Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Fransa boykot (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İşte Gökçek'in dikeceği anıt

ebm_43010.jpg


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Ankara'ya dikilecek Cezayir Soykırım Anıtı konusunda bilgiler verdi

Yaklaşık 6-7 yıl önce “Ermeni Soykırımı’nı İnkar Tasarısı” gündeme geldiğinde, Fransa’nın Cezayir’de yaptığı katliamı simgeleyen bir anıt maketi yaptırdığını ve Belediye Meclisi’ne sunduğunu anımsatan Başkan Gökçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“O maketi daha sonra ben Cezayir elçisine hediye ettim, onun odasında durur maket. Şimdi kısmetse o maketi yeniden ilk Belediye Meclisi toplantısında önerge olarak gündeme getireceğiz ve komisyona havale edeceğiz. Sonra şubat ayının sonunu bekleyeceğiz. Şubat ayının sonuna kadar eğer senato bu konuya ele almaz veya ele alır da reddederse, tekrarlıyorum bizim gayemiz ülkeler arası çatışma değil, anıtı dikmeyiz. Şubat ayına kadar böyle bir karar çıkarsa, sadece anıt değil, neler yaptığımızı çok daha iyi görürsünüz. Çünkü bunu takip eden pek çok etkinliğimiz daha olacak. Hazırladığımız etkinliklerimiz var.”

"ANITTA CEZAYİR MARŞI ÇALINACAK"
Bir gazetecinin, “Anıta bir buton koyulup koyulmayacağına ilişkin” sorusunu yanıtlayan Başkan Gökçek, “Çok değişik şeyler yapacağız. Benim düşündüğüm şeylerden birisi, oraya bir buton koyalım.
Basıldığında Paris elçiliğinin karşısında her zaman Cezayir Marşı çalınsın.” diye konuştu.
Ayrıca, başta Fransa Büyükelçiliği’nin karşısı olmak üzere
Ankara’nın değişik yerlerine de değişik kiosklar koymayı planladıklarını ifade eden Başkan Gökçek, bu kiosklarda Fransa’nın dünyanın dört bir yanında yapmış olduğu zulümlerden örneklerin sergileneceğini açıkladı. İnternette gördüğü bir fotoğrafı gündeme getiren Başkan Gökçek, “Dün sabaha karşı Twitter’a girdim, bir arkadaşın gönderdiği resmi gördüm. Ürpermemek elde değil. Fransızlar insanların kafalarını kesmiş ve ellerinde tutuyorlar. O kadar cani bir davranış içinde bulunmuşlar.” dedi.

 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Fransa'ya karşı Türkiye'nin yanındayız

kardavi.jpg


Arap dünyasının etkili din adamlarından Şeyh Yusuf El Kardavi verdiği vaazda, "Ermeni iddialarının reddini suç sayan yasayı kabul eden Fransa'ya karşı Türkiye'nin yanındayız" dedi.

Şeyh Yusuf El Kardavi, Katar’ın en büyük camisi İmam Muhammed Bin Abdulvahab camisinde verdiği vaazın büyük bir bölümünü, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddini suç sayan yasa teklifini kabul eden Fransa’ya ayırdı.

Kardavi, "Fransa’nın kararını şiddetle kınıyoruz" diyen Kardavi, tüm Müslümanları Türkiye’ye destek vermeye çağırdı.
Kardavi,
"Fransa’nın kabul ettiği yasa Türkiye’ye büyük bir hakarettir.
Bu yasa şanlı Osmanlı tarihine atılan bir iftiradır. Bu kararı alan Fransa’yı şiddetle kınıyoruz. Türkiye’nin yanındayız"
ifadelerine yer verdi.

İşte bu çok güzel bir çağrı!.

Bakalım Arap ve diğer müslüman dünyası bizi destekleyecekler mi?Zannetmem ama sağduyulu olanlar ancak desteklerler bizi...İnşaallah başarılı oluruz da Fransa geri adım atabilir ve bizden de özür dileyebilir.Bekleyelim bakalım ileri ki günlerde neler olacak?...
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Twitter ve Facebook'da sesimizi yükseltelim ve gündemden asla düşürmeyelim...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Kanuni Kime Dans Yasaklatan Emirname Gönderdi?

Osmanlı Devleti karşısında sefilleri oynayan Batı bugün neden Müslüman Türk'e düşmanlık yapıyor




kanuni_kime_dans_yasaklatan_emirname_gonderdi_h211.jpg


Kanuni Sultan Süleyman Döneminde 31 milyon kilometre karelik yüzölçümü ile 3 kıtada hüküm sahibi Osmanlı Devleti Karşısında adeta köy denebilecek devletcik halinde yaşayan Avrupa devletlerinin, bugün Müslüman Türk millet ve devletlerine karşı giriştikleri kin ve nefret fiillerinin altında yatan sebebin, sınırlarına kadar dayanan ve karşısında ezildikleri Osmanlı Devletine karşı duydukları ezilmişlik ve o dönemden kalan kin ve nefret olduğunu görmek çokda zor değil.

İşte Kanuni'nin Fransa Kralı Fransuva'ya Dansı Yasaklatan ve işgal tehdidiyle son bulan Emirnamesi;


Ey Fransa kralı Fransuva!
Sefir-i Kebirimden aldığım mazhara göre malumatım oldu ki, memleketinde dans namında ala mele-innas fuhşiyat ve lubiyat yapıyormuşsun.
İş bu name-i humayunumun eline vusulünden itibaren bu melanet ve rezalete son vermediğin takdirde Ordu-yu Humayunumla gelip seni kahretmeye muktedir olurum.
(Kanuni'nin bu mektubundan sonra Fransa'da 100 yıl dans yapılmamıştır)

Emrimize amade Fransa'nın bugün yaptıklarına mı yanalım, yoksa dansı yasaklattığımız ülkenin dansının bugün bu ülkede oynanmasına mı?
Fransa Fransa olmaktan çıkmadı, ancak Müslüman Türk, Müslüman Türklüğünü unuttu.
Büyük Doğu Haber
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
[h=1]Büyük Doğu Fikir Ocakları'ndan Açıklama[/h][h=2]Yıllardır, olmak ile ölmek arasında bırakılan Türkiye, bu hamle karşısında tarihin Anadolu topraklarında biriktirdiği manadan beslenen haysiyetli ve bütünü ihtiva eden iç ve dış siyaset ile ya olacak, ya da “yurtta sulh, cihanda sulh” korkaklığına devam ederek ölüme sürüklenecektir.[/h]

buyuk_dogu_fikir_ocaklarindan_aciklama_h210.jpg

Ermeni Tasarısı'na Karşı Hamle : AYASOFYA Açılsın!

Fransa Meclisi tarafından oylanarak kabul edilen Ermeni Yasa Tasarısı'nın üzerine çeşitli sivil toplum örgütlerince bir kısım açıklamalarda bulunulmuş, hadise karşısındaki müşterek hissin çeşitli alternatifler üzerinden tecelli ettiği bu beyanatlarda bir takım teklifler sunulmuştur.

Hemen hepsi parça hükmünde kalan bu teklifleri peşinen kabul etmekle birlikte, Büyük Doğu Fikir Ocakları olarak toplumun genelinde oluşan bu müşterek hissin, küfür kutbu karşısındaki nisbet noktasını oluşturacak ve bütünü gözetici iş ve hamlelere tahvilini mümkün kılacak siyasetin gerektiğine inanıyoruz.

Bu gerekliliğin ilk hamlesi olarak, evveliyatla yaşanan hadisenin kabuğundan sıyrılarak özüne nüfuz etme ve küfür kutbunun muradını kuşatıcı stratejiye sahip olma zarureti içinde olduğumuzu idrak etmemiz gerekmektedir.

Bu manada, Yahudi güdümündeki Batı'nın yıllardır Ermeni Soykırımı üzerinden Türkiye'yi hapsetmeye çalıştığı berzah siyasetinin ilk bölümü bu gün yasalaşan tasarı ile tamamlanarak yeni bir döneme girmiştir.

Dünya üzerindeki hakimiyetini, Yahudi merkezli kendi batıl kutbu içinde meydana getirdiği sahte nisbetler etrafında örülmüş algılar üzerinden tesis eden Batı, yeni dönemde, Mavi Marmara baskını başta olmak üzere İslam coğrafyasında meydana gelen sosyal ve siyasi hareketlenmeler sebebiyle geliştirmeye çalıştığı planlarının “kader sırrı” karşısında suya düştüğünü anlamış , başta Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkeler olmak üzere bütün İslam coğrafyasını yeni bir siyasi algı üzerinden hakimiyeti altında tutma gayreti içine girmiştir.

Sekreteryasını İsrail'in yaptığı ve Fransa üzerinden tatbike konulan bu plan, bir yönü ile Türkiye'nin Avrupa ülkeleri nezdinde tecrit edilmesi, diğer yönüyle de Akdeniz Birliği hamlesi içerisinde etkisiz ve bağımlı bir Türkiye portesinin çizilmesine dair atılan Yahudi hamlesidir. Bu hamle, sosyal ve siyasi alanda nisbet olma vasfını kaybetmeye başlayan Batı'nın, gelişen ve değişen Dünya karşısında yeniden “ölçü benim” ve bütün hadiseler benim koyduğum ölçülere ve kurallara göre gelişecektir mesajıdır.

Yıllardır, olmak ile ölmek arasında bırakılan Türkiye, bu hamle karşısında tarihin Anadolu topraklarında biriktirdiği manadan beslenen haysiyetli ve bütünü ihtiva eden iç ve dış siyaset ile ya olacak, ya da “yurtta sulh, cihanda sulh” korkaklığına devam ederek ölüme sürüklenecektir.

OL'mak yolunda izlenebilecek haysiyetli yol Büyük Doğu, yapılacak onurlu hamle ise, batıcılar eliyle gaspedilen Ayasofya'nın tekrar Müslümanların ibadetine açılmasıdır.

Başbakan Erdoğan Beyefendi'nin sadece bir kararname ile halli mümkün Ayasofya Meseles'ini çözdükten sonra, bütün devlet erkânı ve milletiyle birlikte kılacağı CUMA NAMAZI'nda "Müslüman Anadolu Bahar"ını BÜYÜK DOĞU markasıyla mühürlemesi ve bu kapsamında tüm müslüman memleketler ile sömürülen diğer mazlûm milletlerin haklarının savunulacağını açıklaması yerinde olacaktır. Zira bu hamle Başbakan'ın şahsında yükselen ve tarihî misyonuna vurgu yapan dış ve iç yakıştırmaların bir gerçek olduğunu ispatlayacaktır.
Beyefendiyi ve milletimizi bu gerçeğe davet ediyoruz. Tüm mukaddesatçı ve idealist sivil toplum kuruluşlarını da bu kapsamda bu gerçeğin ruhunda birliğe çağrıyoruz.


Büyük Doğu Fikir Ocakları

Yönetim Kurulu


basinaciklamasiayasofyaacilsin.png

 

Nargülü

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Tamam Fransaya boykot ettik..Zaten Fransa İslamı sevmeyen bir ülke bu biliyoruz..
Ermeni durumda herkes türkiyeye destek veriyor..
Biliyorum herkes beni eleştirecek ama şunu söyliyeyim eger ermeniler türkleri katletmişse türklerde ermenileri vahşetle katletmiş biz neyin intikamını sürdürüyoruz...Türklerde vahşet yaptı..Niye bunu saklıyruz ki?

Ben bir zamanlar ermenilerin yaşadıgı barındıgı şehirde dogdum büyüdüm..Ermeniler yapmış türkler yapmış olan halka olmuş..
Bazı yazımlara katılmıyorum..Ermenileride aşalamamak gerekir..Hiç biz kendimizin aşalamasını istermiyiz..
Peygamber efendimiz(s.a.v.)buyuruy ki:
"kendin için istemedigini bir başkası için isteme"
bu hadis islam metodu dur.her müslüman buna uyması gerekir.
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Tamam Fransaya boykot ettik..Zaten Fransa İslamı sevmeyen bir ülke bu biliyoruz..
Ermeni durumda herkes türkiyeye destek veriyor..
Biliyorum herkes beni eleştirecek ama şunu söyliyeyim eger ermeniler türkleri katletmişse türklerde ermenileri vahşetle katletmiş biz neyin intikamını sürdürüyoruz...Türklerde vahşet yaptı..Niye bunu saklıyruz ki?

Ben bir zamanlar ermenilerin yaşadıgı barındıgı şehirde dogdum büyüdüm..Ermeniler yapmış türkler yapmış olan halka olmuş..
Bazı yazımlara katılmıyorum..Ermenileride aşalamamak gerekir..Hiç biz kendimizin aşalamasını istermiyiz..
Peygamber efendimiz(s.a.v.)buyuruy ki:
"kendin için istemedigini bir başkası için isteme"
bu hadis islam metodu dur.her müslüman buna uyması gerekir.

Kardeşim sende bir şeyler seziyorum ama ağzında ki baklayı çıkaramıyorsun.Çaktırmadan muhalefet etme gibi bir durumun var.

Ermenilerin şerrinde kurtaran bizim Giresunlu Yarbay Topal Osman Ağa olmasaydı Doğu'da ermeni kürt devleti kuracaklardı.Atatürk'ün soyadı kanunu çıkardığında bunlar kendilerini gizlemek için çocuklarına Türk isimlerini verdiler ve halende Doğu'da müslüman kürtlerin arasına karışmış BDP'li kürtler var.Bunları birbirinden ayırmak oldukça zordur.Ancak yaptıklarna bakarsak benim bu fikrimi teyid etmiş oluyorlar.PKK, aslında ermenilerin destek verdiği bir terör örgütüdür.Sadece onlar değil, diğer gavur ülkeleride destek vermektedir.Yardımlar onlardan gelmektedir.Bu ülke hepimizin buradan başka gidecek yerimiz de yoktur.





Bu katledilenler ermeni mi Türk mü?Sen söyle bakalım.





Şu yaşlı amcamızı iyi dinle!...

Bunları iyi izle ve es geçme!.



Rahmetli gazi dedem dE anlAtırdı o kafir ermenilerin zulmlerini...

Şimdi kalkıp da Türklerde vahşet yaptılar demeniz art niyetli oluşunuzun halidir.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
ÜSTAD NECİP FAZIL’IN ERMENI MESELESI HAKKINDA YAZDIKLARI

ERMENİ ZULMÜ
Davranışın başı kendilerinde olduğu halde, Türklerden gördükleri zulme cevap vermek iddiasıyla, İttihatçılardan değil de, onların leşini çıkarttığı milletten intikam almaya kalkan Ermeni komitecileri, sözde Türk komitecilerine gerçek bir üstat ve talebe olduklarını ispat ettiler. Hem onlara öğrettiler, hem de onlardan öğrendiler ve tarihin en kanlı zulüm tablolarından birini çizmek sahtekârlığına (!) yükseldiler. Milletlerinin topyekûn bir kabahati yoktu; onların da başında (Taşnaksiyon) isimli bir «İttihatçı» zümresi vardı ve bütün kuvvetini Türkün zaafından alıyordu. Yoksa Türkün kuvvetli deminde Ermeni’den daha rahatı ve Türk’le kaynaşmış olanı mevcut değildi. Öyle ki:
Ak koyun meler gelir,
Dağları deler gelir,
Hakikâti yâr olsa,
Geceyi böler gelir.
Diye içlenen Erzurum dadaşı, güzel Ermeni kızı için;
Ya sen ol Müslüman âşık,
Ya ben olam Ermeni!
Sözünü ağzından kaçıracak ve böyle bir iman ve asriyet şaşkınlığına uğrayacak kadar kendisini kaybettirici bir yakınlık duygusuna düştüğüne göre, iki millet arasındaki his rabıtalarını tasarlayabiliriz. Dilber Ermeni kızını mutlaka Müslümanlığa davet etmesi gereken Müslüman delikanlı bilmiyor muydu ki, eski Ermeni Müslüman-Türk ile, kendisini yalnız kaynakta ayrı bilerek, ruhî renklerini paylaşmış vaziyetteydi. Türk, kendisinden daha asîl olduğu için, kuvvetli zamanında bu ahenk hiç bozulmamış, kuvvetini kaybedince de Ermeni, içindeki «İttihatçı» mizaçlar yüzünden arayı, en büyük düşmanlığa kadar açmıştı. İttihat ve Terakki’ye, Türkü içinden yemeyi öğreten dış tesir, Ermeniye de, başka ve zıt bir zaviyeden aynı şeyi belletmişti. Ve nihayet unutmayalım ki, birinin bu vatanı kurtarmak, öbürünün batırmak dâvasından oldukları ilk hengâmede, Ermeni komitecisiyle «İttihat ve Terakki» bağlıları el ele vermişti. Şimdi:
«—Zalime yardım edene Allah, aynı zalimi musallat eder.»
Hâdisindeki hikmete uygun olarak, ikisinin de birbirinden çekeceği vardı.
Böyle oldu ve onlar yüzünden her iki millet çekti. Ne olursa olsun, vesile ve sebep plânında İttihat ve Terakki’den başkası gösterilemez.
Şimdi Şark ve cenup şarkı Anadolusunu baştanbaşa kaplayan Ermeni zulmü sahasını, Erzurum ve civarı gibi en soylu Türk kanının pınarı başından seyredelim….
Aynı tarihçi Erzurum’da, 6 Mayıs 1918 tarihîyle not tutuyor:
«Yangın yerindeyim… Türklerin bu tarihî ve fedakâr beldesi, âdeta bir harabe halinde… Sokaklar ve binalar, camiler ve medreseler kamilen harap… Evler insan naaşlarıyla dolu… Yanmış ve yıkılmış evlerin enkazı ayakla dürtüldüğü zaman, simsiyah kesilmiş, dişleri sırıtmış insan kafalarına, çocuk başlarına, kol ve bacak, gövde ve ayak parçalarına tesadüf olunuyor.»
«Türk, bombayı bilmezdi. Türkiye’ye bombayı sokan, hattâ Padişahlarının vücudunu ve sarayını bombayla ortadan kaldırmaya çalışan Ermeni komiteleriydi.»
«Bir Rus zabiti âmirine yolladığı raporda tahliye hareketini haber verirken şu satırları yazıyordu:
—Katl-i âma mâni olmak için ne kadar uğraştımsa da muvaffak olamadım. Ermeniler 800 kişi telef etti. Şehir tahliye olundu.»
«Osmanlı ordusunun ilerlemesi, Ermenilerin ümitsizliklerini, zulümlerinin şiddetini bir kat daha arttırıyordu. Bu ümit büsbütün kırıldığı zaman, ermeni çeteleri okur (kuduz) birer canavar haline gelmişlerdi. Evleri yakıyorlar, binaları yıkıyorlar, türbeleri parçalıyorlar, Türkleri kurşunla süngüyle al kanlar içinde yere seriyorlardı. Erzurum bu kanlı vahşetin en feci sahnesiydi.»
«Ermenilerin Erzurum’u tahliyeleri o kadar feci olmuştu ki, yüzlerce erkeği evlere doldurmuşlar, üzerlerine benzin dökerek diri diri yakmışlardı.»
«Evlerin yanmış direklerinden el’an boğucu bir duman çıkıyor. Ellerimi sürdüğüm tuz çuvalları bile hâlâ sıcak..»
«Bir sabah, ufak, sarışın, elâ gözlü bir kız karşıma geldi. Ekmek istiyordu.»
«İleride, bîtap adımlarıyle yürüyen anasına, babasına, mekteplerden ve insanlardan mürekkep muhacirler kafilesine doğru koşuyor, kolunu uzatmış, ekmeğini gösteriyor, sevine sevine bağırıyordu:
—Ekmek, ekmek!»
«Yollarda Rusların bıraktıkları erzak depoları, peksimetler, sucuklar, balıklarla doluydu. Soğuk ovalarda açlıktan ölen bu halka bir lokma ekmek veren yoktu…»
«Etrafıma üşüştüler. Buruşmuş, katılaşmış, topraklaşmış eller, yamalarının iplikleri rüzgârla uçuşan paçavralar arasından uzanıyor, her ağızdan mahcup ve müteessir bir ses işitiliyordu:
—Oğul! Bir lokma ekmek! Ayağını öpem, kölen olam!
İçlerinden en yaşlısı, mavi gözlerini müstemdâne (İmdat istercesine) kaldırdı:
—Bir türlü ölmiriz, oğul! Allah bu canı almir…»
«Dar kuyularına bakıldığı zaman, kerih bir koku, baş döndürücü bir tesirle kalbe baygınlık veriyor, kuyunun taşlarına yapışmış bedbaht Türklerin saçları ve elbise parçaları görülüyordu.»
—Azizim, bu gördüğünüz şehrin en temiz halidir. Bu sokaklar hep kadın, çoluk çocuk ölüleriyle doluydu. Kadınların memeleri, hattâ en mahrem uzuvları duvarlara çakılmıştı.
Şu telgraf tellerine, hep çocuk ciğerleri asılmıştı. Karınları deşilmiş, çırçıplak kadın naaşları, geçeceğimiz yolun iki tarafına dizilmişti. Talihsiz milletimizin bu halini gördüğümüz zaman, âdeta tecennün edecek (çıldıracak) bir hale gelmiştik. Ermenileri tehcir edenleri (sürenleri) hiç şüphesiz biz yapmasak bile Avrupa tecziye edecektir. Fakat bakalım, medenî Avrupa, bu cinayetin de faillerini arayacak mı? Tarih böyle bir vahşet kaydetmemiştir. Hele bu felâketten kurtulan Erzurumlularla bir görüşünüz! İşiteceğiniz cinayetler tüylerinizi ürpertir.»
«Ermeni mezaliminden bahsettim ve sordum:
—Bu katilleri hep Rus zabitleri idare etmiş diyorlar!
Yüzbaşı kıpkırmızı kesildi. Ordusuna canilik lekesini sürdürmek istemeyen medenî bir insan tavrıyla elini salladı:
—Niyet (Hayır)! Biz hiç karışmadık. Hep Ermeniler yaptı. Hattâ mâni olmak istedik. Bizim kaymakam bunların hepsini yazdı. Onun hatıralarını okuyunuz!
—Peki ordunuz zabitleri gittiği halde siz niçin kaldınız?
—Emir almadan istihkâmları bırakamazdık.»
«Bir zamanlar bu geniş sahralar üç tuğlu paşaların çadırlarıyle, atlilarıyle dolar, iç kaledeki saraylarda tahıl ve kös âvazesi ufukları çınlatırdı. Şimdi ovalar boş, kaleler harap, ocaklar sönmüş, boyunlar bükülmüştü. Ermeni zulmü Erzurum’da feci ve kanlı bir yangın harabesi bırakmıştı. Rus istilâsı, Ermeni fecayii yanında hiçti. Yanıma doğru bir zabit ilerledi. Müteessir bir seda ile anlattı:
«Lala Mustafa Paşa Camii’ne gittim. Şadırvandan tatlı zemzemelerle sular akıyordu. Şevket, azamet devrimizin bu nefis âbidesi, uğradığı tecavüzlerle mecruh, delik deşik duvarları, çinileri sökülmüş sütunlarıyla kalbe hüzün veriyordu. Etraf kamilen haraptı. Yangın yerlerinde siyah duvarlar, kararmış pencere boşlukları görülüyordu. Bir zamanlar bu tarihî beldede Osmanlılığın satvetiyle iftihar eden yiğitlerin son nesilleri, şimdi Moskofun çizmesi, Ermeni’nin baltasıyla telef edilmişler, kimi hendeklerde, kimi enkaz altında yatıyorlardı.»
Tarihçinin müşahedelerini rastgele fotoğraflar halinde yukarıya koyduk. Bu fotoğraflarda sanatlı bir göz bile yoktur. Fakat manzara o kadar çarpıcı ki, ondan bir çizgi zaptedebilen, herşeyi göstermiş denecek kadar usta sanılabilir. Şimdi bu fotoğrafları, Erzurum, Van, Maraş, Sivas dört köşesi içinde, her noktayı gösterici milyonlarca çerçeveye çıkaracak ve hepsini tek resimde toplayacak olursak, göreceğimiz şudur: Birbirinde örnek ve destek bulup da milleti İttihat ve Terakki’ye zaptettirdikten sonra , birbirini yemek bahanesiyle yine bu milleti yiyen iki cellâtlar komitesi…. Biri sadece canavarlığının ve kuyruğuna basılışının; öbürüyse ebediyen Türkün ve Türke ait hakların mahkûmu.. Onun içindir ki, Ermeni’nin de vebalini İttihat ve Terakki’ye yüklemek lâzım…
TARİH BOYUNCA BÜYÜK MAZLUMLAR
ERMENİ’YE ZULÜMLER

Ermeni’nin ettiği, ona edilenden sonra… İlk, ilkin ilki, hazırlık, pusuda bekleyiş, fırsat kollayış Ermeni’den gelmiş olsa da, zulüm sahnesini evvelâ açan ve onu Türk milleti açıyor hissini veren İttihat ve Terakki … Halbuki, nice Ermeni’yi evinde ve yorganının altında saklayıp «İttihatçı» satırından korumuş olandır ki, Türk… Ve eğer ben, Ermeni’nin ettiğini, Ermeni’ye edilenden evvel tablolaştırdımsa, tek sebep ona edileni mazur göstermek değil, belki ucuz bir istismara getirilmekten uzak tutmak, yani Ermeniye:
—Bana ettiğini ben de ona ettim! Gibilerden bir kuvvet kaptırmamak… Zahir plânının açık şahitliği, Ermeni lehinde görünür ama, o da Türk milleti gibi bir cinayet komitesinin tasallutu altındaki Ermeni, en mesut ve rahat deminde, âdil Türk Padişahını bombalamaya ve Türk hükümetini basmaya kalktığına göre, sonunda ettiği zulmü, başında kendisine edilen bir zulümle takas edebilmek iktidarında mıdır?
O, kendisine bir şey yapılmış olmasa da, yaptığını yapacaktı. Gidişi, tutumu, edası ve üslûbu buydu. Ermeni Babıâli’deki nazırları, sarrafları, tüccarları ve türlü iş ve teşebbüs adamlarıyle nüfuz ve refahının en tatlı demlerini yaşarken bile, başına veya kıçına kancayı geçirmiş olan öz komitesi yüzünden kendisini Firavun’un ehramlara taş taşıyıcı esirleri tarzında, ırzı, malı , canı ve her şeyi yönünden Türkün zulüm pençesinde kıvranıyor sanmaktaydı. Bu bakımdan, büyük niyeti ve onu iyice belirten bazı teşebbüsleriyle evvelden mahkûmdu; fakat bu mânevi bir mahkûmiyet olmalı ve tedbir plânında ona göre bir tecelliye çatmalıydı. Ne çare ki, en büyük zulüm teşebbüsü, kendisinkinden evvel, Türke musallat komiteden geldi ve Ermeninin esasen hazır ve saklı iş plânı, «Kısasa kısas» şeklinde, zahirde doğru, bâtında yalan bir istismarcılıkla, kendisine sahte bir özür bulmanın kolaylığına erdi.
—Bana ettiğini ben de ona ettim!
Sözünü nasıl söyleyebilir ki, Ermeni; ona edileni Türk milleti yapmadı, «İttihat ve Terakki» yaptı; oysa ettiğini Türk milletine etti.
Evvelce de belirttiğimiz gibi, (Taşnaksiyon)la kan kardeşi olan «İttihat ve Terakki»yi bir tarafa ayıracak olursak, her iki millet de mazlumdur; fakat zalimlik sırasında nasıl birinci «İttihat ve Terakki» ise, mazlumlukta da aynı sıfat Türk milletine aittir. Ermeni yalnız «İttihat ve Terakki»nin, biraz da kendi komitesinin mazlumuyken, Türk, üçünün birden mazlumu…
Yani:
Ermeniye edileni, Türk milleti yapmıyor, kendi HUSUSÎ kadrosuyla İttihat ve Terakki yapıyor.
Karşılığını, «İttihat ve Terakki» değil, Türk milleti Çekiyor.
Bunu da sadece (Taşnaksiyon) değil, ona uyan Ermeni milleti yapıyor.
Gerçek mâna bilançosu bundan ibarettir; ve bu variyetten Ermeniye zulüm bahsinde «İttihat ve Terakki» hesabına küçük bir özür payı bulunmak şöyle dursun, (Taşnaksiyon)a kadar olanca sorumluluk ve biricik suç (İttihat ve Terakki) üzerindedir.
İş yine durup dururken değil, Ermenilerin Van’da giriştikleri kıtal üzerine başlıyor. Öncülük yine Ermenide.
Fakat biz nasıl «İttihat ve Terakki Komitesi»nce açılan büyük zulüm sahnesini Ermeninin istismarına kapamak istiyorsak, bundan da Ermeniye edileni hafifletmek mânâsına bir fayda devşirmeye tenezzül etmiyoruz. Ölçülerimizi koyduk. Her iki taraf için de, birinin başında «İttihat ve Terakki» öbürünün de «Taşnaksiyon» bulundukça netice belliydi; hem Türk ve hem Ermeni, zulüm silindiri altında ezilecekti. Facianın büyüğü de milletin büyüğüne düşecek.
Hüküm şu:
Hepsinin, her şeyin, her cepheden hep birden suçunu «İttihat ve Terakki»ye bağlamadan; ve Ermeniye edilen zulmü, ona bir hak ve itibar değil, «İttihat ve Terakki» adına zulüm ve zimmet kaydıyla ele almadan gerçeğe ulaşılamaz. Onun içindir ki «yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?» tarzında bir hesap fuhşuna düşmeksizin – çünkü her şey «İttihat ve Terakki»den – doğrudan doğruya Ermeniye edilen zulüm diye işe girişelim ve onların Şark sınırımızdaki şenaatlerine göz bile atmayalım ki, hakikat karşısında tavrımız soylu olsun.. Zira ne Ermeninin en sonra Türke yaptığı, daha evvel kendisine yapılmış şu veya bu hareketle; ne de İttihat ve Terakki’nin Ermeniye başta yaptığı, önceki herhangi bir faciaya özür kazanabilir.
Evet; daima (Taşnaksiyon)un değneği ve Moskof kamçısı altında Van’a saldıran Ermenilerin zulmünü, birden bire; İstanbul, Bursa, Eskişehir, Afyon, Ankara, Konya’dan başlayarak şarka doğru, bütün Anadolu Ermenileri ödemek mevkiinde kaldı. Bunların hepsi de, belki niyette ve bâtında, zalim kardeşlerinden farksızdı; fakat insanoğlunun ömrü boyunca şahit olduğu hiçbir mezhep, kanun ve ölçü gösterilemezdi ki, herhangi bir husus, kadroya ait cinayeti, o kadro insanlarının topyekûn umumî cins kadrosuna kadar şümullendirebilsin…
İsmine «Tehcir ve taktil — Sürme ve öldürme» denilen öyle bir çığır açıldı ki, Ermeniye Türk, Türke Ermeni karşılıklı ağlamaya başladı.
Eskişehir’de not tutan tarihçinin satırlarına eğilelim:
«Fener yok, ziya yok, rehber yok, hiçbir şey yoktu. Kucağında çocukları, ağlayan kadınlar, perişan sakallarıyla cübbelerini toplayan, yükünü sırtlarına vuran papazlar, kan ter içinde eşyasını çıkarmaya uğraşan, hastalarını, kızlarını, çocuklarını taşıyan analar, fakir, zengin, aç, sefil binlerce aile, yük vagonlarından çıkmaya uğraşıyorlar; çocuklarını, analarını, eşyalarını kaybetmemek için gecenin karanlıkları içinde çırpınıyorlardı.»
«Zulüm kalplerinde o kadar derin meyusiyet, o derece sarsılmaz bir adavet hasıl etmişti ki, en âciz, en biçare, en kimsesiz bir kadına bile yardım etmek istenilse, kaşlarını çatıyor, kindar nazarlarla yüzünüze bakıyor; metin kalbi, müteessir ruhuyla felâkete, açlığa, ölüme doğru bîperva gidiyordu.»
«Birkaç gün içinde Eskişehir istasyonunun civarı on-binden, yirmibinden ziyade aile ile dolmuştu. Trenle sevkedilemeyen çoluk çocuk, kadın erkek, ayakları kanlar içinde, etraflarında birkaç fakir jandarma, karadan gelmişlerdi.»
«Eskişehir sokaklarında, istasyon meydanlarında gelinlik genç kızların, göz nuru dökerek masum kalplerinde tatlı emeller besleyerek ördükleri dantelâlarını, ipekli yatak çarşaflarını, özene bezene yaptıkları gelinlik esvaplarını kollarına almışlar, kırmızı çarşaflı kadınlara yok pahasına sattıkları, sokak sokak dolaştırdıkları görülüyordu.»
«Köylerinden verem döşeğinde yatan, ihtizar halinde bulunan hastalar, alil ve mecnun, yarı belinden aşağı tutmayan dilenciler bile çıkarılmıştı.»
« O sırada İstanbul mebusu Zehrap, Varteks ve diğer refikleri de İstanbul’dan sürülmüşler, Halebe gelmiş-ler… Zehrap, Cemal Paşanın huzuruna çıkmış, kendilerinin Diyarbekir divan-ı harbine gönderileceklerini, yana yakıla ağlaya sızlaya anlatmış… O kadar acı göz yaşları dökmüş ki, Cemal Paşa rikkate gelmiş… Kendilerini muhafaza edeceğini vâdetmiş.. İstanbul’a Dahiliye Nâzırı Talât’a bir telgraf çekmiş, bu mesele kapanıncaya kadar Zehrap ve arkadaşlarını ortadan kaybedeceğini, mesele yatışınca meydana çıkacağını söylemiş.. Talât razı olmamış..
Zehrap ve refikleri, müteessir ve dahun, bir arabayla Diyarbekir’e doğru yola çıkmışlar… Nihayet yolda Çerkes Ahmed’in çetesine rast gelmişler. Çerkeş Ahmet bu zavallı mütefekkirleri birer hamlede perişan etmiş.»
«Hallaçyan Efendi yine Adada, müzeyyen köşkünde İttihatçılara ziyafet keşide ediyor. Ermeni mebusları yine Meclis-i Mebusan’da Talâtlara ve avanesine dalkavukluk etmekte devam ediyorlar.”
«En elim faciaların Bursa’da ve bilhassa Ankara’da ika edildiği söyleniyordu. Ankara’dan gelenler müteessirrane bir lisanla anlatıyorlardı. Evler abluka edilmiş, yüzlerce Ermeni aile arabalara doldurularak derelere dökülmüştü. Birçok kadınlar bu feci cinayetler karşısında tecennün etmişlerdi. Ermeni zenginlerinin evleri satın alınmış, takrir verilir verilmez paralar zorla, zulümle istirdat olunmuştu.»
«Çerkeş Ahmet’ten daha fazla malûmat almak istiyordum:
—Peki bu Zehrap,’filân ne oldular?
—A, duymadınız mı? Hepsini geberttim!
Sigarasının dumanlarını havaya doğru savurdu, sol eliyle bıyıklarını düzelterek sözüne devam etti:
-Halep’ten çıkmışlardı.. Yolda rast geldik. Derhal arabalarını kuşattım. Gebereceklerini anladılar. Varteks dedi ki: Peki, Ahmed Bey, bize bunu yapıyorsunuz; fakat Araplara ne yapacaksınız? Sizden onlar da memnun değiller!.. O senin bileceğin iş değil, kerata dedim; ve bir mavzer kurşunuyla beynini patlattım. Sonra Zehrab’ı yakaladım, ayağımın altına aldım, koca bir taşla kafasını ezdim, geberinceye kadar ezdim.
«İstasyon civarına, Porsuk sahillerine gittim. Hazin bir sonbahar, yaprakları döküyor, çiçekleri solduruyordu. Çarşı boyunda kaplıcaların taş binaları, kahraman Osman’ı, genç Orhan’ın adalet ve şefkatine şahit, iki tarihi âbide gibi yükseliyordu. Ne feci bir tezaddı! Bir zamanlar Osman Gazi, burada yine bu Pazar yerinde, Bilecikli bir hristiyanın hakkını gasba çalışan Kermenyanlı bir Türk’ü tedip etmiş, hak ve adalete karşı muhabbetini ispat eylemiştir.»
Zavallı Türk! «İttihat ve Terakki»den, (Taşnaksiyon»dan ve bizzat Ermeni’den çektiklerinden sonra, Ermeniye çektirilenden acı duymak ve haline bakıp ağlamak ehliyet ve haysiyeti yine sana düşüyor! Düşmanlarının sana çektirdiklerinden başka, onlara çektirilenlerden de çeken sensin! O kadar asilsin!
(Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar, Büyük Doğu Yayınları, 6. baskı / s.551-561)
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Tamam Fransaya boykot ettik..Zaten Fransa İslamı sevmeyen bir ülke bu biliyoruz..
Ermeni durumda herkes türkiyeye destek veriyor..
Biliyorum herkes beni eleştirecek ama şunu söyliyeyim eger ermeniler türkleri katletmişse türklerde ermenileri vahşetle katletmiş biz neyin intikamını sürdürüyoruz...Türklerde vahşet yaptı..Niye bunu saklıyruz ki?

Ben bir zamanlar ermenilerin yaşadıgı barındıgı şehirde dogdum büyüdüm..Ermeniler yapmış türkler yapmış olan halka olmuş..
Bazı yazımlara katılmıyorum..Ermenileride aşalamamak gerekir..Hiç biz kendimizin aşalamasını istermiyiz..
Peygamber efendimiz(s.a.v.)buyuruy ki:
"kendin için istemedigini bir başkası için isteme"
bu hadis islam metodu dur.her müslüman buna uyması gerekir.

Kardeşim sende bir şeyler seziyorum ama ağzında ki baklayı çıkaramıyorsun.Çaktırmadan muhalefet etme gibi bir durumun var.

Ermenilerin şerrinde kurtaran bizim Giresunlu Yarbay Topal Osman Ağa olmasaydı Doğu'da ermeni kürt devleti kuracaklardı.Atatürk'ün soyadı kanunu çıkardığında bunlar kendilerini gizlemek için çocuklarına Türk isimlerini verdiler ve halende Doğu'da müslüman kürtlerin arasına karışmış BDP'li kürtler var.Bunları birbirinden ayırmak oldukça zordur.Ancak yaptıklarna bakarsak benim bu fikrimi teyid etmiş oluyorlar.PKK, aslında ermenilerin destek verdiği bir terör örgütüdür.Sadece onlar değil, diğer gavur ülkeleride destek vermektedir.Yardımlar onlardan gelmektedir.Bu ülke hepimizin buradan başka gidecek yerimiz de yoktur.





Bu katledilenler ermeni mi Türk mü?Sen söyle bakalım.





Şu yaşlı amcamızı iyi dinle!...

Bunları iyi izle ve es geçme!.



Rahmetli gazi dedem de anlatırdı o kafir ermenilerin zulümlerini...

Şimdi kalkıp da Türklerde vahşet yaptılar demeniz art niyetli oluşunuzun halidir.

Ermeni Taşnak cephesini paramparça eden ve yokeden yine Giresunlu Topal Osmandır.Ruhu şad olsun...
 

Dejavu0107

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
71
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Ermenileride aşalamamak gerekir..

Bence diyarbakırdan itibaren onlara verelim adamlara ayıp oluyor...

(Bu soysuz ermenileri zamanında topraklarımızda barındırdık yüzlerce sene ülkemizde yaşadılar dinlerine karışmadık,ticaret yaptılar,onlardan asker almadık ne zaman kİ osmanlı zayıfladı ruslar,ingilizler,fransızlar saldırıya geçti bu nankör hainlerde biz toprak istiyoruz diye osmanlıda soykırım yaptılar.Bir yerde nufüs ne kadar fazla ise orası onlar aittir.İşde bu yüzden orada soykırım yaptılar şimdide toprak istiyorlar kısacası TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR.)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Evvelce de belirttiğimiz gibi, (Taşnaksiyon)la kan kardeşi olan «İttihat ve Terakki»yi bir tarafa ayıracak olursak, her iki millet de mazlumdur; fakat zalimlik sırasında nasıl birinci «İttihat ve Terakki» ise, mazlumlukta da aynı sıfat Türk milletine aittir. Ermeni yalnız «İttihat ve Terakki»nin, biraz da kendi komitesinin mazlumuyken, Türk, üçünün birden mazlumu…
N F Kısakürek
Bence diyarbakırdan itibaren onlara verelim adamlara ayıp oluyor...

(Bu soysuz ermenileri zamanında topraklarımızda barındırdık yüzlerce sene ülkemizde yaşadılar dinlerine karışmadık,ticaret yaptılar,onlardan asker almadık ne zaman kİ osmanlı zayıfladı ruslar,ingilizler,fransızlar saldırıya geçti bu nankör hainlerde biz toprak istiyoruz diye osmanlıda soykırım yaptılar.Bir yerde nufüs ne kadar fazla ise orası onlar aittir.İşde bu yüzden orada soykırım yaptılar şimdide toprak istiyorlar kısacası TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR.)
Ancak Müslümanlar Kardeştir...
Üstünlük Allaha yakınlıktadır...
KİMSEYE TOPRAK VERMEK BİRYANA, BAĞIMSIZ-BİRLEŞİK İSLAM DEVLETİNİ BÜTÜN DÜNYA SATHINDA KURMA İDEALİNDEYİZ...
İnşaALLAH..
Selametle...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
MADEM Kİ BU KADAR TAYYİP ERDOĞANA GÜVENİYORSUZ BİDE BUNU SEYREDİN.

KOLAY GELSİN.............


Müslümanım diyorsunuz israile kükrüyorsunuz daha sonra gelip amerikanın ayak işlerini yapıyorsunuz vatan millet sakarya diyorsunuz füze kalkan sistemini yapıp amerikayla iş birligi kurup uçaklarını incirlikten kaldırmasını iyi biliyorsunuz soruyorum şimdi tayyip erdoğanın amacı nedir orta doğu proje diyip israil'e vaad edilen toprakları için çalışıyorsunuz sionzme hizmet ediyorsunuz amacınız nedir anlayamadım.
İyi işlerine iyi,kötüye kötü demek gerekmezmi...
TAYYİP İYİ İŞLERE KOŞARSA KENDİSİ DE KAZANIR,BİZDE KAZANIRIZ...
KÖTÜ İŞLERE KOŞARSA KENDİSİ KAYBEDER..
Başbakanın, Fransız kafirine, babanın katliamlarına bak,demesini alkışlıyoruz...
Ne etmemizi beklerdin kardeş...
 

Dejavu0107

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
71
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Kötü iş dediğin bundan ibaret kardeşim(birbirimizi kırmayalım tartışabiliriz.)

906010.jpg
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
O HARİTAYI ÇİZENLERE BU HARİTANIN FAZLASINI GÖSTERECEĞİZ İNŞAALLAH...

images


Bu da Osmanlı İslam Devleti Sınırlarıydı...
İnşaALLAH bütün dünyaya İslam hükmedecek...
KAFİRLER,MÜNAFIKLAR İSTEMESEDE...
 

Dejavu0107

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eyl 2011
Mesajlar
71
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
O HARİTAYI ÇİZENLERE BU HARİTANIN FAZLASINI GÖSTERECEĞİZ İNŞAALLAH...

images


Bu da Osmanlı İslam Devleti Sınırlarıydı...
İnşaALLAH bütün dünyaya İslam hükmedecek...
KAFİRLER,MÜNAFIKLAR İSTEMESEDE...

:) O Allahın emri.Ancak haritanın eskiye dönecegini sanmıyorum.Hele eldeki teknolojiyle amerikaya muhtaçsak o iş çok daha zor.Vesselam...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Fransız’a Atılacak En Dehşet Tokat...?

Ermeni Tasarısı'na karşı Büyük Doğu Fikir Ocakları yaptığı açıklamayla Ayasofya'nın açılmasına işaret ederek Batı'ya verilecek en iyi cevabın bu olacağını belirtmişti. Yeni Akit Gazetesi yazarı F. Burak Karen'de bu açıklamaya paralel köşesinde bir yazı kaleme aldı. Yazısında Fransız’ın suratına indirilecek en güçlü tokatın Ayasofya olacağını söyledi.



fransiza_atilacak_en_dehset_tokat_h217.jpg

Ermeni Tasarısı'na karşı Büyük Doğu Fikir Ocakları yaptığı açıklamayla Ayasofya'nın açılmasına işaret ederek Batı'ya verilecek en iyi cevabın bu olacağını belirtmişti. Yeni Akit Gazetesi yazarı F. Burak Karen'de bu açıklamaya paralel köşesinde bir yazı kaleme aldı. Yazısında Fransız’ın suratına indirilecek en güçlü tokatın Ayasofya olacağını söyledi.

Büyük Doğu Haber

İşte o yazı:


Fransız’a atılacak en dehşet tokat Ayasofya’yı açmaktır


Fransa Meclisi genel kurulu, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etti. Bu Avrupa’nın örtülü hafızasında zaten kayıtlıydı. O kayıt şimdi kâğıda dökülecek. Son derece kasıtlı ve art niyetle alınan bu karara sessiz kalmamız söz konusu değildir.

Fransa’nın hiçbir mantıklı açıklaması olmayan, tarihi belgeleri, bilgileri kabul etmeyen, araştırmak öğrenmek isteyenleri cezalandıran bu akıl almaz davranışının özünde kasıtlı ve bilinçli şekilde kurgulanmış bir kara politika, kör taassup mevcut olup gizlenmiş nefretin dışa vurumudur.
Ülkemin duyarlı insanı iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, dernekleriyle, kısaca tüm renkleriyle oluşan gökkuşağı gibi tek vücut olup onurlu bir duruş, onurlu bir tavır göstererek gerekli cevabı verdi fakat bence yetmez.

Asırlık surların arkasından, köhne Bizans’ı hortlatmak isteyen Hıristiyan dünyası, fethi mübini yüzyıllardır içine sindirememiş, meydanda kaybettiği savaşın kuyruk acısının rövanşını masa başında alma hevesiyle çırpınıyor.

Haçlı Savaşlarının son faslının devam eden etkilerini kırmak, silmek ve yok etmek için yapılacak en güzel şey Ayasofya’yı ibadete açmaktır. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması hem bir iç hesaplaşmayı hem de uluslararası bir hesaplaşmayı barındırır.

Avrupa’nın örtülü hafızasında “kilise” olarak kayıtlı olan, halen hukuken cami, fiilen müze durumunda olan, manasından tecerrüt etmiş bir taş ve sütun yığını halinde olan Ayasofya ibadete açılmalıdır.

Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya açılmalıdır. Hem de öylesine açılmalı ki, halkın özlemleri, hasretleri ve beklentileri, kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlamalıdır.

Türkiye tarihine, misyonuna göstereceği sadakat gereği Ayasofya camii olarak ibadete açılmalıdır. İkinci bir fethe aç, ikinci bir fecre susamış Ayasofya bizimdir ve bu ülkede bizim olan ibadethaneler bizim inancımızın gereklerine hizmet etmelidir.

Ayasofya’yı kışkırtma aracı ve vesilesi olmaktan çıkarmak ve Fatih’in ruhunu şad etmek için Ayasofya ibadete açılmalıdır. Sadece Fatih Sultan’ın değil, aynı zaman da Peygamberimizin de bize emaneti olan, bu kutsal camiye ilgisiz kalma, Ayasofya’nın hüznünü dile getirmeme fethin manasına da ihanettir.

Bediüzzaman, Ayasofya’yı sadece bir cami değil, bu milletin bir şeref abidesi, asırlardır İslam uğrunda yaptığı cihadın sembolü ve kılıçlarıyla fethettiği toprakların bir nişanı ve bir yadigârı olarak görür.

Uğruna pek çok şey feda edilen, adına destanlar, şiirler yazılan; padişahlara, imparatorlara mabet olan, fethin sembolü Ayasofya şu haliyle bizim değildir. Biz Ayasofya’yı, Ayasofya bizi kaybetmiştir artık. Ayasofya ile birlikte hapsedilen inancımız, kaybolan özümüz, imanımızdır.
Artık “Ayasofya Açılımı” yapmanın vakti gelmiştir. İkinci fethin sancıları başlamıştır. Ayasofya’nın tekrar ibadetine açılması evrensel insan haklarına, hukuka, din ve vicdan hürriyetine, demokrasiye, millî iradeye, millî kimliğe, tarihimize ve kültürümüze uygun olacaktır.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün; (UNESCO) Dünya Kültür Miras Listesi’nde müze olarak tanımlanmadığı, model bir cami gördüğü Ayasofya’ya sahte bir kararname ile vurulan kelepçelerden kurtarma vakti gelmiştir.

Ayasofya, bu milletin namus ve haysiyeti ile eş değerde kıymet ifade eden bir eserdir.
Ayasofya hürriyet gibidir. Bizim hürriyetimizin, haysiyetimizin sembolü. Ama ne acıdır ki, bu sembol mâbed, fethin sahiplerini dilhûn edercesine gölgelenmiş durumda.
Ayasofya; geçmişimize ve milli özümüze bağlılığımızın ve gerçekten bağımsız olup olmadığımızın bir göstergesidir. Ayasofya, Hakkın Batıla, Hilal’in Haç’a galibiyetinin simgesidir.
Ayasofya’nın ibadete kapalı kalması, bu milletin millî ve tarihî haysiyet ve şerefini kanatan bir yaranın kanamaya devam etmesi demektir. İbadete açılması ise bu yaraya neşter vurulup dindirilmesi ve milletin makûs talihini değiştirecek ikinci bir İstanbul fethinin gerçekleşmesi demektir.

Şehri şahaneyi adeta sembolize eden mabedin mahzunluğu, bir zamandır namazgâh olamayışından, işgal zamanlarında bile kesintisiz okunan Kur-an ı Azimüşşan’ın okunamayışından ileri gelmektedir.

Ayasofya’nın tekrar cami yapılması Hazret-i İsa aleyhisselâmın da ruhaniyetini hoşnut edecektir.
Beş yüz yirmi yedi sene minarelerinden Ezan-ı Muhammedi yankılanan Ayasofya Camii suskunluğundan dolayı kederli. Kur’an seslerine hasret Ayasofya’nın cansız ve ruhsuz kubbelerinde can, heyecan ve ruh kalmadı hüzünden.

Tarih mezarına gömdüğü imparatorluğun topraklarına yeni bir dünya nizamı getiren Fatih (Sâmiha Ayverdi, “Âbide Şahsiyetler”, s.93) tarafından kiliseden camiye çevirip Fetih hediyesi olarak armağan ettiği, kıyamete kadar cami olarak kalmasını vasiyet ettiği Ayasofya’nın zincire vurulmuş olması gerçeği karşısında yetmiş milyonun devam eden suskunluğunu, sessizliğini, ilgisiz ve bilgisizliğini müşahede ediyoruz ve kahroluyoruz.

Ayasofya’nın geleceği Türkiye’nin geleceğidir. Ayasofya’nın açılması, ışığa susamış şerefelerinin hakikatin aydınlığına ve sesine kavuşturulması, umudun uzayan gün ışığı altın mahyalarla donatılması bir zaruret haline gelmiştir.

Ayasofya’nın açılması Fransız’ın suratına indirilecek en güçlü tokattır.

F.Burak Karen / Yeni Akit

 

Nargülü

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Kardeşim sende bir şeyler seziyorum ama ağzında ki baklayı çıkaramıyorsun.Çaktırmadan muhalefet etme gibi bir durumun var.



Ben asla muhalefet etmek istemem..Sadece dedigim şu ki Türklerde sütten çıkmış ak kaşık degil;Türklerinde zulümleri oldu haksızlıkları oldu..Bunlar degilde,geçmişde yaşanan olayları tekrar tekrar anlatmak gündemi tazelemek gereksiz..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt