Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ehl-i Kitaba Sorularım Var..? (1 Kullanıcı)

bendegil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
58
Selamün aleyküm,

Ehli kitaba bazı sorularım var ;

1 - Neye tapıyorsunuz ?

2 - Neden tapıyorsunuz ?

3 - İnancınızın temelini ne oluşturuyor ?

4 - İbadetinizin hedefi nedir ?

5 - Yaratıcının sizden ne istediğini düşünüyorsunuz ?

6 - Allah'ın bu istediklerini yapmadığınız taktirde ceza alacak olmanızı kader ve kaza ile nasıl ilişkilendiriyorsunuz?

7 - Dünyada iken haram ve günah ve cehennemin kapısı denilerek men edildiğiniz nimetlerin, Cennete size hedef olarak gösterilmesini nasıl karşılıyorsunuz?

Bunlar yayınlanabilirse daha sorularım var.

Allah'a emanet olun.
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,035
Puanları
163
Yaş
48
Konum
Gönlün olduğu yerde
vealeykümselam değerli kardeşim

Öncelikle sizin inançlı bir kardeşimiz olduğunu önceki konunuzdan bilerek , bu sorularınızın sebeplerini merak ettim acizane??
 

bendegil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
58
Selam aleyküm değerli kardeşim,

Hamdolsun inancımda zerre farklılık veya zayıflık yoktur.

Bazı konuların tartışılarak aydınlanması gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenle böyle bir girişimde bulundum.

Biraz daha derine inersek eğer;

İslam dünyasının bugünkü haline bakarsak, sanki insanlar yanlış anlamışlar veya yanlış yorumlanmış olduğunu düşünüyorum.

Konuşalım istiyorum.

Saygılarımla,
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,350
Tepki puanı
7,695
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Değerli kardeşim...
Tartışmak bazen yanlış mecralara sürükleyebilir insanları...
Bu nedenle tartışma ortamı oluşturmaktan kaçınmalıyız...
Özünde güzel bir konu gibi gözüküyor...
Bakalım nereye kadar gidecek, görelim inşallah...
Selam ve dUA ile...
 

bendegil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
58
Değerli kardeşlerim,

Benim maksadım yeryüzünde bozgunculuk yapmak değildir. Ancak sorarak ve tartışarak doğruyu bulacağımı(zı) düşünüyorum.
Fakat sanki bazı tabuları yıkmamız gerekmiş gibi geliyor. Bu tabuları yıkarken de yerine Kur'an'ı iyi bilen kardeşlerimizin yıkılan tabuların yerini doğrularla doldurmasını temenni ediyorum. Çünkü ben bu konuda cahilim.
Ben sadece sorabilecek seviyedeyim, beni Resullullahın yanına giden fakir ama soru soran bu nedenle Allah'ın, Resululah'ı O'nun yüzünden ikaz ettiği adam gibi düşünün. Benden yüz çevirmeyin.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,350
Tepki puanı
7,695
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
" İman tevhidi,
tevhid teslimi,
teslim tevekkülü,
tevekkül ise saadet-i dareyni iktizâ eder "￾
der Bediüzzaman Hazretleri.
Bu ifadesiyle; hasretini çektiğimizin adını koymuş ve hayalini kurduğumuz, vasıl olmak için perişan olduğumuz o mutluluklar ülkesinin adresini göstermiştir bize.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,350
Tepki puanı
7,695
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Saadet-i Dareyn; iki dünya saadeti. Dünyada başlayıp ahirette devam eden ve mutluluğun bitmediği âsûde bahar.. Sadet-i dareyndir kalplerimizin, ruhlarımızın maksudu. Lâkin, elbette bedelsiz ve usulsüz kavuşulamaz hiçbir güzele.

Sadet-i dareynin adresinde imandır ilk basamak..

İman eden; Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz. Öyleyse nihâyet derecede muntazam olan şu memleket de hâkimsiz olamaz￾der. Ve devam eder, Allah vardır. Yer, gök ve içinde ne varsa Onundur. Ben de Onunum Bu ifadelerle artık, kul ile Rabbi arasında bir bağlılık oluşmuştur.

Allah ile insan arasındaki irtibat demek olan imandan sonra adresin ikinci basamağı tevhidtir. Lailaheillallah￾. Kainatta hiç bir zerre yoktur ki bu cümleyi söylemesin.

Tevhide dair akla gelen ilk şey, tevhidin öncelikle inkâr oluşu. Yani Odan başka olan sahte ilâhları inkar La ilahe..￾ ilah yoktur. .İllallah￾ Odan başka. İşte bu cümle sebeplerin sukutudur. Ve bu cümle amennâ dedikten sonra, sebeplere ilahlık makamını verecek şekilde bir fâil nazarıyla bakılamayacağının ifadesidir.

Tevhid; kuvvetli bir iman akabinde, sebepler perdesinin şeffaflaşması ve Allahın isim ve sıfatlarıyla buluşmaktır.

Kâinatta elbette her şey sebeplerle ortaya çıkar. Allahın kâinattaki kanunudur bu. Hayat için rızk gerekir. Neslin devamı için dişi-erkek. Çiçeklerin açması için bahar gelir. Hastalıklar için virüsler, felaket ve musibet için kazalar, depremler ve afetler gelir. Mazlumların zulme uğramasına zalimler sebeptir.

İşte bu sebeplere hikmetle bakmayı bilmek ve hâdiseler satırlarında ilahî mesajları okuyabilmektir tevhid.

Yani, yaşamımızda karşımıza çıkan maddî-manevî her şeyde Allahı görebilmek ve sebeplere takılmayıp her şeyde Allahı müşâhede edebilmektir. Manevi durumumuzu ortaya koyması için gelen bu bela ve musibetlerin her biri bir sebeple gönderilir adresimize. Gönderen ise Allahtır!

Sebeplere takılmak değil midir yaşamımızı buhrana çeviren ve bizi perişan eden!? Hikmetsiz, basiretsiz bakış ve yorumlarla bu sebeplerin her biri bir çıkmaz sokağa döner. Öyle miydi, böyle miydi derken başımız döner bir türlü çıkamayız işin içinden. Falancaya kızarken filancaya söylenirken perişan olur, hasta oluruz. Ve böylece her birimizin hayatı dahi bir çıkmaz sokağa dönerken intikamlarla, intiharlarla bunalım çağı oluvermiştir işte şu asrımız..

Oysa tevhidin mânâsını idrak eden hastalığın mânâsını da bilir, musibetin de. Ve der; Kâinatta maksatsız, çirkin ve abes olanı yaratmamışsa Allah, adresime gönderdiği musibeti de maksatsız değildir. Çirkin hiç değildir.￾

Gıdası verilmeyen, hücreleri yenilenmeyen her azanın hasta olması gibi yaratılanda yaratanı göremeyen her bir ruh da, hastadır. Asrımızda kanser günden güne hızla yayılıyor. Herkes telaşa düşmüş ya bende de varsa!￾diye. Oysa bu kadar telaş niye, zaten ölmek için gelmedik mi dünya misafirhanesine!? Telaş edilmesi gereken hakiki hastalığa gelince; sebeplere ilahlık derecesinde kıymet vermekle kanser olmuş ruhlarımız!

Tevhid ehli sebeplere ne tapacak ve hayranlık duyacak kadar kıymet verir ne de kin ve nefret edecek kadar ciddiye alır. Sebepler tevhid ehli için, Allahın isimlerini okutturan aynalar hükmündedir.

Baharda, çiçekte Cemîl ve Latîf isimlerini lezzetle okurken, fırtınalı denizlerde ve çakan şimşeklerde, ibretle Kahhar ve Celîl isimlerini müşahede edebilmektir tevhid. Sağlık-sıhhatte rahmeti, hastalıkta, musibette terbiye edicilik manasındaki Rab ismini okuyabilmek imanı kamil olanların tevhid basamağındaki başarısına işarettir. Evet iman eden, yaratılan her şeyde mutlaka Onu görür.

Ve saadet-i dareynin üçüncü basamağı; teslim olmak. Kendini Allaha bırakmak, Ona boyun eğmek.

Teslimiyet; kaderin tecellisi demek olan kazaya rızadır. Ve Allah’ın kaderden bize ayırdığını -bu bir bela ve musibet bile olsa- gönül rızasıyla kabul edebilmektir.

Âlimler, teslimiyet için belâ geldiğinde içte ve dışta değişme olmaksızın sabit olmaktır demişler. İnsan dil ile ne yapalım Allahtan bu da! der. Der demesine fakat, esefle, yes ile çıkar bu cümleler ağızdan! Bu teslimiyet değildir. Diliyle söylediği bu güzel cümleyi kalbiyle gösterdiği hoşnutsuzluk ile yalanlar insan. Farkında olarak ya da farkında olmadan.

Ey insanoğlu! Ağla sızla feryat et, istersen vur başını duvardan duvara. Mukadder programı değiştirmeye muktedir olamazsın!

Âcizliğini unutan insan, kulluğunu hatırlatmak için kaderin kendisine sunduğu şerbeti acı da olsa yüzünü buruşturmadan yudumlamalıdır. Semavat ve arzın dışına çıkmaya güç yetiremeyen insana, acaba rızadan başka ne yakışır?!

Onların Rableri katındaki mükafatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedi olarak devamlı kalıcıdırlar. Allah onlarda razı olmuştur ve (onlar da) Ondan razı olmuşlardır. İşte bu (karşılık),Rabbisinden korkan kimseler içindir.￾ (Beyyine, 98/8)

Ve Tevekkül; âsûde bahar ülkesinin adresindeki son basamak. Yani işini Allaha ısmarlamak. Ona sığınmaktır tevekkül. Gerekeni yapmak demek olan, sebeplere teşebbüsten sonra ağırlıklarını Onun kudret eline bırakmak.

Abdülkadir Geylani Hazretleri (ks); Tevekkül eden kimse, Rabbin vadi ile sukûnet bulur.￾ demiştir.

İnsanoğlu kaderine rıza göstermeyip tevekküle yanaşmadığı sürece ıstıraplardan, evhamlardan, sabırsızlıklardan asla ve asla kurtulamayacaktır. Ve böylece insan olma asaletine yakışmayan bir hal ile, yani yaratana değil, yaratılmış olana tenezzül edecektir. Her sıkıntı karşısında çaresizlik sancıları çekecek, kainata da zavallı bir dilenci olacaktır.

Hz. Ömer (ra) şöyle buyurmuştur: İster hoşuma giden olsun, isterse de gitmeyen; hangi hal üzere sabahlarsam sabahlayayım benim için fark etmez. Çünkü ben, hayrın hoşuma gidende mi, yoksa gitmeyende mi olduğunu bilmiyorum.￾ (İbn-i Kesîr)

Beşeri bütün matlûbuna vâsıl eden kelimedir tevhid..

Hastayken hastalığı, sağlıklı iken sağlığı, musibetzede iken musibeti, yalnızken yalnızlığı, gençken gençliği, ihtiyarken ihtiyarlığı sevmeyi becerebiliyorsak ve falan bize hakaret ettiğinde filan da bahçemize çöp döktüğünde kızmamayı başarabiliyorsak, işte hasretini çektiğimiz âsûde bahar ülkesi burada, içimizde hem de her yanımızdadır. Hatta o kadar ki gittiğimiz her kışı bahara döndürecek kadar yanımızdadır bu bahar. Saadet-i dareyndir bu.

Lâkin nefsin gözü gaflet ile sebeplerden açılan maneviyat alemine kapanırsa, her şeyi kapkara görür. Ve kör olan elbette güneşin gösterdiği güzelliklerden habersizdir.

Gözleriyle sayfamda gezinen İrfan Mektebinin sevgili misafiri! Şimdi istersen biraz düşün! Mutlu musun yoksa mutsuz mu? Kaderin adresine postaladığı hadiselere memnuniyetsizlikler, vehimler ve esefler ile bakarak zindan yapıyorsan yaşamını, başa dönmelisin. Yani adresin başına. İman! Çünkü Bediüzzaman Hazretleri iman, saadet darını netice verir demiyor, Sadet-i dareyni netice verir diyor. Yani, iman; sadece âhiret mutluluğu olan cenneti netice vermez. Hem dünya hem ahiret mutluluğunu netice verir. Evet Allaha inanıyorsan bu dünyada da mutlu olursun, olmalısın (!) Çünkü dünyada kadere rıza ile elde edilen manevi huzur ahiretteki cennet saadetinin habercisidir. Kadere rızasızlık ile gelen dünyadaki mutsuzluklar ise ahiretteki cehennem azabının alametidir.

Mutlu musunuz, halinizden memnun musunuz? Öyleyse problem yok. Çünkü siz tevekkül ehlisiniz. Elinizden geleni yapıyor sonra gelen neticeye rıza gösteriyorsunuz. Demek ki; yerlerin ve göklerin ilâhına teslimsiniz. Öyleyse her şeyde Onu görüyorsunuz, Onu okuyorsunuz ki falancaya filancaya kızmakla kendinizi, hayatınızı ve başkalarının hayatını zindan etmiyorsunuz. Ve gittiğiniz her yere mutluluk taşıyorsunuz. Huzursuzluk karanlıklarını iman nuruyla ortadan kaldırıyorsunuz. Öyleyse siz imanı kâmil olanlardansınız. Evet Sırat-ı müstakim üzere olanların dünyası da cennettir ahreti de.

Aah Saadet-i Dareyn.. Nerdesin?.. İnsaniyet seni ararken perişan oldu.. Evet biliyoruz ki aslında sen Lâilâheillallahâ€￾ demek kadar yanımızdasın..

Lâkin Aaah âhir zaman! Sen nasıl bir zamansın ki biz insanlar aradığımız Saadet-i Dareyn çok yakınımızdayken onu bulamayacak kadar kör olduk seninle.. Çek artık üzerimizdeki ve kalplerimizdeki kara bulutlarını. Çek ki; âsûde bir bahar ülkesi gelsin ve hiç gitmesin bizden..

İman, tevhid, teslim ve tevekkül yağmurlarıyla baharlar gelsin kalplerimize, ebedi mutluluk çiçekleri açsın. Bırakalım ıztırapları, yeis ve elemleri.. iman nimetinden mahrum ya da nasibi az olanlara..Ve huzuru bulalım, yaşatalım doya doya. Evet İman ehli bir takım sebeplerle kıymetlisini kaybettiğinde hüsrana uğramaz.. Çünkü iman eden bilir: Madem O var her şey var! Velhasıl: âmenna diyorsa dillerimiz her şeyde Onu görmeli gözlerimiz. Onu okuyunca gözlerimiz, teslimiyete bürünecektir kalplerimiz. Teslimiyetimiz varsa Ona, dünya yükümüz hafiftir artık. Ve tevekkül varsa O mutlaka bizimledir. Yerlerin ve göklerin ilahı olan Allahın (c.c) yanında olduğu kişi ise dünyadan ebede kadar âsûde bahar ülkesindedir.

ALINTI
 

bendegil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
58
Rahmetli Said Nursi bu satırları yazabilmek için geceler boyu okuyup tefekkür etmiş sonra yüreğine ilham olunan iman damlacıklarını kaleme almıştır.

Şimdi sen Mavci rumuzlu kardeşim, kopyala yapıştır yaparak Said Nursi'nin açtığı yolda ilerlemiş olduğunu mu düşünüyorsun?

Neden sorularıma cevap vermek yerine, kopyaladığın metni bana cevapmış gibi yapıştırıyorsun?

Benim sorduğum senin fikirlerin. Said Nursi'nin değil.

O'na sormaya gerek yok çünkü O ömrünü vermiş bu soruların cevabını vermek için.

Sen eğer kendine ait fikirlerin varsa, cevapla buraya, yok Said Nursi gibi iman dolu bir insanın fikirlerini yapıştıracaksan istemem.

Sorguladığımız bugün yaşayan inançlı insanlar. Din büyükleri değil.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,350
Tepki puanı
7,695
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Bizim ne haddimize ki bu böyle büyük zatların yazdıklarının üzerine kelam eylemek...!!!
Tartışmak bir yere götürmez...!!!
Bunu demek isterim...
 

bendegil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
58
Hayır, Kelam eylemek demek O büyük zatların yazdıklarının üzerine yazmak demek değil, bilakis O zatların anlatmak istediklerini anlayabilmişmiyiz diye yazmak gerekir diye düşünüyorum.

Eğer senin dediğin gibi bir silsile olmuş olsaydı, Said Nursi hazretleride , Resullullahın hadislerinin üzerine benim bir şeyler yazmam ne haddime demesi lazımdı.

Demek ki yol o yol değilmiş.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,350
Tepki puanı
7,695
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
O halde Üstad Bediüzzaman' ın " İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktizâ eder "￾ sözünden neler anlıyorsun kardeşim..?
Anlat da bizler de anlayalım inşallah...
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,035
Puanları
163
Yaş
48
Konum
Gönlün olduğu yerde
Dinde sahsi fikirler ne zamandan beri gecer oldu???? Bendegil kardesim???
Alemlerin Rabbi Rahman ve Rahim olan Allah cellecelaluh . Tek yaradanimiz. Gelmis gecmis tum peygamberlere inaniriz....son peyamberimiz Hz.Muhammed Mustafa s.a.v....meleklere .kitablara...ahirete....hayrin ve serrin Allah tan cc geldigine inaniriz
Ehli sunnet velcemaat yolumuz.... Bundan gayri...fikriniz nedir diye sorulmaz..ehli sunnet bir hocaya gidip karsina oturup bir guzel sorularinizi sorun Sizi soru isareti kalmayacak sekilde cevaplasin.... Degerli kardesim
 

bendegil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
58
Muhterem berat05 rumuzlu kardeşim,

Şahsi fikirler olmazsa eğer, Allah'a (cc) ulaşmak için aracılar kullanacaksan eğer, Allah ile olan ilişkini sorgulamanı öneririm.
O ki alemlerin Rabbi olan Allah teveccüh edip insana aracısız olarak irtibat kurma hakkı vermiş iken,
insan tembellik edip araya başka insanları sokma gayreti ve belkide Bid-at'ına düşmüş olabilir.

Yaratıcı lütfedip aciz ve güçsüz olan insanı muhatap alırken, insan her zamanki tembelliği ile,
"benim aklım ermez böyle şeylere, iyisimi daha önceden okumuş ve kendince bir yol çizmiş olan başka insanın gölgesine sığınırım, Rabbimin huzurunda olma şerefi varken, bir adım geriye gelir kendimi yanlışlıkla günah işleme riskinden korurum "

gibi acz ve kibr metaforlarının içine düşerse eğer, işte o zaman adına "iman" dediğimiz müthiş kalp-beyin jeneratörünün enerjisini yanlış çalıştırmış olabiliriz.

Biraz cesur olup, Allah (cc) ile direk bağlantı kurmanın daha doğru bir yol olduğunu düşünüyorum.

Keza,

Kimseye akıl vermek haddim değildir. Ben acizane bir kaç soru sorup herkesin meşrebine göre cevaplandırmasını rica etmiştim. Maksadım tartışmak değildi. Maksadım bakalım Allah'tan gelen ışığın her insanda nasıl bir yansıması oluyor onu görmek idi.

"Selam ve dua ile" demek yerine

Resullullah'tan öğrendiğim üzere

Allah'ın selamı üzerinize olsun demeyi tercih ediyorum.

Allah'ın selamı üzerinize olsun kardeşim.
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Sevgili kardeşim. belli siz ilimide biraz ilerlemişsiniz.
biz evet bir tefsir alimi kadar bilmiyoruz belki hatta hiç bilmiyoruz olabilir ama uç sorularında nerden gelip nereye gideceğini
sanırım anlıyoruz.

Sizin Aracı kullanmadan Allah a ulaşmak tan anladığım Dua ve isteklerimizdir.
Tabiki o konuda aracı olmadan ulaşmaktır gayemiz.
Nitekim her namazda Fatiha Suresinde "Ya Rab, yalnız sana ibadet (kulluk) eder ve yalnız senden yardım isteriz" ayetini tekrarlayarak Allahımıza esas duruş da bulunmamız bundan dolayıdır.
Bunun peşindeki ayette:
"Bizi doğru yola ilet" diyerek doğru yolun bu şekilde olduğunu ifade ederiz Yaradanımıza.

Bence buraya kadar sıkıntı yok.
Ama ''Yaratıcı lütfedip aciz ve güçsüz olan insanı muhatap alırken,.. diye devam eden cümleniz var
Orada Şunu soruyorum. Madem öyle E neden Rabbimiz Yüce Kuranı Cebrail vasıtasıyla
Peygamber efendimize göndererek biz kullarına açıklama gereği duydu.
Direk bizi Elçisiz muhattap alabilirdi.
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Kuranı Kerim.
hiç bir insanın yazamayacağı kadar Mükemmel kitap.
Bunu gördüğüm için inanıyorum hiç bir insan buna benzer bi kitap yazmamıştır sureler ayetler matematiksel düzen içindedir dahasıda var.

'' De ki: «Yemin ederim eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek üzere toplansalar, birbirlerine yardımcı bile olsalar onun bir benzerini getiremezler.» ( İSRA 88 )

'' Ey insanlar bir misal verildi, şimdi ona iyi kulak verin! Haberiniz olsun ki sizin Allah'tan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar, hepsi onun için bir araya gelseler bile; şayet sinek onlardan birşey kaparsa onu ondan kurtaramazlar; isteyen de güçsüz, istenen de! '' ( HACC 73 )

'' Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın. ( BAKAR 23)

'' Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır. '' ( BAKARA 24)

Bundan daha öte bir meydan okuma yok.
Sorduklarınızın hepsinin cevapları çok basit. ama ben bunların sonun gelmeyeceğini biliyorum.
Ve hiç masum değil böyle tartışmlar. çünkü çok benzerlerine şahit olduk.
Dedimya aslında çok basit
Neden mi İnanıyorum. Çünkü yeryüzünde yaşamış ve yaşayan insanların hepsi bir Allah a ya da bir yaratıcıya tapınma ihtiyacındalar. kimi ateşe tapmış kimi toprağa kimi puta.
Ve yahudiler ve hıristiyanlar, budistler mecusiler yok daha bin türlü.
Araştırınca ve aklını kullanınca insanın İslamiyetin ve Kuranın Nasıl hak olduğunu
Ve bunları göndereninde Bir HAKK olduğu nasibinde alır insan.

Kısacası her bir soruna enaz üç ayet ve kaç hadislerle cevap verilir
Ama sonrasında ben arayışta biriysem yada kurana inanmıyorsam
ya da bilimden ilimden bilindik sorularla devam edeceksin.
uzayıp gidecektir.
iyisimi biz burda keselim. varsa masum bilgilerin bizimle paylaş bizleri bilgilendir. yoksada keselim kapatalım bence.
Allahın selamı üzerine olsun.
 

bendegil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2008
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
58
Sevgili kardeşim mir_erhan,

Gece saat 21:41 de yazdığın yorumdan dolayı teşekkür edip daha derine girmek istemiştim. Allah razı olsun. Ama sonra yazdığın saat 00:32 yorumunda aslında sorumun doğru anlaşılmadığını farkettim.

Ve anladım ki pencereler, kapılar kapalı. Allah razı olsun. :)

Allah'ın selamı üzerine olsun.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt