1909 yılında Fransız bir ailenin çocuğu olarak doğan Eva de Vitray-Meyerovitch Katolik ve aristokrat olarak yetiştirilir.
Latince-Grekçe bölümünü bitirerek liseden mezun olur. Ardından hukuk tahsilini tamamlar ve felsefe doktorası yapar.
Bu yılları hep kilisede ve rahibelerin içinde geçer.
Kafasını meşgul eden onca soruya alabildiği tek cevap, çoğu kez "Tanrı'ya dua et de sorularını gidersin" şeklinde olunca,
artık gönlüde rahatsız olmaya başlar.
Felsefe doktorasıyla da aklı iyice karışan Eva Hanım konsillerin aldığı kararlara uymak zorunda olmasından
duyduğu büyük bir rahatsızlıkla artık bir arayışa girmeye karar verir.
Hıristiyanlığın onu bir çıkmaza sürüklediğini ve bu çıkmazların onu arayışa ittiğini düşünür.
Sonunda Eva Hanım, Hıristiyanlığın İslam'dan üstün bir din olmadığına karar verir.
Günün birinde eski bir dostunun hediyesi bu fırtınalı gönlü sükuna erdirir.
Bu hediye Doktor Muhammed İkbal'in "İslam'ın Yeniden İnşası" isimli eseridir.
Sanki bir anda tüm sorularına yanıt bulduğu hissine kapılan Eva Hanım,bahsi geçen kitapta adı ve şiirleri sık sık geçen Mevlana'dan çok etkilenir.
Artık Eva Hanım'ın ruhu sükuna ermiş ve Müslüman olmuştur.
Canından çok sevdiği Mevlana’sını ise şeyhi ve yol göstericisi olarak görmektedir.
Türkiye'yi ve insanımızı çok sevdi.
Prof. Dr. Eva di Vitrey Meyeroviç (Eva de Vitray-Meyerovitch), Müslüman olduktan sonraki adıyla Havva Hanımefendi,
24 Temmuz 1999'da rahmet-i Rahmân'a kavuştu.
Mevlâna ile İkbal'in hemen hemen bütün eserlerini Fransızca'ya çevirdi.
Gerek bu önemli tercümeleri, gerekse yaptığı salon ve radyo konuşmalarıyla çok sayıda
Fransız aydının İslâm'a ısınmasına ve pek çok kişinin de Müslüman olmasına vesile oldu.
Bir Fransız olması ve bir bayan olması sebebiyle bir sürü engel yaşayarak gidebildiği hac farizasından şöyle bahseder:
“ben hacda olağanüstü bir birlik ve bütünlük duygusuna erdim.
Kocaman bir vücudun bir hücresi olma, kovandaki arı olma, damarlarda dolaşan kan içinde al veya akyuvar olma duygusuna kavuştum.
Ne de olsa şaşırtıcı bir bilinçlenmedir hac…Aynı istikamete yönelmiş,
aynı şekilde dua eden milyonlarca erkek ve kadını birleştiren büyük bir kardeşlik kanaati uyanır sizde.
Ramazan ayında oruç tutulurken duyulan hissi andırıyor biraz, fakat daha da yoğunluklu olarak…
İslam’ın içinde olmak , Müslüman olmak budur zaten, yani insanın maddi ve manevi bir cemaate ait olduğunu hissetmesidir”
Latince-Grekçe bölümünü bitirerek liseden mezun olur. Ardından hukuk tahsilini tamamlar ve felsefe doktorası yapar.
Bu yılları hep kilisede ve rahibelerin içinde geçer.
Kafasını meşgul eden onca soruya alabildiği tek cevap, çoğu kez "Tanrı'ya dua et de sorularını gidersin" şeklinde olunca,
artık gönlüde rahatsız olmaya başlar.
Felsefe doktorasıyla da aklı iyice karışan Eva Hanım konsillerin aldığı kararlara uymak zorunda olmasından
duyduğu büyük bir rahatsızlıkla artık bir arayışa girmeye karar verir.
Hıristiyanlığın onu bir çıkmaza sürüklediğini ve bu çıkmazların onu arayışa ittiğini düşünür.
Sonunda Eva Hanım, Hıristiyanlığın İslam'dan üstün bir din olmadığına karar verir.
Günün birinde eski bir dostunun hediyesi bu fırtınalı gönlü sükuna erdirir.
Bu hediye Doktor Muhammed İkbal'in "İslam'ın Yeniden İnşası" isimli eseridir.
Sanki bir anda tüm sorularına yanıt bulduğu hissine kapılan Eva Hanım,bahsi geçen kitapta adı ve şiirleri sık sık geçen Mevlana'dan çok etkilenir.
Artık Eva Hanım'ın ruhu sükuna ermiş ve Müslüman olmuştur.
Canından çok sevdiği Mevlana’sını ise şeyhi ve yol göstericisi olarak görmektedir.
Türkiye'yi ve insanımızı çok sevdi.
Prof. Dr. Eva di Vitrey Meyeroviç (Eva de Vitray-Meyerovitch), Müslüman olduktan sonraki adıyla Havva Hanımefendi,
24 Temmuz 1999'da rahmet-i Rahmân'a kavuştu.
Mevlâna ile İkbal'in hemen hemen bütün eserlerini Fransızca'ya çevirdi.
Gerek bu önemli tercümeleri, gerekse yaptığı salon ve radyo konuşmalarıyla çok sayıda
Fransız aydının İslâm'a ısınmasına ve pek çok kişinin de Müslüman olmasına vesile oldu.
Bir Fransız olması ve bir bayan olması sebebiyle bir sürü engel yaşayarak gidebildiği hac farizasından şöyle bahseder:
“ben hacda olağanüstü bir birlik ve bütünlük duygusuna erdim.
Kocaman bir vücudun bir hücresi olma, kovandaki arı olma, damarlarda dolaşan kan içinde al veya akyuvar olma duygusuna kavuştum.
Ne de olsa şaşırtıcı bir bilinçlenmedir hac…Aynı istikamete yönelmiş,
aynı şekilde dua eden milyonlarca erkek ve kadını birleştiren büyük bir kardeşlik kanaati uyanır sizde.
Ramazan ayında oruç tutulurken duyulan hissi andırıyor biraz, fakat daha da yoğunluklu olarak…
İslam’ın içinde olmak , Müslüman olmak budur zaten, yani insanın maddi ve manevi bir cemaate ait olduğunu hissetmesidir”