suretiyle bu noktayı bizzat açıklığa kavuşturmuştur. “Allah Tealâ en doğrusunu bilir” kaydıyla söyleyelim ki, insanı helâka götüren olumsuzluklar, temelde bu dört noktada toplanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca yaşanmış ve yaşanacak olan bireysel ve toplumsal bütün yıkımların temelinde bu dört unsur vardır.
Her şeyin temeli ilimdir
Acaba Efendimiz s.a.v ., Allah Tealâ'ya sığınılması gereken hususların başına niçin “fayda vermeyen ilim”i koymuş olabilir?
Bu sorunun cevabını doğru biçimde verebilmek için öncelikle “fayda vermeyen ilim” ifadesi ile ne kastedildiğine bakmak gerekir. Bu ifadenin üç boyutlu anlaşılması mümkündür:
1. Bizatihi zarar veren, fayda hasıl etmesi mümkün olmayan ilim.
2. Bizatihi faydalı iken, kişideki bir zaaf sebebiyle bu fonksiyonunu icra edemeyen ilim.
3. Kişiye gerekli olmayan, kendisinden herhangi bir şekilde istifade etmeyeceği ilim.
Ulemanın, hadisteki bu ifade üzerine yaptığı açıklamalar bu üç noktada toplanmaktadır. Birinci maddede yer alan ilimlere örnek olarak sihir zikredilmiştir. Bu ilimler insana zahiren bazı küçük faydalar sağlıyor gibi görünse de, bu küçük/görünür faydaların bile sonuç itibariyle şerre götürdüğü herkesin malumudur.
İlim, insanı Yüce Yaratıcı'ya götürmelidir. Ondan beklenen temel fonksiyon budur. Şu halde herhangi bir ilim, insanı bu temel amacından saptırıyorsa faydasızdır ve ondan Allah Tealâ'ya sığınmalı, uzak durmalıdır.
İkinci madde ise daha geniş bir anlam çerçevesine sahiptir. Kişide Allah Tealâ'nın rızasını elde etme ve azabından sakınma gayreti oluşturmayan ilim, bizatihi faydalı olsa bile sahibine fayda vermediği için helâka götürücüdür. Bu sebeple ulema, amele yansımayan, ahlâkı güzelleştirmeyen ve bâtını mamur kılmayan ilmin, sahibi için ancak vebal olduğunu söylemiştir. (Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, 2/108)
Üçüncü madde ise insanı, faydalanmayacağı şeyleri öğrenmekle zaman, enerji ve imkan kaybına uğrattığı için zararlıdır. Öte yandan, kendisine faydası olmayacak şeyleri öğrenmekle iştigal eden insan, böylece faydalı şeyleri öğrenme imkanını zayi ettiği için de sorumlu olacaktır.
Ulema, hadisin ifadesindeki bu üç boyut içinde en fazla ikinci madde üzerinde durmuştur. Elbette bunun bir sebebi vardır. Hadisi bir bütün olarak ele aldığımızda, zikredilen dört hususun birbirinden bağımsız olmadığı dikkat çekmektedir. Efendimiz s.a.v ., mübarek sözlerinin başına “fayda vermeyen ilim”i yerleştirmekle, ardından sıraladığı hususların ona bağlı olduğunu vurgulamış olmaktadır. Rabbim bizleride fayda vermeyen ilimden muhafaza buyursun. Amin
alıntıdır...
Kişide Allah Tealâ'nın rızasını elde etme ve azabından sakınma gayreti oluşturmayan ilim, bizatihi faydalı olsa bile sahibine fayda vermediği için helâka götürücüdür. Bu sebeple ulema, amele yansımayan, ahlâkı güzelleştirmeyen ve bâtını mamur kılmayan ilmin sahibi için ancak vebal olduğunu söylemiştir.
Birçok hadis imamının naklettiği ve en muteber hadis kitaplarında yer alan rivayete göre Efendimiz s.a.v. şöyle dua ederdi: “ Allahım ! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefsten ve icabet edilmeyen duadan sana sığınırım.”
Sahabe'den Zeyd b. Erkam r.a ., “Bize ilim öğret” diyenlere: “Size ancak Resul-i Ekrem s.a.v.'in bize öğrettiği şeyi öğretirim.” diyerek naklettiği bu hadis, insanın selametinin de felaketinin de dört noktadan neş'et ettiğini son derece veciz bir şekilde anlatmaktadır.
İnsanın varoluş amacına uygun yaşaması ve istikamet üzere bulunması, bu dört temel hususiyete sahip olmasıyla mümkündür.
Her türlü kemalâtın zirve noktasını oluşturmasına rağmen Efendimiz s.a.v.'in böyle dua etmesinde (ve naklediliş tarzından anlaşıldığına göre bu duayı devamlı yapmasında) şüphesiz ki ümmetine yönelik bir mesaj mevcuttur. Daha doğrusu hadisin asıl mesajı bizleredir. Nitekim Efendimiz s.a.v .: “Allah'tan faydalı ilim isteyin” (Ebu Dâvud) buyurmak suretiyle bu noktayı bizzat açıklığa kavuşturmuştur. “Allah Tealâ en doğrusunu bilir” kaydıyla söyleyelim ki, insanı helâka götüren olumsuzluklar, temelde bu dört noktada toplanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca yaşanmış ve yaşanacak olan bireysel ve toplumsal bütün yıkımların temelinde bu dört unsur vardır.
Her şeyin temeli ilimdir
Acaba Efendimiz s.a.v ., Allah Tealâ'ya sığınılması gereken hususların başına niçin “fayda vermeyen ilim”i koymuş olabilir?
Bu sorunun cevabını doğru biçimde verebilmek için öncelikle “fayda vermeyen ilim” ifadesi ile ne kastedildiğine bakmak gerekir. Bu ifadenin üç boyutlu anlaşılması mümkündür:
1. Bizatihi zarar veren, fayda hasıl etmesi mümkün olmayan ilim.
2. Bizatihi faydalı iken, kişideki bir zaaf sebebiyle bu fonksiyonunu icra edemeyen ilim.
3. Kişiye gerekli olmayan, kendisinden herhangi bir şekilde istifade etmeyeceği ilim.
Ulemanın, hadisteki bu ifade üzerine yaptığı açıklamalar bu üç noktada toplanmaktadır. Birinci maddede yer alan ilimlere örnek olarak sihir zikredilmiştir. Bu ilimler insana zahiren bazı küçük faydalar sağlıyor gibi görünse de, bu küçük/görünür faydaların bile sonuç itibariyle şerre götürdüğü herkesin malumudur.
İlim, insanı Yüce Yaratıcı'ya götürmelidir. Ondan beklenen temel fonksiyon budur. Şu halde herhangi bir ilim, insanı bu temel amacından saptırıyorsa faydasızdır ve ondan Allah Tealâ'ya sığınmalı, uzak durmalıdır.
İkinci madde ise daha geniş bir anlam çerçevesine sahiptir. Kişide Allah Tealâ'nın rızasını elde etme ve azabından sakınma gayreti oluşturmayan ilim, bizatihi faydalı olsa bile sahibine fayda vermediği için helâka götürücüdür. Bu sebeple ulema, amele yansımayan, ahlâkı güzelleştirmeyen ve bâtını mamur kılmayan ilmin, sahibi için ancak vebal olduğunu söylemiştir. (Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, 2/108)
Üçüncü madde ise insanı, faydalanmayacağı şeyleri öğrenmekle zaman, enerji ve imkan kaybına uğrattığı için zararlıdır. Öte yandan, kendisine faydası olmayacak şeyleri öğrenmekle iştigal eden insan, böylece faydalı şeyleri öğrenme imkanını zayi ettiği için de sorumlu olacaktır.
Ulema, hadisin ifadesindeki bu üç boyut içinde en fazla ikinci madde üzerinde durmuştur. Elbette bunun bir sebebi vardır. Hadisi bir bütün olarak ele aldığımızda, zikredilen dört hususun birbirinden bağımsız olmadığı dikkat çekmektedir. Efendimiz s.a.v ., mübarek sözlerinin başına “fayda vermeyen ilim”i yerleştirmekle, ardından sıraladığı hususların ona bağlı olduğunu vurgulamış olmaktadır. Rabbim bizleride fayda vermeyen ilimden muhafaza buyursun. Amin
alıntıdır...