Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ebubekir Sifil in seadeti ebediyye yi tenkid ettiği yerler (1 Kullanıcı)

pşşttt

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2009
Mesajlar
14
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
24
5. Bir diğer tesbit hatası da, Sahabe'nin tümünün müçtehid olduğunun söylenmesidir (50). Oysa muhakkık ulema, Sahabe'den içtihad seviyesine yükselenlerin sayısının 20 civarında olduğunu söylemiştir.
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
selamün aleyküm...
Aleyküm selam.
mektubat kardeşim.. kuyruğuna basılmış kedi gibi zıplayıp durma...
Kardeşim diyorsunuz ama kediye benzetiyorsunuz terbiyenize takının lütfen haddinizi bilin.Biz de sizin ilminizden istifade ederiz diye düşünürdük meğersem edebiniz yokmuş edebi olmayanın ilmi de ameli de zayi olur.haksız yere sifil hocaya da dil uzatma... bizzat tanırız sifil hocayı... ehli sünnetin sağlam kalelerindendir kendisi hatta son kalelerinden dir...
saadeti ebediyyeyi, yıllar önce mehmhet talu hocaya da sormuştuk ömer nasuhiyi okuyun demişti.. saadeti ebediyyeyi tavsiye etmem demişti... ebubekir sifil hocada aynısını diyor..
Tabii olduğunuz insanlar size ölçü teşkil eder herkes için ölçü değil.Fitne çıkarmak için buraya bu forumu açana destek vermeniz Eminim hem bizim için hem de site sakinleri için oldukça üzücü bir durum oldu.adam'a saldırmayın hakaret etmeyin...
Bu adam saldırınca mübah biz laf söyleyince günah mı??Nasıl bir anlayıştır bu?kendi fikridir deyin saygılı olun ki size de saygılı olunsun..
Siz tam ilmihali okumadan bu yorumu yapmışsınız okumanızı tavsiye ederiz.Saygıdan da bahsetmeniz garip olmuş burada.ebu bekir sifil hoca ehli sünnet alimidir...
Bu size göredir.
bunu unutmayın..
ehli sünnet alimleri arasında da ihtilaflar olabilir...
Hiç bir ehl-i sünnet alimi ihtilaf ettiği alime iftiralarda bulunmamıştır.Siz de böyle derseniz fitnecilerin neler diyebileceğini tahmin edersiniz.sen saadeti ebediyye yi hatasız kusursuz sayarsan..
nurcular risaleyi hatasız sayarsa
bir başkası kendi cemaatine mal olmuş kitabı hatasız sayarsa bu işin içinden çıkılmaz.. mevla teala'nın kelamı dışında hangi alim'in kitabı olursa olsun hangi meşayıh'ın kitabı olursa olsun hata olasılığı hep vardır...
Hatasız kul olmaz.Ama bu yorumunuz Eshab-ı Kiram'ın(Aleyhimürrıdvan)ayrılığı hakkında konuşan cahillerin yorumundan farksız kalır.
unutmayın ki hatasız tek kitap vardır..kur'an'ı kerim..
Amenna.
onun dışında bütün kitaplar tenkid edilebilir..hatası bulunabilir..

Abdullah-ı Ensari(Rahmetullahi Aleyh)hazretleri buyurmuş ki;
Ya Rabbi dostlarını öyle yaptın ki onları tanıyan sana kavuşuyor onları tanıyamıyan sana kavuşamıyor.Yine buyurdu ki;
Ya Rabbi her kimi felakete düşürmek istersen bizim üzerimize atarsın.
Arabi beyt tercemesi:
Alimi anlamaz cahil söyler hep kelam
Sabr et sözlerine cevap verme vesselam....
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
SAADETİ EBEDİYYE ALINTI..devlete olan borçlarını öder. Devletin kanûnlarına karşı gelmez. Kanûna karşı gelmek suç olur..........................................................................................................................BURDAKİ İSLAM DEVLETİMİ YOKSA LAİK DEVLETİN KANUNLARIMI......MÜSLÜMAN ALLAHIN HÜKMÜNE SAVAŞ AÇMIŞ KANUNLARA KARŞI GELEMEZMİ SAYIN MEKTUBAT KARDEŞİMİZ...Hz ÖMER EFENDİMİZ HUTBEDE VAAZ VERİRKEN SORUYOR..EEEY CEMAT..ŞERİATTAN KIL KADAR AYRILSAM NE YAPARSINIZ..SAHABENİN BİRİ KILICINI ÇEKİYOR VE HAYKIRIYOR..YA ÖMER SENİ BUNLA DOĞRULTURUZ...HZ ÖMER RA EFENDİMİZ BÖYLE ARKADAŞLAR NASİP ETTİĞİ İÇİN ALLAHCC E ŞÜKREDİYOR...

Devlete karşı gelmek suç değil mi güzel kardeşim.Suç işlemek ayrıdır günah işlemek ayrıdır,fitne çıkarmak apayrıdır..Senin de başında Ömer(Radıyallahu Anh)Gibi halifen olsun sen de vur boynunu.Hem o ümmet nerede.Sizin de bildiğiniz gibi Abdülhakim arvasi(Kuddise Sirruh)hazretlerine bir zat çarşıda efendim dua edin de ümmet kurtulsun diyor.Cevabında sen bana o ümmeti gösterde sana kurtulacağını söyliyeyim diyor.Elbette ki bizim yönetimimiz değil bu yönetim şekli ama müslüman faydalı insan demektir.Bazıları miting alanlarında camileri,minareleri konuşunca senin kızlarının başörtüsünü açtırıp okula sokturdular.Ne oldu müslümanları sıkıntıya attın.Bu caiz değil fitne demektir.Selametle kal..
 

ishakyakup

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Tem 2007
Mesajlar
549
Tepki puanı
21
Puanları
18
Yaş
45
Konum
Gebze

Kardeşim diyorsunuz ama kediye benzetiyorsunuz terbiyenize takının lütfen haddinizi bilin.Biz de sizin ilminizden istifade ederiz diye düşünürdük meğersem edebiniz yokmuş edebi olmayanın ilmi de ameli de zayi olur.
--bende sizin istifade edebileceğiniz bir ilim yok zaten.. hakkım da hüsnüzan etmişsiniz..
Edep meselesine gelince... durumum ortada, sizin edeb seviyenizi henüz yakalayamadık.. yani size göre edepsiz sayılabiliriz..
amma ve lakin.. bir önceki mesajınızda E.Sifil hocaya hitabınızda sizin edep çizginizin çok altında.. mezhepsizlikle suçlaman, yahudi hristiyan propagandası ile suçlaman, bunlarda edepsizliktir.. E.Sifil hocadır hemde iyi bi hocadır.. sen beğenmesen de..!


Tabii olduğunuz insanlar size ölçü teşkil eder herkes için ölçü değil.
çok güzel bir söz... tebrik ediyor aynen iade ediyorum.. tabi olduğunuz insanlar sizin için ölçü teşkil eder.. herkes için değil..
Fitne çıkarmak için buraya bu forumu açana destek vermeniz Eminim hem bizim için hem de site sakinleri için oldukça üzücü bir durum oldu.
E.Sifil hocanın saadeti ebediyye hakkında ki bu tenkid yazısından çok uzun zamandan beri haberim vardı... ve bunu bu sitede konu olarak asla ben açmazdım.. "sen", "huyela", ve "ehli_sünnet" nick li kardeşlerim sebebi ile.. biliyorum ki siz o cemaate mensupsunuz.. ve aramızda ki küçük ihtilafları gündem yapmak hiç bir türlü işimize gelmez.. ( kaza namazı, ezan sesi,) bunlar ihtilaflı konulardır..
fitne maksatlı bu konuya desteğime gelince.. ben konuya destek vermedim.. E.sifil hoca ne diyorsa doğrudur da demedim.. Saadet ebediye, veya onun müellifi yanılıyor da demedim... ben sadece senin E.sifil hoca hakkında ki tutumuna cavap yazdım..ve Ağır ol dedim.. E.Sifili tanıdığımı ve kendisinin Ehli sünnet olduğunu yazdım.. E.Sifil hocanın ehli sünnet dışı, mezhepsiz, tasavvuf,sahabe düşmanı olduğuna deliliniz varsa yazın.. bizde vazgeçelim kendisinden... yani, konuya destek vermedim...


Bu adam saldırınca mübah biz laf söyleyince günah mı??Nasıl bir anlayıştır bu? bu adam dediğin Alim bir zattır.. senin onun ilmini kabul etmemen o nu cahil kılmaz.. o bir kitabı veya alimi eleştirirse "tenkiddir" ama sen desteksiz kösteksiz atarsan bu "saldırıdır"
Siz tam ilmihali okumadan bu yorumu yapmışsınız okumanızı tavsiye ederiz. sizde Sifil hocanın kitapları okuyunda ondan sonra kendisine fitnebaz mezhepsiz deyin..
Ama bu yorumunuz Eshab-ı Kiram'ın(Aleyhimürrıdvan)ayrılığı hakkında konuşan cahillerin yorumundan farksız kalır. biz Ashabı kiram'ın şahsiyetlerini tenzih ederiz.. lakin hata yapma bakımından onlarda beşerdir.. hataları olabilir.. peygamberlerden başka herkes günahta işleyebilirler..

Abdullah-ı Ensari(Rahmetullahi Aleyh)hazretleri buyurmuş ki;
Ya Rabbi dostlarını öyle yaptın ki onları tanıyan sana kavuşuyor onları tanıyamıyan sana kavuşamıyor.Yine buyurdu ki;
Ya Rabbi her kimi felakete düşürmek istersen bizim üzerimize atarsın.
Arabi beyt tercemesi:
Alimi anlamaz cahil söyler hep kelam
Sabr et sözlerine cevap verme vesselam....

Alimi cahil anlamaz... doğrudur.. Ama kim alim, kim cahil onu doğru seçmek lazım...

selamün aleyküm..
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
51
selamun aleykum
Bismillahirrahmanirrahim
ben yazilanlari tam olarak okumadimsada ancak bu konuda soyle söylenilebilir diye düsünüyorm...insanlar hata yapabilir beserdir, ama yapilan hatanin farkina varabilmek ne kadar güzeldir! degilmi?

insanlarin yazmis olduklari kitaplar bir de icerisinde yorumlar da bulunuyorsa hata olma payi olabilir...birbirimizi veya yazilanlari tenkid ederken haddi asmadan birbirini o sucudur bu da bucudur yakistirmalari yapmadan birbirimizi kücük düsürücü seyler söylemeden tenkid edelim, o halde ayni dine inanan, ayni Yaratici ya iman eden, ayni kibleye dönüp namaz kilan din kardesleri birbirlerine böyle hakaret dolu seyler söylemesi veyazmasi sizce ne kadar dogrudur!...bir alim bir kitap yazdiysa veya bir alim birkitap hakkinda yorumda bulunuyorsa, icerisinde ki dogru olanlardan faydalanalim varsa yanlislari Islam kardesligi, dinkardeslegi cercevesinde haddi asmadan cevap verelim insaALLAH...Kişiye düşen bu insanların Kur’an ve Sünnet ışığında geliştirdikleri güzel yorumlardan istifade etmek ve eğer tesbit edilmiş ise, uygunsuz olanlari terk etmektir.

Ehl-i sünnete uymayan görüşleri ve yazilari varsa onları almadan diğer fikir ve düşüncelerinden istifade etmek en dogru olanidir...

bir de acizane önerim olacakti; bizler söyle yapalim isterseniz hepimiz birbirimize dua edelim..
Rabbim bizleri dogru olana uymayi ve dogru olanlari bulmayi nasip eylesin ve bizleri nasil inanmamiz gerekiyosa o sekilde inanan, iman eden kullarindan eylesin. Amin

Allah'a (CelleCelaluhu) emanet olunuz...
selametle.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
devlete karşı gelmek suç değil mi güzel kardeşim.suç işlemek ayrıdır günah işlemek ayrıdır,fitne çıkarmak apayrıdır..senin de başında ömer(radıyallahu anh)gibi halifen olsun sen de vur boynunu.hem o ümmet nerede.sizin de bildiğiniz gibi abdülhakim arvasi(kuddise sirruh)hazretlerine bir zat çarşıda efendim dua edin de ümmet kurtulsun diyor.cevabında sen bana o ümmeti gösterde sana kurtulacağını söyliyeyim diyor.elbette ki bizim yönetimimiz değil bu yönetim şekli ama müslüman faydalı insan demektir.bazıları miting alanlarında camileri,minareleri konuşunca senin kızlarının başörtüsünü açtırıp okula sokturdular.ne oldu müslümanları sıkıntıya attın.bu caiz değil fitne demektir.selametle kal..
fitne çıkarmakla kafir jejime muhalefet etmeyi nasıl birleştirdiniz anlayamadım...seyyid abdülhakim arvasi üçışık hazretleri benim şeyhimdir..ve en büyük bidat cihad ve gazada gevşekliktir buyurmaktadır...ne yani cihad ve gazada gevşek olmak fitneyi önlemekmidir...allahcc yolunda samimiyetle mücadele edilemezmi demek istiyorsunuz ...esseyyid abdülhakim arvasi hazretleri nin yetiştirdikleri o ümmet yetişti...zindanlarda bilendi..hapislerde yusufiyelerde denendi..şehit oldular..yaralandılar..yuvaları dağıldı..ama dönmediler..yılmadılar..fitne yokolup din yalnız allahcc ün oluncaya dek..islam hakim oluncaya dek ölümüne yürüyorlar..yürüyecekler...başörtüsü mücadelemizde bizi yalnız bıakmasaydınız ya...ne yani biz mücadele ettik..işkence çektik..hapislere düştük..bu uğurda herşeyimizi feda ettik diyemi yasakladılar...direndik diyemi..yoksa birileri zulme rıza gösterdiğindenmi...mücadelemizde bizi yalnız bıraktığınızdan cesaret almış olmasınlar...yok öyle üç kuruşa beş köfte...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
5. Bir diğer tesbit hatası da, Sahabe'nin tümünün müçtehid olduğunun söylenmesidir (50). Oysa muhakkık ulema, Sahabe'den içtihad seviyesine yükselenlerin sayısının 20 civarında olduğunu söylemiştir.

Bütün sahabe müçtehid diye araştırdım ben.....SAHABELERİM GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİDİR..HANGİSİNE TUTUNURSANIZ KURTULUŞA ERERSİNİZ BUYURUYOR PEYGAMBERİMİZ...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
mektubat´isimli üyeden Alıntı
Kardeşim diyorsunuz ama kediye benzetiyorsunuz terbiyenize takının lütfen haddinizi bilin.Biz de sizin ilminizden istifade ederiz diye düşünürdük meğersem edebiniz yokmuş edebi olmayanın ilmi de ameli de zayi olur.
--bende sizin istifade edebileceğiniz bir ilim yok zaten.. hakkım da hüsnüzan etmişsiniz..
Edep meselesine gelince... durumum ortada, sizin edeb seviyenizi henüz yakalayamadık.. yani size göre edepsiz sayılabiliriz..
amma ve lakin.. bir önceki mesajınızda E.Sifil hocaya hitabınızda sizin edep çizginizin çok altında.. mezhepsizlikle suçlaman, yahudi hristiyan propagandası ile suçlaman, bunlarda edepsizliktir.. E.Sifil hocadır hemde iyi bi hocadır.. sen beğenmesen de..!


Tabii olduğunuz insanlar size ölçü teşkil eder herkes için ölçü değil.
çok güzel bir söz... tebrik ediyor aynen iade ediyorum.. tabi olduğunuz insanlar sizin için ölçü teşkil eder.. herkes için değil..
Fitne çıkarmak için buraya bu forumu açana destek vermeniz Eminim hem bizim için hem de site sakinleri için oldukça üzücü bir durum oldu.
E.Sifil hocanın saadeti ebediyye hakkında ki bu tenkid yazısından çok uzun zamandan beri haberim vardı... ve bunu bu sitede konu olarak asla ben açmazdım.. "sen", "huyela", ve "ehli_sünnet" nick li kardeşlerim sebebi ile.. biliyorum ki siz o cemaate mensupsunuz.. ve aramızda ki küçük ihtilafları gündem yapmak hiç bir türlü işimize gelmez.. ( kaza namazı, ezan sesi,) bunlar ihtilaflı konulardır..
fitne maksatlı bu konuya desteğime gelince.. ben konuya destek vermedim.. E.sifil hoca ne diyorsa doğrudur da demedim.. Saadet ebediye, veya onun müellifi yanılıyor da demedim... ben sadece senin E.sifil hoca hakkında ki tutumuna cavap yazdım..ve Ağır ol dedim.. E.Sifili tanıdığımı ve kendisinin Ehli sünnet olduğunu yazdım.. E.Sifil hocanın ehli sünnet dışı, mezhepsiz, tasavvuf,sahabe düşmanı olduğuna deliliniz varsa yazın.. bizde vazgeçelim kendisinden... yani, konuya destek vermedim...


Bu adam saldırınca mübah biz laf söyleyince günah mı??Nasıl bir anlayıştır bu? bu adam dediğin Alim bir zattır.. senin onun ilmini kabul etmemen o nu cahil kılmaz.. o bir kitabı veya alimi eleştirirse "tenkiddir" ama sen desteksiz kösteksiz atarsan bu "saldırıdır"
Siz tam ilmihali okumadan bu yorumu yapmışsınız okumanızı tavsiye ederiz. sizde Sifil hocanın kitapları okuyunda ondan sonra kendisine fitnebaz mezhepsiz deyin..
Ama bu yorumunuz Eshab-ı Kiram'ın(Aleyhimürrıdvan)ayrılığı hakkında konuşan cahillerin yorumundan farksız kalır. biz Ashabı kiram'ın şahsiyetlerini tenzih ederiz.. lakin hata yapma bakımından onlarda beşerdir.. hataları olabilir.. peygamberlerden başka herkes günahta işleyebilirler..

Abdullah-ı Ensari(Rahmetullahi Aleyh)hazretleri buyurmuş ki;
Ya Rabbi dostlarını öyle yaptın ki onları tanıyan sana kavuşuyor onları tanıyamıyan sana kavuşamıyor.Yine buyurdu ki;
Ya Rabbi her kimi felakete düşürmek istersen bizim üzerimize atarsın.
Arabi beyt tercemesi:
Alimi anlamaz cahil söyler hep kelam
Sabr et sözlerine cevap verme vesselam....

Alimi cahil anlamaz... doğrudur.. Ama kim alim, kim cahil onu doğru seçmek lazım...

selamün aleyküm..

__________________
BURDA BEN DE ishakyakup kardeşime katılıyorum..
 

Hakikate sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
1. Eserde bol miktarda zayıf –ve hatta bazen uydurma– rivayetlere rastlanmaktadır. Mesela Hz. Peygamber (s.a.v)'in, Hz. Ali (r.a)'ye, "Benden sonra halife Ebû Bekr olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman, ondan sonra da sen" buyurduğunun söylenmesi (69) böyledir.

. (ebubekirsifil )[/B]




İmam-ı Abdülkadir Geylânî kuddise sirruh hazretleri, Gunye’tüt Talibin kitabında buyuruyor ki:

“İmamımız Ebu Abdullah Ahmed bin Hanbel’den bir başka rivayet vardır ki, Ebubekr’in (radıyallahü anh) hilafeti, açık nas ile ve işaret-i nas ile sabit olmuştur. Bu da Hasan Basri’nin ve hadis alimlerinin (rahimehumullah) yoludur. Bu rivayetin esası, Ebu Hureyre’nin (radiyallahü anh) Resulullah’dan (sallallahü aleyhi ve sellem) eylediği rivayettir ki, Resulullah (Mi’rac gecesi, göğe çıkarıldığımda, benden sonra Ali bin Ebu Talib’in halife olmasını Rabbimden istediğimde, melekler, ey Muhammed, Allahü teâlâ dilediğini halife eder, senden sonra halife Ebubekr’dir, dediler.) buyurdu.


İbn-i Ömer’in radıyallahü anhüma bildirdiği hadis-i şerifde: (Benden sonra halife Ebubekr’dir. Benden sonra Ebubekr az bir zaman durur.) buyurmuştur. Mücahid (rahimehullah) Hazret-i Ali’den (radıyallahü anh) bildiriyor ki, Resulullah’dan (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra Ebubekr’in halife olacağını, sonra Ömer’in, sonra Osman’ın ve ondan sonra Ali’nin halife olacağını bana ahd ve beyan etmeyince, bu sıkıntı ve üzüntülerle dolu dünyayı terk etmedi.” (Gunye’tüt Talibin, Berekat Yayınevi, 7.Baskı, İstanbul, 1986, s.113)

İmam-ı Rabbanî kuddise sirruh hazretleri, Gunye'deki bu yazıları aynen Mektubat'ta nakletmiş. Bu iki büyük imama itimad etmeyeceğiz de, kime itimad edeceğiz?




bol miktarda zayıf –ve hatta bazen uydurma– rivayetlere rastlanmaktadır ! diye Sifil'in tenkid ettiği bu cümleler de Seadet-i Ebediyye'nin merhum müellifine ait değildir; İmam-ı Abdülkadir Geylânî kuddise sirruh hazretleri ve İmam-ı Rabbanî kuddise sirruh hazretlerine aittir..


Sifil burada dürüst olmayan bir davranış sergiliyor ve okuyucularını yanıltıcı iki hile yapıyor:

1. Yazının İmam-ı Rabbanî kuddise sirruh hazretlerine ait olduğunu okuyucularından saklıyor ..!

2. Seyyid Abdülkadir-i Geylânî kuddise sirruh hazretlerinin Gunye kitabına yapılan atıfı saklıyor ..!


mektubattan çekilmiş sayfalar mevcut lakin 50 mesaj olmayınca resim ekleyemiyorum..
 

Hakikate sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
2. Eserde yer alan birtakım fıkhî hükümler muteber değildir. Mesela hoparlörle ezan ve radyoda Kur'an okunmasının caiz olmadığının söylenmesi (206) böyledir. Hatta "Saadet-i Ebediyye" yazarı bu meselede o denli ileri gitmiştir ki, belirttiğim sayfada şöyle demektedir: "Görülüyor ki, radyo (mizyâ') ile ve minarede hoparlör (mükebbirussavt) ile ezan okumak (...) ve bunları ezan diye dinlemek caiz olmaz. Bunlar hem kabul olmaz, hem de günah olur. (...) Küçük günaha devam, büyük günah olmaktadır."

"... İbadetlerde değişiklik yapmanın bid'at olduğunu, büyük günah olduğunu biliyoruz. Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve selem) kabul etmediği, red ettiği bir şeyi ibadete karıştırmak ise, bid'atten daha büyük, ondan daha çirkin günah olur..." (722)

"... Radyodan ve hoparlörden çıkan sesler, şimdi Hıristiyanların ve Yahudilerin ellerinde bulunan İncil ve Tevratlar gibi Allah kelamı değildir... (724)

. (ebubekirsifil )[/B]

Ebubekir Sifil makalesinin başında :Eserde Ehl-i Sünnet'e yapılan yoğun vurgu ve genel olarak Ehl-i Sünnet ulemanın eserlerinden istifade edilmiş olması, ona ayrı bir hususiyet vermektedir.diyerekten övdükten sonra diğer maddelerdeki gibi yine muteber değildir diyede belirtmiş bu konudada..

muteber değil dediği kaynağa bakalım istermisiniz arkadaşlar ? buyrun bu linki KUR'AN-I KERİM,ELMALILI TEFSİRİ: ARAF SURESİ (link eklemem için 50 mesaj şartı var)

Araf suresi 204. ayeti kerimesinin tavsiridir,kim tevsir etmiştir ? hepiniz bilirsiniz (ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR) Kuran-ı Kerimi ilk tevsir edenlerden,yıllarca herkez dinini bu tevsirden faydalnarktan öğrendi.Haa uyarız uyamayız ayyrı konu,her günah işleyen dinini bilmeyecek diye kaide yoktur,herkez Allaha şükür elinden geldiğince sağlam kaynaklardan dinini öğrenmeye çalışıyor..

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]204- Ve ey müminler hatta ey insanlar! Kur'ân okunduğu vakit namazda, hutbede veya herhangi bir yerde ve mecliste hemen kulak verip onu dinleyin, ve ağzınızı tutup susun ki, rahmete erdirilesiniz, rahmete erdirilmeniz arzu edilsin. Zira susmak iyice dinlemeye, iyi dinlemek de basirete, o da iman ve salih amellere, iman ve ameller de ilâhî rahmete ve nimete ermeye sebep ve yoldur.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Görülüyor ki, buradaki "dinleme ve susma" ile ilgili emirler okunmaya bağlı olarak şart kılınmıştır. Kırâet (okumak) ise bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Cebrail'in işi bile aslında bir kırâet (okuma) değil bir ikra, yani okutmaktır. Allah'ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kırâeti yaratmaktır. Bundan dolayı akıllı olmayandan ve cansız varlıklardan sadır olan seslere kırâet denilemeyeceği gibi, aks-i sadadan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kırâet denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kırâetin yankılanmasından hasıl olan yankıya kırâet ve tilâvet hükmü terettüp etmiyeceğini ve mesela tilâvet secdesi azım gelmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kırâet denilemiyeceği gibi, çalan veya çınlayan yankı yapan bir sesi dinlemek de kırâet dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur'ân okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramafondan veya radyodan gelen sese de kırâet denilemez. Bu gibi sesler bir kırâet değil, bir kırâetin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. Yani dinlenilmesi ve susulması vacip olan Kur'ân, gramafonda çalınan Kur'ân değil, bir insan tarafından okunan Kur'ân'dır. Bununla beraber dinlenilmesi vacip veya müstehap olmamaktan, bunun dinlenilmesinin caiz olmadığı veya dinlenilmemesinin vacip olduğu sanılmamalıdır. Zira Kur'ân'ı gramafonda çalmak başka bir iş, çalınan Kur'ân'ı dinlemek de başka bir iştir. Kur'ân'ı gramafonda çalmak, onu öteki çalgılar arasına sokmak caiz görülemiyecek bir iş olduğu açıktır. Nitekim Kur'ân'ı okumak, Allah'a yaklaştırıcı büyük bir ibadet olduğu halde, ona gerekli saygının gösterilmediği bir yerde veya bir mecliste okumak bir kabahattir. Fakat okunmuş bulunursa onu dinlemek kabahat değildir, dinlenmemesi kabahattir. Mesela, hamamda Kur'ân okuyan günaha girer de onu dinleyen günaha girmez. Nerede olursa olsun okunan Kur'ân'ı dinlemek sevaptır, dinlememek sevap değildir. Bunun gibi, bir ses yankısı dahi olsa gramafonda çalınan veya radyoda çalınan bir Kur'ân'ı dinlemek vacip değildir diye onu dinlememek vacipmiş gibi zannedilmemelidir. Zira tam anlamıyla bir kırâet değilse bile yine de kırâet benzeri bir şeydir. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Çünkü nefsî kelâma delalet etmektedir. Şu halde dinlenilmesi vacip veya müstehap değilse bile en azından caizdir, evladır ve hatta ona da saygısızlık etmek caiz değildir. Öyle bir hâl karşısında bulunan bir müslüman, layık olmayan yere konmuş bir Kur'ân sahifesi karşısında bulunuyormuş gibidir ki, ona karşı lâubalilik etmemesi ve elinden geldiği kadar onu oradan alıp layık olduğu yere kaldırması dindarlığının gereğidir.surenin tevsiri bitti.........[/FONT]


evet Ebubekir Sifil yine adeti üzerine hem bu bilgiyi nerden aktrdığını saklamış okuyuculardan hemde eleştiri yazısını eksik alıp aradaki cümleyi yazmamış,acaba maksadı ne ola ?! direkt Küçük günaha devam, büyük günah olmaktadır." diyerekten konuyu hapörlerle bağlamış halbuki linkini vereyim kendiniz okuyup insafla yapılanı görün..

01-TAM LMHL SE'DET- EBEDYYE (link eklemem için 50 mesaj şartı var )

[Görülüyor ki, radyo [Mizyâ’] ile ve minârede ho-parlör [Mükebbirüssavt] ile ezân okumak ve vaktinden evvel okumak ve bunları, ezân olarak dinlemek câiz olmaz. Bunlar, hem kabûl olmaz, hem de günâh olur. Bunları şartlarına uygun olarak tekrâr okumak lâzımdır. Kim olduğu bilinmiyen ve görülmiyen kimsenin sesi sebebi ile, elektriğin hâsıl etdiği sesler ve plâk ile hâsıl edilen sesler, her bakımdan ezân değildir. Bundan başka, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (İbâdetleri, bizim gibi yapmıyanlar, bizden değildir) buyurdu. Ezânı, sâlih bir müslimânın, yüksek bir yere çıkarak, Onun okutduğu gibi okuması lâzımdır. Hele, öğle ezânı vaktinden evvel okununca, öğlenin ilk sünneti kerâhet vaktinde kılınmış oluyor. Küçük günâha devâm, büyük günâh olmakdadır.]
 

Hakikate sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
3. "... Yani mü'min namaz kılar, kâfir kılmaz. Münafıklar ise bazen kılar, bazen kılmaz. (...) Hadis imamları söz birliği ile bildiriyor ki, bir namazı vaktinde, amden kılmayan, yani namaz vakti geçerken namaz kılmadığı için üzülmeyen kâfir olur veya ölürken imansız gider..." (210)

Oysa bu konuda Hadis imamlarının söz birliği ettiğini söylemek mümkün değildir. Daha önce (2003 Ekim'inde) bu köşede, yine bizzat Ehl-i Hadis'ten birisinden, İmam el-Buhârî'nin çağdaşı Muhammed b. Nasr el-Mervezî'den, Ehl-i Hadis'in bu konuda ikiyi ayrıldığını nakletmiştim.

(ebubekirsifil )[/B]

Sifil'in tenkid ettiği bu cümleler de Seadet-i Ebediyye'nin merhum müellifine ait değildir; asırlar önce yaşamış büyük bir âlimin kitabından alınmıştır.

Ebubekir Sifil burada da yazıların esas kaynağından bahsetmiyor: İmam Muhammed Rebhâmî, Riyâd-un-nâsıhîn.

Bu kitabın müstakil bir tercümesi mevcuttur. Arzu edenler, bulup inceleyebilirler:

Muhammed Rebhâmî, Riyâd-un-nâsıhîn, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1979.


___________

Şimdi Tam İlmihal'deki yazının tamamını okuyalım. Kitabın önsözünde diyor ki, köşeli parantez içindeki açıklamalar müellif tarafından başka kitaplardan alınarak eklenmiştir. Diğer yazılar tercüme edilen eserin sahibine (buradaki örnekte Muhammed Rebhâmî rahmetullahi aleyh hazretlere) aittir:

Farz nemâzların ehemmiyyetini bildirmek için, Muhammed Rebhâmî “rahmetullahi aleyh”, dörtyüzkırkdört kitâbdan toplıyarak, hicretin sekizyüzelliüçüncü [853] senesinde Hindistânda yazdığı (Riyâd-un-nâsıhîn) adındaki, fârisî kitâbının, ikinci kısmı, birinci bâb, onikinci faslında buyuruyor ki:


Sahîhayn ismi verilen, dîn-i islâmın iki temel kitâbında [(Buhârî) ve (Müslim)de], Câbir bin Abdüllahın “radıyallahü anh” bildirdiği bir hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”: (Birinin evi önünde nehr olsa, hergün beş kerre bu nehrde yıkansa, üzerinde kir kalır mı?) diye sordu. Hayır, yâ Resûlallah! dedik. (İşte, beş vakt nemâzı kılanların da, böyle küçük günâhları afv olunur) buyurdu.

[Ba’zı câhiller, bu hadîs-i şerîfi işitince, o hâlde, hem nemâz kılarım, hem de istediğim gibi, keyf sürerim. Nasıl olsa günâhlarım afv olur, diyor. Böyle düşünmek doğru değildir. Çünki, şartları ile, edebleri ile kılınıp, kabûl olan bir nemâz, günâhları döker. Sonra, küçük günâhları afv olsa bile, küçük günâh işlemeğe devâm etmek, ısrâr etmek, büyük günâh olur. Büyük günâh işlemeğe ısrâr etmek de, küfre sebeb olur.]

İbni Cevzî, (El-mugnî) ismindeki tefsîrinde buyuruyor ki, (Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” buyurdu ki, beş nemâz vaktleri gelince, melekler der ki, ey Âdem oğulları, kalkınız! İnsanları yakmak için hâzırlanmış olan ateşi nemâz kılarak söndürünüz). Bir hadîs-i şerîfde, (Mü’min ile kâfiri ayıran fark, nemâzdır) buyuruldu. Ya’nî, mü’min nemâz kılar. Kâfir, kılmaz. Münâfıklar ise, ba’zan kılar, ba’zan kılmaz. Münâfıklar, Cehennemde çok acı azâb görecekdir. Müfessirlerin şâhı, Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü anhümâ” diyor ki, Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim. Buyurdu ki, (Nemâz kılmıyanlar, kıyâmet günü, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulacaklardır).

Hadîs imâmları, söz birliği ile bildiriyor ki, (Bir nemâzı vaktinde amden kılmıyan, ya’nî nemâz vakti geçerken, nemâz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur veyâ ölürken îmânsız gider. Yâ nemâzı, hâtırına bile getirmiyenler, nemâzı vazîfe tanımıyanlar ne olur?). Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile buyurdular ki, (İbâdetler îmândan parça değildir). Yalnız, nemâzda söz birliği olmadı. Fıkh imâmlarından imâm-ı Ahmed ibni Hanbel, İshak ibni Râheveyh, Abdüllah ibni Mubârek, İbrâhîm Nehâî, Hakem bin Uteybe, Eyyûb Sahtiyânî, Dâvüd Tâî, Ebû Bekr ibni Şeybe, Zübeyr bin Harb, dahâ birçok büyük âlimler, bir nemâzı amden, ya’nî bile bile kılmıyan kimse, kâfir olur, dedi. O hâlde, ey din kardeşim, bir nemâzını kaçırma ve gevşek kılma, seve seve kıl! Allahü teâlâ kıyâmet günü, bu âlimlerin ictihâdlarına göre cezâ verirse, ne yaparsın? (Tefsîr-i Mugnî)de diyor ki: (Büyüklerden biri şeytâna dedi ki, senin gibi mel’ûn olmak istiyorum, ne yapayım? İblîs sevinip, benim gibi olmak istersen, nemâza ehemmiyyet verme ve doğru, yalan, herşeye yemîn et, ya’nî çok yemîn et! dedi. O kimse de, hiçbir nemâzı bırakmıyacağım ve artık yemîn etmiyeceğim, dedi). Hanbelî mezhebinde, bir nemâzı özrsüz kılmıyan, mürted gibi katl olunur ve yıkanmaz. Kefenlenmez ve nemâzı kılınmaz. Müslimânların mezârlığına gömülmez ve mezârı belli edilmez. Dağda bir çukura konur. Şâfi’î mezhebinde, nemâz kılmamakda ısrâr eden, mürted olmaz ise de, cezâsı katldir. [Mâlikî mezhebi de, Şâfi’î gibi olduğu, (İbni Âbidîn)de ve (Milel-nihâl) tercemesi altmışüçüncü sahîfede yazılıdır.] Hanefî mezhebinde ise, nemâza başlayıncaya kadar habs olunur veyâ kan akıncaya kadar döğülür. [Fekat nemâza ehemmiyyet vermiyen, vazîfe bilmiyen, dört mezhebde de kâfir olur. Nemâzı bile bile kılmayıp, kazâ etmeği düşünmiyen ve bunun için azâb çekeceğinden korkmıyan kimsenin, hanefî mezhebinde de kâfir olacağı, (Hadîka)da, dil âfetlerinde yazılıdır.] Allahü teâlâ, müslimân olmıyanlara nemâz kılmasını, oruc tutmasını emr etmemişdir. Bunlar, Allahü teâlânın emrlerini almakla şereflenmemişlerdir. Nemâz kılmadığı için, oruc tutmadığı için bunlara bir cezâ verilmez. Bunlar, yalnız küfrün cezâsı olan Cehennemi hak etmişlerdir. (Zâdül-mukvîn) kitâbında diyor ki; (Eski âlimler yazmış ki, beş şeyi yapmıyan, beş şeyden mahrûm olur:

1 — Malının zekâtını vermeyen, malının hayrını görmez.

2 — Uşrunu vermeyenin, tarlasında, kazancında bereket kalmaz.

3 — Sadaka vermeyenin, vücûdünde sıhhat kalmaz.

4 — Düâ etmeyen, arzûsuna kavuşamaz.

5 — Nemâz vakti gelince, kılmak istemeyen, son nefesde kelime-i şehâdet getiremez. Nemâz kılmanın birinci vazîfe olduğuna inandığı hâlde, tenbellik ederek kılmıyan fâsıkdır. Sâliha kızın küfvü değildir. Ya’nî o kıza lâyık ve uygun değildir).

Görülüyor ki, farz nemâzı kılmamak, îmânsız gitmeğe sebeb olmakdadır. Nemâza devâm, kalbin nûrlanmasına ve se’âdet-i ebediyyeye kavuşmağa vesîledir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Nemâz nûrdur) buyurdu. Ya’nî, dünyâda kalbi parlatır. Âhıretde sırâtı aydınlatır. Allahın dostlarına, nemâzda neler oluyor, murâdlarına, nemâzda, nasıl kavuşuyorlar biliyor musunuz?

Hikâye: Horasan vâlîsi Abdüllah bin Tâhir, çok âdil idi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâlîye bildirmişlerdi. Hırsızlardan biri kaçdı. Hiratlı bir demirci, Nişâpûra gitmişdi. Bir zemân sonra, evine dönüp gece giderken, bunu yakaladılar. Hırsızlarla berâber, vâlîye çıkardılar. Habs edin! dedi. Demirci, habshânede abdest alıp nemâz kıldı. Ellerini uzatıp, (Yâ Rabbî! Günâhım olmadığını, ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan, ancak sen kurtarırsın. Yâ Rabbî! Beni kurtar!) diye düâ etdi. Vâlî, o gece, rü’yâda, dört kuvvetli kimse gelip, tahtını, tersine çevirecekleri vakt uyandı. Hemen abdest alıp, iki rek’at nemâz kıldı. Tekrâr uyudu. Tekrâr, o dört kimsenin, tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde, bir mazlûmun âhı bulunduğunu anladı. Nitekim şi’r:

Binlerce top ve tüfek, yapamaz aslâ,
Gözyaşının seher vakti yapdığını,
Düşman kaçıran süngüleri, çok def’a,
Toz gibi yapar, bir mü’minin düâsı.

Yâ Rabbî! Büyük yalnız sensin! Sen öyle bir büyüksün ki, büyükler ve küçükler, sıkışınca, ancak sana yalvarır. Sana yalvaran, ancak murâdına kavuşur.

Hemen, o gece, habshâne müdîrini çağırıp, bir mazlûm kalmış mı, dedi. Müdîr, bunu bilemem. Yalnız, biri nemâz kılıp, çok düâ ediyor. Göz yaşları döküyor deyince, onu getirtdi. Hâlini sorup anladı. Özr dileyip, hakkını halâl et ve bin gümüş hediyyemi kabûl et ve herhangi bir arzûn olunca bana gel! diye ricâ etdi. Demirci, hakkımı halâl etdim ve hediyyeni kabûl etdim. Fekat işimi, dileğimi senden istemeğe gelemem, dedi. Niçin, deyince: Çünki, benim gibi bir fakîr için, senin gibi bir sultânın tahtını birkaç def’a tersine çeviren sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına götürmekliğim kulluğa yakışır mı? Nemâzlardan sonra etdiğim düâlarla, beni nice sıkıntıdan kurtardı. Nice murâdıma kavuşdurdu. Nasıl olur da, başkasına sığınırım? Rabbim, nihâyeti olmıyan rahmet hazînesinin kapısını açmış, sonsuz ihsân sofrasını, herkese yaymış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de, vermedi? İstemesini bilmezsen alamazsın. Huzûruna edeble çıkmazsan, rahmetine kavuşamazsın. Şi’r:

İbâdet eşiğine, kim ki, bir gece baş kodu,
Dostun lutfu, açar ona, elbette binbir kapu.

Evliyânın büyüklerinden Râbia-i Adviyye “rahmetullahi aleyhâ”, adamın birinin, düâ ederken (Yâ Rabbî! Bana rahmet kapısını aç!) dediğini işitince; Ey câhil! Allahü teâlânın rahmet kapısı, şimdiye kadar kapalı mı idi de, şimdi açılmasını istiyorsun? dedi. [Rahmetin çıkış kapısı her zemân açık ise de, giriş kapısı olan kalbler, herkesde açık değildir. Bunun açılması için düâ etmeliyiz!]

İlâhî! Herkesi sıkıntıdan kurtaran yalnız sensin. Bizi dünyâda ve âhıretde sıkıntıda bırakma! Muhtâclara, herşeyi gönderen, yalnız sensin! Dünyâda ve âhıretde hayrlı, fâideli olan şeyleri, bize gönder! Dünyâda ve âhıretde, bizi kimseye muhtâc bırakma! Âmîn. (Rıyâd-un-nâsıhîn)den terceme temâm oldu.

Bunları Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye'den kopyalayıp buraya aktardım. Değişik renkle yazılı kısımlara dikkat ediniz.

Şimdi, Ebubekir Sifil'in tenkidinde en az üç arıza görebiliyoruz:

1. İktibas edip karşı çıktığı yazı, Tam İlmihal'in müellifinin şahsî görüşü değildir. Asırlar önce yaşamış büyük bir âlimin kitabından tercüme edilmiştir. E. Sifil bu husustan bahsetmiyor.

2. Yazının devamındaki "Yalnız, nemâzda söz birliği olmadı." cümlesini görmemiştir. Yani, namazı terk edenin kâfir olacağı konusunda âlimlerin söz birliği etmediği yazının devamında zaten açıklanmış oluyor. Ayrıca, Şâfi’î, Mâlikî ve Hanefî mezheblerine göre kâfir olmayacağı da yazının devamında açıkca yazılıdır.

3. Yazıyı tenkid ederken, "...veyaölürken imansız gider" kısmını -makalesinde de naklettiği halde- anlamamış gibi davranmaktadır. Yani, onun tenkid ettiği sanki şöyle bir cümledir:

"Hadîs imâmları, söz birliği ile bildiriyor ki, Bir nemâzı vaktinde amden kılmıyan, ya’nî nemâz vakti geçerken, nemâz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur."

Yani, "veya" kelimesini ve devamını göz önüne almamıştır. Halbuki, yazının tamamı şöyledir:

"Hadîs imâmları, söz birliği ile bildiriyor ki, (Bir nemâzı vaktinde amden kılmıyan, ya’nî nemâz vakti geçerken, nemâz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur veyâ ölürken îmânsız gider. Yâ nemâzı, hâtırına bile getirmiyenler, nemâzı vazîfe tanımıyanlar ne olur?). Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile buyurdular ki, (İbâdetler îmândan parça değildir). Yalnız, nemâzda söz birliği olmadı."

Muhammed Rebhâmî hazretlerinin sözlerinin hepsi okununca şu anlaşılıyor: Hadis imamlarının hepsi, namazı terk edenin kâfir olacağına delalet eden bir veya daha çok hadis-i şerif bildirmişlerdir. Nitekim, Muhammed Rebhâmî hazretleri bu hadis-i şerifleri kaynaklarıyla yazmıştır (arzu edenler Berekât Yayınevi'nin tercümesine bakabilirler). İçlerinde İmam Malik ve İmam Ahmed gibi hadis imamlarının da bulunduğu müctehidler ise bu hadis-i şerifleri değişik şekillerde açıklamışlardır. Bazı âlimlere göre namazı terk eden kâfir olur, bazılarına göre kâfir olmazsa da namazı terk etmek çok tehlikelidir, son nefesde imansız gitmeye sebep olur.

Neticede, Muhammed Rebhâmî hazretlerinin bu güzel ve faydalı yazıları son derece tesirlidir. Asırlar öncesinden bize hitab etmektedir. Bazı büyük müctehidlerin namazı terk edenin kâfir olacağı yönündeki ictihadlarını öğrenen ve kâfirlerin Cehennem'de sonsuz yanacaklarını idrak eden bir Müslüman, artık bir tek namazını bile kasden kazaya bırakabilir mi? Asla bırakamaz.

Öyleyse, bu yazılarda kusur bulmaya çalışan ve bunun için zorlama bazı yorumlar yapan bir kişi, ancak kendisini kusurlu bir duruma düşürmüş olur.


 

Hakikate sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
4. "İmam-ı Şafiî hazretleri, İmam-ı a'zamın içtihadının inceliğinden az bir şey anlayabildiği içindir ki, "Bütün müçtehidler, İmam-ı a'zam Ebû Hanîfe'nin çocuklarıdır" demiştir." (49)

Oysa İmam eş-Şâfi'î'nin bu sözü, İmam Ebû Hanîfe'nin içtihadlarından ancak az bir şeyi anlayabildiğini değil, hüküm istinbat metotlarının, özellikle de Kıyas'ın inceliklerini sistemli bir şekilde ilk önce ortaya koyan kişinin İmam Ebû Hanîfe olduğunu tesbit ve itiraf ettiğini gösterir. Aksi halde İmam eş-Şâfi'î'nin İmam Ebû Hanîfe'ye ve onun talebelerine muhalefet etmesini açıklamak mümkün olmaz. Daha da önemlisi, bu durumda İmam eş-Şâfi'î'nin mezhebinin "yüzeysel" ve "daha az değerli" olduğu gibi bir garabet ortaya çıkar ki, aklı başında bir kimsenin böyle bir iddiada bulunması mümkün değildir.

Bir de İmam Ebû Hanîfe'nin, "Sünnet'e ittibada herkesten ileri gittiği"nin söylenmesi (49), "diğer mezheplerin Sünnet'e daha az ittiba ettiği"nin tersinden ifade edilmesidir ve oldukça düşündürücüdür.

(ebubekirsifil )[/B]

Görüldüğü üzere sayın sifil burda saadeti ebediyyei tenkit edeceğim değerini düşüreceğim diye İmamı Rabbani hazretlerinin çok değerli Mektubatını eleştirmiş oluyor,şaşılacak şeydir demesi hep bu büyük müçtehit alime gidiyor..!

BU BİLGİLERLE SANKİ İSLAMIN İMANIN ŞARTIYMIŞ GİBİ İNSANLARI ACABALARA SÜRÜKLÜYOR..!

50 mesajım dolunca mektubat sayfalarının resmini Allahın izni ile buraya koyacağım.


 

Hakikate sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
5. Bir diğer tesbit hatası da, Sahabe'nin tümünün müçtehid olduğunun söylenmesidir (50). Oysa muhakkık ulema, Sahabe'den içtihad seviyesine yükselenlerin sayısının 20 civarında olduğunu söylemiştir.

(ebubekirsifil )

buyrun arkadaşlar linki,50 sayfadaki tesbit hatası ! kiminmiş bir görün..şimdi Ebubekir Sifil kendini sahabeden bilgili görüyor,onlara ykıştıramadığı ,Seyyid Abdülhakîm efendi “rahmetullahi aleyh”e yakıştıramadığı müçtehitliği kendine hemende yakıştırmış gibi duruyor..



01-TAM LMHL SE'DET- EBEDYYE[jump!3A!27!2827!29!27]/doc/%7B@512%7D?


27 — Seyyid Abdülhakîm efendi “rahmetullahi aleyh” (Eshâb-ı kirâm) kitâbında buyuruyor ki, (İctihâd, insan gücünün yetdiği kadar, ya’nî cehd ile zahmet çekerek çalışmak demekdir. Ya’nî, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde sarîh ve açık bildirilmemiş bulunan ahkâmı ve mes’eleleri, açık ve geniş anlatılmış mes’elelere benzeterek, meydâna çıkarmağa uğraşmakdır. Bunu ancak Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Onun Eshâbının hepsi ve diğer müslimânlardan ictihâd makâmına yükselenler yapabilir ki, bu çok yüksek insanlara, (Müctehid) denir.

bir eserde bu alimlerin görüşüne yer verildi diye ,eserin değerini düşürürmü bu Alimler ?! peki suçmu,günahmı işlemiş eser sahibi Alim ?!


eleştirilen kaynak ve Alimler!
1. Gunye: Gavs-ı a’zam Seyyid Abdülkadir-i Geylânî hazretleri

2. Mektubat: İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî...


3.Seyyid Abdülhakîm efendi “rahmetullahi aleyh”


4.Muhammed Rebhâmî hazretleri

5.Abdülhak-ı Dehlevî

6.Seyyid Abdülzâde Muhammed Tâhir
 

Hakikate sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
6. Bir kısım Hadis alimlerinin (es-Sehâvî, Ali el-Kârî gibi), sırf mevzu hadis konusunda eser verip, mevzu hadisleri diğerlerinden ayırdıkları için hedef tahtasına oturtulduğu görülmektedir ki, "Din kitaplarında uydurma hadis olmaz" diyen "âllame"nin buradan beslendiği açık. İmam el-Gazzâlî ve İmam es-Süyûtî'nin eserlerinde hiç uydurma hadis bulunmadığı iddiasında da öyle...

Bir takım kitaplarda uydurma hadis bulunduğu gerçeğinin savunulacak yanının kalmadığı görüldüğü zaman da "O kitaplar dinin temel bilgilerini bildiren kitaplar değildir" denerek güya çıkış yolu bulunuyor!...

(ebubekirsifil )[/B]

Allah Allah siz kaç tne alimi karalayacaksınız,uydurma,sahte hadisler rivayetler var diyeceksiniz,diğer taraftan Ali el-Kârî gibi Peygamberimizin ana,baba ve dedelerine kafir diyen birini,eleştirdi diye üste çıkıp yereceksiniz..islam Alimleri Ali el-Kârî e reddiyeler hazırlamışlar yazmışlardır,birsürü Alim hatalı olabilirde tek Kari mi hatasız şimdi gözünüzde,üstelikte bu bilgiler Seadet-i Ebediyye'nin merhum müellifine ait değildir; asırlar önce yaşamış büyük bir âlimin kitabından alınmıştır.


97 — RESÛLULLAHIN “sallallahü aleyhi ve sellem”
ANA, BABA VE DEDELERİ, HEP MÜ’MİN İDİ

Seyyid Abdülhakîm “rahmetullahi teâlâ aleyh” efendinin bir mektûbudur
01-TAM LMHL SE'DET- EBEDYYE

link koyma 50 mesajdan önce kural gereği olmadığı için linkleri koyamadım..


01-TAM LMHL SE'DET- EBEDYYE

El müstened)in, otuzüçüncü sahîfesinde, (Âzerin, İbrâhîm “aleyhisselâm”ın babası olmadığını, amcası olduğunu, imâm-ı Süyûtî isbât etmekdedir. (Babam ve baban Cehennemdedirler) hadîs-i şerîfi, Ebû Lehebin Cehennemde olduğunu bildirmekdedir) demekde, yüzyetmişbeşinci sahîfesinde, Süyûtîye dil uzatan Alî-yülkârîye vesîkalarla cevâb vermekdedir. Bu sahîfelerinin tercemesi (Fâideli Bilgiler) kitâbının (Din adamı bölücü olmaz) kısmında yazılıdır.


::::::::::


acaba biri anamıza babamıza ,dede,ebemize kafir dese,imansız gitmiştir dese onu severmiyiz ? linklee girip araştıran okuyan görecektir bu bilgilerde birçok Alim ve eserlerine,hadislere yer verilerek cevaplanmış..tek bir hadise kendileri inanacak onunla amel edecekler diğer yandan birsürü hdis ayet meali ama onlara inanmaycaklar..taassup sahibi olmaktan başka nedir bu ?

Ebubekir Sifil hem Seadet-i Ebediyyeye nakil kitabı yazarına nakil alimi deyip nakl ettiklerini eleştirme cürretini nasıl buluyor acaba?
 

Hakikate sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
60
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
7. Bir "garib hadis" tarifi: "Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihdir." (423)

Demek ki Usul-i Hadis ilminde ya bütün garip hadisler sahih kabul ediliyor veya uydurma hadisler arasında, garib hadisler gibi tek kişi kanalıyla nakledileni yok!!

Mezkûr kitap hakkında elbette daha fazla şey söylenebilir. Ancak muhtelif konulardan seçtiğim bu örnekler, kitabın, tam anlamıyla güvenilerek okunamayacağını göstermeye yeterlidir. (ebubekirsifil )[/B]

[1308] senesinde İstanbul'da basılan (Mahzen-ül'ulûm) kitabının , birinci cüz yüzotuzaltıncı sahifesinde ve(Eşi'at-ül-leme'ât)in üçüncü sahifesinde hadis-i şeriflerin çeşitleri şöyle tarif edilmektedir.

der ve 21.sıradaki hadisi çeşidini açıklar..sifil burdada 2 cümlelik açıklamayı tek cümle olarak yansıtmış okuyucularına..!

21 — (Hadîs-i garîb): Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs-i sahîhdir. Yâhud, aradakilerden birine, bir hadîs âliminin muhâlefet etdiği hadîsdir

saadeti ebediyyede verilen kaynaklardan Eşi'ât-ül-Leme'ât Abdülhak-ı Dehlevî hazretlerinin eseridir..

İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi. Onun sâdık talebelerinden oldu. Teveccühlerine kavuşarak, feyz ve bereketlerinden istifâde etti. İmâm-ı Rabbânî, ona zaman zaman mektuplar yazarak nasîhatlarda bulunurdu.

Abdülhak-ı Dehlevî, çeşitli kademedeki devlet büyükleri ile mevki sahiplerine mektuplar yazıp, nasîhatlarda bulunurdu.

Abdülhak-ı Dehlevî insanların kurtuluşa, saâdete kavuşmaları için birbirinden kıymetli kitaplar yazdı. Bunlardan bâzıları şunlardır: 1) Târih-i Hakkı, 2) Târih-i Abdülhak, 3) Matla'ul-Envâr, 4) Medâric-ün-Nübüvve, 5) Cezb-ül-Kulûb, 6) Ahbâr-ül-Ahyâr, 7) Mektûbât, Sifr-üs-Seâdet şerhi, 9) Merec-ül-Bahreyn, 10) Eşi'ât-ül-Leme'ât.


diğer kaynaksa..bizimsahife.org
26- MAHZEN-ÜL ULÛM (Seyyid Abdülzâde Muhammed Tâhir ve Serkiz Urpilyan) yeni

Âlimlerin asırlardan beri kütüphaneleri süsleyen pekçok eserlerinden, din ve fen ilimlerine dair bilgilerden bahseden ansiklopedik bir eserdir.

TAKTİR SİZLERİN SAYIN ÇOK DEĞERLİ FORUM SAKİNLERİ..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt