Bu söz yani "din uyuşturucudur"sözü tamamen bir önyargıdan kaynaklanmaktadır.Adamlar karşı çıktıkları bir konuyu araştırmıyorlar bile ondan sonra da atıp tutuyorlaremreegel yazdı:
düşünceye gelince karl marx'ın izinden giden toplumların şu anki ahlak ve ekonomik durumu ortada keşke bu uyuşturcu dediklerini tatmış olsalardı da tevbe etselerdi
hafize yazdı:
Marks, din ve dinin etkilerini araştırdığı bir yazısında; “İnsanı yaratan din değil; dini yaratan insandır” der. Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi adlı yapıtına ise şu satırları ekler: “Dinsel acı, aynı zamanda hem gerçek acının bir anlatımı, hem de gerçek acıya karşı bir başkaldırıdır. Din, baskı altındaki yaratığın iç geçirmesi, kalpsiz dünyanın kalbi ve ruhsuz dünyanın ruhudur. Halkın afyonudur."
Dinin, hem verili toplumsal düzeni savunmak, hem de insanların acısını ifade etmek şeklinde tezahür eden ikili bir karakteri olduğu için Marks şunu öneriyor: "Tarihe yardımcı olan felsefe" (yani sosyalizm), silahını "kutsal olmayan yabancılaşma" üzerine çevirmeye konsantre olmalıdır. Marks şöyle devam ediyor:
"Böylece göğün eleştirilmesi yerin eleştirilmesine, dinin eleştirilmesi hukukun eleştirilmesine, din bilimin eleştirilmesi de siyasetin eleştirilmesine dönüşmüş olur."
Din muğlak ve esnek olmak zorundadır. Başka türlü toplumu bir arada tutan bir ideoloji olarak işlev göremez. Ancak bu muğlaklık bazen devrimci hareketlerin kendilerini ifade ederken dini fikirler kullanması anlamına da gelebiliyor. İngiliz burjuva devrimi sırasında her iki taraf da İncil'i taşıyordu. Kralın vurgu yağtığı bölümler, yöneticilere itaati vurguluyordu. Devrimciler ise yoksulları metheden bölümlerden alıntılar yaparlardı: "Zayıf olanlar kutsanmıştır çünkü dünyanın varisi olandır."
Kuran da muğlak ifadelerle doludur. Bir yandan mülkiyet haklarını savunan ve köleciliği hoş gören, diğer taraftan da İslam için mücadele etmek istemeyen zengin Arapları eleştiren bölümleri vardır. "Kula kulluk etmeyiniz" yaklaşımını isyan bayrağı haline getirenler için, Peygamber Muhammed'in "Cihadın en üstünü, zalim yönetici karşısında hak sözü söylemektir" gibi sözleri (hadis), ya da Kuran'daki "İnsanların haklarını kısmayın" (42/183), "Zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş dokunur" (11/15) "Size ne oluyor ki Allah yolunda savaşmıyorsunuz ve ‘Rabbimiz bizi halkı zalim olan şu ülkeden çıkar ve bize katından bir sahip ve bir yardımcı gönder! diye dua eden o mustazaf (aciz ve zayıf bırakılmış) erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz" (4/75) gibi ayetler, bütünüyle bu dünya ile ilgili ve otoriteyi sorgulamak için her zaman kaynak olabilecek ifadelerdir. Pir Sultan başkaldırırken "Şimdi bizim aramıza/ yola boynun veren gelsin/ şeriatı tarikatı/ hakikati bilen gelsin" diyordu. Son halife olan Ali ve Ebu Zer, "Evinde ekmek olmadığı halde kınından sıyrılmış kılıcıyla başkaldırmayan adama şaşarım" diyerek mücadele etmişlerdi.B)
sert yazdı:
hafize yazdı:
Marks, din ve dinin etkilerini araştırdığı bir yazısında; “İnsanı yaratan din değil; dini yaratan insandır” der. Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi adlı yapıtına ise şu satırları ekler: “Dinsel acı, aynı zamanda hem gerçek acının bir anlatımı, hem de gerçek acıya karşı bir başkaldırıdır. Din, baskı altındaki yaratığın iç geçirmesi, kalpsiz dünyanın kalbi ve ruhsuz dünyanın ruhudur. Halkın afyonudur."
Dinin, hem verili toplumsal düzeni savunmak, hem de insanların acısını ifade etmek şeklinde tezahür eden ikili bir karakteri olduğu için Marks şunu öneriyor: "Tarihe yardımcı olan felsefe" (yani sosyalizm), silahını "kutsal olmayan yabancılaşma" üzerine çevirmeye konsantre olmalıdır. Marks şöyle devam ediyor:
"Böylece göğün eleştirilmesi yerin eleştirilmesine, dinin eleştirilmesi hukukun eleştirilmesine, din bilimin eleştirilmesi de siyasetin eleştirilmesine dönüşmüş olur."
Din muğlak ve esnek olmak zorundadır. Başka türlü toplumu bir arada tutan bir ideoloji olarak işlev göremez. Ancak bu muğlaklık bazen devrimci hareketlerin kendilerini ifade ederken dini fikirler kullanması anlamına da gelebiliyor. İngiliz burjuva devrimi sırasında her iki taraf da İncil'i taşıyordu. Kralın vurgu yağtığı bölümler, yöneticilere itaati vurguluyordu. Devrimciler ise yoksulları metheden bölümlerden alıntılar yaparlardı: "Zayıf olanlar kutsanmıştır çünkü dünyanın varisi olandır."
Kuran da muğlak ifadelerle doludur. Bir yandan mülkiyet haklarını savunan ve köleciliği hoş gören, diğer taraftan da İslam için mücadele etmek istemeyen zengin Arapları eleştiren bölümleri vardır. "Kula kulluk etmeyiniz" yaklaşımını isyan bayrağı haline getirenler için, Peygamber Muhammed'in "Cihadın en üstünü, zalim yönetici karşısında hak sözü söylemektir" gibi sözleri (hadis), ya da Kuran'daki "İnsanların haklarını kısmayın" (42/183), "Zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ateş dokunur" (11/15) "Size ne oluyor ki Allah yolunda savaşmıyorsunuz ve ‘Rabbimiz bizi halkı zalim olan şu ülkeden çıkar ve bize katından bir sahip ve bir yardımcı gönder! diye dua eden o mustazaf (aciz ve zayıf bırakılmış) erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz" (4/75) gibi ayetler, bütünüyle bu dünya ile ilgili ve otoriteyi sorgulamak için her zaman kaynak olabilecek ifadelerdir. Pir Sultan başkaldırırken "Şimdi bizim aramıza/ yola boynun veren gelsin/ şeriatı tarikatı/ hakikati bilen gelsin" diyordu. Son halife olan Ali ve Ebu Zer, "Evinde ekmek olmadığı halde kınından sıyrılmış kılıcıyla başkaldırmayan adama şaşarım" diyerek mücadele etmişlerdi.B)
Katkından dolayı teşekkür ederim Hafize teyzeciğim .Okuyup,araştırmışsın ne güzelB)
Ölmüş kimse arkasından konuşmak doğru değildir ama bu Marks dene zat,hem kendisi sapıklığa düşmüş hem de kendisi gibi inancı zayıf olan insanları peşinden sürükleyerek onların felaketine sebep olmuştur.Günümüzde dine karşı çıkanların zihinlerinde hep bu adamın fikirlerine olan bağlılık yatmaktadır