Peygamberimiz (sav) hadislerinde Ahir Zaman'da anarşi, karmaşa ve zulmün yaşanacağı bir deccaliyet döneminden söz eder. Hadislerinde tarif ettiği deccal, Kur’an'daki suçlu-günahkâr karakteri ile çok büyük benzerlikler gösterir. Kötü ahlâk özellikleri olan acımasızlık, yalancılık, adaletsizlik, zalimlik, bozgunculuk, şiddet uygulamak, insanları din ahlakından uzaklaştırmak için çaba gösteren deccalî ideolojilerin de en belirgin özelliklerindendir.
Deccaliyetin insanlık tarihinin en büyük fitnesi olduğunu bildiren Peygamberimiz (sav), bu tehlikeye şu hadis-i şerifiyle dikkat çeker:
“Allah'ın Hz. Adem'i yaratmış olduğu günden bu yana, deccalin fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır.” (Muhammed B. Resul El-Hüseyni el Berzenci, Kıyamet Alametleri)
İşte şeytanın mantığıyla hareket eden deccal, bozgunculuk çıkararak, huzur ve düzeni bozarak faaliyettedir. Tüm dünyada iç çatışmalar ve savaşlar yaşanır, Müslümanlar zulüm görür, tecavüze uğrar, yurdundan sürülür, şehit edilir, yüz binlerce insan açlık sınırında yaşarken, hala ''Deccal yok, nerede?'' demek gaflet değilse nedir?
Deccaliyet, kitleleri Allah’tan ve dininden uzaklaştırır, onları mutsuzluk, huzursuzluk, sevgisizlik, güvensizlik ve zulmün hakim olduğu bir ortama sürükler. Tüm bunların, dünyanın sonunun yaklaştığını işaret eden alametlerden olduğu rivayet edilir. Ancak deccalin ortaya çıkması beraberinde büyük bir müjdeyi de getirmektedir. O müjde, dünyanın deccaliyetin şeytani ruhundan kurtulması, insanların yeniden aydınlığa kavuşması demek olan Kur'an ahlakının yeryüzü hakimiyetidir.
Alametlerin birçoğunun hadislerde tarif edildiği şekliyle gerçekleşmiş olması ise çok değerli, önemli ve kutlu bir dönemde olduğumuzun göstergesidir.
Bugün hak ile batılın büyük ilmi mücadelesi başlamıştır. Dolayısıyla herkes, bu mücadelenin hangi tarafında yer alacağına karar vermek durumundadır. Samimi her Müslüman deccale karşı yürütülen büyük fikri mücadeleye destek olmalıdır. Allah'ın buyruğu olan iyilikleri tavsiye edip kötülüklerden insanları sakındırmak, Allah’ın varlığının delillerini anlatmak, Kur'an ahlakını yaymak ve tüm yıkıcı/sapkın ideolojilerin sözde bilimsel zemini olan Darwinizm'i ve inkarın kaynağı olan materyalizmi fikren yıkmak için çaba göstermek, yapılacak mücadelenin ana hatlarıdır.
Unutmayalım zulme suskun kalmak; zulme rıza göstermek ve deccaliyet sistemini desteklemek demektir. Yalnızca din karşıtı konuşma ve faaliyetle deccaliyete destek sağlanmaz. Yapılanlar karşısında suskun kalmak da ona destek olmaktır. Bu da insan için çok büyük yükümlülüktür.
Deccaliyet, insanlık tarihi boyunca görülmemiş büyüklükte bir fitneyi tüm dünyaya yaymıştır. Bu şeytani sistem insanlara iç çatışmalar ve büyük savaşlar yaşatmış, 1 milyardan fazla kişinin ölümüne sebep olmuş, insanları tutsak etmiş, ekonomik krizlerle sarsmış, kimseye güvenemez, huzur içinde yaşayamaz, soluk alamaz duruma getirmiştir. Deccaliyet, insanın ailesini, sevdiklerini öldürmekte, insanı yoksul bırakmakta, onursuz, sevgisiz ve mutsuz yaşamaya mahkum etmektedir.
Deccal böylesine yoğun faaliyet halinde iken Müslümanlar, dünyayı etkisi altına alan bu mücadelenin neresinde? Derin uykuda olan Müslüman kardeşlerimizin, deccalin tüm dünyayı kan gölüne çevirdiğini artık görmeleri gerekir. Bu kadar belaya tanık oldukları halde, gaflet perdesi altında yaşayan ve hala göremeyenlere deccalin nerede olduğunu açıklayalım...
Deccal nerede mi?.. Deccal Doğu Türkistan'da. Son 60 yıl içinde 35 milyon Uygur Müslümanının soykırıma maruz kaldığı Doğu Türkistan'da. Önceki yıl bir ay içinde 796 Müslümanın idam edildiği, bir gecede 10 bin Müslümanın ortadan kaybolduğu, 100 bin Müslüman genç kızın evlerinden zorla alındığı Doğu Türkistan'da. Geçtiğimiz günlerde 156 Uygur’un çoğunun güvenlik güçleri tarafından tek kurşunla kafalarından vurulup cansız yere serildikleri Doğu Türkistan'da...
Deccal nerede mi?.. Deccal Nepal'de. Camilerin bombalandığı, Müslümanlara ait ev, iş yeri, dernek ve camilerin ateşe verildiği Nepal'de...
Deccal nerede mi?.. Deccal Afganistan’da. 6 ay içinde 1013 sivilin öldürüldüğü Afganistan'da...
Deccal nerede mi?.. Deccal Filistin'de. Müslümanların kendi vatanlarında esir gibi yaşadıkları, hemen her gün ölüm tehdidi altında oldukları Filistin'de...
Deccal nerede mi?.. Deccal Çeçenistan'da. Yüzlerce sivilin öldürüldüğü, binlercesinin yurtlarını terk etmek zorunda bırakıldığı Çeçenistan'da...
Deccal nerede mi?.. Deccal Irak'da. Asker- sivil ayrımı yapılmaksızın uranyum kullanılan, Felluce'deki kanser vakalarında 4 kat artış olan Irak'da. Hiroşima'daki saldırı sonrası lösemi oranında 17 kat artış varken 38 kat artışın yaşandığı Irak'da...
Deccal nerede mi?.. Deccal Patani’de. Budist Tayland ordusu tarafından kız çocuklarının tecavüze uğradığı, alimlerin katledildiği, camilerin yakıldığı ve hemen her gün Müslüman kanının akıtıldığı Patani'de.
Deccal nerede mi?.. Deccal, Müslümanların zorluk ve sıkıntılar altında yaşadığı Kafkasya’da, Özbekistan’da, Kırım'da. Deccal, her gün Müslümanların ölüm haberlerinin geldiği Afganistan'da. Deccal, binlerce Müslümanın zor koşullarda mülteci konumunda yaşamlarını sürdürdüğü Pakistan’da.
Deccal nerede mi?.. Deccal Somali’de. Halkının Ramazan’da gün boyu oruç tutup, iftar yapacak yiyecek bulamadığı Somali'de.
Ve Deccal dünyanın dört köşesinde... Tüm şeytanî yönleriyle açıkça ortadadır Deccal ve insanlığı kıskacı altına almıştır.
Bediüzzaman da Ahir Zamanın bu büyük şeytanî sisteminin, inkarcı ideolojileri telkin ederek fitne çıkaracağı konusunda Müslümanları şöyle uyarır:
“Tabiiyyun (tabiatçılık, Darwinizm), maddiyyun (maddecilik, materyalizm) felsefesinden tevellüd eden (kaynaklanan) bir cereyan-ı Nemrudane (inkarcı akım), gittikçe ahir zamanda felsefe-i maddiye (materyalizm felsefesi) vasıtasıyla intişar ederek (güçlenerek) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah'ın varlığını) inkar edecek bir dereceye gelir... Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hadisatı nev'inden (hipnotize edici ve büyüleyici) müdhiş harikalara (olağanüstü özelliklere) mazhar (sahip) olan Deccal ise; daha ileri gidip, cebbarane suri (şiddete dayalı) hükümetini bir nevi rububiyet (üstünlük) tasavvur edip (sanıp) uluhiyetini (ilahlığını) ilan eder.”(Mektubat, s. 55)
Tüm bu gerçeklere rağmen Kur'an ahlakını, İslam’ın güzelliklerini anlatmak yerine Müslümanların büyük çoğunluğu yalnızca kendi işine gücüne bakmaktadır. Bencillik eden Müslümanlar, uyanmak için ne kadar daha bela/musibet isabet etmesini beklemektedirler. Namaz, oruç gibi ibadetleri farz kabul edip, "Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın... (Al-i İmran Suresi, 103) ayeti gibi birliği emreden ayetleri göz ardı etmek büyük yanılgı değil midir? Hakkı, iyilik ve barışı hakim kılmak için "kurşunla kaynatılmış" gibi birlikte mücadele etmek yerine, birlik olmayı dile getirmemeleri ve hatta arzu etmemeleri hata olmaz mı?
Peygamberimiz'in(sav) hadislerinde ve İslam alimlerinin yorumlarında bildirildiğine göre, İslam ahlakının hakimiyetinin en önemli aşamalarından biri İttihad-ı İslam'dır. Bediüzzaman, beşeriyete tam bir bayram getireceğin ifade ettiği İttihad-ı İslam'ın, zamanın en büyük farz vazifesi olduğunu söyler. Samimi Müslümanlara düşen; deccaliyeti enkaz haline getirmek ve İslam Birliği'nin bir an önce gerçekleşmesi için gayret etmektir. Bu çok önemli ve çok acildir.
Kuşkusuz tüm yaşananlar Allah’ın kaderidir. Allah, deccaliyet sistemini yıkacak, insanlığı huzur ve güvenliğe kavuşturacak, Kur'an ahlakının sıcaklığının insanları sarmasını gerçekleştirecektir. Ancak bu süreç her Müslüman'ın imtihan sürecidir. Hepimiz bunun için ne kadar çaba gösterdiğimizle sınanıyoruz. Müslüman Asr-ı Saadet Müslümanlığını ister; ne kadar istediğimizle imtihan oluyoruz.
İslam'ın galibiyeti kesin bir kaderdir. Allah mutlak galip olandır çünkü. Deccalin insanları din ahlakından uzaklaştırmak için sürdürdüğü savaş, Allah'ın dilemesiyle yenilgiye uğrayacaktır. Allah'ın vaadi haktır, gerçektir; O, vaadinden dönmez.
"Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saf Suresi, 8-9)
Fuat Türker