Ana-babanın değişik davranış kalıplarına sahip olması, çocukların da zamanla bilerek veya bilmeyerek bu kalıpları benimsemelerine yol açar. Çocuk, bol konuşma ve öğütten çok, anne ve babasının davranışlarından etkilenir ve bu davranışları kendisine örnek alarak yetişir. Ailenin kararsız ve değişken tutumları çocuğu bunalıma iter, güvenini zedeler. Çocuğu içtenlikle, olduğu gibi kabul etmek, ona yeteneklerini mümkün olduğu kadar geliştirmesi için gerçekten olgun ve bencil olmayan bir ana-baba gereklidir. Çocuğun ruhsal gereksinimlerinin başında hiç kuşkusuz sevilme ve ana-babası tarafından istenme, kabul edilme duyguları gelir. Çoğu kez, kendimizce belli nedenlerden dolayı, çocuklarımıza olabilecekleri değil, bizim istediğimiz şekilde olmaları için baskı yaparız. Anne sevgisinin yokluğu ya da aşırılığı ile ölçüsüz bir baba otoritesinin varlığı çocuklarda tepkiyle karşılanır. Babanın çocuk üzerindeki aşırı baskısı onları kavgacı, saldırgan yaptığı gibi babaya ve çevreye karşı düşmanlık duyguları beslemerine neden olabilmektedir. Çocuğun ailesi ile kuracağı ilişki, onun ömrü boyunca kuracağı insan ilişkilerinin temelini oluşturur. Çocuğun 0-6 yaş döneminde aileden aldığı eğitimin, ondan sonraki eğitiminin temeli olduğu da bir gerçektir. Hekimin, eğitimcilerin özellikle de ilkokul öğretmenlerinin çocuğun ailesini tanımaya çok önem vermelerinin nedeni budur. Çünkü iyi bir ana-baba yüz öğretmene bedeldir. Aile içi eğitim canlı bir öğretim şeklidir. Aile içi eğitimde sözlerin büyük rolü yoktur. Çoğu zaman davranışlar dilin öğretebileceğinden çok daha fazla şey öğretir. Çocuğa bir şey göstermeyip, sadece anlayışına hitap etmek yararsızdır. Çocuklar, erişkinin sakin davranışına daha iyi yanıt verirler. Avaz avaz bağırmak veya dövmek ana-babanın kızgınlığını yatıştırır, ancak duruma hakimiyetini yok eder. Aile içinde korunmuş olma ve şefkatli aile fertlerine sahip bulunma duygusu, çocuğu aileye ve yaşama güvenle bağlar.
selam ve dua ile