mektubat
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,308
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- www.caglarnetwork.com
Cihanı aydınlatan nur - 11
Cihanı aydınlatan nur - 11
Cihanı aydınlatan nur - 11
Peygamber olduğuna dair üç delil bir araya geldi
Tevratın yazdıkları doğru çıktı, dedi yahudi alimleri...
Bir musevi ise çocuğu görmek istedi... Hane-i saadete geldiler. Bebeğin gözlerine bakar bakmaz adam, kendini kaybetti. Aklı başına gelip yerden doğrulurken hazır bulunan Kureyşlilerin alaylı alaylı güldüklerini görünce öfke ile bağırdı:
-Ey Kureyş mensupları! Ey Kureyşliler! Tevrat hakkı için söylüyorum; bana kulak verin! Gördüğünüz bu çocuk işte o peygamberdir. İsmi maşrıktan mağribe kadar yayılacak ve sizi... Evet, sizi kılıçla yola getirecektir! Nübüvvet, israiloğullarından gitti artık, kahkahalarınıza devam edebilirsiniz! diyerek orayı terketti.
Yine aynı günlerde bir sabahın er vaktinde bir tepede bir grup yahudinin feryad-u figanına şahid olunuyordu... Ortada bir yahudi, çevresinde dindaşları bir söylüyor, bin dövünüyorlardı. Görenler şaşkın:
-Hayrola, ne oldu, ne var, böyle kendinizi paralıyorsunuz?
-Ah, aah!.. beklenen gün geldi; kızıl yıldız göründü. Bu yıldız ne zaman doğsa bir peygamber dünyaya gelir. Demek ki, Muhammed doğdu. Daha ne olsun? Peygamberlik bizden gitti.
Soranlar gülüşerek yanlarından ayrıldılar.
Musevilerin ağızlarını bıçak açmıyordu. Bir yahudi, yolda Abdülmuttalib'i gördü:
-Ey Kureyş reisi, çocuğa ne isim verdiniz?
-Muhammed...
-Öyle mi! Demek öyle? diyerek mırıldandı... Peygamber olduğuna dair üç delil bir araya geldi; Kızıl yıldızın doğması, isminin Muhammed konması ve üçüncüsü de asil bir aileden olması.
Aynı günlerde Medine sokaklarında da bir yahudi saçını başını yoluyordu...
- devamı var-
Tevratın yazdıkları doğru çıktı, dedi yahudi alimleri...
Bir musevi ise çocuğu görmek istedi... Hane-i saadete geldiler. Bebeğin gözlerine bakar bakmaz adam, kendini kaybetti. Aklı başına gelip yerden doğrulurken hazır bulunan Kureyşlilerin alaylı alaylı güldüklerini görünce öfke ile bağırdı:
-Ey Kureyş mensupları! Ey Kureyşliler! Tevrat hakkı için söylüyorum; bana kulak verin! Gördüğünüz bu çocuk işte o peygamberdir. İsmi maşrıktan mağribe kadar yayılacak ve sizi... Evet, sizi kılıçla yola getirecektir! Nübüvvet, israiloğullarından gitti artık, kahkahalarınıza devam edebilirsiniz! diyerek orayı terketti.
Yine aynı günlerde bir sabahın er vaktinde bir tepede bir grup yahudinin feryad-u figanına şahid olunuyordu... Ortada bir yahudi, çevresinde dindaşları bir söylüyor, bin dövünüyorlardı. Görenler şaşkın:
-Hayrola, ne oldu, ne var, böyle kendinizi paralıyorsunuz?
-Ah, aah!.. beklenen gün geldi; kızıl yıldız göründü. Bu yıldız ne zaman doğsa bir peygamber dünyaya gelir. Demek ki, Muhammed doğdu. Daha ne olsun? Peygamberlik bizden gitti.
Soranlar gülüşerek yanlarından ayrıldılar.
Musevilerin ağızlarını bıçak açmıyordu. Bir yahudi, yolda Abdülmuttalib'i gördü:
-Ey Kureyş reisi, çocuğa ne isim verdiniz?
-Muhammed...
-Öyle mi! Demek öyle? diyerek mırıldandı... Peygamber olduğuna dair üç delil bir araya geldi; Kızıl yıldızın doğması, isminin Muhammed konması ve üçüncüsü de asil bir aileden olması.
Aynı günlerde Medine sokaklarında da bir yahudi saçını başını yoluyordu...
- devamı var-