EHL-İ BEYT
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 21 Mar 2009
- Mesajlar
- 731
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
Bismillahirrahmanirrahim
Sayın ABD Başkanı George W. Bush,
Uzun zamandır, kamuoyunun, siyasi çevrelerin ve üniversite ortamlarının gündeminde olan uluslar arası alandaki varlığı inkâr edilmez çelişkilerin nasıl ele alınabileceğini düşünüyordum. Bu konuda birçok soru cevapsız kalmaktadır. Binaenaleyh, size bu çelişkileri ve soruları söz konusu etmeye karar verdim, bunların tashihi için belki bir fırsat doğar.
Kendini yüce ilahi Peygamber Hz. Mesih’in takipçisi gören, kendini insan haklarıyla yükümlü gören, liberalizmi medeniyet modeli sayan, nükleer silahların ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı çıkan, terörizmle mücadeleyi şiar haline getiren ve nihayet, Hz. Mesih’in ve salihlerin hâkim olacağı birleşik bir dünya toplumu kurmaya çalışan birinin, aynı zamanda ülkelere saldırması, bireylerin canını, haysiyetini ve varlığını değer olmaktan çıkarması, örneğin bir köyde, bir şehirde veya bir konvoyda birkaç suçlunun muhtemel varlığından dolayı, o köyü, o şehri veya o konvoyu ateşe vermesi mümkün olabilir mi?
Veya bir ülkede kitle imha silahlarının bulunduğu ihtimalinden dolayı o ülke işgal edilip yüz bin civarındaki insan öldürülebilir; o ülkenin su, tarım ve sanayi kaynakları ortadan kaldırılarak oraya 180 bin askeri güç yerleştirilebilir mi? İnsanların evlerinin mahremiyeti çiğnendi, bu ülke belki de 50 yıl geri götürüldü. Hangi bedelle? Bir ülke ve bazı diğer ülkeler, yüz milyarlarca dolar harcadı. Saldırgan gücün askeri olarak on binlerce genç sevk edildi, bunlar kendi evlerinden uzaklaştırılarak öldürmek üzere konuşlandırıldı, onların elleri başkalarının kanına bulaştırıldı, psikolojik baskı altında tutuldukları için onların bir kısmı intihar etti, ülkelerine döndükten sonra bile çeşitli hastalıkların pençesine düştüler, bir kısmı da öldürüldü ve cenazeleri ailelerine teslim edildi.
Kitle imha silahlarının varlığı bahanesiyle işgal edilen ülkenin halkının büyük bir kısmına ve işgal eden ülkelerin halklarına büyük bir trajedi yaşatıldı. Daha sonra ise burada kitle imha silahlarının olmadığı anlaşıldı. Elbette Saddam cani bir diktatördü. Ama savaşın, onu devirmek için değil, kitle imha silahlarını yok etmek için yapıldığı belirtildi. Saddam bu çerçevede devrildi; bölge halkları da onun devrilmesinden memnun oldu. Saddam İran’a karşı başlattığı sekiz yıllık savaşta Batı’dan destek görmüştü.
Sayın ABD Başkanı George W. Bush,
Uzun zamandır, kamuoyunun, siyasi çevrelerin ve üniversite ortamlarının gündeminde olan uluslar arası alandaki varlığı inkâr edilmez çelişkilerin nasıl ele alınabileceğini düşünüyordum. Bu konuda birçok soru cevapsız kalmaktadır. Binaenaleyh, size bu çelişkileri ve soruları söz konusu etmeye karar verdim, bunların tashihi için belki bir fırsat doğar.
Kendini yüce ilahi Peygamber Hz. Mesih’in takipçisi gören, kendini insan haklarıyla yükümlü gören, liberalizmi medeniyet modeli sayan, nükleer silahların ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı çıkan, terörizmle mücadeleyi şiar haline getiren ve nihayet, Hz. Mesih’in ve salihlerin hâkim olacağı birleşik bir dünya toplumu kurmaya çalışan birinin, aynı zamanda ülkelere saldırması, bireylerin canını, haysiyetini ve varlığını değer olmaktan çıkarması, örneğin bir köyde, bir şehirde veya bir konvoyda birkaç suçlunun muhtemel varlığından dolayı, o köyü, o şehri veya o konvoyu ateşe vermesi mümkün olabilir mi?
Veya bir ülkede kitle imha silahlarının bulunduğu ihtimalinden dolayı o ülke işgal edilip yüz bin civarındaki insan öldürülebilir; o ülkenin su, tarım ve sanayi kaynakları ortadan kaldırılarak oraya 180 bin askeri güç yerleştirilebilir mi? İnsanların evlerinin mahremiyeti çiğnendi, bu ülke belki de 50 yıl geri götürüldü. Hangi bedelle? Bir ülke ve bazı diğer ülkeler, yüz milyarlarca dolar harcadı. Saldırgan gücün askeri olarak on binlerce genç sevk edildi, bunlar kendi evlerinden uzaklaştırılarak öldürmek üzere konuşlandırıldı, onların elleri başkalarının kanına bulaştırıldı, psikolojik baskı altında tutuldukları için onların bir kısmı intihar etti, ülkelerine döndükten sonra bile çeşitli hastalıkların pençesine düştüler, bir kısmı da öldürüldü ve cenazeleri ailelerine teslim edildi.
Kitle imha silahlarının varlığı bahanesiyle işgal edilen ülkenin halkının büyük bir kısmına ve işgal eden ülkelerin halklarına büyük bir trajedi yaşatıldı. Daha sonra ise burada kitle imha silahlarının olmadığı anlaşıldı. Elbette Saddam cani bir diktatördü. Ama savaşın, onu devirmek için değil, kitle imha silahlarını yok etmek için yapıldığı belirtildi. Saddam bu çerçevede devrildi; bölge halkları da onun devrilmesinden memnun oldu. Saddam İran’a karşı başlattığı sekiz yıllık savaşta Batı’dan destek görmüştü.