Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dinimiz flörte izin verir mi? ( Herkes dikkatle okusun lütfen ) (1 Kullanıcı)

Suheda_nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2007
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
izmir
Erkekler Eşlerinden Neler Bekliyor
1- Kendileri ile nikahlanmanız İslami açıdan meşru olan erkeklerle zaruret olmaksızın, meşru olmamanızı ve laubai davranmamanızı istiyor.

2- Kendisine karşı giyiminize dikkat ederek, dağınık bir durumda olmamanızı, düzenli ve cazibeli olmanızı istiyor.

3- Kendinizin, hayatınızdaki yerinin önemini zaman zaman ifade etmenizi, bunu hareketlerinizle de hissettirmenizi istiyor.

4- Onda görmek istediğiniz ve görmek istemediğiniz hasletlerin eksikliğini hissettirerek ve aşağılayarak değil de, saygılı bir şekilde ifade etmenizi istiyor.

5- Onu ruhen destekleyerek ve kendisine itimat ettiğinizi, güvendiğinizi hissettirecek tarzda, riyaya kaçmadan takdir edici sözler söylemenizi istiyor.

6- Kendilerinin eksik ve hatalı olan yön ve davranışlarını akrabalarınızda dahil olmak üzere başkalarının yarunda dile getirerek küçük düşürücü söz ve tavırlarda (Yanında ve gıyabında da olsa) bulunmamanızı istiyor.

7- Yabancı erkeklerin güzel hasletlerini eşinizi kıskandıracak şekilde ve onu aşağılayacak şekilde (Yalnızken de olsa) dile getirmemenizi istiyor.

8- Eşiniz eve geldiğinde, onu mümkün olduğu kadar kapıda ve güler yüzle, aynı zamanda temiz ve düzenli karşılamanızı, hal ve hatırını sorarak ilgilendiğinizi hissettirmenizi istiyor.

9- Arada sırada ufak da olsa hediye alarak gönlünü hoş etmenizi istiyor.

10- Kendi ana-baba ve akrabalarınıza göstermesini istediğiniz saygı kadar, onun da ana-baba ve akrabalarına hürmetkar davranmanızı istiyor.

11- Ev işleriniz ne kadar yoğun olursa olsun, kendisine zaman ayırmanızı istiyor.

12- Zaruret olmadığı hallerde, eşiniz evde iken onu bırakarak komşuya veya herhangi bir yere gezmeye gitmemenizi istiyor.

13- Mühim olmayan kusurlarını görmemezlikten gelerek affetmenizi istiyor.

14- Eşinizin hatalarını anarken, kendinizin de kusursuz olmadığını düşünmenizi, objektif olmanızı istiyor.

15- Ondan gizli işler yapmamanızı, yaptığınız işlerde ve herhangi bir yere gideceğiniz zaman kendisiyle mutlaka istişare etmenizi istiyor.

16- Kendisine asla çirkin, beceriksiz, pısırık ve benzeri hareketlerle birlikte, kendisine onu sevmediğinizi söylememenizi istiyor.

17- Başkalarının yanında olduğu gibi çocuklarınızın yanında da kendisini küçük düşürecek şekilde kendisini azarlamamanızı istiyor.

18- Onu çevrenize şikayet etmemenizi, aile sırlarınızın mahremiyetini hiçbir şekilde ihlal etmemenizi, kimseye açmamanızı istiyor.

19- Şayet arada sırada huysuzluktan olursa, anlayış ve sabır göstererek düzelmesine yardıma olmanızı istiyor.

20- Size ve yavrularınıza bir istikbal ve helal yoldan rızık kazanabilmesi için vermiş olduğu uğraşın zorluğunu anlamanızı, bu durumu takdir ve anlayışla karşılamanızı istiyor.

21- Yersiz kıskançlıklarla huzurunuzu bozmamanızı istiyor.

22- Hayat müşterektir diyerek, akşama kadar çalışmış ve eve yorgun-argın gelmiş olan eşinize evde de (zaruri hallerin dışında) angarya işler (bulaşık, çamaşır, yemek yapmak vb.) yapmaya zorlamamanızı istiyor.

23- Özel (mahrem) hayatınızdaki taleplerinizde onun ruh halini, yorgunluğunu, rahatsızlığını veya arzulu durumlarını da göz önünde bulundurarak onu günahlardan koruyacak hassasiyeti ve fedakarlığı kendisinden esirgememenizi istiyor.

24- Ailenin ve İslam toplumunun temeli olan aile yapısını her türlü fitne unsurlarından, şüphelere ve dedikodulara neden olacak hal ve davranışlardan korumanızı istiyor.

25- Aile bahçesinin çiçekleri olan çocukların ruhi ve kültürel alandaki yetişme ve olgunlaşma hususunda üzerine düşen eğitmenlik görevini ciddi ve fedakar bir şekilde yerine getirmenizi istiyor.

26- O size, günah olan ve hayatın diğer zorluklarından sizi korumak zorunda olduğunun bilinciyle hareket ederek, sizin de kendisi için bir libas olduğunuzu düşünüp kendisine bu hususlarda yardıma olmanızı istiyor.

27- Eşiniz sizinle macera yaşamak veya evcilik oynamak değil, ahirete uzanacak bir hayat için evlenmiştir.

28- Eşiniz sizden, onu bu imtihan dünyasında kendinizle dini mücadelesi arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya bırakmamanızı istiyor.

29- Müslüman fert, aile ve toplumun temel görevlerinden olan İslam'ın anlaşılması, yaşanılması ve topluma hakim kılınması hususundaki görevlerini yerine getirmeye çalışırken, zaman zaman sizi ve evi ihmal etmesi halinde ona anlayış göstermenizi, hatta eğer mümkünse bu çalışmada kendisine bizzat destek olmanızı istiyor.

30- Eşiniz, "Eşim bana cariye olmalı ki; ben de ona köle olayım. O bana yer olmalı ki; bende ona gök olayım." diyor.

31- Eşiniz, "İş stresi gereği eve asık suratla dönmüş olabilirim, ama ben eşimden somurtkan bir çehre istemem." diyor.

32- Eşiniz, "Dünyada yaşıyoruz, sosyal hayat çok bozuk, problemler elbette olacaktır, yeterki büyütülmesin" diyor.

33- Eşiniz, "Saygı, sevgiyi besler ve genişletir. Saygıdan mahrum bir sevginin ölü olduğunun unutulmamasını" istiyor.

34- Eşiniz, "Eşimin asla yapmaması gereken şey, benimle sinir harbi başlatıp, galip çıkmaya çalışmasıdır" diyor.

35- Eşiniz, "Benim anlattıklarımı dinler gibi görünüp, kafasında kendi söyleyeceği cümleleri kuran bir eş fevkalade sinir bozucudur." diyor.

36- Eşiniz, "Az, öz ve yerinde konuşabilen kadın, Allah'ın en büyük nimetlerinden birisidir." diyor.

37- Eşiniz, "Bir kocayı en sinirlendiren ve huzursuz eden şey, eşinin avukat gibi dakikalarca kafa şişirmesidir." diyor.

38- Kaldı ki; Psikologlar, aile reisinin iş dönüşü tenha ve kimsenin etkilenmiyeceği bir yerde açık alana doğru 3-5 defa bağırmasını, deşarz olup
beyin ve ruh dengesini koruması açısından gerekli görüyorlar.

39- İnatçılıkta ısrar eden ve bunu alışkanlık haline getiren, dediğinin olmasından başka bütün yollan kapayan bir kadına tahammülüm zordur.

40- Kendi durumundan daha iyi olanları sık sık gündeme getirip, içinde bulunduğu nimetlere şükürsüzlük eden kadın, kocasını çileden çıkartandır.

41- Şu söz hiç unutulmamalı; "Güzele kırk günde doyulur, güzel huyluya kırk yılda doyulmaz."

"Yüzü güzelden usanılır, huyu güzelden usanılmaz."


Alıntı...
 

Suheda_nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2007
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
izmir
hayâ duygusunda zaafiyet ve yozlaşma

"Bir insan İslam’a sadık kaldıkça, herşey onun tarafına doğru yol alır ; Toplum, güneş, ay hatta yıldızlar. "

Gecesi gündüz gibi aydınlık olan bu din, karanlık bir gecede siyah taşın üstündeki siyah karıncaya dikkat etmemizi bize öğretirken; insanın yozlaşmasının kalbinin taa derinliklerinden geldiğine de dikkat çekmiştir.

Yozlaşma, kelime manası ile tabii, doğal, yaratılıştan gelen dokunun veya ilişkilerin bozulması, ölçüye uygun gözüken ama ölçü dışı olması... Yozlaşmalar, ferdi ve toplumsal bazda olmakta ayrıca eşyayı yani çevremizi de etkilemektedir. Doğru kabul edilen, fıtrattan gelen değerlerin sulandırılması, seyreltilmesi, süte veya ayrana kıvamından fazla su katılması gibidir. Değerleri korumak özen ister. Bazı değerler ise insana ve eşyaya özen gösterir. Değerlere özen göstermek insanları, insanlara özen göstermek ise, değerleri korur.

Var olan toplumlara bakın! bir bozukluk görüyorsunuz değil mi? yani yozlaşma... Sebebi ise basit bir etkene dayanıyor: utanma duygusu. Bu duygu nasıl oluşmakta, yozlaşanlar ve yozlaştırılanlar nasıl oluşmakta? Bu konuda öncelikle, tüm kitapların bir kitabı anlatmak için yazıldığı, Kuran'ı Kerim'e bakmak, incelemek gerektiğini anlıyoruz. Zira tüm insanlığın hayat düsturu, Allah İnsan ilişkisinin nasıl olması gerektiğini anlatan kulluk kitabı, özellikle tertip sırası ile kitabı projeksiyona tâbi tuttuğumuzda şunları algılamaktayız. Önce besmele ile başlıyoruz.

Bismillah, Allah adı ile başlar ve bize nedensellik kanununun ilki, olmazsa olmazını öğretir yani herşey, ilk başlangıç Allah ile sonrası, Fatiha suresi ile devam eden iman, hamd, ibadet, sığınma, duâ ve dosdoğru yolu isteme, gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil salihlerin yoluna.
İnsan olmaya atılan ilk adımdan sonra, bir şifre ile karşımıza çıkan Bakara suresi, salihlerin yolunun kitabından bahseder ve üç insan tiplemesi ile inanan, inanmayan ve inanır görüneni anlatır, artık muttakiler belli olmuştur yani Allah'tan korkanlar. Sure, insanın yaratılışı, Adem, İbrahim ve yahudiler anlatılırken, ilmi alıp amelini yapmayan yahudileşenlere de dikkat çekilmektedir. Ali İmran suresinde ise, hıristiyanlar ve körü körüne amele saplanıp ilmi terkeden hıristiyanlaşanlar anlatılmaktadır. Nisa suresinde Salihler toplumu; Maide suresinde salihlerin nasıl bir hukuk üzere olacağı; En'âm suresinde hayvan ve hayvanlaşanlar; Araf suresinde arada kalanlar, cehenneme bakıp sevinenler, cennete bakıp üzülenlerin trajedisi görülmektedir. Ve Enfal ile Tevbe sureleri ile insanlığın psikolojisi anlatılırken ancak Allah için mücadele edenlerin mutluluğu bulacağı, esenlik yurduna ulaşacağı işlenmektedir.

Sünnetullah gereği, Allah (c.c.)'ın insanoğluna vahyettiği kulluk kitabı Kur'an'ı bilmeyenler; bilipte gereğini yapmayanlar; Kur'andaki ölçüleri ciddiye almayanlar; ölçüden çıkanlar; Alemlerin Rabbi Allah'ın rızalığını düşünmeyenler; Allah'ın razı olduğunu, O'nun razı olduğu şekilde yapmayanlar; başka alternatif kulluk kitaplarının muhatapları olacaklardır ve olmaktadırlar. Başka kulluk kitapları yani beşeri dinlerin kitapları ise asırlardır insanlığı kan, gözyaşı, sömürü, ezilmişlik, günaha bulanma ve yozlaşma dan başka bir şey vermemiştir ve vermeyecektir de. İnsanlık, geçmiş tarih ile bunların şahididir.

Günümüzün beşeri dini olan kapitalizmin ise, insanlığın yozlaşmasında ki fonksiyonu ise tartışılmaz. Yozlaşmanın çok basit bir sebebi var. İki cihan serveri Allah Rasulü (a.s.v.) buyurdu ki: "Hayâ, İmandandır." Kim ki utanmıyor, istediğini yapsın! Kapitalizm, insanların ar ve hayâ duygularını kaybettirmektedir. Her şeye ekonomik sebeblerle bakmayı öğreten kapitalizm, erkekleri, kadınları, çocukları utandığı ve sıkıldığı ortamlarda çalışmayı mazur göstermektedir. Ekonomik gerekçelerin arkasına sığınan bu insanlar, yozlaşmanın da kapısını aralamaktadırlar. Ayrıca kapitalizmin bu yozlaşmayı hızlandıran sosyologları, psikologları, antropologları da mevcuttur. En'âm suresi 112.113.ayetlerde bahsedildiği üzere, insan ve cin şeytanlar, insanları peygamberin yolundan alıkoymak için yaldızlı ve güzel sözler söylerler. Ve yaldızlı güzel sözlerle yozlaştırırlar. Güncel örneklerle sözümüzü bağlayalım: Bugün, batı orijinli bir hayatı yaşayan, plaja iç çamaşırı ile girmeye kalksa kınanırken, farkı olmayan mayo ile girince tabii karşılanmaktadır. Sokağa pijama ile çıkamazsınız, zira size öğretilen örtünmenin zorunluluğu değil giyinmenin zorunluluğudur. Peki, kadın iç çamaşırı satan ve ondan alanlara ne demeli! Bu iç çamaşırı alışverişi umursamazlığı korkunç değil mi? Bir kadının bir erkeğin saçları ile saatlerce oynamasına süs ve güzellik adına nasıl izin verildi, Bu işler kadınlara nasıl kabul ettirildi? Anlamak mümkün değil.

Şu kadarını söyleyelim, bu kapitalizmin dayattığı uygarlık, hayâ duygumuzu inciten pek çok olgunun uygarlık, özgürlük, insan hakları gibi yaldızlı güzel sözlerin ve yüksek fikirler (!)'in himayesinde bize kabul ettirildiğidir... ( *)
Hayâ duygusu, Harama yaklaşmanın en ufak cezasıdır. Utanıyor iseniz, bu salih toplumlar ve salih kişiler için en büyük cezadır. İnsanoğlu, hayâ duygusu ile hareket ettikçe, haramdan uzak durmayı başarmaktadır. Hayâ terk edilince günaha bulaşma kolaylaşmaktadır. Buradan da anlaşılıyor ki, hayâ duygusu, insanoğlunu günahtan koruyan bir kalkandır. Allah Rasulü (a.s.v.) buyurdu ki: "Hayâ iyilikten başka bir şey getirmez ." Her türlü kötülük, hayâsızlıktan kaynaklanıyor diyebiliriz. İnsanoğlu, iyilik ile kötülük arasında gidip gelmektedir. Özü ise, utanma duygusu ile doğru orantılı değişime uğramaktadır. Utanma duygusu yoğunlaştıkça, insani yönü güçlenen insanın, utanma duygusu gevşedikçe de insanî yönü de gevşemekte, yani insan olmaktan uzaklaşmaktadır. (**)

Yozlaşma, kitaptan uzaklaşma ile başlamaktadır;
Kitaptan uzaklaşanlar, Dinde yozlaşırlar;
Dinde yozlaşanlar, Ahlâkta yozlaşırlar;
Ahlâkta yozlaşanlar, Hayâ da yozlaşırlar;
Hayâ da yozlaşanlar, Amelde yozlaşırlar;
Amelde yozlaşanlar, İtikatta yozlaşırlar;
İtikatta yozlaşanlar, İlimde yozlaşırlar;
İlimde yozlaşanlar, Düşüncede yozlaşırlar.
Düşüncede yozlaşanlar, İlmi;
İlimde yozlaşanlar, İtikadı;
İtikatta yozlaşanlar, Ameli;
Amelde yozlaşanlar, Ahlâkı;
Ahlâkta yozlaşanlar, Hayâ yı;
Hayâ da yozlaşanlar, Dini;
Dinde yozlaşanlar, Kitabı Kaybetmişlerdir...

Kitabı kaybeden ise, kendini kaybetmiştir.
Kendini kaybedenin yozlaşması ise malumunuzdur.


Yusuf Konukoğlu
 

Suheda_nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2007
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
izmir
AŞKTA BÜYÜK DAMPİNG veya İSLAMİ FLÖRT

AŞKTA İNDİRİM!

Ne o öyle aşkı abartmalar. Artık herkes aşık olacak. Yer, zaman ve şahıs tanımadan. Ahirzaman dolayısıyla büyük ucuzluk! Artık her yerde aşık görecek, aşkı okuyacak, aşkla yaşayacaksınız.

Parolamız çok açık: Ömür boyu aşk!

Her an, her daim aşk ile olmak. Bakın dizi filmlere: Solgun aşk, Aşık hırsızla Aşık polisin yaralı Aşkları, Aşıklar Vadisi, Bir Aşk Masalı….

Bakın şarkılarımıza: Bana bir aşk masalından şarkılar söyle, Aşıksın, Aşk bu…

Bakın magazin programlarına: X ile Y’nin ölümsüz aşkı. X, Y yi bıraktı Z ile ölümsüz bir aşk yaşamaya başladı. Bunun üzerine Y de X’e aşk olsun deyip yeni aşıkı T ile çıkmaya başladı.

Bakın masallarımıza: Prensesle çobanın aşkı. Prensle hizmetçi kızın aşkları….

Gazetelerimize ne demeli: Yüzyılın aşkı, Pop ilahının büyük aşkı (İlahlar da aşık olurmuş demek). X, aşkım için her şeyi yaparım dedi ve sevgilisini ayağından vurdurttu.

Artık aşk zamanı. Yaptığımız indirim sayesinde aşksız kimse kalmayacak. Aşk hayatımızın özlemi olacak.

Öyle de oldu. Daha ilk okuldan itibaren çocuklar aşık olmaya, aşk için yaşamaya başladılar. Lisede genç kızlar ve erkekler aşık olmayı dünyanın en önemli hakikatı olarak görmeye başladılar. Şöyle bir aşık kolumuza takıp dolaştık mı dünyalar bizim oluyor. Hatta bu dönemde bazı aşıklar aşkları için herşeyi terkedip evlilik kapısından giriyorlar.

Ve en fazla üç yıl. Üç yıl sonra aşkın yerini bunalımlar, saygısızlıklar, oturmamış kişilik bozuklukları ile ya baba evine geriye dönülüyor, ya da “kol kırılır yen içinde kalır” denilerek küsülen bir hayata devam ediliyor.

Üniversite ise mutlaka aşık olunması gereken bir dönem. Zira artık bu dönemden sonra aşkın vakti geçmektedir. Öyle ise her fırsat değerlendirilip aşık olunmalı ve birilerini kendimize aşık etmeliyiz. Bu dönemde artık aşk, kendisi gelen bir şey değil, bizim ona doğru koştuğumuz bir şeydir.

Geçenlerde sadece keyfiyeten büyük gazetelerin birinde bu konunun ehemmiyetini güzel anlatan bir manşet vardı: Hayatın yüzde sekseni aşktır.

Geriye kaldı yüzde yirmi, o da yemek, içmek, uyumak gibi zaruri ihtiyaçlar herhalde.

Bu ülkede ayrılıkların birbirlerine aşık olarak, hatta birbirlerini delicesine sevenler arasında çok daha yoğun olması ilginçtir. Şu aşk öylesine putlaştırılıyor, hayatın her safhasında öylesine parlatılıyor ki, aşık olmak âdeta cennetle özdeşleştiriliyor. Sonra aşkın birdenbire hayatın çok gerilerinde kaldığını fark ediveriyoruz.

Acaba imana aşkın kaçta kaçı kadar ehemmiyet verilebiliyor?

Yoksa aşk fırtınası biz dindarları da önüne alıp sürüklüyor mu? Adı aşk ile başlayan ve kapağında bir erkekle bir bayanın bulunduğu, İslami yayınevlerinde çıkıp, dindarlar tarafından yazılan öyle çok kitaplarımız var ki! Ehl-i dünyanın aşkını İslami flört haline getirmek de mümkün!

Biz bizi aşka değil, imanî bir duruşa çağırsak. Aşk gelir veya gelmez. Gönderilir veya gönderilmez. Aşkı bu derece ayağa düşürmesek. Bilsek ki Beyazıt’ta birbirlerine aşık olup, Sultanahmet’te evlenenler, Eminönü’nde kavgalarla ayrılıyorlar. Biz aşkı iman toprağında karşılasak ve ibadet suyu ile sulayıp, günahlardan çekilerek beslesek aşk Vahid ve Ehad olana yönelip, ebedi bir beraberlik olmaz mı?

Bu fıtri ortamda beslenen aşıkların ruhları, kalpleri birbirlerine mukabil gelmez mi?

Faydalıyı yetiştirmek gerek, dikenler ekilmeden de ürerler…

Levent Bilgi
 

Suheda_nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2007
Mesajlar
101
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
izmir
Bayanlar için bir ayet-i kerime meali ve açıklamasını yazıyorum:
" Ey Peygamber Hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi
değilsiniz.Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı
perde arkasında) sözü yumuşak söylemeyin ki kalbinde hastalık bulunan kimse kötü ümide kapılmasın.Güzel ve münasip sözler söyleyin."

Ayet-i kerime Peygamber Efendimizin üstün zevcelerine hitaben bütün ümmet kadınlarına üstün adabı hatırlatmaktadır, ezvac-ı tahirat,şeref ve iffette imamlar mesabesinde oldukları için muhatab olmuşlardır.

Müslüman bir kadın,kelimeleri köşeletip,adeta erkeği kendine avcı kılacak derecede söyleşmemelidir.

Müslime bir kadının konuşma esnasında sesini inceltip muhatab olan erkeği tahrik etmemesi,sesini değiştirmeksizin tabi olan sesiyle konuşması,ve konuşurken de adaba aykırı lakırdı,laf atma gibi tavırlarda bulunmaması gerekir ki bu,onun iffetinin,mensup olduğu ailesinin şerefinin ta kendisidir.

İcab ettikçe kadın,Allah Azze ve Celle 'nin hoşuna gidebilecek tabii sesiyle konuşabilir,lakin konuşmakta tahrik edici olmaması,yani kalbinde HASTALIK olan yahud psikolojik olarak hemen mağlup olabilecek erkeklerin tahrikine sirayet edilmemesi için ma'ruf söz söylemesi mecburdur.

( kaynak: Müslime genç şuuru,dilara yayınları)

Evet,bu ayet gayet açık..

Eğer bir bayan bir erkekle konuşmak istiyorsa, bu ayeti asla aklından çıkarmasın.

Chat ortamında kişilerin yüz ifadesini görmek mümkün değildir, Bu bir..

ikincisi,eğer evliya değilseniz,karşınızdakinin kalbinin hasta mı sağlam mı olduğunu asla bilemezsiniz ki bu çok önemli.

Karşınızdakiyle 'siz' diye hitabederek konuşsanız,ah ne kadar kibar'diye etkileneblir,'sen' diye konuşsanız 'neden benimle samimi konuşuyor'der.Ne basit bir kelime değil mi,siz ya da sen...

Fakat ne bilebilirsiniz ki karşınızdaki emin bir insan mıdır,kalbi sağlam mıdır,nasıl konuşacaksınız,nasıl hitab edeceksiniz,öyle kelimeler seçmelisiniz ki,ayetin hükmü yerine gelsin.

Hiç tanımadığınız karakterini bilmediğiniz biriyle sanırım doğru kelimeleri seçerek konuşmak zor olsa gerek.

Böylece, chatte bir bayanın bir bayla sohbet etmesi,büyük bi sorumluluk altına girmesi demektir.

Eğer karşısındaki erkek etkilenirse,ola ki tebliğden başka hiçbir şey söylememiş olsun,gene de kalbi hasta ise etkilenebilir,o zaman bunun günahı acaba kimedir?

Bu durumda bayanlara söyleyeceğim şu:
illa chat yaparak tebliğ yapmak istiyorlarsa,bayanlarla konuşsunlar.

Tabii bulabilirlerse...

Deneyenler diyor ki:bayanlar bayanlarla konuşmuyor arkadaş... !

Tabi bu arada,bayan sandığınız biri bayan olmayabilir de.

Tanımadığınız insanların aklında kalbinde ne var bilemezsiniz,dürüstlük ise...peh!!

Güldürmeyin beni...Biz insanlarda koskoca bir nefs varken mi???

İkinci bir husus:Kadınların cihadı(ayet ve hadislerle sabittir) vakarla evlerinde oturmalarıdır. Şimdi,internetle(yani chatle) insan evinden çıkar,başkalarının evlerine misafir olur.

Fiziksel olarak değilse de sanal olarak,ama sonuçta çıkmıştır.

Bunun yorumunu kendiniz yapın hanımlar...

Bırakın bazı sahalarda tebliğ erkeklere kalsın.

Zira dış dünya,sanal da ve reelde,örneğin çalışma ortamlarında,çarşıda pazarda sokakta,dükkanda,okullarda ve chatte, zorluklarla dolu.

Zayıf olan kadın nev'ine göre değil,kayıp gitmek işten bile değil.

Böyle olmasaydı,kadının cihadı evindedir denmezdi.

Yani bilfiil kadının karşı cinsle muhatab olması,sakıncalı görülmüş ki,sakındırılmış.

Arkadaşlar,kusuruma bakmayın,işin gerçeği bu,biz hanımların chat ortamında verimli bi şekilde tebliğ yapabilme imkanımız yok gibi görünüyor.

En güzeli eğer insanlara ulaşmak,bişeyler anlatmak istiyorsanız,önce kendiniz okuyun öğrenin ve okuduklarınızı önce aile iyalinize,çocuklarınıza aşılayın,sonra da eğer vaktiniz kalıyorsa,incilere yazın,ya da başka mail gruplarına.

Chatte bir saat iki saat harcayarak en fazla iki üç kişiyle konuşursunuz,ama,gruba yazacağınız bir maili yüzlerce kişi okuyabilir.


BU TAVSİYE BAYLARA DA GEÇERLİ TABİ Kİ..

Evet,sıra geldi beyefendilere:

(yarım saat aradım ama hangi kitapta okuduğumu bulamadım,kaynak veremiycem o yüzden); Emir-ül Mü'minin,Halife Ömer Bin Abdulaziz,radıyallahu anh,tebaasından kendisine gelip nasihat isteyen birine şöyle der:

"...ilim için dahi olsa asla kadınlarla tenhalaşma..."

Birebir karşılıklı konuşmalarda chat,gayet tenha bir ortam değil midir?


Evlerinizde haremlik selamlık uygularken,chatte kalkıp hanımlarla
sohbetin ne alemi var değil mi?

Bu da bir çeşit sanal ihtilat olmuyor mu?

Ayrıca,satlerce bilgisayar başında oturup aileyi bi kenara itenlere ne demeli?

Adam eşini yalnız bırakıyor,eşiyle hüsn-ü muaşeret edeceği yerde,ona arkadaş olacağı yerde,gidiyor bilgisayarla arkadaşlık ediyor.

Fıkıh kitaplarını açın bakın,bir adamın,geçim sağlama haricinde çarşı pazarda boş vakit geçirip eşini ihmal etmesi,onu yalnız bırakması caiz mi değil mi?e şimdi artık dış dünya sanallaştı...

Hükümleri buna göre değerlendirin.

Şimdi kategoriyi değiştirelim:

Evliler ve bekarlar için chat:

Bi kere,en büyük hatamız,tebliğe 'evden' başlamak yerine 'el-den'
başlamak....Evdekiler dururken,eh nefsimize de hoş geliyor,önce ellerle uğraşıyoruz.

Peki evde tebliğ nasıl olur?Oturup fıkıh dersi vermekle mi?

değil elbet,usulüne göre hüsn-ü muaşeretle,yani çoluğu çocuğuyla hoş geçinmekle,sohbetle,karşısına alıp konuşmakla...

Kişinin ailesiyle hoş vakit geçirmesi çok büyük sevaplara vesiledir.
Önce aile sonra,diğer yakın çevre,sonra da uzak çevre gelmeli...

Şimdi,sayın babalar,elinizi vicdanınıza koyun ve itiraf edin,eşinizle çocuğunuzla mı daha çok meşgulsünüz,yoksa bilgisayarınızla mı?...

(sayın babalar diyorum,çünkü genelde çevreden gelen şikayetler babaları hedef alıyor...)

Bilgisayar ,tıpkı tv gibi,daha çok erkekleri esir alıyor.

Bazı vızıltılar duyar gibiyim,ya da 'iç itiraflar';" e benim eşim benimle ilgilenmiyor ki ben de o yüzden chatlerde sürünüyorum.." etmeyin yaw,siz ilgilendinizde mi sanki?..

insanların kadın olsun erkek olsun,ilgiye karşılıklı olarak

ihtiyacı vardır,siz verirseniz,alırsınız da...

Arkadaşlık,sevgiyi paylaşmak gibi şeyleri çok esefle söylüyorum ki tv ve bilgisayar hastalıkları öldürüyor,güzelim aile yuvaları buzdolabına dönüyor adeta.

Bundan ahrette sual olmaz mı arkadaşlar?...

Bir iki örneğe rastladım,chat yüzünden kocasının yüzünü göremeyenler var,ağlıyo kadın yaw,yazıktır...


Silin şu chat programını bilgisayarınızdan...

Bekarlara gelince,bay ya da bayan, onlar da evlilik hayali ile,chatte önce karakter tahlili yapıp sonra da tanışmak..

Eh tabi tanıştıktan sonra sükut-u hayal,çünkü iki taraf da tam dürüst davranmamıştır.ayrıca, karşı cinslerin birbirlerine tiplerini tarif etmeleri caiz olmaz,zira yabancı bir erkeği kadının,yabancı bir kadını da erkeğin hayal etmesi,hayalinde canlandırması caiz değildir.alın bakalım işte bi haram daha...

Hem gençler,bi kere sanal dünyada insanlardan dürüstlük nasıl beklersiniz ki, gazetelerden okuduklarımıza göre,çeteler dahi var,insanları chat yolu ile türlü felaketlere götüren.baştan sona herşeyi yalan söylese ,karşınızdaki ,asla bilemezsiniz...

Aman dikkat,chatte tanışılan bi kişiyle evlilik hayali kurulmaz bu kadar da hayalperest olmayın,artık milenyumdayız,dünya acımasızlaştı,güven duygusu öldü...romantizm ise ...O da ne? Ama var,chatte tanışıp mutlu bi yuva kuarnlar demeyin,bu sadece bir kumar olur.O ancak binde bir...

Binde birin size isabet etmesini mi bekliyorsunuz yani? gerçekçi olalım lütfennnn gerçekçiii.

Tebliğ konusuna gelince,tebliğ her yiğidin harcı değildir.Biliyorsan
öğretirsin,bilmiyorsan avlayacağın yerde avlanırsın.

Her taraf İslam düşmanları ile dolu.
Öyle sorular sorarlar ki bunlar,eğer itikadi meselelerde sağlam bilginiz yoksa,eyvaahhh yandınız demektir...


Aklınıza otuz çeşit vesvese takılır,Allah korusun.

Bi de işin şu yönü var, yanlış bilgi vermek,eh bu da daha büyük bi
sorumluluk.

Ayrıca, fikrinde sabit olan ve karşısındakine onu aşılamaya çalışan
'taraflar',saatlerce konuşsa da hiçbiri diğerini chat ortamında ikna
edemez.olacak iş değil,ancak havanda su dövülmüş olur.adam zaten fikrini isbat için gelmiş,sıkı da hazırlanmış,ikna olması çok zor...

Evet arkadaşlar,laf uzadı,ama chat gerçeği aslında bu kadarla da bitmiyor,chat vakti öldürmekten pek de öteye geçen birşey değil.Ve korkarım çağımızın tehlikeli hastalıklarından biri haline gelecek,zira öldürdüğü şey sadece vakit de değil,insanın ailesiyle akrabasıyla arkadaşlarıyla ilgisini hatta sevgisini de öldürüyor.

Şimdi,hangi iş olursa olsun,yapılmasındaki zarar ,faydasından çoksa o iş yapılmamalıdır.hele harama girmekten kendinizi koruyamayacaksanız o işi asla yapmamalısınız.

Buna göre tüm chatçiler;elinizi vicdanınıza koyup,haram üzerinde mi yoksa helal üzerinde mi istikametiniz bi bakın...


Şer şerdir,ehven-i şer diye bişey olmaz.tebliğ farz-ı kifayedir,ayrıca bi sürü tehlikesiz yolları vardır...

Havanda su dövüyorsanız,çıkın şu chatten,onun yerine daha faydalı bişeyler yapabilirsiniz:

Kur'an okuyun,kitap okuyun,mail yazın...
İnternette faydalı siteleri dolaşın...

Ya da,
Yatın uyuyun
Hiç olmazsa sabah namazına kalkmak kolay olur...

İmdat Sezer
 

Cng35

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
6
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
S.a. kardeşlerim. Flört belkide iyi birşey değil lakin niyeti ciddi olanlar, evlilik aşamasında olanlar, sözlü olanlar vb. durumdakiler için söz konusu olan nedir?
İmam nikahı olmaması gibi durumlarda?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt