Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ebced Hesabı (3 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
leddünni ilm "uzmanları" gelmiş..

ledün katındaki demektir mesela bende arabça "ledeyye" demektir

ledünni ilm eğer kasıt Allahtan ihsan edilen gönül ilmi ise Peygamberimizin (sav) şeriatine Sünnete Kurana harfiyen uymakla başlıyor..

yoksa Kurana rağmen ehli kitaba hoş nazarla bakmakla isevilerle ittifaka girmekle İslamdan çıkar insan...sonra "ilhamlar" gelmeye başlar tabiii ne yapsın;)


İMAMI MALİK : "TASAVVUF BİLMEYEN FAKİH FISKA TASAVVUFU BİLİP DE FIKHI BİLMEYEN İSE ZINDIKLIĞA DÜÇAR OLABİLİR" DEDİ
 

Hakendiş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
112
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Nimet ne diyim artık! Sein o söylediklerin genel olarak genel kaideler bakımından doğrudur. Kimse o kaidelere bir şey diyemez. Neyse şimdi başlamayalım. Senden şunu istiyorum; o misyoner sitesinin yazılarından bağımsız bir biçimde önyargılı olduğun eserleri objektif olarak değerlendir. Zannettiği gibi olmadığını göreceksin. :G
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Nimet ne diyim artık! Sein o söylediklerin genel olarak genel kaideler bakımından doğrudur. Kimse o kaidelere bir şey diyemez. Neyse şimdi başlamayalım. Senden şunu istiyorum; o misyoner sitesinin yazılarından bağımsız bir biçimde önyargılı olduğun eserleri objektif olarak değerlendir. Zannettiği gibi olmadığını göreceksin. :G

bende senden şunu istiyorum önce düzgün konuş "misyoner" sitesi değil ! misyonerler hakkında ..İslamı yok etmek için Türk halkını hristiyanlaştırmak isteyenlerin yaptıkları tahribatlar hakkında site : :: Diyalog = Postmodern Misyonerlik :: Interfaith Dialogue = Postmodern Missionary ::

Ben bir şey zannetmiyorum, kendi tecrübemle de böyle olduğunu biliyorum hiç şüphen olmasın!

GENEL DEDİĞİN İSLAMIN DEĞİŞMEZ KURALLARIDIR. hiç kimse için istisnai durumlar yoktur bu böyle biline..
 

Hakendiş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
112
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
نعىمة;667873' Alıntı:
bende senden şunu istiyorum önce düzgün konuş "misyoner" sitesi değil ! misyonerler hakkında ..İslamı yok etmek için Türk halkını hristiyanlaştırmak isteyenlerin yaptıkları tahribatlar hakkında site : :: Diyalog = Postmodern Misyonerlik :: Interfaith Dialogue = Postmodern Missionary ::

Ben bir şey zannetmiyorum, kendi tecrübemle de böyle olduğunu biliyorum hiç şüphen olmasın!

GENEL DEDİĞİN İSLAMIN DEĞİŞMEZ KURALLARIDIR. hiç kimse için istisnai durumlar yoktur bu böyle biline..


misyoner sitesi dememdeki kasıt adını ifade etmekti yani misyoner.com yanlış anlaşılmış ama o sitede bazı yazıları yazanların haikaten artniyetli olduklarını görüyorum.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
misyoner sitesi dememdeki kasıt adını ifade etmekti yani misyoner.com yanlış anlaşılmış ama o sitede bazı yazıları yazanların haikaten artniyetli olduklarını görüyorum.


tuhaf bir bişey değil ..şu gözlüğü taktığın müddetçe...

misyonerlik.com, tüm yazılanları okumadım orda ..çoğu güzel ama benim :)tercihim diyalogmasali.com:G


ooo*oooo*oooooooo*....
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Değerli Kardeşim Nimet,

Sizin söyledikleriniz elbette doğrudur biz bunlara yanlış demeyiz.Zira bizler Elhamdülillah İslam fıtratı üzerine doğmuşuz yani bize islamı yeni öğrenen uslubuyle yaklaşmanız doğru değildir ama şuda unutulmamalıdır ki bizler ölene kadar öğrenci kalacağız..Yüce Rahmanın bizlere verdiği ilimlerden istifade etmeye çalışacağız.Tabiki fıkıhsız tasavvuf olmaz..

Din nasihattır başta söylediğim gibi ilhamları bizler delil saymadık fakat biz bize ilham olanı paylaşmak ve bununla şükrünü eda etmek istedik..Bunun dışında bunlardan ister istifade edin ister etmeyin bu tabiki size kalmış.

Din nasihattır..Yüce Zülcelal bir ayeti kerimede bizlere güzellikle nasihat etmemizi istemiş ama bu nasihatlardan nasibi olanlar faydalanır..

Sorunu iyi tespit etmek gerekir ki sorun cahil olmak değil kendimizi alim sanmamızdır..

Biz Hak Teala hazretlerinden şunu istemişizdir..Ya Rabbi bizi ilim öğrettiğin kullarından eyle ve kötü ilimden sana sığnırız..Bizleri bir makama yükselttiğinde o makamdan aşağı düşmekten ve bu makamın daha üstündenki Ala makamlara yükselememekten sana sığınırız..Amin


Slmve Dua ile...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Değerli Kardeşim Nimet,

Sizin söyledikleriniz elbette doğrudur biz bunlara yanlış demeyiz.Zira bizler Elhamdülillah İslam fıtratı üzerine doğmuşuz yani bize islamı yeni öğrenen uslubuyle yaklaşmanız doğru değildir ama şuda unutulmamalıdır ki bizler ölene kadar öğrenci kalacağız..Yüce Rahmanın bizlere verdiği ilimlerden istifade etmeye çalışacağız.Tabiki fıkıhsız tasavvuf olmaz..

Din nasihattır başta söylediğim gibi ilhamları bizler delil saymadık fakat biz bize ilham olanı paylaşmak ve bununla şükrünü eda etmek istedik..Bunun dışında bunlardan ister istifade edin ister etmeyin bu tabiki size kalmış.

Din nasihattır..Yüce Zülcelal bir ayeti kerimede bizlere güzellikle nasihat etmemizi istemiş ama bu nasihatlardan nasibi olanlar faydalanır..

Sorunu iyi tespit etmek gerekir ki sorun cahil olmak değil kendimizi alim sanmamızdır..

Biz Hak Teala hazretlerinden şunu istemişizdir..Ya Rabbi bizi ilim öğrettiğin kullarından eyle ve kötü ilimden sana sığnırız..Bizleri bir makama yükselttiğinde o makamdan aşağı düşmekten ve bu makamın daha üstündenki Ala makamlara yükselememekten sana sığınırız..Amin


Slmve Dua ile...

biz?...aha..

en faydalı ilham nedir biliyor musunuz ? Peygamberimizin (sav) sözünden dışarı çıkmamak : "Kim Kuranın ayetlerini kendi reyiyle tefsir ederse kafir olur"

hangi makamdan bahsediyorsunuz? (soru değil ) eyvaaaaahhhhh....
 

Hakendiş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
112
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Değerli Kardeşim Nimet,

Sizin söyledikleriniz elbette doğrudur biz bunlara yanlış demeyiz.Zira bizler Elhamdülillah İslam fıtratı üzerine doğmuşuz yani bize islamı yeni öğrenen uslubuyle yaklaşmanız doğru değildir ama şuda unutulmamalıdır ki bizler ölene kadar öğrenci kalacağız..Yüce Rahmanın bizlere verdiği ilimlerden istifade etmeye çalışacağız.Tabiki fıkıhsız tasavvuf olmaz..

Din nasihattır başta söylediğim gibi ilhamları bizler delil saymadık fakat biz bize ilham olanı paylaşmak ve bununla şükrünü eda etmek istedik..Bunun dışında bunlardan ister istifade edin ister etmeyin bu tabiki size kalmış.

Din nasihattır..Yüce Zülcelal bir ayeti kerimede bizlere güzellikle nasihat etmemizi istemiş ama bu nasihatlardan nasibi olanlar faydalanır..

Sorunu iyi tespit etmek gerekir ki sorun cahil olmak değil kendimizi alim sanmamızdır..

Biz Hak Teala hazretlerinden şunu istemişizdir..Ya Rabbi bizi ilim öğrettiğin kullarından eyle ve kötü ilimden sana sığnırız..Bizleri bir makama yükselttiğinde o makamdan aşağı düşmekten ve bu makamın daha üstündenki Ala makamlara yükselememekten sana sığınırız..Amin


Slmve Dua ile...


Amin amin amin... Bu güzel dua için Allah razı olsun. Biz anlıyoruz birbirimizi...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Değerli Kardeşim Sizdende allah Razı olsun,

Nimet Kardeşimizde Selamin Aleyküm der geçer gideriz.

Slm ve Dua ile..

işte iki tane "mülhimeye" erişmiş "özel insanların" bir avama karşı sergiledikleri "azimli" , "örnek" tavır ....??? ...sonrada....??? hmm???...:K
:K:D
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
Gen -soru

Gen -soru

yoksa Kurana rağmen ehli kitaba hoş nazarla bakmakla isevilerle ittifaka girmekle İslamdan çıkar insan...sonra "ilhamlar" gelmeye başlar tabiii ne yapsın


S.A...

ŞİMDİ bazı kelimelerin BAŞINA ORTASINA VEYA SONUNA BENCE YAZIPTA SONRADA ÇIKIPTA ŞU BENCE DİYENLERİ HEP KINADIK...

ŞİMDİ HERKES FERİT OLARAK DÜŞÜNSÜN...

BEN DE BENCE DİYORUM Kİ...
BURADA AÇIKÇA BİR BENCE YOKMU ..
İLLA BENCE KELİMESİNİ GÖRÜP..
.......................................... MI DEMEK GEREKİR...?

HAYIR...
HERKESİN KELİME HAZNESİNDE,BAŞKA BİR HAZİNEYİ DEŞİFRE EDEBİLECEK O KONUYA UYGUN NAZARİYAT ELBETTE VARDIR...

BUNLARI İSTER BENCE KABUL EDİN ..
İSTER BİZCE KABUL EDİN ..
ANCAK UNUTMAYINIZ ...

UNUTACAĞINIZDAN YAZMIYORUM...(BURASI DA BENİM BENCEM OLSUN..SİZE DEŞİFRE FIRSATI VERELİM)

DURUN BİRAZ YAHU ?

NİMET KARDEŞ HAKINI HELAL ET...
SİZİN YAZINIZDAN ALINTI YAPTIM...

AMACIMI LÜTFEN ÇARPITMAYINIZ...

(anlamayanlar tabiki çıkacaktır.sakın bana anlamadım yazmayın çünkü sizin anlamama nedeninizi anlamış değilim)

SELAMETLE...


kişisel aktivite:lütfen busayfadan çıkarken peygamber efendimiz H.Z MUHAMMED (sav) e SALATU SELAM okuyunuz.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
yoksa Kurana rağmen ehli kitaba hoş nazarla bakmakla isevilerle ittifaka girmekle İslamdan çıkar insan...sonra "ilhamlar" gelmeye başlar tabiii ne yapsın


S.A...

ŞİMDİ bazı kelimelerin BAŞINA ORTASINA VEYA SONUNA BENCE YAZIPTA SONRADA ÇIKIPTA ŞU BENCE DİYENLERİ HEP KINADIK...

ŞİMDİ HERKES FERİT OLARAK DÜŞÜNSÜN...

BEN DE BENCE DİYORUM Kİ...
BURADA AÇIKÇA BİR BENCE YOKMU ..
İLLA BENCE KELİMESİNİ GÖRÜP..
.......................................... MI DEMEK GEREKİR...?

HAYIR...
HERKESİN KELİME HAZNESİNDE,BAŞKA BİR HAZİNEYİ DEŞİFRE EDEBİLECEK O KONUYA UYGUN NAZARİYAT ELBETTE VARDIR...

BUNLARI İSTER BENCE KABUL EDİN ..
İSTER BİZCE KABUL EDİN ..
ANCAK UNUTMAYINIZ ...

UNUTACAĞINIZDAN YAZMIYORUM...(BURASI DA BENİM BENCEM OLSUN..SİZE DEŞİFRE FIRSATI VERELİM)

DURUN BİRAZ YAHU ?

NİMET KARDEŞ HAKINI HELAL ET...
SİZİN YAZINIZDAN ALINTI YAPTIM...

AMACIMI LÜTFEN ÇARPITMAYINIZ...

(anlamayanlar tabiki çıkacaktır.sakın bana anlamadım yazmayın çünkü sizin anlamama nedeninizi anlamış değilim)

SELAMETLE...


kişisel aktivite:lütfen busayfadan çıkarken peygamber efendimiz H.Z MUHAMMED (sav) e SALATU SELAM okuyunuz.

SEN-GÜLCÜM senin bu konuda "bence" ile hareket etmediğimi herkesten iyi bilmen gerekir..çünkü çok yazdım ama sağol sen yinede hatırlatmama vesile oldun sağol ...sağol...:)

Dinlerarası diyalog nedir?


Dinlerarası diyalog, Papalığın II. Vatikan Konsili'nin 4. oturumunda kabul edilen, "Nostra Aetate" diye maruf Konsil metninde aktarılan ve 28 Ekim 1965'te Papa VI. Paul'un onayıyla ilan edilen, "Papalığın 3. bin yıl hedefi olarak açıkladığı Asya'nın hristiyanlaştırılması projesi'nin bir yöntemidir. Papalığın "çağdaş hristiyanlaştırma ve misyonerlik usulü” dür.
( Bakınız; John W. O'Malley, "Reform, Historical Conciousness And Vatikan li's Aggiornamento, Theological studies, 1971 xxx11/4; M. Raukanen, The catholic Doctrin of Non-Christian Religions According to the Second Vatikan Council, New york 1992, 35; The Second Vatikan Council, Nostra Aetate, 1-4)




Papalığın, dinlerarası diyalog adı altındaki böylesi bir "Asya'yı hristiyanlaştırma projesi"nin gönüllü bir parçası olmak, İslâm akaidine göre Müslüman'a zarar verir mi?
İslâm akaidi ve Ehl-i Sünnet esaslarına göre; Papalığın böylesi bir "hristiyanlaştırma projesi ve misyonunun gönüllü bir parçası olan" herhangi bir Müslüman, mürted olur, İslâm dairesinin dışına çıkar, küfre düşer. Bu küfrü irtikab ettiği ana kadar, yaptığı tüm ibadet ve hayırlı amelleri boşa çıkar, müflis olur. Evli ise nikahı düşer. (A.Z. Gümuşhanevî, Cami’ül Mütün ,c.1, Elfaz-ı Küfür, b.2)
Hristiyanlık gibi İslâm'dan gayri bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kişi veya onların küfürde oldukları hususunda şek:-şüphe içinde olan kişi yahut da onların manevi gidişatının doğru olduğu kanaatini taşıyan kişi İslâm'dan çıkmış olur, küfre düşer. (Muhammed b. ismail er-Reşid ,Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul -Melahide vr 11b]

Nisa Suresi 115: "Kim Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra,
(Hz. Muhammed) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka
bir yola tabi olursa, onu o saptığı yönde bırakırız ve cehenneme
Sürükleriz ; o ne kötü biryerdir."
Nisa Suresi 13-14: "Bunlar, Allah'ın (koyduğu) sınırlardır. Kim kendisi için yol belli olduktan sonra Peygambere (Hz. Muhammede)'ine itaat ederse Allah onu, ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; onlar orada devamlı kalıcıdırlar ; işte büyük kurtuluş budur."

“Kim de Allaha ve Peygamberi (Hz. Muhammed) ‘ine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, ebedi kalacağı bir ateşe sokar ;onun için alçaltıcı bir azab vardır.”
Cin Suresi 23-24: "Artık kim Allah'a ve Resulü (Hz. Muhammed)ine karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır."
Muhammed Suresi 32-33-34: "İnkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber (Hz. Muhammed)'e karşı gelenler, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır."
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber (Hz Muhammed)'e itaat edin ki amellerinizi boşa çıkarmayın. Zira inkâr edip Allah yolundan alıkoyanları ve de kâfir olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz."
Fetih Suresi 28-29: "Bütün dinlere üstün kılmak üzere, Peygamberi (Hz. Muhammed)'ini hidayet ve Hak din ile gönderen O'dur. Buna şahit olarak Allah yeter; Muhammed Allah'ın elçisidir. O (Hz. Muhammed)'in beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı onurlu, kendi aralarında merhametlidirler."

"Ehl-i Kitap ile amentüde ittifakımız vardır" inancını taşımanın veya gönüllü olarak bu ifadeyi kullanmanın itikadî hükmü nedir?
Böyle bir inancı taşıyan ve ikrar eden Müslüman, İslâm akaidi ve Ehl-i Sünnet esaslarına göre mürted olur, İslâm dairesinin dışına çıkar, küfre düşer. Böyle bir inanç, Hakk'ı batılın seviyesine indirmek, Hakk'ı batıl ile karıştırmak, ilahi olan ile muharref olanı aynı kefeye koymak ve eşitlemektir ki, İslâm akaidi, Ehl-i Sünnet esasları ve bizzat Kur'an-ı Kerim'in ikaz edici beyanlarına göre bu küfürdür. ( A.Z. Gümüşhanevî, Cami’ül Mütûn, c.1, Elfaz-ı Küfür, b. 2; Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffırat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11 b )Bir kimse, ehl-i kitap ile amentüde ittifakın var olduğuna inanırsa, hatta kiliselerin Allah'ın evleri olduğuna, orada Allah'a kulluk yapıldığına, Yahudi ve Hristiyanların yaptıklarının Allah'a kulluk, O'na ve Rasulüne itaat olduğuna inanırsa, Allah'ın da bu yapılanlardan hoşnut ve memnun kaldığına itikad ederse kafir olur. Ehl-i zimmeti (gayr-i müslimlerî) kiliselerinde ziyaret etmenin Allah'a yakınlık vesilesi olduğuna itikad eden kimse, İslâm dininden çıkar, mürted olur. ( Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib’ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffırat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11 b )
Al-i Imran Suresi 19: "Allah katında yegâne Hak Din Islâmdır.
Al-i İmran Suresi 85: "Herkim İslam'dan başka birdin ararsa, bilsin ki, (o din) ondan asla kabul edilmeyecektir; o kimse, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır."
Al-i İmran, 100: "Ey iman edenler, Ehl-i kitaptan herhangi bir gruba tabi olursanız, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir yaparlar."

Ahirette kurtuluş için Hz. Muhammed'e (sav) inanmaya hacet yoktur; Kelime-i Tevhid'in ikinci rüknü olan "Muhammedu'r Rasûlullah" kısmını ikrar bir kemal mertebesidir, cennetlik olma için bunu ikrar ve buna iman etmek lüzumlu değildir demenin hükmü nedir?

Böyle bir inancı taşımak ve yaymak, İslâm akaidine göre, Müslüman'ı dinden çıkartır, mürted yapar, küfre düşürür. (A.Z. Gümüşhanevî,
Camîül Mütûn, c.1, Elfaz-ı Küfür, b. 2; Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11 b )



ayrıntılı bilgi için tıklayın :

http://forum.islamiyet.gen.tr/fikih...sunnet-akaidine-gore-dinlerarasi-diyalog.html

kişisel aktivite : bu yazılanları iyi ezberleyin. Resulullahın (sav) Sünnetine uyun../kıyamette şahidiniz olucam size bildirdim dicem



Nisa Suresi 115: "Kim Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra,
(Hz. Muhammed) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka
bir yola tabi olursa, onu o saptığı yönde bırakırız ve cehenneme
Sürükleriz ; o ne kötü biryerdir."
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
İslam'ın Ehl-i Kitap'a Bakış Açısı

Kuran'da Yahudiler ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap olarak isimlendirilirler. Bunun nedeni her iki dinin mensuplarının da, Allah'ın vahyettiği İlahi kitaplara tabi olmalarıdır. Yahudilerin ve Hıristiyanların kitapları incelendiğinde, bazı tahrif olmuş kısımlar olmakla birlikte, hak dine ait bazı hükümlerin ve güzel ahlak öğütlerinin muhafaza edilmiş olduğu da görülecektir. Samimi olarak iman eden Yahudiler ve Hıristiyanlar –her ne kadar inanışlarında ve ibadetlerinde zaman içinde bazı bozulmalar yaşanmışsa da- özünde Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, meleklere, peygamberlere ve hesap gününe inanan ve din ahlakının yaşanması gerektiğini düşünen kimselerdir. Bu gerçek, Müslümanların onlara yaklaşımında da önemli bir ölçüdür. Kuran ahlakının gereği, Müslümanların Ehl-i Kitap'a karşı adil ve merhametli bir tutum izlemeleridir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (sav) de Müslümanlara, tüm insanlar arasında her zaman adaletle hükmetmeleri gerektiğini bildirmiştir:

İnsanlar arasında adalet yapılması büyük bir sadakadır. (Buhari, V, 2504)

Allah bir ayette Kendisi'ne ve ahiret gününe iman ederek salih amellerde bulunan Yahudiler ve Hıristiyanların, bu iyi ahlaklarının karşılığını en güzel şekilde alacaklarını şöyle haber vermiştir:

“Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 62)

Bu ayetin anlamı apaçıktır. Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan olsun, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve salih amellerde bulunanlar müjdelenmekte; söz konusu müminlerin kurtuluşa ve esenliğe kavuşacakları haber verilmektedir. Maide Suresi'nin 48. ayetinde ise, insanlar için "farklı bir şeriat ve yol-yöntem kılındığı", sorumluluklarının ise "hayırlarda yarışmak" olduğu belirtilmiştir. Bu da ister Yahudi, ister Hıristiyan, isterse Müslüman olsun samimi olarak Allah'a ve ahiret gününe iman eden tüm inananların güzellikle davranmaları ve Allah rızası için hayırlarda yarışmaları gerektiğini göstermektedir. Bu durumda Müslümanların, kendileri gibi Allah'a iman eden, salih amelde bulunan ve güzel ahlak gösteren kimselere katı veya hoşgörüsüz davranmaları mümkün değildir. Nitekim, İslam tarihi de bunu kanıtlar.

Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e Hz. İbrahim'in "Hanif Dinine" Uyması Bildirilmiştir

Kuran'da Hz. İbrahim'in dininin "hanif" bir din olduğu bildirilmektedir. Hanif kelimesi, "Allah'ın emrine teslim olup, Allah'ın dininden hiçbir konuda dönmeyen, ihlaslı kişi" anlamındadır. Bir ayette Allah Hz. Muhammed (sav)'e, Hz. İbrahim'in hanif dinine uymasını şöyle bildirmiştir:

“Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 123)

Hz. İbrahim'den sonra gelen oğulları, torunları ve onun soyundan olan diğer salih müminler, Allah'ın Hz. İbrahim'e vahyettiği hak dine uymuşlardır. Bu gerçek Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilmektedir:

“Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi.” (Bakara Suresi, 130-133)

Görüldüğü gibi Hz. İbrahim'in "hanif" dini, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında ortak bir kelimedir. Hz. İbrahim'e iman, ona duyulan sevgi ve saygı Yahudiler ve Hıristiyanlar için olduğu gibi Müslümanlar için de son derece önemlidir.

Hz. Muhammed (sav)'in Kitap Ehli'ne Karşı Örnek Tutumu

Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı tutumlarında, her konuda olduğu gibi, en güzel örnek Peygamber Efendimiz (sav)'dir. Hz. Muhammed (sav), Yahudilere ve Hıristiyanlara karşı her zaman son derece adil ve merhametli davranmış, İlahi dinlerin mensupları ile Müslümanlar arasında sevgi ve uzlaşmaya dayalı bir ortam oluşturulmasını emretmiştir. Peygamberimiz (sav) döneminde ve sonrasında, Hıristiyan ve Yahudilerin kendi dinlerini diledikleri şekilde yaşamalarına izin verecek ve özerk cemaatler olarak varlıklarını devam ettirebilmelerini sağlayacak anlaşmalar yapılmış ve güvenceler verilmiştir. İslamiyet'in ilk yıllarında Mekkeli müşriklerin eziyet ve baskılarına maruz kalan Müslümanların bir kısmı, Peygamber Efendimiz (sav)'in öğüdüyle, Etiyopya'daki Hıristiyan Kral Necaşi'ye sığınmışlardır. Peygamberimiz (sav)'le birlikte Medine'ye göç eden müminler ise, Medine'de yaşayan Yahudilerle, sonraki tüm nesillere örnek olacak bir birarada yaşama modeli geliştirmişlerdir. İslam'ın yayılış döneminde de, Arabistan'daki Yahudi ve Hıristiyan topluluklarına gösterilen tolerans, Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı hoşgörü ve adaletinin önemli birer örneği olarak tarihe geçmiştir.

Buna bir örnek olarak, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in, Hıristiyan olan İbn Harris b. Ka'b ve kavmine yazdırdığı anlaşma metninde: "Şarkta ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları, ırzları ve malları Allah'ın, Peygamber'in ve tüm müminlerin himayesindedir. Hıristiyanlık dini üzere yaşayanlardan hiç kimse istemeden İslam'ı kabule zorlanmayacaktır. Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar" maddelerini yazdırdıktan sonra: "... Kitap Ehli'yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46) ayetini okumasıdır. (İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, Es-Siretü'n-Nebeviyye, Daru't-Türasi'l-Arabiyle, Beyrut, 1396/1971, II/141-150; Yrd. Doç. Dr. Orhan Atalay, Doğu-Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s. 95)

Hz. Muhammed (sav), Evs ve Hazrec kabileleri ile yapılan Medine Anlaşması'na Yahudilerin de katılmasına izin vermiş ve böylece Yahudilerin de Müslümanların arasında, ayrı bir dini grup olarak varlıklarını devam ettirmelerini sağlamıştır.

Hz. Muhammed (sav), Rabbimiz'in emrettiği ahlakın bir gereği olarak, Kitap Ehli'ne karşı yalnızca anlayış ve merhamet göstermekle kalmamış, İslam idaresi altındaki Yahudi ve Hıristiyanların korunup kollanması gerektiğini de sahabeye öğretmiştir. Bizzat Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Edruh, Makna, Hayber, Necran ve Akabe'li Kitap Ehli'ne verilen beratlar, Müslümanların Kitap Ehli'nin can ve mal güvenliğini garanti altına aldıklarını ve onlara inanç ve ibadet özgürlüğü tanıdıklarını göstermektedir. Peygamberimiz (sav)'in Necranlılar ile yaptığı sözleşmede yer alan şu maddeler de dikkat çekicidir:

Necranlıların ve maiyetindekilerin canları, malları, dinleri, varları ve yokları, aileleri, kiliseleri ve sahip oldukları herşey Allah'ın ve Allah'ın peygamberinin güvencesi altına alınacaktır.

-Hiçbir psikopos ya da keşiş kilisesinden ya da manastırından edilmeyecektir ve hiçbir papaz papazlık hayatını terk etmeye zorlanmayacaktır. Onlara hiçbir eza ya da aşağılama yapılmayacaktır ve toprakları ordumuz tarafından işgal edilmeyecektir.

Adalet isteyen adalet bulacaktır, ne zalim ne de zulüm bulunacaktır. (Majid Khoduri, İslam'da Savaş ve Barış, Fener Yayınları, İstanbul, 1998, s. 209-210)

Tüm bunların yanı sıra Resulullah'ın Kitap Ehli'nin düğün yemeklerine katıldığına, hastalarını ziyaret ettiğine ve onlara ikramda bulunduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Hatta Necran Hıristiyanları onu ziyaretlerinde Hz. Muhammed (sav) onlara abasını sermiş ve oturmalarını söylemiştir. Peygamberimiz (sav)'in vefatının ardından da, Müslümanların Kitap Ehli'ne gösterdikleri güzel ahlakın temeli, Hz. Muhammed (sav)'in hayatı boyunca bu topluluklara karşı gösterdiği hoşgörüye dayanmaktadır.

kişisel aktivite: lütfen kavramlara iyi çalışınız...ezberleriniz bozunuz. bakın siz de ecnebi ülkelerde yaşamışsınız..biz de sizin ezberlerinizi size yazmayalım..(yok yok öyle bişey yapmayız)..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İslam'ın Ehl-i Kitap'a Bakış Açısı

Kuran'da Yahudiler ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap olarak isimlendirilirler. Bunun nedeni her iki dinin mensuplarının da, Allah'ın vahyettiği İlahi kitaplara tabi olmalarıdır. Yahudilerin ve Hıristiyanların kitapları incelendiğinde, bazı tahrif olmuş kısımlar olmakla birlikte, hak dine ait bazı hükümlerin ve güzel ahlak öğütlerinin muhafaza edilmiş olduğu da görülecektir. Samimi olarak iman eden Yahudiler ve Hıristiyanlar –her ne kadar inanışlarında ve ibadetlerinde zaman içinde bazı bozulmalar yaşanmışsa da- özünde Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, meleklere, peygamberlere ve hesap gününe inanan ve din ahlakının yaşanması gerektiğini düşünen kimselerdir. Bu gerçek, Müslümanların onlara yaklaşımında da önemli bir ölçüdür. Kuran ahlakının gereği, Müslümanların Ehl-i Kitap'a karşı adil ve merhametli bir tutum izlemeleridir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (sav) de Müslümanlara, tüm insanlar arasında her zaman adaletle hükmetmeleri gerektiğini bildirmiştir:

İnsanlar arasında adalet yapılması büyük bir sadakadır. (Buhari, V, 2504)

Allah bir ayette Kendisi'ne ve ahiret gününe iman ederek salih amellerde bulunan Yahudiler ve Hıristiyanların, bu iyi ahlaklarının karşılığını en güzel şekilde alacaklarını şöyle haber vermiştir:

“Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 62)

Bu ayetin anlamı apaçıktır. Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan olsun, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve salih amellerde bulunanlar müjdelenmekte; söz konusu müminlerin kurtuluşa ve esenliğe kavuşacakları haber verilmektedir. Maide Suresi'nin 48. ayetinde ise, insanlar için "farklı bir şeriat ve yol-yöntem kılındığı", sorumluluklarının ise "hayırlarda yarışmak" olduğu belirtilmiştir. Bu da ister Yahudi, ister Hıristiyan, isterse Müslüman olsun samimi olarak Allah'a ve ahiret gününe iman eden tüm inananların güzellikle davranmaları ve Allah rızası için hayırlarda yarışmaları gerektiğini göstermektedir. Bu durumda Müslümanların, kendileri gibi Allah'a iman eden, salih amelde bulunan ve güzel ahlak gösteren kimselere katı veya hoşgörüsüz davranmaları mümkün değildir. Nitekim, İslam tarihi de bunu kanıtlar.

Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e Hz. İbrahim'in "Hanif Dinine" Uyması Bildirilmiştir

Kuran'da Hz. İbrahim'in dininin "hanif" bir din olduğu bildirilmektedir. Hanif kelimesi, "Allah'ın emrine teslim olup, Allah'ın dininden hiçbir konuda dönmeyen, ihlaslı kişi" anlamındadır. Bir ayette Allah Hz. Muhammed (sav)'e, Hz. İbrahim'in hanif dinine uymasını şöyle bildirmiştir:

“Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 123)

Hz. İbrahim'den sonra gelen oğulları, torunları ve onun soyundan olan diğer salih müminler, Allah'ın Hz. İbrahim'e vahyettiği hak dine uymuşlardır. Bu gerçek Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilmektedir:

“Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi.” (Bakara Suresi, 130-133)

Görüldüğü gibi Hz. İbrahim'in "hanif" dini, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında ortak bir kelimedir. Hz. İbrahim'e iman, ona duyulan sevgi ve saygı Yahudiler ve Hıristiyanlar için olduğu gibi Müslümanlar için de son derece önemlidir.

Hz. Muhammed (sav)'in Kitap Ehli'ne Karşı Örnek Tutumu

Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı tutumlarında, her konuda olduğu gibi, en güzel örnek Peygamber Efendimiz (sav)'dir. Hz. Muhammed (sav), Yahudilere ve Hıristiyanlara karşı her zaman son derece adil ve merhametli davranmış, İlahi dinlerin mensupları ile Müslümanlar arasında sevgi ve uzlaşmaya dayalı bir ortam oluşturulmasını emretmiştir. Peygamberimiz (sav) döneminde ve sonrasında, Hıristiyan ve Yahudilerin kendi dinlerini diledikleri şekilde yaşamalarına izin verecek ve özerk cemaatler olarak varlıklarını devam ettirebilmelerini sağlayacak anlaşmalar yapılmış ve güvenceler verilmiştir. İslamiyet'in ilk yıllarında Mekkeli müşriklerin eziyet ve baskılarına maruz kalan Müslümanların bir kısmı, Peygamber Efendimiz (sav)'in öğüdüyle, Etiyopya'daki Hıristiyan Kral Necaşi'ye sığınmışlardır. Peygamberimiz (sav)'le birlikte Medine'ye göç eden müminler ise, Medine'de yaşayan Yahudilerle, sonraki tüm nesillere örnek olacak bir birarada yaşama modeli geliştirmişlerdir. İslam'ın yayılış döneminde de, Arabistan'daki Yahudi ve Hıristiyan topluluklarına gösterilen tolerans, Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı hoşgörü ve adaletinin önemli birer örneği olarak tarihe geçmiştir.

Buna bir örnek olarak, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in, Hıristiyan olan İbn Harris b. Ka'b ve kavmine yazdırdığı anlaşma metninde: "Şarkta ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları, ırzları ve malları Allah'ın, Peygamber'in ve tüm müminlerin himayesindedir. Hıristiyanlık dini üzere yaşayanlardan hiç kimse istemeden İslam'ı kabule zorlanmayacaktır. Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar" maddelerini yazdırdıktan sonra: "... Kitap Ehli'yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46) ayetini okumasıdır. (İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, Es-Siretü'n-Nebeviyye, Daru't-Türasi'l-Arabiyle, Beyrut, 1396/1971, II/141-150; Yrd. Doç. Dr. Orhan Atalay, Doğu-Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s. 95)

Hz. Muhammed (sav), Evs ve Hazrec kabileleri ile yapılan Medine Anlaşması'na Yahudilerin de katılmasına izin vermiş ve böylece Yahudilerin de Müslümanların arasında, ayrı bir dini grup olarak varlıklarını devam ettirmelerini sağlamıştır.

Hz. Muhammed (sav), Rabbimiz'in emrettiği ahlakın bir gereği olarak, Kitap Ehli'ne karşı yalnızca anlayış ve merhamet göstermekle kalmamış, İslam idaresi altındaki Yahudi ve Hıristiyanların korunup kollanması gerektiğini de sahabeye öğretmiştir. Bizzat Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Edruh, Makna, Hayber, Necran ve Akabe'li Kitap Ehli'ne verilen beratlar, Müslümanların Kitap Ehli'nin can ve mal güvenliğini garanti altına aldıklarını ve onlara inanç ve ibadet özgürlüğü tanıdıklarını göstermektedir. Peygamberimiz (sav)'in Necranlılar ile yaptığı sözleşmede yer alan şu maddeler de dikkat çekicidir:

Necranlıların ve maiyetindekilerin canları, malları, dinleri, varları ve yokları, aileleri, kiliseleri ve sahip oldukları herşey Allah'ın ve Allah'ın peygamberinin güvencesi altına alınacaktır.

-Hiçbir psikopos ya da keşiş kilisesinden ya da manastırından edilmeyecektir ve hiçbir papaz papazlık hayatını terk etmeye zorlanmayacaktır. Onlara hiçbir eza ya da aşağılama yapılmayacaktır ve toprakları ordumuz tarafından işgal edilmeyecektir.

Adalet isteyen adalet bulacaktır, ne zalim ne de zulüm bulunacaktır. (Majid Khoduri, İslam'da Savaş ve Barış, Fener Yayınları, İstanbul, 1998, s. 209-210)

Tüm bunların yanı sıra Resulullah'ın Kitap Ehli'nin düğün yemeklerine katıldığına, hastalarını ziyaret ettiğine ve onlara ikramda bulunduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Hatta Necran Hıristiyanları onu ziyaretlerinde Hz. Muhammed (sav) onlara abasını sermiş ve oturmalarını söylemiştir. Peygamberimiz (sav)'in vefatının ardından da, Müslümanların Kitap Ehli'ne gösterdikleri güzel ahlakın temeli, Hz. Muhammed (sav)'in hayatı boyunca bu topluluklara karşı gösterdiği hoşgörüye dayanmaktadır.

kişisel aktivite: lütfen kavramlara iyi çalışınız...ezberleriniz bozunuz. bakın siz de ecnebi ülkelerde yaşamışsınız..biz de sizin ezberlerinizi size yazmayalım..(yok yok öyle bişey yapmayız)..

Allah katında tek yegane din İslamdır .Müslümanlardan başka hiç kimse cennete girmeyecektir. Hz. Muhammede inanmayan herkes kafirdir .
şimdi bu yazdıklarını tek tek ele alacağım delilleriyle birlikte....

Kur'an'da Ehl-i Kitap üç başlık altında ele alınıyor:


1- Sadece Yahudilerden bahseden ayetler.
2- Sadece Hıristiyanlardan bahseden ayetler.
3- "Ey Ehl-i Kitap" şeklinde, hem Yahudilere hem Hıristiyanlara hitap eden ayetler,

A- Sadece Yahudilerden bahseden ayetlerden bazıları:


1- Buzağıyı put edindiler;
* Bakara: 2/92 *A'raf,7/18.

2- Üzeyir Allah'ın oğludur dediler:
* Tevbe, 9/30.

3- Cibt ve Tağut'a inandılar, müşrikler daha doğru yoldadır dediler:
* Bakara, 2/109
* Nisa, 4/51.

4- Yahudiler biz Allah'ın oğullarıyız dediler:
* Bakara, 2/111
* Ali İmran, 3/24 *Maide,5/18.

5- Yahudiler Hz. İsa'yı öldürdük dediler:
* Nisa, 4/157-158.

6- Yahudiler peygamberleri yalanladılar:
* Bakara, 2/109,
* Maide, 5/70.

7- Hz. Muhammed (as)'ı bile bile yalanladılar:
* Bakara, 2/146.

8- Kur'an-ı Kerim'i ve Allah'ın ayetlerini inkar ettiler:
* Bakara, 2/89-90
* Ali İmran, 3/70-73
* En'am, 5/91.

9- Cibril'e ve Mikail'e düşmanlık ederler:
* Bakara, 2/97-98.

10- Yahudiler işittik, isyan ettik dediler:
* Bakara, 2/93
* Nisa, 4/46.

11- Yahudiler iman etmemek için "kalplerimiz kılıflı" dediler:
* Bakara, 2/88
* Nisa, 4/155.

12- Yahudiler "Allah'ın eli bağlıdır" dediler:
* Ali İmran, 3/181
* Maide, 5/64
* Yasin, 36/47.

B- Kur'an'da sadece Hıristiyanlardan bahseden ayetlerden bazıları:

1- Hıristiyanlar "Allah İsa'dır" dediler:
* Maide, 5/17 ve 72
* Tevbe, 9/31.

2- Hıristiyanlar "İsa Allah'ın oğludur" dediler:
* Al-i İmran, 3/79-80
* Tevbe, 9/30.

3- Hıristiyanlar "teslisi" kabul etmekle kafir oldular:
* Nisa, 4/171-172
* Maide, 5/73.

4- Hz. İsa ve annesi Hz. Meryem'i Tanrı edindiler:
* Maide, 5/75 ve 116.

5- Hıristiyanlar din adamlarını Tanrı edindiler:
* Al-i İmran, 3/63
* Tevbe, 9/31.

C- Ehl-î Kitap'ın hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların İslam'a aykırı ortak fikirleri:


1- Yahudiler "İbrahim Yahudi", Hıristiyanlar "İbrahim Hıristiyan'dır" dediler:
* Bakara, 2/140 ve 174
* Al-i İmran, 3/65-68.

2- Allah'a karşı yalan uydurup iftira ettiler:
* Al-i İmran, 3/93-94.

3- Allah yolundan bile bile saptırmak istediler:
* Bakara, 2/109.
* Al-i İmran, 3/69, 99-100
* Nisa, 4/44.

4- Ehl-i Kitap ancak Yahudi ve Hıristiyan olanlar cennete girecek dediler:
* Bakara, 2/111,135,137.

5- Ehl-i Kitap kendilerine "beyyine(*)" geldikten sonra ihtilafa düştüler:
* Al-i İmran, 3/19-20
* Beyyine, 98/4-6.

6- Ehl-i Kitap müşriktir:
* Bakara, 2/135
* Al-i İmran, 3/64
* Maide, 5/17, 73,116
* Tevbe, 9/31
* Nisa, 4/51.

D- Ehl-i Kitap'm İslam'a karşı tutum ve davranışları:


1- Ehl-i Kitap dinlerinde aşırı gittiler:
* Nisa, 4/171
* Maide, 5/77.

2- Ehl-i Kitap'ın ölçüsüz istekleri vardır:
* Bakara, 2/103
* Al-i İmran, 3/183
* Nisa, 4/153
* Araf, 7/138
* Hac, 22/78.

3- Ehl~i Kitap kafirler de, müşrik kafirler de sana hayır indirilmesini istemezler:


* Bakara, 2/105
* Maide, 5/64, 68 *En'am,6/91 »Hud, 11/10,

4- Ehl-i Kitap yeni gelecek Peygamberi tasdik edeceklerine dair Allah'a verdikleri sözü tutmamışlar, gizlemişlerdir:
* Bakara, 2/129
* Al-i İmran, 3/81-82
* Nisa, 4/154-156,160-161
* Maide, 5/14-15 *A'raf, 7/157.

5- Hz. Peygamber (as)'m Tevrat'ta ve İncirde geçen isim ve sıfatlarını gizlemişler veya değiştirmişlerdir. Hakkı batıla karıştırmışlardır:
* Bakara, 2/159,174
* Al-i İmran, 3/70-71
* Maide, 5/14

6- Ehl-i Kitap kendi kitaplarını tatbik etmemiş ve tahrif ermişlerdir:
* Bakara, 2/75-79
* Al-i İmran, 3/23,78
* Nisa, 3/46
* Maide, 5/8,13,47, 66, 68.

7- Ehl-i Kitap İslam'ın kıblesine tâbi olmazlar:
* Bakara, 2/143,145.

8- İsrailoğulları helali haram haramı helal yapmışlardır:


* Ali İmran 3/93-94 *En'am, 6/140
* Tevbe, 9/29.

9- Ehl-i Kitap'tan Yahudiler daima yeryüzünde savaş ve fesat çıkarmaya çalışırlar:
* Maide, 5/14, 64.

E- Ehl-i Kitap'ın Müslümanlara karşı tutum ve davranışları:

1- "Ümmilere karşı sorumluluğumuz yoktur" derler:
*Al-i İmran, 3/75.

2- Ehl-i Kitap İslam dini ile alay eder ve Müslümanlara eza verirler:
* Al-i İmran, 3/111,186
* Maide, 5/57-58.

3- Müslümanlara hainlik ederler:
* Al-i îmran, 3/120
* Maide, 5/82.

4- Müslümanlara en şiddetli düşman Yahudiler ve müşriklerdir:
* Al-i İmran, 3/119
* Maide, 5/82.

F- Müslümanların Ehl-i Kitap'a karşı davranışları nasıl olmalıdır:

1- Müslümanlar Ehl-i Kitap'ı dost edinemez:
* Bakara, 2/107,120,157
* Al-i İmran, 3/100
* Nisa, 4/44,138-139
* Maide, 5/51,55-58
* Enfal, 8/73
* Tevbe, 9/71
*Hud, 11/112-113
*Casiye, 45/19.

2- Ehl-i Kitap'ı İslam'a davet etmek bir görevdir:
* Bakara, 2/41-42,
* Al-i İmran, 3/19-20, 64, 70-71, 85, 97-98
* Maide, 5/15,19,59, 68,97-98
* Nisa, 4/47
* Tevbe, 9/29
* Nahl, 16/125
* Ankebut, 29/46-47.

Yukarıda ancak bir kısmını, ana başlıklarıyla sunduğum Ehl-i Kitap ile ilgili ayetlerden Yahudi ve Hıristiyanlarla Diyalog kurma manasını çıkaranlara ayet numaralarını da verdim. Lütfedip meallerini, ehil bir kişinin mealinden okurlar inşallah. Bu millet çok arif bir millettir, millî bütünlüğünü tehdit eden kelime oyunlarına tahammül etmez, etmedi zaten.

(*) Beyyine: Apaçık delil. Yani Muhammed (as) onlara -Ehli Kitap'a- Kur'an'la gelip, sapıklıkta ve cehalette olduklarını açıkladı ve onları imana davet etti. (ibrahim el-Bağdadi, Hazin Tefsiri, c. 4, s. 471)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Buarada Müslüman Ehli Kitab Olsun Olmasin Hayvanlara Bile Adaletle Davranir...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
I. "Ehl-i Kitap'a bir şey sormayınız. Çünkü onlar sapıtmış oldukları için sizi hidayete eriştiremezler. Eğer siz böyle yaparsanız, ya batıl sözü doğrular ya da doğru bir sözü yalanlamış olursunuz. Allah'a yemin olsun ki, eğer Musa bile hayatta olsaydı O'nun bile bana tâbi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktu".
a- Ahmed bin Hanbel, Müsned, III. 338 b- İbni Kesir Tefsirin Kuran-il Azim, I- 386 c- ed Dürrül Mansur, II- 85 d- Alûsî, Ruhu'l Meanî III- 210.

II. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, eğer Musa peygamber sizin aranızda olsaydı da O'na tâbi olup Beni terk etseydiniz sizler bu halde kesinlikle sapı-tanlardan olurdunuz. Halbuki Musa (as) hayatta olup yaşasaydı O'nun bile Bana tâbi olmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu".

a- Darimi, Sünen, Mukaddime bab, 46 b- ed Dürrü'l Mansur, II. 84 c- Alûsî Ruhu'l Meanî I. 244.

III. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki bu ümmetten hiç bir kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olduğunu duymak istemiyorum. Eğer böyle bir kişi Bana inanmadan önce ölürse o ancak cehennemliktir".

a- Sahih-i Müslim, Kitabü'l İman, bab 70
b- Zadü'l Mesir L 365
c- Ibni Kesir, Tefsiru'l Kur'an'il Azim, I. 363.

IV. "Ümmetimden veya Yahudilerden ya da H ı ristiy anlardan her kim Benim peygamber olduğumu işitir de Bana iman etmezse o kişi cennete giremeyecektir".

a- Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV. 396 b- Tefsirü'l Kur'an'il Azim, II. 266.


:: Diyalog = Postmodern Misyonerlik :: Interfaith Dialogue = Postmodern Missionary ::
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
EVET RESULULLAH (SAV) SAHABELERİNİ EHLİ KİTABA MUHALEFET EDİNİZ, EHLİ KİTABA BİRŞEY SORMAYINIZ DİYE UYARDI ....

İslam topraklarında yaşayan, Müslümanlara düşmanlık besleyip komplocu papazlara Alemlere rahmet Hz Muhammed, bir mektup yazarak (muhtemelen Hicri 8-9. yıllarında) İslam’a çağırmıştır. Metni bugüne kadar ulaşan mektup şöyledir: “Allah’ın elçisi Muhammed’den, Necran papazlarına: İbrahim, İshak, Ya’kub’un Allah’ının adıyla! Gerçekten de ben sizi yaratıklara tapmaktan, Allah’ın kulluk ve ibadetine davet ediyorum ve yine sizi yaratıklarla olan ittifak anlaşmalarının ötesinde, Allah ile ittifak etmeye çağırıyorum. Bu duruma göre şayet reddedecek olursanız, cizye gelir; şayet cizyeyi de reddedecek olursanız, size savaş açarım. V’es-selam.”. (el-Vesaik, No: 93; Hamidullah, I, 619; Beyhaki’den aktaran İbn Kesir, IV, 1268)

MEALLERDEKİ ÇARPITMALAR​
!


"Ey iman edenler! Allah'a kendinizi tam olarak teslim edin ve şeytanın ardından gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmamnızdır".
(Bakara, 2/208).
Mealini yukarıda verdiğim bu ayete Diyalogcuların; "islam banş halinde yaşamayı emreder" şeklinde bir mana verip, güya iddialarına mesnet yapmaya çalışmaları ilmi değidir.

İşte size, Diyalogcular tarafından; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde mana verilen bir ayetin ancak bir kısmım verebildiğim değişik tefsirlerdeki izahı.

"Bu ayet-i kerime, iman eden, Ehl-i Kitap'tan (Yahudi) Abdullah bin Selam ve arkadaşları hakkında inmiştir.

Bu arkadaşlar, Müslüman olduktan sonra, Hz. Musa (as)'nın dinini/Yahudiliği yüceltmeye/med-hetmeye başladılar. Yahudi inancında özel yeri olan cumartesiyi ta'zim etmeye ve deve etinin ve sütünün içilmesini çirkin göstermeye kalkıştılar.

Ve dediler ki: "Tevrat'ta deve etinin ve sütünün yenmesi yasak olduğu halde, nasıl olur da, İslam'da bunlar mubah olur?"

Bununla da iktifa etmeyip şunu da dediler: (Buraya hasseten dikkatinizi çekmek isterim) "Ey Allah'ın Resulü! Tevrat da Allah'ın Kitabıdır. Bari gece namazlarımızda ondan okumamıza izin ver."

Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti indirdi. Ve Abdullah bin Selam ve arkadaşlarına "Silm'e/yani Allah'ın ölçülerine girmelerini ve Tevrat'a yapışmamalarını, zira onun mensuh/hükmünün artık geçersiz olduğunu emretti."

O zaman bu ayetin manası şudur: Allah'a tam manasıyla teslim olun ve size neyi emrediyorsa ona itaat edin.

Bir başka görüş de, bu hitap Ehl-i Kitap'tan, Hz. Muhammed (as)'in peygamberliğine iman etmeyenler içindir.

O zaman da manası şu olur: "Ey İsa ve Musa (Aleyhim es'Selam)'a iman edenler! Toptan İslam'a girin".

Hz. Cabir (ra)den rivayet edildi ki; Hz. Ömer Hz. Peygamber (as)'a gelerek şöyle söyledi: "Ey Allah'ın Resulü! Yahudilerden, bizi hayrete düşüren bir takım haberler duyuyoruz. İzninizle onların hiç olsun bazılarını yazmak istiyoruz".

Bunun üzerine Hz. Peygamber (as) şöyle buyurdu: "Yahudi ve Hıristiyanlar gibi siz de mi dininizden şüphe etmeye başladınız da eksiklerini Yahudilerden ve Hıristiyanlardan tamamlamaya kalkışıyorsunuz? Size, hiçbir eksiği olmayan, içinde şüpheye düşeceğiniz hiçbir şey olmayan bir din gelmiştir. Şayet Hz. Musa hayatta olsaydı, O'nun bile Bana uymaktan başka bir seçeneği olmayacaktı".

Bir başka görüşe göre bu ayet, müminlerin içinde bulunan münafıklar hakkında inmiştir. O zaman da bu ayetin manası şöyle olur: "Ey sadece dilleriyle iman edenler! Kalpten imana ve itaate gelin". Ayette geçen "kaffeten/tamamı" kelimesi iman edenler için olduğu görüşü olsa da, ayetin tamamını düşününce kişilere değil de, İslam'a ait olduğu daha iyi anlaşılır.

Yani; "Ey iman edenler! Toptan islam'a girin" yerine, "Ey iman edenler! İslam'ın/Allah'ın e-mirlerinin tamamına uyun!" manası daha doğru olur.
( İbrahim el Bağdadî, Tefsir'ül Hâzin, Dar el Kü-tüb~i İlmiye, Beyrut, C. l, S. 255-56; Hüseyin bin Mesut, Tefsir'ül Beğavî, C. l, S. 255-56; Celalud-din Es-Suyutî, Ed' Dürr'ül Mensur, Darül Fikr, Beyrut, C. l, S. 579).

Suyutî ilave olarak şunu ifade eder: "Abdullah bin Selam arkadaşlarına şunu söyler: Muhammed (as)'in dinine girin ama O'nun hükümlerince ibadet etmeyin. Tevrat'a iman etmeniz ve Tevrat'ın hükümleriyle amel size yeter".
(Et-Taberî, Camu'ul Beyan, Darül Fikr, C. 2 S. 442-444; Alusî, Ruhu'l Meanî, -Ö.T. Hicrî 127- C. 2, S. 146-147).

İşte Diyalogcuların; "İslam barış halinde yaşamayı emreder" şeklinde tercüme ettiği Bakara Sûresi 208. ayetinin ancak bir kısmını yukarıda sıraladığım tefsirlerdeki manası.

Ayet, İslam'ın tamamına uymayı emreden bir a-yettir.

"Ayette geçen "silm" kelimesinden İslam manası çıkartılmış olsa dahi bundan barış anlamının çıkartılmasına mâni bir hal yoktur" deniyor.

Ben "silm" kelimesinden İslam manasının çıkartarak, barış karşıtlığı yapmıyorum. Benim dediğim, bir fikri savunmak uğruna ayetleri çarpıtmayalım.

İslam başka bir çok ayette barışı emrediyor zaten. Kaldı ki, dünya barışını ne İslam, ne Kur'an ve ne de Müslümanlar bozuyor.

Bu süreçle ülkede her önüne gelenin bir meal yayınladığı ve ayetleri konjonktüre uygun manalandırdığım görüyoruz.

Mesela Mustafa Hizmetli, güzelim "Kevser Sûresi" ne bakın nasıl bir mana verdi:

1- Doğrusu sana Kevseri verdik.
2- Öyleyse gönülden Rabbine bağlan ve sadece O'na yönel.
3- Sana buğzeden var ya; asıl soyu kesik olan odur.

Şimdiye kadar kurban kesmeye ve kurban bayram namazını kılmaya Kevser Sûresi'nin ikinci ayetini delil gösterenler, başka delil arasın. Ya da müsteşriklerin savunageldiği gibi, bu ibadetleri terk etsin. Sayın Hizmetli, hezimetli bir şekilde, nasıl da konjonktüre uygun bir mana verdi ayete.

:: Diyalog = Postmodern Misyonerlik :: Interfaith Dialogue = Postmodern Missionary ::
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İslam'ın Ehl-i Kitap'a Bakış Açısı

. Samimi olarak iman eden Yahudiler ve Hıristiyanlar –her ne kadar inanışlarında ve ibadetlerinde zaman içinde bazı bozulmalar yaşanmışsa da- özünde Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, meleklere, peygamberlere ve hesap gününe inanan ve din ahlakının yaşanması gerektiğini düşünen kimselerdir.


Allah bir ayette Kendisi'ne ve ahiret gününe iman ederek salih amellerde bulunan Yahudiler ve Hıristiyanların, bu iyi ahlaklarının karşılığını en güzel şekilde alacaklarını şöyle haber vermiştir: [/B

Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 62)

Bu ayetin anlamı apaçıktır. Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan olsun, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve salih amellerde bulunanlar müjdelenmekte; söz konusu müminlerin kurtuluşa ve esenliğe kavuşacakları haber verilmektedir. (!!!) Maide Suresi'nin 48. ayetinde ise, insanlar için "farklı bir şeriat ve yol-yöntem kılındığı", sorumluluklarının ise "hayırlarda yarışmak" olduğu belirtilmiştir. Bu da ister Yahudi, ister Hıristiyan, isterse Müslüman olsun samimi olarak Allah'a ve ahiret gününe iman eden tüm inananların güzellikle davranmaları ve Allah rızası için hayırlarda yarışmaları gerektiğini göstermektedir. Bu durumda Müslümanların, kendileri gibi Allah'a iman eden, salih amelde bulunan ve güzel ahlak gösteren kimselere katı veya hoşgörüsüz davranmaları mümkün değildir. Nitekim, İslam tarihi de bunu kanıtlar.



Görüldüğü gibi Hz. İbrahim'in "hanif" dini, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında ortak bir kelimedir. Hz. İbrahim'e iman, ona duyulan sevgi ve saygı Yahudiler ve Hıristiyanlar için olduğu gibi Müslümanlar için de son derece önemlidir...





Müslümanı küfre düşüren bazı sözler ve haller

İslâm literatüründe çok ciddi yeri olan Elfaz-ı Küfür, irtikab edildiğinde veya kullanıldığında Müslüman'ı İslâm dairesinin dışına çıkartıp imandan mahrum ederek küfre götüren sözler ve hallerdir. Küfre düşen kişinin, geçmişe ait yaptıkları ibadet ve hayırlı işlerin tamamı boşa çıkar, kişi müflis duruma düşer. Yeniden şehâdet getirerek yani "Eşhedü en Lailâhe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abduhü ve Rasûlüh" diyerek imanını tazelemeden ölürse "ebedi cehennemlik" olur.
Ahir zaman diye adlandırılan kıyamete yakın dönemde, "Müslümanlar arasından kimi kişilerin sabah evlerinden Mü'min olarak çıkarlarken akşam evlerine kâfir olarak dönecekleri, akşam evlerine Mü'min olarak girerlerken sabah evlerinden kâfir olarak çıkacakları, dini ise beş paralık dünya menfaati karşılığında satıp küfre peşkeş çekecekleri" (Hadisler için bkz: Buhari, Müslim, Tirmizi, ibn Mace) şeklindeki tehlikeyive fitneyi bizzat Allah Rasûlü haber vermektedir.
Bu bakımdan Son Peygamber Hz. Muhammed'in (as) mübarek Ashabına talim ettiği, ardından da sahabelerden ilim-irfan ahzeden Tabiûn ve mezhep sahibi İslâm büyüklerinin derledikleri Ehl-i Sünnet Akidesi'ne göre "İman-küfür sınırı'nın bazı köşe taşlarını ehemmiyetine binaen arz ediyoruz:
Allah Teâlâ'yı büyüklüğüne ve uluhiyyetine uygun olmayan bir şekilde vasıflamak, isimlerinden veya emirlerinden biriyle alay etmek, hafife almak küfürdür. Allah'ın iyi amellere karşılık sevap, kötü amellere karşılık ceza vereceğini kabullenmemek, Allah'a açıkça noksanlık ve acizlik isnad etmek küfürdür; kişiyi İslâm dairesinin dışına çıkarır.
[ Yahya b. Ebi Bekr, Esiru'l Melahide, vr 7b; el-Beyâdî, İşarâtü'l Meram, s 307 ]

Hıristiyanlarda olduğu gibi âlemin yaratıcısının, baba-oğul-rûhu'l kuds gibi üç esastan meydana geldiğine inanmak küfürdür.
[ Ali el-Kari, Şerhu'şŞifa, c2, s514; İbn Hazm, el-FasI, c 1, s35]
Peygamberlik müessesesini kabul etmekle beraber peygamberlerden bazısının nübüvvetini inkâr etmek küfürdür. Bu sebeple Hz. Adem'den beri gönderilen bütün peygamberleri kabul etmekle beraber Hz. İsa ve Hz. Muhammed'i Allah Rasûlü olarak tanımayıp yalanlayan Yahudiler, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in risaletine inan¬mayan Hristiyanlar küfre düşmüşlerdir.
[ Ali el-Kari, Şerhu'l Fıkhı'l Ekber, s 50: Gazali, el-İktisad, s 112; İbn Hazm, el-Fasl, c 1, s 35]

Kur'an-ı Kerim'in tamamını, bir kısmını, sûrelerden birini yahut tabir ayetini inkâr etmek küfürdür; kişiyi İslam dairesinin dışına çıkartır. Hatta Kur'an'dan olduğuna icma edilmiş olan bir kelimeyi veya mütevatir bir okuyuş tarzını inkâr etmek küfür sayılmıştır.
[ Ali el-Kari, şerhu'i Fıkhvı Ekber, s151; Şerhu'ş Şifa, c 2, s 525; Yahya b. Ebi Bekr, Esiru'l Melahide, vr 8b ]

Nübüvveti ve Peygamberimizi tasdik etmekle beraber, peygamberler hakkında şer'i ve kafi nasslara aykırı düşen bir takım inançlara sahip olmak ta küfürdür. Mesela, Hz. Peygamberin sözlerinin manasız ve yalan olduğuna, bu sözlerin demagoji ve dünyevi maslahatlar için söylenmiş olduğuna inanmak, filozofların dedikleri gibi, halkın kalbine korku ve ümit vermek için Hz. Peygamberin yalan söylemesinin mümkün olduğuna inanmak küfürdür. Hz. Peygamberin peygamberliğini ispat için ortaya koyduğu mucizeleri kulak ardı edip inanmamak Ehl-i sünnet akidesine göre küfürdür. [Gazali, Faysal'üt-Tefrika, s.42,77; Tehafüt, s249]
Kur'an-ı Kerim'in tamamını, bir kısmını, sûrelerinden birini yahut ta bir ayetini inkar etmek küfürdür. Bu arada Kur'an'dan olduğuna icma edilmiş olan bir kelimeyi veya mütevatir bir okuyuş tarzını inkar etmek, Kur'an'da zikredilen şeylerin varlığına inanmamak, Kur'an'a bir şey ilave etmek, ondan olduğu kesinlikle bilinen bir harfi inkar etmek veya
değiştirmek de küfür sayılmıştır.
[Ali'yyü'l-Kârî, Şerhü Fıkhı'l-Ekber, s 151; Şerhu'ş-Şifa, c2, s 549; Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 8b; el-Alemgiriyye, c 2, s 266 ]Kur'an'ı Kerim'in kendisi veya bir sûresi yahut bir ayeti ile alay etmek, onu küçük görmek, hafife almak küfürdür. Kur'an-ı Kerim'in, Allah kelamı olduğunu göz önünde bulundurmayarak ona gerçek değerini vermemek de küfrü gerektiren hallerden sayılmıştır. [ Bedru'r-Reşîd, Keiimat'üi-Küfriyye, vr6a; Ali'yyü'l-Kârî, Şerhü Fıkhı'l-Ekber, s 150 vd ]

Ahirete iman nakille, yani ilahi vahiyle sabittir; ahiret ve halleri hakkında akıl söz sahibi değildir. Ahiret ve ahvali ile ilgili bilgileri Kur'an ayetleri ve hadislerden öğrenmekteyiz. Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde ahirete iman Allah'a iman ile yanyana zikredilmiştir. Bu sebeple ahireti inkar etmek küfürdür.
[Bakara sûresi, 8,62,177; Nisa sûresi, 136; Tevbe sûresi, 45]
Tenasühe inanmak, ahiret hayatını inkar demek olduğundan küfürdür. Brahmanistler ve tenasühe inananlar bu sebeple tekfir edilirler. Ahiret hayatında kıyamet, cennet, cehennem, öldükten sonra dirilmeyi, sıratı, mizanı inkar küfür sayılmıştır. Ayrıca bazı felsefecilerin ve hatmilerin dediği gibi, ahirette cennet, cehennem, haşr, neşr, sevap ve tkabın, zahiri manalarının dışında ruhani lezzetler olduğuna inanmak da küfür kabul edilmiştir.

[ Bedru'r-Reşîd, Kelimat'ül-Küfriyye, vr 376a; Ali'yyü'l-Kârî, Şerh'üş-Şifa, c2, s 525,526; Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 13a ]
İslam Dini'nin esaslarından birini veya bazısını inkar etmek de küfürdür. Zarûrât-ı diniyye denilen esaslardan, mesela namazın, zekatın , haccın, orucun farziyetini inkar etmek, zinanın, adam öldürmenin ,içki içmenin haram oluşu gibi emir ve ysaklardan birini kabullenmemek küfürdür. Farzların ve haramların farz ve haram oluşlarından şüphe etmek de onları inkar gibi kabul edildiğinden küfür sayılmaktadır. Allah Teala Kuranda haber verdiği halde, Kabe'yi, Mescid'i Haram'ı, kıble yönünün Kabe oluşunu inkar küfürdür.
[ el-Bağdadî, el-Fark, s 345; İbn Hazm, el-Fasl, c 3, s 196; ibn Kudame, el-Muğnî, c 10, s 85; Ali'yyü'l-Kârî, Şerh'üş-Şifa, c 2, s 522, 523; el-Heytemî, el-İ'lam, c2, s 374]
Hristiyanlık gibi İslâm'dan gayri bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kişi veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan kişi yahut da onların manevi gidişatının doğru olduğu kanaatini taşıyan kişi İslâm'dan çıkmış olur, küfre düşer. Ümmet-i Muhammed'in sapıklık içinde olduğu şeklinde lakırdılar sarf eden kişi de kafir olur. Gayr-ı müslimlerin tapınaklarını (kilise, havra, katedral...vs) kutsayarak veya oralara ibadet kastıyla gitmek oralardaki ibadetlerin Yüce Allah katında makbul olduğuna inanmak, kişiyi kafir yapar. [Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11 b ]
İslâm alimleri, haç takınmanın küfür alâmeti olduğunda
müttefiktirler. [Prof. Dr. A. Saim Kılavuz, İman-Küfürsınırı, Marifet Yayınları, s162]Bir kimse, kiliselerin Allah'ın evleri olduğuna, orada Allah'a kulluk
yapıldığına, Yahudi ve Hristiyanların yaptıklarının Allah'a kulluk, O'na ve
Rasulüne itaat olduğuna inanırsa, Allah'ın da bu yapılanlardan hoşnut ve
memnun kaldığına itikad ederse kafir olur. Ehl-i zimmeti (gayr-i
müslimleri) kiliselerinde ziyaret etmenin Allah'a yakınlık vesilesi olduğuna
itikad eden kimse, İslâm dininden çıkar, mürted olur
. [ Muhammed b. ismail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11b]
Haram oluşu kesin olan bir şeyin helal, helal oluşu kesin olan bir şeyin haram olduğuna inanmak kişiyi küfre düşürür. Öldürme, kesme, bedenin zarar görmesi ve şiddetli darp gibi tabiatı gereği zorlayana boyun eğmeyi gerektiren somut 'tam ikrah - tam zorlama' haliyle karşı karşıya olmadığı halde küfrü gerektiren bir sözü sarfeden kimse 'kalbim imanla
dolu İdi' dese dahi küfre düşer. [el-Eş'arî, el-Luma', s 79; et-Teftâzânî, Şerhü'l-Akaid, s. 148; Ali'yyü'l-Kârî, Şerhü Fıkhı'l-Ekber, s 64; el-Kâsânî, Beda'ü's- Senâi', c 5, s 175-176 ]
Kalbi imanla dolu olduğu halde herhangi bir zorlama olmadan kendi irade ve ihtiyarıyla küfrü gerektiren bir söz sarfeden kimse kafir olur. Şakacı ve müstehzi kişi, şaka olsun diye alay ederek ve küçük görerek küfrü gerektiren bir sözü sarfederse, inancı sarfettiği söze zıt bile olsa Ehl-i sünnet âlimlerin hepsine göre kafir olur. [ Aii'yyü'i-Kârî, şerh'üi-Emaiî, s 33; el-
Âlemgîriyye, el- Fetâvâ, c 2, s 276; İbn 'Âbidîn, Radd'ül-Muhtar, c 3, s 285
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
İslam'ın Ehl-i Kitap'a Bakış Açısı

Kuran'da Yahudiler ve Hıristiyanlar Ehl-i Kitap olarak isimlendirilirler. Bunun nedeni her iki dinin mensuplarının da, Allah'ın vahyettiği İlahi kitaplara tabi olmalarıdır. Yahudilerin ve Hıristiyanların kitapları incelendiğinde, bazı tahrif olmuş kısımlar olmakla birlikte, hak dine ait bazı hükümlerin ve güzel ahlak öğütlerinin muhafaza edilmiş olduğu da görülecektir. Samimi olarak iman eden Yahudiler ve Hıristiyanlar –her ne kadar inanışlarında ve ibadetlerinde zaman içinde bazı bozulmalar yaşanmışsa da- özünde Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, meleklere, peygamberlere ve hesap gününe inanan ve din ahlakının yaşanması gerektiğini düşünen kimselerdir. Bu gerçek, Müslümanların onlara yaklaşımında da önemli bir ölçüdür. Kuran ahlakının gereği, Müslümanların Ehl-i Kitap'a karşı adil ve merhametli bir tutum izlemeleridir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (sav) de Müslümanlara, tüm insanlar arasında her zaman adaletle hükmetmeleri gerektiğini bildirmiştir:

İnsanlar arasında adalet yapılması büyük bir sadakadır. (Buhari, V, 2504)

Allah bir ayette Kendisi'ne ve ahiret gününe iman ederek salih amellerde bulunan Yahudiler ve Hıristiyanların, bu iyi ahlaklarının karşılığını en güzel şekilde alacaklarını şöyle haber vermiştir:

Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara Suresi, 62)

Bu ayetin anlamı apaçıktır. Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan olsun, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve salih amellerde bulunanlar müjdelenmekte; söz konusu müminlerin kurtuluşa ve esenliğe kavuşacakları haber verilmektedir. Maide Suresi'nin 48. ayetinde ise, insanlar için "farklı bir şeriat ve yol-yöntem kılındığı", sorumluluklarının ise "hayırlarda yarışmak" olduğu belirtilmiştir. Bu da ister Yahudi, ister Hıristiyan, isterse Müslüman olsun samimi olarak Allah'a ve ahiret gününe iman eden tüm inananların güzellikle davranmaları ve Allah rızası için hayırlarda yarışmaları gerektiğini göstermektedir. Bu durumda Müslümanların, kendileri gibi Allah'a iman eden, salih amelde bulunan ve güzel ahlak gösteren kimselere katı veya hoşgörüsüz davranmaları mümkün değildir. Nitekim, İslam tarihi de bunu kanıtlar.

Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e Hz. İbrahim'in "Hanif Dinine" Uyması Bildirilmiştir

Kuran'da Hz. İbrahim'in dininin "hanif" bir din olduğu bildirilmektedir. Hanif kelimesi, "Allah'ın emrine teslim olup, Allah'ın dininden hiçbir konuda dönmeyen, ihlaslı kişi" anlamındadır. Bir ayette Allah Hz. Muhammed (sav)'e, Hz. İbrahim'in hanif dinine uymasını şöyle bildirmiştir:

“Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 123)

Hz. İbrahim'den sonra gelen oğulları, torunları ve onun soyundan olan diğer salih müminler, Allah'ın Hz. İbrahim'e vahyettiği hak dine uymuşlardır. Bu gerçek Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilmektedir:

“Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi.” (Bakara Suresi, 130-133)

Görüldüğü gibi Hz. İbrahim'in "hanif" dini, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında ortak bir kelimedir. Hz. İbrahim'e iman, ona duyulan sevgi ve saygı Yahudiler ve Hıristiyanlar için olduğu gibi Müslümanlar için de son derece önemlidir.

Hz. Muhammed (sav)'in Kitap Ehli'ne Karşı Örnek Tutumu

Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı tutumlarında, her konuda olduğu gibi, en güzel örnek Peygamber Efendimiz (sav)'dir. Hz. Muhammed (sav), Yahudilere ve Hıristiyanlara karşı her zaman son derece adil ve merhametli davranmış, İlahi dinlerin mensupları ile Müslümanlar arasında sevgi ve uzlaşmaya dayalı bir ortam oluşturulmasını emretmiştir. Peygamberimiz (sav) döneminde ve sonrasında, Hıristiyan ve Yahudilerin kendi dinlerini diledikleri şekilde yaşamalarına izin verecek ve özerk cemaatler olarak varlıklarını devam ettirebilmelerini sağlayacak anlaşmalar yapılmış ve güvenceler verilmiştir. İslamiyet'in ilk yıllarında Mekkeli müşriklerin eziyet ve baskılarına maruz kalan Müslümanların bir kısmı, Peygamber Efendimiz (sav)'in öğüdüyle, Etiyopya'daki Hıristiyan Kral Necaşi'ye sığınmışlardır. Peygamberimiz (sav)'le birlikte Medine'ye göç eden müminler ise, Medine'de yaşayan Yahudilerle, sonraki tüm nesillere örnek olacak bir birarada yaşama modeli geliştirmişlerdir. İslam'ın yayılış döneminde de, Arabistan'daki Yahudi ve Hıristiyan topluluklarına gösterilen tolerans, Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı hoşgörü ve adaletinin önemli birer örneği olarak tarihe geçmiştir.

Buna bir örnek olarak, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in, Hıristiyan olan İbn Harris b. Ka'b ve kavmine yazdırdığı anlaşma metninde: "Şarkta ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları, ırzları ve malları Allah'ın, Peygamber'in ve tüm müminlerin himayesindedir. Hıristiyanlık dini üzere yaşayanlardan hiç kimse istemeden İslam'ı kabule zorlanmayacaktır. Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar" maddelerini yazdırdıktan sonra: "... Kitap Ehli'yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46) ayetini okumasıdır. (İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, Es-Siretü'n-Nebeviyye, Daru't-Türasi'l-Arabiyle, Beyrut, 1396/1971, II/141-150; Yrd. Doç. Dr. Orhan Atalay, Doğu-Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s. 95)

Hz. Muhammed (sav), Evs ve Hazrec kabileleri ile yapılan Medine Anlaşması'na Yahudilerin de katılmasına izin vermiş ve böylece Yahudilerin de Müslümanların arasında, ayrı bir dini grup olarak varlıklarını devam ettirmelerini sağlamıştır.

Hz. Muhammed (sav), Rabbimiz'in emrettiği ahlakın bir gereği olarak, Kitap Ehli'ne karşı yalnızca anlayış ve merhamet göstermekle kalmamış, İslam idaresi altındaki Yahudi ve Hıristiyanların korunup kollanması gerektiğini de sahabeye öğretmiştir. Bizzat Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Edruh, Makna, Hayber, Necran ve Akabe'li Kitap Ehli'ne verilen beratlar, Müslümanların Kitap Ehli'nin can ve mal güvenliğini garanti altına aldıklarını ve onlara inanç ve ibadet özgürlüğü tanıdıklarını göstermektedir. Peygamberimiz (sav)'in Necranlılar ile yaptığı sözleşmede yer alan şu maddeler de dikkat çekicidir:

Necranlıların ve maiyetindekilerin canları, malları, dinleri, varları ve yokları, aileleri, kiliseleri ve sahip oldukları herşey Allah'ın ve Allah'ın peygamberinin güvencesi altına alınacaktır.

-Hiçbir psikopos ya da keşiş kilisesinden ya da manastırından edilmeyecektir ve hiçbir papaz papazlık hayatını terk etmeye zorlanmayacaktır. Onlara hiçbir eza ya da aşağılama yapılmayacaktır ve toprakları ordumuz tarafından işgal edilmeyecektir.

Adalet isteyen adalet bulacaktır, ne zalim ne de zulüm bulunacaktır. (Majid Khoduri, İslam'da Savaş ve Barış, Fener Yayınları, İstanbul, 1998, s. 209-210)

Tüm bunların yanı sıra Resulullah'ın Kitap Ehli'nin düğün yemeklerine katıldığına, hastalarını ziyaret ettiğine ve onlara ikramda bulunduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Hatta Necran Hıristiyanları onu ziyaretlerinde Hz. Muhammed (sav) onlara abasını sermiş ve oturmalarını söylemiştir. Peygamberimiz (sav)'in vefatının ardından da, Müslümanların Kitap Ehli'ne gösterdikleri güzel ahlakın temeli, Hz. Muhammed (sav)'in hayatı boyunca bu topluluklara karşı gösterdiği hoşgörüye dayanmaktadır.

kişisel aktivite: lütfen kavramlara iyi çalışınız...ezberleriniz bozunuz. bakın siz de ecnebi ülkelerde yaşamışsınız..biz de sizin ezberlerinizi size yazmayalım..(yok yok öyle bişey yapmayız)..



bakış açılarımız farklı...çünki kavramları karıştırıyoruz.....

hani şu çalışmakta ibadet konusu varya...hani bide cuma vakti çalışmak-çalışmamak konusunu karıştıranlar gibi olmayalım..
uzatmaya gerek yok cuma örneğinden inşaALLAH anlarsınız..

yok anlamazsanız...

son bir örnek..

bak şimdi yukarıda bu hadisi vermişik:
İnsanlar arasında adalet yapılması büyük bir sadakadır. (Buhari, V, 2504)

normalde kavramları karıştıranlar ne demesi gerekir???

aaa Buhari r.a ne güzel söz söylemiş...

lafı yükleminden anlarsak böylede deşifre edebiliriz...değil mi?

ama nede güzel söylemiş efendimiz sav da diyen çıkacaktır elbet..

konunun özeti istediğin kadar nazariyet yap...

kişisel tavsiyeme uymadıkça...

lafı hep yükleminden algılayacaksınız...

dı end.


Rabbime emanet olunuz..
hakkınızı helal ediniz selametle...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
KİMİN KİME BAKIŞ AÇISI???!

Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e Hz. İbrahim'in "Hanif Dinine" Uyması Bildirilmiştir

Kuran'da Hz. İbrahim'in dininin "hanif" bir din olduğu bildirilmektedir. Hanif kelimesi, "Allah'ın emrine teslim olup, Allah'ın dininden hiçbir konuda dönmeyen, ihlaslı kişi" anlamındadır. Görüldüğü gibi Hz. İbrahim'in "hanif" dini, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında ortak bir kelimedir. Hz. İbrahim'e iman, ona duyulan sevgi ve saygı Yahudiler ve Hıristiyanlar için olduğu gibi Müslümanlar için de son derece önemlidir.


ASLA GÖRÜLMÜYOR BÖYLE BİR ŞEY....


İddianın tarihçesi: 1400 sene önce.

İddianın yapıldığı mekan: Medine.

İddia aynı: İbrahim’i (as) sahiplenmek.

İddiada kullanılan kavram da aynı: “İbrahimî din.”

İddia sahipleri de aynı: Medine’deki Ehl–i kitap/şimdi bir de hocaefendi eklendi.

İddiaya İslam’ın cevabı: Toptan ret.

İddiaya İslam’ın hükmü: Böyle bir iddia küfürdür.


“İbrahimî din” aşağıda da görüleceği gibi, Medine’deki ehl–i kitaba ait bir iddiadır.

Gayesi: İslam’ın Medine’den tüm dünyaya yayılmasını önlemek.

Özellikle Bakara Suresi, Ehl–i kitabın Hz. İbrahim (as)’a sahip çıkmasını ya da O’nun isminin etrafında oluşturmaya çalıştıkları ve tamamen İslam’ın önünü kesmeyi hedefleyen gayretlerini yalanlayan, onlarca ayetle doludur. Mesela; “İbrahimî dinler”, “Üç dinin babası olan Hz. İbrahim”, “Hz. İbrahim’de buluşmak”... bütün bunlar, 14 asır önce yapılan iddialardır. Ve Kur’an bu iddialar toptan reddediyor.

Al–i İmran suresinin 83. ayetinin iniş sebebi (sebe–i nüzul) de bu konu ile ilgilidir. Medine’deki Yahudi ve Hıristiyanlar Hz. İbrahim’in dini hakkında tartışmaya başladılar. Her dinin mensubu en iyi İbrahimî dinin kendilerinin olduğunu iddia ediyordu.

Yahudîler: “En iyi İbrahimî din Yahudiliktir” diyor, Hıristiyanlar da: “En iyi İbrahimî dinin Hıristiyanlık” olduğunu iddia ediyordu.Son çare durumu Hz. Peygamber (as)’a taşımak olmuştu.

Hz. Muhammet (as) bu iddianın sahiplerine: ”Hiç birinizin dini İbrahimi değildir” cevabını verdi.

Resulüllah’ın bu cevabını beğenmeyen dönemin Ehl–i Kitap’ı Resulüllah’a: “Verdiğin bu hükmü kabul etmiyoruz ve dinine de girmiyoruz” diyerek adeta isyan ettiler.

Ve bu konuşma üzerine şu ayet–i kerime indi:

Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar.” (Al–i İmran, 3/83) (Bkz: Alûsî, Ruhu’l Meani c. 3, s. 340–41; Kurtubi, Ahkâmu’l–Kur’an, c. 3, s. 82)

Anladınız mı bu iddianın İslam’daki hükmünü?

Allah’ın dininden başka din aramak.

Kuran’da Hz. İbrahim (as) hakkındaki bütün ayetlerin iniş sebebi Al–i İmran’ın 83. ayetinin iniş sebebiyle aynı. Cenabı Hak o ayetlerin tamamını ehl–i kitabın İbrahimî din iddialarını yalanlamak için indirmiş.

“Ey Ehl–i Kitap! İbrahim hakkında niye çekişirsiniz?..İbrahim ne Yahudi ne de Hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi, müşriklerden de değildi.” (Al–i İmran, 3/65, 67)

“İnsanların İbrahim’e en yakın olanı, O’na uyanlar, şu peygamber (Muhammet) ve (o Muhammet’e) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.” (Al–i İmran, 3/68)

”Ey Ehl–i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın ayetlerini inkar edersiniz?” (Al–i iMran, 3/70)

“Ey Ehl–i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği inkar ediyorsunuz?” (Al–i İmran, 3/71) ve davamı ayetler...

Başta da ifade ettiğim gibi;

İddia aynı.

İddiada kullanılan kavramın aynısı bugün de kullanılıyor.

İddianın ana gayesi de İslam’ın önünü kesmek.

Ve dehşet bir hal, bu iddiaları reddeden ayetler bugün için geçerli olmuyor.

Bakınız sayın Gülen bu konuda ne diyor:

“Ayetlerde geçen düşmanlığın, o günün Yahudi ve Hıristiyanlarını içine aldığını, Kuran’ın kullandığı aynı üslup, bugünün Yahudi ve Hıristiyanlarını da içine alacak diye bir şart, bir mecburiyet olmadığını, ayetlerden kesin, fakat bugünkü Yahudi ve Hıristiyanları içine aldığı kesin değildir.”

(Hoşgörü ve Diyalog iklimi. S. 155–156)

“Yahudileri ve Hıristiyanları kınayan ve azarlayan ayetler ya Hazret–i Muhammet (as) döneminde yaşayan ya da kendi dönemlerinde yaşayan bazı Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındadır.” (Küresel Barışa Doğru, s. 45)

Gel de çık işin içinden.

Ehl–i kitabın iddiaları bugün aynen geçerli, ama iddiaları ret için inen ayetler “tarihsel” yani bugün geçerli değil.

Şu ayetlerle bitirelim:

“De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım.”

“Nitekim biz, (Kuran’ı) kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir.”

“Onlar Kuran’ı bölüp ayıranlardır.”

“Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı sorguya çekeceğiz.”

“Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan (müşriklerden) yüz çevir.”

Hicr Sûresi 15/89, 90, 91, 92, 93 ve 94. ayetlerinin meali böyle.

Şimdi işte burada şunu deyip bitirebiliriz:

“Ya Rabbî! Ahir zaman fitnesinden bizi koru!”

Bu son olsun;

14 asır önce gelmiş Kuran ayetleri tarihsel olur, yani o günü bağlar, bugün geçersiz olur da, İslam’dan 6 asır daha geri olan İncil’in ve yine İslam’dan (tahminen) on asır geri olan Tevrat’ın “ayetleri” nasıl tarihsel olmuyor ki?

Ya da nasıl oluyor da tarihselliği tartışılmıyor?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt