Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

DNA'yı çözerken Tanrı'yı gördü (6 Kullanıcı)

zeyfatma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
75
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
DNA şifresini çözen bilim adamı 30 yıldır ateistti. Artık Allah'a inanıyor. Onu imana getirense bakın ne oldu?

Dünyanın en büyük genetik uzmanlarından biri olarak gösterilen ve sekiz yıl önce çalışma arkadaşı Craig Venter’le birlikte insan DNA’sının şifresini çözerek büyük şöhret yakalayan Dr. Francis Collins, “imana geldi.”

Venter, bilim dünyasında büyük ses getiren buluşlarının ardından çalışmalarını ilerleterek, laboratuvarda “yapay canlı” üretmeye çalışırken, Collins ise yeni kitabıyla bilim ve din arasında yeni bir tartışma yaratacak gibi gözüküyor.

Eylül’de piyasaya çıkaracağı “Tanrı’nın Dili” adlı kitabıyla ilgili İngiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı’ya inandığını söyleyerek, “Tanrı’nın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Tanrı’ya daha da yaklaştırıyor” dedi.

Amerikalı bilim adamı artık mucizelere ve meleklere inandığını belirterek, “Laboratuvarda çalışırken Tanrı’yı hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben ona inanıyorum. DNA’nın şifresini çözmek beni Tanrı’ya biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Tanrı’nın işidir” diye konuştu.

İnsan genini çözmenin de kendisine Tanrı’nın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Tanrı onu her zaman biliyordu” dedi.

Biraz değil çook geç kalınmış bir düşünce eksikliği ama genede hatanın neresinden dönülürse kardır diyeceğiz.....ALLAH Diğer inancı az olanlarada o ateşi düşürsün inşaallah....AMİN
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
46
amin kardeşim Allah razı olsun.
 

zeyfatma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
75
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
ALLAH hepimizden razı olsun.................Amin
 

-Yalancı_Dünya-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2007
Mesajlar
1,470
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Eline sağlık kardeşim. Allah razı olsun fakat ben bir konuya değinmek istiyorum. Bizim dinimizde Tanrı değil Allah kelimesi vardır. Başlığa baktımda hani Tanrı kısmını düzeltip Allah yazabilirdiniz. Sizi uyarmak için yazdım sakın ha kırılmayın hakkınızı helal edin.
Selam ve dua ile...
 

MUDİR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2008
Mesajlar
384
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
selamun aleyküm daha bunun benzeri bir sürü örnek şahıs var Allah razı olsun.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,136
Tepki puanı
8,217
Puanları
163
Yaş
54
Konum
Alanya
..."Dinsiz İlim Topal, İlimsiz Din Kördür."( (Einstein)

..."Dinsiz İlim Topal, İlimsiz Din Kördür."( (Einstein)


İLİM VE DİNİN ÖZELLİKLERİ
Her şeyden önce şunu bilelim ki, bizim Peygamberimiz de diğer Peygamberler gibi fennî hakikatleri talim için gönderilmiş değildir. Bunlar peygamberlerin vazifelerinden vahye bağlı olmayıp akılla bulunur ve bilinir şeylerdir.
İlim ve fen âletlerin yardımiyle, tecrübe ve müşahedeye dayanarak yapılır. Bunlar nübüvvet meselelerinden değildir. Peygamberlerin vazifesi kimyagerlik ve makinistlik olamaz.
İşte bundan dolayı Kur'an-ı Kerim bir fen mecmuası değildir. Vahiy, akıl ile bilinemiyecek hususları bildirir. Din, halkı irşad ve Hakka hidayet içindir. Bizi tabiattan değil, tabiatın mâverasından haberdar eder. İlâhiyât, nebeviyât(83) gibi semiyâta başkasından işitmeye dayanan şeyleri bildirir. Salâh ve felâha ulaştırmak için Kur'an tabiat ilimlerinden söz açarak, Halika delâleti itibariyle kâinattan bahseder. Kâinattan bahsetmek asıl maksat, âyetin mâsika lehi değildir. İşaret ve remz yoliyle müsbet ilimleri de anlatır. Kâinattaki hâdiselere işaret eder.
İşte bu itibarla Kur'an'da ilim ve fenden bahis vardır, deriz.
Hele şu muhakkaktır ki, Kur'an fenne, müsbet ilimlere karşı asla vaziyet almaz, Kur'an'a aykırı hiçbir fennî hakikat yoktur ve olamaz. Kur'an ilme teşvik eder.

Bu hususta Hamdi Yazır tefsirinde diyor ki:

"Yine itiraf etmek lâzım gelir ki fünunun tecrübe sahasındaki keşfiyat ve tatbikatı ilerledikçe bunlar Kur'an'ın mazmunlarına aykırı gitmemiş, bilâkis bir çok âyetlerin daha iyi vuzuh ile anlaşılmasına hizmet eylemiştir. Eski heyet nazariyeleriyle yeni heyet nazariyeleri Kur'an bakımından mukayese edildiği zaman eski heyete nazaran tevile sapılması lâzım gibi görünen nice âyetleri yeni heyete nazaran tevile gidilmeksizin zahirî veçhile anlamak daha ziyade sühulet kesbetmiştir.'' (84)
Yine aynı müfessir "Kur'an'ın kâinat hakkındaki tenviratı asr-ı hazır heyet fikrinden çok yüksek" olduğunu söylüyor.(85)
Kur'an'ın kurduğu yüksek esaslardan biri de kâinata nazar, mahlûkatı teemmül, hilkati tefekkürdür.
Bu ne ulvi bir şeydir: "Ve Yetefekkirûne fi Halkıssemâvâti Vel-Ard." Bu tefekkür yoliyle Ulu Yaradana ulaşarak "Rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ" diye iykanla Allaha niyaz etmek, kâinatın bedayii sun'ı karşısında hayran kalıp Hâlikın kudreti önünde tebcil, tekbir ve tazim ile eğilmek.
İşte kâinatı tefekkür Allaha götürür. "Tefekkür gibi ibadet yoktur." Onun için bir çok âyetlerde kâinata bakıp ondaki ibret levhalarını süzmek, gözden geçirmek tavsiye olunur. Şu âyeti beraber okuyalım:
ان في خلق السموات والأرض...... لايات لأولي الألباب
"Hiç şüphesiz ki, göklerin ve yerin yaradılışında; gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allahın yukarıdan yağmur suyu indirip de onunla arzı ölmüşken diriltmesinde, yer üzerinde debelenen hayvanatı yaymasında, rüzgârları değiştirmesinde, gök ile yer arasında müsahhar bulutlarda, şüphesiz bunlarda da akıllı olan bir kavim için elbette âyetler vardır. "(Bakara Sûresi)

İnsan bu âyeti gördükten sonra Kur'an'ın aleyhinde nasıl bulunabilir?
Ulûmu Kevniyyeden varlıkta olanlardan bahsetmekten maksat kudreti kâinatı saran Allah'ın azametini göstermektir. Kâinatta Allahın halkettiklerinden, uçsuz bucaksız âlemlerden, bilip bilemediğimiz şeylerden, ay, güneş, gece, gündüz, yeryüzüne serpilen çeşit çeşit hayvan ve nebatlar, gökler ve ziynetleri olan yıldızlardan, başları göklere yükselen dağlardan, dağlar gibi gemilerin yüzdüğü denizlerden, binek olarak kullandığımız hayvanlardan, rüzgârlardan, yağmurdan, rüzgârın önünde sürüklenen bulutlardan, şimşekten, şırıl şırıl akan nehirlerden, bize müsahhar olan her şeyden ve her şeyden bahis vardır.
Bu kâinattaki şeylerin hepsi insan oğluna faydalanmak için yaratılmış ve ona müsahhar kılınmış. Bunlara bakıp incelemeyi, düşünmeyi, ibret almayı tavsiye eder. Böylelikle aklını kullanarak işletsin, yeni yeni şeyler bulsun, kolaylıklar icad etsin. Âyetlerin hepsinin sonunda bakın ne deniyor:
"Bunda aklını kullanan bir kavim için âyetler, ibretler vardır.''

Aynı mâna şu âyetlerde de tekrarlanıyor:

ان في ذلك لا يات لقوم يعلمون Bilenler"
ان في ذلك لايات لقوم يتفكرون Düşünenler"
ان في ذلك لا يات لقوم يفقهون : Anlayanlar"
ان في ذلك لا يات لقوم يتذكرونHatırlayanlar"
ان في ذلك لا يا ت لقوم يوقنون İykan edenler"
ان في ذلك لا يات لقوم يئمنون İman edenler"

İşte böyle Kur'an: "Kâinata bakın!" diyerek gözü açar. Ondan faydalanmaya sevkeder. Aklı uyuşturmaz, parlatır. Düşündürür. Böylelikle ilim ve fenne, sanayie hazırlar.
"Biz Kur'an'ı sana her şeyi beyan için indirdik." (Nahl Sûresi: 89)
"Biz kitapta hiç bir şey eksik bırakmadık." (En'am Sûresi)
"Ne yaş, ne de kuru hiç bir şey yoktur ki her halde Kitabı Mübinde olmasın.''(En'am)

Âyetlerinin işareti veçhile işte bu gibi itibarlarla Kur'an'da bütün ilimler var demektir. Nasıl ki bir çekirdeğin ve tohumun içinde o nebatın bütün şekli mevcut ise Kur'an'da da bütün ilimlerin nüvesi vardır, İbni Mesud "Kur'an'da her şeye dair ilim indirilmiş ve her şey beyan olunmuş'' demiştir.
Bir Arap şairi derki:
"İlimlerin hepsi Kur'an'da vardır, fakat insanların anlayışlarında kusur var." Kur'an ilimlere esas itibariyle işaret etmiştir. Bazı misaller verelim:
Tabiatta her şeyin muayyen bir miktarı vardır. Bir kanun ve düstur dahilin-dedir. Hiç bir şey tesadüfe bağlı değildir. Muayyen kanun dairesinde olur.
انا كل شيئ خلقناه بقدر ''Biz herşeyi bir ölçüye göre yarattık.'' "İnna Külle Şey'in Halâknahu bi kader." Bu kanun değişmez.
فلن تجد لسنة الله تبديلا "Felen tecide Lisun-netil-lâhi tebdilen" Sünnetullah
için değişmek yoktur. İlim her şeyin esasıdır. "Hiç bilenlerle bilmeyenler müsavi olur mu?", "Kör ile gören bir midir?" Akide delile dayanır. Bürhansız ve delilsiz bir şeye tâbi olmak yoktur. Bürhan yoksa iykan ve itmi'nan da yoktur. "Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Kulak, göz, kalb bunların hepsi ondan mes'ul olurlar." İşte Kur'an böyle esaslar kuruyor ve kâinata bakarak Hâlikın azamet ve kudretini düşünmeye akıl ve fikir sahiplerini, dâvet ediyor.

ALINTI
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt