Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Düşünenlere Mesajlar... (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Değerli dostlarım…
Samimi olarak “DİN”i değerlendirmeye çalışanlara şu görüşümü son kez belirteyim ki…
DİNDE REFORM OLMAZ!… Çünkü Din, “ebeden değişmez sünnetullah” üzerine bina olmuştur.
Fark edelim ki…
İslâm Dini, bir kabile veya aşirete tanrı manitu ya da ilah anlayışı edindirip; onları sopa korkusuyla yola getirmek amacıyla, bir tanrı peygamberi tarafından topluma tebliğ edilmemiştir!.
“İslâm DİNİ”, Allah indindeki “DİN”dir ve insanlığın tek kurtuluş reçetesidir!… Evrenin, insanı ilgilendiren kadarıyla, boyutsal sistemini açıklamaktadır!. Ne var ki, ahmakların bu gerçeği kavrayabilmesi mümkün değildir!.
Öte yandan, maâlesef, Türkiye’de en aydın kesimler dahi, henüz, “İslâm DİNİ”ni temelden ele almak ve her boyutuyla akıl ve mantık eşliğinde, ilim ışığında değerlendirebilmek noktasına ulaşamamışlardır.
Kesin olarak bilelim ki…
“İMAN”, TAKLİT KABUL ETMEZ!

Yazdıklarımızın fevkindekini bilip yaşayanların elini saygıyla öper; bilmeyenleri de sevgiyle kucaklayarak; herkese “Allah selâmı” temennî ederiz.
Allah muinimiz olsun.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
*********************

*********************

Babası oğluna bir torba çivi verir ve ona kontrolunu, sabrını her kaybettiğinde ceviz sandığının üzerine bir çivi çakmasını söyler. Birinci gün çocuk tam 37 çivi çakar.
Haftalar ilerledikçe çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenir ve daha az çivi çakmaya başlar. Nitekim haftalar ilerledikçe, kendini kontrol etmesinin sandığa çivi çakmasından daha kolay oldugunun farkına varır. Her çivi çakılmadığı günün sonunda durumu babasına bildirir.
Bu defa baba oğluna, kendini kontrol ettiği her günün sonunda sandıktan bir çivi sökmesini ister.
Haftalar geçer, çocuk, hem sabır hem de kendini kontrol etmenin idrakiyle, tüm çivileri sökmüş olur ve babasını çağırır.
Babası çocuğun elinden tutar ve sandığın yanına götürüp ona şöyle der:
-Bak oğlum, çok çalıştın ve artık kendini kontrol ederek sandığın üzerinde delik açmamayı öğrendin!…
Ancak, sandığın üzerindeki deliklere bir bak!. Hiç bir zaman o delikler kapanmayacak ve eskisi gibi olmayacaklar.
Her sabırsızlığın, duygusal tepkimen karşındaki kişinin yufka yüreğinde böyle onulmaz yaralar oluşturur. Ne kadar özür dilersen dile, o yara daima orada duracaktır. Sözlü bir saldırı da en az fiziksel bir saldırı kadar yara verir!.
Oysa arkadaşlarımız bizim için mutluluktur, bizi güldürürler, başarı için cesaretlendirirler, bize dikkatli bir kulak sunarlar ve kalplerini bize açmaya her zaman hazırdırlar.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yüzmilyonlarca yıl yaşayacağınız kâbir âleminizde, yalnızca sevenlerinizin size yönlendirdiği dalgalarını, mesajlarını alacaksınız. Dalkavuklarınızın ise aklına bile gelmeyeceksiniz!
Parayla satın alamayacaklarınızla beraber olmaya bakın!

*********************

HIRS, kendisine verileni değerlendiremeyenin, “DAHA”sını istemesidir!.
ŞÜKÜR, nimeti veren olarak görmektir! Verenin ardında bir veren düşünmek ise ŞİRK!
NANKÖR, ilmin gereğini yaşamayandır!.
En kötü AVUNTU, ilmin dedikodusuyla avunup, onu yaşamına geçirmemektir!.
Duygularının ördüğü KOZAdan çıkamayana gâfil derler.
KOZANLA gitmeyi göze alacak kadar mı...... ?


*********************

*********************


Kurân’ı Kerîm, “La ilâhe….” derken; bir takım insanların, kendilerini “İlâhiyât ÇI” olarak nitelemeleri ne düşündürücüdür!.
İlâh iyât” fakülteleri mi olmalıdır; “DİNİ BİLGİLER Fakültesi” mi?
Türkiye’de ve Dünya’da “ilâhiyâtÇI” olmayan ne kadar “Dinî Bilgiler uzmanı” var acaba?
Herkes, kendi lâyığını mı seçer dersiniz?

*********************​

Mukallit, söylenmişleri ve “dün”ü tekrar ederek yaşayıp, kendisi “OKU”yamayandır!.
Muhakkik, “Kitab”ıOKU”yarak, söylenmemişleri dile getirendir. Biri eskiyle avunur; biri yeniyi keşfeder.
Allah sistem ve düzenini yani “sünnetullah”ı "OKU"yan, sistemin açıklanmamış taraflarını açıklar; mukallit ise dünün mecâzlarıyla ömür tüketir..
Kişinin hâli, ilminin dışa vurmasıdır. Ya, ilmi doğrudur, hâli de yerindedir; ya da hâli yanlıştır, ilim de yanlıştır!.
Kişi idrâkının sonucunu yaşar. Eğilen testiden içindeki dökülür yalnızca!.

*********************​



İlme göre doğru olan, çok zaman sana göre yanlış olabilir.
Hayâlinde, kendi çevresinin oluşturduğu şartlanmalarına göre yarattığı evliya tasavvurundan arınamayan, pek çok zaman, karşısındaki gerçek "velî"yi inkâr eder!.
Sorun, kendi hayâlinde, veri tabanına göre yarattığın, tanrı, peygamber, velî tanımlarından arınamamanda; “Allah”, “Rasulullah” ve “veli” isimlerinin işaret ettiği anlamları kavramamış olmandadır!.




*********************​

 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yanlışa yola açan bakış açısı korunduğu sürece, yanlışın veya hatanın telâfisi mümkün değildir!
Yitirmekten değil, yitirmekten dolayı karşınıza gelecek faturasından endişelenin!.
Şartlanmanız, duygularınız veya yanlış değer yargılarınız nedeniyle ortaya koyduğunuz fiilin uzanacağı sonuçları düşünemiyorsanız, sıkıntılarınız, yangınlarınız asla son bulmaz.
Sonuçları düşünülmeden ve getirecekleri hesaplanılmadan atılan adımların çoğunlukla telâfisi olmaz!… Çünkü, onlar makas değiştirmeye yol açar!.
Sistemde ise geri dönüş imkânsızdır!.
Yazık o kişiye ki, dünyada bırakıp gidecekleri ve bir daha hiç beraber olmayacakları yüzünden, ebedî hayatın getireceği ebedî nimetleri teper!.
Yavru kuş, timsahın, duyguların olmasın!… Sana zarar verecek olanı dışarıda değil, bilincinde ara!
Kimse, senin kendine verdiğin zararı, sana veremez!.


*********************​


Kul azmayınca belâ nâzil olmaz... Allah bizlere hidâyet ihsan buyursun... Kurunun yanında nîce yaşlar da yanıyor!
Birkaç kişinin tamah ve hırsızlığı binlerle insanın yaşamına son verir... Yüzbinlerce insan haksız kazanç peşinde hak-hukuk tanımazsa sonuç ne olur?
Buna da göz yumulursa, o zaman, "Allah daha beterinden korusun" diye dua etmekten başka çare kalmaz!.
Tüm dostlarıma Allah'tan selâmet ve sıkıntıyı aşmada kolaylık niyaz ederim...
İbret alalım, ıslâh olalım, selâmet bulalım... Beterinden Allah korusun cümlemizi...



*********************​



Dünya yaşamı, senaryoyu Yazanın hükmüdür.
Akıllı insan, olmuşun tartışmasını bırakır; içinde bulunduğu sıkıntıdan çıkmanın çarelerini arar.
Karşınızdakinin hükmünü değiştirtmeye kalkmayınız!. Onunla bunu tartışmayınız dahi!.
O öyle istiyorsa; peki, deyip; kendi yolunuzu yeniden düzenleyiniz!.
Akan sudan ibret alınız… Karşısına kaya çıkınca, yolunu değiştirip ilerlemesine devam eder!.
Herkes, takdirindekine ulaşmak için, gerekeni yapmaktadır…
Nasibi olan, nasibini almak için; nasipsiz olan da elindeki nimeti tepmek için, gerekeni yapmaktadır!.
Siz hak bildiğiniz yolda, tek başınıza kalsanız da imanınız istikâmetinde yolunuza devam ediniz!.
İlmi tepen, gafleti seçmiştir!.. Tercihinin sonuçlarını yaşamaya da mahkûmdur!.



*********************​


Ölümün soğuk nefesini hissettirdi yüz binlerle, milyonlarla insana; bir gece aniden...
Onbinlerle insanı bir anda çekip alıverdi yanına!
Âhiretlerini veripte satın aldıkları dünyalıkları çıkıverdi ellerinden!… Belki imanları kaldı ellerinde, belki o bile değil!.
Aniden geliverdi!. Şimdi çok sevdikleri bile yanlarında değil!
Umutları vardı gece yatarken... Yarınları vardı... Yapacakları; hayalleri vardı... Hepsi tuz buz oldu aniden!.
Evsiz, ailesiz, üstsüz-başsız yüzbinler!.
Hâlâ mı dünyalık için kavga... Hâlâ mı dünyalık için kırgınlık?
KARA BULUTLAR başladı çiselemeye!
İbret almayanların başına gelecek, daha büyük belâlar var herhalde!.
Anlayış özürlüler, kapsamını fark edemedi bu uyarıların:
"Biz hiç bir memleketi uyarıcıları olmadan helâk etmemişizdir... Uyarı=hatırlatma olur; biz zâlimler değiliz..." (Şuara:208-209)
"Biz, Rasul bâ'setmedikçe, azap edici olmadık..." (İsra:15)


*********************​
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Dün gitti, asla geri getiremeyeceksin!.
Yarının neler getireceğini ise, hiç bilemezsin!
Yaşadığın an ise, sonraki süreçte ya cennetini, ya da cehennemini oluşturuyor!.
Kavgayı bırak, sevmeyi öğren!… Kayıtlamadan kayıtlanmadan!
Kayıt cehennemdir, anla bunu!
Farz varken, sünnetle kendini aldatma!… Depremzedeler varken, paranı UMRE’ye harcaman vebâldir!.
Karşındakine hizmetin Allah’a kulluk; ona nefretin, Allah’a isyan olduğunu fark etmeye çalış!.
Biz bugün varız, yarın yokuz!… Yarına ne eser bırakıyorsun arkanda, insanların seni anacağı; ve hayır dua edeceği?



*********************​


Bahane, gerekçe, vesile ne olursa olsun, 40 bin civarında insan uyudular ve bir daha uyanamadılar!.. Gözlerini açıp tekrar göremediler eşlerini, kardeşlerini, çocuklarını…
Tüm hayâllerini umutlarını yitirmiş bir halde; yepyeni bir dünyada buldular kendilerini bir anda!
Yüzbinlerle insan evsiz malsız mülksüz çırılçıplak ortada kaldı!…
Hayat böylesine acı gerçek ve ibretlerle bize birşeyler anlatmaya kalkarken…
Biz hâlâ, yarın elimizde olmayacak, hatta belki geride kalanlara bile yaramayacak şeyleri biriktirmek için, tüm zamanlarımızı harcar; KESİN GİDECEĞİMİZ ortama hazırlanmazsak; yemin ederim ki orada hiç acıyanımız olmayacaktır!.
Hâlâ yarınların getireceklerini fark edemeyenler, algılayamayanlar, söylenenleri felaket tellallığı olarak niteleyenler; neye meydan okumakta olduklarının idrakında olmadıkları için, ummadıkları bir anda, çok üzüleceklerdir
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Akıllı odur ki, başa geleceği görür”!… Demişti bir zamanlar biri…
Bilmiyorum hâlâ görebiliyor mu, başına gelecekleri…
Rüzgâr esmeye başladığı zaman yağmurun geleceğini anlarsınız değil mi?”; diye sormuştu Hz. İsa, 2000 yıl öncesinde insanlara…
Bilmiyorum, acaba fark edebilmiş mi bu gerçeği insanlar!…
Uyarıcılar her kisvede uyarırken insanları; ahmaklar hâlâ, herşeyin eskiden gelmekte olduğu gibi, devam edeceği sanısındalar!. Geminin karaya çıktığını fark etmeden danslarına devam ediyorlar!
Gök kararıyor; yer depreniyor; anlayışı kıtlar, saz çalıyor diyorlar!
Kangrenin ilacı olmadığını bile öğrenmemişler; yalnızca cüzdan ya da sex için yaşayanlar!
Toplum tüm kademeleriyle hakketti fırtınayı… Yanlışlarda ısrarla.. Rüşvetle yaşamayı, ehil olmayanları başına seçmeyi sürdürmekle… Elbette, kuru da yanacak yaşın yanında!
Şimdi artık, ağlama sızlanma zamanı değil!.
Başını sokacak emin bir delik; kurtaracağın iman peşinde olmaya bak! Zira tüm âkiller seziyor, ya da görüyor başa gelecekleri!.
Bu gerçeği inkâr edenleri de, koy kendi hâline!… Bulsunlar aradıklarını!..
Olmayacak onların arkalarında, ağlayanları!.


*********************​
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Tanrıyı yargılayan anlayışı kıtlardan olmaktan vazgeçmek gerek!. Kimse kimseyi cezalandırmıyor!
Her kişi veya toplum, elleriyle yaptıklarının, beyinleriyle ürettiklerinin sonuçlarını yaşıyor yani karşılığını alıyor!.
Kötülüğün manyetizması kötülüğü çeker; onlardan ayrılmayanlar da aynı şeyleri paylaşır!. İyiliğin manyetizması da iyileri çeker; yanlarındaki de aynı şeyi paylaşır.
Haramla (rüşvet), büyümüş neslin belki kendi günahı yoktur; ama bu şu gerçeği değiştirmez; o kişiler farkında olmadan zehirle beslenenin âkıbetine uğrar!.
Unutmayın, gökte Tanrı yok, niye diye hesap soracağınız!. Yaratılmış evrenin varoluş sistem ve düzen ve mekânizmasına tâbisiniz!.
Zordur olan-bitenden razı olmak… İman ister!
Lâfıyla değil, mahiyetinin idrakıyla ve hazmıyla iman!…
Kafanda yarattığın ve “ALLAH” ismiyle etiketlediğin tanrına iman, kolaydır… Senin fikrine uygun gelmeyince de olaylar, onu kolaylıkla yargılayabilirsin!…
Ama mercimek kadar aklınla, evrenin “e”sini dahi kavramamışken…
Evrenin Yaratanını yargılamaya kalkman, senin beyninin ve eserlerinin psikiyatristlerin inceleme alanına girdiğini gösterir…
Eğer birazcık gerçekleri görmek, anlamak ve kendi yaşamını ona göre düzenlemek gibi bir arzun varsa, içinde yaşadığın sistemi fark etmeye çalış… Sistemin gereği olan “tedbir”i terkedip; hayâlindeki tanrına bırakırsan işini, görürsün sonunu!
Yarın bakarsın, deprem olur; öbürgün sel ya da ayaklanma, isyan!.. Dünyada çeşitli ülkelerde bunlar hep olageliyor!… Ve olup bitenler içinde, nîce kurular da yanıyor yaşlar yanında!
Sen bunlarla kafanı yorup, “dünyalığımı nasıl kurtarırımla” gününü tüketirsen; yarın sana da isabet edecek olan ölüm sonrasında, kendine çok yazık edersin… Acıyanın da olmaz!
Gel bu olanlardan ibret al ve biraz kendine dön!
Uyaranı göremiyorsan söyleteni fark et!…

İş işten geçmeden!
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm kardeşim..Emeğinize sağlık..Paylaşımınız çok güzel ve faydalıydı..Rabbimiz c.c bu hikmetli sözlerden ibretlenmemizi, nasiplenmemizi nasip eylesin inşallah..Allah c.c razı olsun..Sevabınıza yazsın..Selam ve dua ile inşallah.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allahismi” ile işaret edileni anlamamış olanların, içinde yaşadıkları düzen ve sistemi yani “DİN”i kavramış olmaları kesinlikle mümkün değildir!… Bu durumda, içinde yaşadıkları günleri, olayları değerlendirmeleri de asla mümkün olmaz!.
İnsanlar, içinde yaşadıkları sistem ve düzeni anlamadıkları için de ne eşlerinin hakkını verirler; ne işlerinin hakkını verirler; ne de aşlarının haklarını verirler!.
Hayâlî dünyalarının, evrensel gerçeklerle bütünleşmediğini fark ettikleri zaman da iş işten geçmiş olur!.
Bunlar bir gerçektir ki, ancak huzur ve saadete ermesi dilenilmiş olanlar tarafından idrâk edilebilir.



*********************​



Şaşkın ördek misâli, doğa mı, kader mi, Allah mı, deyip; labirentte yolculuğa devam ediyoruz…
Genetik ilminin getirdiği sonuçlardan haberi olmayan, gök tanrı kulları, hâlâ yukarıda oturan ve tükenmez kalemiyle anbean olayların akışına göre kader yazan tanrı baba hayâl ediyorlar!.
Ezelde takdir edilmiş olanın aşikâre çıkmakta olduğu; beşeri değer yargılarının, Allah indinde yalnızca bir “hiç” ifade ettiği ne zaman fark edilir acaba?
Her birey ve toplum, kendi elleriyle yaptıklarının sonuçlarını yaşar!… Kurunun yanında yaş da yanar!.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Selamün Aleyküm kardeşim..Emeğinize sağlık..Paylaşımınız çok güzel ve faydalıydı..Rabbimiz c.c bu hikmetli sözlerden ibretlenmemizi, nasiplenmemizi nasip eylesin inşallah..Allah c.c razı olsun..Sevabınıza yazsın..Selam ve dua ile inşallah.


Ve Aleyna aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhü Muhterem..Bazı kardeşlerimiz sitem ediyorlardı,konularınız çok uzun,okuma şevkimizi yitiriyoruz diye,bende boyle kısa ama yerine gideceğini düşündüğüm göndermeler yapmayı seçtim..Ki yapılan her şey,yazılan her yazı,basılan her tuş Allah rızası için değilmi?Kim ki bunun için uğraş veriyorsa Allah Azze ve Celle onları Cennet'inin En güzel yeri ile mükafatlandırsın..İnşaAllah Hu Teala bu konumuz sürekli olacak..Duayla kalınız.Es-Selamun Aleyküm.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
*********************​



Deprem geçti… Bedenler veya beyinlerdeki çok şeyi de yıkarak!.
Kozmik-melekî etkiler tesirlerini güçlü göstermeye başladı…
Yaraların sarılmasına yardımcı olanlara ne mutlu…
Plüton – Uranüs – Neptün - Şiron sohbet ediyorlar aralarında; güçlü ve beklenmedik devrimler hakkında!
Basıncı arttırıyorlar Bir’ileri… Arttırmaktan başka çareleri de yok!.
Depremden sonra; basıncın yükselmesi, bir kasırgayı mı oluşturur acaba?…
Kasırga nerelerde, ne tahribat yapar?…
Floyd kasırgası USA’da 2 milyon insanı etkiledi.
Kasırganın nelere yol açabileceğini yanlış hesaplıyor orta doğu zihniyeti!.
Sonuçların yanlış hesaplanması acaba nelere mâl olur?
Göreceğiz…



*********************​



O kadar AHMAKTI ki…
900 sayfalık binlerce kişili romanı okuduktan sonra hükmünü verdi:
-Bu roman kendi kendini yazmış!… Bu romanın bir yazarı yoktur!.



*********************​

Seyrettiğiniz filim ve oyunların senaryoları, figüranların üzerine mi kuruluydu; yoksa baş rollerdekilerin mi?
Oyunların senaryoları, figüranların arzularına göre mi gelişiyor veya değişiyordu; yoksa başrole verilen istikamet doğrultusunda mı oyun ilerliyordu?
Baş rollerdekiler, figüranlara mı tâbi idi, yoksa senaryoya mı?
Baş rol oyuncular ile figüranlar arasındaki ilişki ve iletişim neye göre düzenlenmekte?
Figüranların bir birini veya başrol oyuncularını suçlaması, onlar hakkındaki hangi göstergeyi ortaya çıkartır?
Soru çok…
Ya cevaplar?…



*********************​



Anlatırsınız….
“Anladım”; der, yola çıkar!…
“Anladım”; der, bambaşka bir yola çıkar!!!
“Anladım”; der; ve tamamen ayrı bir yorum ve değerlendirmede bulunur!…
“Anlayamadım”; der, tekrar açıklama ister…
Tekrar açıklarsınız, gene “anlamadığını” görürsünüz…
Sonra tekrar…
“Haaaaa anladım”, der sonunda; bakarsınız, kendi kafasındakini anlattığınıza etiketlemiş!…
Ve anlarsınız ki, dağdaki kulübeye çekilmeniz gerekli!… Yollara düşersiniz!…
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Takdir edilen yaşanacaksa….
Bir deli kuyuya bir taş atar; kırk akıllı çıkaramaz!.
Hasbelkader, bir yere gelmiş üç-beş kişi, milyonlarca insanın göğünü karartır!.
Kararan gök ise, milyonların yaşaması gerekeni getirecektir!.
Üç-beş piyon yalnızca görevini yapmıştır; yaptıklarının sonucunu yaşayacaktır elbet!… Ama bu, hiç bir zaman milyonların kararan göğünü aydınlatmaz!
Ameliyat masasındayken, KEŞKE kangren olmasaydım, diye yakınmanın faydası yoktur!
Gerçekçi ve objektif değerlendirme yapabilmek ender insanlara verilmiş olan bir nimettir.



*********************​
Zeki insanlar, geçici dünya menfaatleri peşinde koşarlar!..
Hırslıdırlar!. Doyumsuzdurlar! Kriterleri, insanların beğenisi ve alkışlarıdır!. Beyinlerinde ördükleri kozanın sonuçta bilinçlerine ne getireceğini idrak edecek akıldan da yoksundurlar!
Akıllı insanlar, ebedî yaşamı esas alarak, içinde bulundukları günleri bu esasa göre değerlendirirler… Siyâset, para vs. gibi geçici dünyalık çıkarlar umurlarında değildir!.
Amaçları günbegün kozalarını kalınlaştırmak değil, Allah’a ermelerine engel olan kozalarından kurtulmaktır!.
Herkes ne için yaratılmışsa, kendisine takdir edilenin, yolu da kolaylaştırılmıştır.



*********************​


Karşınızdakini suçlamadan önce kendinizi onun yerine koyup; onun penceresinden olaya bakarak değerlendirme yapabiliyor musunuz?
Olgun kişi, kendini, karşısındakinin yerine de koyarak olayı değerlendirebilen insandır.
Bugün, birilerine karşı dün yaptıklarınızdan pişmanlık duymaktaysanız; aynı şekilde, yarın da, bugün yaptıklarınızdan, pişmanlık duyabilirsiniz!.
İlmin ve aklın yolundan ayrılarak; davranışlarını duygusallıkla düzenliyenler, bu tutumlarını değiştirmedikçe sıkıntıdan kurtulamazlar.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yarınınızı görmek istiyorsanız, yaşadığınız güne bakın!...
Yarın, bugün yaptıklarınızın sonuçlarını yaşayacaksınız!.
Yarın”lar “dün”lerin getirisidir!ér.
Yaşadığınız “an”ın hesap sonucudur “yarın”lar.
Düşünün ki, bugün, “dün” yaptıklarınızın iyi veya kötü sonuçlarını yaşıyorsunuz.
Bugününüzün de, yarın, “dün” olacağını farkederek; yaşamınıza ona göre yön vermeye; elinizdekileri bu gerçeğe göre değerlendirmeye bakınız.



*********************​


Bedbaht o kişidir ki, âhırette beraber olmak istediği kişiyle, kafaca dünyada beraber olma imkânı olduğu halde, pahasını ödemekten kaçınarak, bu imkanı teper!
Mutlu odur ki, sevdiğiyle beraber olmak uğruna bedelini öder!.
Bedbaht, ebedi saadeti terkedip birkaç saniyelik dünya nimetiyle iktifa eder!.
Mutlu, ebedi yaşamı düşünerek, sayılı saniyelerin gamıyla, zamanını boşa geçirmekten imtina eder!.
Sayılı ve sonluyu, sonsuza değişenlerden olmaktan Rabbime sığınırım!.



*********************​



Fikrin değil, kişinin dedikodusu olur!.
Akıllı insan, ilmi ve aklı kadarıyla fikrin eleştirisini yapar!.
Kişinin eleştirisi olan gıybet, yalnızca, edenini değil dinleyeni de kozasına hapseder ve dahi kozasını kalınlaştırır!.
Kişiye saygısı olmayanın Allah’a da saygısı olmaz!
Seyr”i elde edememiş veya elinden kaçırmış olanın, tek meşgalesi dedikodu olur!
Dünyada insanın niye varolmuş olduğunu fark edemeyenler, günlerini Allah’ı tanıma ve erme ilmiyle değil, birbirleriyle çekişmeyle tüketirler!.
Her gününü, sana ebedî hayatında yararlı olacak yeni bir ilim öğrenerek değerlendiremiyorsan, ancak perdeni kalınlaştırmakla meşgulsün, demektir.


*********************​


Şükür”, sana nimet verene gülücük yapıp, teşekkür ederim, demek; yarın da, hepsini inkâr anlamında defterinden silercesine yüz çevirmek değildir!.
“Küfür” de kızıp karşındakine sövmek değildir!.
Şükür nimeti vereni görüp, ona minnet duymaktır!
Bir gün “küfür”, diğer gün “şükür” ise değer ifade etmez!
Şükredebilenin, küfrü olmaz!...
Küfürden arınmayanın da şükrü olmaz!.
Küfür vereni inkâr etmektir!... Aldığını değerlendirmemektir!... Verilende, vereni görememek yüzünden, verenden perdelenmiş olmaktır!.
Ne dildekidir “şükür”; ne de dildekidir “küfür”!
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
İnsanın inandığı, yaşadıklarıdır... Herkes, inancının sonuçlarını yaşar!…
Aptal, karşısındakinin sözlerine bakarak onu değerlendirir; akıllı, karşısındakinin davranışlarıyla onu değerlendirir!.
Karşısındaki açık gerçekleri değerlendirmeyip, hayâlindekinin peşinde koşan, sonuçta hem elindekini yitirir hem de hayâlindekini!.
İşinin, eşinin, aşının hakkını vermek, tasavvuf dedikodusuyla ömür tüketenlerin değil, onu yaşayanların hâlidir!.
Ailesinde huzuru olmayanın Allah’la da huzur olmaz!.
Karşısında veya çevresinde bulunanların hakikatini göremeyerek onları değerlendiremiyenlerin gece hayâlleri, kendilerine hüsrandan başka bir şey getirmez!.
İbadetleriniz yapınız; ama beraber olduklarınızın hakkını vermekten asla geri kalmayınız; eğer gerçeği yaşamak istiyorsanız!…
Velev ki henüz Hakikatı kavrayamamış olsanız bile!.



*********************​


Bal yiyenler var…
Kavanozunu yalayanlar var…
Bal yiyenleri duyup, dedikodusuyla ömürlerini tüketenler var!
Bal yiyenler, yemeye devam ediyorlar…
Kavanoz yalamanın bal yemek olduğunu sanıp; çevrelerindekileri de buna inandırmağa çalışan saf kişiler ile, bunlara inanan anlayışı sınırlılar var!…
Bal yiyenlerin dedikodusunun, kendilerine bir şey kazandıracağını sanan; ya da bu dedikoduyla kendini teselli ve tatmin edenler var…
Dünya dönmeye ve sırası gelen yeni boyutta yerini almaya devam ediyor.
Siz bunlardan hangi sınıftasınız; sorguladınız mı kendinizi?
Kendisini çevresine, keşif veya fetih ehli “velî”, “uyarıcı”, “mehdi” gibi empoze eden körler, acaba yarın öte boyutta ne hâlde olacaklar?
Bu aldatış ve aldanışın sonuçları nasıl yaşanacaktır?



*********************​



"İnsan", bir bilinç varlığın adıdır ki; bugün et-kemik bedeni kullanır; yarın, ruh bedeni; cennete girebilenler ise “nur” olarak yaşarlar!.
Dünya'da yaşarken, kendini bedensiz soyut bilinç varlık olarak hissedemeyenler, daha sonraki boyutlarda bunu hissedip yaşama olanağını elde edemeyeceklerdir.
Dünyada bedenle yaşamanın hakkını vereyim diye yalnızca iş-eş-aş hakkıyla uğraşırken; bilinç varlık olmanın hakkını ihmal ederek bunu hissedemeyenler, ebeden kozmik evrensel bilinç boyutunda kendilerini tanıyamayacaklardır.
Dünyada mertebe ve kerâmet peşinde koşan bedensellikle kayıtlanmış birimler, en büyük kerâmetinevrensel kozmik bilinç boyutundayaşamak olduğunun farkında bile değiller!.




*********************​



Allah” adıyla işaret edilene duyulan “haşyet”in ne olduğunu kavrayamayanlar, var sandıkları tanrılarıyla başbaşa kaldılar ve onun sopasından korkarak yaşadılar!.
Allah korkusu”nu, “tanrı korkusu” olarak anlayıp, öylece kabullenenler; sonra da ötede bir tanrı olmadığını fark edenler, hüsrana uğradı!
ALLAH” isminin işaretini kavrayanlar ise, bâtınlarındaki hakikatı hakkıyla yaşıyamama korkusu içinde yaşadı…
Bazıları ise bunun da ötesinde, sonsuz azamet ve ihtişamın getirdiği haşyet hâlinde şaşakaldı!.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Baş olma” hevesinden geçememiş olanların tasavvuf önderlikleri, tabiatının sigara arzusunu terk edemeyen şeyhlerinki gibidir... Onların alâmeti, kendi müntesibi olmayanları suçlamak ve aşağılamaktır!.
Kendine bağlı olmayanlara gayrı gözüyle bakarak; onları, kendine bağlanmadıkça ayrı görüp, onların dedikodularını yapan takım başları, çelik çomak oyunlarına devam etsinler!... Bunun farkına varmayan müntesipleri de, onların âkıbetine mustahak olurlar elbette.
Akıllı olan, ayırımcılığın olduğu hiçbir takım ve grupta yer almaz!
İman ehlinin dedikodusunu yapan bizden değildir!.
Benliğini terk etmiş olan zatta dedikodu ve gıybet kesinlikle olmaz!
Orijin varken kopya çevresinde toplananlar, kopyanın kopyası olmaktan öteye geçemezler!...
Orijin yalnızca “Allah Rasulü”dür!.



*********************​


Karşınızdakini suçlamadan ve ona “Niçin bana bunu yaptın” demeden önce durun ve şu soruyu sorun kendinize:
-Acaba ben ne yaptım da karşımdaki bana böyle yaptı? Benim hangi davranışım, onun bana böyle yapmasına sebebiyet verdi?
Bunu sorabiliyorsanız kendinize; bu, pek çok konuda gerçekleri görmenize engel olacak perdelerden kurtulabileceğinizin müjdesi olacaktır.
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Mekânın nur olsun Hacı Bayram velî
Bazen bulutlar sahradan geçerken de yağıveriyor!
Allah, arkasından, üç ihlâs bir fatiha “OKU”yacak kimsesiz, bırakmasın kimseyi!.




*********************​



Yaşlı bilge şöyle söylüyordu çevresindekilere:
-Söylediklerimin teker teker gerçekleşmeye başladığı günlerde; sizlerden çok çok uzakta olmayı istiyorum!… İçine düştüğünüz şartlar altındaki hâlinizi görmeyi hiç arzu etmiyorum…
Çünkü buna katlanmak benim için çok zor olacak!.
Maâlesef, ”Demişti”, demenin ve pişmanlıkla geçmişi yâd etmenin o günlerde hiç bir yararı olmayacak!




*********************​


Sormuşlar:
-Deprem sigortası yaptıralım mı; tevekkül mü edelim?
Cevap vermiş:
-Yarına Allah kerîm, hayırlısı olsun; deyip çalışmaktan vazgeçerek; geleceğe dönük bin türlü plan yapıp tedbir almaktan yüz çevirerek; hatta, daha abartılı şekliyle, tevekkül ediyorum deyip, yemek yemeyi terkederek mi yaşıyorsunuz?
Yoksa bütün bunları yapıp; sonra da tevekkül sahibi olduğunuzu; kadere iman sahibi olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?.
Sistem gerçeğinin Allah yaratısı olduğunu fark etmeyenler pahasını öderler!. Mazeret ve cehalet geçersizdir!.




*********************​



Soruyorlar:
-Deprem tanrının cezalandırması mı?
-Tanrılarından cezalarını bulmuşlar; farkına belki öte boyutta varacaklar!.
Allah sistem ve düzeni ezelde yaratılmış ve dilendiği şekilde uygulanmaya koyulmuştur!. Kimse bu sistem ve düzenin dışına çıkamaz ve bir yaprağı bile oynatamaz o sisteme karşı veya rağmen!.
Herkes eliyle veya diliyle yaptığının sonuçlarını yaşayacaktır!.
Sarımsak yiyenin ağzı gül kokmazmış!
Herkes amellerinin karşılığını alacak; paylaşımı kadarıyla paylaştıklarıyla beraber olacaktır!.
Galaksideki iğne ucu yerini farketmeyen ülke tanrıları kendi kullarıyla birlikte hakkettiklerini alacaklardır... Yaşlar da arada yanacaktır!



*********************​
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
*********************​


Anlayışı sınırlı soruyor:
-Ama niye “kurunun yanında yaş da yansın” ki?
Nasıl anlatabilirim ve fark ettirebilirim…
Yagmur yağdığı zaman, su altında kalmaktan hiç hoşlanmayanlar, sığınacakları bir yer yoksa, hiç bir şey yapamazlar; ıslanırlar!
Denize düşenlere, deniz, istisna uygulamaz!. Yüzmesini bilen, kendisini istisna kılar!.
Deprem geldiğinde her yeri sarsar, istisna bölge tanımaz!.
Sistemde istisnayı, sen ancak yaptığın çalışmayla; kendini o şartlardan uzaklaştırmakla sağlayabilirsin!. Aksi halde, bulunduğun ortamdakilerin içinde bulunduğu şartlara sen de tâbi olursun!.
Kaçacak yerin yoksa, bulunduğun ortamın şartlarına katlanırsın!. İyiyse iyi, hoşlanmadığınsa hoşlanmadığın!.



*********************​



Artık anlayın SİSTEM REALİTESİNİ !.
Bu “Allah” adıyla işaret edilenin yaratmış olduğu “DİN” adıyla bilinen ve “sünnetullah” olarak işaret edilen SİSTEM ve DÜZENDİR; ki asla kimse için değişmez!.
Hele evrende bir zerre olan Dünya üzerindeki, zerrecikler için!.



*********************​



Ne “Allah”ta tekrar vardır; ne de tarihte tekerrür!.
“Aynı ırmakta iki defa yıkanılmaz”; diyor O zât!.
Şükredenin, elindeki nimet artar; nankörlük eden, zaten elindekini terkeder!.
Hiç bir değer yerde kalmaz; elbet değerlendirecek olanını bulur!.
Aynaya bak ve kendin hakkında gerçeği itiraf et... Sonra da geleceğini gör!
Şükredenlerden misin; yoksa nankörlerden mi?




*********************​



Dün ile kayıtlanma; yarın ile sınırlanma!.
“Allah”tan korkmayan gâfildir!. Pahasını öte boyutta ağır öder!.
“Allah”tan neden korkulması gerektiğini anlamamış olana verebilecek hiç bir şeyimiz olmaz!.
Bir sigaralık tabiatına hükmedemeyenin; benden alacağı ne olabilir ki!.
“Allah gibi düşünememek”ten bahseden İSA aleyhisselamın dediklerini anlayamayanlar; Hz. Muhammed aleyhisselâm ve vârislerini nasıl anlayabilirler ki?
Korkunun ecele faydası yok; derler… Korkmayın ve moralinizi düzeltin İstanbul’lu dostlarım; rahat uyuyun!… Yükünüzü paylaşan Antalya, Çanakkale, İzmir var…



*********************​


Tanrıya tapanlar bu günlerde çok sıkkın!.
Niye deprem ya da başka yanlış işler yaparak, insanları sıkıntıya sokuyor ki ULU TANRI ?
Tanrıya inanan, tanrısını hesaba çekiyor… Tanrıya inanmayan ise, “Doğa işi bu; tanrıyla ilgisi yok”; diyor…
Ya “Allah”a inananlar nerede? Onlar ne yapıyorlar?
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
“AY”ın aptalı, “niye Güneş değilim, ışığım kendimden değil; niye beni, ben olarak değil, Güneş’ten yansıyan ışığım için seviyorlar” diye yakınırmış!.
Bilmezmiş ki, gezegenlerin ışığı Güneş’le kâimdir!.
Haddini bilen mehtap, hem kendisi mutlu olur; hem de insanları gecenin karanlığında nura kavuşturur.
Keşke(!?), Allah Rasulü yörüngesinde bir ay olabilseydim!



*********************​


O kadar bencildi ki...
Kimseyle paylaşmayı sevmezdi!.
Çıkarı olmadıkça, kimseye yüz vermezdi!.
Alacağı bir şey yoksa, karşılıksız vermeyi hayatta düşünmezdi!.
İnsanlar için çalıştığını söyler; yoksulu sürünür bırakıp; hakkettiği kadarını alıyor; derdi!.
Tanrıya bile, cenneti uğruna kulluk ederdi!.
Sanırdı ki, elinde bulunanlar kendi emeğinin karşılığı!.
Ve bencil de bir gün ölümü tattı!...
Bencil benliğiyle başbaşa kaldı karanlıklar içinde tek başına!.



*********************​



Yazılanların dışında bir olay kesinlikle olmayacak!.
Buna iman ediniz...
Huzurlu ve mutlu olmaya çalışınız hâlinize şükrederek. Düşünün ki sizden çok çok daha zor durumda sıkıntıda olanlar var..
Depremin yaydığı manyetik alan sert etkiler ile birleşince insanları çok güçlü etkiledi...
Paranoya ve şizofreni yaygın bir biçimde görülür oldu...
Yakında belki de bırakın “mehdi”liği, tanrılığını iddia edenler bile görülebilir...
Sabredin... Allah Rasûlünün izinden yolundan ayrılmayın!. İbadetlerinize devam edin ve Allah’ın yardım ve inayetini isteyin.
Âhir zamanda depremlerin artacağını bildiriyor Allah Rasulü... Sadece toprakta değil, beyinlerde ve toplumlarda da olacaktır bu depremler.



*********************​



Karşınızdakini saygıyla dinleyin... İlminize uyanı alın; uymayanı kendisine iade edin.
Kimseyi hor hakîr görmeyin; ayıplamayın ve dil uzatmayın; dedikodusunu yapmayın!. Ondaki de Allah’ın bir tecellisidir; ve hikmeti vardır!. Her şey yerli yerindedir!.
Görelim mevlâ neyler; neylerse güzel eyler”!.




*********************​



Eskiden, her mahallenin şeyhi, kendi müntesipleri tarafından zamanın kutbu a’zâmı kabul edilirdi…
Benim kutbum senin şeyhini döver”; düzeyine kadar düşürüldü olay!!!…
Âhir zaman modası ise, “Benim Mehdi’m en büyük”, oldu!!!…
Bugüne kadar duyduğumuz “Mehdi”lerin sayısı neredeyse bini geçti!…
Kimi, “Mehdi” olduğu için, Şam’da, minareye inecek diye İsa aleyhisselamı bekliyor(!)… Kimi de bulunduğu şehirde toplumunu, kendisine inananlarını aydınlatıyor!
Mars’ın, Kova Burcunda Neptün ile kavuşuma girmek üzere olduğu şu günlerde, megalomaninin daha açık tezahürlerini görmemiz hiç yadırganmamalı



*********************​


Bir mü’min Allah Rasulünün yolundan yürüyerek; Kur’ânı O’nun yorumuyla değerlendirmekten uzaklaşmamalı!.
Sanırım bir kaç yıl içinde “tanrı” olduğunu; insanları kurtarmak üzere yeryüzüne indiğini; söyleyenlere de sıkça rastlayacağız…
Allah, Rasulünün açıklamasına göre, Mekke’de bir hac döneminde açığa çıkacak ve daha sonra üzerine bir ordu gönderilecek olan zamanın müceddidinden ayrı düşürmesin bizleri…
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Âhir zaman”sa bu yaşadığımız devir; depremler artacak ve sıklaşacak; mehdi(?)ler çoğalacak; cinler(UFO) yeryüzünde görülür hâle gelecek; tanrı olduğunu iddia edecek varlıklar seyredilecektir.
Ne mutlu o iman sahiplerine ki...
Alemlere rahmet olan Allah Rasulünün uyarılarını dikkate alarak aldatıcılara kanmaz; Kur’ân esaslarını “Kur’ânın ruhu”na göre değerlendirerek yaşamına yön verir. Geçici dünya menfaatleri için dünya kavgasına girmez!.



*********************​


Bak dostum;
Bil ki, bu kitab, sana hayatında verilen en değerli şeylerden biridir!..
Bu kitap, sana Rabbinin seslenişi; sana açtığı özel kapıdır!.. Kim, olursan ol; işin, meşgalen ne olursa olsun; hangi dinden olursan ol; bil ki...
Rabbin seni beklemektedir ve kapısı sana açıktır!..
Sorma, Rabbimin kapısı nerede diye; sende "O" kapı; gönlünde!.
Senden sana açılan bir kapının ardında!..
Bu kapı, DUA ve ZİKİR kapısıdır!.. Gönlünden Rabbine açılan kapıdır!.
Rabbine yöneliş ve HÂCET kapısıdır!.
Gökte ve ötende sandığın “TANRI”nı terket; sonsuz - sınırsız ALLAH'a yönel; O'nun, her noktada ve zerrede mevcût olduğunu farket; ve O'nu GÖNLÜNDE bulmaya çalış!.
Sonra iste O'ndan, ne istersen!.. Eşini, işini, aşını; ister mevlânı, ister şifânı!.
Bil ki, seni, her isteğine ve her arzuna kavuşturacak tek şey DUA ve ZİKİR'dir.



*********************​


Bil ki dostum; her zerrede tüm özellikleriyle mevcûd olan ve kendinden gayrının varlığı aslâ sözkonusu olmayan “ALLAH”, SENDEN SANA İCÂBET EDECEKTİR!.
SEN, bilesin ki, yeryüzünde "HALİFE"sin!.. “HALİFE” olarak sana, gönlüne, BEYNİNE bahşedilmiş yüce güçlerden haberin var mı?
DUA ile ZİKİR ile, o muhteşem BEYNİN ile, kendindeki mekânizmayı nasıl harekete geçirebileceğinden haberin var mı?.
"EN GÜÇLÜ SİLAH" olarak sana bağışlanmış DUÂ mekânizmasını biliyor musun?...
Fakîr, garîb, nîce kişiler DUÂ ve ZİKİR ile nîce ZALİM SULTANLARI helâk ettiler!.
Nîce yoksullar, büyük zenginliklere hep DUÂ ve ZİKİR ile eriştiler!..
Nîce, dertli, sıkıntılı, hastalıklı, ezâ, çile çekenler, hep kurtuluşu, selâmeti DUÂ ve ZİKİR'de buldular!..
Bil ki dostum...
SENDE, dünyanın en güçlü silâhı olan DUÂ ve ZİKİR cihâzı mevcûttur.
BEYNİNDEKİ, GÖNLÜNDEKİ bu en güçlü silâhı kullanmasını öğrenerek; bu yaşadığın dünyanın ve ölümötesi yaşamın tüm güzelliklerine erişebilirsin!..
Ya da, DUÂ ve ZİKİR mekânizmasını kullanmaz, paslandırıp, bir kenara terkedersin, ki bunun cezasını da sonsuza dek çekersin!..
Sana, karşılıksız, bedava verilmiş bir mekânizmadır bu!.. Hîbedir!..
DUÂ ve ZİKİR için kimseye muhtaç değilsin ve kimseyi aracı koymak zorunda da değilsin!..
İster, bu kitaptan yararlan; ister gönlünden geldiği gibi yönel!.. Ama kesinlikle, kendindeki, bu dünyanın en kıymetli cihâzı olan DUÂ ve ZİKİR cihâzını kullanmasını öğren.
Göreceksin dünyan nasıl güzelleşecek.
DUA ve ZİKİR” Kitabının önsözü
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
DİN” kelimesiyle anlatılmak istenenleri anlamak için, şu gerçek çok çok iyi kavranmalıdır…
“İSİM”, isimlenen değildir; isimlenene, işaret için kullanılır ve onu târife yarar; ama hiç bir zaman, isimleneni tam olarak anlatmaya kavratmaya yetmez!. İsim, işaret ve kısmen târif kelimesi olarak kalmaya mahkûmdur. İsimlenmiş olan, ismin kaydından ötedir. Kayıtlanmaz isimle!.
Eğer bu anlatılanı idrak ederseniz…
Fark edeceksiniz ki; “DİN” kelimesinin anlamı kapsamında anlatılmakta olan her şey, yaşamda algıladığımız ya da bizim algılayamadığımız bir boyuttaki, bir sistemi, bir mekânizmayı, bir oluşumu bize anlatmakta; bu sisteme göre de yaşamımıza nasıl yön vermememiz gerekliliğine işaret etmektedir.
Eğer anlatılan veya söylenenlerin isminde kalır ve sonra da isimlere dayalı bir dünya veya âlem oluşturursak kafamızda; bunun içinde yaşadığımız dünya ve sistemle hiç bir alâkası olmaz.
Sonuçta kafamızdaki çelişkiler hiç bitmez… Sürekli karşımızdakini suçlarız, anlatamıyorsun; diye.
İsmi” bırakın; isimleneni fark etmeye çalışın!.



*********************​


“DİN”i tanrıya tapınmave onun gönlünü hoş edip cennette yer kapma ya da cehennemden kaytarma, diye anlıyarak; gereklerine çeşitli nedenlerle boş verenler bunun faturasını ebeden ödemeye devam edecekler!.
Allah’ın yaratmış olduğu bu sistem ve düzeni fark ederek, yaşamlarını o sistem ve düzenin kanunlarına göre düzenleyenler ise, yaptıkları çalışmaların sonuçlarına göre yeni bir yaşam biçimine kavuşacaklardır.
Allah Rasulü size, ebediyet yaşamına göre nasıl hazırlanırsanız; ne yaparsanız; onun sonuçlarını yaşayacağınızı bildirmiştir.
Ölümötesi boyutu anlatanı önemsemeden; yalnızca, dünyalık geçici çıkarlarını önplana alarak yaşayanlar; sonsuzluk ortamında telâfisi mümkün olmayan pişmanlığı yaşayacaklardır!
Depremlerin getirdiği ders, bir anda herşeyin yitirileceğini öğretmektedir.
Ya geçeceğiniz boyuta bir hazırlığınız yoksa?



*********************​



Anlayışı kıt olanlar tedbir almaz ve bilinçsiz bir şekilde, “ben tevekkül ettim” der!..
Bilmez ki, tedbir almadan tevekkül etmek, büyük çoğunlukla ahmakların harcıdır!.
Anlayışı sınırlılar ve anlayışı kıtlar izahtan da bir şey anlamadıkları ve sadece papağan gibi ezberlediklerini tekrar ettikleri için; onlara hiç bir açıklama yararlı olmaz !.
Bu yüzden, önce onlara iki misâl vererek, bir an duraklamalarını sağlayıp; bu arada fırsattan istifade, basiret sahiplerine faydalı olur umuduyla, bir gerçeği vurgulamaya çalışalım.
Allah Rasulü Muhammed Mustafa aleyhisselâm diyor ki:
“Deveni bağla, ondan sonra tevekkül sahibi olarak yaşa…”
Meşhur Halife Ömer, ordusuyla Şam önüne geldiğinde, şehirde veba hastalığı salgını olduğunu öğreniyor; ve, “geri dön” emri veriyor orduya!. Soruyorlar:
-Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?
El cevap:
-Allah’ın kaderinden Allah’ın hükmüne sığınıyorum!.

Buna rağmen hâlâ görüyorum ki, büyük ekseriyet, tevekkül-tedbir ikilemini çözebilmiş değil. Bu yüzdendir ki, kısaca bir defa daha bu konuya değinmek istiyorum.
Kesinlikle biliniz ki…
Benim imanımdır ki…
Kader kesindir ve asla değişmez!.
Bizim aldığımız tedbirlerin tümü de kader dışında ve kadere rağmen-karşı değil; aksine, kaderin sonucudur!.
İçinde bulunduğunuz şartlar ne olursa olsun, o konuda alabileceğiniz bir tedbir varsa, her ne ise, az veya çok; kuvvetli veya zayıf; kapsamlı veya dar planda, hemen o tedbiri alınız!.
Biliniz ki, aldığınız tedbir de, takdirin gereği ve kaderin sonucu olarak alınmaktadır!.
Yanlışlık, tedbirin alınmasında değil; takdirin, tedbirle değiştirilebileceği düşüncesindedir!.

Dünya hikmet yurdudur; ve bu dünyada oluşan her şey, kendinden evvelki sebepler etkisiyle yönünü bulur… Bu yaratan Allah’ın sistem ve düzenidir.
Bir olaya karşı, tedbir almayarak tevekkül ettiğini, söyleyenin hâli, takdirinde, tedbir alma durumunun söz konusu olmayışındandır!.
Kim, ne zaman, nerede, hangi şartlar altında tedbir alarak, o olaya yön veriyorsa, bu da, takdirin o istikâmette oluşundandır!.
Tevekkül, olaya tedbirle yaklaşmamak değil; ne olursa olsun, olanın Allah’ın takdiriyle bu şekilde meydana geldiğini görmektedir!.
“Allah’ı -özünde- vekil tutmak”, bâtınen tedbir alma kuvvesini devreye sokmaktır; işi başkasına veya dışındaki tanrıya havale etmek değil!… Burayı iyi anlamaya çalışın.
Avam, tedbir alır; tevekkülden uzaktır!.
Havas, tedbiri terk eder; takdir neyse o olur; diyerek takdir edeni görmeye çalışır!.
Has ül havas, tedbir alır; takdir edeni müşahede eder; tedbirin, takdir edenin takdiriyle açığa çıktığını seyreder… Seyreden, “Kendi” olur!.
İşte, “şirki hafî” yani gizli şirk bu üçüncülerde ortadan kalkmıştır!.
Mutlak olarak takdir edilenler yaşanacaktır, tüm tedbirlerle beraber..
DEVAM EDECEĞİZ İNŞAALLAH..
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt