İNSANLARIN EN CÖMERTİ
Peygamberimiz (s.a.v.),kendisinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş çevirmezdi.
Sahabe’den Cabir b.Abdullah,”resullah’tan (s.av.),bir şey istenip de ‘hayır’ dediği vaki değildir.”demiştir.
Efendimiz,çoğu kez kendisine gelen şeyleri tamamen dağıtır,geriye bir şey bırakmazdı.
Harun b.Riab’ın anlattığına göre,bir keresinde kendilerine 70 bin dirhem gelmişti.
Bu para o güne kadargelen paraların en çoğu idi.
İki Cihan Sultanı (s.a.v.)bunları bir hasırın üzerine koydu ve insanlara taksim etti.
Her isteyene verdi.Hepsini dağıtıp bitirdi.
Bu O’nun genel ahlakı idi.
(Ebu’ş-Şeyh,ahlaku’n-Nebi,52)
En Sevgiliye selam olsun...!!!
İNSANLARIN EN CESURU
Efendimiz (s.a.v.),öyle cesur idi ki,
savaşta, savaşın can pazarına dönüp ordunun bozgun tehlikesi geçirdiği
anlarda bile,
atını mahmuzlayıp düşmanın üzerine yürür ve hiç korku emaresi göstermezdi.
Hz. Ali gibi cesur bir sahabi bu hususu şöyle anlatıyor:
Bedir savaşı’nda baktım ki, Resulüllah (s.a.v)’a sığınıyor,
O’nun arkasına sokuluyoruz.
O ise düşmana hepimizden daha yakın durumdaydı.
Hepimizin en cesuru O idi.
(Buhari,Cihad,52;Ahmed b.Hanbel,Müsned, I/86.)
İNSANLARIN EN DOĞRU SÖZLÜSÜ
Efendimiz (s.a.v.),hayatı boyunca asla yalan söylememişti.
İnsan hayatının olgunluk dönemi sayılan 40 yaşına kadar en küçük bir meselede dahi yalan söylemeyen bir insanın peygamberlik gibi çok ciddi bir konuda Allah’a karşı yalan söylemesi düşünülemezdi.
Cahiliye toplumu,O’nu ‘güvenilir’tanımıştı.
Bundan dolayı kendisine “el-Emin” diyorlardı.
İslam’a düşmanlığı ile meşhur Ebu Cehil bile Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e hitaben
"Biz sana yalancı demiyoruz.
Çünki senin ne kadar emin,sadık olduğunu hepimiz biliyoruz.
Biz ancak allah’ın ayetlerini inkar ediyoruz.”demiştir.
(Buhari,Bed’ü’l-Vahy,3;İbn Hişam,Sire,1/119)
İNSANLARIN EN VEFALISI
Efendimiz(s.a.v.)Hz. Hatice’ye ve süt annesine olan vefaları dillere destandır.
Efendimiz Hz.Hatice’yi her fırsatta anar,hatırasını yad ederdi.
O (s.a.v.),sütannesine karşı da vefalı davranmıştır.
Aradan yıllar geçmesine rağmen, Mekke’nin fethinden sonra,sütannesi Halime,ziyarete gelince üstüne oturması için ridasını sermiş ve ona hürmet etmiştir.
Sütkardeşi Abdullah gelince de ayağa kalkmış ve onu da elbisesinin üzerine oturtmuştur.
Yine havazin esirleri arasında getirilen sütkardeşi
Şeyma’ya da ikramda bulunmuş,
onunla ilgilenmiş ve kavmine dönerken çeşitli hediyeler vererek uğurlamıştır.
(Buhâri,Menakıbü’l-Ensar,2;Müslim,Fezailü’s-Sahabe,172-176;Ebu Davud,Edeb,128;Beyhaki,Delail, II/308)
İNSANLARIN EN MERHAMETLİSİ
O (s.a.v.),bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
(Enbiya,107) Resulüllah’ın (s.a.v.),merhameti,Müslümanları,gayrimüslimleri,
dostları,düşmanları,hürleri,köleleri,
büyükleri küçükleri,hatta insanların yanında hayvanları ve
bütün bir varlığı da içine alacak kadar geniş bir merhamettir.
Uhud’da yaralanmasına ve sahabeden amcası
Hz. Hazma dahil 70 kişiyi şehit vermesine rağmen beddua etmemesi, kavmi için Allah’tan bağışlama dilemesi,yıllarca kendisine zulmeden,mü’minlere her türlü işkenceyi yapan ve kendilerini
Mekke’den hicret etmek zorunda bırakan Mekkelileri,
fetihten sonra bağışlaması da
yine bu rahmet ve şefkat duygusunun bir tezahürüdür.
(Buhari,Enbiya,54;Müslim,Cihad,104,105)
İNSANLARIN EN MÜTAVAZİSİ
Allah Resulü(s.a.v.),yüce makamıyla beraber,
insanların en mütevazi olanı ve kibri hiç olmayanı idi.
O’nun kral peygamber olmakla,
kul peygamber olmak arasında seçimde bırakıldığı zaman kul peygamber olmayı tercih etmesi,
O’nun tevazuunun ölçüsünü anlamamıza yeterlidir.
O’ evinde elbisesini diker, ayakkabısını yamar,
diğer erkeklerin yaptığı ev işlerini yapardı.
Kölenin davetine bile icabet ederdi.
Efendimiz’in tevazuunu gösteren en güzel örneklerden biri de,
Mekke’yi fethedip şehre girerken tevazuundan dolayım
bineğin üzerinde başını okadar önüne eğmiştir ki,
nerede ise başı bindiği hayvanın eğer kaşına dokunacaktı.
(Buhari,Ezan,44;Tirmizi,Cenaiz, 31;heysemi,mecmaü’z-zevaid,VI/169;Kadi İyaz,Şifa,)
İNSANLARIN EN YUMUŞAK HUYLUSU
Efendimiz (s.a.v.), Yahudilerden Zeyd b.Sa’ne’den borç almıştı.
Zeyd, gününden önce gelerek,alacağını istedi.
Resulüllah(s.a.v.),ona, “Henüz borcun süresi bitmedi.
” Deyince Zeyd,”Siz Abdülmuttelib oğulları,
borcunuzu vermekte çok ihmalkarsınız.
”diye karşılık verdi.
Bunun üzerine sahabe,Zey’e karşılık vermeye kalkıştılar.
Peygamberimiz onlara engel oldu.
Zeyd bu olaydan sonra diyor ki:
“Ben,Muhammed’de (s.a.v.), nübüvvet alametlerinin
biri hariç tamamını görmüştüm.
Bu da, cahillerin şiddetinin O’nun hilmini artırması hususuydu.
Bunu da görmek istedim.
Çünkü bir Tevrat ayeti O’nun hakkında şöyle diyor:
”O’nun Hilmi cehlinin önündedir.
Cahillerin şiddeti,O'nun sadece hilmini artırır.
”Nitekim Zeyd,bunları söyledikten sonra Müslüman olmuştu.
(İbn Hacer,İsabe,I/566; Hakim,Müstedrek,III/603;Kadi İyaz,Şifa, I/90)
İNSANLARIN EN NEZAKETLİSİ
Peygamberimiz (s.a.v.),İncelik,zarafet ve nezaket insanıydı.
O’nun,çevresine rahatsızlık verecek bir tavır ve davranışı yoktu.
Tabiat itibariyle yumuşak idi.
O,insanların gönüllerini alır,onları nefret ettirmezdi.
İnsanlara güler yüzlü davranır,güzel muamele ederdi.
O, son derece edepliydi.
Çünkü ilahi terbiyeye mahzar olmuştu.
Bu mazhariyeti bizzat kendisi ifade etmiştir:
”Beni Rabb’im terbiye etti.Bunun için terbiyemi çok güzel yaptı.
”Hz.Aişe diyor ki:” Bir gün Allah resulü odama girdi,
kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti:
Allah’ım!Ben bir beşerim,şayet kullarından birini üzüp incitmişsem,
beni bu yüzden cezalandırma.”
(Tirmizi,menakıb, 8;İbn Hişam,Sire, I/253; İbn Sa’d,tabakat, I/121; Ahmed b.hanbel,Müsned,VI/180)
İNSANLARIN EN GÜLER YÜZLÜSÜ
Peygamber efendimiz (s.a.v),gayet mütebessim ve güler yüzlü idi.
O,hiç kahkaha atıp gülmemişti.
O’nun gülmesi,tebessüm şeklinde olmuştu.
sahabe bize O’nu hep mütebessim olarak anlatmaktadır.
Abdullah b.Haris anlatıyor:
”Resulullah ‘tan (s.a.v.) daha çok tebessüm eden,
O’nun kadar güler yüzlü hiçbir kimseyi görmedim.
”Resulullah (s.a.v.),kendisi güler yüzlü olduğu gibi sahabeyi de buna teşvik ederek şöyle buyurmuştur:
”Kardeşinin yüzüne gülümsemenden ötürü sana sadaka sevabı verilir.” “İyiliğin hiçbir çeşidini sakın küçümseme .
Hatta kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa.”
(Tirmizi,Birr,36;Müslim,Birr,144;Ahmed b.Hanbel,Müsned, IV/191.)
İNSANLARIN EN SABIRLISI
Bir keresinde Hz. Ömer şöyle demişti:”
Babam anam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü (s.a.v.)!
Nuh (a.s.) kavmine beddua etmişti ve ‘Rabb’im,
yeryüzünde kafirlerden tek kişi bırakma !’ (Nuh,26) demişti.
Eğer sende bize aynı şekilde beddua etseydin ,hepimiz helak olurduk.
Sırtına vuruldu,yüzün yaralandı,dişlerin kırıldı,ama sen hayırlı söz dışında bir şey söylememekte direndin.
Hep ’Ya Rabbi! Kavmimi bağışla, onlar bilmiyorlar.’dedin.
hz. Ömer ,bu sözleriyle Peygamberimiz’in sabır ve tahammül seviyesini açıkça ifade etmektedir.
Taif dönüşü bir meleğin gelip,kendisini taşlayan Taiflilerin üzerine dağları yıkabileceğini söylediği zaman bunu kabul etmemesi de O’nun sabrının boyutlarını bize çok iyi anlatmaktadır.
(Buhari,Enbiya,54,Bed’ü2l-Halk, 7; Müslim,Cihad, 104, 105, 111;İbn Mace,Fiten,23))
İNSANLARIN EN DERTLİSİ
Her türlü insani faziletiyle birlikte o da bir beşerdi.
Beşer olarak hayatın bütün sıkıntı ve zorluklarını göğüslemişti.
O, yetim olarak büyüdü (Duha,69.Daha doğmadan babasını,
altı yaşında annesini,sekiz yaşında da dedesi Abdulmuttalib’i kaybetti.
Hüznün en anlamlısını,özlemin en değerlisini ve sevincin en soylusunu O yaşamıştır.
Nitekim,titreyerek yanına gelen bir adama,”sakin ol ben kral değilim.
Ben kurumuş et yiyen bir kadının oğluyum.
” Buyurarak, hem onu rahatlatmış,hem de çektiği sıkıntılara imada bulunmuştu.
(Buhari, Cihad ,7,Cenaiz,43; Tirmizi, Ahkam,3,Menakıb,69; İbn Mace,Et’ıme,30)
İNSANLARIN EN İLERİ GÖRÜŞLÜSÜ
Efendimiz ’in (s.a.v.) görünüşte Müslümanların aleyhine gibi görünen Hudeybiye Antlaşması’nı kabul etmesi,
O’nun ileri görüşlülüğünü gösteren davranışlardan sadece birisidir.
Çünkü bu antlaşma ile Arap yarımadası’nda Müslümanlar siyasi bir varlık olarak kabul ediliyordu.
Ayrıca bu antlaşma ile Müslümanlarla müşrikler arasındaki husumet ortadan kalkıyor ve ilişkiler yeniden başlıyordu.
Ayrıca yine bu antlaşma,Hayber’ in fethine de zemin hazırlıyordu.
Efendimiz (s.a.v.), bütün bu hususları firaseti ve basireti ile görmüştü.
(İbn Hişam ,Sire,III-VI/213)
DAVASINDA EN KARARLI
Efendimiz (s.a.v.) sıkıntının her çeşidine maruz kalmasına rağmen davası adına hiç sarsıntı yaşamamış ve hadiseler karşısında kendine has duruşunu daima muhafaza etmiştir.
O’nun bu kararlılığıdır ki,sahabe gibi,
inandıkları dava uğrunda canlarını seve seve feda eden örnek bir cemaat yetiştirmiştir.
Müşriklerden gördükleri işkencelerden şikayette bulunan sahabelere sabretmek gerektiğini ifade ederken de,
Mekke’de çekmediği sıkıntı kalmayınca da,
hüzün senesinde Taif’te taşlandığında da davası adına kesinlikle ümitsizliğe ve kararsızlığa düşmemiştir.
(Buhari,Menakıb,25,İkrah, 1; Müslim, Cihad, 111; İbn Hişam, sire,I/265-267)
Peygamberimiz (s.a.v.),kendisinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş çevirmezdi.
Sahabe’den Cabir b.Abdullah,”resullah’tan (s.av.),bir şey istenip de ‘hayır’ dediği vaki değildir.”demiştir.
Efendimiz,çoğu kez kendisine gelen şeyleri tamamen dağıtır,geriye bir şey bırakmazdı.
Harun b.Riab’ın anlattığına göre,bir keresinde kendilerine 70 bin dirhem gelmişti.
Bu para o güne kadargelen paraların en çoğu idi.
İki Cihan Sultanı (s.a.v.)bunları bir hasırın üzerine koydu ve insanlara taksim etti.
Her isteyene verdi.Hepsini dağıtıp bitirdi.
Bu O’nun genel ahlakı idi.
(Ebu’ş-Şeyh,ahlaku’n-Nebi,52)
En Sevgiliye selam olsun...!!!
İNSANLARIN EN CESURU
Efendimiz (s.a.v.),öyle cesur idi ki,
savaşta, savaşın can pazarına dönüp ordunun bozgun tehlikesi geçirdiği
anlarda bile,
atını mahmuzlayıp düşmanın üzerine yürür ve hiç korku emaresi göstermezdi.
Hz. Ali gibi cesur bir sahabi bu hususu şöyle anlatıyor:
Bedir savaşı’nda baktım ki, Resulüllah (s.a.v)’a sığınıyor,
O’nun arkasına sokuluyoruz.
O ise düşmana hepimizden daha yakın durumdaydı.
Hepimizin en cesuru O idi.
(Buhari,Cihad,52;Ahmed b.Hanbel,Müsned, I/86.)
İNSANLARIN EN DOĞRU SÖZLÜSÜ
Efendimiz (s.a.v.),hayatı boyunca asla yalan söylememişti.
İnsan hayatının olgunluk dönemi sayılan 40 yaşına kadar en küçük bir meselede dahi yalan söylemeyen bir insanın peygamberlik gibi çok ciddi bir konuda Allah’a karşı yalan söylemesi düşünülemezdi.
Cahiliye toplumu,O’nu ‘güvenilir’tanımıştı.
Bundan dolayı kendisine “el-Emin” diyorlardı.
İslam’a düşmanlığı ile meşhur Ebu Cehil bile Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e hitaben
"Biz sana yalancı demiyoruz.
Çünki senin ne kadar emin,sadık olduğunu hepimiz biliyoruz.
Biz ancak allah’ın ayetlerini inkar ediyoruz.”demiştir.
(Buhari,Bed’ü’l-Vahy,3;İbn Hişam,Sire,1/119)
İNSANLARIN EN VEFALISI
Efendimiz(s.a.v.)Hz. Hatice’ye ve süt annesine olan vefaları dillere destandır.
Efendimiz Hz.Hatice’yi her fırsatta anar,hatırasını yad ederdi.
O (s.a.v.),sütannesine karşı da vefalı davranmıştır.
Aradan yıllar geçmesine rağmen, Mekke’nin fethinden sonra,sütannesi Halime,ziyarete gelince üstüne oturması için ridasını sermiş ve ona hürmet etmiştir.
Sütkardeşi Abdullah gelince de ayağa kalkmış ve onu da elbisesinin üzerine oturtmuştur.
Yine havazin esirleri arasında getirilen sütkardeşi
Şeyma’ya da ikramda bulunmuş,
onunla ilgilenmiş ve kavmine dönerken çeşitli hediyeler vererek uğurlamıştır.
(Buhâri,Menakıbü’l-Ensar,2;Müslim,Fezailü’s-Sahabe,172-176;Ebu Davud,Edeb,128;Beyhaki,Delail, II/308)
İNSANLARIN EN MERHAMETLİSİ
O (s.a.v.),bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
(Enbiya,107) Resulüllah’ın (s.a.v.),merhameti,Müslümanları,gayrimüslimleri,
dostları,düşmanları,hürleri,köleleri,
büyükleri küçükleri,hatta insanların yanında hayvanları ve
bütün bir varlığı da içine alacak kadar geniş bir merhamettir.
Uhud’da yaralanmasına ve sahabeden amcası
Hz. Hazma dahil 70 kişiyi şehit vermesine rağmen beddua etmemesi, kavmi için Allah’tan bağışlama dilemesi,yıllarca kendisine zulmeden,mü’minlere her türlü işkenceyi yapan ve kendilerini
Mekke’den hicret etmek zorunda bırakan Mekkelileri,
fetihten sonra bağışlaması da
yine bu rahmet ve şefkat duygusunun bir tezahürüdür.
(Buhari,Enbiya,54;Müslim,Cihad,104,105)
İNSANLARIN EN MÜTAVAZİSİ
Allah Resulü(s.a.v.),yüce makamıyla beraber,
insanların en mütevazi olanı ve kibri hiç olmayanı idi.
O’nun kral peygamber olmakla,
kul peygamber olmak arasında seçimde bırakıldığı zaman kul peygamber olmayı tercih etmesi,
O’nun tevazuunun ölçüsünü anlamamıza yeterlidir.
O’ evinde elbisesini diker, ayakkabısını yamar,
diğer erkeklerin yaptığı ev işlerini yapardı.
Kölenin davetine bile icabet ederdi.
Efendimiz’in tevazuunu gösteren en güzel örneklerden biri de,
Mekke’yi fethedip şehre girerken tevazuundan dolayım
bineğin üzerinde başını okadar önüne eğmiştir ki,
nerede ise başı bindiği hayvanın eğer kaşına dokunacaktı.
(Buhari,Ezan,44;Tirmizi,Cenaiz, 31;heysemi,mecmaü’z-zevaid,VI/169;Kadi İyaz,Şifa,)
İNSANLARIN EN YUMUŞAK HUYLUSU
Efendimiz (s.a.v.), Yahudilerden Zeyd b.Sa’ne’den borç almıştı.
Zeyd, gününden önce gelerek,alacağını istedi.
Resulüllah(s.a.v.),ona, “Henüz borcun süresi bitmedi.
” Deyince Zeyd,”Siz Abdülmuttelib oğulları,
borcunuzu vermekte çok ihmalkarsınız.
”diye karşılık verdi.
Bunun üzerine sahabe,Zey’e karşılık vermeye kalkıştılar.
Peygamberimiz onlara engel oldu.
Zeyd bu olaydan sonra diyor ki:
“Ben,Muhammed’de (s.a.v.), nübüvvet alametlerinin
biri hariç tamamını görmüştüm.
Bu da, cahillerin şiddetinin O’nun hilmini artırması hususuydu.
Bunu da görmek istedim.
Çünkü bir Tevrat ayeti O’nun hakkında şöyle diyor:
”O’nun Hilmi cehlinin önündedir.
Cahillerin şiddeti,O'nun sadece hilmini artırır.
”Nitekim Zeyd,bunları söyledikten sonra Müslüman olmuştu.
(İbn Hacer,İsabe,I/566; Hakim,Müstedrek,III/603;Kadi İyaz,Şifa, I/90)
İNSANLARIN EN NEZAKETLİSİ
Peygamberimiz (s.a.v.),İncelik,zarafet ve nezaket insanıydı.
O’nun,çevresine rahatsızlık verecek bir tavır ve davranışı yoktu.
Tabiat itibariyle yumuşak idi.
O,insanların gönüllerini alır,onları nefret ettirmezdi.
İnsanlara güler yüzlü davranır,güzel muamele ederdi.
O, son derece edepliydi.
Çünkü ilahi terbiyeye mahzar olmuştu.
Bu mazhariyeti bizzat kendisi ifade etmiştir:
”Beni Rabb’im terbiye etti.Bunun için terbiyemi çok güzel yaptı.
”Hz.Aişe diyor ki:” Bir gün Allah resulü odama girdi,
kıbleye döndü ve ellerini açarak şöyle dua etti:
Allah’ım!Ben bir beşerim,şayet kullarından birini üzüp incitmişsem,
beni bu yüzden cezalandırma.”
(Tirmizi,menakıb, 8;İbn Hişam,Sire, I/253; İbn Sa’d,tabakat, I/121; Ahmed b.hanbel,Müsned,VI/180)
İNSANLARIN EN GÜLER YÜZLÜSÜ
Peygamber efendimiz (s.a.v),gayet mütebessim ve güler yüzlü idi.
O,hiç kahkaha atıp gülmemişti.
O’nun gülmesi,tebessüm şeklinde olmuştu.
sahabe bize O’nu hep mütebessim olarak anlatmaktadır.
Abdullah b.Haris anlatıyor:
”Resulullah ‘tan (s.a.v.) daha çok tebessüm eden,
O’nun kadar güler yüzlü hiçbir kimseyi görmedim.
”Resulullah (s.a.v.),kendisi güler yüzlü olduğu gibi sahabeyi de buna teşvik ederek şöyle buyurmuştur:
”Kardeşinin yüzüne gülümsemenden ötürü sana sadaka sevabı verilir.” “İyiliğin hiçbir çeşidini sakın küçümseme .
Hatta kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa.”
(Tirmizi,Birr,36;Müslim,Birr,144;Ahmed b.Hanbel,Müsned, IV/191.)
İNSANLARIN EN SABIRLISI
Bir keresinde Hz. Ömer şöyle demişti:”
Babam anam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü (s.a.v.)!
Nuh (a.s.) kavmine beddua etmişti ve ‘Rabb’im,
yeryüzünde kafirlerden tek kişi bırakma !’ (Nuh,26) demişti.
Eğer sende bize aynı şekilde beddua etseydin ,hepimiz helak olurduk.
Sırtına vuruldu,yüzün yaralandı,dişlerin kırıldı,ama sen hayırlı söz dışında bir şey söylememekte direndin.
Hep ’Ya Rabbi! Kavmimi bağışla, onlar bilmiyorlar.’dedin.
hz. Ömer ,bu sözleriyle Peygamberimiz’in sabır ve tahammül seviyesini açıkça ifade etmektedir.
Taif dönüşü bir meleğin gelip,kendisini taşlayan Taiflilerin üzerine dağları yıkabileceğini söylediği zaman bunu kabul etmemesi de O’nun sabrının boyutlarını bize çok iyi anlatmaktadır.
(Buhari,Enbiya,54,Bed’ü2l-Halk, 7; Müslim,Cihad, 104, 105, 111;İbn Mace,Fiten,23))
İNSANLARIN EN DERTLİSİ
Her türlü insani faziletiyle birlikte o da bir beşerdi.
Beşer olarak hayatın bütün sıkıntı ve zorluklarını göğüslemişti.
O, yetim olarak büyüdü (Duha,69.Daha doğmadan babasını,
altı yaşında annesini,sekiz yaşında da dedesi Abdulmuttalib’i kaybetti.
Hüznün en anlamlısını,özlemin en değerlisini ve sevincin en soylusunu O yaşamıştır.
Nitekim,titreyerek yanına gelen bir adama,”sakin ol ben kral değilim.
Ben kurumuş et yiyen bir kadının oğluyum.
” Buyurarak, hem onu rahatlatmış,hem de çektiği sıkıntılara imada bulunmuştu.
(Buhari, Cihad ,7,Cenaiz,43; Tirmizi, Ahkam,3,Menakıb,69; İbn Mace,Et’ıme,30)
İNSANLARIN EN İLERİ GÖRÜŞLÜSÜ
Efendimiz ’in (s.a.v.) görünüşte Müslümanların aleyhine gibi görünen Hudeybiye Antlaşması’nı kabul etmesi,
O’nun ileri görüşlülüğünü gösteren davranışlardan sadece birisidir.
Çünkü bu antlaşma ile Arap yarımadası’nda Müslümanlar siyasi bir varlık olarak kabul ediliyordu.
Ayrıca bu antlaşma ile Müslümanlarla müşrikler arasındaki husumet ortadan kalkıyor ve ilişkiler yeniden başlıyordu.
Ayrıca yine bu antlaşma,Hayber’ in fethine de zemin hazırlıyordu.
Efendimiz (s.a.v.), bütün bu hususları firaseti ve basireti ile görmüştü.
(İbn Hişam ,Sire,III-VI/213)
DAVASINDA EN KARARLI
Efendimiz (s.a.v.) sıkıntının her çeşidine maruz kalmasına rağmen davası adına hiç sarsıntı yaşamamış ve hadiseler karşısında kendine has duruşunu daima muhafaza etmiştir.
O’nun bu kararlılığıdır ki,sahabe gibi,
inandıkları dava uğrunda canlarını seve seve feda eden örnek bir cemaat yetiştirmiştir.
Müşriklerden gördükleri işkencelerden şikayette bulunan sahabelere sabretmek gerektiğini ifade ederken de,
Mekke’de çekmediği sıkıntı kalmayınca da,
hüzün senesinde Taif’te taşlandığında da davası adına kesinlikle ümitsizliğe ve kararsızlığa düşmemiştir.
(Buhari,Menakıb,25,İkrah, 1; Müslim, Cihad, 111; İbn Hişam, sire,I/265-267)