vaktileyl
Kayıtlı Kullanıcı
Ülkenin gündemi yine İslam namaz ve başörtüsü…
Tartışanlar ve ahkâm kesenler ise İslam’ın özünden uzak gazete ve televizyon bezirgânları. Bu insanlar daldan dala kanaldan kanala atlayan topluma yabancı bir avuç edepten yoksun zavallılar. Kadınlar başı açık namaz kılar, omuz omuza kılar, Türkçe dua, ezan Türkçe olsun, kadın da imam olabilir, kadın hastalıklarıyla namaz kılınır, horoz kurban olur, başörtüsü Araplardan kalmış, hac yerine para fakirlere verilir sonra da cehennemin dibine girilir.
Siz öyle kılın bırakın bu milletin yakasını. Yuh size yuh!
Onlara sözüm yok, yok ta şu dindar görünen anlı şanlı akademisyen din adamı ve yandaşlarına ne diyelim.
Kızayım mı, üzüleyim mi, acıyayım mı?
Acımıyorum, çünkü bu adam bu ülkenin asırlardır kaynağını Kuran ve sünnetten alan Mevlana Hazretleri ve özellikle dünyaya nakşettiği hoşgörü prensibine adeta düşman kesilmiş. Günümüzün Mevlanalarına, Yunus Emrelerine Hıristiyan diyecek kadar gözünü hırs bürümüş bu siyaset bezirgânı ve dalkavuklarına ne demeli?
Bu adamlara maskeleri çıkmadan önce toplum çok itibar ediyordu. Açıkçası ben de dikkate alıyordum.
Şükür maskeleri düştü ve amaçları açığa çıktı. Yıllarca karşı kutupta olan vatan hainleriyle aynı kulvarda koşuyorlar.
Değerli dostlarım Müslüman olup ve hele hele Müslümanlara vaiz ve fetva vermeye kalkan bu şahısların diyorum ki:
Sözünüzde ve özünüzde doğru olunuz. İnsanlar siz konuştuğunuz zaman tereddüt etmeden "bu doğru söyler" desinler.
Nerde o edep, o ahlak?
Unutmayınız ki "Resul" olmadan çok daha önce "emin" olan bir Peygamberin ümmetiyiz.
Emniyeti yara alanın imanı yara alır.
Başkası kendisinden emin olamayan biri için gerçek "mü'min" denilemez. Mü'min kendisinden emin olunandır. Elbet her söylediğin doğru olmalı.
Ancak doğruyu doğru yerde, doğru zamanda ve doğru bir üslupla söylemezsen, o doğruya zulmetmiş olursun.
Lütfen karşınızdakine konuşurken merhametli ve metanetli olunuz. Sözleriniz hissinizden ve cehaletinizden değil, ilminizden ve imanınızdan kaynaklansın. Ancak gerçekten şecaatli olanlar metanetli olabilirler. Cesareti ilim ve imanından kaynaklanmayanda metanet olmaz.
Nerde hayâsız, mayasız var İslamı yorumluyor.
İçinde yaşadığınız toplumun, çevrenin, evrenin farkında olmadan başka dünyada başka bir din icat etmiş İslam adına nifak ve iftirayla saldırıyor. Saldırın sırtlanlar saldırın! Bu millet her devirde aslanlar gibi yoluna devam etmiş ve Kâinatın Serveri’nden beri bozulmadan gelen muhteşem dinimiz kıyamete kadar sırtlanlara aldırmadan yaşanacaktır ve yaşayacağız huşu ile aşk ile.
Yiyin ülkeyi yiyin haram zedeler, hortumlayın yiyin fakat sövmeyin milletime, saygılı olun dinine, diyanetine, namazına, örtüsüne, ibadetine.
Benim paramla yan gelip yatarak holdingler kurun ve emrinizdeki basınla hezeyan akıtın.
Yok öyle haddinizi aştınız! Susun durun kendi süfli dünyanızda oturun. Engel olmayın hizmet erlerine.
Hizmet etme basireti yok sizde bari hizmet yapanlara saygılı olun.
Bu ülkeye bu millete ihanet ediyorsunuz. Hizmete sahip çıkıp destek olmuyorsunuz bari susun!
Kişinin düşebileceği en acı ve komik durum kendi hatasını savunmak, hatta doğru gibi göstermek çabasıdır. Bunu farkında olmadan yapan biri mazur görülebilir belki ama bilerek yapan biri hele bu İslam
adına yapılıyorsa yazıklar olsun çünkü ahlaki değildir ve toplumun dini duygularını rencide edip kafaları karıştırmaktır. Her şeyden öte dini değil heva ve arzularınızın esiri olduğunuzun farkına varın…
İşte bu "hevayı din yapıp toplumun karşısında saygısız ve kaygısızca savunmayın. Bu haslet münafıklığın ta kendisidir.
Lütfen insaf!
Millete hizmet edenlerin hizmetkârı olamıyorsunuz, düşmanı da olmayın. Kendi şerefinizi kendi ellerinizle düşürmüş, eşrefi mahlûkatı esfeli mahlûkat (mahlûkatın en sefili) etmişsiniz.
Ki bu emareleri fazlasıyla taşıyorsunuz.
Siz unutmuşsunuz insanlığınızı. İşiniz gıybet, dedikodu, iftira ve nifak. Bu utanç ve hastalıktır. Bu hastalığı sözüm ona gazeteci yâ da aydın kılıklı (gerçek aydın ve gazetecileri tenzih ederim), gözünü hırs bürümüş, tatminsiz ve şöhret müptelaları topluma akıtmaya çalışıyor. Ömrünü başkalarının dedikodusuyla tüketmek, aynı zamanda aciz ve kişiliksiz insanların benliğini yitirip maskesini düşürmesidir.
Avrupa'nın asırlarca silahla beceremediğini şimdi onlara uşaklık eden sizler, dilinizle gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz. Biliniz ki bunu başaramayacaksınız!
Değeri dostlarım farkındayım kelimelerim ok gibi fakat sessizliğimizin edep ve onurumuzdan olduğunu bilmeleri gerekir. Yoksa Üstadın dediği gibi sanmasınlar uysal koyunuz.
Yine her zamanki gibi bir şiirimle yazımı bitirip saygılarımı sunarım.
Ateşten Gömlek
Dikenler içinde güller açılır,
Makamı, serveti terk edeceksin.
Vatana hizmetle değer biçilir,
Sen bunu gayretle seyredeceksin.
Haydi, kutuplara suçtur durduğun,
Leyla arar gibi nurdur vardığın,
Gaye-i hilkattir zihin yorduğun,
Küfürü temelden çürüteceksin.
Tahkik-i imandır Kur’an bilinci,
Yalan, iftirayla deseler dinci,
Öz vatanında da olsan yabancı,
Hoşgörü Fatihtir fethedeceksin.
Sürseler çöllere eyle tahammül,
Yaksalar, yıksalar vereceksin gül,
“Ateşten Gömlektir” Buyurdu Resul,
Mahkûmsun davaya, şükredeceksin.
Vicdanlar paslanmış, ümit ol yetiş,
Bahtsız sinelere Kur’an ne müthiş,
Diken de olsalar gül gibi ötüş,
Kalplere Kur’anı nakşedeceksin.
Dava-yı Kur’anda Rabbim büyütsün,
Dava-yı imanda Rabbim yürütsün,
Dava-yı hizmette Rabbim çürütsün,
Ömrünü hizmete vakfedeceksin
Sonsuzla bütünleş lütuftur Şair,
Zindana atsalar zulüm ve sair,
Sürseler vatandan şehir be şehir,
Eyyübî sabırla sabredeceksin.
Hulâsa Ömer’e rikkat nasihat,
Zikreder kâinat, Kur’an hakikat,
Hem ulvi fikirdir hem de uhuvvet,
Ömr-ü bakiyede fark edeceksin.
Ömer Ekinci Micingirt
Tartışanlar ve ahkâm kesenler ise İslam’ın özünden uzak gazete ve televizyon bezirgânları. Bu insanlar daldan dala kanaldan kanala atlayan topluma yabancı bir avuç edepten yoksun zavallılar. Kadınlar başı açık namaz kılar, omuz omuza kılar, Türkçe dua, ezan Türkçe olsun, kadın da imam olabilir, kadın hastalıklarıyla namaz kılınır, horoz kurban olur, başörtüsü Araplardan kalmış, hac yerine para fakirlere verilir sonra da cehennemin dibine girilir.
Siz öyle kılın bırakın bu milletin yakasını. Yuh size yuh!
Onlara sözüm yok, yok ta şu dindar görünen anlı şanlı akademisyen din adamı ve yandaşlarına ne diyelim.
Kızayım mı, üzüleyim mi, acıyayım mı?
Acımıyorum, çünkü bu adam bu ülkenin asırlardır kaynağını Kuran ve sünnetten alan Mevlana Hazretleri ve özellikle dünyaya nakşettiği hoşgörü prensibine adeta düşman kesilmiş. Günümüzün Mevlanalarına, Yunus Emrelerine Hıristiyan diyecek kadar gözünü hırs bürümüş bu siyaset bezirgânı ve dalkavuklarına ne demeli?
Bu adamlara maskeleri çıkmadan önce toplum çok itibar ediyordu. Açıkçası ben de dikkate alıyordum.
Şükür maskeleri düştü ve amaçları açığa çıktı. Yıllarca karşı kutupta olan vatan hainleriyle aynı kulvarda koşuyorlar.
Değerli dostlarım Müslüman olup ve hele hele Müslümanlara vaiz ve fetva vermeye kalkan bu şahısların diyorum ki:
Sözünüzde ve özünüzde doğru olunuz. İnsanlar siz konuştuğunuz zaman tereddüt etmeden "bu doğru söyler" desinler.
Nerde o edep, o ahlak?
Unutmayınız ki "Resul" olmadan çok daha önce "emin" olan bir Peygamberin ümmetiyiz.
Emniyeti yara alanın imanı yara alır.
Başkası kendisinden emin olamayan biri için gerçek "mü'min" denilemez. Mü'min kendisinden emin olunandır. Elbet her söylediğin doğru olmalı.
Ancak doğruyu doğru yerde, doğru zamanda ve doğru bir üslupla söylemezsen, o doğruya zulmetmiş olursun.
Lütfen karşınızdakine konuşurken merhametli ve metanetli olunuz. Sözleriniz hissinizden ve cehaletinizden değil, ilminizden ve imanınızdan kaynaklansın. Ancak gerçekten şecaatli olanlar metanetli olabilirler. Cesareti ilim ve imanından kaynaklanmayanda metanet olmaz.
Nerde hayâsız, mayasız var İslamı yorumluyor.
İçinde yaşadığınız toplumun, çevrenin, evrenin farkında olmadan başka dünyada başka bir din icat etmiş İslam adına nifak ve iftirayla saldırıyor. Saldırın sırtlanlar saldırın! Bu millet her devirde aslanlar gibi yoluna devam etmiş ve Kâinatın Serveri’nden beri bozulmadan gelen muhteşem dinimiz kıyamete kadar sırtlanlara aldırmadan yaşanacaktır ve yaşayacağız huşu ile aşk ile.
Yiyin ülkeyi yiyin haram zedeler, hortumlayın yiyin fakat sövmeyin milletime, saygılı olun dinine, diyanetine, namazına, örtüsüne, ibadetine.
Benim paramla yan gelip yatarak holdingler kurun ve emrinizdeki basınla hezeyan akıtın.
Yok öyle haddinizi aştınız! Susun durun kendi süfli dünyanızda oturun. Engel olmayın hizmet erlerine.
Hizmet etme basireti yok sizde bari hizmet yapanlara saygılı olun.
Bu ülkeye bu millete ihanet ediyorsunuz. Hizmete sahip çıkıp destek olmuyorsunuz bari susun!
Kişinin düşebileceği en acı ve komik durum kendi hatasını savunmak, hatta doğru gibi göstermek çabasıdır. Bunu farkında olmadan yapan biri mazur görülebilir belki ama bilerek yapan biri hele bu İslam
adına yapılıyorsa yazıklar olsun çünkü ahlaki değildir ve toplumun dini duygularını rencide edip kafaları karıştırmaktır. Her şeyden öte dini değil heva ve arzularınızın esiri olduğunuzun farkına varın…
İşte bu "hevayı din yapıp toplumun karşısında saygısız ve kaygısızca savunmayın. Bu haslet münafıklığın ta kendisidir.
Lütfen insaf!
Millete hizmet edenlerin hizmetkârı olamıyorsunuz, düşmanı da olmayın. Kendi şerefinizi kendi ellerinizle düşürmüş, eşrefi mahlûkatı esfeli mahlûkat (mahlûkatın en sefili) etmişsiniz.
Ki bu emareleri fazlasıyla taşıyorsunuz.
Siz unutmuşsunuz insanlığınızı. İşiniz gıybet, dedikodu, iftira ve nifak. Bu utanç ve hastalıktır. Bu hastalığı sözüm ona gazeteci yâ da aydın kılıklı (gerçek aydın ve gazetecileri tenzih ederim), gözünü hırs bürümüş, tatminsiz ve şöhret müptelaları topluma akıtmaya çalışıyor. Ömrünü başkalarının dedikodusuyla tüketmek, aynı zamanda aciz ve kişiliksiz insanların benliğini yitirip maskesini düşürmesidir.
Avrupa'nın asırlarca silahla beceremediğini şimdi onlara uşaklık eden sizler, dilinizle gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz. Biliniz ki bunu başaramayacaksınız!
Değeri dostlarım farkındayım kelimelerim ok gibi fakat sessizliğimizin edep ve onurumuzdan olduğunu bilmeleri gerekir. Yoksa Üstadın dediği gibi sanmasınlar uysal koyunuz.
Yine her zamanki gibi bir şiirimle yazımı bitirip saygılarımı sunarım.
Ateşten Gömlek
Dikenler içinde güller açılır,
Makamı, serveti terk edeceksin.
Vatana hizmetle değer biçilir,
Sen bunu gayretle seyredeceksin.
Haydi, kutuplara suçtur durduğun,
Leyla arar gibi nurdur vardığın,
Gaye-i hilkattir zihin yorduğun,
Küfürü temelden çürüteceksin.
Tahkik-i imandır Kur’an bilinci,
Yalan, iftirayla deseler dinci,
Öz vatanında da olsan yabancı,
Hoşgörü Fatihtir fethedeceksin.
Sürseler çöllere eyle tahammül,
Yaksalar, yıksalar vereceksin gül,
“Ateşten Gömlektir” Buyurdu Resul,
Mahkûmsun davaya, şükredeceksin.
Vicdanlar paslanmış, ümit ol yetiş,
Bahtsız sinelere Kur’an ne müthiş,
Diken de olsalar gül gibi ötüş,
Kalplere Kur’anı nakşedeceksin.
Dava-yı Kur’anda Rabbim büyütsün,
Dava-yı imanda Rabbim yürütsün,
Dava-yı hizmette Rabbim çürütsün,
Ömrünü hizmete vakfedeceksin
Sonsuzla bütünleş lütuftur Şair,
Zindana atsalar zulüm ve sair,
Sürseler vatandan şehir be şehir,
Eyyübî sabırla sabredeceksin.
Hulâsa Ömer’e rikkat nasihat,
Zikreder kâinat, Kur’an hakikat,
Hem ulvi fikirdir hem de uhuvvet,
Ömr-ü bakiyede fark edeceksin.
Ömer Ekinci Micingirt