_YUSUF_
Yönetici
- Katılım
- 26 Haz 2008
- Mesajlar
- 4,070
- Tepki puanı
- 1,043
- Puanları
- 113
- Yaş
- 43
30. MESELE:
Cennetten mü'minler, Allah Teâlâ'yı bila misal ve la kayf göreceklerdir.
Rıza evi olan Cennetin Cennet oluşu oradan Cenâb-ı Hakk'm görünmesidir. Bunda, ehl-i sünnetin hiçbir şek ve şüphesi yoktur. Yalnız bu görüşün nasıl olacağım Cenâb-ı Peygamber (S.A.S.) Efendimiz şöyle ifade etmektedir : Ayın ondördüncü gecesinde ayın tam şeklini, görünüşünü, herkes olduğu yerden pek açık ve güzel bir şekilde görmektedir. Bunun için bir toplantı yeri gibi bir kalabalığın toplanmasına hiç te lüzum yoktur, bu görünüşü tarife kimsenin gücü yetmez. Onun için, bilâ misal ve la keyf demekten başka çâre yoktur. Her kim inkâr ederse bid'at işlemiş olur ve mudilimden olur.
Âyet-i kerîmelerde pek açık olarak Cenâb-ı Hak, kullarının kendisini göreceklerini beyan etmektedir.
Allah Teâlâ buyurdu:
«Yüzler (vardır) o gün ter ü tazedir, Rablerine bakacaktır.»'.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri de buyurdu
«Ayın on dördüncü gecesinde (şu) ayı birbirinize gösterebilmek için sıkışıp, üst üste yığılmanıza hacet kalmaksızın hepiniz nasıl zahmetsizce görüyorsanız; Rabbinizi de (öyle) göreceksiniz.»
31. MESELE:
Mü'min bilmelidir ki: Enbiyaların rütbeleri evliyaların rütbelerinden a'lâdır.
Her kim, evliyanın rütbesi nebilerin rütbesinden a'lâdır derse ona mübtedi' derler, ehl-i sünetin dışında kalmıştır. Veliler ancak, bulundukları devrin peygamberlerine tabidir. Zira peygamberlere itaat, Allah Teâlâ'ya itaat gibidir ve tâattır. Âyet-i kerîmede :
«Kim Allah ve Peygamberlerine itaat ederse işte onlar, Allah'ın, kendilerine ni'metler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, iyi adamlarla beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştır...»
Allah Teâlâ buyurdu.
«Kim Allah ve Peygamberine itaat ederse (Allah) onu altından ırmaklar akan Cennetlere sokar ki onlar orada ebedi kalıcıdırlar.»
Görüldüğü üzere, Allah Teâlâ'ya ve Peygamberlerine itaatin neticesinin o güzel Cennet olduğu bildirilmektedir ki evliyalar peygamberlerle kıyas bile olunamazlar. Zaten evliyaların evliyalığı, bulunduğu devrin peygamberine uymasnın neticesidir. Peygamberlik Allah vergisidir. Evliyalar da o peygamberlere uyabildikleri nisbette velilik mertebesine ulaşırlar. Maazallah sonradan hatalara, günahlara düşünce, velilikten azlolunurlar. Halbuki peygamberler masumdurlar, Allah Teâlâ onları korur ve hiçbir zaman peygamberlikten azlolünmazlar ve olunmamıştır.
Cenâb-ı Peygamber de bir hadisinde :
«Ben, Âdemoğlunun seyyidiyim, fakat bununla iftihar etmem» buyurmaktadır ki onun tevâzularınm ne kadar büyük olduğunu bizlere göstemektedir.
Bundan anlarız ki, gerek dünya işlerinde ve gerek ilim ve âhiret işlerinde ne kadar yüksek mevkilere nail olursak olalım; bunu Allah Teâlâ'nın lütfü bilip büyüklen memeli ve tevazu sahibi olup kendini gurura kapürmamalı ve halkın arasında kendisine bir mevki ve şöhret vasıtası yapmamalıdır ve yapmamağa da çalışmalıdır ki indi ilâhide derecesi yüksek olsun. Zira:
«Tevazu göstereni Allah yüceltir» buyurulmuştur.
32. MESELE:
Evliyanın kerametlerini kabul etmelidir.
Her kim evliyanın kerametini inkâr ederse o da mübtedi'dir, ehl-i sünnet haricidir. Âyetleri inkâr ederse kâfir olur. Çünkü âyet-i kerîmede :
«Nezdinde kitabtan bir ilim olan (zat) : ben, dedi gözün sana dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel onu sana getiririm.»'
Bu zât, Süleyman aleyhisselâmm veziri Âsaf'tır. Kendisi velîdir, peygamber değildir. Süleyman aleyhisselâmm kavmindendir.
Süleyman aleyhisseâmm kavminden velî olsun, evliya olsun da, Muhammed Mustafa aleyhisselâmm ümmetinden olmasın hiç olur mu? Halbuki Peygamberimiz de Süleyman aleyhisselâmdan hayırlı, ümmeti de yine Süleyman aleyhisselâmm ümmetinden hayırlıdır.
Yine İsa aleyhisselâmm annesi hazreti Meryem'e Ce-nab-ı Hak kuru ağaçtan meyve veriyordu ve yine Meryem'in odasında kış vakti yaz meyveleri ve yaz mevsiminde de kış meyveleri bulunurdu da, Hz. Zekeriyya aleyhisselâm:
— Bunlar sana nereden geldi? diye sorunca:
— Allah tarafından, demişti.
Hz. Meryem de peygamber değildir.
Ashab-ı Kehf'in durumlarını da düşün. Onların arasında bir de köpek vardı. Bu da o Ashab-ı Kehf ile Cennete girecektir ki, iyi kimselere hizmetin mükâfatıdır. Dokuz hayvan daha vardır cennetlik.
Ashab-ı Kehf'in isimleri şöyledir: Yemlihâ, Mekselinâ, Meslinâ, Mernûş, Debernûş, Sâzenûş, Kefeştatâyûş. Kendilerine sâdık olan köpeklerinin adı da Kıtmîr'dir.
Bunlar da dinlerini korumak için memleketlerini terkedip bizim Tarsus'daki mağarada saklanıp, üçyüz küsur sene orada uyuduktan sonra uyanmışlar ve neticede yine oraya gömülmüşlerdir. Bazıları başka yerde olduklarını da rivayet ederler. Gazianteb'in bir kazasmda olduğu da rivayetler arasındadır.
Yine bir adam; bir velî bir gece kalkıp Beytullah'a gidip geliyormuş dediğinde; karşısındaki kişi hiç böyle şey olur mu derse çok hata eder. Peygamberimiz bir gece mi'rac yapmadı mı? Gittiği yeri ölçmek bile mümkün değil. Daha neye düşünürsün: Mü'min mi hayırlıdır, kâfir mi?! diye.
Baksana Şeytan aleyhillâne bir anda şark ile garb arasında elektrik gibi gidip gelmiyor mü?
Ah zavallı, sakın kerâmat-ı evliyayı inkâr etme, o keramet bak sende de mevcut, fakat ne yazık farkında değilsin.
«Andolsun ki biz, Âdemoğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kılmışızdır.»' diyen Allah Teâlâ değil mi? Cenâb-ı Hak cümlemizi kâmilin zümresinden eylesin. Âmin.
Cennetten mü'minler, Allah Teâlâ'yı bila misal ve la kayf göreceklerdir.
Rıza evi olan Cennetin Cennet oluşu oradan Cenâb-ı Hakk'm görünmesidir. Bunda, ehl-i sünnetin hiçbir şek ve şüphesi yoktur. Yalnız bu görüşün nasıl olacağım Cenâb-ı Peygamber (S.A.S.) Efendimiz şöyle ifade etmektedir : Ayın ondördüncü gecesinde ayın tam şeklini, görünüşünü, herkes olduğu yerden pek açık ve güzel bir şekilde görmektedir. Bunun için bir toplantı yeri gibi bir kalabalığın toplanmasına hiç te lüzum yoktur, bu görünüşü tarife kimsenin gücü yetmez. Onun için, bilâ misal ve la keyf demekten başka çâre yoktur. Her kim inkâr ederse bid'at işlemiş olur ve mudilimden olur.
Âyet-i kerîmelerde pek açık olarak Cenâb-ı Hak, kullarının kendisini göreceklerini beyan etmektedir.
Allah Teâlâ buyurdu:
«Yüzler (vardır) o gün ter ü tazedir, Rablerine bakacaktır.»'.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri de buyurdu
«Ayın on dördüncü gecesinde (şu) ayı birbirinize gösterebilmek için sıkışıp, üst üste yığılmanıza hacet kalmaksızın hepiniz nasıl zahmetsizce görüyorsanız; Rabbinizi de (öyle) göreceksiniz.»
31. MESELE:
Mü'min bilmelidir ki: Enbiyaların rütbeleri evliyaların rütbelerinden a'lâdır.
Her kim, evliyanın rütbesi nebilerin rütbesinden a'lâdır derse ona mübtedi' derler, ehl-i sünetin dışında kalmıştır. Veliler ancak, bulundukları devrin peygamberlerine tabidir. Zira peygamberlere itaat, Allah Teâlâ'ya itaat gibidir ve tâattır. Âyet-i kerîmede :
«Kim Allah ve Peygamberlerine itaat ederse işte onlar, Allah'ın, kendilerine ni'metler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, iyi adamlarla beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştır...»
Allah Teâlâ buyurdu.
«Kim Allah ve Peygamberine itaat ederse (Allah) onu altından ırmaklar akan Cennetlere sokar ki onlar orada ebedi kalıcıdırlar.»
Görüldüğü üzere, Allah Teâlâ'ya ve Peygamberlerine itaatin neticesinin o güzel Cennet olduğu bildirilmektedir ki evliyalar peygamberlerle kıyas bile olunamazlar. Zaten evliyaların evliyalığı, bulunduğu devrin peygamberine uymasnın neticesidir. Peygamberlik Allah vergisidir. Evliyalar da o peygamberlere uyabildikleri nisbette velilik mertebesine ulaşırlar. Maazallah sonradan hatalara, günahlara düşünce, velilikten azlolunurlar. Halbuki peygamberler masumdurlar, Allah Teâlâ onları korur ve hiçbir zaman peygamberlikten azlolünmazlar ve olunmamıştır.
Cenâb-ı Peygamber de bir hadisinde :
«Ben, Âdemoğlunun seyyidiyim, fakat bununla iftihar etmem» buyurmaktadır ki onun tevâzularınm ne kadar büyük olduğunu bizlere göstemektedir.
Bundan anlarız ki, gerek dünya işlerinde ve gerek ilim ve âhiret işlerinde ne kadar yüksek mevkilere nail olursak olalım; bunu Allah Teâlâ'nın lütfü bilip büyüklen memeli ve tevazu sahibi olup kendini gurura kapürmamalı ve halkın arasında kendisine bir mevki ve şöhret vasıtası yapmamalıdır ve yapmamağa da çalışmalıdır ki indi ilâhide derecesi yüksek olsun. Zira:
«Tevazu göstereni Allah yüceltir» buyurulmuştur.
32. MESELE:
Evliyanın kerametlerini kabul etmelidir.
Her kim evliyanın kerametini inkâr ederse o da mübtedi'dir, ehl-i sünnet haricidir. Âyetleri inkâr ederse kâfir olur. Çünkü âyet-i kerîmede :
«Nezdinde kitabtan bir ilim olan (zat) : ben, dedi gözün sana dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel onu sana getiririm.»'
Bu zât, Süleyman aleyhisselâmm veziri Âsaf'tır. Kendisi velîdir, peygamber değildir. Süleyman aleyhisselâmm kavmindendir.
Süleyman aleyhisseâmm kavminden velî olsun, evliya olsun da, Muhammed Mustafa aleyhisselâmm ümmetinden olmasın hiç olur mu? Halbuki Peygamberimiz de Süleyman aleyhisselâmdan hayırlı, ümmeti de yine Süleyman aleyhisselâmm ümmetinden hayırlıdır.
Yine İsa aleyhisselâmm annesi hazreti Meryem'e Ce-nab-ı Hak kuru ağaçtan meyve veriyordu ve yine Meryem'in odasında kış vakti yaz meyveleri ve yaz mevsiminde de kış meyveleri bulunurdu da, Hz. Zekeriyya aleyhisselâm:
— Bunlar sana nereden geldi? diye sorunca:
— Allah tarafından, demişti.
Hz. Meryem de peygamber değildir.
Ashab-ı Kehf'in durumlarını da düşün. Onların arasında bir de köpek vardı. Bu da o Ashab-ı Kehf ile Cennete girecektir ki, iyi kimselere hizmetin mükâfatıdır. Dokuz hayvan daha vardır cennetlik.
Ashab-ı Kehf'in isimleri şöyledir: Yemlihâ, Mekselinâ, Meslinâ, Mernûş, Debernûş, Sâzenûş, Kefeştatâyûş. Kendilerine sâdık olan köpeklerinin adı da Kıtmîr'dir.
Bunlar da dinlerini korumak için memleketlerini terkedip bizim Tarsus'daki mağarada saklanıp, üçyüz küsur sene orada uyuduktan sonra uyanmışlar ve neticede yine oraya gömülmüşlerdir. Bazıları başka yerde olduklarını da rivayet ederler. Gazianteb'in bir kazasmda olduğu da rivayetler arasındadır.
Yine bir adam; bir velî bir gece kalkıp Beytullah'a gidip geliyormuş dediğinde; karşısındaki kişi hiç böyle şey olur mu derse çok hata eder. Peygamberimiz bir gece mi'rac yapmadı mı? Gittiği yeri ölçmek bile mümkün değil. Daha neye düşünürsün: Mü'min mi hayırlıdır, kâfir mi?! diye.
Baksana Şeytan aleyhillâne bir anda şark ile garb arasında elektrik gibi gidip gelmiyor mü?
Ah zavallı, sakın kerâmat-ı evliyayı inkâr etme, o keramet bak sende de mevcut, fakat ne yazık farkında değilsin.
«Andolsun ki biz, Âdemoğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar kılmışızdır.»' diyen Allah Teâlâ değil mi? Cenâb-ı Hak cümlemizi kâmilin zümresinden eylesin. Âmin.