_YUSUF_
Yönetici
- Katılım
- 26 Haz 2008
- Mesajlar
- 4,070
- Tepki puanı
- 1,043
- Puanları
- 113
- Yaş
- 43
Korku ve hüznün daimi arkadaşı, hüzün ve kederin dostu, uyku ve uyuklama nedir bilmeyen insan.
Yunus b. Ubeyd'e "Hasan-ı Basrî gibi çok ibadet eden birini gördün mü?" diye sordular: "Vallahi onun gibi konuşanı bile görmedim, onun gibi ibadet edeni nasıl görebilirim?" dedi. "Onun vaazı kalpleri ağlatırdı, başkalarının vaazı gözleri bile ağlatmıyor."
Bir yere geldiğinde sanki yakın bir dostunu definden dönmüş sanırdınız. Ağladığında cehennem sırf onun için yaratılmış gibi ağlardı. O hikmet sütünü Ümmü Seleme'den (r.a.) içmişti.
"Ben ibadetler arasında gece yarısı kılınan namaz gibi etkilisini görmedim" demişti
"O öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbirini izler yaptı" ayeti hakkında şöyle demiştir: "Geceyi ihyadan aciz kalan İçin gündüz fırsatı, gündüzü ihyadan aciz kalan için gece fırsatı vermiştir."
"Derki: "Kul secdede uyursa Allah onunla meleklerine şöyle diyerek övünür: "Bakın kuluma: "Bana, ruhu katımda olduğu bir halde secde ederek ibadet ediyor."
Derki: "Allah yolunda cihaddan sonra, gece namazından daha büyük bir amelle amel edilmiş değildi:
Şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Vallahi öylesi insanlarla karşılaştım ve öyleleriyle arkadaşlık yaptım ki: gelen hiçbir dünyalık için sevinmez, giden hiçbiri için hayıflanmazlardı. Vallahi dünya onların gözünde şu topraktan daha değersizdi. Onlardan biri elli yıl yaşardı da o süre boyunca bir elbisesi dürülmez, onun için ateşe bir kazan konmaz, onunla yer arasına bir örtü konmaz, evinde yemek yapılmasını emretmezdi. Onlar gece olunca ayakları üzere dikilip dururlar, yüzlerini yere sergi yaparlardı. Gözyaşları yanaklarına doğru akardı. Rabblerine cehennemden azad etmesi için yalvarırlardı. İyilik yaptıklarında sürekli olarak onun İçin Allah'a şükreder ve onu kabul etmesi için dua ederlerdi. Bir kötülük işleyince bu onları hüzünlendirirdi ve Allah'tan bağışlamasını isterlerdi ve bu halleri uzun süre devam ederdi. Vallahi onlar günahlardan ancak Allah'ın bağışlamasıyla kurtulmuşlar ve selamette kalmışlardır. Vallahi her sabah sizin ömrünüzden eksiliyor, hergün amelleriniz kaydediliyor. Vallahi ölüm boynunuzda asılı, cehennem hemen önünüzde. Öyleyse Allah'ın kaderini hergün ve gecede bekleyin.
Bir sözünde şunları söyler: - ki samimiyetinden dolayı sözü gözyaşı yağmuru yağdırıyor, zira "kocasını kaybetmişin ağıtı kiralık ağıtçının ağıtı gibi olmaz." - "Allah'ın (c.c) öyle kulları varki onlar sanki cennetlikleri cennette ebedi yaşantılarında, cehennemlikleri cehennemde ebedi yaşantılarında görmüşlerdir: Kalpleri hüzünlüdür, hiçbir kimseleye zararları yoktur, ihtiyaçları basit, nefisleri iffetlidir. Az bir süre sabretmişlerdir, ardından uzun bir rahatlık dönemi gelecektir.
Onlar geceleri ayaklarını saf tutup namaz kılar, gözyaşlarını yanaklarına akıtır, "Rabbimiz Rabbimiz!" diyerek Allah'a yalvarırlar. Gündüzleri ise yumuşak tabiatlı, alim ve çakmaktaşı gibi muttaki ve salih insanlardır. Bakanlar onları hasta sanarlar, oysa hasta değildirler.
Akılları başlarından alınmış sanarlar, gerçekten de ahiret düşüncesi ve kederi onların aklından çok şey almıştır.
Merhum, Yüce Allah'ın (c.c) "Rahman'ın kulları ki, yeryüzünde mütevazi olarak yürürler, cahiller kendilerine laf atarsa "Selâm" derler. Gecelerini, Rablerine secde ederek O'nun divanında durarak geçirirler" âyeti hakkında şunları söylemiştir: "Onlar yeryüzünde vakarla, sükûnetle ve yumuşak adımlarla yürürler. Cahillik yapmaz, kendilerine yapıldığında da yumuşak davranırlar. Vallahi onların bedenleri iki büklüm, gözleri yerdedir, o yüzden cahil onları hasta sanar. Oysa vallahi bunların hiçbir hastalığı yoktur. Vallahi onlar kalp sahibidirler fakat içlerine başka hiç kimseye girmeyen bir korku girmiştir ve ahiret hakkındaki bildikleri onlar? dünyadan engellemiştir. Bu insanlar arasındaki ahlaklarıdır. Bunlar aynı zamanda gece boyu Rablerine secde ve kıyam etmişler, geceleri gözlerini sabaha kadar uyanık tutmuşlardır. Bunlar ahiretle ilgili her yaptıklarını yutarlar:
"Vallahi cenneti kazanmak için yaptıkları hiçbirşey onların gözüne büyük gözükmez. Onlar cennete girerlerken "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamdolsun. Rabbimiz hakikaten çok bağışlayıcı çok mükafaatlandincidir" derler.
Hasan-ı Basrî yine şöyle der: "Vallahi onlar dünyada büyük hüzünleri ve büyük korkuları göğüslendiler. Vallahi onları insanların üzüntülerinden hiçbir şey üzmedi. Onları cehennem korkuları ağlattı. Yüce Allah mü'mine hem dünya korkusunu hem ahiret korkusunu birden vermeyecek. Bunlar dünya korkusunu tercih ettiler ve buna Rablerine ulaşıncaya kadar devam ettiler."
"Allah onların gecelerini en güzel bir gece olarak takdim ederek "Gece boyu Rablerine secde eder, divan dururlar" dedi. Allah için ayakları üzeri dikilip, yüzlerini yere sergi yapıp Rablerine Secde ederler. Rablerinin korkusundan gözyaşları yanaklarına doğru akar. Onlar geceleri elbet bir şey için uykusuz geçirdiler.
Belli bir şey için gündüzlerinde huşu ve saygı içinde oldular. Kendinden başka ilah bulunmayan Allah'a andolsunki onlar söylediklerinde sadık olup amel ettiler. Siz ise sadece temennilerde bulunuyorsunuz. Allah aşkına bırakın bu temennileri." Merhum "Vay be, kalplerden cevap bulan nasihatlere hayret" derdi.
Hasan-ı Basrî yine şöyle der:
"Vallahi öyle insanlarla arkadaşlık yaptım ki gecelerin karanlıklarında Rablerine secde ve kıyamla gece boyu ibadet ederler, gecelerin başını ve sonunu ibadetle geçirirlerdi. Gözyaşları yanaklarına doğru akardı ve bazen rukûda bazen secdede kalmış bulursun onları. Rablerine cehennemden azad etmesi için yalvarırlar. Onlar gece boyu ibadet etmekten bıkmazlar; çünkü kalplerini dönüş (kıyamet) günü için bir ümit kaplamıştır. Bu yüzden Allah için bedenlerinin yorulmasına sevinir, güzel sevap emellerinden dolayı neşe duyarlar. Allah, bu gibi amellerde bunlarla yarışan nefsinin yapması gerekende gevşek davranmasına ve az amel yapmasına razı olmayan insanlara merhamet eylesin. Çünkü dünya kendi adamlarını terkedecek, ameller de sahiplerine döndürüleceklerdir. "
"Derki: Denilirki: İnsanlar gece namazı kadar sevapta sağlam bir amel işlememişlerdir. Yeryüzünde insanları gece namazı ve sadaka kadar yoran başka bir amel yoktur." Namazı ayakta kılar, gücü yetmezse oturarak, yine gücü yetmezse yatarak kılardı."
Şöyle derdi: "Onlardan biri gece Kur'an okuduğunda, sabah farkına varılırdı. Onlardan biri bugün Kur'an okuyor da sanki keten elbise giymiş gibi oluyor."
Yine şöyle derdi: "Kur'an okuyanlar üç gruptur. Bir grup Kur'an'ı ticaret metaı edinmiştir. Diğer grup okuma kurallarına riayet etmişler fakat kurallarına riayet etmemişler, onunla insanlara büyüklük taslamışlar, valilerden para toplamışlardır. Allah sayılarını azaltsın fakat Kur'an okuyucuların çoğunluğu böyledir. Üçüncü grupsa Kur'an ilacını alıp kalplerinin hastalığına kullanmışlardır: bunlar abalarına bürünüp seccadeleri üzerinde dikilen, okurken kalplerini korku saran kimselerdir. Bunlar var ya, düşmanlara karşı zafer bunlarla kazanılır, yağmur bunların hatırına yağar. Vallahi bu tür Kur'an hafızları kırmızı kibritten daha azdır."
Döneminde çok ibadet kimselere "Vallahi sizin bu ibadetteki hummalı çalışmanız sizden evvelkilerin yanında oyun oynamak gibi kalıyor" derdi.
Abdullah b. Muhammed. b. İsmail anlatıyor: Kays kabilesinden Ebu Abdullah künyeli birisi bana şöyle anlattı: Bir gece Hasan'ın yanında kaldım. Gecenin bir vaktinde namaza kalktı. Namazında sabaha kadar "Şayet Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız onu sayıp bitiremezsiniz" ayetini tekrarlayıp durdu. Sabah olunca "Ey Said'in babası! Sabaha kadar bu âyetin ötesine gitmedin" dedik, "Bu âyette büyük ibret var, gözümü nereye kaldırsam, nereye çevirsem mutlaka bir nimet görürüm. Görmediklerimiz ise daha çok" dedi
Doğru söyledin ey kalplerin doktoru! Sen kendinden öncekilerle öyle yarıştın ki, böylece Muhammed'in (s.a.v.) arkadaşlarında ne yiğitler bıraktıklarını bilecekler. Şu söz senin: "Seninle din hususunda yarışanla yarış, dünya hususunda yarışan ise dünyayı önüne kemik atar gibi at gitsin."
Bir bilsen seni nasıl büyük birşeye hazırladılar. Öyleyse kendine saygı göster de hayvanlarla otlanma.
Yunus b. Ubeyd'e "Hasan-ı Basrî gibi çok ibadet eden birini gördün mü?" diye sordular: "Vallahi onun gibi konuşanı bile görmedim, onun gibi ibadet edeni nasıl görebilirim?" dedi. "Onun vaazı kalpleri ağlatırdı, başkalarının vaazı gözleri bile ağlatmıyor."
Bir yere geldiğinde sanki yakın bir dostunu definden dönmüş sanırdınız. Ağladığında cehennem sırf onun için yaratılmış gibi ağlardı. O hikmet sütünü Ümmü Seleme'den (r.a.) içmişti.
"Ben ibadetler arasında gece yarısı kılınan namaz gibi etkilisini görmedim" demişti
"O öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbirini izler yaptı" ayeti hakkında şöyle demiştir: "Geceyi ihyadan aciz kalan İçin gündüz fırsatı, gündüzü ihyadan aciz kalan için gece fırsatı vermiştir."
"Derki: "Kul secdede uyursa Allah onunla meleklerine şöyle diyerek övünür: "Bakın kuluma: "Bana, ruhu katımda olduğu bir halde secde ederek ibadet ediyor."
Derki: "Allah yolunda cihaddan sonra, gece namazından daha büyük bir amelle amel edilmiş değildi:
Şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Vallahi öylesi insanlarla karşılaştım ve öyleleriyle arkadaşlık yaptım ki: gelen hiçbir dünyalık için sevinmez, giden hiçbiri için hayıflanmazlardı. Vallahi dünya onların gözünde şu topraktan daha değersizdi. Onlardan biri elli yıl yaşardı da o süre boyunca bir elbisesi dürülmez, onun için ateşe bir kazan konmaz, onunla yer arasına bir örtü konmaz, evinde yemek yapılmasını emretmezdi. Onlar gece olunca ayakları üzere dikilip dururlar, yüzlerini yere sergi yaparlardı. Gözyaşları yanaklarına doğru akardı. Rabblerine cehennemden azad etmesi için yalvarırlardı. İyilik yaptıklarında sürekli olarak onun İçin Allah'a şükreder ve onu kabul etmesi için dua ederlerdi. Bir kötülük işleyince bu onları hüzünlendirirdi ve Allah'tan bağışlamasını isterlerdi ve bu halleri uzun süre devam ederdi. Vallahi onlar günahlardan ancak Allah'ın bağışlamasıyla kurtulmuşlar ve selamette kalmışlardır. Vallahi her sabah sizin ömrünüzden eksiliyor, hergün amelleriniz kaydediliyor. Vallahi ölüm boynunuzda asılı, cehennem hemen önünüzde. Öyleyse Allah'ın kaderini hergün ve gecede bekleyin.
Bir sözünde şunları söyler: - ki samimiyetinden dolayı sözü gözyaşı yağmuru yağdırıyor, zira "kocasını kaybetmişin ağıtı kiralık ağıtçının ağıtı gibi olmaz." - "Allah'ın (c.c) öyle kulları varki onlar sanki cennetlikleri cennette ebedi yaşantılarında, cehennemlikleri cehennemde ebedi yaşantılarında görmüşlerdir: Kalpleri hüzünlüdür, hiçbir kimseleye zararları yoktur, ihtiyaçları basit, nefisleri iffetlidir. Az bir süre sabretmişlerdir, ardından uzun bir rahatlık dönemi gelecektir.
Onlar geceleri ayaklarını saf tutup namaz kılar, gözyaşlarını yanaklarına akıtır, "Rabbimiz Rabbimiz!" diyerek Allah'a yalvarırlar. Gündüzleri ise yumuşak tabiatlı, alim ve çakmaktaşı gibi muttaki ve salih insanlardır. Bakanlar onları hasta sanarlar, oysa hasta değildirler.
Akılları başlarından alınmış sanarlar, gerçekten de ahiret düşüncesi ve kederi onların aklından çok şey almıştır.
Merhum, Yüce Allah'ın (c.c) "Rahman'ın kulları ki, yeryüzünde mütevazi olarak yürürler, cahiller kendilerine laf atarsa "Selâm" derler. Gecelerini, Rablerine secde ederek O'nun divanında durarak geçirirler" âyeti hakkında şunları söylemiştir: "Onlar yeryüzünde vakarla, sükûnetle ve yumuşak adımlarla yürürler. Cahillik yapmaz, kendilerine yapıldığında da yumuşak davranırlar. Vallahi onların bedenleri iki büklüm, gözleri yerdedir, o yüzden cahil onları hasta sanar. Oysa vallahi bunların hiçbir hastalığı yoktur. Vallahi onlar kalp sahibidirler fakat içlerine başka hiç kimseye girmeyen bir korku girmiştir ve ahiret hakkındaki bildikleri onlar? dünyadan engellemiştir. Bu insanlar arasındaki ahlaklarıdır. Bunlar aynı zamanda gece boyu Rablerine secde ve kıyam etmişler, geceleri gözlerini sabaha kadar uyanık tutmuşlardır. Bunlar ahiretle ilgili her yaptıklarını yutarlar:
"Vallahi cenneti kazanmak için yaptıkları hiçbirşey onların gözüne büyük gözükmez. Onlar cennete girerlerken "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamdolsun. Rabbimiz hakikaten çok bağışlayıcı çok mükafaatlandincidir" derler.
Hasan-ı Basrî yine şöyle der: "Vallahi onlar dünyada büyük hüzünleri ve büyük korkuları göğüslendiler. Vallahi onları insanların üzüntülerinden hiçbir şey üzmedi. Onları cehennem korkuları ağlattı. Yüce Allah mü'mine hem dünya korkusunu hem ahiret korkusunu birden vermeyecek. Bunlar dünya korkusunu tercih ettiler ve buna Rablerine ulaşıncaya kadar devam ettiler."
"Allah onların gecelerini en güzel bir gece olarak takdim ederek "Gece boyu Rablerine secde eder, divan dururlar" dedi. Allah için ayakları üzeri dikilip, yüzlerini yere sergi yapıp Rablerine Secde ederler. Rablerinin korkusundan gözyaşları yanaklarına doğru akar. Onlar geceleri elbet bir şey için uykusuz geçirdiler.
Belli bir şey için gündüzlerinde huşu ve saygı içinde oldular. Kendinden başka ilah bulunmayan Allah'a andolsunki onlar söylediklerinde sadık olup amel ettiler. Siz ise sadece temennilerde bulunuyorsunuz. Allah aşkına bırakın bu temennileri." Merhum "Vay be, kalplerden cevap bulan nasihatlere hayret" derdi.
Hasan-ı Basrî yine şöyle der:
"Vallahi öyle insanlarla arkadaşlık yaptım ki gecelerin karanlıklarında Rablerine secde ve kıyamla gece boyu ibadet ederler, gecelerin başını ve sonunu ibadetle geçirirlerdi. Gözyaşları yanaklarına doğru akardı ve bazen rukûda bazen secdede kalmış bulursun onları. Rablerine cehennemden azad etmesi için yalvarırlar. Onlar gece boyu ibadet etmekten bıkmazlar; çünkü kalplerini dönüş (kıyamet) günü için bir ümit kaplamıştır. Bu yüzden Allah için bedenlerinin yorulmasına sevinir, güzel sevap emellerinden dolayı neşe duyarlar. Allah, bu gibi amellerde bunlarla yarışan nefsinin yapması gerekende gevşek davranmasına ve az amel yapmasına razı olmayan insanlara merhamet eylesin. Çünkü dünya kendi adamlarını terkedecek, ameller de sahiplerine döndürüleceklerdir. "
"Derki: Denilirki: İnsanlar gece namazı kadar sevapta sağlam bir amel işlememişlerdir. Yeryüzünde insanları gece namazı ve sadaka kadar yoran başka bir amel yoktur." Namazı ayakta kılar, gücü yetmezse oturarak, yine gücü yetmezse yatarak kılardı."
Şöyle derdi: "Onlardan biri gece Kur'an okuduğunda, sabah farkına varılırdı. Onlardan biri bugün Kur'an okuyor da sanki keten elbise giymiş gibi oluyor."
Yine şöyle derdi: "Kur'an okuyanlar üç gruptur. Bir grup Kur'an'ı ticaret metaı edinmiştir. Diğer grup okuma kurallarına riayet etmişler fakat kurallarına riayet etmemişler, onunla insanlara büyüklük taslamışlar, valilerden para toplamışlardır. Allah sayılarını azaltsın fakat Kur'an okuyucuların çoğunluğu böyledir. Üçüncü grupsa Kur'an ilacını alıp kalplerinin hastalığına kullanmışlardır: bunlar abalarına bürünüp seccadeleri üzerinde dikilen, okurken kalplerini korku saran kimselerdir. Bunlar var ya, düşmanlara karşı zafer bunlarla kazanılır, yağmur bunların hatırına yağar. Vallahi bu tür Kur'an hafızları kırmızı kibritten daha azdır."
Döneminde çok ibadet kimselere "Vallahi sizin bu ibadetteki hummalı çalışmanız sizden evvelkilerin yanında oyun oynamak gibi kalıyor" derdi.
Abdullah b. Muhammed. b. İsmail anlatıyor: Kays kabilesinden Ebu Abdullah künyeli birisi bana şöyle anlattı: Bir gece Hasan'ın yanında kaldım. Gecenin bir vaktinde namaza kalktı. Namazında sabaha kadar "Şayet Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız onu sayıp bitiremezsiniz" ayetini tekrarlayıp durdu. Sabah olunca "Ey Said'in babası! Sabaha kadar bu âyetin ötesine gitmedin" dedik, "Bu âyette büyük ibret var, gözümü nereye kaldırsam, nereye çevirsem mutlaka bir nimet görürüm. Görmediklerimiz ise daha çok" dedi
Doğru söyledin ey kalplerin doktoru! Sen kendinden öncekilerle öyle yarıştın ki, böylece Muhammed'in (s.a.v.) arkadaşlarında ne yiğitler bıraktıklarını bilecekler. Şu söz senin: "Seninle din hususunda yarışanla yarış, dünya hususunda yarışan ise dünyayı önüne kemik atar gibi at gitsin."
Bir bilsen seni nasıl büyük birşeye hazırladılar. Öyleyse kendine saygı göster de hayvanlarla otlanma.