Sonrakilerin özlemi
Tabiûn’dan Halid b. Ma’dan rh.a’in kızı şöyle anlatır:
“Babam yatağına yattığı zaman Rasulullah s.a.v. Efendimiz’e olan şevkiyle onu hatırlar, Muhacir ve Ensar’ı zikreder ve şöyle derdi:
‘Onlar benim aslım ve her şeyim. Kalbim onları özlüyor. Onlara kavuşma şevkim çoğaldı. Ya Rabbi canımı tezden al da beni sana ve onlara kavuştur.’ Uykusu gelene kadar böyle inlerdi.”17
İmam-ı Azam Ebu Hanife rh.a., Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret ederken yaptığı münacatta Efendimiz’e olan muhabbetini şöyle dile getirmiştir:
“Duyduğum zaman ancak senden hoş sözleri duyuyorum, baktığım zaman da ancak seni görüyorum.”
İmam Malik rh.a’in yanında Rasulullah s.a.v. Efendimiz anılınca ağlar ve inlerdi. Onun bu hali meclisinde bulunanlara ağır gelirdi. Bir gün durumu kendisine açtılar. Şöyle dedi:
“Eğer siz benim gördüklerimi görseydiniz bendeki bu hali yadırgamazdınız. Ben Muhammed b. Münkedir’i gördüm. Ona ne zaman bir hadis sorulsa Allah Rasulü’nün aşkıyla ağlamaya başlardı. Öyle ağlardı ki biz kendisine acırdık.”18
Hz. Ebu Bekir r.a.’ın torunlarından Abdurrahman b. Kasım rh.a., her ne zaman Rasulullah s.a.v. Efendimiz’i zikretse, kanı çekilmiş gibi olur, rengi değişirdi. Dili kurur, konuşmakta zorlanırdı.19
İmam Rabbanî k.s.’nin oğlu Muhammed Masum k.s. der ki:
“Hac ibadetimi tamamlamıştım; bana bir melek geldi, elinde bir yazı vardı, yazıda şöyle deniliyordu: ‘Bu hac ibadeti Âlemlerin Rabbi tarafından kabul edildi.’
Daha sonra Medine-i Münevvere’ye geldim. Fahr-i Kâinat s.a.v. Efendimiz’in nurlu kabrinin yanında durdum. Âlemlerin Efendisi pak hücresinden çıkıp bana yöneldi. Ellerine sarılıp öptüm. Orada zat-ı âlisiyle özel bir buluşmamız oldu. O anda, yeryüzünden Arş-ı Alâ’ya kadar her şeyin iç yüzü bana göründü. Anladım ki bütün varlıklar Muhammed Mustafa s.a.v. Efendimiz’den istifade etmektedir. O, mahbubiyet makamı için gerekli olan bütün kemali kendinde toplamıştır ve bütün sevenlere tek tek feyz vermektedir.”20
Seyyid Ahmed Rufaî k.s., hacdan sonra âlemlere rahmet Rasulullah Efendimiz’i ziyaret için geldi. Saaddetli kabrine yöneldi, önünde durdu, başını eğerek:
“Es-Selamu aleyke ey ceddim, efendim.” dedi. Rasul-i Kibriya s.a.v. selama karşılık verip:
“Ve aleyke’s-selam evladım.” buyurdu. Bunu o anda mescidde bulunan herkes işitti. Sonra Rasulullah s.a.v., Seyyid Ahmed Rufaî’ye gözüktü. Seyyid Ahmed Rufaî, uzunca bir müddet ağlayıp inledi. Rasulullah s.a.v. Efendimiz’i övdü, sonra şu beyitlerle hasretini dile getirdi:
Uzaktayken sana ruhumu gönderir dururdum,
Benim yerime senin ayağının toprağını öpsün diye.
O hayalimi süsleyen devlet şimdi önümde hazırdır,
Ey sevgili, uzat elini de dudaklarım öpüp nasibini alsın.
O anda Rasul-i Kibriya s.a.v., kabr-i şerifinden nurlu elini uzattı. Seyyid Ahmed Rufaî k.s. tam bir edep, hasret ve hürmet içinde o saadetli eli öptü. Orada bulunan arif ve âlimlerden pek çok kimse de bu keramete şahit oldular.21
Bu ümmetin içinde Rasulullah s.a.v. Efendimiz’in her cinsten ve her yaştan aşıkları vardır. Aslında her gönül ondan ilâhi aşkı öğrenmek için yaratılmıştır. O, insanlığa Allah için sevmeyi ve sevilmeyi öğretmiştir. Ondan sevgi dersi almayanların sevgisi yalandır. Ölmeden önce tevbe edip bizim için yaratılmış o rahmetten payımızı almaya çalışalım. Bu sevginin ve edebin sonu onunla ebedi âlemde ebediyen komşu olmaktır. Bunun için ne yapılsa değer.
1Hâkim, Müstedrek, 2/615; Beyhaki, Delâilü’n-Nübüvve, 5/488, 499; Taberânî, es-Sağîr, 2/82-83.
2 Mekkî, Kûtu’l-Kulûb (Kalplerin Azığı), 3/131.
3 Ahmed, Müsned, 4/128; Hâkim, Müstedrek, 2/600; Kastalânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 1/67; ed-Dürrü’l-Mensur, 1/334; Hasâisü’l-Kübrâ, 1/16; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 1/80; Heysemî, ez-Zevâid, 2/220.
4 Süyûtî, el-Hasâisü’l-Kübrâ, 1/21, 22; ed-Dürrü’l-Mensûr, 3/553; Ebû Nuaym, Hilye, 3/375-376; Heysemî, Takribü’l-Buğye, 3/7.
5 el-Hasâisü’l-Kübrâ, 1/14; Heysemî, ez-Zevâid, 5/152.
6 Taberî, Câmiü’l-Beyân, 1/577-581; ed-Dürrü’l-Mensûr, 1/215-217; Mazharî, Tefsirü’l-Mazharî, 1/107.
7 Beğavî, Şerhü’s-Sünne, 1/213; el-Envâr, 2/771; İbn Receb, Câmiu’l-İlim, 2/269.
8 el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 2/471.
9 Buharî, Eyman, 3; Ahmed, Müsned, 5/293.
10 İbn Sa’d, Tabakât, 4/168; 7/ 20.
11 Kâdî İyaz, Şifâ, s. 497-498.
12 el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 2/472; el-Ezdî, Tefsiru Makâtil bin Süleyman, 1/240.
13 Said b. Mansur, Sünen, nr. 661; ed-Dürrü’l-Mensûr, 2/588-589; Taberânî, el-Kebir, nr. 12559; Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, 7/7.
14 Buharî, Menâkıb, 25; Tirmizî, Menakıb, 6; İbnu Mace, İkâme, 199; Ahmed, Müsned, 3/300; 5/137; Ebû Ya’lâ, Müsned, nr. 2756, Dârimî, Mukadimme, 6.
15 Kâdî İyaz, Şifâ, s. 370-371.
16 Buharî, İtisam, 16; Cihad, 71; Müslim, Hac, 472; İbnu Mace, Menâsik, 104.
17 Ebu Nuaym, Hilye, 5/210; Kâdî İyaz, Şifâ, s. 496.
18 Kâdî İyaz, Şifâ, s. 521.
19 Kâdî İyaz, Şifâ, s. 522.
20 Hânî, el-Hadâikü’l-Verdiyye, s. 572-573.
21 Samarrâî, Seyyid Ahmed Rüfâî, s. 61. Biraz kısa bir rivayet için bk. Nebhânî, Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ, 1/441; Münâvî, el-Kevâkibü’d-Dürriye, 2/220.
SEMERKAND Dergisi / Nisan - 2007