Kardeşim gerçektende çok güzel bi konu bu
gıybet kötü ama insanlar gıybet yapıpta nasıl sonra o kişilere canım cicim davranıyorlar anlamıyorum benim ailende böyle biri var eminim benim de arkamdan konuşuyordur ne yapabilirim
Kardeşim emeğine sağlık
Benim fazla boş zamanım olmadığı için fazla okuyamıyorum onun için aynı konuyu bende açtı. Tabiki bilmeyerek Rabbim sizlerde de razı olsun.
Selam ve dua ile
Gıybet, kardeşimizi kuyuya atmaktır...
Kardeşleri Yusuf'u kuyuya atarken, "gayb" olmasını yani kaybolmasını ümit ettiler.
Öldürmediler ama diriliğini gözden düşürmeyi hedeflediler.
Kıymetinin ancak kendilerinin bildiği Yusuf'u ucuzcu kervanların insafına bıraktılar.
Kıymetini kardeşlerinin bilmediği bir kardeş, Yusuf da olsa ucuza satılmaya değmez mi?
Diyeceğim o ki, biz de gıyabında bir kötülüğünü andığımız kardeşimizi Yusuf gibi kuyuya atıyoruz.
O kuyu ki, bir "gayb" yeridir.
İnsaf ehlinin, kıymet bilenlerin uğramayacağı bir yerdir.
Gıybetini yaptığımız kardeşimizi işte biz böylece ucuza satıyoruz. Değersizleştiriyor; çok az pahaya satılacak bir köleye dönüştürüyoruz.
Soralım kendimize...
Kim Yusuf'u kuyuya atma suçundan masumdur?
Kim kuyuya atılmış Yusuf'ları ucuza satmaktan ve satın almaktan sakınabilmiştir?
Kimin dilinde kardeşi Yusuf'a ait sahte kanlı bir gömlek yoktur?
Anlaşılan o ki, şeytan yaptıklarımızı bize süslü gösteriyor...
Nefsimiz bize gıybetimizi lezzetli yapıyor.
Her gıybet bir masum Yusuf'u pazarda ucuza satılan bir köle eyliyor.
Yabancı ve insafsız gözlerde, aldırışsız ve izansız dillerde yağmalandıkça yağmalanıyor kardeşimiz Yusuf...
Not:
Yusuf'un atıldığı kuyuyu, Kur'ân, "gayâbet'ül cubb" diye tarif eder: gayâbet ile gıyab/gıybet aynı kelimedir.
"Görünmeyecek derinlik" ya da "içindekini görünmeyecek kadar saklayan çukur" demektir.
Kardeşimizin gıyabımızda olduğu zaman ve mekanlar, tıpkı o "kuyu" gibidir.
Hem kardeşimizi kimseye görünmeyecek kadar saklar hem yaptığımız gıybeti bize göstermeyecek kadar bizi bizden saklar.
Alıntı: Senai DEMİRCİ
selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu
gıybet en basidinden en ağırına kadar yapıldığında alemi derinden sarsan bir hadise. bir kimsenin gıyabında konuşmak gıybet olarak geçer. eğer bu husus düzeltme amacı taşımaksızın veya bir faydaya binaen olmaksızın o kişinin yüzüne karşı söyleniyorsa da aynı hükme tabidir. en nihayetinde gıybet kendini tatmin yolu değildir.
bu bakımdan gıybetin ne olduğu ve kimin tarafından yapıldığı üç aşağı beş yukarı anlaşılıyor. ancak bu hususları bilen bir zatın açıklaması ve günah dediğimiz illetin esasen hangi hassalara zarar verdiğinin bilinmesi lazım. bu nedenlerle kimse hakkında bir şey söylemek değil adil bir söylem sahibi olun ve sözü söylerken lütfen çözüm üretin denir. yoksa karşı tarafa ortada çiğneyemediği tadını alamadığı bir rızkı yer gibi oluyor. yani gıybet değil ama ben de bilyorum sorunu çözüm dediğin husus da az çok biliyorum. ama öyle bir haldeyim ki bu hususa engel olamıyorum. işte bu halde o kişi gıyaben kardeşinin etini yemeye başlıyor ve ağızda buruk bir tat oluşuyor.
bu bakımlardan sorunu olan kişilerin evveliyatla bunu namazla talep etmesi talep edilmeli diye düşünüyorum. böylece farz namazları garanti olacağı gibi nafile ile yakınlaşma yani sorunun kaynağı olan ALLAH(cc) e uzak duruşun da önüne geçilir. ve bir talep nasıl istenir ruha böylece yazılır. kişi cevap karşısında ümitsizliğe düşmez ve çözüm yolu da vicdanen gıybete sebebiyet vermez.
bu bakımdan ALLAH(cc) bizlere talep etme sorunları çözme iyiyi doğruyu ayırd etme hususunda gereken inceliği bağışlasın inşallah.
ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.
s.a.Gıybet, kardeşimizi kuyuya atmaktır...
Kardeşleri Yusuf'u kuyuya atarken, "gayb" olmasını yani kaybolmasını ümit ettiler.
Öldürmediler ama diriliğini gözden düşürmeyi hedeflediler.
Kıymetinin ancak kendilerinin bildiği Yusuf'u ucuzcu kervanların insafına bıraktılar.
Kıymetini kardeşlerinin bilmediği bir kardeş, Yusuf da olsa ucuza satılmaya değmez mi?
Diyeceğim o ki, biz de gıyabında bir kötülüğünü andığımız kardeşimizi Yusuf gibi kuyuya atıyoruz.
O kuyu ki, bir "gayb" yeridir.
İnsaf ehlinin, kıymet bilenlerin uğramayacağı bir yerdir.
Gıybetini yaptığımız kardeşimizi işte biz böylece ucuza satıyoruz. Değersizleştiriyor; çok az pahaya satılacak bir köleye dönüştürüyoruz.
Soralım kendimize...
Kim Yusuf'u kuyuya atma suçundan masumdur?
Kim kuyuya atılmış Yusuf'ları ucuza satmaktan ve satın almaktan sakınabilmiştir?
Kimin dilinde kardeşi Yusuf'a ait sahte kanlı bir gömlek yoktur?
Anlaşılan o ki, şeytan yaptıklarımızı bize süslü gösteriyor...
Nefsimiz bize gıybetimizi lezzetli yapıyor.
Her gıybet bir masum Yusuf'u pazarda ucuza satılan bir köle eyliyor.
Yabancı ve insafsız gözlerde, aldırışsız ve izansız dillerde yağmalandıkça yağmalanıyor kardeşimiz Yusuf...
Not:
Yusuf'un atıldığı kuyuyu, Kur'ân, "gayâbet'ül cubb" diye tarif eder: gayâbet ile gıyab/gıybet aynı kelimedir.
"Görünmeyecek derinlik" ya da "içindekini görünmeyecek kadar saklayan çukur" demektir.
Kardeşimizin gıyabımızda olduğu zaman ve mekanlar, tıpkı o "kuyu" gibidir.
Hem kardeşimizi kimseye görünmeyecek kadar saklar hem yaptığımız gıybeti bize göstermeyecek kadar bizi bizden saklar.
Alıntı: Senai DEMİRCİ