Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Fatih Sultan Mehmet mi? Büyük İskender mi? (1 Kullanıcı)

Bordo

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2009
Mesajlar
26
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Fatih Sultan Mehmet Han ile Büyük İskender arasında birçok benzerlikler var. Her ikisi de yirmili yaşlarda tahta oturmuşlar, yeni savaş teknikleri ve yöntemleri keşfetmişler ve geliştirmişler, büyük idari reformlar yapmışlardır. Tahta oturdukları yaş ve kısa sürede kazandıkları destansı zaferler, her ikisinin de DEHA olduğunu açıkça göstermektedir. Bu ve benzeri ortak özellikleri iki cihangirin mukayesesi için uygun bir zemin oluşturmaktadır.

Pekâlâ, hangisi daha akıllıydı?

Bu soruyu aslında yalnız sormak doğru değil, zira hangisinin daha akıllı olduğunu tespit etmek için aynı zamanda hangisinin daha zeki olduğunu tespit etmek gerekiyor. Öyleyse soruyu şöyle sormak daha anlamlıdır. Hangisi ne kadar zeki ve ne kadar akıllıydı?



BÜYÜK İSKENDER



Yirmi yaşında tahta geçen İskender, oturduğu tahtın hükümranlık alanının küçüklüğüne karşılık deha olmasından kaynaklanan tatminsizlikle Asya’nın işgali çalışmalarına başlamıştır. Otuz üç yaşında öldüğünde tahtta geçirmiş olduğu on üç yıllık sürede balkanlar, Anadolu, orta asya, Hindistan, Ortadoğu ve Mısır’ı işgal etmişti.

Zekanın özelliklerinden birisi, tatmin olmamasıdır. Eğer zeka, DEHA çapında ise, tatminsizlik son aşamasına ulaşmıştır. Dehaların son nefeslerine kadar hareket halinde olmalarının sebebi budur. İskender, deha çapında zekaya sahip biridir. Yirmi yaşında tahta oturmasına rağmen gözünü Asya’ya dikmesinin sebebi; Asya’nın büyük kıta olması, büyük imparatorlukların kurulmasına imkan vermesidir. Bu sebeple “büyük” devlet adamları ve kumandanlar, ya Asya’dan çıkmıştır veya Asya’ya yönelmişlerdir. Büyük İskender’in tatmin olmaz dehasının da tek istikameti (yönü) vardı ve o da Asya’ydı.

Kısa sürede büyük bir coğrafyayı işgal etmesine rağmen elde ettiği topraklarla tatmin olmamıştır. Hindistan’da hazırlıklarına başladığı son askeri harekattan vazgeçmesinin sebebi, askerlerinin artık isyan etmeye başlamasıdır. Ordu, İskender’in dehasının hırsına ayak uyduramamış ve onu frenlemiştir.

Zekanın bitmez tükenmez hırsına karşılık, akıl daha sakindir. Akıl elde bulunan imkanlar ve malzemelerle hayatı yaşamayı tercih edebilirken, zeka mevcut olanlarla asla yetinmez ve mutlaka keşif yapmak için harekete geçer. İskender, sahip olduğu zeka seviyesine (dehasına) uygun bir akıl sahibi olamamıştır. Zira elde ettiği geniş coğrafyayı idare edebilmek, o çağın şartları düşünüldüğünde mümkün değildir. Sadece işgal etmek, zekanın tatminsizliğinden kaynaklanır. Zekasının seviyesinde akıl sahibi olsaydı İskender, daha az yer işgal eder fakat buna karşılık yerleşik bir devlet düzeni kurarak kendinden sonra gelecek olanların önünü açardı. Dehaların bir özelliği de kendilerinden başkasını umursamamalarıdır. Bu sebeple kendinden sonra gelecek olanların “sistem”i devam ettirmeleri için gerekli düzenlemeleri yapmak yerine işgale devam etmiştir.

Büyük İskender, neredeyse “çıplak zeka” halindedir. Sahip olduğu akıl, zekasının yanında çok küçük kalmaktadır. Eğer aklı da zekası kadar büyük olsaydı, Roma imparatorluğu veya benzeri bir imparatorluk İskender tarafından kurulmuş olurdu. Çünkü zeka isyan ve hürriyete aşıktır fakat akıl nizam (düzen) ve uyumluluğa alışıktır. Zeka nizam kuramaz ve sürekli hürriyet talep eder buna karşılık akıl nizamı ister ve onu kurmak için çalışır. Günlük hayatta da böyledir, zeki fakat akıllı olmayan kişiler, düzensizdirler fakat akıllı kişilerin hayatı yerleşiktir ve düzenlidir.

Zekası ile aklı arasındaki fark o kadar belliydi ki, savaşlardan birinde hayatını kurtaran KLEİTUS’u daha sonra bir tartışmadan dolayı öldürmüştür. Zira zeka asla vefalı ve sadık değildir. hiç kimseye ve hiçbir şeye karşı minnet duymaz. Vefalı olan akıldır zira kuralları olan akıldır.



FATİH SULTAN MEHMET HAN



Yirmi yaşında tahta oturan Fatih Sultan Mehmet Han, büyük fetihler gerçekleştirmiştir. Fethettiği coğrafya Büyük İskender’in işgal ettiği coğrafya kadar büyük değildir mutlaka ama bunun sebebi, zekası kadar da aklının büyük olmasıdır. Eğer sadece fetih ve işgal ile zeka (veya deha) ölçülecek olursa, Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u 53 günde fethettiği fakat İskender’in Suriye’deki TİRE kalesini 7 ayda alabildiği unutulmamalıdır. İstanbul gibi muhkem bir şehrin zaptedilmesiyle Tire gibi küçük bir liman şehrinin zaptedilmesi arasında büyük bir fark vardır ve İstanbul’un zaptı daha zordur. Buna rağmen İstanbul 53 günde (iki aydan daha az) Sultan Mehmet Han tarafından zaptedilmesine mukabil küçük liman şehri olan Tire kalesi İskender tarafından 7 ayda zaptedilmiştir. Bu iki misal mukayese edildiğinde anlaşılmalıdır ki, Fatih Sultan Mehmet Han eğer sadece fetih için çalışsaydı İskender’den daha fazla coğrafyayı işgal edebilirdi. Fakat fethedilen yerlerde kalıcı bir devlet nizamı, büyük bir medeniyet ve sağlıklı bir içtimai yapı kurmak, büyük coğrafya parçalarını zaptetmekten daha anlamlıdır. İşte bu anlamı kavrayan zeka değil akıldır.

Fatih Sultan Mehmet Han, hem dehadır ve hem de aynı seviyede akıllıdır. Başka bir ifadeyle Sultan Mehmet Han, hem zeka dehasıdır hem de akıl dehasıdır. Deha kavramı aslında akıl ile ilgili değildir ve zeka için kullanılır. Fakat zeka seviyesi kadar akıl seviyesi (veya akıl yaşı) olan kişiler için “akıl dehası” tabirini de kullanmak gerekir.

İstanbul’un fethi, Sultan Mehmet Han’ın zeka ve akıl seviyesini göstermesi bakımından güzel bir misaldir. İstanbul’un onlarca defa kuşatılmasına rağmen fethedilememesi, onun “fethedilemez” olduğuna dair bir düşünceyi yerleştirmiştir. İstanbul’un fethedilemezlik özelliği, aslında onu kuşatmış fakat fethedememiş olanların zeka ve akıl seviyelerini göstermektedir. Fethedemeyenlerin zeka ve akıl seviyelerinden daha yüksek seviyede olan birisi için İstanbul’un fethedilemez özelliği bulunmamaktadır. Düşük zeka ve küçük akıllar, birkaç denemede yapılamayan bir işin “asla yapılamayacağına” inanırlar. Oysa dehalar (zeka ve akıl dehaları için) “asla yapılamayacak” bir iş yoktur. Her iş yapılabilir, yeter ki gerekli şartlar ve imkanlar oluşturulabilsin… Zeka dehası, sınır tanımadığı ve sınırları aşmaktan özel bir zevk aldığı için denenmişi denemekten kaçınmaz. Akıl dehası ise denenmişin “neden gerçekleşmediğini” araştırır ve gerekli şartları ve imkanları oluşturarak işe öyle başlar. Fatih Sultan Mehmet Han’ın, başkalarının onlarca defa teşebbüs etmelerine fethedememelerine rağmen kuşatması, zeka dehasının sınır tanımazlığıdır. Fakat kuşatma için çağının en modern silah teknolojilerini geliştirmesi ve donanımlı bir ordu kurması ise “gerekli şartları ve imkanları” oluşturması bakımından “akıl dehası”nın göstergesidir.

İstanbul kuşatması sırasında gemilerin karadan haliçe indirilmesi, zeka dehasının göstergelerinden biridir. Zira akıl, test edilmiş olan kurallarla çalışır. Gemilerin denizde hareket edeceği kuralı ise yerleşik kurallardandır ve karadan hareket ettirilmesi zekanın sınır tanımazlığı ile ilgili keşif faaliyetine örnektir. Diğer taraftan gemilerin karada nasıl hareket ettirileceği ve bunun şartları, araçları ve imkanlarının neler olduğu konusu aklın faaliyet alanına girer. Zeka, mevcut sınırları aşarak, “gemilerin karada da hareket ettirilmeleri gerektiği” fikrine ulaşır fakat karadan nasıl hareket ettirileceğini ve bunun şartlarının ve araçlarının neler olduğunu ise mevcut malzemeyi tanıyan akıl üretir. Netice olarak gemilerin karadan hareket ettirilerek haliçe indirilmesi faaliyeti, hem zeka dehasının ve hem de akıl dehasının ürünüdür.

Sürekliliği sağlayan akıldır. Fatih Sultan Mehmet Han’ın fethettiği toprakların asırlardır Osmanlı imparatorluğunda kalması, Fatih ve ondan sonra gelen padişahların “akıllı” olmalarındandır. İskender’in işgal ettiği toprakların kendinden sonra elden çıkması ve kalıcı bir nizam kuramamış olması, onun zeka dehası olduğunu fakat akıl dehası olmadığını gösterir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt