Siyahgulsevdalisi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 20 Haz 2006
- Mesajlar
- 2,046
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Gençligin Kiymeti ve Gençlerin Degeri
Mevzua Giris
Gençligin kiymeti ve Gençlerin Degeri
Manâsi:
"Ki O sizi bir topraktan, sonra bir meniden, sonra bir kan pahtisindan yaratip sonra bebek olarak çikaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çaga erismeniz için, sonra da ihtiyarlar olmaniz için yasatandir. Içinizden kimi de daha evvel öldürülmektedir. (Allah, yasatmayi) muayyen bir vakte (ecele) ulasmaniz ve, olur ki, aklinizi kullanmaniz için (yapar)" (Sûre-i Mü'min 67).
Âyet-i kerimenin ifâde ettigi manâ karsisinda hayatin tabakalarina bir bakis.
Erkek ile kadinin nikâh akdi ile izdivaci sonunda ana rahminde tesekkül etmis, hayiz kani ve kudreti ilahi firçasiyla tersim olunmus yavruya "cenin"(1) adi verilmektedir.
Ana karnindan ayrilip dünyaya ayak basan çocuga "tifl" denilmektedir. Bu kelimenin cemi (çogul) sigasi "etfâl" olarak gelmektedir.
Günlerin geçmesi, haftalarin ve aylarin birbirini kovalamasi ile gelisen ve emeklemeye baslayip yürümeye çalisan çocuga "sabi" ismi verilmektedir, Bu lafzin cemî (çogul) sigasi "sibyet" ve "sibyan" olarak gelmektedir. Bu çagda bulunan yavruya bu ismin verilmesindeki hikmet, çocugun kipirdakligi ve gördügü her seye meyletmesi sebebiyledir. Yararli olani zararlidan ayirt etmedigi; çiçegi görse koparmaya, yilani görse yakalamaya kalkistigi ve cazibesine kapildigi her seyin pesine takildigi içindir.
Çocuk, ergenlik çagina ayak basinca, "sâbb" denilmektedir. Bu kelimenin çogul sigasi, "Sübbân" olarak gelmektedir. Ergenlik devresinden itibaren otuz yasina kadar olan zaman dilimine "Sebab" adi verilmektedir
Otuzdan kirkdokuz yasina kadar uzanan devreye "kehl", çogul sigasina da "kühûl" ismi verilmektedir.
Kirkdokuzdan altmis yasina kadar uzanan zaman dilimine "seyhûhat", bu devrede bulunan kimseye "seyh" adi verilmektedir. Bu kelimenin cemi sigasi, "süyûh" ve "esyâh" olarak gelmektedir.
Altmis yasindan hayatin noktalandigi devreye "pîr-i fânilik" ismi verilmektedir.
Hayatin bu tabakalarinda en çok dikkat edilmesi gereken devre, hiç süphe yok ki, gençlik yillaridir. Çünkü bu zaman dilimi üzerinde bulunan kimsenin çocukluk günleri son bulmus ve sorumluluk çagi baslamis olmaktadir. Çocukluk devresindeki aliskanliklarin tesiri ve ayak bastigi hayat tabakasinin kendisine yükledigi mükellefiyetleri tam olarak kavrayamayisi sebebiyle, gençleri uyarmak yasli ve tecrübeli insanlarin vazifesi olmaktadir.
Bir bilye gibi parlak ve yuvarlak karaktere sahip bulunan genç insanin oturakli bir hale gelebilmesi, dini bilgilerle donatilmasina baglidir. O, kendi hâline terkedilecek olursa, erdem akil ile uyusmasi kabil olmayan nefsani heveslerin pesine takilir.
His ve heveslerin aklina galip geldiginden dolayi ona "delikanli adi verilmektedir. Ihatali bir kavrayisa sahip olamadigindan, bir nevi zem ifâde eden bu kelime ile kendisine hitap edilmesinden hoslanmaktadir. Hayatinin ilkbaharini yasamakta olan bir gence "delikanli" denilmesi, çok kere, fevri ve düsüncesiz haraket etmesinden kaynaklanmaktadir.
Fikir fikir hareketlerin depolandigi "gençlik çaginin degeri hakkiyle bilinmis ve yerli yerinde kullanilmis olursa, memleketimizin gelecegi için çok faydali temeller atilmis olur.
Aziz milletimizin ümmid-i istikbali bulunan gençler!
Sizler, çok degerli ve meyve vermeye müsait bir fidana benzemektesiniz. Olgunluk çagina ulasasiya kadar kendinizi devamli bir kontrol altinda tutmak zorundasiniz. Nefs terbiyesi ile mesgul olmaniz, sevhânî arzulari gemlemeniz ve kendinizi iyi hasletlerle bezemeniz, en mühim vazifeleriniz olmaktadir.
Sizler, hayati ehemmiyeti bulunan meselelerde, dogru yolu gösterecek bilgili ve tecrübeli kimselere muhtaç bulundugunuzu hatirdan çikarmayiniz. Ahlâkî faziletleri nefsanî ve sehvânî zevklere feda etmemek gerektigini uzun bir tefekkürle bilip anlamak, her genç için mümkün olamamaktadir. Bu sebeple, sizleri samimiyetle uyaracak ve dogru yolu gösterecek olgun bir kisiye her zaman ihtiyaç duyacaksiniz. Bu kisi, anne ve babaniz olabilecegi gibi, bir üstad ve tecrübeli bir arkadas da olabilir.
Hislerin dimaga menfi tesir yapabildigi ve akl-i selim ile bagdastirilmasi kabil olmayan gençlik devresine isik tutan bir hadis-i serifte, söyle buyurulmaktadir:
Manasi:
"Gençlik delilikten bir subedir. Kadin da seytanin kemendidir" (Feyz'ul-Kadir, c. 4, s.
171).
Akillarin muallimi ve vicdanlarin mürebbisî bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Islâmî ölçülere uymayan ve erdem akil sahiplerine yakismayan islere karsi genç ümmetlerini uyarmaktadir. Zira seytan, agina düsürmek istedigi gençleri kadinlar vasitasiyla tavlamakta ve avlamaktadir. Mülevves kollarini boynuna doladigi genci seytanin tuzagina düsüren, ruhunu iblise kiralamis ve iffetini müsterilerine satmaya alismis bir kadin, seytanin kemendi ve gençleri avlama aleti olmaktadir.
Seytan kötü emellerin ve çirkin amellerin takipçisi ve tatbikçisi olan kadinlari, balik avciligi yapan sahislarin oltaya taktigi yem gibi kullanarak gençlerin sehvânî hislerini tahrik eder ve isyan vadisine sürükler. Fuhus pazarinin sermayesi olarak kullanilan kadinlarin, gençleri ifsat etmekteki zarari çok büyük olmaktadir.
Gençler, kendi heves ve arzularini "ilim"; takip ettikleri yolu da "sirat-i müstekim"(2) sanirlar. O, tesiri altinda kaldigi çevrenin ve kendini kaptirdigi zevklerin etrafinda bir pervane misali dönüp dolasmaya alisir ve bu zevklere kavusmayi gaye haline getirir. Onun böyle bir yanlisa saplanip kalmasini önlemek için, hakiki ilmin ne oldugu ve onu nasil elde edecegi kendisine küçük yasta iken ögretilmelidir.
Delikanlilik çaginda bulunan insanlar, ilmin, görgünün ve akl-i selimin uzaginda yasayan bir enerji kaynagidir. Atisini gören ve memleketinin gelecegini düsünen insanlar, bu enerjiyi hikmetin ve milli harslarin çerçevesi içinde tutmaya gayret sarfetmelidirler. Aksi halde yetisen gençler dinine düsman, tarihine yabanci, vatan sevgisinden habersiz ve serseri bir güruh haline gelirler, Gençler, hayati ehemmiyeti haiz meseleierde tercih yapacaklari zaman, bir "yol göstericiye muhtaçtirlar. Ahlâki faziletlerin nefsanî zevklere feda edilmemesi gerektigi, onlara ögretilmezse yanilabilirler. Zirâ sehvani zevkler sekere, insanî ve ahlâkî degerler ise tuzlu yiyeceklere benzer. Saglam ve sasmaz bir ölçüden haberi olmayan nesiller, ahlâkî hasletleri nefsanî lezzetlere feda etmekten çekinmezler.
Kalbinde iman, basinda irfan ve gögsünde vicdan bulunan bir genç, gösterise kapilmamali ve pörsüyen fikirlere talip olmamali, ilim dilberini "nefs-i emmâre" cadisina fedâ etmemeli ve kalbinden Allah korkusunu çikarmamalidir.
Ümmid-i istikbâlimiz olan gençler, kendilerini zarara ugratacak ve ahlâkini bozacak seylerden ve kisilerden ancak "Allah korkusu" ile korunabilirler. M. Âkif Bey ne hos ifade etmis:
Ne irfandir veren ahlâka yükseklik ne vicdandir, Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandir. Yüreklerden çekilmis farzedîlsin havf-i yezdânin, Ne ifrânin kalir tesiri katiyyen ne vicdanin.
Kainatin biricik Efendisi ve yegâne mürsidi bulunan Resûl-i âlîsân Efendimiz, bir hadis-i seriflerinde söyle buyurmaktadir:
Manâsi:
"Nefsânî hevâ ve heveslerine meyli olmayan genci Allah (c.c.) begenir" (Feyz'ül-kadir c. 2, s. 263).
Beser hayatinin ilkbahari olan gençlik günleri, çok degerlidir. Bu çagin kiymetini bilen bir genç, bünyesindeki enerjiyi dinimizin esaslarina uygun olarak kullanmalidir. Allah Teâlâ'nin verdigi nimetler, kiymeti bilinmeyecek ve yerli yerinde kullanilmayacak olursa bosa gitmis ve Cenab-i Hakk'a karsi nankörlük yapilmis olur. Ümmetlerinin böyle bir duruma düsmesini istemeyen Peygamber Efendimiz, gençleri uyarmak için söyle buyurmaktadir.
Manâsi:
"Bes seyden önce bes seyi; yaslanmadan önce gençliginin, hastaligindan önce sagliginin, fakirliginden önce zenginliginin, mesguliyetinden önce bos vaktinin ve ölümün (gelme)den önce hayatinin (kiymetini) ganimet bil" (Miskâf'ül-mesabih c. 3, s. 1430).
Bu müstesna çagin degerini takdir eden ve dini ölçülere uygun olarak yasayan bir gencin Allah katindaki derecesini bildiren bir hadis-i kudside söyle buyurulmaktadir:
Manâsi:
"Kaderime inanan, kitabim (olan Kurânin ahkâmin)a râzi olan, (taksim ettigim) rizkima kanâat eden ve benim rizam için (mesru olmayan) sehvetini terkeden genç, benîm katimda bazi meleklerim gibidir." (Ilâhî Hadisler s. 26).
Allah Teâlâ'nin katinda bazi meleklerin seviyesine yükselebilmek, kolayca erisilecek bir rütbe degildir. O makama ulasmak bir takim sartlara baglanmis bulunmaktadir. Söyle ki:
a) Kadere iman etmek:
Kâinatta vukua gelecek her hadisenin ve insanlarin basina gelen her türlü hâlin, Allah Teâlâ'nin takdiriyle olduguna iman eden bir genç, teslimiyet sahibi olur. Basina gelen üzücü bir vak'a karsisinda asiri bir kedere kapilmaz ve isyankâr tavir takinmaz.
b) Kitabullah'in hükümlerinden hoslanmak ve her hükmüne boyun egmek:
c) Ezelde taksim edilen ve zamani geldiginde kendisine verilen rizkina kanaat edip haram olan yollardan kazanç teminine kalkismamak.
d) Sehvani arzularini tatmin için gayri mesru yollara sapmamak.
Hüküm ve hikmet sahibi bulunan Halikimizin insana bahsettigi sehvet, hayatindaki yorgunluklara mukabil bir "ücret" olarak ihsan edilmis ve fakat isyana "cür'et" etmek için verilmemistir. Genç ümmetlerinin sehvân-i arzularin tesiri altinda günaha bulasmasini istemeyen Resûl-i Ekrem (s.a.v.) su tavsiyede bulunmaktadir,
Manâsi:
"Ey gençler toplulugu, kimin evlenmeye (bedeni ve mâli) gücü yeterse hemen evlensin. Zîrâ evlilik, gözü (harama karsi) daha çok yumduran ve irzi daha fazla koruyandir. Kimin buna (evlenmeye mali) gücü yetmez ise ona oruç tutmak gerekir. Çünkü oruç, onun (sehvetinin teskini) için eneme (kisirlastirma) gibidir." (Buhârî c. 6, s. 117).
Allah Resulünün bu tavsiyesine kulaklarini tikayan, çiplak kadin vücutlarinin teshir edildigi salonlarda dolasan ve fuhus aleti hâline gelmis kadinlarin pazarlandigi yerlerde günah islemeye alisan kimseler, hâkim-i mutlaki Allah olan ebedi hayattaki mahkemede kendilerini mesuliyetten kurtaramazlar.
Sehvânî kabiliyetlerini haram olan yollarda israf eden ve ahlâkini sifira indiren bir gencin sorumlulugunu göz önüne seren bir hadis-i Muhammedîde söyle buyurulmaktadir:
Manâsi:
"Kiyamet günü, Rabbinin huzurunda bes seyden sorguya çekilmedikçe, âdemoglunun iki ayagi (bastigi yerden) ayrilamaz. Ömrünü nerede yok ettiginden, gençligini nerede yiprattigindan, malini nereden kazanip nereye sarfettiginden ve bir de ilmiyle ne amel islediginden" (Tuhfet'ül-Ahvezî c. 7, s. 100).
Mübârek ayaklarini öpme bahtiyarligina erismis bulunan kum tanelerini bile ulvîlestiren Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, hayatinin nevbaharini yasayan genç ümmetlerine âhiret hayatinin saadetini müjdeleyen bir hadis-i serifinde su açiklamayi yapmis bulunmaktadir.
Manâsi:
"Yedi (sinif insan) vardir ki Allah, ars-i ilâhiden baska hiçbir gölge bulunmayan (kiyamet) gününde onlari kendi (Arsi) gölgesinde gölgeleyecektir: Adil imam (devlet baskani), Aziz ve Celil olan Allah'a ibâdet içinde yetisen genç, kalbi mescitlerde asilmis(casina mabetle alâkadar) olan adam, Allah için sevisen, bu sevgi ile bir araya gelip bu muhabbetle ayrilan iki kisi, içtimai mevkii yüksek ve güzel bir kadin kendisini (zinaya) davet ettigi halde "Ben Allah'tan korkarim" diyen adam, bir sadaka verip de sag elinin ne verdigini sol eli bilmeyecek derecede onu gizleyen kisi ve bir de (insanlardan) hâli bir yerde Allahi" zikredip de gözleri yas döken kimse." (Buhârî c. 2, s, 116).
Cazibe kanunlarinin alt üst oldugu, günesin bir "kor yigini" halinde arz küresine yaklastigi ve ars-i azamdan baska hiçbir mekânin ve dikili bir agacin bulunmadigi kiyamet gününde arsin gölgesinde bulunmak her kisiye nasip olmayacak bir saadettir. Bu mutluluga erecek olanlardan biri de Allah'a ibadet ede ede gelisip büyüyen gençlerdir.
Gençlik çaginda bu firsati yakalayamamis bir müslüman, sayilan diger siniflardan birisi arasina girmeye çalismalidir.
Ahiret hayatinin saadet mahalli olan cennetin sakinleri, gençlik çaginin en yakisikli hali ile cennette gireceklerdir. Bu ciheti tespit eden bir hadis-i serifte söyle buyrulmaktadir:
Manâsi:
"Cennet ehli; teninde kil, yüzünde sakal bitmemis halde ve (gözleri) sürmeli olacaktir. Onlarin gençlikleri yok olmaz ve elbiseleri yipramaz." (Feyz'ül-Kadir c. 2, s. 65).a
Aziz vatanimizin temel taslari bulunan gençler!
Istikbalde omuz vereceginiz ve kucaklayacaginiz hizmetlerin fikir çilesini çekmeye simdiden alisiniz ve memleket yararina olacak faaliyetlerin çözüm noktalarini bulmaya gayret ediniz. Kendinizi seciye ve karakter adami olarak yetistiriniz. Yilmadan ve yorulmadan vatan hizmetine devam ediniz.
_____
(1) Rahm-i mâderde tesekkül etmis çocuga bu ismin verilmesi, ana karin zarfi içinde örtülmüs olmasi sebebiyledir. Insanin aklini bozan ve normal hareket etmesini engelleyen hastaliga "cünûn" ve bu derde mübtelâ olmus kisiye "mecnun" denilmesi, hastaligin akli kapamasi ve kaplamasi sebebiyledir.
(2) Dogru yol
Mevzua Giris
Gençligin kiymeti ve Gençlerin Degeri
Manâsi:
"Ki O sizi bir topraktan, sonra bir meniden, sonra bir kan pahtisindan yaratip sonra bebek olarak çikaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çaga erismeniz için, sonra da ihtiyarlar olmaniz için yasatandir. Içinizden kimi de daha evvel öldürülmektedir. (Allah, yasatmayi) muayyen bir vakte (ecele) ulasmaniz ve, olur ki, aklinizi kullanmaniz için (yapar)" (Sûre-i Mü'min 67).
Âyet-i kerimenin ifâde ettigi manâ karsisinda hayatin tabakalarina bir bakis.
Erkek ile kadinin nikâh akdi ile izdivaci sonunda ana rahminde tesekkül etmis, hayiz kani ve kudreti ilahi firçasiyla tersim olunmus yavruya "cenin"(1) adi verilmektedir.
Ana karnindan ayrilip dünyaya ayak basan çocuga "tifl" denilmektedir. Bu kelimenin cemi (çogul) sigasi "etfâl" olarak gelmektedir.
Günlerin geçmesi, haftalarin ve aylarin birbirini kovalamasi ile gelisen ve emeklemeye baslayip yürümeye çalisan çocuga "sabi" ismi verilmektedir, Bu lafzin cemî (çogul) sigasi "sibyet" ve "sibyan" olarak gelmektedir. Bu çagda bulunan yavruya bu ismin verilmesindeki hikmet, çocugun kipirdakligi ve gördügü her seye meyletmesi sebebiyledir. Yararli olani zararlidan ayirt etmedigi; çiçegi görse koparmaya, yilani görse yakalamaya kalkistigi ve cazibesine kapildigi her seyin pesine takildigi içindir.
Çocuk, ergenlik çagina ayak basinca, "sâbb" denilmektedir. Bu kelimenin çogul sigasi, "Sübbân" olarak gelmektedir. Ergenlik devresinden itibaren otuz yasina kadar olan zaman dilimine "Sebab" adi verilmektedir
Otuzdan kirkdokuz yasina kadar uzanan devreye "kehl", çogul sigasina da "kühûl" ismi verilmektedir.
Kirkdokuzdan altmis yasina kadar uzanan zaman dilimine "seyhûhat", bu devrede bulunan kimseye "seyh" adi verilmektedir. Bu kelimenin cemi sigasi, "süyûh" ve "esyâh" olarak gelmektedir.
Altmis yasindan hayatin noktalandigi devreye "pîr-i fânilik" ismi verilmektedir.
Hayatin bu tabakalarinda en çok dikkat edilmesi gereken devre, hiç süphe yok ki, gençlik yillaridir. Çünkü bu zaman dilimi üzerinde bulunan kimsenin çocukluk günleri son bulmus ve sorumluluk çagi baslamis olmaktadir. Çocukluk devresindeki aliskanliklarin tesiri ve ayak bastigi hayat tabakasinin kendisine yükledigi mükellefiyetleri tam olarak kavrayamayisi sebebiyle, gençleri uyarmak yasli ve tecrübeli insanlarin vazifesi olmaktadir.
Bir bilye gibi parlak ve yuvarlak karaktere sahip bulunan genç insanin oturakli bir hale gelebilmesi, dini bilgilerle donatilmasina baglidir. O, kendi hâline terkedilecek olursa, erdem akil ile uyusmasi kabil olmayan nefsani heveslerin pesine takilir.
His ve heveslerin aklina galip geldiginden dolayi ona "delikanli adi verilmektedir. Ihatali bir kavrayisa sahip olamadigindan, bir nevi zem ifâde eden bu kelime ile kendisine hitap edilmesinden hoslanmaktadir. Hayatinin ilkbaharini yasamakta olan bir gence "delikanli" denilmesi, çok kere, fevri ve düsüncesiz haraket etmesinden kaynaklanmaktadir.
Fikir fikir hareketlerin depolandigi "gençlik çaginin degeri hakkiyle bilinmis ve yerli yerinde kullanilmis olursa, memleketimizin gelecegi için çok faydali temeller atilmis olur.
Aziz milletimizin ümmid-i istikbali bulunan gençler!
Sizler, çok degerli ve meyve vermeye müsait bir fidana benzemektesiniz. Olgunluk çagina ulasasiya kadar kendinizi devamli bir kontrol altinda tutmak zorundasiniz. Nefs terbiyesi ile mesgul olmaniz, sevhânî arzulari gemlemeniz ve kendinizi iyi hasletlerle bezemeniz, en mühim vazifeleriniz olmaktadir.
Sizler, hayati ehemmiyeti bulunan meselelerde, dogru yolu gösterecek bilgili ve tecrübeli kimselere muhtaç bulundugunuzu hatirdan çikarmayiniz. Ahlâkî faziletleri nefsanî ve sehvânî zevklere feda etmemek gerektigini uzun bir tefekkürle bilip anlamak, her genç için mümkün olamamaktadir. Bu sebeple, sizleri samimiyetle uyaracak ve dogru yolu gösterecek olgun bir kisiye her zaman ihtiyaç duyacaksiniz. Bu kisi, anne ve babaniz olabilecegi gibi, bir üstad ve tecrübeli bir arkadas da olabilir.
Hislerin dimaga menfi tesir yapabildigi ve akl-i selim ile bagdastirilmasi kabil olmayan gençlik devresine isik tutan bir hadis-i serifte, söyle buyurulmaktadir:
Manasi:
"Gençlik delilikten bir subedir. Kadin da seytanin kemendidir" (Feyz'ul-Kadir, c. 4, s.
171).
Akillarin muallimi ve vicdanlarin mürebbisî bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Islâmî ölçülere uymayan ve erdem akil sahiplerine yakismayan islere karsi genç ümmetlerini uyarmaktadir. Zira seytan, agina düsürmek istedigi gençleri kadinlar vasitasiyla tavlamakta ve avlamaktadir. Mülevves kollarini boynuna doladigi genci seytanin tuzagina düsüren, ruhunu iblise kiralamis ve iffetini müsterilerine satmaya alismis bir kadin, seytanin kemendi ve gençleri avlama aleti olmaktadir.
Seytan kötü emellerin ve çirkin amellerin takipçisi ve tatbikçisi olan kadinlari, balik avciligi yapan sahislarin oltaya taktigi yem gibi kullanarak gençlerin sehvânî hislerini tahrik eder ve isyan vadisine sürükler. Fuhus pazarinin sermayesi olarak kullanilan kadinlarin, gençleri ifsat etmekteki zarari çok büyük olmaktadir.
Gençler, kendi heves ve arzularini "ilim"; takip ettikleri yolu da "sirat-i müstekim"(2) sanirlar. O, tesiri altinda kaldigi çevrenin ve kendini kaptirdigi zevklerin etrafinda bir pervane misali dönüp dolasmaya alisir ve bu zevklere kavusmayi gaye haline getirir. Onun böyle bir yanlisa saplanip kalmasini önlemek için, hakiki ilmin ne oldugu ve onu nasil elde edecegi kendisine küçük yasta iken ögretilmelidir.
Delikanlilik çaginda bulunan insanlar, ilmin, görgünün ve akl-i selimin uzaginda yasayan bir enerji kaynagidir. Atisini gören ve memleketinin gelecegini düsünen insanlar, bu enerjiyi hikmetin ve milli harslarin çerçevesi içinde tutmaya gayret sarfetmelidirler. Aksi halde yetisen gençler dinine düsman, tarihine yabanci, vatan sevgisinden habersiz ve serseri bir güruh haline gelirler, Gençler, hayati ehemmiyeti haiz meseleierde tercih yapacaklari zaman, bir "yol göstericiye muhtaçtirlar. Ahlâki faziletlerin nefsanî zevklere feda edilmemesi gerektigi, onlara ögretilmezse yanilabilirler. Zirâ sehvani zevkler sekere, insanî ve ahlâkî degerler ise tuzlu yiyeceklere benzer. Saglam ve sasmaz bir ölçüden haberi olmayan nesiller, ahlâkî hasletleri nefsanî lezzetlere feda etmekten çekinmezler.
Kalbinde iman, basinda irfan ve gögsünde vicdan bulunan bir genç, gösterise kapilmamali ve pörsüyen fikirlere talip olmamali, ilim dilberini "nefs-i emmâre" cadisina fedâ etmemeli ve kalbinden Allah korkusunu çikarmamalidir.
Ümmid-i istikbâlimiz olan gençler, kendilerini zarara ugratacak ve ahlâkini bozacak seylerden ve kisilerden ancak "Allah korkusu" ile korunabilirler. M. Âkif Bey ne hos ifade etmis:
Ne irfandir veren ahlâka yükseklik ne vicdandir, Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandir. Yüreklerden çekilmis farzedîlsin havf-i yezdânin, Ne ifrânin kalir tesiri katiyyen ne vicdanin.
Kainatin biricik Efendisi ve yegâne mürsidi bulunan Resûl-i âlîsân Efendimiz, bir hadis-i seriflerinde söyle buyurmaktadir:
Manâsi:
"Nefsânî hevâ ve heveslerine meyli olmayan genci Allah (c.c.) begenir" (Feyz'ül-kadir c. 2, s. 263).
Beser hayatinin ilkbahari olan gençlik günleri, çok degerlidir. Bu çagin kiymetini bilen bir genç, bünyesindeki enerjiyi dinimizin esaslarina uygun olarak kullanmalidir. Allah Teâlâ'nin verdigi nimetler, kiymeti bilinmeyecek ve yerli yerinde kullanilmayacak olursa bosa gitmis ve Cenab-i Hakk'a karsi nankörlük yapilmis olur. Ümmetlerinin böyle bir duruma düsmesini istemeyen Peygamber Efendimiz, gençleri uyarmak için söyle buyurmaktadir.
Manâsi:
"Bes seyden önce bes seyi; yaslanmadan önce gençliginin, hastaligindan önce sagliginin, fakirliginden önce zenginliginin, mesguliyetinden önce bos vaktinin ve ölümün (gelme)den önce hayatinin (kiymetini) ganimet bil" (Miskâf'ül-mesabih c. 3, s. 1430).
Bu müstesna çagin degerini takdir eden ve dini ölçülere uygun olarak yasayan bir gencin Allah katindaki derecesini bildiren bir hadis-i kudside söyle buyurulmaktadir:
Manâsi:
"Kaderime inanan, kitabim (olan Kurânin ahkâmin)a râzi olan, (taksim ettigim) rizkima kanâat eden ve benim rizam için (mesru olmayan) sehvetini terkeden genç, benîm katimda bazi meleklerim gibidir." (Ilâhî Hadisler s. 26).
Allah Teâlâ'nin katinda bazi meleklerin seviyesine yükselebilmek, kolayca erisilecek bir rütbe degildir. O makama ulasmak bir takim sartlara baglanmis bulunmaktadir. Söyle ki:
a) Kadere iman etmek:
Kâinatta vukua gelecek her hadisenin ve insanlarin basina gelen her türlü hâlin, Allah Teâlâ'nin takdiriyle olduguna iman eden bir genç, teslimiyet sahibi olur. Basina gelen üzücü bir vak'a karsisinda asiri bir kedere kapilmaz ve isyankâr tavir takinmaz.
b) Kitabullah'in hükümlerinden hoslanmak ve her hükmüne boyun egmek:
c) Ezelde taksim edilen ve zamani geldiginde kendisine verilen rizkina kanaat edip haram olan yollardan kazanç teminine kalkismamak.
d) Sehvani arzularini tatmin için gayri mesru yollara sapmamak.
Hüküm ve hikmet sahibi bulunan Halikimizin insana bahsettigi sehvet, hayatindaki yorgunluklara mukabil bir "ücret" olarak ihsan edilmis ve fakat isyana "cür'et" etmek için verilmemistir. Genç ümmetlerinin sehvân-i arzularin tesiri altinda günaha bulasmasini istemeyen Resûl-i Ekrem (s.a.v.) su tavsiyede bulunmaktadir,
Manâsi:
"Ey gençler toplulugu, kimin evlenmeye (bedeni ve mâli) gücü yeterse hemen evlensin. Zîrâ evlilik, gözü (harama karsi) daha çok yumduran ve irzi daha fazla koruyandir. Kimin buna (evlenmeye mali) gücü yetmez ise ona oruç tutmak gerekir. Çünkü oruç, onun (sehvetinin teskini) için eneme (kisirlastirma) gibidir." (Buhârî c. 6, s. 117).
Allah Resulünün bu tavsiyesine kulaklarini tikayan, çiplak kadin vücutlarinin teshir edildigi salonlarda dolasan ve fuhus aleti hâline gelmis kadinlarin pazarlandigi yerlerde günah islemeye alisan kimseler, hâkim-i mutlaki Allah olan ebedi hayattaki mahkemede kendilerini mesuliyetten kurtaramazlar.
Sehvânî kabiliyetlerini haram olan yollarda israf eden ve ahlâkini sifira indiren bir gencin sorumlulugunu göz önüne seren bir hadis-i Muhammedîde söyle buyurulmaktadir:
Manâsi:
"Kiyamet günü, Rabbinin huzurunda bes seyden sorguya çekilmedikçe, âdemoglunun iki ayagi (bastigi yerden) ayrilamaz. Ömrünü nerede yok ettiginden, gençligini nerede yiprattigindan, malini nereden kazanip nereye sarfettiginden ve bir de ilmiyle ne amel islediginden" (Tuhfet'ül-Ahvezî c. 7, s. 100).
Mübârek ayaklarini öpme bahtiyarligina erismis bulunan kum tanelerini bile ulvîlestiren Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, hayatinin nevbaharini yasayan genç ümmetlerine âhiret hayatinin saadetini müjdeleyen bir hadis-i serifinde su açiklamayi yapmis bulunmaktadir.
Manâsi:
"Yedi (sinif insan) vardir ki Allah, ars-i ilâhiden baska hiçbir gölge bulunmayan (kiyamet) gününde onlari kendi (Arsi) gölgesinde gölgeleyecektir: Adil imam (devlet baskani), Aziz ve Celil olan Allah'a ibâdet içinde yetisen genç, kalbi mescitlerde asilmis(casina mabetle alâkadar) olan adam, Allah için sevisen, bu sevgi ile bir araya gelip bu muhabbetle ayrilan iki kisi, içtimai mevkii yüksek ve güzel bir kadin kendisini (zinaya) davet ettigi halde "Ben Allah'tan korkarim" diyen adam, bir sadaka verip de sag elinin ne verdigini sol eli bilmeyecek derecede onu gizleyen kisi ve bir de (insanlardan) hâli bir yerde Allahi" zikredip de gözleri yas döken kimse." (Buhârî c. 2, s, 116).
Cazibe kanunlarinin alt üst oldugu, günesin bir "kor yigini" halinde arz küresine yaklastigi ve ars-i azamdan baska hiçbir mekânin ve dikili bir agacin bulunmadigi kiyamet gününde arsin gölgesinde bulunmak her kisiye nasip olmayacak bir saadettir. Bu mutluluga erecek olanlardan biri de Allah'a ibadet ede ede gelisip büyüyen gençlerdir.
Gençlik çaginda bu firsati yakalayamamis bir müslüman, sayilan diger siniflardan birisi arasina girmeye çalismalidir.
Ahiret hayatinin saadet mahalli olan cennetin sakinleri, gençlik çaginin en yakisikli hali ile cennette gireceklerdir. Bu ciheti tespit eden bir hadis-i serifte söyle buyrulmaktadir:
Manâsi:
"Cennet ehli; teninde kil, yüzünde sakal bitmemis halde ve (gözleri) sürmeli olacaktir. Onlarin gençlikleri yok olmaz ve elbiseleri yipramaz." (Feyz'ül-Kadir c. 2, s. 65).a
Aziz vatanimizin temel taslari bulunan gençler!
Istikbalde omuz vereceginiz ve kucaklayacaginiz hizmetlerin fikir çilesini çekmeye simdiden alisiniz ve memleket yararina olacak faaliyetlerin çözüm noktalarini bulmaya gayret ediniz. Kendinizi seciye ve karakter adami olarak yetistiriniz. Yilmadan ve yorulmadan vatan hizmetine devam ediniz.
_____
(1) Rahm-i mâderde tesekkül etmis çocuga bu ismin verilmesi, ana karin zarfi içinde örtülmüs olmasi sebebiyledir. Insanin aklini bozan ve normal hareket etmesini engelleyen hastaliga "cünûn" ve bu derde mübtelâ olmus kisiye "mecnun" denilmesi, hastaligin akli kapamasi ve kaplamasi sebebiyledir.
(2) Dogru yol