Bazı insanlar zannederler ki; müminin basit ve küçük bir dünyası var. Halbuki o namaz kılandır, namazda müşahade makamına ermeye çalışandır. Her zaman murakabe halinde olmaya gayret sarfettiği için farkındalığı artmıştır.
Mümin murakabe halindeyken Mutlak Güzel’e, her şeyi işiten ve her şeyi gören bir iradeye teslim olmuştur. Her an yeni bir oluş içinde olan Rabbinin terbiyesinde olduğunu bilir. Mümin için her anın bir değeri ve bir sorumluluğu vardır. Müminin gayesi gafleti yıkmaktır. Bu gaye ile Allah–ü Teala’nın eşyadaki kudret ve sanatını hem baş gözüyle hem kalp gözüyle görmeye çalışır.
Bazen mümin durup alemi seyreder, bazen de alem durup onu seyreder. Mümin peygamberini örnek alır, olgunlaştıkça gönlü incelir, mahlukata olan sevgi ve merhameti artar. Kendini her zaman bir öğrenci olarak bilir. Yükseldikçe tevazuu, yürüdükçe cömertliği artar.
Mümin sık sık öleceğini aklına getirmeye çalışır. Gafleti yıkan en önemli şeylerden biridir ölümü tefekkür. Kötü huy ve alışkanlıklara da bir son verendir. Ölümü çokça tefekkür edenler dünya dertlerini dert edinmezler, kanaat ehli olurlar. Dünyaya hırsla bağlanmadıkları için üzülmelerini gerektirecek durumlar da azalmıştır. Ölümü sık sık düşünenler bir kuş gibi hafif hissederler kendilerini, say u gayretleri ahiret için olmuştur.
Mümin her düğümü yumuşaklıkla çözmek ister muhatapları kabalaşmaya meyilli olsa da… Bu halleri görmezden gelir, çünkü bilir ki hilm ve yumuşaklık peygamber ahlakındandır. Ve aslolan aşktır. Müminin aşkı vardır aşkıyla avunur.
“Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır” ( 49;13) ayetinin gereğince müminin her geçen gün takvası artar. Artmalıdır. Allah’tan hakkıyla ancak alimler korktuğu için mümin her geçen gün ilmini artırmaya gayret sarf eder.
“Kendini pak tutan, Rabbini zikredip namaz kılan, elbette umduğuna, kurtuluşa ermiştir” (87;14–15) ayeti gereğince görevlerini severek yapmaya gayret eder.
Allah (cc) bizleri de hakikilerden eylesin. Ulaşabildiğimiz her yere gönülden selam olsun.
Mümin murakabe halindeyken Mutlak Güzel’e, her şeyi işiten ve her şeyi gören bir iradeye teslim olmuştur. Her an yeni bir oluş içinde olan Rabbinin terbiyesinde olduğunu bilir. Mümin için her anın bir değeri ve bir sorumluluğu vardır. Müminin gayesi gafleti yıkmaktır. Bu gaye ile Allah–ü Teala’nın eşyadaki kudret ve sanatını hem baş gözüyle hem kalp gözüyle görmeye çalışır.
Bazen mümin durup alemi seyreder, bazen de alem durup onu seyreder. Mümin peygamberini örnek alır, olgunlaştıkça gönlü incelir, mahlukata olan sevgi ve merhameti artar. Kendini her zaman bir öğrenci olarak bilir. Yükseldikçe tevazuu, yürüdükçe cömertliği artar.
Mümin sık sık öleceğini aklına getirmeye çalışır. Gafleti yıkan en önemli şeylerden biridir ölümü tefekkür. Kötü huy ve alışkanlıklara da bir son verendir. Ölümü çokça tefekkür edenler dünya dertlerini dert edinmezler, kanaat ehli olurlar. Dünyaya hırsla bağlanmadıkları için üzülmelerini gerektirecek durumlar da azalmıştır. Ölümü sık sık düşünenler bir kuş gibi hafif hissederler kendilerini, say u gayretleri ahiret için olmuştur.
Mümin her düğümü yumuşaklıkla çözmek ister muhatapları kabalaşmaya meyilli olsa da… Bu halleri görmezden gelir, çünkü bilir ki hilm ve yumuşaklık peygamber ahlakındandır. Ve aslolan aşktır. Müminin aşkı vardır aşkıyla avunur.
“Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır” ( 49;13) ayetinin gereğince müminin her geçen gün takvası artar. Artmalıdır. Allah’tan hakkıyla ancak alimler korktuğu için mümin her geçen gün ilmini artırmaya gayret sarf eder.
“Kendini pak tutan, Rabbini zikredip namaz kılan, elbette umduğuna, kurtuluşa ermiştir” (87;14–15) ayeti gereğince görevlerini severek yapmaya gayret eder.
Allah (cc) bizleri de hakikilerden eylesin. Ulaşabildiğimiz her yere gönülden selam olsun.