Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Gardrop Akademisyenler" (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
19 yy. boyunca Avrupa’da yükselmekte olan değerlerin başında demokrasi, katılım, birey endeksli yönetim ve liberal devlet modeli gelmekteydi.



Kilisenin baskısı ve derebeylerin zorbalıklarından bunalan Avrupalı, yapılacak olan reformlarla siyasal, ekonomik ve dinsel yönden birçok özgürlüğe de sahip oluyordu. Bu dönemde Avrupa’da yaşanan değişikler, Osmanlı’yı da etkilemişti.




Nitekim padişahın keyfi uygulamaları ve otoritesini sınırlandırmak için yapılan ıslahatlar ve merkeziyetçiliği yıkmak için Prens Sabahattin gibi aydınların öne sürdüğü görüşler bu meyanda yeni alternatif arayışlarının belirtisiydi.





19 yy.ın bu tozpembe havasından, 20yy. geçtiğimizde ise Avrupa’daki özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yerini, cebri uygulamalar yapan ve vatandaşın sırtında bir kambur gibi yükselen despot yöneticiler ve tiran devletler almıştır.



1917 ve 1946 yılları arasındaki dönemde Nazi Almanya’sı, Sosyalist Rusya, Faşist İtalya ve hatta Militarist Japonya bile dünyanın üzerine bir karabasan gibi çökmüşlerdi.






1917-53 yılları arasındaki komünizm furyası yüzünden 42 milyon kişinin katledildiği belirtilmiştir. Aynı dönemde 1922-43 arası İtalya’da iktidar olan Mussolini ve Versay zincirinden kurtulan Almanya’nın da yaptığı zulüm ve katliamlar da Sovyet Rusya’yı aratmayacak niteliktedir.





19 yy. demokrat Avrupa’sından etkilenip, modernleşme hareketlerine giren Osmanlı teoride aldığı kararları uygulamaya geçiremediği için modernleşme hareketleri Fransız etkisinde ve jakobenizm tesirinde gelişmiştir. Cumhuriyet’in kuruluşuna geldiğimizde ise Türkiye’de günümüze kadar yansıyacak olan otoriter ve elitist devlet modelinin temelleri atılmıştır.


1923 yılında kurulan Cumhuriyet’in günümüzdeki etkisinin otoriter, dayatmacı, statükocu ve elitist olmasının sebebi ise batılılaşma sevdamızda gizlidir.





Avrupa’nın demokrasi bayramını kutladığı yıllarda bu sistemi özümseyemeyen Türk Devleti(Osmanlı), Avrupalılaşma sevdasından vazgeçemediği için 1923 Cumhuriyet’inin temelleri de 1917-47 yılları Avrupa’sına göre atılmıştır. Günümüzde mevcut olan tepeden inmeci, merkeziyetçi ve seküler devlet modeli 20 yy.





Avrupa’sının karakterini oluşturmaktadır. Fakat Avrupa’dan alınan vurdumduymaz, tekelci ve toplumu kamplara bölen anlayışla birleşen bizdeki laik devlet modeli, günümüz dünyasında Türkiye dışında üçüncü dünya devletleri tarafından bile itibarını yitirmeye başlamıştır.






Bugün Avrupa’nın bazı ülkelerinde(Hollanda, İspanya vb.) eşcinsellerin evlenme konusundaki hakları bile aranmakta iken ki - kendi inanç ve kültürlerine ters olmasına rağmen- ülkemizde çoğunluğu inancı ve kültürü gereği örtünen başörtülü vatandaşlarımıza, diğer ülkelerdeki eşcinsellere verilen değer kadar itibar gösterilmemesi bir utanç vesilesidir.






Zamanında Avrupa’dan etkilenip, bugün topluma tepeden bakan ve halka yük olan %20′lik reformcu elitist kesim acaba şu anda Avrupa’daki vatandaşlara karşı verilen hak ve özgürlüklere neden sırtını dönmüş durumda?




Toplumdan inisiyatif almadan, toplumu kamplara bölen seçkinlerimiz, başını örttüğü için hiç iş bulamayan, istediği işte çalışamayan veya çalıştığı iş yerinde kötü muamele gören ve medyada yer alan yıkıcı haberlerden dolayı psikolojisi bozulup, ilaç tedavisi gören, devlete karşı güveni sarsılan ve ikinci sınıf muamele gören vatandaşlarımıza ne zaman kulak verecekler?


Önceleri köylerinde ve taşrada bulunan örtülü vatandaşlarımız, bürokratlar ve seçkinlerimiz için bir tehlike oluşturmuyordu.






Zaten merkezde bile Nilüfer Göle’nin tabiriyle “tatlı anneanne” imajları başörtüsü ile bütünleşiyordu. Fakat bu örtülü zümre zamanla merkeze taşınmaya başlayınca, halkla eğitim ve siyasi planda entegre olmaya başlayınca, koltuklarının sallandığını hisseden bir takım kişiler Türkiye’nin örtülü gerçeğini görmezlikten geldiler ve başörtüsü veya onların diliyle türbanı siyasi arena içine hapsetmeye başladılar. Hâlbuki başörtüsü siyasi gerçekten çok, sosyal bir gerçektir. Toplumun inancının ve kültürünün bir gereğidir.





Yıllardır pergelini Avrupa’ya koyup dünyayı çizmeye çalışan elit mühendislerimiz acaba şimdi neden Türkiye’yi kendi içine hapsedip, dünyadaki temel hak ve özgürlüklere gözlerini kapatıyorlar? Eğer bir ülkede temel hak ve özgürlükler konusunda belirli zümrelere kısıtlamalar getirilirse bu bütün vatandaşların haklarının kısıtlanması demektir.






Bugün sadece başörtülüler hesabına yapılan uygulamalar gün gelecek sahiplerini de etkileyecektir. Çünkü kapalı bir ortamda sadece belirli kişiler için sıkılan zehir bile oradaki herkesi etkilemektedir.
 

azizislam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2006
Mesajlar
1,330
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah raazı olsun tarihler herzaman esrarengizdir.
 

erzsalih

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
967
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
emeğine sağlık
Allah razı olsun
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
Allahcc razı olsun gönüldaş...
Allahcce emanet olasınız...
BESMELE...SELAM...DUA..
 

Guo1903

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Haz 2008
Mesajlar
2,657
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Selamün Aleyküm..
Çok iyi bir analiz olmuş.. Allah razı olsun..
Selam ve dua ile..
 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
selamun aleyküm emeğinize sağlık paylaşıma teşekkürler allah razı olsun.....:)
 

arzu74

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
2,336
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
50
Aleyküm selam arkadaşım
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt