Nevin_1982
Kayıtlı Kullanıcı
Soğuk ve sıcağı defedip avret yerini örtecek kadar giymek farzdır. Giyilen şeyin pamuk, keten veya yün olması evladır. Nitekim sünnet olan budur. Elbisenin beyaz veya siyah olması da müstehaptır.
Peygamberimiz Efendimiz, Mekke’ye girdiğinde başında siyah sarık vardı. Yeşil giymekte sünnettir.
Allah’ın nimetini izhar için iyi elbise giymek müstehaptır. Bayramlarda, Cuma günlerinde ve toplantılarda süs için kıymetli ve güzel elbiseler giymek mubahtır. Her zaman böyle çok iyi şeyler giymemelidir. Gurur ve kibre sebep olur, fakirleri kızdırıp gücendirir. Kibirlenmek ve insanlara övünmek için güzel elbise giymek, marka göstermek tahrimen mekruhtur. Kibirlenmediği zaman güzel elbise giymek mubahtır. Bunun tefsiri; güzel elbise giydiği zaman giymeden önceki hali üzere olmaktır. Kürk mutat giyeceklerdendir.
Giyim kuşamda kişiye uygun olan, akran ve emsaline uygun giymektir. Çok kıymetli veya çok eski elbise giymek uygun olmaz. Kibirlenmemek şartıyla ara sıra güzel ve kıymetli elbise giymekte beis yoktur. İmamı Azam Efendimiz kıymetli elbise giyerdi.
Fasık ve facirlerin giydiği elbiseleri giymek mekruh olur. Lakin aynı elbiseyi bütün insanlar giymeye başlarsa, insanların adet ve şiârı olursa giyilmesinde şer-i bir mahzur da yoksa mekruh olmaz.
İslâmî bir elbise şekli yoktur. Çünkü Rasulullah (sav) bir elbise modeli üzerinde durmamıştır. Ancak bazı elbiselerin giyilmesi, o elbisedeki bazı hususiyetler sebebiyle yasaklanmıştır. Bu hususiyetler;
1- Kafirlerin özel elbiseleri yani kafirler için şiâr ve sembol olan elbiseler.
2- Kibir ve gösteriş için giyilen elbise
3- Erkekler için ipek elbise
4- Erkeklerin kadın elbisesi, kadınların erkek elbisesi giymesi
5- Kadınların vücutlarını vasfedecek şekilde dar elbise giymeleri ve altını gösteren şeffaf elbise giymeleri de caiz değildir.
Bir de kadın, dışarı çıkarken cilbap denilen dış elbise giyer. Bu dış elbiseye Nur süresi 60 ve Ahzab süresi 59. ayetlerde işaret olunmuştur.
Erkeklerin fes hariç sarı ve kırmızı renkli elbise giymeleri tenzihen mekruhtur. Ancak tuhfe isimli kitapta haram olduğu söylendi. O zaman tahrimen mekruh olur. (Reddül Muhtar c.6 s.351 -358 Hediyyetül alaiye s.295 Hulasatül ecvibe c.2 s.263)
Peygamberimiz Efendimiz, Mekke’ye girdiğinde başında siyah sarık vardı. Yeşil giymekte sünnettir.
Allah’ın nimetini izhar için iyi elbise giymek müstehaptır. Bayramlarda, Cuma günlerinde ve toplantılarda süs için kıymetli ve güzel elbiseler giymek mubahtır. Her zaman böyle çok iyi şeyler giymemelidir. Gurur ve kibre sebep olur, fakirleri kızdırıp gücendirir. Kibirlenmek ve insanlara övünmek için güzel elbise giymek, marka göstermek tahrimen mekruhtur. Kibirlenmediği zaman güzel elbise giymek mubahtır. Bunun tefsiri; güzel elbise giydiği zaman giymeden önceki hali üzere olmaktır. Kürk mutat giyeceklerdendir.
Giyim kuşamda kişiye uygun olan, akran ve emsaline uygun giymektir. Çok kıymetli veya çok eski elbise giymek uygun olmaz. Kibirlenmemek şartıyla ara sıra güzel ve kıymetli elbise giymekte beis yoktur. İmamı Azam Efendimiz kıymetli elbise giyerdi.
Fasık ve facirlerin giydiği elbiseleri giymek mekruh olur. Lakin aynı elbiseyi bütün insanlar giymeye başlarsa, insanların adet ve şiârı olursa giyilmesinde şer-i bir mahzur da yoksa mekruh olmaz.
İslâmî bir elbise şekli yoktur. Çünkü Rasulullah (sav) bir elbise modeli üzerinde durmamıştır. Ancak bazı elbiselerin giyilmesi, o elbisedeki bazı hususiyetler sebebiyle yasaklanmıştır. Bu hususiyetler;
1- Kafirlerin özel elbiseleri yani kafirler için şiâr ve sembol olan elbiseler.
2- Kibir ve gösteriş için giyilen elbise
3- Erkekler için ipek elbise
4- Erkeklerin kadın elbisesi, kadınların erkek elbisesi giymesi
5- Kadınların vücutlarını vasfedecek şekilde dar elbise giymeleri ve altını gösteren şeffaf elbise giymeleri de caiz değildir.
Bir de kadın, dışarı çıkarken cilbap denilen dış elbise giyer. Bu dış elbiseye Nur süresi 60 ve Ahzab süresi 59. ayetlerde işaret olunmuştur.
Erkeklerin fes hariç sarı ve kırmızı renkli elbise giymeleri tenzihen mekruhtur. Ancak tuhfe isimli kitapta haram olduğu söylendi. O zaman tahrimen mekruh olur. (Reddül Muhtar c.6 s.351 -358 Hediyyetül alaiye s.295 Hulasatül ecvibe c.2 s.263)