11-26-2005
Erkeğin kadına karşı vazifelerini İslam kitabları uzun uzun yazmaktadır. Biz, buraya uygun, kısa ve faideli olduğunu görerek, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin
(ölümü: 1195: Siirt, Tillo), Marifetname kitabında olanı aynen aşağıda bildiriyoruz:
Ey aziz! Erkeğin hanımıyla görüşmesinde, otuz şeyi yapması lazımdır:
1- Ona karşı her zaman, güzel huylu olmalıdır.
2- Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalıdır.
3- Eve gelince hanıma selam vermeli (yani selamün aleyküm demeli) ve nasılsın? diye hatırını sormalıdır.
4- Onu tenhada neşeli görünce, saçlarını tutup okşamalı, gülerek bus etmeli ve sarılmalıdır.
5- Tenhada üzüntülü görünce, onu çok sevdiğini, acıdığını söyleyip, halini sormalı, tatlı şeyler söylemelidir.
6- Yapamayacağı şeyleri bile, söz vererek gönlünü almalıdır. Çünkü o, evinde kapalı, başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış olan dostu, dert
ortağı, ekmek vericisi, kendini neş'elendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve ihtiyaçlarını gidericisidir.
7- Çocukları terbiyede; ona yardım etmelidir. Çünkü, bebek, anasına gece-gündüz ağlayıp, hiç rahat vermez. Onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O halde,
ona imdat edene, Allahü teâlâ yardım eder.
8- Hanımına, memlekette adet olan elbisenin, çamaşırın en kıymetlisini giydermelidir. Ev içinde, her istediği güzel şeyleri giydirmelidir. Sokağa çıkarken,
bunları da örtmeli, yabancıya göstermemelidir.
9- İyi şeyler yedirmelidir. Zengin ise, helal olan herşeyi almalıdır. Ona geniş, kullanışlı, sıhhi ve İslam hanımına yakışan elbise ve nefis ta'am te'min
etmeyi, kendine borç bilmelidir.
Nafakasını sıkmamalı, israf da etmemelidir. Ailenin nafakasına verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi
ve sellem" buyurdu ki: “Gaza için sarfedilen, köle azad etmek için, fakire sadaka vermek için ve evindekilerin nafakası için sarfedilen altınların en üstünü
ve sevabı çok olanı, evin nafakasına verilen altının sevabıdır.”
Hiç olmazsa haftada bir kere tatlı yedirmelidir. Yemeği yalnız yememelidir, çoluk - çocukla yemek sevabtır. En mühim şey, nafakayı, helalden kazanıp, helalden
yedirmektir.
10- Hanımını hiç dövmemelidr. Dünya işlerindeki kusuru için, acı, sert söylememelidir. Kadınların kalbleri ince, nazik ve akılları farklı olduğundan, birbirlerine
haset edenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kızkardeş ve başka kadınların, hanımını çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle
şeyler söylemesine fırsat vermemelidir. Böyle sözlere uyarak, hanımsini incitmekten çok çekinmelidir.
Anası, kızkardeşleri için hanımının söylediklerine karşı da uynık olmalı. Anaya eziyyet olunmasına hiçbir suretle göz yummamalıdır. Anasına, kendisi, hanımı
ve çocukları, herhalükârda saygı göstermelidir. Ana-babaya, kayınvalide ve kayınpedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazife olmalıdır. Büyüklerin rızasını,
duasını almağa çalışmalı, hayır dualarını büyük kazanç bilmelidir.
11- Allahü teâlâ'nın emirlerini yapmak hususunda olan kusuru için, bir günden çok dargın durmamalıdır.
12- Hanımının huysuzluklarını, yumuşak karşılamalıdır. Çünkü, kadınlar, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Akılları ve dinleri erkeklerden azdır. Erkeğe
emanet olunmuşlardır. Gülerek tatlılıkla geçinmek için alınmışlardır.
13- Hanımının ahlakında bir değişiklik görürse, kabahati kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, diye düşünmelidir. Evliyadan birinin hanımı,
huysuz idi. Buna hep sabreder, soranlara derdi ki, eğer onu başarsam, ona sabredemiyen biri alır da, ikisinin birden felakete düşmelerinden korkarım. Büyükler
buyurmuş ki, bir kimse ailesinin huysuzluğuna sabrederse, altı şey ziyandan kurtulur: Çocuk dayaktan, tabak-bardak kırılmaktan, ahırdakiler dövülmekten,
kedi sövülmekten, misafir gücendirilmekten, elbise yırtılmaktan kurtulur.
14- Hanımı kızınca, susmalıdır. Böylece kadın, pişman olup, özür dilemeğe başlar. Çünkü, o zayıftır. Susunca mağlup olur.
15- Hanımının iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâ'ya şükür etmelidir. Çünkü uygun bir kadın büyük ni'mettir.
16- Hanımı ile öyle olmalıdır ki, kocam beni herkesten çok seviyor, bilsin!
17- Bakkal, kasap, çarşı, pazar işlerini asla ona bırakmamalı. Evin idaresinde, onun fikrini sormalı. Dışarıdaki büyük işleri söyleyerek, onu üzmemelidir.
18- Hanımının cahilce hareketleri için, daima uyanık bulunmalıdır. Çünkü Âdem babamız, ehli olan Havva anamızın daveti üzerine, yanlış iş işledi. Evde
hakim, amir, erkek olmalıdır. Kadın değil.
19- Hanımının, günah olmayan kusurlarını görmezlikten gelmelidir. Günah iş ve sözden vazgeçmesini ve namaza, oruca ve gusül abdesti almağa devam etmesini
tatlı ve yumuşak sözlerle nasihat etmelidir. Kıymetli elbise ve ziynet eşyası alacağını va'dederek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemelidir.
20- Hanımının ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemelidir.
21- Hanımına latife, şaka yapmalı ve kadının seviyesine inip onu hoşnud etmelidir. Nitekim, Allahü teâlâ'nın sevgilisi "sallallahü aleyhi ve sellem", ezvac-ı
mutahharasına karşı, insanların en zarifi idi. Hatta bir kerre Âişe radiyallahü anha ile yarış etti. Âişe validemiz geçti. Bir daha yarış ettiklerinde,
Server-i alem (sallallahu aleyhi ve sellem) geçti. Müslümanın ehli ile oynaması, boş ve günah değildir, sevaptır.
22- Hanımını cadde üstünde, parklara, oyun yerlerine, spor sahalarına, mekteplere karşı olan evlerde oturtmamak, yabancı erkekleri görmesine, onlarla konuşmasına
sebep olmamaktır. Müslümanlar, ailesini, iyi havalarda, çayırlara, su kenarlarına, haram bulunmayan, kalabalık olmayan yerlere götürerek gezdirmeli, hava
aldırmalıdır. Tatil günlerinde, kalabalık zamanlarda gezdirmemelidir.
23- Hanımını tahsile, vazifeye, fitneye sebep olan yerlere göndermemektir.
24- Hanımına Kur'an-ı kerim okumasını, farzlardan, haramlardan ona lazım olanları, öğretmelidir.
25- Cinsi münasebette, hanımı rahatlanmayınca feragat etmemelidir. Dört geceden fazla ara vermemelidir.. Hayız halinde, yani adet zamanında, ona takarrüp,
yaklaşmak haramdır. Büyük günahtır. Âdet (regle) on günden sonra kesilirse, gusül etmese bile, münasebet caiz olur. On günden önce, adet tamam olunca kesilirse,
gusül ettikten veya bir namaz vakti geçtikten sonra caiz olur. On günden ve adetten önce kesilirse, gusül etse dahi adeti olan günler tamam oluncaya kadar,
ailesi ile münasebet caiz olmaz. Fakat, bu zaman içinde namaz kılması ve oruç tutması lazımdır.
26- Hanım, yalnız evde, kocasına karşı süslenip, başka kimselere süslenmemelidir.
27- Hanımından izinsiz sefere, hatta nafile hacca gitmemelidir. Sefer, insanın adi yürüyüşü ile üç gün, üç gecelik yani 104 km.lik yoldur.
28- Hanımı namaz kılıyor ve erkeğine itaat ediyorsa, ondan başka evlenmemelidir. Zira hanımları arasında adalet ve eşitlik yapmıyanlar Cehenneme gideceklerdir.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "İki hanımı olup da, ikisine eşit bakmayan kimse, kıyamet günü, mahşer meydanına yarısı eğrilmiş
olarak gelecektir."
29- Hanıma, gamını, kederini, düşmanlarını, borçlarını söylememelidir.
30- Ona, yanında ve yanında olmadığı zamanlarda, hep hayır dua etmeli, fena dua etmemelidir. Çünkü, gece-gündüz onun için çalışmaktadır. Onun ekmekçisi,
aşçısı, terzizi ve hamamcısı ve malının bekçisi ve yoldaşı ve munisi ve yarı ve nigarıdır. (Ma'rifetnamenin yazısı burada tamam oldu.)
İmam-ı Gazali buyuruyor ki, "Erkeğin vazifelerinden onikincisi, hanımını boşamamasıdır. Zira Allahü teâlâ, bütün mübahlar [yani izin verdiği şeyler] içinde
yalnız, talak vermeyi [yani boşanmayı] sevmez, zaruret olmadıkça, birini incitmek caiz değildir."
Dinini bilen ve seven erkekler, her hareketinde dine uyarak, hem kendilerine, hem de aile ve akrabasına ve bütün mahluklara hayırlı ve faideli olur. Bunun
için, kızını seven ve onun dünyada ve ahirette mes'ud olmasını isteyen, kızını Müslüman ve salih kimselere vermelidir. Mal ve apartman ve mevki sahibi
değil, din ve ahlak sahibi damat aramalıdır. Peygamberimiz buyurdu ki, "Bir kimse, kızını fasıka verirse, Allahü teâlâ'nın emanetine hiyanet etmiş olur.
emanete hiyanet edenlerin gideceği yer, Cehennem'dir." Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kızını fasıka veren kimse, mel'undur."
Fasık, kendini ve ailesini haramlara, günahlara sokan kimsedir.
asafibniberhiya
12-09-2005, 07:02 PM
Hiç Böyle Evlenme Olayı Duydunuz mu?
Yüzü simsiyahtı. Ama kendisi boyamamıştı ki! Kaldı ki, kalbi bembeyazdı. Buna rağmen onu basite alanlar vardı. Dedi ki:-- Ya Resûlallah, yüzümün siyahlığı
cennete girmeme mani midir?-- Asla!-- O halde beni niçin insanlar hor görüyorlar, kimse bana niçin kızını vermiyor?-- Amir bin Veheb'in evine git ve ''Resûlullah
selamı var, kerimeni bana nikahlamanı emretti'' de.Siyah yüzlü genç hemen adrestedir. Kızın yanında babaya selamı aynen tebliğ eder ve teklifi de açıkça
anlatır.Baba kızgın, hemen reddeder. Ancak, teklifi dinleyen kızcağız babasını ikaz eder:– Babacığım, vahiy gelir de sonra seni mahcup eder. Ne biliyorsun
bu olayı Rabbimin emretmediğini? Efendimiz (sav)'in o emri tebliğ buyurmadığını? Hemen git, Resûlullah'tan özür dile ve beni o gence nikâhla. Resûlullah’ın
uygun bulduğunu ben de uygun bulurum.Kızının ikazıyla mescide koşan baba özür diler:– Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum. Demek ki doğruymuş.
Kızımı verdim. Şu anda nikahlısıdır.Efendimizin gence emri:-- Git, evini hazırla, aile oturacak şekilde döşe.-- Benim ev döşeyecek tek dirhemim bile yok!..--
Öyle ise Ali'ye, Osman'a, Abdurrahman bin Avf'a git. Onlar sana ikişer yüz dirhem versinler.Uçarcasına gider. Onların her biri, emredilenden fazla yardımda
bulunurlar ve sıra çarşının yolunu tutmaya gelmiştir. Bir ev hazırlamak için gerekli para elde mevcut. Hele zevcesi, ümidinin de üstünde bir azizedir âdeta...Çarşı
yolunda hızla giderken kulağına bir ses gelir. Önce anlayamaz, duraklar ve nefesi kesilircesine dinler. Evet, evet yanlış anlamamıştır, doğrudur. Ses herkese
ilan etmektedir:-- Ey kendini Allah'a asker bilen Müslümanlar!Derhal atınıza binin, cihada yönelin. Ordu mescidin dışında beklemektedir. Siz böyle gün için
varsınız dünyada! Düşman ani baskın yapacak!Şimdi ne olacak?.. Cihada mı gitsin, evlenmeye mi?.. Yönünü hemen değiştirir, demirciler çarşısına gider. İlk
işi bir kılıç, sonra bir zırh, daha sonra da bir at almak olur. Elindeki paranın hepsini de harcamıştır. Ama cihad için lazım olan silahını da tamamlamıştır...Sıçradığı
atının üzerinde kuş gibi uçar, bekleyen orduya toz duman içinde karışır.-- Bu genç, herhalde Bahreyn’den gelen biridir, derler. Ancak onun siyahlığını fark
eden Resûlullah Aleyhisselam:-- Sen Saad mısın? buyurur.-- Evet, deyince de dua eder:-- Ceddine saadetler!..Kumlu çöllerden geçilir, tozlu yollardan gidilir
ve nihayet düşmanla müthiş bir savaş başlar... Herkes cesaretle ileri atılır. Ama içlerinden biri herkesten de cesaretle atılır; saldırdığı tarafın adamlarını
sağa sola püskürtür. Neden sonra meydan sakinleşir, düşman kaçmış, müşrikler yok olmuşlardır. Şehitler tespit edilirken, bir ses:-- Allahü Ekber! Evlenmek
üzere olan Saad da şehit!Efendimiz onun cesedi başına gelir, mahzun şekilde bakar:– Seni Havz-ı Kevserimin başında bekleyeceğim!Bir hayret nidası daha:--
Allahü Ekber!Sonra döner, oradakilere hitap eder: -- Kılıcını, mızrağını ve atını alın, kendisini gönüllü olarak isteyen kızcağıza verin. Babasına da deyin
ki:-- Kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence Allahü Teâla cennet hurilerini lâyık gördü!Ve hayret nidaları birbirini takip eder:-- Allahü Ekber!
Allahü Ekber!..
Erkeğin kadına karşı vazifelerini İslam kitabları uzun uzun yazmaktadır. Biz, buraya uygun, kısa ve faideli olduğunu görerek, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin
(ölümü: 1195: Siirt, Tillo), Marifetname kitabında olanı aynen aşağıda bildiriyoruz:
Ey aziz! Erkeğin hanımıyla görüşmesinde, otuz şeyi yapması lazımdır:
1- Ona karşı her zaman, güzel huylu olmalıdır.
2- Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalıdır.
3- Eve gelince hanıma selam vermeli (yani selamün aleyküm demeli) ve nasılsın? diye hatırını sormalıdır.
4- Onu tenhada neşeli görünce, saçlarını tutup okşamalı, gülerek bus etmeli ve sarılmalıdır.
5- Tenhada üzüntülü görünce, onu çok sevdiğini, acıdığını söyleyip, halini sormalı, tatlı şeyler söylemelidir.
6- Yapamayacağı şeyleri bile, söz vererek gönlünü almalıdır. Çünkü o, evinde kapalı, başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış olan dostu, dert
ortağı, ekmek vericisi, kendini neş'elendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve ihtiyaçlarını gidericisidir.
7- Çocukları terbiyede; ona yardım etmelidir. Çünkü, bebek, anasına gece-gündüz ağlayıp, hiç rahat vermez. Onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O halde,
ona imdat edene, Allahü teâlâ yardım eder.
8- Hanımına, memlekette adet olan elbisenin, çamaşırın en kıymetlisini giydermelidir. Ev içinde, her istediği güzel şeyleri giydirmelidir. Sokağa çıkarken,
bunları da örtmeli, yabancıya göstermemelidir.
9- İyi şeyler yedirmelidir. Zengin ise, helal olan herşeyi almalıdır. Ona geniş, kullanışlı, sıhhi ve İslam hanımına yakışan elbise ve nefis ta'am te'min
etmeyi, kendine borç bilmelidir.
Nafakasını sıkmamalı, israf da etmemelidir. Ailenin nafakasına verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi
ve sellem" buyurdu ki: “Gaza için sarfedilen, köle azad etmek için, fakire sadaka vermek için ve evindekilerin nafakası için sarfedilen altınların en üstünü
ve sevabı çok olanı, evin nafakasına verilen altının sevabıdır.”
Hiç olmazsa haftada bir kere tatlı yedirmelidir. Yemeği yalnız yememelidir, çoluk - çocukla yemek sevabtır. En mühim şey, nafakayı, helalden kazanıp, helalden
yedirmektir.
10- Hanımını hiç dövmemelidr. Dünya işlerindeki kusuru için, acı, sert söylememelidir. Kadınların kalbleri ince, nazik ve akılları farklı olduğundan, birbirlerine
haset edenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kızkardeş ve başka kadınların, hanımını çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle
şeyler söylemesine fırsat vermemelidir. Böyle sözlere uyarak, hanımsini incitmekten çok çekinmelidir.
Anası, kızkardeşleri için hanımının söylediklerine karşı da uynık olmalı. Anaya eziyyet olunmasına hiçbir suretle göz yummamalıdır. Anasına, kendisi, hanımı
ve çocukları, herhalükârda saygı göstermelidir. Ana-babaya, kayınvalide ve kayınpedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazife olmalıdır. Büyüklerin rızasını,
duasını almağa çalışmalı, hayır dualarını büyük kazanç bilmelidir.
11- Allahü teâlâ'nın emirlerini yapmak hususunda olan kusuru için, bir günden çok dargın durmamalıdır.
12- Hanımının huysuzluklarını, yumuşak karşılamalıdır. Çünkü, kadınlar, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Akılları ve dinleri erkeklerden azdır. Erkeğe
emanet olunmuşlardır. Gülerek tatlılıkla geçinmek için alınmışlardır.
13- Hanımının ahlakında bir değişiklik görürse, kabahati kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, diye düşünmelidir. Evliyadan birinin hanımı,
huysuz idi. Buna hep sabreder, soranlara derdi ki, eğer onu başarsam, ona sabredemiyen biri alır da, ikisinin birden felakete düşmelerinden korkarım. Büyükler
buyurmuş ki, bir kimse ailesinin huysuzluğuna sabrederse, altı şey ziyandan kurtulur: Çocuk dayaktan, tabak-bardak kırılmaktan, ahırdakiler dövülmekten,
kedi sövülmekten, misafir gücendirilmekten, elbise yırtılmaktan kurtulur.
14- Hanımı kızınca, susmalıdır. Böylece kadın, pişman olup, özür dilemeğe başlar. Çünkü, o zayıftır. Susunca mağlup olur.
15- Hanımının iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâ'ya şükür etmelidir. Çünkü uygun bir kadın büyük ni'mettir.
16- Hanımı ile öyle olmalıdır ki, kocam beni herkesten çok seviyor, bilsin!
17- Bakkal, kasap, çarşı, pazar işlerini asla ona bırakmamalı. Evin idaresinde, onun fikrini sormalı. Dışarıdaki büyük işleri söyleyerek, onu üzmemelidir.
18- Hanımının cahilce hareketleri için, daima uyanık bulunmalıdır. Çünkü Âdem babamız, ehli olan Havva anamızın daveti üzerine, yanlış iş işledi. Evde
hakim, amir, erkek olmalıdır. Kadın değil.
19- Hanımının, günah olmayan kusurlarını görmezlikten gelmelidir. Günah iş ve sözden vazgeçmesini ve namaza, oruca ve gusül abdesti almağa devam etmesini
tatlı ve yumuşak sözlerle nasihat etmelidir. Kıymetli elbise ve ziynet eşyası alacağını va'dederek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemelidir.
20- Hanımının ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemelidir.
21- Hanımına latife, şaka yapmalı ve kadının seviyesine inip onu hoşnud etmelidir. Nitekim, Allahü teâlâ'nın sevgilisi "sallallahü aleyhi ve sellem", ezvac-ı
mutahharasına karşı, insanların en zarifi idi. Hatta bir kerre Âişe radiyallahü anha ile yarış etti. Âişe validemiz geçti. Bir daha yarış ettiklerinde,
Server-i alem (sallallahu aleyhi ve sellem) geçti. Müslümanın ehli ile oynaması, boş ve günah değildir, sevaptır.
22- Hanımını cadde üstünde, parklara, oyun yerlerine, spor sahalarına, mekteplere karşı olan evlerde oturtmamak, yabancı erkekleri görmesine, onlarla konuşmasına
sebep olmamaktır. Müslümanlar, ailesini, iyi havalarda, çayırlara, su kenarlarına, haram bulunmayan, kalabalık olmayan yerlere götürerek gezdirmeli, hava
aldırmalıdır. Tatil günlerinde, kalabalık zamanlarda gezdirmemelidir.
23- Hanımını tahsile, vazifeye, fitneye sebep olan yerlere göndermemektir.
24- Hanımına Kur'an-ı kerim okumasını, farzlardan, haramlardan ona lazım olanları, öğretmelidir.
25- Cinsi münasebette, hanımı rahatlanmayınca feragat etmemelidir. Dört geceden fazla ara vermemelidir.. Hayız halinde, yani adet zamanında, ona takarrüp,
yaklaşmak haramdır. Büyük günahtır. Âdet (regle) on günden sonra kesilirse, gusül etmese bile, münasebet caiz olur. On günden önce, adet tamam olunca kesilirse,
gusül ettikten veya bir namaz vakti geçtikten sonra caiz olur. On günden ve adetten önce kesilirse, gusül etse dahi adeti olan günler tamam oluncaya kadar,
ailesi ile münasebet caiz olmaz. Fakat, bu zaman içinde namaz kılması ve oruç tutması lazımdır.
26- Hanım, yalnız evde, kocasına karşı süslenip, başka kimselere süslenmemelidir.
27- Hanımından izinsiz sefere, hatta nafile hacca gitmemelidir. Sefer, insanın adi yürüyüşü ile üç gün, üç gecelik yani 104 km.lik yoldur.
28- Hanımı namaz kılıyor ve erkeğine itaat ediyorsa, ondan başka evlenmemelidir. Zira hanımları arasında adalet ve eşitlik yapmıyanlar Cehenneme gideceklerdir.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "İki hanımı olup da, ikisine eşit bakmayan kimse, kıyamet günü, mahşer meydanına yarısı eğrilmiş
olarak gelecektir."
29- Hanıma, gamını, kederini, düşmanlarını, borçlarını söylememelidir.
30- Ona, yanında ve yanında olmadığı zamanlarda, hep hayır dua etmeli, fena dua etmemelidir. Çünkü, gece-gündüz onun için çalışmaktadır. Onun ekmekçisi,
aşçısı, terzizi ve hamamcısı ve malının bekçisi ve yoldaşı ve munisi ve yarı ve nigarıdır. (Ma'rifetnamenin yazısı burada tamam oldu.)
İmam-ı Gazali buyuruyor ki, "Erkeğin vazifelerinden onikincisi, hanımını boşamamasıdır. Zira Allahü teâlâ, bütün mübahlar [yani izin verdiği şeyler] içinde
yalnız, talak vermeyi [yani boşanmayı] sevmez, zaruret olmadıkça, birini incitmek caiz değildir."
Dinini bilen ve seven erkekler, her hareketinde dine uyarak, hem kendilerine, hem de aile ve akrabasına ve bütün mahluklara hayırlı ve faideli olur. Bunun
için, kızını seven ve onun dünyada ve ahirette mes'ud olmasını isteyen, kızını Müslüman ve salih kimselere vermelidir. Mal ve apartman ve mevki sahibi
değil, din ve ahlak sahibi damat aramalıdır. Peygamberimiz buyurdu ki, "Bir kimse, kızını fasıka verirse, Allahü teâlâ'nın emanetine hiyanet etmiş olur.
emanete hiyanet edenlerin gideceği yer, Cehennem'dir." Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kızını fasıka veren kimse, mel'undur."
Fasık, kendini ve ailesini haramlara, günahlara sokan kimsedir.
asafibniberhiya
12-09-2005, 07:02 PM
Hiç Böyle Evlenme Olayı Duydunuz mu?
Yüzü simsiyahtı. Ama kendisi boyamamıştı ki! Kaldı ki, kalbi bembeyazdı. Buna rağmen onu basite alanlar vardı. Dedi ki:-- Ya Resûlallah, yüzümün siyahlığı
cennete girmeme mani midir?-- Asla!-- O halde beni niçin insanlar hor görüyorlar, kimse bana niçin kızını vermiyor?-- Amir bin Veheb'in evine git ve ''Resûlullah
selamı var, kerimeni bana nikahlamanı emretti'' de.Siyah yüzlü genç hemen adrestedir. Kızın yanında babaya selamı aynen tebliğ eder ve teklifi de açıkça
anlatır.Baba kızgın, hemen reddeder. Ancak, teklifi dinleyen kızcağız babasını ikaz eder:– Babacığım, vahiy gelir de sonra seni mahcup eder. Ne biliyorsun
bu olayı Rabbimin emretmediğini? Efendimiz (sav)'in o emri tebliğ buyurmadığını? Hemen git, Resûlullah'tan özür dile ve beni o gence nikâhla. Resûlullah’ın
uygun bulduğunu ben de uygun bulurum.Kızının ikazıyla mescide koşan baba özür diler:– Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum. Demek ki doğruymuş.
Kızımı verdim. Şu anda nikahlısıdır.Efendimizin gence emri:-- Git, evini hazırla, aile oturacak şekilde döşe.-- Benim ev döşeyecek tek dirhemim bile yok!..--
Öyle ise Ali'ye, Osman'a, Abdurrahman bin Avf'a git. Onlar sana ikişer yüz dirhem versinler.Uçarcasına gider. Onların her biri, emredilenden fazla yardımda
bulunurlar ve sıra çarşının yolunu tutmaya gelmiştir. Bir ev hazırlamak için gerekli para elde mevcut. Hele zevcesi, ümidinin de üstünde bir azizedir âdeta...Çarşı
yolunda hızla giderken kulağına bir ses gelir. Önce anlayamaz, duraklar ve nefesi kesilircesine dinler. Evet, evet yanlış anlamamıştır, doğrudur. Ses herkese
ilan etmektedir:-- Ey kendini Allah'a asker bilen Müslümanlar!Derhal atınıza binin, cihada yönelin. Ordu mescidin dışında beklemektedir. Siz böyle gün için
varsınız dünyada! Düşman ani baskın yapacak!Şimdi ne olacak?.. Cihada mı gitsin, evlenmeye mi?.. Yönünü hemen değiştirir, demirciler çarşısına gider. İlk
işi bir kılıç, sonra bir zırh, daha sonra da bir at almak olur. Elindeki paranın hepsini de harcamıştır. Ama cihad için lazım olan silahını da tamamlamıştır...Sıçradığı
atının üzerinde kuş gibi uçar, bekleyen orduya toz duman içinde karışır.-- Bu genç, herhalde Bahreyn’den gelen biridir, derler. Ancak onun siyahlığını fark
eden Resûlullah Aleyhisselam:-- Sen Saad mısın? buyurur.-- Evet, deyince de dua eder:-- Ceddine saadetler!..Kumlu çöllerden geçilir, tozlu yollardan gidilir
ve nihayet düşmanla müthiş bir savaş başlar... Herkes cesaretle ileri atılır. Ama içlerinden biri herkesten de cesaretle atılır; saldırdığı tarafın adamlarını
sağa sola püskürtür. Neden sonra meydan sakinleşir, düşman kaçmış, müşrikler yok olmuşlardır. Şehitler tespit edilirken, bir ses:-- Allahü Ekber! Evlenmek
üzere olan Saad da şehit!Efendimiz onun cesedi başına gelir, mahzun şekilde bakar:– Seni Havz-ı Kevserimin başında bekleyeceğim!Bir hayret nidası daha:--
Allahü Ekber!Sonra döner, oradakilere hitap eder: -- Kılıcını, mızrağını ve atını alın, kendisini gönüllü olarak isteyen kızcağıza verin. Babasına da deyin
ki:-- Kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence Allahü Teâla cennet hurilerini lâyık gördü!Ve hayret nidaları birbirini takip eder:-- Allahü Ekber!
Allahü Ekber!..