Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

gıybet (2 Kullanıcı)

edam005

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
982
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Bir kimsenin arkasından, duyduğu tak¬dirde hoşlanmayacağı sözler söylemek, kusurlarından söz etmek anlamına gelen ahlâkla ilgili birterîm.
Türkçede koğuculuk, gıyabında konuş¬ma, çekiştirme gibi kelime veya deyimlerle de ifade edilen gıybet, İslâm ahlakında "sözlü kötülükler" (âfâtü'l-lisân) denilen fenalıkların başında yer alır. Kur'ân-ı Ke-rîm'de "Ey insanlar!... Birbirinizin gıybetini yapmayınız. İçinizden herhangi biri ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı! İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan kor¬kun" (el-Hucurât 49/12) buyurularak gıybet etme ölü eti yemeye benzetilmiştir. Gıy¬bet, bir sevgisizlik ve saygısızlık ifadesidir; isteyerek veya istemeyerek müslümanların toplum içindeki saygınlığını ortadan kal¬dırmaya, onurunu lekelemeye yol açan sosyal bir suç olması yanında, gıybet eden kişinin, ahlâkî seviyesinin düşüklüğünü, insanların kusurunu yüzlerine söyleme cesareti taşımadığını, yani korkaklığını gösteren bir tutumdur. Bu sebeple bütün İslâm ahlâkçıları, gıybeti bir hastalık kabul etmişlerdir. Bunlardan Gazzâlî'ye göre gıybete mübtela olmuş kişi, ondan kurtul¬mak için hastalığın sebebini, yani niçin gıybet ettiğini araştırmak, sık sık kendisini sorgulayarak gıybet etmesine yol açan kıskançlık, kibir gibi kötü huylardan arın¬mak zorundadır. Ayrıca gıybet eden kişi¬nin, bu huydan kurtulmak için, özellikle bu tutumun, kendi manevi varlığına neler kaybettirdiği hususunda düşünmesinde büyük yarar vardır {ihya, IIı, 127-130).
Gıybet konusundaki yaygın bir yanılgıya işaret eden bir hadisin anlamı şöyledir: Hz. Peygamber yanındakilere; "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. "Allah ve Râsûlü daha iyi bilir" demeleri üzerine Hz. Peygamber "Kardeşini, yoklu¬ğunda hoşlanmayacağı "sözlerle anmandır" buyurdu. "Peki ya söylediğimiz kusur onda varsa?" denilmesi üzerine, "Eğer onda bulunan bir kusuru arkasından söylüyorsa¬nız gıybet etmiş olursunuz; böyle bir kusu¬ru yoksa iftira etmiş olursunuz" buyurdu.(Müslim, Birr, 20).
İslâm ahlâkında gıybet, esas itibariyle in¬sanların manevî kişiliklerine bir saygısızlık kabul edilip haram kılınmış olmakla birlik¬te, bir kimsenin aleyhinde konuşmanın, eksiklik ve yanılgılarını söylemenin gerekli olabileceği istisnai durumlar da gozardı edilmemiştir. Âyet ve hadislere göre bu durumların başlıcaları şöyledir:
a- Zulüm ve haksızlığa uğrayan bir kişi, kendisine haksızlık edenin gıyabında yap¬tıklarını söyleyebilir. Nitekim Nisa sûresin¬de (4/148) "Allah kötü sözün açıktan söy¬lenmesini sevmez, ancak haksızlığa uğra¬yan başkadır" mealindeki âyette haksızlığa uğrayan kişiye, haksızlık edenin ıslah olma¬sını veya ceza görmesini sağlama niyetine bağlı olarak onun gıyabında konuşmasına izin verilmiştir.
b- Herhangi bir göreve ehil ve dürüst olup olmadığını öğrenmek üzere hakkında araştırma yapılan kişinin gıyabında kusur ve eksiklerini söylemek caizdir. Nitekim Hz. Peygamber, kendisiyle evlenmek iste¬yen iki kişi hakkında bilgi isteyen bir kadına bu kişilerden birinin çok yoksul, diğerinin de çok huysuz olduğunu söylemiştir.
c- "Falan kişi şöyle yapıyor, bu doğru mudur?" şeklinde fetva sormak, bilgi edinmek gayesiyle birinin yaptıklarını söy-lemekcâizdir.
d- Birinin gıyabında konuşmak, onun kö¬tülüklerden vazgeçmesini sağlayacaksa, bu amaçla aleyhinde konuşulabilir. Meselâ, bir kimsenin yanlış tutumlarını ana-babasına veya hocasına bildirerek onu uyarmalarını hatırlatmak caizdir.
e- Bir kişiyi tanıtmak, tarif etmek gerek¬tiğinde, başka türlü kim olduğunu anlat¬manın mümkün olmaması durumunda "ayağı topal", "bir gözü kör"... gibi kusurla¬rıyla anlatılabilir.
f- Bir kişinin, verdiği haberlerin, şahitliği¬nin, rivayet ettiği hadislerin doğruluğunu zedeleyici kusurları da gıyabında söylene¬bilir. Nitekim hadis bilginleri, birçok râviyi çeşitli kusurları dolayısıyla eleştirmişlerdir.
Sonuç olarak birinin yokluğunda kusurla¬rını söylemek, onu küçük düşürmek, onu¬runu zedelemek gibi kötü niyete dayan-mayıpf herhangi bir toplumsal, ilmî, idarî vb- ihtiyaçtan kaynaklanırsa, -iyi niyete dayalı ve bu ihtiyaçla sınırlı olması şartıyia-günah sayılmaz. Eğer bu ihtiyaç, kusurları ^Ç'k açık sayıp dökmek yerine, imalı ve üs*ü kapalı birkaç kelimeyle anlatarak
karşılanabiliyorsa, bununla yetinmek gere¬kir, fazlası gıybettir. Uyarı amacıyla birinin aleyhinde konuşmaya ihtiyaç bulunduğun¬da, mümkünse adını vermek yerine, genel İfadeler kullanmak daha uygundur. Nite¬kim birçok sahabî Hz. Peygamber'in, uyarı¬larını isim vermeden yapmaya özen gös¬terdiğini bildirmişlerdir.
Gıybet gibi gıybeti dinlemek de haram¬dır; gıybet edeni susturmak ve bu suretle bir müslümanın onurunu korumak ahlâkî bir görevdir. Nitekim Hz. Peygamber "Bir din kardeşinin onurunu korumak için gıy¬bete engel olan kimseyi Allah ahirette cehennemden azad eder" buyurmuştur (et-Tirmizî, Birr, 23). Gıybet edeni susturmaya gücü yetmeyen kişinin hiç olmazsa o mec¬lisi terketmesi gerekir.
 

sumelek

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Şub 2009
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Bir kimsenin arkasından, duyduğu tak¬dirde hoşlanmayacağı sözler söylemek, kusurlarından söz etmek anlamına gelen ahlâkla ilgili birterîm.
Türkçede koğuculuk, gıyabında konuş¬ma, çekiştirme gibi kelime veya deyimlerle de ifade edilen gıybet, İslâm ahlakında "sözlü kötülükler" (âfâtü'l-lisân) denilen fenalıkların başında yer alır. Kur'ân-ı Ke-rîm'de "Ey insanlar!... Birbirinizin gıybetini yapmayınız. İçinizden herhangi biri ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı! İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan kor¬kun" (el-Hucurât 49/12) buyurularak gıybet etme ölü eti yemeye benzetilmiştir. Gıy¬bet, bir sevgisizlik ve saygısızlık ifadesidir; isteyerek veya istemeyerek müslümanların toplum içindeki saygınlığını ortadan kal¬dırmaya, onurunu lekelemeye yol açan sosyal bir suç olması yanında, gıybet eden kişinin, ahlâkî seviyesinin düşüklüğünü, insanların kusurunu yüzlerine söyleme cesareti taşımadığını, yani korkaklığını gösteren bir tutumdur. Bu sebeple bütün İslâm ahlâkçıları, gıybeti bir hastalık kabul etmişlerdir. Bunlardan Gazzâlî'ye göre gıybete mübtela olmuş kişi, ondan kurtul¬mak için hastalığın sebebini, yani niçin gıybet ettiğini araştırmak, sık sık kendisini sorgulayarak gıybet etmesine yol açan kıskançlık, kibir gibi kötü huylardan arın¬mak zorundadır. Ayrıca gıybet eden kişi¬nin, bu huydan kurtulmak için, özellikle bu tutumun, kendi manevi varlığına neler kaybettirdiği hususunda düşünmesinde büyük yarar vardır {ihya, IIı, 127-130).
Gıybet konusundaki yaygın bir yanılgıya işaret eden bir hadisin anlamı şöyledir: Hz. Peygamber yanındakilere; "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. "Allah ve Râsûlü daha iyi bilir" demeleri üzerine Hz. Peygamber "Kardeşini, yoklu¬ğunda hoşlanmayacağı "sözlerle anmandır" buyurdu. "Peki ya söylediğimiz kusur onda varsa?" denilmesi üzerine, "Eğer onda bulunan bir kusuru arkasından söylüyorsa¬nız gıybet etmiş olursunuz; böyle bir kusu¬ru yoksa iftira etmiş olursunuz" buyurdu.(Müslim, Birr, 20).
İslâm ahlâkında gıybet, esas itibariyle in¬sanların manevî kişiliklerine bir saygısızlık kabul edilip haram kılınmış olmakla birlik¬te, bir kimsenin aleyhinde konuşmanın, eksiklik ve yanılgılarını söylemenin gerekli olabileceği istisnai durumlar da gozardı edilmemiştir. Âyet ve hadislere göre bu durumların başlıcaları şöyledir:
a- Zulüm ve haksızlığa uğrayan bir kişi, kendisine haksızlık edenin gıyabında yap¬tıklarını söyleyebilir. Nitekim Nisa sûresin¬de (4/148) "Allah kötü sözün açıktan söy¬lenmesini sevmez, ancak haksızlığa uğra¬yan başkadır" mealindeki âyette haksızlığa uğrayan kişiye, haksızlık edenin ıslah olma¬sını veya ceza görmesini sağlama niyetine bağlı olarak onun gıyabında konuşmasına izin verilmiştir.
b- Herhangi bir göreve ehil ve dürüst olup olmadığını öğrenmek üzere hakkında araştırma yapılan kişinin gıyabında kusur ve eksiklerini söylemek caizdir. Nitekim Hz. Peygamber, kendisiyle evlenmek iste¬yen iki kişi hakkında bilgi isteyen bir kadına bu kişilerden birinin çok yoksul, diğerinin de çok huysuz olduğunu söylemiştir.
c- "Falan kişi şöyle yapıyor, bu doğru mudur?" şeklinde fetva sormak, bilgi edinmek gayesiyle birinin yaptıklarını söy-lemekcâizdir.
d- Birinin gıyabında konuşmak, onun kö¬tülüklerden vazgeçmesini sağlayacaksa, bu amaçla aleyhinde konuşulabilir. Meselâ, bir kimsenin yanlış tutumlarını ana-babasına veya hocasına bildirerek onu uyarmalarını hatırlatmak caizdir.
e- Bir kişiyi tanıtmak, tarif etmek gerek¬tiğinde, başka türlü kim olduğunu anlat¬manın mümkün olmaması durumunda "ayağı topal", "bir gözü kör"... gibi kusurla¬rıyla anlatılabilir.
f- Bir kişinin, verdiği haberlerin, şahitliği¬nin, rivayet ettiği hadislerin doğruluğunu zedeleyici kusurları da gıyabında söylene¬bilir. Nitekim hadis bilginleri, birçok râviyi çeşitli kusurları dolayısıyla eleştirmişlerdir.
Sonuç olarak birinin yokluğunda kusurla¬rını söylemek, onu küçük düşürmek, onu¬runu zedelemek gibi kötü niyete dayan-mayıpf herhangi bir toplumsal, ilmî, idarî vb- ihtiyaçtan kaynaklanırsa, -iyi niyete dayalı ve bu ihtiyaçla sınırlı olması şartıyia-günah sayılmaz. Eğer bu ihtiyaç, kusurları ^Ç'k açık sayıp dökmek yerine, imalı ve üs*ü kapalı birkaç kelimeyle anlatarak
karşılanabiliyorsa, bununla yetinmek gere¬kir, fazlası gıybettir. Uyarı amacıyla birinin aleyhinde konuşmaya ihtiyaç bulunduğun¬da, mümkünse adını vermek yerine, genel İfadeler kullanmak daha uygundur. Nite¬kim birçok sahabî Hz. Peygamber'in, uyarı¬larını isim vermeden yapmaya özen gös¬terdiğini bildirmişlerdir.
Gıybet gibi gıybeti dinlemek de haram¬dır; gıybet edeni susturmak ve bu suretle bir müslümanın onurunu korumak ahlâkî bir görevdir. Nitekim Hz. Peygamber "Bir din kardeşinin onurunu korumak için gıy¬bete engel olan kimseyi Allah ahirette cehennemden azad eder" buyurmuştur (et-Tirmizî, Birr, 23). Gıybet edeni susturmaya gücü yetmeyen kişinin hiç olmazsa o mec¬lisi terketmesi gerekir.

allah razı olsun kardeşim bilmediklerimizi öğreniyoruz allaha emanet olun selametle
 

yalinsak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Şub 2009
Mesajlar
120
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
konu için teşekkür ederim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt