Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Demirdeki Güç (1 Kullanıcı)

RiSaLei-NuR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2007
Mesajlar
301
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web Sitesi
www.powereglence.com
DEMİRDEKİ GÜÇ



Ve demiri indirdik ki, onda çetin bir güç ve insanlar için yararlar vardır.
Hadîd Sûresi, 57:25


DEMİRDEN söz eden âyet-i kerime, onun İlâhî bir lütuf olarak indirildiğini, birkaç yönden vurgulamak suretiyle bize bildirmiştir. Bundan başka, bu âyetin yer aldığı sûrenin de “demir” anlamına gelen “Hadîd” ismiyle adlandırılmış olması, konunun önemine ve bu nimetin büyüklüğüne ayrıca işaret etmektedir.

“Çetin bir güç” deyiminin de, ibret gözüyle bakıldığında, oldukça dikkat çekici vurgular içerdiği görülüyor.

Bir yönüyle bu deyimde demirin yaratılışına işaret vardır. Zira demirin yaratılışı, gerçekten de çok, hem de pek çok çetin bir güç ile açıklanabilecek bir olaydır. Öyle ki, bu güce, kâinattaki en büyük yıldızların bile “gücü” yetmemekte; demir ile ondan daha ileri elementlerin yaratılması için, o dev yıldızların hayatlarını feda ederek parçalanmaları gerekmektedir.

Burada mümkün mertebe özet seviyesinde kalmaya özen göstererek biraz teknik bilgi vermemiz gerekiyor.

Yıldızların hammaddesi, büyük çoğunlukla hidrojendir. Bunlar yıldız merkezlerinde yakılarak helyuma dönüşür. Hidrojen belli bir oranda tüketildikten sonra helyum çekirdeklerinden de daha ağır elementler yapılabilir; ancak bu iş çok fazla ileri gitmez. Ancak Güneşimizin sekiz mislinden daha büyük yıldızlarda, element üretimi demire kadar gelip dayanabilir. Bu ise kritik bir noktadır. Çünkü normal olarak element üretimi muazzam seviyede enerji ortaya çıkardığı halde—yıldızlar bu üretimleri sayesinde parlarlar—demir ile ondan daha ağır elementlerin üretimi için, fazladan bir güce ihtiyaç vardır. İşte bu güce, en büyük yıldızların da gücü yetmez.

Yakıtını kullana kullana merkezindeki element üretiminde demire kadar gelip dayanmış bulunan dev yıldızların bundan sonra yapabileceği birşey yoktur. Yıldızın o muazzam kütlesi, merkez üzerinde ne kadar basınç yaparsa yapsın, bu dehşetli sıcaklık bile orada birikmiş demirden külleri tutuşturmaya yetmez. Bundan sonra yıldız, süpernova adı verilen dehşetli bir nâra ile kendisini parçalar. Bu olay sırasında, yıldızın bir kısım maddesi, ortada kendi üzerine çöker; bu çöken kısım, yıldızın büyüklüğüne göre, ya nötron yıldızına, ya da karadeliğe dönüşür. Kalan kısım ise, bir anda koca bir galaksinin parlayışıyla boy ölçüşecek bir şekilde infilâk eder; ortalık milyarlarca derece sıcaklığında bir muazzam toz bulutuna döner. 1054 yılında, bizden 6500 ışık yılı uzakta böyle bir patlama meydana geldiğinde, bu olay, “gündüz ortasında görünen bir yıldız” şeklinde, üç haftadan fazla bir süreyle Dünyadan izlenmişti. Saniyede binlerce kilometre hızla etrafa yayılan bu toz bulutu, demirin ve ondan daha ağır elementlerin doğumevidir. İşte bu yaratılışta öyle bir çetin güç vardır ki, onun yanında, Güneşin alevleri bile bir çatapat eğlencesi seviyesinde kalmaktadır!

Diğer yandan, “çetin bir güç” ifadesinde, demirin insan elindeki kullanımına da bir işaret vardır. Ne yazık ki, bu madeni keşfettikten sonra insanın aklına düşen şeylerden başlıcası onu bir savaş âleti olarak kullanmak olmuş ve uzun yüzyıllar boyunca insanlar birbirlerinin elinden demirin şiddetini tatmışlardır. Bununla beraber, insan medeniyetinin en azametli yapılarının (binalar, gökdelenler, köprüler, gemiler gibi) demir ve çelikten güç alması da, yine bu ifadenin kapsamı içinde değerlendirilecek bir durumdur.

Âyet, bütün bunları yanında, demirin insanlar için yarar taşıdığını da bildiriyor ki, burada hem biyolojik açıdan insan hayatı için demirin önemine bir işaret, hem de bu İlâhî nimetten daha insancıl amaçlar için yararlanmaya bir teşvik vardır.

Biyolojik açıdan, insanın hayatında demir son derece önemli bir rol oynar. Ciğerlerden oksijeni alıp vücuda taşıyan hemoglobin molekülünün yaratılışı için demir gereklidir. Demir düzeyinin düşmesi halinde oksijenin organlara ve dokulara iletilmesinde de aksamalar başlar ve insan bunun sonucunu bir “güçsüzlük” şeklinde hisseder. Demirin yaratılışında ve kullanılışında çetin bir güç bulunduğu gibi, insan vücudundaki işlevlerinde de böyle bir güç tezahürü vardır.

“İnsanlar için yararlar vardır” ifadesi, bu İlâhî nimette yararlanabileceğimiz daha pek çok yönler bulunduğunu bildiriyor. Ve, bu nimeti bir şiddet aracı olarak kullanıp da birbirimizi çetin bir güç altında ezmeye çalışmak yerine, bu yararlı yönlerde ilerlemeye teşvik ediyor.
 

RiSaLei-NuR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2007
Mesajlar
301
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Web Sitesi
www.powereglence.com
DEMİRİN İNİŞİ


Ve demiri indirdik.
Hadîd Sûresi, 57:25


KÂİNAT KİTABININ âyetlerinden birine dikkatimizi çeken bu Kur’ân âyeti, birkaç yönden ibretler içeriyor ve mucizeli ifadeleriyle günümüzün anlayışına özellikle hitap ediyor.

Âyetin bu cümlesi, daha başında, demire “İndirdik” sözüyle atıfta bulunarak, konuyu alışılmadık bir biçimde takdim ediyor. Oysa yeryüzündeki bir nimetten söz edildiğine göre, burada “Yarattık, bağışladık, sizin hizmetinize verdik” gibi bir fiilin kullanılması beklenirdi. Fakat âyet, demir nimeti için “İndirdik” buyurmak suretiyle, dikkatlerimizi bir yerlere çekmektedir. Bu durumda bize düşen şey, yapılan vurgunun hikmetini anlamaya çalışmak olacaktır. Bilimin son verilerini de dikkate aldığımızda, bu vurguda birkaç yönlü hikmet eserlerini okuyabiliyoruz.

Birincisi: Demir, insanlığın binlerce yıldır tanıdığı, işleyip kullandığı bir madendir. Ancak, uzunca bir zaman, insanların kullandığı demir, göktaşı kaynaklı demirden ibaret kalmıştır. Yani, yere düşen göktaşlarının içerdiği demiri çıkararak kullanmışlardır. Bu açıdan ele alındığında, insanoğlunun demirle ilk tanışması, onun gökten indirilişi sayesinde mümkün olmuştur denebilir. Zaten uzunca bir süre insanlar bu metale gökten inen değerli bir madde gözüyle bakmışlardır. Hattâ, bazı dilcilere göre, İngilizcede demir anlamına gelen “iron” sözcüğü ile onun diğer Batı dillerindeki akraba kelimeleri, Etrüskçedeki “aisar” kelimesinden gelmektedir ki, bu da “tanrılar” demektir. Anlaşılan o ki, o çağların insanları, demirin gökten inişi sebebiyle ona bir kutsallık yakıştırmışlardır. Âyet ise, bu işin hakikatini dosdoğru bir şekilde dile getirmekte ve demirin Allah tarafından indirilen bir nimet olduğunu bildirmektedir.

İkincisi: Demir sadece Dünyaya değil, Güneş sistemine de dışarıdan gelmiş, yani, daha geniş semâdan indirilmiştir. Bu konuda kesin olarak bilinen birşey varsa, o da, demirin Güneş Sistemi sınırları içinde üretilmediğidir. Çünkü Güneş Sistemimizin element üretim merkezi olan Güneş, orta çapta bir yıldızdır; bu çaptaki yıldızlardan beklenecek şey, ömürleri boyunca bol bol hidrojen yakarak bunu helyuma çevirmektir. Daha ağır elementler, özellikle demir ve ondan ilerisi ise, çok daha büyük yıldızlara ihtiyaç gösterir, hattâ onların hayatına mal olur. Bu konu bir sonraki yazıda açıklanacaktır. Burada şu kadarını söyleyebiliriz: Ağır elementlerin üretiminde kritik bir noktayı teşkil eden demir ile ondan daha yukarıdaki elementler, Güneşimizden daha önce yaşamış bir yıldızın veya yıldızların ürünüdür ki, Güneş Sisteminin doğuşundan belki yüz milyonlarca, belki de milyarlarca sene önce uzayın derinliklerinde yaratılmış ve oradan sistemimize gönderilmiştir. Dünyamız açısından bakıldığında, bu, Güneş Sisteminin de ötesindeki göklerde üretilmiş bir elementin yere indirilişi anlamına gelir ki, Kur’ân’ın “Demiri indirdik” şeklindeki ifadesi, bu manzarayı gayet uygun ve veciz bir şekilde tasvir etmektedir.

Üçüncüsü: Demir, Dünyamızda bollukla bulunan bir elementtir; metaller arasında en bol olanıdır. Gezegenimizin çekirdeğinin büyük kısmını demir ve nikel teşkil eder. Yerkabuğunu meydana getiren maddelerin yüzde 98’i sekiz tane elementten ibarettir ki, demir, bunlar arasında dördüncü sırada yer alır. Toplam olarak ele alındığında, yeryüzü kütlesinin üçte biri demirden ibarettir. Oysa kâinat genelinde böyle bir demir bolluğuna rastlanmaz. Gerçi hemen hemen bütün yıldızlarda demir elementine rastlanır; ancak oranlar Dünya ile mukayese edilebilecek seviyede değildir. Kâinattaki maddenin yüzde 75’ini hidrojen, yüzde 23’ünü de helyum teşkil eder ki, bu da yüzde 98 eder. Geriye kalan yüzde 2’lik kısmını ise, bu ikisinin dışındaki elementler paylaşırlar. İşte kâinattaki demir miktarı, bu yüzde 2’nin içindedir: Dünyada yüzde 34.5’a karşılık, kâinatta yüzde 2’nin bir fraksiyonu! Açıkça görülüyor ki, Dünyamız düzenlenirken bu konuda çok özel bir muameleye tâbi tutulmuş ve ona demirden bol bol nasip verilmiştir. “Demiri indirdik” ifadesinde, gezegenimize yönelik bu İlâhî nimete bir gönderme vardır; böylelikle, bu nimetin Allah katından bir irade ile indirilmiş bulunduğu hatırlatılmaktadır.

İşte, kâinat kitabı üzerinde ibret nazarlarıyla yapılacak bir göz gezdirme, Dünyamızın gördüğü bu özel muamele ile birlikte, Kur’ân’ın “Demiri indirdik” ifadesindeki nüktelerden de bir kısmını böylece önümüze seriyor.

Âyetten alabileceğimiz daha başka ibretler de var
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Esselamu Aleyküm Değerli kardeşim..
Rahman razı olsun..
Emeğine ve yüreğine sağlık..
Selam ve duayla
Allah c.c. emanet ol
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Yirmi Sekizinci Lem'aDördüncü Nükte

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَاَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ

1


âyetine dâir gayet ehemmiyet kesb etmiş. Mühim ve mütefennin bir adam bu sual ile bazı hocaları ilzâm ettiği bir suale muhtasar bir cevaptır.

SUAL: Deniliyor ki: “Demir yerden çıkıyor; yukarıdan inmiyor ki 2 اَنْزَلْنَا denilsin. Neden 3 اَخْرَجْنَا dememiş; zâhiren muvâfık görülmeyen اَنْزَلْنَا demiş?”

ELCEVAP: Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân, اَنْزَلْنَا kelimesiyle, demirdeki azîm ve çok ehemmiyetli nimet cihetini ihtar etmek için اَنْزَلْنَا demiş. Çünkü yalnız demirin zâtını nazara vermiyor ki, “ihrac” desin. Belki demirdeki nimet-i azîmeyi ve nev-i beşerin demire ne derece muhtaç olduğunu ihtar içindir. Nimet ciheti ise aşağıdan yukarıya çıkmıyor, belki rahmet hazinesinden geliyor. Rahmet hazinesi elbette âlî, yukarı ve mânen yüksek mertebededir. Elbette nimet yukarıdan aşağıyadır ve muhtaç olan beşerin mertebesi aşağıdadır. Elbette in’âm, ihtiyâcın mâfevkindedir. Onun için, nimetin hazine-i rahmetten beşerin ihtiyâcına imdâd için gelmesinin hak tâbiri, اَنْزَلْنَا dır, “ihrac” değildir.



Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :
1 : “Biz demiri de indirdik ki, onda hem kuvvet ve şiddet, hem de insanlar için faydalar vardır.” Hadîd Sûresi, 57:25.
2 : İndirdik.
3 : Çıkardık.
 

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
ESSELAMÜN ALEYKÜM RABBİM razı olsun.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt