DiLaRa_I NuR
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 27 Eyl 2009
- Mesajlar
- 2,576
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
Hz. Aişe (r.anha) validemizin naklettiği
ve sabah Hz. Bilal gelinceye kadar ağlayıp ibadet
eden sevgili Efendimiz’in durumunu anlatan hadisin
sonunda Hz. Peygamber, “Bu ayetleri (Âl-i İmran,190. Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbirini izlemesinde derin kavrayış sahipleri için alınacak dersler vardır,
191. Onlar ki ayakta dururken, otururken ve uyumak için uzandıklarında (146) Allah'ı anar, [ve] göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde inceden inceye düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunları[n hiç birini] anlamsız ve amaçsız (147) yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın! Bizi ateşin azabından koru!"
146 - Lafzen, "ve yanları üzerine [uzanarak]".
147 - Lafzen, "boşuna" (bâtılen); bkz. 10:5, not 11.
192. "Ey Rabbimiz! Kimi ateşe mahkum edersen, kuşkusuz, onu [bu dünyada] alçaltmış olursun: (148) Ve bu zalimler, hiçbir yardımcı da bulamazlar."
148 - Yani, bir günahkarın öteki dünyada çekeceği azap, bu dünyada davranışları ile başına açtığı ruhsal alçalışın bir sonucu olacaktır.
193. "Ey Rabbimiz! [Bizi] imana çağıran bir ses (149) duyduk; Rabbinize iman edin!' Ve böylece imana geldik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızdan ötürü bizi affet ve kötülüklerimizi sil; ve gerçek erdem sahipleri olarak canımızı al!"
149 - Lafzen, "bir davetçi".
194. "Ey Rabbimiz! Elçilerin vasıtasıyla vaad ettiğin şeyi bize bahşet ve Kıyamet Günü bizi mahcup etme! Şüphesiz, sen sözünden asla caymazsın!"
3/190-194) okuyup uzun uzun tefekkür etmeyenin
vay haline.” şeklinde buyurmaktadır. Hz. Peygamber’in bu ifadeleri ve o gece nazil olan ayetlerden, gecenin sessizliği içinde tefekküre dalmanın her mü’min için bir gereklilik olduğunu anlamak mümkündür. Muhasebeyi de tefekkürden ayırmak mümkün değildir. Müminin her gün, her saat, iyi-kötü, yanlış-doğru, günah-sevap yaptığı şeyleri gözden geçirip, hayırları, güzellikleri şükürle karşılaması; inhirafları, günahları istiğfarla gidermeye çalışması; yanlışları ve kötülükleri de tevbe ve nedametle düzeltmeye gayret etmesi adına önemli bir cehd ve insanın kendini isbat etmesi adına da ciddi bir teşebbüs sayılan muhasebe, adeta içe dönük ve biraz da pratik neticeleri olan bir tür tefekkür sayılabilir.
Hz. Ebu Bekir (ra) tefekkür ederdi
Hz. Ebu Bekir, geceleri, yatsı namazından sonra bir-iki saat kadar ev halkıyla sohbet ederdi. Onlar yattıktan sonra kalkar, abdestini tazeler, iki rekât namaz kılıp seccadesi üzerinde oturarak, huşû içinde tefekküre dalardı. Geceleyin kalkar, on rekât teheccüd ve üç rekât vitr kılar ve ev halkını da uyandırırdı. Arkasından sabah sünnetini kılıp camiye giderdi.
Lokman Hekim: Tefekkür Cennete ulaştırır
Lokman Hekim, tek başına ve uzun uzun düşünürdü. Dostları kendisine uğrar ve “Yalnız niye oturuyorsun, toplum arasına karışıp onlarla kaynaşsan daha iyi olmaz mı?” deyince, Lokman; “Yalnızlık, tefekkür için daha uygundur. Tefekkür insanı Cennet yoluna ulaştırır.” cevabını verirdi.
Geceleri yattığımda; Kur’an’ı düşünürüm
Mutarrif’in şu sözleri bize tefekkürü ne güzel anlatır: “Geceleri sırt üstü yatağıma uzanır, Kur’ân’ı düşünür ve amelimi Cennet ehlinin ameliyle kıyaslarım. Onların, altından kalkamayacağım şekilde amel yaptığını görürüm. Çünkü onları Kur’ân şöyle anlatıyor: “Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde istiğfar ederlerdi.” (Zariyat, 51/17) “Onlar ki, gecelerini Rabb’lerine secde ederek (O’nun huzurunda ayakta) durarak geçirirler.” (Furkan, 25/64) “Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabb’inin rahmetini uman gibi midir? De ki, “Bilenle bilmeyenler bir olur mu?” Doğrusu ancak akl-ı selim sahibi olanlar öğüt alır.” (Zümer, 39/9)
***
Hz. Ali: “Tefekkürü olmayan bir susma, unutkanlık ve dalgınlıktır.”
Hasan el-Basri: “Bir saat tefekkür, bir gece ibadetin*den hayırlıdır.”
Zünnun el-Mısrî: “İbadetin anahtarı tefekkür, isa*betli yolda olmanın alâmeti heva, heves ve nefse muhalefettir.”
Mumşad ed-Dineverî: “Hakimler hikmeti, te*fekkür ve sükût ile elde etmişlerdir.”
Ebu Süleyman ed-Dâranî: “Gözünüzle ağlamayı ve kalbinizle düşünmeyi âdet haline getirin.”
Mansur b. Ali: “Hikmet, ariflerin kalbinde sıdk diliyle, zahidlerin kalbinde tafdil diliyle, abidlerin kalbinde tevfik diliyle, müridlerin kalbinde tefekkür diliyle, alimlerin kalbinde ise tezek*kür diliyle konuşur.”
Ömer b. Abdülaziz: “Allah’ın nimetleri üzerinde düşünmek en makbul ibadetlerdendir.” Sayı:175Bölüm:Hayatı
ve sabah Hz. Bilal gelinceye kadar ağlayıp ibadet
eden sevgili Efendimiz’in durumunu anlatan hadisin
sonunda Hz. Peygamber, “Bu ayetleri (Âl-i İmran,190. Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbirini izlemesinde derin kavrayış sahipleri için alınacak dersler vardır,
191. Onlar ki ayakta dururken, otururken ve uyumak için uzandıklarında (146) Allah'ı anar, [ve] göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde inceden inceye düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunları[n hiç birini] anlamsız ve amaçsız (147) yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın! Bizi ateşin azabından koru!"
146 - Lafzen, "ve yanları üzerine [uzanarak]".
147 - Lafzen, "boşuna" (bâtılen); bkz. 10:5, not 11.
192. "Ey Rabbimiz! Kimi ateşe mahkum edersen, kuşkusuz, onu [bu dünyada] alçaltmış olursun: (148) Ve bu zalimler, hiçbir yardımcı da bulamazlar."
148 - Yani, bir günahkarın öteki dünyada çekeceği azap, bu dünyada davranışları ile başına açtığı ruhsal alçalışın bir sonucu olacaktır.
193. "Ey Rabbimiz! [Bizi] imana çağıran bir ses (149) duyduk; Rabbinize iman edin!' Ve böylece imana geldik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızdan ötürü bizi affet ve kötülüklerimizi sil; ve gerçek erdem sahipleri olarak canımızı al!"
149 - Lafzen, "bir davetçi".
194. "Ey Rabbimiz! Elçilerin vasıtasıyla vaad ettiğin şeyi bize bahşet ve Kıyamet Günü bizi mahcup etme! Şüphesiz, sen sözünden asla caymazsın!"
3/190-194) okuyup uzun uzun tefekkür etmeyenin
vay haline.” şeklinde buyurmaktadır. Hz. Peygamber’in bu ifadeleri ve o gece nazil olan ayetlerden, gecenin sessizliği içinde tefekküre dalmanın her mü’min için bir gereklilik olduğunu anlamak mümkündür. Muhasebeyi de tefekkürden ayırmak mümkün değildir. Müminin her gün, her saat, iyi-kötü, yanlış-doğru, günah-sevap yaptığı şeyleri gözden geçirip, hayırları, güzellikleri şükürle karşılaması; inhirafları, günahları istiğfarla gidermeye çalışması; yanlışları ve kötülükleri de tevbe ve nedametle düzeltmeye gayret etmesi adına önemli bir cehd ve insanın kendini isbat etmesi adına da ciddi bir teşebbüs sayılan muhasebe, adeta içe dönük ve biraz da pratik neticeleri olan bir tür tefekkür sayılabilir.
Hz. Ebu Bekir (ra) tefekkür ederdi
Hz. Ebu Bekir, geceleri, yatsı namazından sonra bir-iki saat kadar ev halkıyla sohbet ederdi. Onlar yattıktan sonra kalkar, abdestini tazeler, iki rekât namaz kılıp seccadesi üzerinde oturarak, huşû içinde tefekküre dalardı. Geceleyin kalkar, on rekât teheccüd ve üç rekât vitr kılar ve ev halkını da uyandırırdı. Arkasından sabah sünnetini kılıp camiye giderdi.
Lokman Hekim: Tefekkür Cennete ulaştırır
Lokman Hekim, tek başına ve uzun uzun düşünürdü. Dostları kendisine uğrar ve “Yalnız niye oturuyorsun, toplum arasına karışıp onlarla kaynaşsan daha iyi olmaz mı?” deyince, Lokman; “Yalnızlık, tefekkür için daha uygundur. Tefekkür insanı Cennet yoluna ulaştırır.” cevabını verirdi.
Geceleri yattığımda; Kur’an’ı düşünürüm
Mutarrif’in şu sözleri bize tefekkürü ne güzel anlatır: “Geceleri sırt üstü yatağıma uzanır, Kur’ân’ı düşünür ve amelimi Cennet ehlinin ameliyle kıyaslarım. Onların, altından kalkamayacağım şekilde amel yaptığını görürüm. Çünkü onları Kur’ân şöyle anlatıyor: “Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde istiğfar ederlerdi.” (Zariyat, 51/17) “Onlar ki, gecelerini Rabb’lerine secde ederek (O’nun huzurunda ayakta) durarak geçirirler.” (Furkan, 25/64) “Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabb’inin rahmetini uman gibi midir? De ki, “Bilenle bilmeyenler bir olur mu?” Doğrusu ancak akl-ı selim sahibi olanlar öğüt alır.” (Zümer, 39/9)
***
Hz. Ali: “Tefekkürü olmayan bir susma, unutkanlık ve dalgınlıktır.”
Hasan el-Basri: “Bir saat tefekkür, bir gece ibadetin*den hayırlıdır.”
Zünnun el-Mısrî: “İbadetin anahtarı tefekkür, isa*betli yolda olmanın alâmeti heva, heves ve nefse muhalefettir.”
Mumşad ed-Dineverî: “Hakimler hikmeti, te*fekkür ve sükût ile elde etmişlerdir.”
Ebu Süleyman ed-Dâranî: “Gözünüzle ağlamayı ve kalbinizle düşünmeyi âdet haline getirin.”
Mansur b. Ali: “Hikmet, ariflerin kalbinde sıdk diliyle, zahidlerin kalbinde tafdil diliyle, abidlerin kalbinde tevfik diliyle, müridlerin kalbinde tefekkür diliyle, alimlerin kalbinde ise tezek*kür diliyle konuşur.”
Ömer b. Abdülaziz: “Allah’ın nimetleri üzerinde düşünmek en makbul ibadetlerdendir.” Sayı:175Bölüm:Hayatı