Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cennette Kadın (1 Kullanıcı)

ReisulKurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
414
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Gerek cennet ve gerekse cehennem, hem erkek ve hem de kadın kullar için açıktır, yaratılış bakımından bu iki cinsin cennet ve cehenneme girmeyi hak etmede fırsat eşitlikleri vardır. Fiilen hak ediş ise serbest irade ile gerçekleştirilen iyi veya kötü davranışlara bağlıdır.

Kitap ve sünnet kaynaklarında yapılan açıklamaları, uslübü ve islamı tam bilmeyenler yanlış anlamışlar, yanlış yorumlamışlar bunlardan, ilahi sıfatlar, mantık ve vicdan ile bağdaşmayan sonuçlar çıkarmışlardır. "Cennetin adeta erkek sultanların sarayı olması, kadınların orada da ikinci sınıf kullar durumunda oldukları, cehennemi dolduranların çoğunun kadınlar olması..." bu cümledendir. Bu yanlış anlayışları düzeltmek gerekirse;

Ayetlerde ve sayılan çok az sayıda mütevatir (1) hadislerde, cennete veya cehenneme girme ve ebedi mutluluğa erme bakımından kadının aleyhinde olan bir bilgi mevcut değildir. Bu kaynaklarda, "nimette-külfette, cezada mükafatta eşitlik" bulunduğu bildirilmektedir.

Cennet yalnızca erkeklerin sarayları değildir; orada kadın da, erkek de saraylarının sultanlarıdır.

Cennette kadına da erkeğe de dilediği, arzu ettiği, canının çektiği, elde edince mutlu olacağı her şey verilecektir.

Cennet sonsuz bir mutluluk yeridir; ancak insanoğlu bu mutluluğu daha önce ne tanımış, ne tatmıştır. Bu sebeple insanların, dünyadaki zevkleri, alışkanlıkları, kadın-erkek ilişkisindeki cinselliği olduğu gibi ahirete taşımaları, nasları buna göre yorumlamaları gerçeğe uygun değildir.

Mütevatir olmayan hadislerde "cennette erkeklere ikişer adet dünya hatunu verileceği" bildirilmiştir. Bundan kadınların aleyhine ve erkeklerin lehine bir sonuç çıkarmak mümkün değildir; çünkü bu da erkeklerin dünyada tattıkları ve arzuladıkları şeylerin kelimeleri kullanılarak- imrendirmek üzere- söylenmiş bir sözdür. Ayrıca kadın tek olmayı istiyorsa veya başka erke istiyorsa ona da bunlar verilecektir. Burada önmelki olan dünyadaki isteklerimiz ve yapımız ile cennetteki isteklerimiz, isteme kabiliyetimiz ve yapımızı birbirine karıştırmamaktır. Problem varsa işte bu karıştırma sebebiyle vardır.

Vakı'a suresinde huriler kastedilerek "..onları bambaşka bir yapıda yeniden yarattım..." (56/22,37) buyurulmuştur. Müfessirler bu hurilerin dünyada yaşlanmış ve buruşmuş olarak vefat eden kadınlar oldukların ifade etmişlerdir. Buna göre huriler de melek değil, insandır, dünyada yaşamış kadınlardır ve cennette sayılan erkeklerden daha fazladır.

Erkek ve kadın olarak Allah Tealanı has ve arif kulları cenne, köşk, kadın, yiyecek, içecek, bağ ve bahçe için istamezler, cenneti aşık oldukları Cemal-i İlahi için, özledikleri Habibiullah (s.a.) için isterler.

Kaynak: Prof.Dr.Hayrettin Karaman'ın "İslam'da Kadın ve Aile" isimli eserinin "Cennette Kadın" adlı yazısından özetle alınmıştır.

Mütevatir Hadis: Peygamberimiz'den bize kadar, haberin ve bilginin doğruluğundan şüphe etmeyeceğimiz ölçüde ve sayıda kimsenin naklede geldikleri hadisler.
 

cennet_agaci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Kas 2006
Mesajlar
2,468
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
iStAnBuLL
Rabbim seabını yazsın inşaAllah
peki birşey sormak istiyorum farzedelımkı ben cennete gırdım.. dıyelım annemı yanımda istedım; annem Allah korusun ama cehennemlık pekı benım ıstegım üzerıne annemı cennete aldırma şansım varmı eğer yanlış bır kelıme kullandı isem özür dılerım şimdiden:(
 

ReisulKurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
414
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Selamun Aleykum... Biraz Uzun olcak Ama oku Tuba Kardeşim :)

Şefâat:
Kur'ân-ı Kerîm'de, Allah'ın izni ve rızâsı olmadan hiçbir kimsenin, O'nun nezdinde şefâat edemeyeceği ifade buyrulmuştur. (el-Bakara: 2/255, Tâhâ; 20/100; el-Enbiyâ: 21/28).
Sahih hadisler kıyâmet günü, Şefi'u'l-ümem (s.a.v.) Efendimizin, Allah'ın izni ile şefâat edeceğini bildirmektedir.
Bu âyet ve hadisler karşısında ümmet şefâati ittifakla kabul etmiş, ancak mefhumunda farklı görüşler getirmişlerdir.
Bilindiği üzere halk arasında şefâat, araya ricacı koyarak bir kimsenin diğerine, yapamayacağını yaptırmak, yapacağını yaptırmamak istemesi mânasında kullanılır.
Allah'ın hüküm ve kararı âdil ve kesindir. Onun hakkında, bu mânada bir "şefâat haktır, Allah Teâlâ'nın, kıyâmet gününde bazı kullarına tanıyacağı bir meziyettir, imtiyazdır; ancak "mâna ve mahiyetini biz bilemeyiz" demişlerdir.
Sonrakiler ise şefâate: "Allah nezdinde yapılacak şefâat, Zât-ı Kerim'inin kabul buyuracağı bir duâdır" mânasını vermiş, bu anlayışı benimsemişlerdir.21

2. Tevessül:
Tevessül, aracı (vesile) kılmak mânasında olup, aracı kılınanın amel veya şahıs olması bakımından ikiye ayrılır:

a) Amel ile tevessül:
Bir kimse, iyi bir amelini ortaya koyarak, bunu aracı kılarak Allah Teâlâ'dan dilekte bulunabilir.
"Ey imân edenler! Allah'tan sakının, O'na ulaşmaya yol (vesile) arayın, yolunda cihad edin ki kurtulasınız..." (el-Mâide: 5/35) âyetinin şahıs ile tevessül mânasında ihtilâf edilmiş olmakla berâber, amel ile tevessül mâna ve hükmünde ittifak edilmiştir.
Bu nevi tevessülün Sünnet'te de delil ve örnekleri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in anlattığına göre üç kişinin sığındığı bir mağaranın ağzını büyük bir kaya kapatmıştı. Her biri en iyi amelini vesile kılarak Allah'a duâ etmeye karar verdiler. Birincisi ana ve babasına itâati, ikincisi Allah korkusu ve iffeti, üçüncüsü kul hakkına riâyeti ile alâkalı en seçkin amellerini vesile kılarak yalvardılar ve Allah tarafından kayanın, mağara ağzından çekilmesi ile kurtuldular.22

b) Şahısla tevessül:
Araya, Allah'ın sevdiği bilinen veya sanılan bir kulu konularak taleb üç nevidir.
Birincisi: Şefâat mânasında tevessüldür; yâni araya konan şahıs, isteyen nâmına duâ eder, talepte bulunur. Hz. Ömer (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)'in amcası Abbas ile tevessül ederek: "Ya Rabbi, kuraklık içinde kalınca Peygamberimiz ile sana tevessül ederdik, bize yağmur verirdin; şimdi de O'nun amcası ile tevessül ediyoruz, bizi suya kavuştur" derdi ve yağmur yağardı23 Burada tevessül Hz. Abbas'ın onlar için duâ etmesi, onların da bu duâya katılmaları şeklinde olmaktadır.
Bu sağlam rivâyetler sebebiyle mezkûr tevessül, ulemâ-nın ekseriyetince benimsenmiştir.
İkincisi: Vesile kılınan şahsın, Allah nezdindeki değerine dayanarak tevessüldür. Eğer bu şahıs Habib-i Hüdâ (s.a.v.) ise ekseriyet bunu da caiz görmüştür.
Birisi Peygamberimiz (s.a.v.)'e gelerek "Ya Rasûlallah! Gözlerim kapandı, benim için Allah'a duâ buyur" dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurdu: "Abdest al, iki rek'at namaz kıl, sonra da şöyle de: Allah'ım, Peygamberin Muhammed ile sana yönelerek yalvarıyorum. Ey Muhammed, gözümün açılması için senin şefâatçi olmanı istiyorum; Allah'ım onun, hakkımdaki şefâatini kabul buyur." ve ekledi: "Bir ihtiyacın olduğunda hep aynısını yap."
Bunun üzerine adamın gözü açıldı.24
Vesile kılınan Peygamberimiz'den başka birisi ise bâzı âlimler bunu da caiz görmüş, bâzıları görmemişlerdir.
Üçüncüsü: Vefât etmiş bir kimse ile ikinci mânada tevessüldür. Bu tevessül çeşidi de tasavvuf erbâbı ile birçok ulemâ tarafından caiz görülmüştür. İbn-İ Teymiyye ve taraftarları ise duâ mânalı şefâat dışında kalan tevessül nevilerini caiz görmemişlerdir.25
Başı oldukça kavgalı olan tevessül meselesinde titizlik gösterilen nokta tevhid inancının korunmasıdır. Bilindiği gibi duâ bir ibâdettir ve ibâdet ancak Allah'a yapılır; yardım da -vâsıtalı ve vâsıtasız- yalnız Allah'tan gelir: "Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz" (Fâtiha). Tevessülü caiz görenler ise tevessül edenin şirk koşmadığını, bunun tevhid inancına aykırı olmadığını söylemişlerdir.
Uygulamada her tevessül edenin şirk koştuğu iddiâ edilemez. Her üç nevi tevessülü, üsûlünce kullanan, istediğini Allah'tan isteyen, yardımı O'ndan bekleyen; ancak kendi aczini, kusurunu, günâhını bildiği için bir Allah sevgilisini araya koyan, onun hatırı için isteyen kimseye "sen şirk koştun, haram işledin" denemez.
Ancak türbelerin etrafında toplanan, dede ve tekkelere kurbanlar kesen, adaklar adayan, ellerini kaldırarak, ölülerden medet, imdât, şifâ... bekleyen kimselerin hatalı hareket ettikleri, imanlarını tehlikeye düşürdükleri bir gerçektir; onlara yolun doğrusunu göstermek mürşidlerin görevidir.
 

ReisulKurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
414
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Ama Özetle Şöyle Söyleyebiliriz, Allah'ın İzin verdiği Ölçüde Şefaatçi olabilirsin, Örneğin şöyle bir yazı okumuştum.. Biliyorsun Ebu Talip İman Etmeden öldü, ve onun cenazesini Peygamber Efendimiz Kendi yıkadı ve Tüm vücuduna Ellerini sürdü denirki" Peygamber Efendimizin Dokunduğu Azap olunmaz" Ama Allah ona Ayakları Altını unutturdu ve Ebu Talip Ayakları Altından Azap görecektir. Yani Onun günah Terazisi ile Sevap Terazisi Arasında çok Fark kalmamış ise Allah Nafile İbadetlerine Bakacaktır ve Eksikleri Tamamlayın Diyecektir. Belki iyi Yetiştirilen bir Evlatta Kalanı Tamamlaya yetebilir. Ama En iyisini Tabi Rabbim bilir. Selamun Aleykum
 

cennet_agaci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Kas 2006
Mesajlar
2,468
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
iStAnBuLL
vealeyküm selam çok t.ederim sağolun
hepsını okudum... Rabbım razı olsun ...inşaAllah
Rabbım hepimizi affetsin..cennet kapılarından girmeyi nasip etsın...
cümlemize inşaAllah...kabir azabı yaşatmasın..:A
dua ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt