Hangi ürkek kavgada yaralandım yiğidim
Seni bu şuh kafese hangi zalim el koydu
Diyorsun; bir zamanlar gülşende bir bey idim
Bu naylon çiçeklerin adını kim gül koydu
Hayrandır bilmez misin alem dahi bir güle
İçinde kızıl tüylü köstebekler ve günah
Dağaçık, ovaya in, eğil de bak bir göle
Çekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi ah.
(NURULLAH GENÇ)
NECİD ÇÖLLERİNDEN MEDİNE' YE
Ya Nebi, şu halime bak!
Nasıl ki bağrı yanar,gün kızarınca, sahranın;
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!
Harim-i pakine can atmak istedim durdum;
Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum.
Tahammül et dediler..Hangi bir zamana kadar?
Ne bitmez olsa tahammül , onun da bir sonu var!
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak;
Önümde durmadı artık, ne hanüman, ne ocak...
Yıkıldı hepsi..Ben aştım diyar-ı Sudan ı,
Üç ay Tihame! deyip çiğnedim beyabanı.
Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada;
Yetişmeseydin eğer,ya Muhammed, imdada;
Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin;
Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin!
İradem olduğu gündür senin iradene ram,
Bütün heyakil-i hilkatle hasbihal ettim;
Leyale derdimi döktüm, cibali söylettim!
Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü...
Nücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
Azab-ı hecrine katlandım elli üç senedir...
Sonunda alnıma çarpan bu zalim örtü nedir?
Beş altı sineyi hicran içinde inleterek,
Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek?
Demir nikaabını kaldır mezar-ı pakinden;
Bu hasta ruhumu artık ayırma hakinden!
Nedir o meşale? Nur mu? Ya Resulallah!...
.....
Sükun içinde bir an geçti, sonra kısa bir ah!...
Ne gördüm, oh! Serilmiş zemine Sudanlı..
Başında, ağlayarak bir zavallı Seylanlı...
Öpüp öpüp kapıyor elleriyle gözlerini...
Bitince harice nakliyle gasli, tekfini,
Baki a gitti şehidin vücud-i fanisi;
Harem de kaldı, fakat, ruh-i cavidanisi.
MEHMET AKİF ERSOY
Seni bu şuh kafese hangi zalim el koydu
Diyorsun; bir zamanlar gülşende bir bey idim
Bu naylon çiçeklerin adını kim gül koydu
Hayrandır bilmez misin alem dahi bir güle
İçinde kızıl tüylü köstebekler ve günah
Dağaçık, ovaya in, eğil de bak bir göle
Çekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi ah.
(NURULLAH GENÇ)
NECİD ÇÖLLERİNDEN MEDİNE' YE
Ya Nebi, şu halime bak!
Nasıl ki bağrı yanar,gün kızarınca, sahranın;
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!
Harim-i pakine can atmak istedim durdum;
Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum.
Tahammül et dediler..Hangi bir zamana kadar?
Ne bitmez olsa tahammül , onun da bir sonu var!
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak;
Önümde durmadı artık, ne hanüman, ne ocak...
Yıkıldı hepsi..Ben aştım diyar-ı Sudan ı,
Üç ay Tihame! deyip çiğnedim beyabanı.
Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada;
Yetişmeseydin eğer,ya Muhammed, imdada;
Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin;
Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin!
İradem olduğu gündür senin iradene ram,
Bütün heyakil-i hilkatle hasbihal ettim;
Leyale derdimi döktüm, cibali söylettim!
Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü...
Nücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
Azab-ı hecrine katlandım elli üç senedir...
Sonunda alnıma çarpan bu zalim örtü nedir?
Beş altı sineyi hicran içinde inleterek,
Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek?
Demir nikaabını kaldır mezar-ı pakinden;
Bu hasta ruhumu artık ayırma hakinden!
Nedir o meşale? Nur mu? Ya Resulallah!...
.....
Sükun içinde bir an geçti, sonra kısa bir ah!...
Ne gördüm, oh! Serilmiş zemine Sudanlı..
Başında, ağlayarak bir zavallı Seylanlı...
Öpüp öpüp kapıyor elleriyle gözlerini...
Bitince harice nakliyle gasli, tekfini,
Baki a gitti şehidin vücud-i fanisi;
Harem de kaldı, fakat, ruh-i cavidanisi.
MEHMET AKİF ERSOY