Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

En değerli varlık İnsandır -2- (1 Kullanıcı)

Mekkavi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Nis 2012
Mesajlar
100
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
82
Web Sitesi
www.ibrahimbeser.com
B i s m i l l â h i r r a h m a n i r r a h i m
Esselâmu aleykum..


Konu : En değerli varlık İnsandır -2-

Umursamazlık ve isyan İslâm dinini yaşayan müminler için hiç geçerli değildir. Hiç bir zaman unutmayalım ki Yüce Allah’a tam itaat etmek ve kulluk görevimizi yerine getirmek bizim önceliğimiz olması gerekir. Şu gerçekler sanıyorum bize birazcık ışık tutacaktır :

Şöyle ki, Teknolojinin bize vermiş olduğu imkanlardan yararlanarak Dünyada ve evrende, Allah’ın izni ile olması gereken ve insanların tasarrufu dışında kalan bazı doğa olayları hakkında önceden bilgi sahibi olduğumuz bir gerçektir.

Örneğin ; Ay ve Güneş tutulmasının hangi gün ve hangi saatte gerçekleşeceği, nereden gözlenebileceğini biliyoruz.

Yine evrende dolaşan bütün gezegenler İlâhi Gücün hükmü ve emri iradesinde yol almaktadır.
Onların yerinin neresi olması gerektiğini ve düzenini sağlayan da O’dur. Çünkü onlar Allah’ın Ayetlerindendir .

“Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun âyetlerindendir.” (Fussilet sûresi 37. âyet)

“O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi.” Nahl sûresi 12. âyet)


Biz onları yönlendirici güce sahip değiliz. Sadece onlardan istifade ederiz ve gözleriz. Hangi cismin kaç yıl sonra dünyaya en yakın mesafeden geçeneğini tespit etmeyi ise daha yeni öğrenebildik.

Peki ileride yine Allah’ın ayetlerinden biri gerçekleşeceği zaman teknoloji bize filanca yerde, şu tarih ve saatte, 7.9 şiddetinde deprem olacağını haber verse o bölgede yaşayan insanlar oh ne âlâ gözleriz deyip ayak ayak üstüne atıp depremin oluşunu beklerler mi? Hayır.

Öyle bir kaçış ve göç başlar ki arkalarından kimse yetişemez. Hele zaman çok dar ise kişi canından başka bir şey düşünmez. En yakın akrabası şöyle dursun kendi çocuklarını da görmez. Felaketin boyutuna göre beşikteki çocuğunu bile unutur.

İşte Allah’u Teâlâ insanlara kıyametin, ahiretin ve hesap günü depreminin çok yakın olduğunu bir çok ayeti kerimede bildirmiştir.

Bunu hiçe sayan bazı insanlar, Allah ve peygamberden uzak yaşamı seçmişler ve bu umursamaz tavırlarıyla dünyanın zevkine derinlemesine dalmışlardır. İtaat nedir bilmeyen insanlar, bu evrenin sahibi ve yaratıcısı olan Cenabı Allah’ın yoluna doğru süratle kaçarak O’na sığınmalıdır.

“O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.” (Zariyat sûresi 50. âyet)

İnsan oğlu tam itaatle ; Allah’ım bende varım demelidir. Dolayısıyla çok yakın olan kıyamet ve hesap günü depreminden kendisini ve ailesini korumalı ve buna hazırlıklı olmalıdır.

Buna rağmen halâ ayak ayak üstüne atarak kıyamet günü gelsin gözleriz mantığı ile bekleyenler ömürlerinin hatasını işlediklerinin ve kendilerini bile bile ateşe sürüklediklerinin farkında değiller.

Yüce Rabbimiz bizleri şu ayeti kerimelerle uyarmaktadır ;
“Onlar farkında olmadan âhiret aniden gelir.” (Yusuf sûresi 107.âyet)

“Ey insanlar! Rabbinizden korkun, çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir.” (Hac sûresi 1.âyet)


“Onu gördüğünüz gün her emzikli kadın emzirdiğinden vaz geçer, her gebe kadın çocuğunu düşürür. insanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değildir, fakat Allah’ın azabı çok dehşetlidir.” (Hac sûresi 2.âyet)

“O gün kulakları patlatacak gürültü (kıyamet) geldiğinde, kişi kardeşinden, babasından, annesinden, eşinden ve çocuklarından kaçar, O gün her birinin başını aşacak derdi vardır.” (Abese sûresi 33-34-35-36-37.âyetler)

“O gün dost dostun halini sormaz. Azaptan kendini kurtarmak için oğullarını, karısını, kardeşini, (dünyada) kendisini koruyan, barındıran sülalesini ve yer yüzünde kim varsa versin de tek kendisini kurtarsın.” (Meâric sûresi 11.12.13.14. âyetler)


Yukarıdaki ayeti kerimede kişi cehennem azabından kurtulmak için her şeyini ve aile efradını fidye olarak vermeye razı oluyor ama bu kişi dünyada iken kolayca ibadetlerini yapmaktan imtina ediyordu, kaldı ki orada hiçbir şeye sahibi ve maliki değildir, ama dünyada çok şeye sahipti, Allah buyruklarını ve İbadetlerini rahatlıkla kolayca yapabilirdi.

“Bugün sizden ve inkar edenlerden fidye kabul edilmez, varacağınız yer ateştir, layığınız orasıdır; ne kötü bir dönüş yeridir.” (Hadid sûresi15.âyet)

“O gün , hiçbir nefis, başka bir nefis için bir şey yapmaya malik değildir. O gün emir yalnız Allah’ındır.” (İnfitar sûresi 19. âyet)


Hz. Ali r.a. ‘hın çok değerli olan sözü ise şöyledir ;
“Dünyada icraat vardır, sorgulama yoktur. Ahirette sorgulama vardır, icraat yoktur.”

Böylece bütün kâinattaki canlı ve cansız bütün yaratıklar Cenabı Allah’a kesintisiz her hususta, Secde ve ibadet görevleri ile birlikte programları gereği insanlara olan hizmetlerini tam itaatle kusursuz olarak yerine getirmektedirler.

“Yer yüzünde olanların hepsini sizin için yaratan O'dur.” (Bakara sûresi 29. âyet)

“Yer yüzünü size buyun eğdiren O,dur.” (Mülk sûresi 15. âyet)

“Sizi karada ve denizde yürüten odur.” (Yunus sûresi 22. âyetler)

“Allah şu anda bilemeyeceğiniz, daha nicelerini (nakil vasıtaları) yaratır.” (Nahl sûresi 8. âyet)


Ancak özellikle son asırda nakil vasıtaları, gerek çeşit, gerekse sürat bakımından akıllara durgunluk veren bir gelişme göstermiştir. İşte yukarıdaki ayetin sonunda ise “Allah, şu anda bilemeyeceğiniz daha nicelerini (Nakil vasıtaları) yaratır” mealindeki buyruk bu hususa işaret etmektedir ve şüphesiz bu gelişme, Allah’ın insanlara en büyük lütuflarından birisidir.

“Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay ve güneşi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi. O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi.” (İbrahim sûresi 33. âyet)

Bütün bu nimetleri göz ardı ederek umursamayanlar, hiçte güzel olmayan sonuçlarını hazırlamış olurlar .
Yer, içer, bütün bu nimetlerden istifâde eder ve sonrada Cenâbı Allah’a ve Kuran’ı Kerimin âyetlerine karşı gelir. Hangi devirde yaşıyoruz İrtica (gerici) diyerek, çağdaşlık kavramını da kendisine kalkan edinerek, sen kalp temizliğine bak deyip ailesi ile tv. karşısında yan gelip yatmalı mıdır.?

Yarın son nefesimizi teslim ettikten sonra, Müminler iyi ki İslamiyet’i yaşamışız diye sevinecekler. Münafıklar, Kafirler ve imansızlar, keşke dünyaya geri dönmek olsaydı da Allah, Kuran ve Peygamber yolunda olsaydık diyecekler.

“Onlar ateşin karşısında durup, ah ne olur keşke dünyaya geri döndürülsek de bir daha rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve Müslümanlardan olsak. Dediklerini bir görsen.” (Enam sûresi 27. âyet)

Biz dünyanın nimetlerinden en güzel biçimde istifade edebilmek için ve ahirette de en yükse makamlara nail olabilmemiz için Rabbimize tövbe edip ondan af ve mağfiret dilemeliyiz. Yap yapma buyruklarını da eksiksiz uygulamamız gerekiyor, çünkü Yüce Rabbimiz bana dua edin ben affederim buyuruyor.

Konu ile ilgili Ayeti kerimeler şöyledir :
Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Yüce Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur sûresi 5.âyet)

“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet)


Yaklaşık aradan on beş asır geçmiş olmasına rağmen Kuran’ı Kerimde ki buyruklardan hiç biri bugünkü yaşantımıza ters düşmemektedir. O, insanlar için bir ışıktır. Tersini bekleyenlerin elleri hep boş kalmıştır. Yani insanoğlunun şimdi ve ileride ulaşacağı medeniyetler Kuranı Kerimi hiç aşamayacaktır.

Cenabı Allah müminleri Kuran’ı Kerimden ve peygamberimiz s.a.v.’in yolundan ayırmasın. Hepimize Dünyanın ve ahiretin güzelliklerini nasip etsin. Hepimizi Peygamberimiz s.a.v.’e Cennette komşu eylesin.

Sevgiler ve saygılar… Hoşçakalın… Mekkavi…
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt