HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
EVLİLİK
Kadın ve erkeklerin bir araya gelmesinden kendilerinin ve içerisinde yaşadıkları cemaatin çıkarlarını ilgilendiren birtakım ilişkiler meydana gelir. Bunlar; toplumda alış-veriş, icare ve vekalet gibi işleri yerine getirmek için bir araya gelişlerden kaynaklanan problemlerin dışındaki işlerdir. Bu ilişkilerin sadece evlilikten ibaret olduğu akla gelebilir. Hakikatte evlilik, bu ilişkilerin bir tanesidir. İlişkiler sadece evliliği değil, daha birçok şeyleri de kapsamına alır. Bunun için nevi içgüdüsünün tek görüntüsü sadece cinsi birleşme değildir. Analık, babalık, kardeşlik, oğulluk, dayılık, amcalık gibi hususların hepsi nevi içgüdüsünün tezahürleridir. Bundan dolayı erkek ve kadınların bir araya gelmelerinden meydana gelen ilişkiler, analık, babalık ve diğer hususları da içine alır. İctimai nizam, evliliği kapsadığı gibi bu hususları da kapsar. Şeriat; oğul olma, ana ve baba olma ile ilgili hükümler getirdiği gibi evlilikle ilgili hükümler de getirmiştir.
Ancak bu ilişkilerin aslı evliliktir. Diğer hususlar bu aslın dalları konumundadır. Evlilik olmadığı zaman babalık, oğulluk, analık ve diğer müesseseler meydana gelmez. Bundan dolayı evlilik bütün bu hususların aslını teşkil eder. Düzenleme açısından diğer hususlar bu temelden kaynaklanır. İhtiyacı hissetmek, insanı doğal olarak bu ihtiyacı doyurmaya sürüklediği gibi bu duygu aynı zamanda insanı cinsi birleşmeye de sürükler. Analık ve evlatlık duyguları da aynen cinsi duygular gibi tatmin olmak isteyen duygulardır. Hepsi karşılanmak ister. Evlilik, analık, babalık ve evlatlık gibi duyguların hepsi nevi içgüdüsünün tezahürlerindendir. Bu türden duyguların tümü nevi içgüdüsünden kaynaklanan duygulardır. Cinslerin birbirleri hakkındaki düşünceleri ile birbirlerine karşı yöneliş olur.
Evlilik; erkeklik ve kadınlık ilişkilerinin düzenlenmesidir. Diğer bir ifade ile erkek ve kadın arasındaki cinsi birleşmenin özel bir nizam ile düzenlenmesidir. Bu özel düzen; erkek ve kadın arasındaki cinsi ilişkilerin muayyen bir şekilde düzenlenmesini ve nesillerin yalnızca bu özel düzenlemenin ürünü olmasını gerektirmektedir. İnsan türünün çoğalması bu nizam ile gerçekleşir. Yuva, bu nizama göre kurulur. Özel hayatın tanzimi, bu esasa göre cereyan eder.
Bu nedenledir ki İslâm, evliliği teşvik etmiş ve emretmiştir. İbni Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ey gençler topluluğu; sizden kim evlenmeye güç yetirirse evlensin. Zira evlenmek, gözü ve mahrem yeri en çok koruyandır. Kim de evlenmeye güç yetiremezse oruç tutsun. Zira oruç şehvetten uzaklaştırır, şehveti kırar." Katede'nin Hasan'dan, onun da Semure'den rivayet ettiğine göre:
"Nebi (s.a.v.) evlenmemeyi yasaklamıştır." Katede: "Şüphesiz biz, sizden önce peygamber gönderdik ve onlara zevce ve çocuklar verdik" mealindeki ayeti okudu. Hadiste yer alan kelimesi, nikâhlanmamak yani evlenmemek anlamına gelmektedir. Ebu Hureyre Nebi (s.a.v.)'den şunu rivayet etmektedir:
"Üç kişiye yardım etmek Allah'ın üzerindeki bir haktır: Allah yolunda cihad eden kimse, namuslu olmayı arzu ederek nikahlanan (evlenen) kimse, borcunu ödemek isteyen sözleşmeli köle." Yine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"İslamda ruhbanlık yoktur." Ruhbanlık ve evlenmemek; kadınlarla cinsi ilişkiyi koparmak, Allah'a ibadetle meşgul olmak amacıyla nikâhı yani evlenmeyi terk etmek demektir. Oysa Kur'an'da evlenmeyi emreden sarih ayetler vardır. Yüce Allah şöyle byurmaktadır:
"Kadınlardan; ikişer, üçer ve dörder evleniniz."
"İçinizden bekarları ve kölelerinizden, cariyelerinizden salih olanları evlendirin."
İslâm; bâkire, doğuran ve dindar olan kadın ile evlenmeyi teşvik etmiştir. Enes (r.a.), Nebi (s.a.v.)'in evlenmeyi emrettiğini, evlenmeyip bekar yaşamayı şiddetle yasakladığını rivayet eder ve şöyle der:
"Çok seven ve doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü) diğer nebilere karşı sizin çokluğunuz ile övüneceğim." Ma’kıl b. Yesar'dan: Dedi ki:
"Bir adam Nebi (s.a.v.)'e geldi ve şöyle dedi: Ben nesebi ve güzelliği olan bir kadına aşık oldum. Fakat o, doğurmuyor. Onunla evleneyim mi? Allah'ın Rasülü: Hayır, dedi. İkinci kez gelerek, yine aynı şeyi söyleyince, yine: Hayır, dedi. Üçüncü kez, ona geldi ve aynı şeyi sordu. Allah'ın Rasülü: "Çok seven ve doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü) sizin çokluğunuz ile övüneceğim." Cabir'den: Nebi (s.a.v.) şöyle dedi:
"Ey Cabir, sen bakire ile mi yoksa dul ile mi evlendin? dedi. Cabir: Dul ile, dedi. Bunun üzerine Allah Rasülü: Bakire ile evlenseydin ya. Sen onunla oynar, o da seninle oynardı." buyurdu. Ebu Hureyre Nebi (s.a.v.)'den şu hadisi rivayet etmektedir:
"Kadın, dört şeyi için nikâhlanır: Malı, nesebi, güzelliği ve dini için. Sen, dindar olanı tercih et ki ellerin toprağa değsin (fakirlikten kurtulasın)"
Evlenmek isteyen erkeğin; bakire, soyu sopu belli bir aileden ve dindar olanını seçmesi mendubtur. Ayrıca nefsini koruyabilmesi için, güzel olanını tercih etmesi lazımdır. Faziletli, takva ve şerefli olanı tercih ideal olanıdır. Fakat bunlar, nikâhın şartları olmayıp, müstehab ve efdal olanıdır. Yoksa erkek, hoşuna giden kadını seçme yetkisine sahip olduğu gibi kadın da razı olacağı erkeği seçme hakkına sahiptir.
Eşler arasında denklik meselesinin şeriatta aslı yoktur. Bu konuda, uydurulmuş hadislerden başka herhangi bir delil yoktur. Zira bu düşünce Kur'an-ı Kerim'e ve sahih hadislere ters düşmektedir. Müslüman her kadın, herhangi bir Müslüman erkeğe denk olduğu gibi, her Müslüman erkek de herhangi Müslüman bir kadına denktir. Mal ve nesebteki farklılıkların herhangi bir değeri yoktur. Bir çöpçünün oğlu, emirü'l mü’mininin kızına denk olduğu gibi, berberin kızı da emirü'l mü’mininin oğluna denktir. Böylece Müslümanlar, birbirine denktirler. Cenabı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Allah katında en keremli olanınız Allah'dan en fazla korkanınızdır." Nebi (s.a.v.) halasının kızı ve aynı zamanda da Kureyş'in ileri gelenlerinden olan Zeyneb binti Cahşı azadlı kölesi Zeyd b. Harise ile evlendirmiştir. Abdullah b. Büreyde, babasından rivayet ettiğine göre: "Genç bir kız Rasulullah (s.a.v.)'e geldi ve şöyle dedi: Ya Rasulullah! Babam, kendi itibarını yükseltmek için, beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Bunun üzerine Allah Rasülü evlenme işini kıza bıraktı. Ardından kız şöyle dedi: Ben, babamın teklifini yerine getirdim. Fakat ben, (bu meselede) babaların kızlarını (zorlama) hakları olmadıklarını kadınlara öğretmek istedim." Bu hadis, kızının rızası olmadan babasının onu evlendirdiğini göstermektedir. Fakat kızın bu evliliğe rızası yoktur. Ancak kızın bu hoşnutsuzluğu evlendiği kimseyi kendisine denk görmemesinden kaynaklanmamaktaydı. Ebu Hatem El-Müzenni'den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Size, ahlak ve dininden hoşlandığınız biri gelirse onu evlendiriniz. Eğer evlendirmezseniz yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad olur. Dediler ki: Ey Allah'ın Rasulü, onun herhangi bir kusuru olsa da mı? denilince; Dini ve ahlakı sizi memnun eden birisi gelirse (kız isterse) onu nikahlayınız, sözünü üç kere tekrarladı." Tirmizi bu hadisi Ebu Hureyre'den şu lafızla rivayet etmektedir:
"Dini ve ahlakı sizi memnun eden birisi kız istemek üzere size gelirse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat olur." Aynı hadis bir başka yoldan da rivayet edilmiştir. Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre;
"Ebu Hind Rasulullah (s.a.v.)'in bıngıldak kısmından kan almıştı. Nebi (s.a.v.): Ey Beni Beyada, Ebu Hind'i evlendirin ve onunla evlenin, buyurdu." Hanzala b. Ebu Süfyan el-Cumeyhi annesinden şunu rivayet eder: Dedi ki: "Ben, Abdurrahman b. Avf'ın kız kardeşinin Bilal'e nikâhlı olduğunu gördüm."
İşte bütün bu deliller, eşler arasında denkliğin muteber ve değerli bir şey olmadığına açıkça delalet ederler. Herhangi bir kadın, herhangi bir erkeğin kocalığına razı olursa onunla, kendi rızasıyla evlenir. Aynı şekilde, herhangi bir erkek de bir kadını eş olarak seçer ve onun rızasıyla onunla evlenebilir, aralarında denkliğin bulunup bulunmamasına bakılmaz. Ancak İbni Ömer'in Nebi (s.a.v.)'den rivayet ettiği iddia edilen şu hadise gelince: "Arablar, birbirlerine denktirler. Kabile kabileye, oymak oymağa, adam adama. Ancak, dokumacı ve kan alıcılar müstesna" Bu hadis asılsız, yalan ve batıldır. İbni Ebi Hatim: Ben, bu hadisi babamdan sordum o, bunun münker olduğunu söyledi. İbni Abdil Berr: “Bu hadis; mevzu ve münkerdir” der. Bezzar'ın Muaz hadisinden tahriç ettiği: "Arabların bir kısmı bir kısmına denktir. Azatlı köleler de birbirine denktirler" hadisinin isnadı zayıftır. Berire'nin hadisine gelince; Nebi (s.a.v.)’in Berire'ye söylediği: "Sen azad edildiğin zaman, senin nikâhın da azad edilmiş olur. İstediğin seçeneği yap" mealindeki hadis denkliğe delalet etmez. Çünkü onun kocası köle idi. Bir köle ile evli bulunan cariye azat edilerek hürriyetine kavuştuğu zaman, köle olan kocasının zimmetinde kalmakla, köle ile olan nikâhını feshetmek arasında muhayyer bırakılır. Bu hadis de denkliğe delalet etmemektedir. Kasım'ın, Aişe'den rivayetine göre: "Berire'nin kocası bir köle idi. Berire, onun nikâhı altında idi; azad edilince Rasulullah (s.a.v.) ona: "Seçme hakkına sahipsin. İstersen bu kölenin nikâhı altında kalırsın, istersen ondan ayrılabilirsin." buyurmuştur. Müslim'deki rivayete göre; Urve'nin Aişe'den rivayet ettiği hadis ise şöyledir: "Berire azat edilmişti. Kocası ise halen köle idi. Allah Rasülü Berire'yi muhayyer bıraktı. Eğer kocası hür olmuş olsaydı onu, muhayyer bırakmazdı." "Ancak birbirine denk olanları evlendiriniz; o kadınları ancak velilerinin izinleriyle evlendiriniz" mealindeki hadis, aslı olmayan, zayıf bir sözden ibarettir.
Böylece, denkliğe delalet eden harhangi bir nassın söz konusu olmadığı meydana çıktığı gibi; denkliğin varlığını kabul edenlerin kullandıkları delillerin batıl olduğu veya bu hususa istidlal yönü bulunmadığı açıkça görülmektedir. Denkliği şart olarak kabul etmek, Rasulullah (s.a.v.)'in: “Takvanın dışında, Arabın aceme, herhangi bir üstünlüğü yoktur" mealindeki hadisiyle çatıştığı gibi, Kur'an'ın kat'i nassıyla da çatışmaktadır. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın katında en keremli olanınız takvaca en ileri olanlarınızdır."
Din ihtilafı ise denklikle ilgili bir konu değildir. Bu konu; Müslümanların, Müslüman olmayanlarla evlenip evlenmemeleri konusudur ki bu, başka bir konudur. Allah (c.c.), Müslüman bir erkeğin, ehli kitaptan bir Yahudi veya bir Hıristiyan ile evlenebileceğine cevaz vermiştir. Zira, Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Kitap verilenlerin yemekleri sizin için helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir. Mü’minlerden hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitap verilenlerin hür ve iffetli kadınları zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğiniz takdirde size helaldir." Kendilerine kitap verilen iffetli kadınların, ücretleri olan mehirlerinin verilmesi koşulu ile Müslümanlara helal olduğunu ayet açıkça ortaya koymaktadır. Ayet gereğince müslüman bir erkek, kitap ehli bir kadınla evlenebilir. Çünkü ayete göre kitap ehlinden iffetli kadınlarla evlenmek, Müslüman erkeklere helaldir. Müslüman bir kadının, ehli kitabtan bir erkekle evlenmesi ise şer'an haramdır; mutlak olarak caiz değildir. Böyle bir şey vuku bulursa, bu nikâh batıl olduğu için gerçekleşmiş olmaz. Müslüman bir kadının ehli kitaptan bir erkekle evlenmesinin haram olduğu Kur'an'ın sarahatı ile sabittir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Mü’min kadınlar size muhacir olarak gelirlerse, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onları mü’mine olarak görürseniz, onları kafirlerle geri döndürmeyin. Onlar, kafirlere helal olmadığı gibi, onlar da o kadınlara helal olmazlar." Bu ayet yalnızca tek bir manayı ihtiva eder, bu da; Müslüman kadının kafire helal olmadığı ve kafirlerin de Müslüman kadınlara helal olmadıklarıdır. Kocanın kafir oluşu, kafir koca ile Müslüman kadın arasında nikâhın tahakkuk etmeyeceğini sonuçlandırır. Zira bu husus, ayetteki şu ifade ile açıkça vurgulanmaktadır:
"Eğer onların mü’min olduklarını bilirseniz, tekrar o kadınları kafirlere geri göndermeyin. O kadınlar onlara helal olmadığı gibi, o erkekler de o kadınlara helal olmaz." Hükmün; müşrik olsun, ehli kitaptan olsun tüm kafirleri kapsamına alması için ayette Allah (c.c.) müşrik kelimesi yerine "kafirler" tabirini kullanmıştır. Kitap ehlinden Hıristiyan ve Yahudilerin kafir oldukları ise Kur'an'ın kati nassıyla sabittir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"Ne ehli kitabtan olan kafirler ve ne de müşrikler, Rabbinizden size bir hayırın indirilmesini istemezler." Bu ayette geçen kelimesi tabîz için değil, beyan içindir. Yine Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ı ve peygamberini inkar ederek kafir olan, iman etme hususunda Allah ile peygamberi arasında fark gözetip; bir kısmına inanır bir kısmını inkar ederiz diyarek küfürle iman arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere ağır bir azap hazırlamışızdır." Kitap ehli, Muhammed (s.a.v.)'in risaletine inanmadıkları için kafirdirler. Cenab-ı Allah (c.c.) bu hususta muhtelif ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Allah, Meryem oğlu Mesih'dir diyenler kafir olmuşlardır."
"Şüphesiz, Allah üçün üçüncüsüdür diyenler kafir olmuşlardır."
"Kitap ehlinden kafir olanlarla müşrikler." Buradaki edatı tabîz için değil, beyan içindir.
"Şüphesiz ehli kitabtan kafir olanlar ile müşrikler." Yine burada ki edatı da tabîz değil beyan içindir.
"O'dur ehli kitaptan küfretmiş olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkarmış olan..."
"Münafıklık etmiş olanlara bakmadın mı ki, ehl-i kitap'tan küfretmiş olan kardeşlerine..." Bu ayetler; kitap ehlinin kafir olduklarını ve "küffar" kelimesinin onları da kapsamına aldığını gösteren Kur'an'ın sarih ifadeleridir. Mümtehine suresinde yer alan aşağıdaki ayet bu ayetlerle birlikte ele alındığı zaman; müslüman bir kadının ehli kitaptan bir adam ile evlenmesinin mutlak surette caiz olmadığı hususunda açık ve net bir anlam taşıdığı ortaya çıkar. Çünkü ehl-i kitap, yukarıdaki ayetler gereğince kesinlikle kafirler grubuna giren insanlardandır.
"Eğer onların mü’min kadınlar olduklarını öğrenirseniz; artık onları kafirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helal değildir, onlar da bunlara helal değildir..."
Müşrikler ise ehl-i kitab'tan başka bir sınıftır. Mecusiler, yıldızlara tapanlar, Budistler, putperestler ve benzeri kimselerdir. Bunlarla evlenmek mutlak olarak caiz olmaz. Müslüman bir erkeğin müşrik bir kadınla evlenmesi kesinlikle caiz değildir. Aynı şekilde müslüman bir kadının müşrik bir erkekle evlenmesi de kesinlikle caiz değildir. Bu husus, Kur'an'ın kat'î nassıyla sarahatan açıklanmıştır:
"İman edinceye kadar müşrike kadınlarla evlenmeyin; hoşunuza gitse de, müşrike bir kadından, mü'mine bir kadın kesinlikle daha hayırlıdır. İman etmedikçe müşrik bir erkekle kesinlikle evlenmeyin. Hoşunuza gitse de, müşrik bir erkekten, mü'min bir köle daha hayırlıdır..." Bu ayet, müşrike olan bir kadının Müslüman erkek ile, müşrik olan bir erkeğin de Müslüman olan bir kadın ile evlenmesinin haram olduğunu ifade eder. Şayet bu nevi bir nikâh vuku bulursa batıl olduğu için gerçekleşmiş olmaz. Hasan b. Muhammed'den: Dedi ki: "Rasulullah (s.a.v.) Hecr Mecusilerine yazdığı bir mektupta, onları İslâm'a davet ederek şöyle diyordu: “Kim Müslüman olursa, onun Müslümanlığı kabul edilir. Kim kabul etmezse ona cizye vergisi vurulur, kestiği yenilmez ve hiçbir (müslüman) kadın onunla evlenemez."
Kadın ve erkeklerin bir araya gelmesinden kendilerinin ve içerisinde yaşadıkları cemaatin çıkarlarını ilgilendiren birtakım ilişkiler meydana gelir. Bunlar; toplumda alış-veriş, icare ve vekalet gibi işleri yerine getirmek için bir araya gelişlerden kaynaklanan problemlerin dışındaki işlerdir. Bu ilişkilerin sadece evlilikten ibaret olduğu akla gelebilir. Hakikatte evlilik, bu ilişkilerin bir tanesidir. İlişkiler sadece evliliği değil, daha birçok şeyleri de kapsamına alır. Bunun için nevi içgüdüsünün tek görüntüsü sadece cinsi birleşme değildir. Analık, babalık, kardeşlik, oğulluk, dayılık, amcalık gibi hususların hepsi nevi içgüdüsünün tezahürleridir. Bundan dolayı erkek ve kadınların bir araya gelmelerinden meydana gelen ilişkiler, analık, babalık ve diğer hususları da içine alır. İctimai nizam, evliliği kapsadığı gibi bu hususları da kapsar. Şeriat; oğul olma, ana ve baba olma ile ilgili hükümler getirdiği gibi evlilikle ilgili hükümler de getirmiştir.
Ancak bu ilişkilerin aslı evliliktir. Diğer hususlar bu aslın dalları konumundadır. Evlilik olmadığı zaman babalık, oğulluk, analık ve diğer müesseseler meydana gelmez. Bundan dolayı evlilik bütün bu hususların aslını teşkil eder. Düzenleme açısından diğer hususlar bu temelden kaynaklanır. İhtiyacı hissetmek, insanı doğal olarak bu ihtiyacı doyurmaya sürüklediği gibi bu duygu aynı zamanda insanı cinsi birleşmeye de sürükler. Analık ve evlatlık duyguları da aynen cinsi duygular gibi tatmin olmak isteyen duygulardır. Hepsi karşılanmak ister. Evlilik, analık, babalık ve evlatlık gibi duyguların hepsi nevi içgüdüsünün tezahürlerindendir. Bu türden duyguların tümü nevi içgüdüsünden kaynaklanan duygulardır. Cinslerin birbirleri hakkındaki düşünceleri ile birbirlerine karşı yöneliş olur.
Evlilik; erkeklik ve kadınlık ilişkilerinin düzenlenmesidir. Diğer bir ifade ile erkek ve kadın arasındaki cinsi birleşmenin özel bir nizam ile düzenlenmesidir. Bu özel düzen; erkek ve kadın arasındaki cinsi ilişkilerin muayyen bir şekilde düzenlenmesini ve nesillerin yalnızca bu özel düzenlemenin ürünü olmasını gerektirmektedir. İnsan türünün çoğalması bu nizam ile gerçekleşir. Yuva, bu nizama göre kurulur. Özel hayatın tanzimi, bu esasa göre cereyan eder.
Bu nedenledir ki İslâm, evliliği teşvik etmiş ve emretmiştir. İbni Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ey gençler topluluğu; sizden kim evlenmeye güç yetirirse evlensin. Zira evlenmek, gözü ve mahrem yeri en çok koruyandır. Kim de evlenmeye güç yetiremezse oruç tutsun. Zira oruç şehvetten uzaklaştırır, şehveti kırar." Katede'nin Hasan'dan, onun da Semure'den rivayet ettiğine göre:
"Nebi (s.a.v.) evlenmemeyi yasaklamıştır." Katede: "Şüphesiz biz, sizden önce peygamber gönderdik ve onlara zevce ve çocuklar verdik" mealindeki ayeti okudu. Hadiste yer alan kelimesi, nikâhlanmamak yani evlenmemek anlamına gelmektedir. Ebu Hureyre Nebi (s.a.v.)'den şunu rivayet etmektedir:
"Üç kişiye yardım etmek Allah'ın üzerindeki bir haktır: Allah yolunda cihad eden kimse, namuslu olmayı arzu ederek nikahlanan (evlenen) kimse, borcunu ödemek isteyen sözleşmeli köle." Yine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"İslamda ruhbanlık yoktur." Ruhbanlık ve evlenmemek; kadınlarla cinsi ilişkiyi koparmak, Allah'a ibadetle meşgul olmak amacıyla nikâhı yani evlenmeyi terk etmek demektir. Oysa Kur'an'da evlenmeyi emreden sarih ayetler vardır. Yüce Allah şöyle byurmaktadır:
"Kadınlardan; ikişer, üçer ve dörder evleniniz."
"İçinizden bekarları ve kölelerinizden, cariyelerinizden salih olanları evlendirin."
İslâm; bâkire, doğuran ve dindar olan kadın ile evlenmeyi teşvik etmiştir. Enes (r.a.), Nebi (s.a.v.)'in evlenmeyi emrettiğini, evlenmeyip bekar yaşamayı şiddetle yasakladığını rivayet eder ve şöyle der:
"Çok seven ve doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü) diğer nebilere karşı sizin çokluğunuz ile övüneceğim." Ma’kıl b. Yesar'dan: Dedi ki:
"Bir adam Nebi (s.a.v.)'e geldi ve şöyle dedi: Ben nesebi ve güzelliği olan bir kadına aşık oldum. Fakat o, doğurmuyor. Onunla evleneyim mi? Allah'ın Rasülü: Hayır, dedi. İkinci kez gelerek, yine aynı şeyi söyleyince, yine: Hayır, dedi. Üçüncü kez, ona geldi ve aynı şeyi sordu. Allah'ın Rasülü: "Çok seven ve doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü) sizin çokluğunuz ile övüneceğim." Cabir'den: Nebi (s.a.v.) şöyle dedi:
"Ey Cabir, sen bakire ile mi yoksa dul ile mi evlendin? dedi. Cabir: Dul ile, dedi. Bunun üzerine Allah Rasülü: Bakire ile evlenseydin ya. Sen onunla oynar, o da seninle oynardı." buyurdu. Ebu Hureyre Nebi (s.a.v.)'den şu hadisi rivayet etmektedir:
"Kadın, dört şeyi için nikâhlanır: Malı, nesebi, güzelliği ve dini için. Sen, dindar olanı tercih et ki ellerin toprağa değsin (fakirlikten kurtulasın)"
Evlenmek isteyen erkeğin; bakire, soyu sopu belli bir aileden ve dindar olanını seçmesi mendubtur. Ayrıca nefsini koruyabilmesi için, güzel olanını tercih etmesi lazımdır. Faziletli, takva ve şerefli olanı tercih ideal olanıdır. Fakat bunlar, nikâhın şartları olmayıp, müstehab ve efdal olanıdır. Yoksa erkek, hoşuna giden kadını seçme yetkisine sahip olduğu gibi kadın da razı olacağı erkeği seçme hakkına sahiptir.
Eşler arasında denklik meselesinin şeriatta aslı yoktur. Bu konuda, uydurulmuş hadislerden başka herhangi bir delil yoktur. Zira bu düşünce Kur'an-ı Kerim'e ve sahih hadislere ters düşmektedir. Müslüman her kadın, herhangi bir Müslüman erkeğe denk olduğu gibi, her Müslüman erkek de herhangi Müslüman bir kadına denktir. Mal ve nesebteki farklılıkların herhangi bir değeri yoktur. Bir çöpçünün oğlu, emirü'l mü’mininin kızına denk olduğu gibi, berberin kızı da emirü'l mü’mininin oğluna denktir. Böylece Müslümanlar, birbirine denktirler. Cenabı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Allah katında en keremli olanınız Allah'dan en fazla korkanınızdır." Nebi (s.a.v.) halasının kızı ve aynı zamanda da Kureyş'in ileri gelenlerinden olan Zeyneb binti Cahşı azadlı kölesi Zeyd b. Harise ile evlendirmiştir. Abdullah b. Büreyde, babasından rivayet ettiğine göre: "Genç bir kız Rasulullah (s.a.v.)'e geldi ve şöyle dedi: Ya Rasulullah! Babam, kendi itibarını yükseltmek için, beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Bunun üzerine Allah Rasülü evlenme işini kıza bıraktı. Ardından kız şöyle dedi: Ben, babamın teklifini yerine getirdim. Fakat ben, (bu meselede) babaların kızlarını (zorlama) hakları olmadıklarını kadınlara öğretmek istedim." Bu hadis, kızının rızası olmadan babasının onu evlendirdiğini göstermektedir. Fakat kızın bu evliliğe rızası yoktur. Ancak kızın bu hoşnutsuzluğu evlendiği kimseyi kendisine denk görmemesinden kaynaklanmamaktaydı. Ebu Hatem El-Müzenni'den rivayet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Size, ahlak ve dininden hoşlandığınız biri gelirse onu evlendiriniz. Eğer evlendirmezseniz yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad olur. Dediler ki: Ey Allah'ın Rasulü, onun herhangi bir kusuru olsa da mı? denilince; Dini ve ahlakı sizi memnun eden birisi gelirse (kız isterse) onu nikahlayınız, sözünü üç kere tekrarladı." Tirmizi bu hadisi Ebu Hureyre'den şu lafızla rivayet etmektedir:
"Dini ve ahlakı sizi memnun eden birisi kız istemek üzere size gelirse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat olur." Aynı hadis bir başka yoldan da rivayet edilmiştir. Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre;
"Ebu Hind Rasulullah (s.a.v.)'in bıngıldak kısmından kan almıştı. Nebi (s.a.v.): Ey Beni Beyada, Ebu Hind'i evlendirin ve onunla evlenin, buyurdu." Hanzala b. Ebu Süfyan el-Cumeyhi annesinden şunu rivayet eder: Dedi ki: "Ben, Abdurrahman b. Avf'ın kız kardeşinin Bilal'e nikâhlı olduğunu gördüm."
İşte bütün bu deliller, eşler arasında denkliğin muteber ve değerli bir şey olmadığına açıkça delalet ederler. Herhangi bir kadın, herhangi bir erkeğin kocalığına razı olursa onunla, kendi rızasıyla evlenir. Aynı şekilde, herhangi bir erkek de bir kadını eş olarak seçer ve onun rızasıyla onunla evlenebilir, aralarında denkliğin bulunup bulunmamasına bakılmaz. Ancak İbni Ömer'in Nebi (s.a.v.)'den rivayet ettiği iddia edilen şu hadise gelince: "Arablar, birbirlerine denktirler. Kabile kabileye, oymak oymağa, adam adama. Ancak, dokumacı ve kan alıcılar müstesna" Bu hadis asılsız, yalan ve batıldır. İbni Ebi Hatim: Ben, bu hadisi babamdan sordum o, bunun münker olduğunu söyledi. İbni Abdil Berr: “Bu hadis; mevzu ve münkerdir” der. Bezzar'ın Muaz hadisinden tahriç ettiği: "Arabların bir kısmı bir kısmına denktir. Azatlı köleler de birbirine denktirler" hadisinin isnadı zayıftır. Berire'nin hadisine gelince; Nebi (s.a.v.)’in Berire'ye söylediği: "Sen azad edildiğin zaman, senin nikâhın da azad edilmiş olur. İstediğin seçeneği yap" mealindeki hadis denkliğe delalet etmez. Çünkü onun kocası köle idi. Bir köle ile evli bulunan cariye azat edilerek hürriyetine kavuştuğu zaman, köle olan kocasının zimmetinde kalmakla, köle ile olan nikâhını feshetmek arasında muhayyer bırakılır. Bu hadis de denkliğe delalet etmemektedir. Kasım'ın, Aişe'den rivayetine göre: "Berire'nin kocası bir köle idi. Berire, onun nikâhı altında idi; azad edilince Rasulullah (s.a.v.) ona: "Seçme hakkına sahipsin. İstersen bu kölenin nikâhı altında kalırsın, istersen ondan ayrılabilirsin." buyurmuştur. Müslim'deki rivayete göre; Urve'nin Aişe'den rivayet ettiği hadis ise şöyledir: "Berire azat edilmişti. Kocası ise halen köle idi. Allah Rasülü Berire'yi muhayyer bıraktı. Eğer kocası hür olmuş olsaydı onu, muhayyer bırakmazdı." "Ancak birbirine denk olanları evlendiriniz; o kadınları ancak velilerinin izinleriyle evlendiriniz" mealindeki hadis, aslı olmayan, zayıf bir sözden ibarettir.
Böylece, denkliğe delalet eden harhangi bir nassın söz konusu olmadığı meydana çıktığı gibi; denkliğin varlığını kabul edenlerin kullandıkları delillerin batıl olduğu veya bu hususa istidlal yönü bulunmadığı açıkça görülmektedir. Denkliği şart olarak kabul etmek, Rasulullah (s.a.v.)'in: “Takvanın dışında, Arabın aceme, herhangi bir üstünlüğü yoktur" mealindeki hadisiyle çatıştığı gibi, Kur'an'ın kat'i nassıyla da çatışmaktadır. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın katında en keremli olanınız takvaca en ileri olanlarınızdır."
Din ihtilafı ise denklikle ilgili bir konu değildir. Bu konu; Müslümanların, Müslüman olmayanlarla evlenip evlenmemeleri konusudur ki bu, başka bir konudur. Allah (c.c.), Müslüman bir erkeğin, ehli kitaptan bir Yahudi veya bir Hıristiyan ile evlenebileceğine cevaz vermiştir. Zira, Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Kitap verilenlerin yemekleri sizin için helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir. Mü’minlerden hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitap verilenlerin hür ve iffetli kadınları zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın ve mehirlerini verdiğiniz takdirde size helaldir." Kendilerine kitap verilen iffetli kadınların, ücretleri olan mehirlerinin verilmesi koşulu ile Müslümanlara helal olduğunu ayet açıkça ortaya koymaktadır. Ayet gereğince müslüman bir erkek, kitap ehli bir kadınla evlenebilir. Çünkü ayete göre kitap ehlinden iffetli kadınlarla evlenmek, Müslüman erkeklere helaldir. Müslüman bir kadının, ehli kitabtan bir erkekle evlenmesi ise şer'an haramdır; mutlak olarak caiz değildir. Böyle bir şey vuku bulursa, bu nikâh batıl olduğu için gerçekleşmiş olmaz. Müslüman bir kadının ehli kitaptan bir erkekle evlenmesinin haram olduğu Kur'an'ın sarahatı ile sabittir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Mü’min kadınlar size muhacir olarak gelirlerse, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onları mü’mine olarak görürseniz, onları kafirlerle geri döndürmeyin. Onlar, kafirlere helal olmadığı gibi, onlar da o kadınlara helal olmazlar." Bu ayet yalnızca tek bir manayı ihtiva eder, bu da; Müslüman kadının kafire helal olmadığı ve kafirlerin de Müslüman kadınlara helal olmadıklarıdır. Kocanın kafir oluşu, kafir koca ile Müslüman kadın arasında nikâhın tahakkuk etmeyeceğini sonuçlandırır. Zira bu husus, ayetteki şu ifade ile açıkça vurgulanmaktadır:
"Eğer onların mü’min olduklarını bilirseniz, tekrar o kadınları kafirlere geri göndermeyin. O kadınlar onlara helal olmadığı gibi, o erkekler de o kadınlara helal olmaz." Hükmün; müşrik olsun, ehli kitaptan olsun tüm kafirleri kapsamına alması için ayette Allah (c.c.) müşrik kelimesi yerine "kafirler" tabirini kullanmıştır. Kitap ehlinden Hıristiyan ve Yahudilerin kafir oldukları ise Kur'an'ın kati nassıyla sabittir. Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"Ne ehli kitabtan olan kafirler ve ne de müşrikler, Rabbinizden size bir hayırın indirilmesini istemezler." Bu ayette geçen kelimesi tabîz için değil, beyan içindir. Yine Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ı ve peygamberini inkar ederek kafir olan, iman etme hususunda Allah ile peygamberi arasında fark gözetip; bir kısmına inanır bir kısmını inkar ederiz diyarek küfürle iman arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere ağır bir azap hazırlamışızdır." Kitap ehli, Muhammed (s.a.v.)'in risaletine inanmadıkları için kafirdirler. Cenab-ı Allah (c.c.) bu hususta muhtelif ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
"Allah, Meryem oğlu Mesih'dir diyenler kafir olmuşlardır."
"Şüphesiz, Allah üçün üçüncüsüdür diyenler kafir olmuşlardır."
"Kitap ehlinden kafir olanlarla müşrikler." Buradaki edatı tabîz için değil, beyan içindir.
"Şüphesiz ehli kitabtan kafir olanlar ile müşrikler." Yine burada ki edatı da tabîz değil beyan içindir.
"O'dur ehli kitaptan küfretmiş olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkarmış olan..."
"Münafıklık etmiş olanlara bakmadın mı ki, ehl-i kitap'tan küfretmiş olan kardeşlerine..." Bu ayetler; kitap ehlinin kafir olduklarını ve "küffar" kelimesinin onları da kapsamına aldığını gösteren Kur'an'ın sarih ifadeleridir. Mümtehine suresinde yer alan aşağıdaki ayet bu ayetlerle birlikte ele alındığı zaman; müslüman bir kadının ehli kitaptan bir adam ile evlenmesinin mutlak surette caiz olmadığı hususunda açık ve net bir anlam taşıdığı ortaya çıkar. Çünkü ehl-i kitap, yukarıdaki ayetler gereğince kesinlikle kafirler grubuna giren insanlardandır.
"Eğer onların mü’min kadınlar olduklarını öğrenirseniz; artık onları kafirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helal değildir, onlar da bunlara helal değildir..."
Müşrikler ise ehl-i kitab'tan başka bir sınıftır. Mecusiler, yıldızlara tapanlar, Budistler, putperestler ve benzeri kimselerdir. Bunlarla evlenmek mutlak olarak caiz olmaz. Müslüman bir erkeğin müşrik bir kadınla evlenmesi kesinlikle caiz değildir. Aynı şekilde müslüman bir kadının müşrik bir erkekle evlenmesi de kesinlikle caiz değildir. Bu husus, Kur'an'ın kat'î nassıyla sarahatan açıklanmıştır:
"İman edinceye kadar müşrike kadınlarla evlenmeyin; hoşunuza gitse de, müşrike bir kadından, mü'mine bir kadın kesinlikle daha hayırlıdır. İman etmedikçe müşrik bir erkekle kesinlikle evlenmeyin. Hoşunuza gitse de, müşrik bir erkekten, mü'min bir köle daha hayırlıdır..." Bu ayet, müşrike olan bir kadının Müslüman erkek ile, müşrik olan bir erkeğin de Müslüman olan bir kadın ile evlenmesinin haram olduğunu ifade eder. Şayet bu nevi bir nikâh vuku bulursa batıl olduğu için gerçekleşmiş olmaz. Hasan b. Muhammed'den: Dedi ki: "Rasulullah (s.a.v.) Hecr Mecusilerine yazdığı bir mektupta, onları İslâm'a davet ederek şöyle diyordu: “Kim Müslüman olursa, onun Müslümanlığı kabul edilir. Kim kabul etmezse ona cizye vergisi vurulur, kestiği yenilmez ve hiçbir (müslüman) kadın onunla evlenemez."