Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ehl-i sünnet kitaplarında uydurma hadis yoktur. (2 Kullanıcı)

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Kuran ve Hadislerle ilgili konularda tartışmadan çekinelim kardeşler.En Doğrusunu Allah(c.c.) ve Onun Peygamberi Bilir...
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Onlar zarardadır

Ebû Zer (radıyallahü anh) rivayet eder:

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Kabe'nin gölgesinde otururken yanına geldim. Beni görünce: “Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki, onlar zarardadır” buyurdu.

Ben: “Yâ Resulallah, anam babam sana feda olsun, onlar kimlerdir?” dedim.

Buyurdu ki: “Onlar, malı çok olanlardır. Ancak bol bol verenler müstesna (onlar kârdadır). Böyleleri ne kadar az! Şunu bilin ki, devesi, sığırı, davarı olup da zekatını vermeyen her insan kıyamet günü, o malları, mümkün olan en iri ve en semiz şekilde karşısına çıkıp, sırayla boynuzlarıyla toslayacak, ayaklarıyla çiğneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapınca birinci tekrar başlayacak. Bu hal, insanlar arasındaki hüküm bitinceye kadar devam edecek”
 

muctemeun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Şub 2011
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Walla Bu Hadisleri Yazmak İçin...Ömürlerini Bu Yolda Harcayan,Sahih olduğu nu Kanıtlayana Kadar Asla İbare Etmeyen Şahıslardır..!!

Buhari 6 aylık yolu 1 hadis öğrenmek için yürüyen...hadis alacağı kişinin deveyi şeker ile kandırdığını görünce o hadis sahih bile olsa almadan tekra 6 aylık mesafeyi dönen Büyük Şahsiyettir...

Peki Sen Nasıl Bir mertebedesinki Doğru Olup Olmadığına Karar Verebiliyorsun...

Bencede Sen Git Şiir Yaz... :) :)

hadis kitaplarında binlerce hadis var , elenmemiş haliyle 100 bin leri bulduğu söylenir , buharinin yada diğerlerinin 1 hadis için 6 ay yol yürüdüğünü söylemen ilim dışı ve mantık dışıdır insanüstü bir varlık olarak nitelemektir buhariyi çünkü 1 hadis için 6 yürürse 100 binle 6 ayı çarp bakalım binlerce yıl yaşamış olması gerekir hatta deveyi şekerle kandıranlarıda hesaba katarsan milyonlarca yıl yaşaması gerekir ve hiç yemeyip içmemesi gerekir hatta araba diye bişe yokken yürüyerek at ve eşşekle o yolları aldığını düşünürsen insanüstünü bırak peygamberden daha üstün olması gerekir , bazı şeyleri savunurken bari ilmi cevaplar verin de komik duruma düşmeyin arkadaşlar ...
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
hadis kitaplarında binlerce hadis var , elenmemiş haliyle 100 bin leri bulduğu söylenir , buharinin yada diğerlerinin 1 hadis için 6 ay yol yürüdüğünü söylemen ilim dışı ve mantık dışıdır insanüstü bir varlık olarak nitelemektir buhariyi çünkü 1 hadis için 6 yürürse 100 binle 6 ayı çarp bakalım binlerce yıl yaşamış olması gerekir hatta deveyi şekerle kandıranlarıda hesaba katarsan milyonlarca yıl yaşaması gerekir ve hiç yemeyip içmemesi gerekir hatta araba diye bişe yokken yürüyerek at ve eşşekle o yolları aldığını düşünürsen insanüstünü bırak peygamberden daha üstün olması gerekir , bazı şeyleri savunurken bari ilmi cevaplar verin de komik duruma düşmeyin arkadaşlar ...

Bu kadarmı basiretsizsiniz. Her hadis-i şerif için 6 ay yürüdüğü söylenmiyor. O hadisi şerif için yürümesi gerekmiştir , yürmüştür. Ayrıca her hadis almak istediği kimse deveyi şekerle kandırmıyor ki. Bunu söyleyebilmek için ya çok cahil yada art niyetli olmak gerekir.
 

beyazkus58

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Eki 2011
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
71
Sual: Mahmasani isimli yabancı bir yazar, Türkçe’ye çevrilen bir kitabında, Buhari’deki Acve hurması ile ilgili bir hadis için, (Buhari’deki bu hadis, ilme ve realiteye aykırıdır. İhmal, uydurma ve iftira yolu ile sünnete katılan binlerce benzerinden bu bir örnektir) diyor. Mezhepler üstü hareket eden zatlar, (Hadis uydurmak veya uydurma bir hadisi kitabına almak, ihmallik, gafillik, cahillik veya hainlikten ileri gelir) diyorlar. Şevkani, Sehavi, Aliyyülkari, Acluni, Kardavi, Elbani, Ebu Gudde gibi zatlar, kütüb-i sittedeki veya diğer hadis, tefsir ve fıkıh kitaplarında, bir çok uydurma hadis tespit etmişlerdir. Bu hadisleri kitaplarına alan kimseler, muhaddis, müfessir yani İslam âlimi olduğuna göre ve (Hadis uyduran Cehennemdeki yerine hazırlansın) hadisini kitaplarına geçirdikleri halde, nasıl olur da, ihmallik, gaflet, cehalet veya ihanet sergileyebilirler?
CEVAP
Evet, hadis uydurmak veya uydurma bir hadisi kitabına almak, ihmallik, gafillik, cahillik veya hainlikten ileri gelir. Bu çok doğru bir tespittir. Fakat, uydurma bir söze, hadis demek ne kadar yanlış ve tehlikeli ise, hadis kitaplarındaki veya İslam âlimlerinin kitaplarındaki hadis-i şerifleri de inkâr etmek, o kadar yanlış ve tehlikelidir. Kıyamet alametlerini bildiren, her biri bir mucize olan hadis-i şeriflerden üçü şöyledir:

(Kur’andan başka, delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek beni yalanlayanlar çıkacak.) [Ebu Ya’la]

(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak.) [İ.Asakir]

Bazı kimseler, (Şevkani, Sehavi, Aliyyülkari, Acluni, Kardavi, Elbani gibi kimseler, gafil, cahil veya hain olmadıkları için, kitaplarına uydurma hadis almamışlardır. Bu hadis tenkitçilerinin kitabında bir tek uydurma hadis bulamazsınız) diyorlar. Peki hadis tenkitçileri dediğiniz kimseler, bu hadis-i şerifleri nerden aldılar? Hangi ravi ile konuşup yazdılar? Elbette Buhari, Müslim gibi hadis imamlarının kitaplarından aldılar.

Buhari’de, Kütüb-i sittede, diğer hadis, tefsir ve fıkıh kitaplarında uydurma hadis var denirse, bu büyük zatlar, ihmallik, gafillik, cahillik veya hainlikle suçlanmış olur. O mübarek zatlara bunlar nasıl yakıştırılabilir? Şevkani, Sehavi, Aliyyülkari, Acluni, Kardavi, Elbani gibi kimseler, uydurma hadisi kitaplarına almazsa, bunlardan çok daha büyük âlimler, nasıl kitaplarına uydurma hadis alabilirler? (Hadis uyduran, Cehennemdeki yerine hazırlansın) hadis-i şerifini kitaplarına geçirdikleri halde, nasıl olur da, bu cinayeti işleyebilirler?

Muhaddislerin, müfessirlerin ve diğer İslam âlimlerinin, Şevkani, Kardavi, Elbani ve benzerleri kadar Allah korkuları yok muydu? Cahil, gâfil veya hain mi idiler? İslam âlimi cahil olursa, kim âlim olur ki? Gafillik de öyledir. Onlar gafil ise, biz nasıl müteyakkız [uyanık] oluruz? Bu büyük zatlar, nasıl töhmet altında bulundurulabilir? Sıradan bir Müslüman bile, Allah’tan korkar, uydurma bir söze hadis diyemez. Peki Resulullahın vekilleri olan, (Ümmetimin âlimleri, beni İsrail peygamberleri gibidir) diye övülen kimseler, nasıl olur da, böyle bir cinayet işleyebilirler? Nasıl olur da, böyle âlimler için, Allahü teâlâ, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyurur? Âlim, sadece mezhepsiz Şevkani, Kardavi ve Elbani gibi kimseler midir? Kütüb-i sitte sahipleri, âlim değil midir? Diğer muhaddisler, müfessirler ve fukaha âlim değil midir? Onlara bu büyük suç, nasıl isnat edilebilir?

Hadis kitaplarında uydurma hadis olmadığı gibi, İslam âlimlerinin tefsir, fıkıh ve tasavvuf kitaplarında da uydurma hadis yoktur. Müfessir, fakih, mutasavvuf demek, hâşâ hadis ilminde cahil demek değildir! Sadece aralarında iş bölümü yapmışlardır.

Mezhepsizler, mevdu hadisleri tanımak için bazı yollar belirlemişler, kendi akıllarına uymayan ve o kriterlere uyduramadıkları hadis-i şeriflere uydurma diyorlar. Bunlara verdikleri örnekler de, bid’at ehlinin uydurduğu, Ehl-i sünnet kaynaklarında bulunmayan, hadis âlimlerinin kitaplarına almadıkları sözler veya manasını anlayamadıkları sahih hadis-i şeriflerdir. Şimdi biri çıkıyor, (Bu hadisin ravilerinden biri fasık veya yalancıdır, onun için hadis uydurmadır) diyor. İslam âlimleri, bunu bilmiyorlar mıydı? O ravinin fâsık olduğunu bilmiyorlar denirse, onların bilmediğini, kendileri nereden öğrenmişler? Kendilerinden birkaç asır önce yaşamış bu âlimler, ravileri tanımıyorsa, ondan sonra gelenler, o ravileri nasıl tanıyor? Hadisler yeni mi çıktı? Raviler yeni mi çıktı? Naklettiği hadislerin ravileri arasında fâsıklar ve yalancılar olduğunu bilemiyordu diyerek cahillikle suçluyorlar. Hadis-i şerifte, mucize olarak bildirildiği gibi, sonra gelenler yani kendisini âlim zanneden cahiller, önceki âlimleri suçluyorlar.

Bir kimse, bir söz uydurup hadis dese veya sonradan uydurduğunu itiraf etse, yani bu söz hadis olma şartlarını taşımıyorsa, İslam âlimleri, zaten bunu kitaplarına almazlar. Lafzında, manasında, bozukluk olup olmadığını, Kur’an ve sünnete, akla aykırı olup olmadığını anlamak da, bizim değil, muhaddislerin, hadis ilminde müctehid olanların işidir.

Biz, İmam-ı Gazali hazretlerinin kitabından bir hadis-i şerif alıyoruz. Mezhepsizler, (Bunun Kur'ana uygun olup olmadığına bak) diyorlar. İmam-ı Gazali hazretleri, bir hadisin Kur'an-ı kerime aykırı olduğunu bilemiyorsa, hâşâ o kadar cahil ise, biz nasıl bilelim? Yahut O, (Bu hadis Kur'an-ı kerime uygundur) diyorsa, biz nasıl o hadisin zıt olabileceğini düşünelim? Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Hadisimi Kur’anla karşılaştırın. Kur’ana uyarsa o söz benimdir, uymazsa benim değildir.) [Taberani]

Sapık veya cahil birisi bir söz uydurur, buna hadis der. Ehli olan hadis âlimi de, hadis ilminin şartlarının yanı sıra onu Kur’ana arz eder. Bu işi cahiller yapamaz elbette. Bu, hadis âlimlerinin, müctehitlerin, ehl-i sünnet âlimlerinin işidir.

Şimdi bir hadisin uydurma olup olmadığını anlamak için, Şevkani, Kardavi, Elbani gibi mezhepsizlerin kitaplarına değil, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında bulunup bulunmamasına bakılır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında varsa o hadis sahihtir. Şevkani, Sehavi, Acluni gibi kimselerin, fıkıh, tefsir ve hadis kitaplarındaki hadislere mevdu [uydurma] demesiyle, o hadisler uydurma olmaz. Hafız Iraki de, İhya’daki hadisleri incelemiş, bazılarına kaynak bulamamış, (Kaynağını bulamadım) demiş, mezhepsizler de, hemen yaygara kopararak (Bak kaynağı yok, bu uydurma hadis) diyorlar. İmam-ı Gazali hazretleri uydurma olsa, kitabına alır mı hiç?

Muhaddisler, bir sözün hadis olması için, birçok şartlar koymuşlardır. Bu şartlara uymayanları kitaplarına almazlar. Ayrıca, her muhaddisin koyduğu şartlar, farklı olabilir. Bu bir ictihad meselesidir. Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Usûl-i hadis ilminde müctehid olan bir âlim, bir hadisin mevdu olduğunu ispat edince, bu ilmin bütün âlimlerinin de, mevdu demesi lazım gelmez. Çünkü, mevdu diyen müctehid, bir hadisin sahih olması için, lüzum gördüğü şartları taşımayan bir hadis için, benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre mevdudur der. Yoksa, “Peygamber efendimizin sözü değildir” demek istemez. Yani, hadis-i şerif denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmamıştır demektir. Bu âlime göre, hadis olmaması, hakikatte hadis olmadığını göstermez. Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdu değildir diyebilir. O halde, Şevkani’nin, “bazı tefsirlerin hadisleri mevdudur” demesi ile mevdu olmaz. Mesela Şevkani’yi, hadis usulü ilminde müctehid tanısak bile, onun kaidelerince, hadis olduğu meydana çıkmamış olur ise de, mevdu hadis olduğunu hangi cesaretle söyleyebilir. Din büyüklerine karşı, böyle sözlerde bulunmanın çirkinliği meydandadır. Dört mezhep arasında ayrılık bulunması, sözlerinin yanlış olacağını göstermediği gibi, hadisler için de, böyledir. Böyle şeyler, ictihad işi olduğundan, bir müctehidin mevdu demesi ile, hakikatte mevdu olması lazım gelmez.)

Demek ki, ictihad ictihadla nakzedilemediği gibi, hadis-i şerif de başka hadis-i şerif ile nakzedilemez. Bir müctehid, imam-ı Şafii’nin veya imam-ı a’zamın ictihadı yanlıştır, zayıftır gibi bir şey söylemez. Söylese de, geçerli olmaz. Hadisler için de, durum aynıdır. Mesela imam-ı Nesai, Taberani’deki bir hadise uydurma diyemediği gibi, imam-ı Taberani de, Nesai’deki bir hadise mevdu demez. Mevdu dese de, ona göre mevdu olur. Mevdu halk arasında uydurma anlamında kullanılıyorsa da, hadis ilminde müctehid olan bir âlimin, bir hadise mevdu demesi, onun ictihadına göre, hadis olma şartlarını taşımıyor demektir. Diğer bir muhaddise göre de, mevdu olması gerekmez.

Bir örnek verelim:
(İlim Çin’de ise de alınız) hadis-i şerifi, istisnasız bütün mezhepsizlere göre uydurmadır. Halbuki hadis âlimlerinden imam-ı Deylemi, imam-ı Taberani, imam-ı Beyheki, imam-ı ibni Adiy, imam-ı ibni Abdilber gibi muhaddisler ve Hüccet-ül islam ünvanı ile meşhur olan imam-ı Gazali hazretleri sahih olduğunu bildirmektedir. Bu büyük imamların, naklettiği bu hadis-i şerife, nasıl uydurma denebilir ki? Diyelim ki bu hadis-i şerife, imam-ı Buhari mevdu dese, bu hadis uydurma olur mu? Ancak bu hadis, imam-ı Buhari’ye göre mevdu olur; fakat öteki âlimlere göre yine sahihtir.

Mezhepsizler, bir hadise uydurma deyince, onların sözleri delil oluyor da, mezhep imamlarının, İmam-ı Gazali hazretlerinin, İmam-ı Rabbani hazretlerinin, Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin sözü, neden delil olmuyor? Mezhepsizlerin anladığı din oluyor da, bu büyüklerin anladığı neden din olmuyor? Mezhep imamlarımızdan, hadis âlimlerinden ve diğer İslam âlimlerinden öğrendiğimiz bilgilerle, onları sorgu suale nasıl çekeriz?

Din cahilleri, (Bir hadise, bir âlim uydurma demişse, o hadise bin âlim sahih dese de, o hadis artık, damgayı yemiştir, onunla amel etmeyi içime sindiremem) diyorlar. Bunlara soruyoruz: Siz namaz kılıyorsanız, imam arkasında Fatiha okuyor musunuz? Şafiilerin okuması farzdır, Hanefilerin de, okumaması vacibdir, okurlarsa tahrimen mekruh işlemiş olurlar. Mezhepsizler okuyoruz derlerse, Hanefi âlimlerine muhalefet etmiş olurlar, okumuyoruz diyorlarsa, o zaman Şafii âlimlerine muhalefet olur. Böyle namazı içlerine nasıl sindirebiliyorlar ki? Yahut bir kâfir, bir casus Müslüman görünüp, (Kur’anı değiştirdiler, çok âyeti çıkardılar veya eklediler) dese, şimdi bunlar, bu haine inanıp, Kur’an-ı kerimi de, içlerine sindiremeyecekler mi? Ona da mı, damgayı yemiş diyecekler? Acaba bunlar, casuslarının, yabancıların, misyonerlerin kurduğu sapık fırkaları içlerine nasıl sindiriyorlar?

İslamiyet’i yıkmak isteyen yabancıların maksatları, İslam âlimlerine olan itimadı, güveni temelinden sarsmaktır. Yerli gafiller de, bu hainlere alet oluyorlar. Bir âlimin kitabında, bir tek uydurma hadis olsa, diğer bildirdiği hadislere nasıl itimat edilebilir, onlara da, şüphe gözü ile bakılamaz mı? Burada gaflet veya cehalet gösteren, öteki hadislerde niye göstermesin ki? İşte böylece, bütün din kitapları töhmet altına girmiş olur. Hadisler, dinde senet olmaktan çıkınca, geriye sadece Kur’an-ı kerim kalır. Onu da, istedikleri gibi tevil ederek maksatlarına rahatça ulaşabilirler. Bu sebeplerden dolaylı, yabancıların ve onlara alet olan mezhepsizlerin oyununa gelmemelidir.

Allahü teâlâ, bu mübarek zatlar vasıtasıyla, dinini korumuş ve yaymıştır. Bu zatlara saldırmak, onların kitaplarında uydurma hadis var demek, dinimizi yıkmaya çalışmak olur.

Esselamün aleyküm: Sevgili Kardesim Hadislerin Dogrulugunu önce Ravilererin dogruluguyla Tastiklendigini Sende ,Bizde biliriz.Bilirizde Hadissin Kuvvetli veya Zayif yanini ele almayiz ,öyle degilmi.?

Ben Günümüzde Mahkemeleri örnek vermek istiyorum.Birisine bir suc Istinad ederseniz ,Hakim ve Savcilar önce Delile basvururlar,Eger deliller saglamsa Tutuklarlar. Hadislerde böyle Delili saglam Hadise kimse dil uzatamaz,Fakat Zayif hadislerinde Mevcut Hadis kitaplarinda olmadiginida kimse inkar edemez.
Ehli Sünnetin Büyük alimlerini örnek vererek beyanda bulunmak istiyorum. Süyuti"el-Leali`l-Masnue Fi`l-Ahadisìl Mevdua" kitabinda,Zehebi" Mizanùl-Itidal" da, Sahih_i Buhari`nin 1.ci cildinde,Fazlùs-Sucud Babinda.Bazi Hadis Ravilerinin Zayifligindan,Bazilarininda Yalan katarak beyanlarindan Bahsetmektedir.Ebu Hureyreden Bahsederken,Hz.Omerin 40 Kirbacla Ebu Hureyreyi cezalandirdigini,Aise Radiyallahu An Humanin Medine sokaklarinda Ebu Hureyrenin Peygamberin agzindan yalan hadis beyanina varan beyanatlari,bu zatlar niye koydular dersiniz.Ama bu gün Diyanet her ne hikmetse Ebu Hureyreyi en büyük Hadis Ravisi ilan ederek neredeyse Ilahlastirmakta.Cüppeli Hoca efendi Televizyon kanallarinda 1,5 Milyon hadisin varligindan bahsetmekte,Gercek Hadis sayisini bilen varmi.Ben sahsen 3000 hadisi okudum.Burada Buhari ve Müslimin bazi Ravileri zayif hadis naklettiklerini ne yazikki Ehli Sünnetin Saygin Yazarlarin eserlerinden okuyoruz.Allaha emanet olun-Selametle....
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Bu yazıyı ne zaman okusam keyifleniyorum. Yazanlardan nakledenlerden Allahü teala razı olsun.
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
24
Kıyamet alametlerini bildiren, her biri bir mucize olan hadis-i şeriflerden üçü şöyledir:

(Kur’andan başka, delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek beni yalanlayanlar çıkacak.) [Ebu Ya’la]

(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak.) [İ.Asakir]

Ben bazen kur'an'da yazmazsa gerçek değildir diyorum, yanlış yapıyorum sanırım :(
 

RedveKabul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 May 2012
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Kıyamet alametlerini bildiren, her biri bir mucize olan hadis-i şeriflerden üçü şöyledir:

(Kur’andan başka, delil kabul etmem diyenler çıkacak.) [Ebu Davud]

(Hadisi bırak, Kur’ana bak diyerek beni yalanlayanlar çıkacak.) [Ebu Ya’la]

(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak.) [İ.Asakir]

Ben bazen kur'an'da yazmazsa gerçek değildir diyorum, yanlış yapıyorum sanırım :(

hayır yanlış yapmıyorsunuz, yukarıdaki sözde hadislerin hepsi uydurmadır.

İslam dininin kaynağı vahiydir yani Kuran'dır. Tek kaynak Kuran değildir ancak temel kaynak Kuran'dır.
Diğer bütün kaynaklar, bu esas kaynağın anlaşılması, tefsiri ve açılımı bağlamında bir değere sahiptirler.

Öncelikle Kuranı türkçesinden okuyacağız, iyice belleyeceğiz...
Ondan sonra hadisleri ve tefsirleri
Sonrada alimlerin görüşlerine bakacağız....

Bu sıralamaya dikkat etmek çok önemli. Sıralamayı değiştirmek ya da ilk iki sırayı yok bilip doğrudan alimlere müracaat etmek insanı saptırabilir, yanıltabilir. Çünkü o zaman o alimin söz ve düşüncelerini tartacak ve doğrulayacak veya yanlışlayacak bir hakikat elimizde olmayacak!!!
O zaman o alimin her şeye ve söze boyun eğen müridi olmaktan başak çaremiz de olmayacak.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Öncelikle Kuranı türkçesinden okuyacağız, iyice belleyeceğiz...
Ondan sonra hadisleri ve tefsirleri
Sonrada alimlerin görüşlerine bakacağız....

Sonrada sapıtıp gideceksin. Senin bu dediğin resmen kendini islam alimlerinden üstün görmektir. Tam bu konunun muhatabıymışsınız.
 

RedveKabul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 May 2012
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53

Sonrada sapıtıp gideceksin. Senin bu dediğin resmen kendini islam alimlerinden üstün görmektir. Tam bu konunun muhatabıymışsınız.

Soru sormak veya konuyu anlamak yerine neden şahsımı hedef alarak konuşuyorsunuz?

"Önce Kuran sonra Sünnet sonra Alimlere başvurma" sözünün neresi sapıklık? Allah Rasulünün ahlakı ne idi? Sahabeler neyle İslama giriyorlardı? Biz neyle hesaba çekileceğiz?
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Soru sormak veya konuyu anlamak yerine neden şahsımı hedef alarak konuşuyorsunuz?

"Önce Kuran sonra Sünnet sonra Alimlere başvurma" sözünün neresi sapıklık? Allah Rasulünün ahlakı ne idi? Sahabeler neyle İslama giriyorlardı? Biz neyle hesaba çekileceğiz?

Baştan sona yanlış.

Mezhebin hükmüne uyulur

Sual: İbni Âbidin, Hindiyye, Dürer gibi muteber eserlerdeki bazı hadis-i şerifler, bazı hadis kitaplarındaki hadislere ve bazı âyetlere zıt gibi görünüyor. Mezhebimizin bazı hükümleri de, hadislere ve âyetlere zıt görünüyor. Bu durumda Allah'ın kitabına mı, Resulullah'ın sünnetine mi, yoksa mezhebimizin hükümlerine mi uymak gerekir?

CEVAP
Böyle sual sorulması uygun değildir. Hiç (Allah'ın kitabına ve Resulün sünnetine uymalı mı?) diye sorulur mu? Resulullah'ın sünneti, Allah'ın kitabından farklı olur mu? Mezhebimizin hükümleri de, Kitaba ve Sünnete aykırı olmaz. Önce kısaca ölçüyü verelim:
1- Hadis, âyete zıt olmaz. Zıt gibi görünürse, hadis-i şerife uyulur. Çünkü âyeti en iyi Resulullah anlar. Resulullah'ın açıklaması âyetin açıklaması olur.
2- Bir âyet veya bir hadis, mezhebin hükmüne zıt gibi görünürse, mezhebin hükmüne uyulur. Çünkü mezhebimizin âlimleri, âyet-i kerimeyi ve hadis-i şerifleri elbette bizden daha iyi bilir. Vâris olan âlimlerin farklı ictihadları da, yine Resulullah'ın emrine göredir. Nasıl ki Allahü teâlâ, Resulünü yetkili kıldı, Resulullah da vârislerini yetkili kıldı. Dört mezhep ve farklı hükümler olmayıp tek hüküm olsaydı, Müslümanların hâlleri çok zor olurdu. Şimdi bir insan kendi mezhebine göre yapamadığı bir şeyi, ihtiyaç olunca başka bir hak mezhebe göre yapabiliyor. Bu ne büyük bir nimettir!
Müctehid olmayanın dindeki bu hükümleri hadis-i şeriflerden çıkarması mümkün olmaz. Bunun için, müctehid olmayan, hadis kitabı okursa, ya hadislerin uydurma olduğunu zanneder veya kendi aklına göre, yanlış bir hüküm çıkarır. Her ikisi de, felaketine sebep olur. O hâlde bir Müslümana yapılacak en büyük kötülük, (Kütüb-i sitteyi al, hadisleri oku ve buradan dinini öğren!) veya (Kur’an meali oku, dinini asıl kaynaktan öğren!) demektir. Bu, bir hastaya, (Medikal cihaz satan bir yere git, her türlü tıbbî alet vardır, kendi kendini ameliyat et!) veya (Falan ilaç fabrikasına veya şu ecza deposuna git, orada her türlü ilaç var, bulduğunu, beğendiğini iç, tedavi ol!) demekten daha beterdir. Çünkü yanlış ilaç kullanan, hastalanır veya sakat kalır yahut ölebilir. Ama dini yanlış anlayan, küfre düşüp ebedî Cehennemde kalabilir. Âlim oldukları hâlde 72 sapık fırkanın liderleri ve onlara tâbi olanlar Cehenneme gidecektir. Âyet-i kerimelere kendi kafalarına göre mâna verdikleri için sapıtmışlardır.
Mezhep imamlarını kabul etmeyip, Kitap ve Sünnet diyen mezhepsizlere soruyoruz: Mezhep imamları âyet ve hadise uymamışlar mı? Onlar âyet ve hadisi bizim kadar anlayamamışlar mı? Ne diye o yetkili âlimlere değil de, kendi anlayışımıza uyuyoruz? Günlük işlerde bile, işin ehline gidiliyor. Ameliyat için doktora değil de avukata gidilir mi? Bunun için işin ehli olan mezhep imamımıza değil, kendi anlayışımıza itibar etmek ne kadar tehlikelidir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt