Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

dua ve duanın kabul anları ve günleri (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
İnsanın bu dünyada en temel vazifesinden ilki iman ise, ikincisi hiç şüphesiz duadır.
İnsanoğlu, dünyaya gelişinde, hayvanların tersine olarak her şeyi öğrenmeye muhtaç olarak yaratılmıştır. Hayat kanunlarını bilmez. Hatta yirmi senede bütün hayat şartlarını öğrenmekten acizdir. Belki ömrünün en son anına kadar devamlı öğrenmeye muhtaçtır.
Hayata olan cahilliğinin yanısıra, insan gayet aciz ve zayıf bir surette yaratılmıştır. Bir–iki senede ancak ayağa kalkabilir. On beş senede ancak zarar ve menfaati birbirinden ayırt edebilir. Toplum içindeki diğer insanların yardımı ve desteğiyle, bir dereceye kadar menfaatleri celbetme ve zararlardan sakınma ameliyesini gerçekleştirebilir. Buradan da, insanın fıtrî vazifesinin devamlı bir şeyler öğrenmek suretiyle kendini geliştirmesi, yani kemâle ermesi, bunun yanısıra dua ile kullukta bulunması olduğunu söyleyebiliriz.
Bu vazifenin gereğini yerine getirebilmek için şu can alıcı sorulara cevap verebilmek gerekir;
"Kimin merhametiyle böylesine hikmetli bir tarzda idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle şefkatlice terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nazenin bir şekilde besleniyorum ve yönlendiriliyorum?"
Bütün bu sorulara cevap verdikten sonra, elinin yetişmediği onca ihtiyaçlarını, bütün ihtiyaçların gerçek karşılayıcısı olan Cenâb–ı Hakk'a fakr ü zarûret içinde yalvarmak, istemek ve dua etmek gerekir.
Demek ki, insan bu aleme ilim ve dua vasıtasıyla kemâle ermek için gelmiştir. İlim ile tabiatı ve varlıkları tanır. Ondaki incelikleri, kudret mucizelerini idrak eder. Dua ise, insanın kendindeki acziyeti, noksanlığı ve fakirliği görüp, bütün kâinatın sahibi olan Cenâb–ı Hakk'a iltica demektir. Aynı zamanda dua, kulluğun temelidir.
Nasıl bir çocuk, eli yetişmediği bir meramını, bir arzusunu elde edebilmek için ya ağlar veya ister. Yani, ya fiilî olarak, ya da sözlü olarak acziyet diliyle adeta dua eder. Sonuçta istediği şeyi elde eder. Aynen bu örnekte olduğu gibi, insan bütün varlıklar âlemi içinde gayet nazik, nazenin ve nazlı bir çocuğu andırır. Rahmân ve Rahîm olan Allah–u Teâlâ'nın dergahına yönelerek, ya zaaf ve aczinden dolayı ağlamalı, ya da fakirlik ve ihtiyaç diliyle dua etmesini bilmelidir. Ta ki, maksadına ulaşsın.
Nasıl dua imanın bir gereği ve sonucu ise ve aynı zamanda insan fıtratının vazgeçilmez bir ihtiyacı ise, bizzat Cenab–ı Hakk'ın da duaya çok büyük önem verdiğini çeşitli Kur'an ayetlerinde görebilmekteyiz. İki örnek verelim;
"De ki; Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz vardı?"
"Bana dua edin, cevap vereyim."
Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi, dua ibadetlerin ve kulluğun temel vasfı olmakla birlikte, yapılan her duanın karşılıksız kalmayacağı gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Ancak, her işte olduğu gibi, dua konusunda da aceleci davranan bazı insanlar, dualarının kabul olunmadığı vehmine kapılmaktadırlar.
Unutulmamalıdır ki, her duaya mutlaka cevap verilir. Ancak, duaları kabul etmek veya istenilen şeyi aynen vermek tamamıyla Cenâb–ı Hakk'ın hikmetine bağlıdır.
Mesela, hasta bir çocuk, hastalığının tedavisi için doktordan gayet tatlı bir ilaç ister. Ama doktor onun ilacını ve ihtiyacını ondan daha iyi bildiği için, belki de acı bir ilacı ona içirir.
İşte bu örnekte olduğu gibi Cenab–ı Hak, kendisine yapılan her duaya mutlaka cevap verir. Ancak insanın kendi hevâsına uygun ve hevesleri doğrultusunda değil, Rabbanî hikmetinin gereği olarak, ya kulunun istediği şeyin aynısını, ya da ondan daha iyisini verir. Bazan da hiç vermez.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, dua aslen bir ibadettir. İbadetin karşılığı ise ahirette alınabilir. Dünyevî maksatlar ise o dua veya ibadetin vakitleridir. Dolayısıyla o maksatlara ulaşmak, esas gaye olmamalıdır.
Mesela, yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk ve kıtlık zamanı, o ibadetin vaktidir. Yoksa yapılan o ibadet ve dualar, yağmurun yağması için değildir. Eğer sırf bu niyetle ibadet ve dua yapılırsa, ihlâslı olmayacağından kabule layık olmaz.
Aynı şekilde belaların peş–peşe gelmesi, bazı sıkıntıların musallat olması, bir kısım dualar için özel vakitlerdir. İnsan o esnada kendindeki aczi anlar. Dua ve niyaz ile Kadîr–i Mutlak'ın dergahına sığınır. Eğer dua yapıldığı halde o sıkıntı ve bela hali geçmemiş ise, yine de "Dualarım kabul olmadı" denilmemelidir. Bunun yerine, "Duanın vakti henüz tamamlanmadı. Duaya devam edeyim" demelidir.

DUAYI DÖRT
KISIMDA İNCELEMEK MÜMKÜNDÜR
İstidat, yani kabiliyet diliyle yapılan dua: Bütün bitkiler ve hayvanlar âleminde görülen duadır ki, her birisi istidat diliyle, Yüce Yaratıcıdan kendilerine has birer suret isterler. Böylelikle ilahî isimlerden kendi hisselerine düşenleri sergilemek meylini sergilerler.
İstidat diliyle yapılan dua türlerinden bir diğeri, sebeplerin biraraya gelmesiyle, neticenin elde edilmesine dair sergilenir. Yani sebepler öylesine bir vaziyet alırlar ki, bu halleri onlar hesabına bir dua hükmüne geçer. Ve neticeyi Kadîr–i Zülcelâl'den dua edip, isterler. Örneğin su, ısı, toprak ve ışık, bir toprağın etrafında adeta el–ele verirler. Bu halleri onlar için bir duadır. Sanki hal dilleriyle, "Bu çekirdeği ağaç yap, ey Yaratıcımız" derler. Ve bu dua, ekseriyetle kabul görür.
Fıtrî ihtiyaç diliyle yapılan dua:
Bütün canlı varlıkların yaratılış özelliklerinden kaynaklanan ve hayatlarını sürdürebilmek için gerekli şartları adeta hal diliyle Cenâb–ı Hakk'tan istemeleridir.
Iztırar diliyle, yani sıkıntıların sevkiyle yapılan dua:
Özellikle hayvanlar aleminde ve insanlarda, zor hayat şartları karşısında her şeye gücü yeten bir himayeciye duyulan ihtiyaçtan hareketle yapılan duadır. Mesela, medeniyet ve teknolojide gerçekleştirilen yenilikler, yapılan icatlar işte bu ıztırar diliyle yapılan dualar sınıfına girer. Âlimlerin, bilginlerin gecelerini gündüzlerine katıp çalışmaları, tüm insanlık namına yapılan bir dua hükmündedir. Bu açıdan medeniyet harikaları olarak adlandırılan icatlar ve yenilikler, aslında böyle bir duanın neticesidirler.
Bu üç tür dua, bir engel olmadıkça ve gerekli şartlar dâhilinde yapılırsa daima makbuldür.
Bizim duamız. En meşhur olarak bilinen bu dua türü ikiye ayrılır. Birisi sözle, diğeri fiille yapılan duadır.
Mesela, bir hedefe ulaşmak için sebeplere sarılmak fiilî bir duadır. Sebeplere riayet ettikten sonra, neticeyi Cenâb–ı Mevlâ'dan dilemek gerekir.
Bir diğer dua şekli ise dille ve kalple yapılan duadır. İnsan, elinin yetişmediği bir takım isteklerini Allah–u Teâlâ'dan bu yolla isteyebilir. Bu tarz duanın en güzel ve en önemli yönü şudur; Dua eden adam anlar ki, Birisi var. Onun kalbinden geçenleri bilir, işitir. Üstelik her şeye eli yetişir. Her bir arzusunu yerine getirebilir. Aczine merhamet eder, fakirliğine medet eder.

DUA VAROLUŞ
SEBEPLERİMİZDENDİR
Duanın tesiri çok büyüktür. Özellikle dua külliyet, yani genel olma özelliği kazanmışsa, netice vermesi çok güçlü olur. Bu yüzdendir ki, şu âlemin yaratılış sebeplerinden birisi olarak dua gösterilmiştir. Biraz açmak gerekirse; Kâinatın yaratılışından ve insanoğlunun yeryüzünde hayata başlamasından itibaren bütün insanların yaptığı dualar küllî manada büyük bir duanın teşkiline sebebiyet verir. Özellikle Allah indinde, bütün insanlığın lideri ve temsilcisi olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ahiret saadetine yönelik yaptığı o muazzam dua, kâinatın belki en büyük yaratılış sebebidir. Çünkü şu kâinatın Yaratıcısı, sonsuz ilmi ile istikbalde O zâtın insanlık namına, belki bütün varlıklar hesabına ebedî bir saadeti isteyeceğini bilmiş, gelecekte yapılacak o eşsiz duayı ezelden kabul etmiş ve böylece kainatı yaratmıştır.
Belli bir istek ve iradeye bağlı olarak dil veya kalple yapılan duaların makbul oluşları iki cihette gerçekleşir. Ya istenilen şey Allah tarafından aynen verilir, ya da daha iyisi ve mükemmeli ihsan edilir.
Mesela, birisi bir erkek evladının olmasını diler. Cenab–ı Hak, dilerse bu duayı kabul eder, dilerse Hz. Meryem misali hayırlı bir kız evlat verir. Bu durumda o kimsenin, "Duam kabul olunmadı" demesi yanlış olur. Belki, "Allah duamı daha hayırlı bir şekilde kabul etti" demesi gerekir.
Bir insan, dünya saadeti için dua etse, Cenâb–ı Hak da o duayı ahiret hesabına kabul etse, yine duam kabul edilmedi denilmez. Belki, daha faydalı bir şekilde kabul edildi denilmelidir. Çünkü Cenâb–ı Hak Hakîm'dir, her şeyi bir hikmete binaen yaratır. Biz O'ndan isteriz, O da bize dilediği şekilde cevap verir.
 

emsal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
36
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Duadaki İnce Sır...

RE: Duadaki İnce Sır...

SELAMUN ALEYKUM YAZININ BAŞI GÖRÜNÜYOR AMA BİRTÜRLÜ SONUNA YETİŞEMEDİM ALLAH RAZI OLSUN NE DIYEYİM SUBHAN ALLAH ALLAHA EMANET OLUNUZ
 

politrade

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2006
Mesajlar
307
Tepki puanı
0
Puanları
0
Dua okumakla fakirlikten kurtulmak

Dua okumakla fakirlikten kurtulmak

Dinimiz çalışarak kazanmayı emretmektedir. Hz.Ömer, (Çalışın, kazanın, çalışmadan rızık beklemeyin! Allahü teâlâ gökten para yağdırmaz) buyurdu. Hz.Lokman Hakim de, (Çalışmayıp muhtaç olanın dini ve aklı noksandır) buyurdu.



Rızık için endişe etmemeli! Kur'an-ı kerimde, (Her canlının rızkı Allah’a aittir) buyuruldu. (Hud 6) Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(En güzel rızık, helâle, harama dikkat edilerek alın teri ile kazanılandır.) [Nesai]

(İbadet on kısımdır, dokuzu çalışıp helâl kazanmaktır.) [Deylemi]

(Rızık için üzülme, takdir edilen rızık seni bulur.) [İsfehani]

(Çalışıp kazanmak her müslümana farzdır.) [Taberani]

(Çalışmayıp kendini sadaka isteyecek hale düşüren 70 şeye muhtaç olur.) [Tirmizi]

(Ana-babaya, evlada bakmak, kimseye muhtaç olmamak için çalışmak cihaddır.) [İ.Asakir]

(İhtiyacını halka açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Allah’a arz eden, ihtiyaçtan kurtulur.) [Hakim]



Şu duayı okuyan fakirlikten kurtulur demek, o dua kabul olmuşsa, ona bir çalışma kapısı açılır veya ummadığı yerden rızka kavuşur demektir. Hastalığı için dua eden de şifaya sebep olan ilaca veya başka bir sebeple sıhhate kavuşur. Çalışmak rızkı artırmaz. Rızkı veren Allahü teâlâdır. Çalışmak sebebe yapışmaktır. Sebeplere yapışmak sünnettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ömrüm uzun, rızkım bol olsun diyen, akrabasını ziyaret etsin, görüp gözetsin!) [İ. Ahmed]

(Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki]

(Allah korkusunu sermaye edinen, rızka ticaretsiz ve sermayesiz kavuşur. Kur'an-ı kerimde, "Kim



Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve rızkını ummadığı yerden gönderir" buyuruldu.) [Talak 2, 3 - Taberani]

(Eve girerken "İhlas" suresini okuyan, fakirlik görmez.) [T.Kurtubi]

(Sıkıntıya düşen veya borçlanan, bin kere "La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.) [Şir’a]

(Rızka kavuşan çok hamd etsin! Rızkı azalan istiğfar etsin!) [Hatib]

(Hamd; "Elhamdülillah", İstiğfar; "Estağfirullah" demektir. İstiğfar etmek, günahların affına sebep olan iyilikleri yapmaktır.)



Çocuklarının geçimi için sıkıntı çeken birine, Peygamber efendimiz, (Neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim) buyurdu. Hasan-ı Basri hazretlerine, kıtlık, fakirlik, çocuksuzluktan şikayette bulunuldu. Hepsine de istiğfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, Nuh suresinden şu mealdeki âyet-i kerimeleri okudu:

(Çok affedici olan Rabbinize istiğfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.) [Nuh 10-12]



İstiğfar edileceği zaman yüz defa (Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) demeli ve manâsını düşünmelidir! Manâsı şöyledir: (Kendisinden başka ilâh bulunmayan hay, kayyum ve azim olan Allah’a istiğfar eder, günahlarıma pişman olup Ona sığınırım.) [Azim, zatı ve sıfatları kemalde, Hay, ezeli ve ebedi bir hayatla diri olan, Kayyum, zatı ile kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta durduran demektir.]



Borçtan kurtulmak için, (Allahümme ekfini bihelâlike an haramike ve agnini bi fadlike ammen sivâke) duasını okumalı.



Hadis-i şerifte, (Ya Muaz, şu duayı okursan, dağ gibi borcun olsa da, Allah ödetmeyi nasip eder) buyuruldu. Al-i imran suresinin 26. âyeti okunduktan sonra, şu dua okunur: Rahmâneddünyâ vel âhireti ve rahimehümâ tu’ti minhümâ mâ teşâü ve temne’u mâ teşâü ferhamni rahmeten tugni bihâ an rahmeti men sivâke. Allahümmekdi anni deyni. (Hakim)



Her türlü tedbire rağmen, zengin olamayan da, haline şükretmeli, fakirliğe sabretmelidir. Çünkü hadis-i şerifte (Fakirlik, dünyada kusur ise de, ahirette süstür) buyuruldu. Bir kişi "Ya Resulallah! Vallahi seni seviyorum" dedi, bunu üç kere tekrar etti. Resulullah efendimiz, ona (Beni seven, fakirlik için bir zırh hazırlasın. Çünkü beni sevene fakirlik, dağın tepesinden inen selden daha süratli gelir) buyurdu.



Mal ne kadar çok olursa hesabı vardır, haramdan kazanılmışsa azabı vardır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(O gün, size verilen her nimetten sorguya çekileceksiniz.) [Tekasür 8]
 

siyah_beyaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eyl 2006
Mesajlar
2,656
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Dua okumakla fakirlikten kurtulmak

RE: Dua okumakla fakirlikten kurtulmak

SELAM, ALLAH SENDEN RAZI OLSUN, BU GÜZEL PAYLAŞIMIN İÇİN... SAĞOL.. HAYIRLI AKŞAMLAR...
 

politrade

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2006
Mesajlar
307
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Dua okumakla fakirlikten kurtulmak

RE: Dua okumakla fakirlikten kurtulmak

aleyküm selam allah (CC) hepimizden razı olur inşallah allaha emanetol
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
Bu DUA 99 DERDE DEVA

Bu DUA 99 DERDE DEVA

La Havle Vela Kuvvete İlla Bİllah
Manasi Güç Ve Kuvvet Yalniz Ve Yalniz Allahu Tealanindir
Bu Dua 99 Derde Devadir Bu Dertlerin En KÜÇÜĞÜ Kalblerdeki üzüntüdür
Bu Mubarek Duayi Okuyan Kimsede hiçbir üzüntü Keder Ve Elem Diye Bir Dert Kalmaz

Bu Duayi Okuyan Kimsenin üzüntü Ve Kederi kendiliğinden İzale Olur gİder....
 

etruce

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
192
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

S.A allah razı olsun dualara o kadar çok ihtiyacımız varki..allahım inşallah dularını kabul ettiği kullarından eyler bizleri..amin..selametle
 

elzem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
1,656
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

ABLAM BENİM BUNLAR SANA TŞKR İÇİNB
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
 

ireme

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
921
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

Ablacığım Allah senden razı olsun.Bu aralar biraz sıkıntım var.Gerçi hamdolsun şuan iyiyim ama bu duayla bütün sıkıntılarımı yenicem,hepsini yok edicem inşaallah.
İyiki varsınız.İyiki bizimlesiniz...
 

konak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
1,186
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

Rabbim sizden razı olsun. Bu güzel duayı hatırlattığınız için.
Selam ve dua ile.
 

mavi72

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Eyl 2006
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

allahım sizden razı olsun okadar çok duaya ihtiyacım vardı....ALLAHA YALVARMAMA HER AĞAÇ DUA ETSE HER KUŞ HER CANLI HER SU DAMLASI YİNEDE KAFİ GELMEYECEK....ANNEM ÇOK CİDDİLEŞTİ HASTANEDEYİZ...SİZDE DUA EDİN YALVARIRIM...
 

miyase

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
213
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

zerda yazdı:
La Havle Vela Kuvvete İlla Bİllah
Manasi Güç Ve Kuvvet Yalniz Ve Yalniz Allahu Tealanindir
Bu Dua 99 Derde Devadir Bu Dertlerin En KÜÇÜĞÜ Kalblerdeki üzüntüdür
Bu Mubarek Duayi Okuyan Kimsede hiçbir üzüntü Keder Ve Elem Diye Bir Dert Kalmaz

Bu Duayi Okuyan Kimsenin üzüntü Ve Kederi kendiliğinden İzale Olur gİder....
S.A ALLAH SENDEN RAZI OLSUN ZERDA ABLAM VERDİĞİN BİLGİLER İÇİN ,BANA BU DUA İLAÇ GİBİ GELDİ.HAKKINI HELAL ET ,ALLAHA EMANET OL.RABBİM YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN.B)B)B)
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

etruce yazdı:
S.A allah razı olsun dualara o kadar çok ihtiyacımız varki..allahım inşallah dularını kabul ettiği kullarından eyler bizleri..amin..selametle
A S Rabbim cümlemizden razı olsun kardeşim,Rabbim duası kabul olan kullarından eylesin.Maddi ve manevi sıkıntılarınızı gidersin inş
 

miyase

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
213
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

RE: Bu DUA 99 DERDE DEVA

B)
mavi72 yazdı:
allahım sizden razı olsun okadar çok duaya ihtiyacım vardı....ALLAHA YALVARMAMA HER AĞAÇ DUA ETSE HER KUŞ HER CANLI HER SU DAMLASI YİNEDE KAFİ GELMEYECEK....ANNEM ÇOK CİDDİLEŞTİ HASTANEDEYİZ...SİZDE DUA EDİN YALVARIRIM...
S.A RABBİMDEN ACİL ŞİFALAR İNŞ.RABBİM DUASI OLSUN SABIR VE DUA İLE ALLAHA EMANET OLUN.B)
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
DUA NEDİR?

DUA NEDİR?

Ötendeki bir tanrıdan talep mi?..

Özünde ve varlığının her boyut ve zerresinde kendisiyle kâim olduğun Allâh'ın kudretinin ortaya çıkmasını taleb mi?..

DUA, insanın varlığındaki ilahî gücün ortaya çıkartılması tekniğinden başka bir şey değildir!..

Bu sebeptendir ki; insan, tam bir konsantrasyon ile DUA edebildiği anda, imkânsızmış gibi görünen pek çok şeyin gerçekleştiğini farkedebilir.

İşte bu yüzdendir ki, insanın en güçlü silâhı DUA'dır
 

tevbekar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ağu 2006
Mesajlar
548
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: DUA NEDİR?

RE: DUA NEDİR?

Rabbim kimseyi dua etmekten alıkoymasın


B)selam ve dua ile... Allah'a emanet olunB)
 

erguan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2007
Mesajlar
59
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: DUA NEDİR?

RE: DUA NEDİR?

HER BAŞIMIZ SIKIŞTIĞINDA DUA EDEBİLECEĞİMİZ VE İÇTEN EDİLEN DUALARI GERİ ÇEVİRMEYEN BİR RABBİMİZ OLDUĞU İÇİN NE KADAR DA ŞANSLIYIZ...
DUAM ŞUDUR Kİ:
ALLAH TÜM MÜMİN KARDEŞLERİMİZİN DUALARINI KABUL EYLESİN .
AMİNNNNNNNNN!!!
 

politrade

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2006
Mesajlar
307
Tepki puanı
0
Puanları
0
Duâ Âdâbı

Duâ Âdâbı

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:

"Sakın sizden biriniz duâ ederken "Yâ Rabb, dilersen beni mağfiret eyle, dilersen bana merhamet eyle" demesin. İstediğini sağlamca ve kat'ıyyetle istesin. Çünkü Allah'ı şu veya bu işe zorlayabilecek hiçbir kudret yoktur." (1)

Yine Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'dan rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:

"Sizden herhangi biriniz" duâ ettim de kabul olunmadı" diyerek acele etmedikçe duâsı kabul olunur." (2)

Duâ eden duâsında ısrar etmeli, devam etmelidir. Her halde er veya geç müstecâb olur.

Bir de dünyâda müstecâb olmasa bile kul bunu yine kendi lehine bilip Allah'dan ümidini kesmemelidir. Duâ büyük bir ibâdet olduğu için âhırette de bir ecir ve sevâbı olur.

Duânın âdabı pek çokdur. Bu cümleden olarak:

1- Evvelâ abdestli bulunmak,
2- Bir namazdan sonra yapılmak,
3- Tevbe ve istiğfârını ve kemâl-i ihlâsını arzeylemek,
4- Kıbleye yönelmek,
5- Duâdan evvel Allah'a çokça hamd ü senâ etmek,
6- Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri'ne çokça salât ve selâm eylemek,
7- Duânın nihâyetini âmin ile bitirmek,
8- Duâda yalnız kendisini düşünmeyip bütün sâlihleri ve bütün mü'minleri duâya müşterek kılmak,
9- Bir hâcetini isterken ellerini semâya kaldırıp avuçlarını açarak duâ etmek,
10- Kıtlık; umumî sıkıntı ve felâketlerin def'i için ise ellerinin dışını semâya çevirerek duâ etmek ve Allah'a sığınmak,


11- Celb-i menfaat için yapılan duâların nihâyetinde ellerinin avuçlarını yüzüne mesh eylemek, def'-i mazarrat için yapılan duâlarda mesh edilmez.
12- Duânın asıl anahtarı ise helâl lokma yemektir.

Ebû Musa el-Eş'arî -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri Hayber gazâsı'na giderken maiyyetinde bulunan ashab-ı kiram bir vâdiye vardıkta yüksek sesle tekbîr ve tehlîl ederek bağıra bağıra zikrullah etmeğe başladılar. Resûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Hazretleri:

"-Kendinize rıfk u merhamet ediniz. Zîra siz ne sağıra, ne de gâibe duâ ediyorsunuz. Ancak her şeyi hakkıyle işiten ve size sizden yakîn olan Allah'a duâ ediyorsunuz. Ve Allahü Teâlâ Hazretleri siz nerede olursanız berâberinizdedir" buyurdu.

Yani; öyle kendinize bu derece bağırmakla zahmet vermenize hâcet yoktur. Cenâb-ı Hakk'a nisbetle hafî ve cehrî yapılan zikir müsâvidir.

Ebû Mûsâ diyor ki: O esnâda ben, Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretlerinin hayvanının arkasında Zât-ı risâletpenâhîleriyle birlikte beraberdim.

Ve lisânımla



diyordum.


Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Hazretleri bana hitâben:

- Ey Abdullah bin Kays' buyurdu. Ben de icâbetle:
- Lebbeyk yâ Resûllallah, dedim. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri bana hitâben:

- Ben sana cennet-i a'lânın hazînelerinden bir hazîneye delâlet edeyim mi? buyurunca ben hemen:
- Babam ve anam sana fedâ olsun yâ resûlallah! Evet irşâd ediniz, dedim.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri:



"Ma'sıyetten sakınmak ve tâat ve ibâdetlerde kuvvet ve kudret ancak Allah Teâlâ Hazretlerinin tevfık-i Rab-bâniyyesi ve irâde-i Sübhâniyyesiyledir." (3)
buyurdu.

Yâni cümle âlemin müdebbir-i hakîkisi ve mutasarrıfı, hepsinin hâlikı olan Allah sübhanehu ve teâlâ-Hazretleridir, demektir.

Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz'e ve ehl-i Beyt'ine salât ve selâm da duânın en mühim âdabındandır.


Hadîs-i şerifte:



"Yapılan bir duâda, Muhammed -aleyhi's-salâtü ve's-selâm- ve ehl-i Beytine salât ve selâm edilmedikçe o duâ, makam-ı icâbete vâsıl olamaz."(4) buyurulmuştur.

Duâ eden kimse, duânın başında, ortasında ve sonunda Peygamber Efendimize salât ve selâmı tekrar etmeli. Hulûs-i kalb, nezâfet, tahâret, istikbâl-i kıble, izhâr-ı tezellül, tazarru, enbiyâ ve evliyâ ile tevessül, günahkâr ve mücrim olduğunu ikrar ile tevbe ve istiğfar edip haram lokmadan ictinâb etmelidir. Bu sûretle yapılacak hayır duâların kabûlü hakkında şübhe etmemelidir.

Şunu da ilâve edelim ki:
Nâsın bâzısı her ne kadar Cenâbı-Hakk'ın kazâ ve kaderine rızâ gösterip sükût eylemeyi duâya tercîh etmişlerse de, muhakkik âlimlerin ekserisi, dünyâ ve âhiret işlerinin esbâbından müretteb olduğunu, müstecâb duâlar ise sebeblerden berî bulunduğunu beyân ile, duâyı terketmek, kazâya rızâ göstermek fikriyle bir şey yememek, şiddetli kışda elbise giymemek, hasta olunduğunda ilâç, muharebede silâh kullanmamak gibi bir takım meşru' olmayan hareketleri irtikâb etmek gibidir, demişlerdir.

Husûsiyle duâ izhâr-ı ihtiyâç, Cenâb-ı Hakk'a ilticâ olduğundan müstakıllen bir ibâdet makamına kaaim olacağından şu halde lisânen duâ eylemek ve kalben tazarruda bulunmak gerekmektedir
 

AFRA_NUR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ocak 2007
Mesajlar
2,128
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
RE: Duâ Âdâbı

RE: Duâ Âdâbı

EMEĞİNİZE SAĞLIK SELAM VE DUA İLE
 

sert

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
2,045
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İzmir
RE: Duâ Âdâbı

RE: Duâ Âdâbı

Bu faydalı bilgiler için teşekkürler
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt