HASAN-I BASRÎ birgün, yürüyordu, RABİATÜL ADEVİYE ile karşılaştı, iki avucunu yummuş gidiyordu. Hayret ettim diyor HASAN-I BASRÎ, RABİATÜL ADEVİYE'ye sordum diyor;
-Mübarek hatun, avuçlarında ne var?
O büyük kadın diyordu ki;
-İpliğimi iki akçeye sattım, o iki akçeyide; iki avucuma aldım öyle gidiyorum.
İki avuçta iki akçe tutuyordu, lâtife etti HASAN-I BASRÎ;
-Mübarek hatun, ey mâna sultanı, ikisini de bir avucuna alsanda, bir elinle de tesbih çekip 'ALLAH AZZA VE CEL' desen olmaz mı?
RABİATÜL ADEVİYE diyordu ki;
-HASAN-I BASRÎ, bunların ikisi bir araya geldi mi benim için fitne olurlar. ALLAH'ı bana unuttururlar. Bu nedenle ikisini bir araya getirmekten korkarım, gönlüme yol bulmasınlar diye.
-Mübarek hatun, avuçlarında ne var?
O büyük kadın diyordu ki;
-İpliğimi iki akçeye sattım, o iki akçeyide; iki avucuma aldım öyle gidiyorum.
İki avuçta iki akçe tutuyordu, lâtife etti HASAN-I BASRÎ;
-Mübarek hatun, ey mâna sultanı, ikisini de bir avucuna alsanda, bir elinle de tesbih çekip 'ALLAH AZZA VE CEL' desen olmaz mı?
RABİATÜL ADEVİYE diyordu ki;
-HASAN-I BASRÎ, bunların ikisi bir araya geldi mi benim için fitne olurlar. ALLAH'ı bana unuttururlar. Bu nedenle ikisini bir araya getirmekten korkarım, gönlüme yol bulmasınlar diye.
Selâmınaleyküm.
Bizim hayatımızdan ikisi hiç çıkmadı ya, ne karıştırdık birbirine, baskın çıkaramadık ki gönlümüzde ALLAH'ı zikir, baskın çıkmadı ki, unuttuk ALLAH'ı, unuttuk zikri.