Mirac
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Mirac, yükseğe çıkma anlamındaki “uruc” sözcüğünden türetilmiş olup, sözcük anlamıyla “merdiven” anlamına gelir ve İslam’da Hz. Muhammed’in yaşadığı bir manevi yükseliş olayını ifade etmek üzere kullanılan bir terim haline gelmiştir.
Mirac’a tarihsel yaklaşım
İslam tarihçilerine göre, İslam’ın ilk zamanlarında bu dinin belli kuralları, prensipleri henüz vahiy yoluyla tam olarak tebliğ edilmemişti. O zamana kadar verilen ayetlerde oruç, zekat, şehitlik ve hac gibi şartlar henüz tamamiyle gelişmiş değildi, yani biçimsel olarak mevcut değildi. Gece namazları rağbet görmekle birlikte, ibadet kuralları da açık ve seçik olarak belirlenmemişti. İsra ve Mirac olayları işte bu konudaki belirlenmeleri sağlamış olaylardır.
Mirac’ın tanımı
"Geceleyin yolculuk yapmak" anlamındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamına gelen İsra, Hz. Muhammed’in manevi olarak geceleyin Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesidir. Mirac ise 7. gök katına ulaşmak üzere yükselmesidir. Bu yükselmede gök katlarını Burak ile bir bir aşarken Musa Peygamber'i, İsa Peygamber'i, Musevilik ve Hıristiyanlık'ta kutsal sayılan kişileri görmüş ve onların bulunduğu gök katlarından daha yükseğe, yedinci gök katına, Sidretül Münteha'ya kadar yükselebilmiştir. Kimilerine göre bu yükselme fiziksel, kimilerine göre manevi, kimilerine göre hem maddi hem manevi, kimilerine göre de ne tam anlamıyla maddi ne de tam anlamıyla manevidir. Hz. Peygamber’in eşi Ayşe, Mirac sırasında Peygamber’in vücudunun yerinden kaybolmadığını bildirmiştir. Mirac olayının hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce (milâdî 621 yılı başlarında) recep ayının 27. gecesi gerçekleştiği sanılmaktadır.
Sidretül Münteha
Mirac yükselişinde Peygamber’in eriştiği son menzil Sidretül Münteha (Sidre-i Münteha, Necm Suresi, 53/14,16) adıyla bilinir. Bu menzilden sonraki aleme geçebilmek yeryüzündeki varlıklar için mümkün değildir. (Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Doç. Dr. Ethem Cebecioğlu, Sidretül Münteha maddesi, s.643). Arş, kürsi, levh-i mahfuz gibi Sidretül münteha da pek bilinmeyen ya da hakkında fazla bilgi verilmemiş bir konuyu oluşturmaktadır. Tasavvuf ehline göre o alemde mahlukun bir vücudu, şekiller ve renkler yoktur. Prof. Dr. Neşet Çağatay'ın da belirttiği gibi, bu yükselişte Peygamber’in eşi Ayşe’ye göre, Muhammed Peygamber, doğrudan doğruya Rabb’ini değil, Cebrail’i temaşa etmiştir. Nitekim Kuran’da Allah’ı görmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Kuran'da Necm suresinde Mirac'a ilişkin olarak şöyle denir (ayet: 13-18):
Mirac’ta bildirilenler
Miraç hadisesi nübüvvetin onikinci yılında, Peygamberimiz Aleyhisselemın Medine’ye hicretinden bir yıl önce Recep ayının 27. gecesinde vuku bulmuştur.
İsra; gece yürümek, yola gitmek, gece yolculuğu etmek, ettirilmek demektir. Özel Manasıyla Peygamber efendimizin bir gece vakti yatsı namazından sonra Mekke’den alınıp önce Tur-u Sina’da namaz kılması, sonra Mescid-i Aksa’ya gitmesidir.
Miraç da yükseğe çıkış aracı demektir. Özel manasıyla Peygamber Efendimizin Mescid-i Aksa’dan Cenabı Hakkın Yanına Çıkmasıdır.
Miraç Hadisesi Kuran’ı Kerimde Necm Suresi 1-18. ayetlerinde geçmektedir.
İsra hadisesi de İsra Suresinde anlatılmaktadır.
MİRAÇ KANDİLİ
Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur’ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur’ân’da şöyle anlatılır:
“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle’ anlatılır:
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Mirac, yükseğe çıkma anlamındaki “uruc” sözcüğünden türetilmiş olup, sözcük anlamıyla “merdiven” anlamına gelir ve İslam’da Hz. Muhammed’in yaşadığı bir manevi yükseliş olayını ifade etmek üzere kullanılan bir terim haline gelmiştir.
Mirac’a tarihsel yaklaşım
İslam tarihçilerine göre, İslam’ın ilk zamanlarında bu dinin belli kuralları, prensipleri henüz vahiy yoluyla tam olarak tebliğ edilmemişti. O zamana kadar verilen ayetlerde oruç, zekat, şehitlik ve hac gibi şartlar henüz tamamiyle gelişmiş değildi, yani biçimsel olarak mevcut değildi. Gece namazları rağbet görmekle birlikte, ibadet kuralları da açık ve seçik olarak belirlenmemişti. İsra ve Mirac olayları işte bu konudaki belirlenmeleri sağlamış olaylardır.
Mirac’ın tanımı
"Geceleyin yolculuk yapmak" anlamındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamına gelen İsra, Hz. Muhammed’in manevi olarak geceleyin Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesidir. Mirac ise 7. gök katına ulaşmak üzere yükselmesidir. Bu yükselmede gök katlarını Burak ile bir bir aşarken Musa Peygamber'i, İsa Peygamber'i, Musevilik ve Hıristiyanlık'ta kutsal sayılan kişileri görmüş ve onların bulunduğu gök katlarından daha yükseğe, yedinci gök katına, Sidretül Münteha'ya kadar yükselebilmiştir. Kimilerine göre bu yükselme fiziksel, kimilerine göre manevi, kimilerine göre hem maddi hem manevi, kimilerine göre de ne tam anlamıyla maddi ne de tam anlamıyla manevidir. Hz. Peygamber’in eşi Ayşe, Mirac sırasında Peygamber’in vücudunun yerinden kaybolmadığını bildirmiştir. Mirac olayının hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce (milâdî 621 yılı başlarında) recep ayının 27. gecesi gerçekleştiği sanılmaktadır.
Sidretül Münteha
Mirac yükselişinde Peygamber’in eriştiği son menzil Sidretül Münteha (Sidre-i Münteha, Necm Suresi, 53/14,16) adıyla bilinir. Bu menzilden sonraki aleme geçebilmek yeryüzündeki varlıklar için mümkün değildir. (Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Doç. Dr. Ethem Cebecioğlu, Sidretül Münteha maddesi, s.643). Arş, kürsi, levh-i mahfuz gibi Sidretül münteha da pek bilinmeyen ya da hakkında fazla bilgi verilmemiş bir konuyu oluşturmaktadır. Tasavvuf ehline göre o alemde mahlukun bir vücudu, şekiller ve renkler yoktur. Prof. Dr. Neşet Çağatay'ın da belirttiği gibi, bu yükselişte Peygamber’in eşi Ayşe’ye göre, Muhammed Peygamber, doğrudan doğruya Rabb’ini değil, Cebrail’i temaşa etmiştir. Nitekim Kuran’da Allah’ı görmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Kuran'da Necm suresinde Mirac'a ilişkin olarak şöyle denir (ayet: 13-18):
"Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü. Sidretü’l Müntehâ’nın yanında. Me’va cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır. O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü."
Sidre kök anlamı, maddiyatı olmayan, münteha da onun olduğu yer gibi anlamları içerir. Birleşik olarak da, vücutsuzluk alemi veya vücutsuzluk alanı yani manevi bir alemdir.
Mirac’ta bildirilenler
- Hz. Peygamber Mirac sırasında namaz vakitlerinin beş vakit olarak düzenlenmesi gerektiğini öğrenmiş ve Miraçtan sonra bu buyruğu Müslümanlara bildirmiştir. Hz. Peygamber İsra ve Mirac olaylarından sonra Kudüs’e gitmiş, yaşadıklarının gerçek olup olmadığından kuşku duyanların soru yağmuruna tutulmuş, o anda kendisine Mescid-i Aksa gösterilmiş ve tüm sorulara doğru yanıt vermiştir.
- Bakara sûresinin son iki ayeti tebliğ edilmiştir ki bu âyetler, iman esaslarını ve dua cümlelerini içermektedir.
Miraç hadisesi nübüvvetin onikinci yılında, Peygamberimiz Aleyhisselemın Medine’ye hicretinden bir yıl önce Recep ayının 27. gecesinde vuku bulmuştur.
İsra; gece yürümek, yola gitmek, gece yolculuğu etmek, ettirilmek demektir. Özel Manasıyla Peygamber efendimizin bir gece vakti yatsı namazından sonra Mekke’den alınıp önce Tur-u Sina’da namaz kılması, sonra Mescid-i Aksa’ya gitmesidir.
Miraç da yükseğe çıkış aracı demektir. Özel manasıyla Peygamber Efendimizin Mescid-i Aksa’dan Cenabı Hakkın Yanına Çıkmasıdır.
Miraç Hadisesi Kuran’ı Kerimde Necm Suresi 1-18. ayetlerinde geçmektedir.
İsra hadisesi de İsra Suresinde anlatılmaktadır.
MİRAÇ KANDİLİ
Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur’ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur’ân’da şöyle anlatılır:
“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle’ anlatılır:
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)