-Esmani-
Kayıtlı Kullanıcı
Savaşlar ve destanlar ülkesi Çeçenistan.. Nice gizli kahramanların olduğu ve dağlarında , dünyanın başından sonuna kadar geçen zamanda yetecek kadar efsane ve destan barındıran bir kahramanlar ülkesi.
Evet kahramanlar ülkesi diyorum çünkü iyi ile kötünün müslüman ile münafığın ayrıştığı o zorlu noktadan geçtiği halde rus zulmüne hala ses veren, dağlarında tekbir seslerinin eksik olmadığı , her taşın , her ağacın, bir kahramanın tekbir ve şehadetine şahit olduğu o cennet kapısı ülke..
Birinci savaştan sonra kazandıkları zaferi henüz savaşın bitimi olarak görmeyip 50 yıllık bir savaş dilimine yayılan bir stratejinin başlangıcı gören Çeçenler ikinci savaşla birlikte eksi 30 dereceye varan soğuklarda doruklarında canlıların zor tutunduğu dağlarda yaşamlarını sürdürüp Grozni ve çevresine konuşlanmış işgalci rus birliklerini vurmaya devam ettiler, yazın gelmesiylede birlikte bulundukları doruklardan düşman karargahlarına adeta ebabiller gibi saldırdılar ve bir çok düşman karargahını yok ettiler. Bu süreçte de yiğit kahramanlarını şehid verdiler. Bu komutanlar Çeçen güçlerin genaral rütbesindeki genç komutanlarıydı. Yaşları çok genç ve yaşamın tadını alabilecekleri en güzel çağdaydılar, yaşıtları güzel bir hayat hayali kurup onun için çırpınırken bu genç komutanlar ise sosyal refah hayallerini bir kenara itip bir halkın kurtuluş umudu ve savaşçıları oldular. Dünya hayatını ellerinin tersi ile itip ancak kurtların ve doruklarında kartalların yaşayabildiği o acımasız dağları mekan olarak tutup açlık -susuzluk ve uykusuzluk arasında rus kefereleriyle boğuşmaya girdiler. Onurun ve cesaretin en büyük hazine sayıldığı bu kurtlar ülkesi şu an savaşın en acımasız ve ateşli şeklini yaşıyor.
Bundan bir kaç sene evvel bölgeden gelmiş ve bir ayağını kaybetmiş bir mücahidle az bir zaman geçirme şansı yakalamıştım, bu genç mücahidin ağlamaklı ses hali gözümün önünden hiç gitmedi , çocuk gibi duygusallaşan bu mübarek genç kardeşimizin neredeyse ağlamaya başlamasının nedeni ise bir ayağını kaybetmiş olması değil cepheye bu ayakla ulaşamama korkusuydu. Bunu izah ederkende hem kahramanlık ve secaatin ölmediğini bizdeki Çanakkale ruhunun bir tezahürünü görme şansı hemde onur ve hürriyet aşkı gibi yüksek ideallerin bu genç mücahidin şahsında abideleştiğini görmüştüm.
Batının holywod filmlerinde verebildiği ve çoktan kaybettiği belkide hiç ulaşamadığı bu noktayı yakalayan bu kahramanların arasında olmak ve onlarla aynı havayı solumak bile benim için her zaman bir şeref olmuştur. Her yönleriyle İslamın izzet ve kavgasını veren bu kahramanların kadın erkek gösterdikleri bu cesaret ve secaat örneği ülkemizden her kesimden yankı bulmuş ve bu kahramanların takdir edilmesini sağlamıştı. Neden takdir edilmesin ki , ümmetin erkeklerinin oturup havadan sudan tartışmalarla adeta geyik muhabbetine çevirdikleri firasetsiz davranışları sergilerken , Çeçen toprağının genç kızları rus karargahlarını yerle bir eden istişhad operasyonları ile cennete doğru kanatlanıyorlardı. Havva Baraev'in rus karargahına cesaretle dalması ve sonucunda bir çok işgalciyi cehenneme göndermesi ve kendisininde şehadete vasıl olması, Grozninin fethi sırasında hanımlardan oluşmuş birliklerin rus siperlerini darmadağın etmesi ve bir çoğunun daha gelinlik yaştayken şehadetle sonuçlanan bu çılgın cesaret örneğini sergilemeleri umarımki ümmetin suskun ve herşeyi başkalarından bekleyen , mehdi beklentisi içinde nefsini zahmete sokmayan , kendisini zahmete sokanlarıda marjinallikle suçlayan ümmetin yüz karası erkeklerine örnek olur umarım. Ben kendi adıma cesareti hemde delicesine cesareti seviyorum ve elbette bu cesareti Allah cc ve Onun yüce davası uğruna sergileyen bu kahramanları çok ama çok seviyorum. Umuyorumki Allah cc benide o kahramanlarla beraber halkeder ve onların arasında yürürüm maveraya, çünkü kişi sevdikleriyle beraberdir.
Bugün batı sahte kahramanlık olaylarını film endüstrisininde verdiği teknolojik imkanla süsleyip halkına sunuyor. Ve halklar bu yalanlarla uyutuluyor, neyin kavgasını verdiklerini dahi bilmeyen bir mutant kitle ile karşı karşıyayız. Ama bildiğim tek şey o kahramanlar çağının kapanmadığı ve o gerçek kahramanların bugün Kafkasyanın deli dağlarında rus ayılarını dize getirmekle meşgul olduklarını biliyorum. Ve onların zaferleri için bulunduğum yerden her daim dua ediyorum. Ve biliyorumki bir gün o dağların doruklarından şehirlere inen kahramanlar Altın çağı başlatıp küçük ve inanmış bir topluluğun nice kalabalıklara galip geleceklerini kanıtlayacaklar. Ve adil bir sistem kurup karamsarlığa düşmüş ümmetin yaralarınıda saracaklarını biliyorum. Çünkü o zorluklarda nasılda savaşıldığını ve nasıl destan yazıldığını bize canlı canlı öğreten Kafkasyanın bu kurt bakışlı insanlarını görüyorum ve onlarla aynı devirde yaşadığım ve bir çoğu şehid olmuş geride mücadelesini miras olarak bırakmış bir çok kahramanıda gördüğüm için kendimi şanslı görüyor ve Allah cce hamdediyorum. İslam gömleğini giymenin ateşten gömlek giymekle eşdeğer olduğu ve böyle tabir edildiği ve müslümanca yaşamanın zorun zoru olduğu bu zamanda Allah için çarpışan yiğitlere buradan şöyle bir dönüp şehadet parmağımı kaldırarak , kalbimin ta derinliklerinden bir tekbir ve bu kahramanlara da selam gönderiyorum.
Mustafa Seyfullah Kılıç
[marq]ALLAHU EKBER!!![/marq]
Evet kahramanlar ülkesi diyorum çünkü iyi ile kötünün müslüman ile münafığın ayrıştığı o zorlu noktadan geçtiği halde rus zulmüne hala ses veren, dağlarında tekbir seslerinin eksik olmadığı , her taşın , her ağacın, bir kahramanın tekbir ve şehadetine şahit olduğu o cennet kapısı ülke..
Birinci savaştan sonra kazandıkları zaferi henüz savaşın bitimi olarak görmeyip 50 yıllık bir savaş dilimine yayılan bir stratejinin başlangıcı gören Çeçenler ikinci savaşla birlikte eksi 30 dereceye varan soğuklarda doruklarında canlıların zor tutunduğu dağlarda yaşamlarını sürdürüp Grozni ve çevresine konuşlanmış işgalci rus birliklerini vurmaya devam ettiler, yazın gelmesiylede birlikte bulundukları doruklardan düşman karargahlarına adeta ebabiller gibi saldırdılar ve bir çok düşman karargahını yok ettiler. Bu süreçte de yiğit kahramanlarını şehid verdiler. Bu komutanlar Çeçen güçlerin genaral rütbesindeki genç komutanlarıydı. Yaşları çok genç ve yaşamın tadını alabilecekleri en güzel çağdaydılar, yaşıtları güzel bir hayat hayali kurup onun için çırpınırken bu genç komutanlar ise sosyal refah hayallerini bir kenara itip bir halkın kurtuluş umudu ve savaşçıları oldular. Dünya hayatını ellerinin tersi ile itip ancak kurtların ve doruklarında kartalların yaşayabildiği o acımasız dağları mekan olarak tutup açlık -susuzluk ve uykusuzluk arasında rus kefereleriyle boğuşmaya girdiler. Onurun ve cesaretin en büyük hazine sayıldığı bu kurtlar ülkesi şu an savaşın en acımasız ve ateşli şeklini yaşıyor.
Bundan bir kaç sene evvel bölgeden gelmiş ve bir ayağını kaybetmiş bir mücahidle az bir zaman geçirme şansı yakalamıştım, bu genç mücahidin ağlamaklı ses hali gözümün önünden hiç gitmedi , çocuk gibi duygusallaşan bu mübarek genç kardeşimizin neredeyse ağlamaya başlamasının nedeni ise bir ayağını kaybetmiş olması değil cepheye bu ayakla ulaşamama korkusuydu. Bunu izah ederkende hem kahramanlık ve secaatin ölmediğini bizdeki Çanakkale ruhunun bir tezahürünü görme şansı hemde onur ve hürriyet aşkı gibi yüksek ideallerin bu genç mücahidin şahsında abideleştiğini görmüştüm.
Batının holywod filmlerinde verebildiği ve çoktan kaybettiği belkide hiç ulaşamadığı bu noktayı yakalayan bu kahramanların arasında olmak ve onlarla aynı havayı solumak bile benim için her zaman bir şeref olmuştur. Her yönleriyle İslamın izzet ve kavgasını veren bu kahramanların kadın erkek gösterdikleri bu cesaret ve secaat örneği ülkemizden her kesimden yankı bulmuş ve bu kahramanların takdir edilmesini sağlamıştı. Neden takdir edilmesin ki , ümmetin erkeklerinin oturup havadan sudan tartışmalarla adeta geyik muhabbetine çevirdikleri firasetsiz davranışları sergilerken , Çeçen toprağının genç kızları rus karargahlarını yerle bir eden istişhad operasyonları ile cennete doğru kanatlanıyorlardı. Havva Baraev'in rus karargahına cesaretle dalması ve sonucunda bir çok işgalciyi cehenneme göndermesi ve kendisininde şehadete vasıl olması, Grozninin fethi sırasında hanımlardan oluşmuş birliklerin rus siperlerini darmadağın etmesi ve bir çoğunun daha gelinlik yaştayken şehadetle sonuçlanan bu çılgın cesaret örneğini sergilemeleri umarımki ümmetin suskun ve herşeyi başkalarından bekleyen , mehdi beklentisi içinde nefsini zahmete sokmayan , kendisini zahmete sokanlarıda marjinallikle suçlayan ümmetin yüz karası erkeklerine örnek olur umarım. Ben kendi adıma cesareti hemde delicesine cesareti seviyorum ve elbette bu cesareti Allah cc ve Onun yüce davası uğruna sergileyen bu kahramanları çok ama çok seviyorum. Umuyorumki Allah cc benide o kahramanlarla beraber halkeder ve onların arasında yürürüm maveraya, çünkü kişi sevdikleriyle beraberdir.
Bugün batı sahte kahramanlık olaylarını film endüstrisininde verdiği teknolojik imkanla süsleyip halkına sunuyor. Ve halklar bu yalanlarla uyutuluyor, neyin kavgasını verdiklerini dahi bilmeyen bir mutant kitle ile karşı karşıyayız. Ama bildiğim tek şey o kahramanlar çağının kapanmadığı ve o gerçek kahramanların bugün Kafkasyanın deli dağlarında rus ayılarını dize getirmekle meşgul olduklarını biliyorum. Ve onların zaferleri için bulunduğum yerden her daim dua ediyorum. Ve biliyorumki bir gün o dağların doruklarından şehirlere inen kahramanlar Altın çağı başlatıp küçük ve inanmış bir topluluğun nice kalabalıklara galip geleceklerini kanıtlayacaklar. Ve adil bir sistem kurup karamsarlığa düşmüş ümmetin yaralarınıda saracaklarını biliyorum. Çünkü o zorluklarda nasılda savaşıldığını ve nasıl destan yazıldığını bize canlı canlı öğreten Kafkasyanın bu kurt bakışlı insanlarını görüyorum ve onlarla aynı devirde yaşadığım ve bir çoğu şehid olmuş geride mücadelesini miras olarak bırakmış bir çok kahramanıda gördüğüm için kendimi şanslı görüyor ve Allah cce hamdediyorum. İslam gömleğini giymenin ateşten gömlek giymekle eşdeğer olduğu ve böyle tabir edildiği ve müslümanca yaşamanın zorun zoru olduğu bu zamanda Allah için çarpışan yiğitlere buradan şöyle bir dönüp şehadet parmağımı kaldırarak , kalbimin ta derinliklerinden bir tekbir ve bu kahramanlara da selam gönderiyorum.
Mustafa Seyfullah Kılıç
[marq]ALLAHU EKBER!!![/marq]