Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dünyadaki Gizli Azapların Çözümü Allah'a ve kadere iman etmektir... (1 Kullanıcı)

busenaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ağu 2008
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bu yazıyı alıntı yaptığım sitenin hazırlanış amacı, sadece insanlara neden mutsuz olduklarını, hangi samimiyetsizliklerin kendilerine azap olarak geri döndüğünü, dünyada ve ahirette kendilerini ne gibi tehlikelerin beklediğini anlatmak değil, herşeyden önce onlara bu ruh halinden kurtulmanın, samimiyeti kazanmanın yollarını göstermektir. Herkes bilmelidir ki, bu sıkıntılı ruh halinden kurtulmak, dünyada ve ahirette rahat, huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmek aslında son derece kolaydır. Üstelik bu akılcı ve doğru olandır.

Bunun için herşeyden önce, iman ehli de olsa, kişinin 'gerçek dindar' olmaya, samimi olarak niyet etmesi gerekmektedir. Allah Kuran'da salih müminlerin özelliklerini tarif etmiştir. 'Salih mümin' ahlakı bir tanedir. Allah bu ahlakı yaşayan bir insanın dünyada ve ahirette kurtuluş bulacağını vaat etmiştir. Bunun için ise kişinin öncelikle, meydana gelen her olayın, her işin Allah'ın izniyle ve Allah'ın kontrolünde gerçekleştiğini unutmaması gerekmektedir. Bu, son derece önemli bir gerçektir. Bunu bilmek ve her an bu bilinçle hareket etmek, insanın dünyadaki gizli azaplardan kurtulmasının en önemli yollarından biridir. Bunu bilen, bunu tam anlamıyla kavrayan bir insan başına her ne gelirse gelsin, olaylar ne kadar olumsuz gözükürse gözüksün, bunun aslında kendisi için hayırlı olduğunu bilir ve güzellikle karşılar. Gerçek dindarlar kadere iman etmişlerdir ve hiçbir insanın kendi kaderini değiştirmesinin söz konusu olamayacağını bilirler. Kader daha insan doğmadan önce bellidir. Allah bu konuyu ayetlerinde şöyle açıklamaktadır:Allah sizi topraktan yarattı, sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu, Allah'a göre kolaydır. (Fatır Suresi, 11)


Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)


Bu gerçek karşısında kişinin, kaderini yaşarken karşılaştığı her olaydan ve her detaydan hoşnut olması, bunlardaki güzellikleri görebilmesi gerekir. İşte bunlar salih mümin olmanın şartlarıdır. Bu bilgilere sahip olan ve bunları kavrayan bir kişinin hüzünlenmesi, duygusallaşması, ağlaması, haksızlığa uğradığını düşünmesi, kıskançlığa kapılması, alınması, küsmesi, olaylar karşısında protesto etme yoluna gitmesi, hiddetlenmesi, ümitsizliğe düşmesi gibi durumlar söz konusu olamaz. Mümin bunun yerine hayatının her anından razı, an an yaratılan güzellikleri görebilen, Allah'ın kontrolünde bir hayat yaşamanın getirdiği konfora şükreden bir ruh hali içinde olur. Kendisi hikmetini anlasın ya da anlamasın, Allah'tan gelen herşeyden hoşnut olur. Böyle bir insanı dünyada hiçbir olay üzüntüye kaptıramaz, tedirgin edemez, endişelendiremez, korkmasına neden olamaz. Bu kişi kaderinin dışına çıkamayacağını bildiği ve niyeti de samimi ve temiz olduğu için Allah'tan hep bir güzellik ve hayır umar. Hayatında hiçbir olumsuzluğa yer vermez. Bu azaplardan kurtulmanın en önemli şartlarından bir diğeri de kişinin "samimi olmaya gerçek anlamda niyet etmesi"dir. Kastedilen samimiyet beraberinde dürüstlüğü, nefsi korumamayı, menfaatleriyle çatışan durumlarda dahi Allah'a ve müminlere sadık olmayı, Kuran ahlakını ya da müminlerin rahatını kendi menfaatlerine tercih etmeyi gerektiren bir samimiyet anlayışıdır.
Bununla birlikte kişinin 'kalbini her an Allah'a bağlaması ve nefsinin olumsuz telkinlerine kapılmayarak, içini temiz tutması gerekmekte'dir. Allah'ın insanları her an işitmekte ve görmekte olduğunu, hatta insana şah damarından dahi daha yakın olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirmektedir:Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken o, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır. (Kaf Suresi, 16-18)

Bu gerçeği anlamak da samimi mümin olmanın en temel şartlarındandır. Böyle bir insan her an Allah'ın gözetiminde olduğunu bildiği ve Allah'ın hoşnutluğunu amaçladığı için samimiyetsizliği doğuracak tüm tavırlardan şiddetle kaçınır. Bir kimsenin Allah'ın işittiğini ve gördüğünü bilerek müminlere yalan söylemesi, onları rahatsız edecek konuşmalar yapması, samimiyetsiz bakışlarla bakması, bencil tavırlar sergilemesi, gerçek karakterini saklayarak yapmacık davranması mümkün olmaz. Çünkü Allah'ın her an yanında olduğuna kesin bilgiyle iman etmektedir. Yaptığı her türlü vicdansızlığın ahirette hesabını da mutlaka vereceğini bildiği için daima vicdanlı davranıp, her an Allah'ı hoşnut edecek bir ahlak gösterir. İspat edilemeyeceğini düşündüğü tavırlara, gizli hainliklere hiçbir zaman için tenezzül etmez. Çünkü Allah'ın sinelerin özünde saklı olanı da bilen olduğunun farkındadır. Aynı şekilde kendisini kandırma, masum olduğuna inandırma yoluna da gitmez. Allah'ın bunu da bildiğini bilir. Diğer insanlar bilmese dahi Allah'ın bildiği bir gerçeği, insanlardan saklama yoluna da gitmez. Çünkü önemli olan Allah'ın takdiridir.


Tüm bunların sonucunda ise tertemiz, vicdanlı, dürüst, samimi bir insan ortaya çıkar. Böyle bir insan zaten her an Allah'ın rızasına uygun bir şekilde davranmanın getirdiği huzur, güven ve iç neşesini yaşar. Samimi bir insan dünyada güzel bir hayat yaşadığı gibi, ahirette de inananlar için hazırlanan sonsuz güzellikteki cennette benzersiz bir mutluluğu sonsuza dek yaşar.

Bu yazı Gizli Azaplar dan alıntı yapılarak foruma eklenmiştir.Selamlar,
 

susuz123

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2008
Mesajlar
61
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
59
merhaba iyiolmak kolaydır ,zor olan adil olmaktır .saygılarımla
 

cengiz55

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ağu 2008
Mesajlar
32
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Sa yazı güzel, samimiyet davamızda samimi olmak inş bunu tam anlamı ile yakalarız...
 

therisk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
92
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Kader: Yüce Mevla’mızın değişik zamanlarda “Bu şekilde yapsam” demesidir. İleride olacak işlerin Levh-i Mahfuz’da yazılmasıdır. Kaza ise: Hak Teâlâ’nın yarattığı ve yaratacağı şeylere kaza denir. Allahü Teâlâ’nın yaratacağı şeyler iki kısımdır.

Birincisi Kazayı Muallak: Bu kulların Allah’a itaat ve itaatsizliğine göre yaratılacak şeylerdir. Bunların yaratılma şekli kulların yaptıklarına göre değişebilir veya hiç yaratılmaz. Yüce Mevla’mız Kur’an-ı Kerim’de “Allah dilediği hükmü iptal eder, dilediğini sabit bırakır. Ana kitap O’nun yanındadır” (Ra’d Sûresi : Ayet 39) ‘da bu Kazayı Muallak’ı bildirmektedir.

İkincisi Kazayı Mübrem: Hiçbir şarta bağlı olmayan, hiçbir şartın değiştiremeyeceği muhakkak yaratılan şeylerdir. Yüce Mevla’mızın Kur’an-ı Kerim’de “Benim verdiğim kararlar değiştirilmez. Ben kullarıma karşı asla zulmetmem” (Kaf Sûresi : Ayet 29) ‘da Kazayı Mübrem’i bildirmiştir.

Kaza ve kadere uymak; yaşamımızda Allah’ın emir ve yasaklarına uyduktan ve zahiri sebepleri yerine getirdikten sonra başlar…

Allah’a karşı itaatsizliğinizin ve nefsinize uyarak yaptığınız hatalarınızın, başınıza getirdikleri, size yaşattıkları kader değildir. Cezadır…

Yaşam içersinde karşılaşılan her şeye kader böyle istedi, böyle istiyor demek, beceriksiz, yeteneksiz ve kendine güvenini yitirmiş kişilere mahsus büyük bir gaflettir.

Kaderi ileri sürerek, kadere güvenerek, ibadeti, çalışmayı, zahiri ve manevi eğitimle ilim öğrenmeyi bırakmak, büyük bir cehalettir.

Bu nedenle; ezelde yazılan yazılar üzerinde durmayın. Her gün, her an ibadet ve iyiliklerinizle Yüce Rabbimizi razı etmeye ve yazılanları kendi lehinize çevirmeye bakın.


BAŞIMIZA GELEN HERŞEYİ KENDİMİZDEN BİLMELİYİZ. BAŞIMIZA GELEN HERHANGİ BİR OLUMSUZ VEYA OLUMLU OLAYDAN EĞER GEÇMİŞE DOĞRU YOLCULUK YAPARSANIZ MUTLAKA YAPTIĞINIZ BİR ŞEYİN KARŞILIĞI OLDUĞUNU GÖRÜRSÜNÜZ. BU SADECE FİİLLE YAPMAK DEĞİL, SÖZ, DUYGU VE DÜŞÜNCELERLE DE YAPILANDIR.

ÖZELLİKLE DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİZİ BİLMEK VE DİKKAT ETMEK DURUMUNDASINIZ. ACİZ BİRİNE AŞAĞILAR GİBİ BAKMAK, GÜNÜN BİRİNDE ACİZ OLUP AŞAĞILANMAYI GETİRİR.

DUYGU VE DÜŞÜNCENİZİN EĞİTİMİ VE MADDİ VE MANEVİ SORUNLARINIZIN ÇÖZÜMÜ İÇİN WWW SEREFCAKMAK COM SİTESİNİ ZİYARET EDİN. ORADAKİ İNSANLARIN HAYAT HİKAYELERİNİ OKUYUN. BU BATAKLIKTA NASIL GÜL OLUNUR KENDİNİZDE ŞAHİT OLUN.

ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt