Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dört Mezhebin Farklı Hükümlerinin Hepsi Nasıl Hak Ve Doğru Oluyor (1 Kullanıcı)

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Dört Mezhebin Farklı Hükümlerinin Hepsi Nasıl Hak Ve Doğru Oluyor

Cevabı çok zor gibi gözüken ve cevabı bilinmediği için birçok müslümanı mezhepler hakkında şüpheye düşüren bu sorunun cevabı son derece basittir. Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleri, mezkûr soruya son derece güzel ve mukni bir cevap vermiştir. Bu cevap sayesinde, bir meseledeki farklı hükümlerin hepsinin hak ve doğru olabileceği son derece açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bizler bu cevabı sadeleştirerek naklediyoruz:

Eğer desen: Hak bir olur, nasıl böyle dört mezhebin muhtelif hükümlerinin tamamı hak olabilir?

El-Cevab: Bir su, beş farklı mizaçtaki hastalara göre beş farklı hüküm alır.


Şöyle ki:

Birisine, hastalığının mizacına göre su, ilaçtır. Demek su içmek; tıbben ona vaciptir.

Diğer hastaya, zehir gibi zararlıdır. Demek su içmek; tıbben ona haramdır.

Diğer bir hastaya, az zarar verir. Demek tıbben ona mekruhtur.

Diğer hastaya ise faydalıdır, menfaat verir. Demek tıbben ona sünnettir.

Diğer birisine de, ne zarardır ne de menfaat, afiyetle içsin. Demek tıbben ona mübahtır.

İşte hak burada farklılaştı. Su bir iken, beş hastaya göre, beş farklı hükme sebep oldu. Birine vacip, diğerine haram, bir diğerine mekruh ve diğerlerine de sünnet ve mübah oldu. Simdi sen diyebilir misin ki; “su yalnız ilaçtır, yalnız vaciptir, başka hükmü yoktur.” Elbette diyemezsin. Zira suyun hükmü, hastalara ve mizaçlara göre farklılaşmaktadır.

Aynen bunun gibi, din ve şeriatın her bir hükmü, insanlar için bir ab-ı hayattır. Misalimizdeki suyun hükmünün beş farklı mizaca göre, beş farklı hüküm alması gibi, ilahi hükümler de, mezheplere tabi olanlara göre değişir. Bir hüküm birisine vacip olurken, diğerine mekruh, birisine haram olurken, diğerine mübah olabilmektedir. Bunu inkâr etmek, misalimizdeki suyun, bütün hastalara göre hükmünün tek olması gerektiğini iddia etmek gibi bir safsatadır. Bunu inkâr etmek, İslamın evrenselliğini inkâr etmek, ya da her insanın aynı fıtratta olduğunu kabul etmek gibi bir şeydir.

İşte mezhep imamları adeta bir doktor gibi, bulundukları coğrafyada yaşayan insanların mizaçlarına uygun hükümleri, Kuran ve sünnetten çıkarmıştır. O coğrafyada yaşayan bir müslüman için ilaç hükmünde -yani vacip olan- bir emir, başka bir coğrafyadaki müslüman için zehir -yani haram- olabilmektedir.

Mesela, İmam-ı Şafi’ye tabi olanlar, genellikle Hanefilere nispeten köylülüğü ve bedeviliğe yakın olduklarından, cemaati tekbir vücut hükmüne getiren sosyal hayattan mahrumdurlar. Bu sebeple her biri bizzat Allah’ın dergâhında kendi derdini söylemek ve hususi arzusunu istemek için imamın arkasında Fatiha’yı kendi başlarına okurlar. İmam-ı Azam’a tabi olan Hanefiler ise, ekseriyetle medeniyete ve şehirliliğe daha yakın ve sosyal hayatın daha içinde oldukları için, bir cemaat, bir şahıs hükmüne girip, bir tek adam umum namına söyler, cemaatte kalben onu tasdik eder. Onun sözü, umumun sözü hükmüne geçer. Bu sırra binaen Hanefi mezhebinde olanlar imamın arkasında Fatiha’yı okumaz. İmam onlar namına okur ve diğerleri rabıta-i kalb ile imamı tasdik ederler. O halde imamın arkasında Fatiha’yı okumak Şafilere göre hak ve doğrudur. Onların mizaç ve tabiatlarının bir gereği ve neticesidir. Hanefilere göre ise Fatiha’yı okumamak hak ve hikmet olup, onların fıtratları da buna müsaittir. Bu sebeple İ. Şafi, Kuran ve sünnetten, imamın arkasında Fatiha’nın okunacağı hükmünü çıkartırken, İ. Azam ise aynı delillerden, imamın arkasında Fatiha’nın okunmaması gerektiğini çıkarmıştır. Mevcut deliller, her iki hükmü de içinde saklamaktadır. Her bir mezhep imamı, coğrafyasındaki insanların fıtratlarına uygun olan hükmü, bu delillerden istinbat etmiştir. Allah-u Teâlâ ise iki halden de razı olmaktadır.

Bu mesele, bir sonraki başlıktaki izahlar ile tam manasıyla anlaşılacaktır. Bu sebeple meseleyi daha fazla uzatmadan, “Kuran ve sünnet bir iken, görüşler niçin farklı oluyor?” sorusunun cevabına geçiyoruz:




Kuran ve sünnet bir iken, görüşler niçin farklı oluyor?

Bir mesele hakkındaki görüşlerin niçin farklı olduğuna, yani ihtilafın sebeplerine geçmeden önce, mezhepler arasındaki ihtilafı anlayamamanın ve buna hayret etmenin sebeplerini izah edelim. Bu sayede, ihtilafın zaruri bir netice olduğu daha kolay anlaşılacaktır.

İhtilafın sebebini anlayamamanın altında yatan en büyük sebep; kişinin, Allah’ın kelamı ile beşer kelamını birbirine karıştırmasıdır. Yani, beşer kelamı sadece bir iki manaya gelebildiğinden dolayı, Allah’ın kelamını da böyle bir kelam zannetmekte ve ihtilafı aklına sığıştıramamaktadır. Halbuki kelam-ı ezeli, hadsiz manaları içinde bulundurma özelliği taşımaktadır. Adeta Kuran kelimeleri birer deniz olup, içinde hadsiz manayı saklamaktadır. Her bir müctehid de, o kelime ve ayetlerden farklı manalar çıkarmakta ve farklı neticelere ulaşmaktadır. Dolayısıyla ihtilafın olmamasını istemek ve tek bir mezhebin olmasını talep etmek, Allah’ın ezeli kelamının, insan sözü gibi sadece birkaç manaya gelmesini arzu etmek ve ezeli kelamın mahiyetinden gaflet etmektir. O halde düzeltilmesi gereken ilk iş, Allah’ın ezeli kelamının mahiyetini öğrenmek ve bu kelamı beşer kelamına kıyas etmemektir.

Yine bir meselede sadece tek bir görüşün olmasını istemek; İslamın evrenselliğini anlayamamaktan ötürüdür. Zira fıtratları, yaşam koşulları, kıtaları, örfleri ve daha birçok şeyi farklı olan insanların, furuat denilen ayrıntıya ait meselelerde aynı hükme tabi olması mümkün değildir. O halde ihtilaf, evrenselliğin zaruri bir neticesidir.

Yine tek bir mezhebin olmasını istemek; Allah’ın rahmet ve kereminin mahiyetini bilmemektendir. Zira Allah-u Teâlâ, dinin yaşanmasını kolaylaştırmış, bir meselede razı olacağı farklı hükümleri göstererek, zaruret halinde başka bir mezhebin görüşüyle hüküm edilmesine müsaade etmiştir. Bu, Allah’ın rahmetinin ve kereminin bir neticesidir.

Yine tek bir mezhebin olmasını istemek; “dinde zorluk yoktur” hükmünü tersine çevirmeyi talep etmektir. Zira, eğer bir meselede sadece tek bir hüküm olsaydı, İslamı yaşamak insanlar için çok zor olurdu. Mesela Hanefi mezhebinde; kadına değmek abdesti bozmazken, Şafi mezhebinde bozmaktadır. Hac ve umre vazifesinde, tavaf ve say, abdestli yapılmak zorunda olduğundan, Şafi mezhebine mensup hacılar, bu ibadetlerde Hanefi mezhebini taklit ederek abdest almakta ve yanlışlıkla bir kadına dokunduğunda abdesti bozulmamaktadır. Eğer tek bir hüküm olup, abdestte kadına dokunmak mutlak olarak abdesti bozsaydı, hac ve umre vazifesi çok zorluklarla ancak eda edilebilirdi. Yine mesela, Hanefi mezhebinde kan abdesti bozarken, Şafi mezhebinde bozmamaktadır. Yarası kanayan veya ameliyat olan bir Hanefi, bu hali geçinceye kadar -zaruret halinde- Şafi mezhebini taklit ederek, bu mezhebin şartlarına uygun abdest alır ve bu abdest ile namazını kılar. Akan kan, abdestini bozmaz. Eğer bu konuda da tekbir hüküm olsaydı ve kan mutlak olarak abdesti bozsaydı, yarası olanlar, kaza geçirenler v.s. için namaz kılmak çok zor olacak ve belki de kişi namazdan uzaklaşacaktı. Demek ihtilaf, “dinde zorluk yoktur” hakikatinin zaruri bir neticesidir.

Yine tek bir mezhebin olmasını istemek; Efendimizin (sav) bir meselede sadece bir tek uygulama yaptığını zannetmekten ötürüdür. Halbuki peygamberimiz (sav) -namazının kılınış şekli dâhil olmak üzere- bir meselede, birçok farklı uygulamalar yapmış ve her bir mezhep imamı bu uygulamalardan bir tanesini almıştır. Zaten peygamberimizin farklı uygulama yapmadığı ve hakkında tek bir nas olan konularda ihtilaf olmamıştır. Demek ihtilaf, peygamberimizin farklı uygulamalarının bir neticesidir.

Bu izahtan sonra ihtilafın sebeplerine geçebiliriz. Bir mesele hakkındaki görüşlerin farklı olmasının bir dizi sebebi vardır. Bizler bu sebeplerden sadece "ayetlerin ve hadislerin farklı anlama gelme" ihtimalini inceleyeceğiz. Zaten bu iki sebep anlaşıldığında, ihtilafın zaruri bir netice olduğu kati bir şekilde anlaşılacaktır. İhtilafın diğer sebeplerini ise usul-u fıkıh kitaplarına havale ediyoruz.
 

MollaAhmed

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2010
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Web Sitesi
www.istikamet.eu
Paylaşım için ALLAH razı olsun.inşeALLAH.....Hakikaten üstad Bediüzzaman said nursi(r.a)...mezheplerin farklı olması hakkında çok müthiş bir cevap vermiş.
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Paylaşım için ALLAH razı olsun.inşeALLAH.....Hakikaten üstad Bediüzzaman said nursi(r.a)...mezheplerin farklı olması hakkında çok müthiş bir cevap vermiş.

Bugün onu eleştirenler onun tırnağı olabilirmi acaba sağol kardeşim Allah razı olsun...vesselam veddua
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,893
Tepki puanı
8,062
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamûaleykum...

Esselamûaleykum...

Allah Celle Celalühu razı olsun kardeşim...
Çok güzel açıklamız Üstad Bediüzzaman...
Paylaşım için teşekkürler...
Çok faydalı bir konu...
 

acizanegünahkar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
1,082
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Kardeşim
ne güzel paylaşım, ne güzel konu,
ALLAH razı olsun,
CUMAMIZ mübarek olsun,
çok kıymetli bilgiler bunlar
selametle Kardeşim.
 

_AYDIN_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Eyl 2009
Mesajlar
1,485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
es selamun aleyküm...
ellerine sağlık kardeşim...
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
Selamun aleyküm kardeşim..
Çok güzel, anlaşılır bir şekilde açıklamış Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri..
Allah celle celaluhu ondan ebeden razı olsun..
Bizlerle bu faydalı konuyu paylaştığınız için Rabbim sizden razı olsun kardeşim..
Hayırlı cumalar olsun..
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Rahman cümlenizden razı olsun kardeşlerim bu gerçekten beni çok duygulandırdı Azameti kadar hamd olsun ki doğru yolda olduğumuzu bir kez daha gösterdi...vesselam veddua
 

jackofan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2010
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Peki bu dört mezhebin hak olduğuna dair bir ayet var mı?
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
"• İhtilafın sebebini anlayamamanın altında yatan en büyük sebep; kişinin, Allah’ın kelamı ile beşer kelamını birbirine karıştırmasıdır. Yani, beşer kelamı sadece bir iki manaya gelebildiğinden dolayı, Allah’ın kelamını da böyle bir kelam zannetmekte ve ihtilafı aklına sığıştıramamaktadır. Halbuki kelam-ı ezeli, hadsiz manaları içinde bulundurma özelliği taşımaktadır. Adeta Kuran kelimeleri birer deniz olup, içinde hadsiz manayı saklamaktadır. Her bir müctehid de, o kelime ve ayetlerden farklı manalar çıkarmakta ve farklı neticelere ulaşmaktadır. Dolayısıyla ihtilafın olmamasını istemek ve tek bir mezhebin olmasını talep etmek, Allah’ın ezeli kelamının, insan sözü gibi sadece birkaç manaya gelmesini arzu etmek ve ezeli kelamın mahiyetinden gaflet etmektir. O halde düzeltilmesi gereken ilk iş, Allah’ın ezeli kelamının mahiyetini öğrenmek ve bu kelamı beşer kelamına kıyas etmemektir.

Yine bir meselede sadece tek bir görüşün olmasını istemek; İslamın evrenselliğini anlayamamaktan ötürüdür.
Zira fıtratları, yaşam koşulları, kıtaları, örfleri ve daha birçok şeyi farklı olan insanların, furuat denilen ayrıntıya ait meselelerde aynı hükme tabi olması mümkün değildir. O halde ihtilaf, evrenselliğin zaruri bir neticesidir.

Yine tek bir mezhebin olmasını istemek; Allah’ın rahmet ve kereminin mahiyetini bilmemektendir.
Zira Allah-u Teâlâ, dinin yaşanmasını kolaylaştırmış, bir meselede razı olacağı farklı hükümleri göstererek, zaruret halinde başka bir mezhebin görüşüyle hüküm edilmesine müsaade etmiştir. Bu, Allah’ın rahmetinin ve kereminin bir neticesidir.

Yine tek bir mezhebin olmasını istemek; “dinde zorluk yoktur”
hükmünü tersine çevirmeyi talep etmektir. Zira, eğer bir meselede sadece tek bir hüküm olsaydı, İslamı yaşamak insanlar için çok zor olurdu. Mesela Hanefi mezhebinde; kadına değmek abdesti bozmazken, Şafi mezhebinde bozmaktadır. Hac ve umre vazifesinde, tavaf ve say, abdestli yapılmak zorunda olduğundan, Şafi mezhebine mensup hacılar, bu ibadetlerde Hanefi mezhebini taklit ederek abdest almakta ve yanlışlıkla bir kadına dokunduğunda abdesti bozulmamaktadır. Eğer tek bir hüküm olup, abdestte kadına dokunmak mutlak olarak abdesti bozsaydı, hac ve umre vazifesi çok zorluklarla ancak eda edilebilirdi. Yine mesela, Hanefi mezhebinde kan abdesti bozarken, Şafi mezhebinde bozmamaktadır. Yarası kanayan veya ameliyat olan bir Hanefi, bu hali geçinceye kadar -zaruret halinde- Şafi mezhebini taklit ederek, bu mezhebin şartlarına uygun abdest alır ve bu abdest ile namazını kılar. Akan kan, abdestini bozmaz. Eğer bu konuda da tekbir hüküm olsaydı ve kan mutlak olarak abdesti bozsaydı, yarası olanlar, kaza geçirenler v.s. için namaz kılmak çok zor olacak ve belki de kişi namazdan uzaklaşacaktı. Demek ihtilaf, “dinde zorluk yoktur” hakikatinin zaruri bir neticesidir.

Yine tek bir mezhebin olmasını istemek; Efendimizin (sav) bir meselede sadece bir tek uygulama yaptığını zannetmekten ötürüdür. Halbuki peygamberimiz (sav) -namazının kılınış şekli dâhil olmak üzere- bir meselede, birçok farklı uygulamalar yapmış ve her bir mezhep imamı bu uygulamalardan bir tanesini almıştır. Zaten peygamberimizin farklı uygulama yapmadığı ve hakkında tek bir nas olan konularda ihtilaf olmamıştır. Demek ihtilaf, peygamberimizin farklı uygulamalarının bir neticesidir."



Allah cc razı olsun bu yerinde bilgilendirici paylaşımınız için...ayrıca tebrikler :)
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0


Esselamu aleykum;

Kıymetli kardeşim alıntı yaptığım yazınıza bakındım mezhebleri reddettiğinizi belirttiğiniz Kur'an ayetlerinide bir bir inceledim,ancak ayeti kerimelerin mezhebleri reddettiğini anlayamadım ben anladıklarımı yazayım sizde inşaALLAH nasıl anladığınızı yazınız.

Öncelikle;
Bakara Suresi'nin 85'inci ayetinde dediklerini unutuyor veya görmezden mi geliyorsunuz? "...Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."

Bu güzel ayeti kerime israiloğullarının tevratdaki bazı hükümleri beğenip bazılarınıda keyfi değiştirdikleri için onların şahsına söylenmiştir.Diyelim ki bizler için söylenmiş olsa idi,siz daha iyi bilirsiniz ki hiç bir müslüman bile bile kur'an ayetlerini değiştirmezler,hele hele ehli sünnetim ve ben inananlardanım diyen bir ALLAH kulu asla böyle birşey yapmaz ve ayrıca ayeti kerimenin inzal olduğu döneme bakarsak bu söze muhatap olacak kişiler sahabi hazretleridir çünkü eyeti kerime içerisinde ''Yoksa siz,kitabın bir bölümüne inanıp bir bölümünü inkarmı ediyorsunuz ...'' buyrulmaktadır,sahabi hazretlerinin hiçbirisi içinde kitapdan tek bir eyete değil tek bir harfe dahi muhalif olunacak tek bir söz sarf edilmemiştir,şayet sahabi hazretleri kurana ihtilaf etmedilerse demekki ayeti kerime kendisinden evvelki ayeti kerimelerinde desteklediği mana üzere yahudiler üzerine gelmiştir.
Bununla beraber ayeti kerimenin geniş bir manası varsa ve tüm kitap gelen ümmetleri kapsıyorsa bile,sormak lazım gelir sizlere vede bizlere,hangi sünnet ehli mezhebin görüşlerinde kur'anı kerimden bazı ayetlere ihtilaf sarf olmuştur.Bildiğim kadarı ile dört mezheb alimleri ve onlardan sonra gelen cumhurları bütün ameli ve itikadi görüşlerini zaten kur'an-sünnet dayanışması ile beyan etmiştirler,VALLAHİ hiç biriside bu görüş için kur'anın bildirdiği uygun değildir dememiştirler,bilakis kaynakları Kur'an ve sünnetin ta kendisi olması ile ehli sünnet dite şerefli bir ünvan almıştırlar...

İkinci olarak Rum suresi 3. ayet demişsiniz;
Er-Rum 3. Arapların bulunduğu bölgeye en yakın bir yerde onlar, Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir.
Sanırım eliniz sürçtü yanlışlıkla yazdınız çünkü konu ile yakından uzaktan bir alakası yoktur.

Rum suresi 31. Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın.

Rabbimiz ALLAH,Peygamberimiz Hz.Muhammed,kitabımız Kur'an,dinimiz islam,kıblemiz kabe...ayeti kerimenin vasıflarına uyuyoruz elhamdülillah peki bu vasıflar gereği ne yapıyoruz,ALLAH TEALA nın emirlerine uyuyoruz,zina etmiyoruz,içki içmiyoruz,kumar oynamıyoruz,yaradanımızdan da korkuyoruz,sonra ? emrolunduğumuz gibi namaz da kılıp akabinde sonuç olarak müşriklerden de olmuyoruz elhamdülillah.
Buna göre mezhebler bize ALLAH TEALA ya isyan edin mi diyor ? ALLAH TEALA dan korkmayınmı diyor ? Namaz kılmayınmı diyor ?
Hayır ,VALLAHİ ALLAH dan sakının,namazı şöyle şöyle kılarsanız dosdoğru kılmış olursunuz,böyle olursanız müşriklerden olmazsınız diyor.
Demekki bu ayeti kerime mezhebleri kötülemiyor.

Rum suresi 32. Onlardan (olmayın) ki, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir.

32. ayeti kerime 31. ayeti kerimenin devamı olarak işte o müşriklerden olmayın (kimler) sizden önce gelenler (bunlar kimler) yahudiler ve hristiyanlar, ( ne diyorlar ) doğru olan bizleriz diyorlar.
Demekki kardeşim ayeti kerimelerin bütün manalarını idrak etmemiz faydamıza olur.
Bunun yanında varsayalım yine sen haklısın ALLAH TEALA bizlere buyurdu dediki dininizi bölmeyin,siz biden daha iyi bilirsiniz ''şimdi üzerinize dinimi tamamladım...'' buyurdu ve kıyamete kadar da koruyacağını vaad etti,şimdi mezhebler nasıl olurda dini bozabilirler,yada dini deforme edebilirler,mezheblerin yaptığı özellikle ehli sünnet ve diğerleri arasındaki görüş ayrılıkları dinin esasını bozmaktan ziyade fikir ayrılıkları oluşturmaktır,herkes kendisini haklı görmektedir,peki ne için ? en doğruya ulaşmak için,ALLAH Rasulu s.a.v ehli kıbleyi tekfir etmeyiniz diye buyurmuştur,demekki ben müslümanım diyen kimse kafir değildir,insan bir mezhebe bağlı olmakla ALLAH TEALA ya itaatın en güzelini yapmayı hedeflemişse bu adama nasıl olurda sen yanlış iş yapmaktasın diyebilirizki?

Ali İmran suresi 78-Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir. Yine: "O, Allah tarafındandır." derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler.
Yani güzel kardeşim ehli kitabın ilk müslümanlara yakınlık gösterip akıllarını çelmek için tevrattan okudukları sözleri ''Bakınız bunlarda ALLAH TEALA nın kelamları aynı Kur'an kelamı gibi...'' demelerini siz buraya misal etmişsiniz halbuki ayeti kerimenin zahir manasıda batın manasıda ehli kitap üzerine inzal olduğunu açıkca beyan etmektedir,özellikle rica ediyorum belirttiğiniz ayeti lerimeden evvel ve sonraki ayetlerle ilişkilendirin ve ayeti kerime hakkında deliliniz olacak destekleyici hadisi şerif veya bulamazsanız ulema veya cumhur veya tabiin veya sokaktan bir insanın sözünü kaynak edin...
Ama lütfen mezhebler yanlış yoldalar ALLAH TEALA şu ayetle göstermiştir diyerek bari ayeti kerimeleri ve hatta ayetlerin sahibi mevla teala yı bu sözünüze bulaştırmayın.

Ali-İmran suresi 103. ayeti kerimeyi bir evvelki ve bir sonraki ayeti kerime ile beraber okuyalım...

102-Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkup gerektiği gibi sakının ve kesinlikle müslüman olarak can verin!

ALLAH TEALA bu ayeti kerimede benden korkun buyuruyor,ALLAH TEALA dan kulu nasıl korkar ? korkusunu nasıl gösterir,herhalde titreyerek değil ! çünkü müslümanın bedeni değil gönlü titrer,şu iş haramdır uzak dur ! Rabbin razı değil der,peki nerden öğrendi bu işin yanlış olduğunu? Kur'an-ı azimüşşanda ALLAH TEALA söyledi,kim haber verdi ? ALLAH Rasulu s.a.v,peki kim bize ulaştırdı bu hadisleri ? hadis ravileri,peki kim bize yorumladı bu hadisleri ? Müctehid imamları,peki neye göre yorumladılar bu müctehid imamlar ? 1-Kur'an 2- sünnet 3-kıyas (hatta) 4-kendi aralarında istişare ile,peki sonuç olarak neye karar verdiler ? Sanırım sen buraya cevabı kendin vermişsin zaten ALLAH'IN DİNİ İSLAMI PARÇALAMAK İÇİN! Hayret ömürlerini harap etmişler,hapislerde şehit olmuşlar (ebu hanife hz.) ,defter alacak param yoktu ezber yapıyordum ezber yapabilmek içinde avucumun içine kalemle yazıyor gibi yapıyordum demiler (İmamı şafii) ama maalesef siz namaz kılmayı onlardan öğrenip onlara itiraz etmek için bir yol edinmişsiniz,siz şimdi onlardan öğrendiklerinizden pişmansınız demekki,ne yapalım o zaman ALLAH TEALA dan dileyin de öğrenipte yaptığınız işlerin sevaplarını bu zatlara versin !!!

103-Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düşmeyin ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler birbirinizin düşmanları iken O, sizin kalplerinizde bir uzlaştırma meydana getirdi ve O'nun nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz. Bir de siz, bir ateş çukurunun tam kenarında bulunuyordunuz ve O, sizi tutup ondan kurtardı. Şimdi Allah'a doğru gidebilmeniz için size ayetlerini böyle açıklıyor.

Ayeti kerimenin zahir manası sahabi hazretleri için inmiş olup siz daha düne kadar babası müşrik,kardeşi müşrik idiniz bedirde uhudda karşı karşıya savaştınız ve hatta başka başka kabilelerden idiniz küçük bir şey için kan davası güder düşmanlık ederdiniz halbuki BEN (celle celalühü) şimdi sizleri kardeş yaptım,işte islam böyle bir dindir düşmanını sana kardeş yapar,daha evvelde putlara tapıyordunuz bu gidişiniz illaki cehennem çukuruna idi,ama rabbiniz size çokca acıdı merhamet etti,size islam dini,kur'an mucizesi ve peygamber sünneti bağışladı şimdi sizde bütün bunlara azı dişlerinizle sarılır gibi sıkı sıkı sarılın sizden önce gelen ehli kitap gibi ayrılığa düşmeyin...

Bizler Kur'anı kerim ayetlerinin hepsinden sorumlu olduğumuz için bu emirlerin hepsi şimdi bize inzal olmuş gibi bilmeliyiz ona göre islamı yaşamalıyız,amma ben diğer mezhepleri bilmem kim nasıl derse desin ama Kur'an-ı kerimden-sünneti seniyyeden-sahabeden-tabiinden-oturup istişare ederek en iyi yaşanmasının amaç edilmesinden kendilerini birinci derecede sorumlu görmüş ve zamanlarının gereksinimi olarak ALLAH TEALA tarafından bizzat ilim ile donatılmış olan EHLİ SÜNNET alimlerine ve ulemasına laf söylenmesine ve bu mezhebler ve alimleri lüzumsuzdur denmesine ALLAH TEALA rızası gözeterek KARŞIYIM...

104-Bir de sizlerden, iyiliğe çağıran, doğruyu emreden, kötülükten alıkoyan önde gider bir topluluk bulunsun! İşte arzularına erecek olanlar, onlardır.

Bakınız ayeti kerimeleri ard arda okuyunca burada da sanki mezhepleri destekleyen bir emir çıkmıyormu karşımıza ? Hadi bende sana diyorum ki bu ayeti kerime için ehli sünnet mezhebi olun diye bir emir var... (Zaten bütün ayetler onu emreder,orası başka) buna cevabınız ne olacak ?

El-Müminün suresi 52-53 demişsiniz ama sanki bir seslenişin eksik kısmını yazmışsınız bir bakalım sureyi şerifde ALLAH TEALA kimi muhatab almış ?

44. Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!

45. Sonra âyetlerimizle ve apaçık bir fermanla Musa ve kardeşi Harun'u gönderdik.

46. Firavun'a ve ileri gelenlerine de(gönderdik). Onlar ise kibire kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular.

47. Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız?

48. Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular.

49. Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'ı verdik.

50. Meryem oğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik.

51. "Ey Peygamber! Temiz olan şeylerden yeyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyle bilmekteyim."

52. "Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının" (denildi).

53. Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler.

54. Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

55. Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile.

56. Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

57. Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar;

58. Rablerinin âyetlerine inananlar;

59. Rablerine ortak tanımayanlar;

60. Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;

61. İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.


44.ayeti kerimden taki 56.ayeti kerimeye kadar ALLAH TEALA yahudi ve isevilerden öncede ara ara peygamberlerini kendi yüce zatını tanısınlar ve içinde bulundukları sapkın işlerden kurtulsunlar diye gönderdiğini buyurmaktadır.Hatta musa a.s mı ve isa a.s yalanlayanlarında yine kendi kavimleri olduğunu buyurmaktadır.52.ayeti kerimeye dikkat ediniz ALLAH TEALA Hz.Musa ve Hz.İsa ya hitaben zamanlarında bir bir bizzat kendilerine buyuruyor ve diyorki ''52. "Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının" (denildi).'' bakınız ayeti kerime içinde ''Sizin ümmetinizdir'' diye geçmekte yani her iki peygambere cemii zamiri ile söylenmektedir,bizlerin bildiği üzere Hz.Muhammed s.a.v den önceki ümmetlerde yine islam ümmeti idiler demekki burada birtek ümmetden kasıt hepimizin islam ümmeti olduğu ancak her peygamberin kendine has olan ashab ve ümmet farklılıklarıda yaşandığıdır.Cemi olarak söylenmesinden kasıt ise bir peygamberin bir ümmeti olacağı ama ümmetler çoğulu ile evvelden gelen peygamberlerin hepsinin kast edildiğidir.

56.ayeti kerimeden 61.ayeti kerimeye kadar bakıldığında ise yüce mevla ;emirlerine uyan ve yasaklardan kaçan kişilerin kurtuluşa ereceğini buyurmaktadır,peki bakalım ehli sünnet insanına emir ve yasaklar konusunda gereken kulluk görevlerini yerine getirmeye çalışıyormu? Cevap evet yapmaya çalışyor,siz iyi bilirsiniz ayeti kerimelerin anlattığı ve kötülediği kişiler zaten dinlerini sahiplenmemiş olan her zamanın insanlarıdır,yani müşriklerdir,peki ALLAH TEALA rızası gözeterek konuşunuz be güzel kardeşim,şu dört alimden (Ebu hanife,İmamı şafii,imamı Malik,İmamı hanbeli mevlam hepsinden razı olsun) bir tanesi için İslam dinine kötü sözlerini duydum diyebilirmisiniz ? Diyemiyorsanız bu isyan niye ?


Ez-Zümer 3. Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez.

ALLAH aşkına güzel kardeşim ben hanefi mezhebi mensubuyum hiçbir zaman demedim ''Ya Rabbi ben ebu hanifeyi beni sana yaklaştırsın kendime imam ediniyorum '' haşa demedim,hatta siz yine ayeti kerimenin devamındaki ayeti okuyun bakalım o zaman bu söz kime söylenmiş anlarsınız !
Ez-Zümer 4. Eğer Allah bir evlât edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, tek ve kahhâr olan Allah'tır.
Demekki Hz.İsa yı kendilerine ''(haşa) ALLAH'ın oğlu...'' diyerek ve hatta onun havarilerini (sahabi) kendilerine AZİZ ler edinerek ve hatta bu azizleride ilah sınıfına koyacak kadar daha ileri giden bu kişilerin hallerini haber vermek içindir.

Velevki diyelim sen sözünde haklıysan vay anam vay yandı keten helva desene bugüne kadar gelmiş geçmiş nesiller içinde Hz.Peygamber s.a.v,sahabi hazretleri,tabiin hazretlerinin bir kısmı kurtuluşa erdi ama geri kalan milyarlarca müslüman bir mezhebe bağlı olmaları hasebiyle yandı helak oldu gittiler,ahbe güzel kardeşim ALLAH RASULU s.a.v'i görememiş olan ilk tabiin bile Sahabiden Hz.Abbas Ra gelerek dinlerindeki ihtilafa düştüğü meseleleri sormuşturlar ,demekki birine bilmediğin sormak gereklidir,ben kendi adıma kur'an ve sünnetden bakarak içtihad yapamıyorum,üstelik arapça,hadis,tefsir ve fıkıh öğrencisiyim,hadi sana soruyorum sen tek başına çıkarabilirmisin? Hepimizin hayatında müşkül anlar olur,bu durumlarda islam nasıl yaşanır,bütün bunlara yön veren müctehidlere saygıda kusur etmek sence ne kadar doğrudur?

El-Araf 3. Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Yani inanasım gelmiyor,nasıl olurda bu ayeti kerimeyi mezheb karşıtı ayet diye delil gösterebiliyorsun!Dört ehli sünnet alimi de ALLAH TEALA ya ve ondan gelen Kur'ana uyun diye yazdıkları akaid,fıkıh,usul,tefsir,meal gibi kitaplarla bas bas bağırıyorlarken sen kalk deki ''bunların sözlerine uymayın,bunlar sizi ALLAH TEALA ya götürmek istiyorlar !'' mübarek zaten bütün dertleri ,hayatlarını harcadıkları mesele,sana, bana ALLAH TEALA yı anlatmak...


El-Enam suresi 114. (De ki): Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!

Bu ayeti kerimede ne zahir nede batın manası itibarti ile senin sözünü desteklemiyor ama şunuda hatırlatmakta fayda var (deki) diye parantez içinde bir gizli emir kipi gibi yazılan meallerde maksat bir önceki ayeti kerimeye ilşkin olarak geçen mevzuyu daha geniş ele almak ve evvelki ayette menfi yada faydasız bir görüşün yada ALLAH TEALA nın kullarının yaptığı yanlışlıkların ALLAH TEALA tarafından peygamberi vasıtası ile açıklığa kavuşması için kullanılır,buna göre bir önceki ayeti kerimelerden 109.ayet mucizelerin gösterilme sebebini 110.ayet mucizelere inanmayanların hallerinde bir değişiklik yaratılmadığını 111.ayet ALLAH TEALA nın iman etmesini dilemediği kişiye ne tür mucize gösterilirse gösterilsin fark etmiyeceğini 112.ayet ALLAH TEALA nın her peygambere insanlardan ve cinlerden düşmanlar kıldığını bu düşmanların amellerinin beyanını ve onların süslü sözler ile avunduğunu 113.ayet ahirete inanmayanların yani inkarcıların ömürlerini bu süslü sözler ile harcaya durduklarını ve 114.ayet yani senin delil olarak gösterdiğin ayette işte (deki) gizli emir ile bir sesleniş yani ALLAH TEALA dan işte evvelki ayetlerde yaptıkları ile anılan ahirete inanmayan kişilere Peygamberi vasıtası ile seslenmedir, ne buyurmuştur (mealen) Deki ey müşrikler sizin bu yaptıklarınıza ve benim size ALLAH TEALA dan getirdiğime ALLAH dan başka şahitmi arayacağım,halbuki şimdi yalanlayıp durduğunuz bu kitabı size açık bir delil ve bir mucize olarak indiren odur,işte aranızda olan ehli kitapdan bazı kimseler varki onlar bu kur'anın ALLAH dan indiğini bilirler,sakhın şüpheye düşenlerden olma...
Hani kardeş ayeti kerime kimlerden bahsediyor,sen kimlerden bahsediyorsun? yani bir yerden birkaç söz öğrenmekle mezhebleri reddetmekmi marifet?
Şimdi ben sana anlattım ayeti kerimeleri manalarını iniş sebeplerini zahir batın bütün emirlerini bir bir anlattım.
Bundan gayri sende bana bir iyilik yap da şu soruma cevap ver.
DAHA MANALARINI BİLE BİLMEDİĞİN AYETİ KERİMELERİ SIRF MEZHEBLERİ REDDETMEK İÇİN ALLAH TEALA YA İSNAD EDEREK,BİR YALAN UYDURUP BU YALANINA ALLAH TEALA YI EMREDEN VEYA ŞAHİT GÖSTERİP NASIL BİR HATA İÇİNE DÜŞTÜN.SENCE ALLAH TEALA BU YAPTIĞIN İŞ İÇİN SENDEN RAZI OLMUŞMUDUR.BU ACİZ KARDEŞİN YANILDIĞINI GÖSTERMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPTI.
Sonsuz saygı,hürmet ve selamlarımla...
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Hangi mezhebe uysam daha iyi olur, hangisi daha üstün? Mezheplerin farklılıklarının hikmeti…

Mezheplerin hepsi haktır ve hepsi de doğrudur. Bu bakımdan şu mezhep diğerinden daha üstündür gibi bir düşünce yanlıştır.
Her mevsime göre değişik elbise giyilir. Her hastalığa göre farklı ilâç alınır. Bunun gibi, asırlara göre şeriatlar, milletlerin yaşayış ve kabiliyetlerine göre de hükümler değişebilir. Nitekim İslâmdan önce her millete ayrı ayrı şeriat ve peygamberler gönderildiği olmuştur.
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) gelmesinden önce insanlar birbirlerinden çok uzak, yaşayış ve kabiliyet bakımından bedeviyete yakın olduğundan, o zaman gelen şeriatlar da onların haline uygun olarak farklı farklı gelmiştir. Öyle ki, aynı bölgede, aynı asırda, ayrı ayrı şeriat ve peygamberler gönderildiği olmuştur.
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) gelmesinden sonra insanlar kabiliyet, yaşayış ve anlayış bakımından daha yüksek bir seviyeye çıktılar. Dinî sahada ve sosyal hayatta birçok inkılâp ve değişiklikler meydana geldi. Böylece insanlar bir tek hocadan ders alacak, bir tek şeriatla amel edecek vaziyete ulaştılar. Bunun için de ayrı ayrı şeriatlara ve peygamberlere lüzum kalmamıştır. Fakat insanlık yaşayış, örf ve âdet itibariyle aynı seviyeye gelmediklerinden mezhepler birden fazla olmuştur.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,893
Tepki puanı
8,062
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Teşekkürler Erzurumli kardeşim...
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Selamün Aleyküm.

Sevgili Şevban kardeşim Allah celle celalüh sizden razı olsun.
çok önemli bir konuda üstadın o güzel anlatışını bizlere sadeleştirip anlayıp daha iyi nasipleneceğimiz bir şekilde bizlere sundun. Günlük hayatta artık adım başı bir inkarcı ile karşılaşıp konuşuyoruz.
insanlarımızın kafasını en çok karıştıracak konuların başında geliyor mezhep konusu.
Bu konu da çok daha dikkat edip çok okumalıyız daha. Allah celle celalüh razı olsun kardeşiim.

Sevgili Erzurumli kardeşim Sizleri görmek ne kadar güzel
İyi ki varsınız. çok daha güzel pekişti Allah celle celalüh sizden de razı olsun.

selam ve dua ile
 

jackofan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2010
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
@ERZURUMLİ

Aziz kardeşim bakın, Allah Kuran-ı Kerim'i biz insanlara öğüt alalım, ders çıkaralım ve yanlış yollara sapmayalım diye gönderdi. Bu vesileyle Kuran-ı Kerim'de anlatılanlar bunun içindir. Ki yüce Rabbimiz'in ; "Dinizi parçalamayın" veya "Ayrılığa düşmeyin" demesinden, Kuran-ı Kerim'de dinimizde neler yapmamız gerekiyorsa öyle yapmalıyız, dinimizde farklı görüşler ortaya atmayıp bu sayede dinimizi parçalamamamız gerekiyor anlamını çıkarmalıyız. Allah Kuran-ı Kerim'e bu yüzden "öğüt" kitabı demiyor mu? Eğer biz insanlar, başka insanların görüşlerine tabii olacak olsaydık, Kuran-ı Kerim bir öğüt kitabı değil, bir kıssa kitabı olurdu. İşte bu sayede bizler Kuran'da anlatılan kıssalardan ders çıkarıyoruz. Mesela, Allah bize Kuran'da domuz eti yemememizi söylüyor. "Acaba Allah bunu demekle neyi kastetti acaba?" dememeli, domuz etinden hemen uzak durmalıyız. Yani Kuran'da anlatılanlar gayet açıkça anlatılmış. Yok Kuran-ı Kerim eski arapçayla yazılmış kimse çevirisini yapamaz diyenlerde vardır muhakkak. Bakın 25 kişi bir ayeti Türkçe'ye çevirmiş ;

Rum 32 :

İmam İskender Ali Mihr : (O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.
Diyanet İşleri : (31-32) Allah’a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.
Abdulbaki Gölpınarlı : O şirk koşanlardan ki, dinlerinde aykırılığa düşmüşler de bölük bölük olmuşlardır ve her zümre, kendisinde bulunana râzı olup gitmiştir.
Adem Uğur : Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
Ali Bulaç : (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
Ali Fikri Yavuz : O müşriklerden ki, (emredildikleri) dinlerini (terk edib ihtilâfa düştüler ve onu) parçalara ayırdılar; böylece öbek öbek olmuşlardır. Her din sahibi (grup), kendindeki dine güvenmektedir.
Bekir Sadak : (31-32) Allah'a yonelerek O'na karsi gelmekten sakininiiz, namaz kiliniz, dinlerinde ayriliga dusup firka firka olan, her firkasinin da kendisinde bulunanla sevindigi musriklerden olmayiniz.
Celal Yıldırım : Onlar ki, dinlerini parçalayıp gruplara ayrıldılar ve her grup benimsediği şeyle sevinmektedir.
Diyanet İşleri (eski) : (31-32) Allah'a yönelerek O'na karşı gelmekten sakınınız, namaz kılınız, dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olan, her fırkasının da kendisinde bulunanla sevindiği müşriklerden olmayınız.
Diyanet Vakfi : Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
Edip Yüksel : Onlar ki dinlerini parçaladılar ve mezhep mezhep oldular. Her parti kendine ait (imam ve kitap) larla sevinip övünmektedir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onlardan ki dinlerini ayırıb öbek öbek olmuşlardır, her hizib kendilerindekine güvenmektedir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onlardan (olmayın) ki, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : O müşriklerden (olmayın ki) onlar, dinlerini ayırıp öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine güvenmektedir.
Fizilal-il Kuran : Müşrikler dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Bunlardan her fırka kendi yanındakiyle böbürlenmektedir.
Gültekin Onan : (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
Hasan Basri Çantay : (O müşriklerden) ki onlar dînlerini darma dağınık etmişler, fırka fırka olmuşlardır. (Bunlardan) her zümre, nezdlerinde olanla böbürlenicidirler.
İbni Kesir : Onlar ki; dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olmuşlardır. Her zümre kendi yanında olanla sevinir durur.
Muhammed Esed : (yahut) inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu (ilkelerle) övündüğü kimselerden olma!
Ömer Nasuhi Bilmen : O kimselerden ki, dinlerini parçaladılar ve fırka fırka oldular. (Onlardan) Her tâife, kendi yanlarında olan ile sevinicidirler.
Şaban Piriş : Dinlerini parçalayan ve kendileri de grup grup olanlardan. Her parti kendi yanında olanlarla sevinir.
Suat Yıldırım : (31-32) Başka her şeyden geçerek O’na tam gönül verin, O’na karşı gelmekten sakının, namazı hakkıyla ifa edin! Ve asla dinlerini parça parça edip kendileri de öbek öbek olan o müşriklerden olmayın! Öyle ki her hizip, kendi yanındakiyle böbürlenmektedir.
Süleyman Ateş : (O ortak koşanlardan olmayın ki onlar) Dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her parti kendi yanındakiyle sevin(ip övün)mektedir.
Tefhim-ul Kuran : (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayıran ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
Ümit Şimşek : O müşrikler ki, dinlerini parçalayıp bölük pörçük olmuşlardır; her topluluk kendisininkiyle övünür, durur.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.

Bir farklılık görüyor musunuz?
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
erzurumli abii Allah cc razı olsun..;)
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum,

Mavci abimize,mir_erhan ve bir_umut kardeşlerimize saygı ve selamlar olsun,ALLAH TEALA rızası için bu sitedeki müslüman kardeşlerimin hepsini çok seviyorum.

@Jackofan kardeşim Nur suresi 32 ayeti kerimenin farklı kişiler tarafından meal edilmesi hususunda neyi anlatmak istediğinizi anlayabilmiş değilim,siz bize mezheblerin ALLAH TEALA tarafından reddedildiğini beyan ettiniz ve hatta bir çok ayeti kerime yazdınız bizde acizane sizin haklı olma olasılığınızı düşünerek size yazacağımız yazıda bir satır bile haksızlık yapmamak için ayeti kerimelerin inzal sebeplerini (çünkü ALLAH TEALA sebepsiz yaratabilecek kudrete sahipken,her bir şeyi yaratmak için bir sebebe bağlar) araştırdık,sonra ayeti kerimeleri bir çok meal ile kıyasladık,sonra hakkında hadisi şerifler de nasıl açıklanmış diye ALLAH Rasulu s.a.v'in mübarek sözlerine başvurduk,daha sonra ayeti kerimelerin zahiri ve batını manalarını ehli sünnet mezheblerinin alimlerinin iman ve amel hususunda belirttikleri ile kıyasladık,hatta ehli sünnet alimlerinin hayatları ilede kıyasladık,üzülerek söylüyorum ki sizin ayet yazarak belirttiğiniz gibi bir durum ortaya çıkmadı.Neden üzüldüm ? Çünkü siz mezheblerin olmasını ALLAH istemiyor diyerek ve hatta bazı ayetler yazarak belkide istemeden bir yanlışa alet oldunuz.

Sevgili kardeşim mezheb imamlarına uymak konusunda kısa bir misal vereyim,bu kardeşin sizin şehre ilk gelen bir misafir olsa,bize şehri gezdirmeni istesek,sen yıllarca bu şehirde kalmış olarak sokaklarını karış karış bilirsin ve bizim kaybolmamıza mani olarak hemde büyük bir zevk alarak şehri gezmemizi sağlarsın,çünkü sen şehrin gezilecek her yerini bilirsin,bizim misafirliğimiz bitince bir tanıdığımız senin şehrine gelmek istese hemen ona seni tavsiye eder ve seni bulmasını isteriz,iyibilki biz senin hem misafir perverliğinden hemde şehrin hakkındaki ilminden memnun olduk.

Bu hikayemize göre şehir dinimiz islam olsun,şehrin güzel yerleri dinimizin en güzelleri Kur'an ve sünneti seniyye olsun (ki iman ve amelde asla ayrılmaz bir bütünün iki parçasıdırlar) peki kim anlatacak bize bu güzel dinimizi (yani rehberimiz kim olacak) tabiki biren biri anlatacak ! Hz.Peygamber s.a.v hayatta olsa idi ne güzel gezerdik :( peki ya sahabe hazretlerinden birileri olsa oda olurdu (onlarda yok) demekki kur'an ve hadisi yorumlayacak ve hükümleri açıklayacak bize dinimizin ku'ran ve hadislerde görünmeyen (yoktur demiyorum çünkü Kur'an herşeyi ihtiva eder) ve bizi müşkül durumlardan kurtaracak birisi lazım bir rehbere acil ihtiyaç var.
ALLAH TEALA öyle güzel zatlar yarattıki bu zatlar ömürlerini islam şehrini insanlara gezdirmek için klavuz olmaya adadılar,bunlara müctehid ünvanı verildi,yaşadıkları dönemde ve sonrasında halk taraından çokca sevildiler,ALLAH TEALA bir kudsi hadisde buyurur ki ''Benim sevdiğim kulumu halkda sever...'' (mealen hatırladım) ve bu zatlar asla ve asla HAK rızasından ayrılmamak için çabalar sarf ettiler.
Bakınız ebu hanife hazretlerinin oğluna nasihatına;
''Evladım kelam ilmi hakkında sohbet edip tartışmayınız...'' Oğlu cevaben ''Babacığım bildiğim kadarı ile sizde kelam ilmi hakkında konuşuyordunuz...'' ebu hanife hazretleri ''Evet konuşuyorduk ama bizler konuşurken bir arkadaşımızın ayağı kayacak diye korkudan titrerdik,ama siz arkadaşımızın ayağı kaysın diye konuşuyorsunuz...'' SubhanALLAH ,müslümanların ayakları kaymasın diye korkan birisi nasıl olurda ALLAH TEALA nın istemediği birşey yapmak ihtiyacı duyar ki?

Sana bir soru sorayım kardeşim,Kur'an-ı kerimde ayaklarınıza mest giyin yazmaz ama ALLAH Rasulu ayaklarına deriden yapılma mest giyerdi bu mestlerin mesh edinme sürelerini bana yazabilirmisin ve birde benim mestim var ve azıcık hasar gördü acaba hasarına bakarak işe yarayıp yaramayacağı hususunda bir açıklama yapabilirmisin? ALLAH TEALA peygamberine kolay kıldığı mestleri biz müminlerede kolay kılmıştır,madem giyebiliyorum islami sınırları içinde nasıl kullanmam gerektiğinide öğrenmem lazım.
Eğer dersen ki bilemiyorum,ben zaten ehli sünnet alimlerinden öğrendim sürelerini ve dayanıklık hususlarını,şayet onlar olmasa idi ya sağlam iken atacaktım çöpe ziyan edecektim,yada işe yaramaz abdest tutmazlar iken giyecektim ayağımada abdestsiz namaz kılacaktım.

Kıymetli kardeş gel sen bir daha düşün bu çıktığın yolu belki yanılıyorsundur,üstünde durduğun konu hakkında delillerim dediğin ayetler ve bundan sonra söyleyeceğin şeyler inan sana hak için şahit olmayacaklar.
ALLAH TEALA kendi yüce zatını ve kıyamete kadar bozulmayacak olan dinini anlatan herkeslerden sonsuz razı olsun.

Selamlarım ve hayır dualarım ile...
 

jackofan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2010
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Esselamu aleykum,

Bu hikayemize göre şehir dinimiz islam olsun,şehrin güzel yerleri dinimizin en güzelleri Kur'an ve sünneti seniyye olsun (ki iman ve amelde asla ayrılmaz bir bütünün iki parçasıdırlar) peki kim anlatacak bize bu güzel dinimizi (yani rehberimiz kim olacak) tabiki biren biri anlatacak !

Ben dinimiz hakkında sorulan bir soru üzerine cevap için ilk olarak yüce Rabbimiz'in göndermiş olduğu Kuran-ı Kerim'e başvururum.

Tabii ki bu sorunun cevabını, her şeyi öğrendiğimiz gibi Kuran-ı Kerim'den öğreneceğiz. . Bakın yüce Rabbimiz ne diyor ;

Biz kitapta (Kur'an) hiçbir şeyi eksik bırakmış değiliz (En'am 6/38)
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Tamam işte kardeşim,diyelimki ben senin kur'an hakkında içeriğini bildiğin gibi iyi bilmiyorum,senin bu bilginin muteber olduğu halk arasında duydum sana geldim senden müşkül durumumu halletmeni bana hata yapmamam için bilgini paylaşmanı istedim sende dedin ki bana kur'an da ve hadislerde şöyle şöyle sıkıntını çözecek merhem var bende sana tabi oldum,sonra başka birisi bana sordu bende dedimki bu konu hakkında jackofan kardeş sahih bilgilere sahiptir ondan böyle öğrendim sende böyle yap,sonra adam gitti memleketine senin namını yaydı,al bak senin bir mezhebin oldu (mezheb mana itibari ile bir konu yada sanaat hakkında gidilen yol demektir).Buna rağmen sen kalkıpta insanlara dermisin yapmayın müslüman kardeşlerim ALLAH TEALA mezhebleri yasak etti,sizde adam olun kafanızı çalıştırın açın Kur'an dan nasıl amel edileceğine bakın.
ALLAH TEALA ve Rasulu s.a.v razı olmaz güzel kardeşim.
Peygamberimiz s.a.v ''Kim bildiğini saklarsa cehennemde yerini hazırlasın ...'' buyuruyorken,sen nasıl olurda ehli sünnet alimlerine susun dersin? (Misal)
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Ben dinimiz hakkında sorulan bir soru üzerine cevap için ilk olarak yüce Rabbimiz'in göndermiş olduğu Kuran-ı Kerim'e başvururum.

Tabii ki bu sorunun cevabını, her şeyi öğrendiğimiz gibi Kuran-ı Kerim'den öğreneceğiz. . Bakın yüce Rabbimiz ne diyor ;

Biz kitapta (Kur'an) hiçbir şeyi eksik bırakmış değiliz (En'am 6/38)


Peki söyle bakalım cenaze namazını nasıl kılacağız,cuma namazı kaç rekat,farz namazlar vakitlerine göre kaç rekat,yada bahsettiğim mest mevzusu veya bir vakit namazın içinde neler okunmalı fatihayı okumasak namaz olurmu?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt