Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ekmeksiz kalırsanız pasta yersiniz, ya Kur’an’sız kalırsanız ne’ylersiniz (1 Kullanıcı)

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
39
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com
Ekmeksiz kalırsanız pasta yersiniz, ya Kur’an’sız kalırsanız ne’ylersiniz

Ekmeksiz kalırsanız pasta yersiniz, ya Kur’an’sız kalırsanız ne’ylersiniz

Arap dilinde, gelen konuğun önüne çıkarılan mükellef sofraya “nüzul” denilir. İşe bakın ki, Kur’an’ın “inişine” de “nüzul” denir.

Çünkü Kur’an, insanlığa indirilmiş bir ALLAH sofrasıdır.
Yüceler yücesi Yaratıcı, insanlığa “tenezzül” buyurmuş, insanı muhatap almış, insana hitap etmiş ve insanla özge bir ‘diyaloğa’ girmiştir.

O bir gök sofrasıdır ki, insanı, ağzını dayadığı yalancı memeleri bırakarak gürül gürül çağlayan rahmet kaynağı vahye davet eder. Kur’an’ın insana verdiği gıda, akleden kalbin gıdasıdır:

insanın karnını doyurmak ona saatlerle sınırlı bir ikramdır, sırtını giydirmek yıllarla sınırlı bir ikramdır, servet ve bilgi vermek ömürle sınırlı bir ikramdır.
Fakat, ALLAH’ın yeryüzündeki konuğu olan insana “indirilmiş” Kur’an sofrası, ebedidir, bitimsiz bir ikramdır.

Beden gıdasız kalırsa, kapasite kaybına uğrar, sonunda yetersiz beslenmeden gider. Fakat insan, sınırlı bedenini beslediği halde sınırsız ruhunu, yüreğini ve bilincini beslemezse; iman yetmezliğinden gider: İnsanın manevi ölümü, gerçek ölümüdür; o artık bir dik sürüngendir: Ömrünü yatakhane, yemekhane, abdesthane ve işhane arasında geçirmeye mahkûm bir hortumdur.

ALLAH’ın insana “tenezzülü” olan vahiy, aslında insana inen bir “anlam”dır. İnsan-ALLAH ilişkisi, aslında insan-anlam ilişkisidir. Yani ki, ALLAH demek anlam demektir;
ALLAH’ı olmayanın “anlamı” olur mu?
Anlamı olmayan bir hayatın kendi başına değerinin, bir amipin, bir solucanın, bir atsineğinin ‘yaşam’ değerinden daha fazla olduğuna ilişkin ikna edici bir delil olan varsa, beri gelsin.

Kur’an, mü’minler için şifa, zalimler için hüsrandır

İşte tam da bu yüzden, Kur’an’la insanın buluşması tohumla toprağın buluşması gibidir, etle tırnağın buluşması gibidir. Dahası, insanın yabancılaştığı, kavgalı hale geldiği öz benliğiyle buluşmasının, bilişmesinin, tanışmasının ve sarışmasının ta kendisidir. Çünkü Kur’an, ideolojilerin beşeri manifestoları gibi insanı kendine çağırmaz; insanı insana, yani benliğine çağırır.

İnsanı Kur’an’sız bırakmak, tohumu topraksız, toprağı yağmursuz, eti tırnaksız bırakmakla eşdeğerdir. Mikropları kuluçkaya yatırıp aşıları ve ilaçları yasaklamaktır.

AhmetTaşgetiren tepelere seslenerek

“Bir çocuğun Kur’an okumasında ne mahzur olabilir ki?” diye soruyor.

Ah, Sevgili Taşgetiren!
Elbette birileri için birçok mahzuru var.
Muhal farz, güneşin kaderini yarasaların eline verseniz, hangi gerekçeyle güneşi mahkûm ederlerdi dersiniz?

“Aydınlıktan rahatsız oluyoruz!” diye değil mi?

Buğdayın kaderini bıtırakların eline verseydiniz, buğdayın ipini çekerken ne gerekçe üretirlerdi?

“Beni rahatsız ediyor!” demezler miydi?

İşte bu da öyle. Çünkü Kur’an, kendi ifadesiyle “Mü’minler için şifadır, zalimlerinse yalnızca hüsranını artırır.”


Bu millet bundan daha zor günler gördü geçirdi. Samanlıkta Kur’an öğrettiği, elif cüzünü bir suç aleti gibi köşe bucak sakladığı, Kur’an öğretiyor iddiasıyla insanların sorgusuz sualsiz götürülüp falakaya yatırıldığı, mahkûm edildiği dönemler...

O, yerin demir, göğün bakır olduğu kurak mevsimlerde, zor zaman kor mekân demeden evladına Kur’an öğreten bu millet, her şeye rağmen o yıllarla kıyaslanamayacak olan şu dönemde mi Kur’an’sız bırakma operasyonuna kurban gidecek? Hayır, buna boyun eğen manen intihar etmiş olur.

Söyler misiniz; her evin Kur’an okulu olmasının önünde ne mani var?

Kendi çocuklarınızın yanına apartmanınızın, sokağınızın, mahallenizin sakinlerinin çocuklarından üç-beşini de katıp neden Peygamber’in şu muştusuna nail olmayasınız:

“En hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.”


Değilse mi?

Değilse, o zaman da Hz. Nebi’nin şu uyarısına kulak verin:

“Ya öğrenen ol, ya öğreten, ya da dinleyen: Sakın dördüncüsü olma, helak olursun!”

Herkes, kendisinin ‘kaçıncı’ olduğunu gözden geçirsin.

Kur’an’ın dili, bülbülün dili!

“Anlamadığı halde ille de asli dilinden Kur’an öğrenmenin ne manası var efendim?” gibi suyuna tirit bir söylemi de, Paris’e gönderin “monsieur”ler yesin, Londra’ya gönderin “Sir”ler yesin; ama siz yemeyin.

Ve deyin ki; Behey gafil! Kur’an’ın iki dili vardır: Biri beşeri, diğeri tabii. Beşeri dili Arapça’dır ve ancak anlamı bilinerek anlaşılabilir. Kur’an da asıl anlaşılmak için indirilmiştir. Bu yerden göğe kadar doğrudur. Fakat Kur’an’ın bir de tabii dili vardır ki, o “diller üstü bir dil”dir. O, kelimelerle tarif edilemez bir dildir. O tıpkı, bir ormanın uğultusu, bir ırmağın şırıltısı, bir rüzgârın efiltisi gibidir: Hiçbir dile tercüme edilemez, hiçbir kelimeyle izah edilemez. Çünkü bu dili baş kulağı değil, gönül kulağı işitir, yürek anlar. Bu dil evrenseldir; bir ırkın, bir kavmin, bir kültürün, bir medeniyetin diline sığmayacak kadar üst bir dildir.

“Türkçe Kur’an” teranesini tutturursa, de ki:


Behey gafil! Sizin orda bülbüller Türkçe mi ötüyor?
Kara Afrika’nın ormanları Huasaca mı uğulduyor;
Mississippi’nin sesi ne’cedir?
Bülbülün, gülün, ırmağın, ormanın dilini duyacak bir yürek olsaydı, Kur’an’ın tabii dilini de duyardın!






M.İslamoğlu
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
“Ya öğrenen ol, ya öğreten, ya da dinleyen: Sakın dördüncüsü olma, helak olursun!”
Herkes, kendisinin ‘kaçıncı’ olduğunu gözden geçirsin.




EMEĞİNE SAĞLIK GÜZEL KARDEŞİM
Rabbim Kurandan ayırmasın bizleri inşALLAH.
SELAM VE DUA İLE ... B)


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt