ondansonra19
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 5 Şub 2008
- Mesajlar
- 21
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
DELAİL-İ HAYRATIN YAZILMASI
Bir gün, şöyle bir hadise oldu:
Şeyh(Muhammed b. Abdirrahman b. Ebi Bekir b. Süleyman cezuli)hazretleri bir kuyu başına vardı. Orada abdest almak istiyordu. Kuyunun su çekecek aleti olmadığından, ne yapacağını bilemedi; durdu.
Bu sırada; bir kız, yüksekçe bir yerden, Şeyh’in bu şaşkın halini gördükte; ona hitap ederek şöyle sordu:
_Sen kimsin? Neden öyle şaşırıp kaldın?
Şeyh kova getireceği ümidi ile kendisini kıza tanıttı ve halini bildirdi. Kız, onun bu halini şöyle cevaplandırdı:
_İnsanlar, sizi hayır ve kerametle överler. Sana gelince: Kuyudan bir su çıkarmaktan aciz kaldın; şaşırdın.
Böyle dedikten sonra; gelip kuyuya üfürdü. Allah’ın izni ile, kuyunun içinden su dışarı taşıp akmaya başladı.
Şeyh abdest aldıktan sonra, kıza sordu:
_Celal ve ikram sahibi Allah adına sana and içiyorum; sen bu keramete hangi amel sebebi ile nail oldun? Bana haber ver.
Kız, cevabında şöyle diyerek durumunu anlatıp haber verdi:
_Cenab-ı Resulullah sav hazretlerine, salavat-ı şerifeyi çok getirip ve bu getirdiğim salavat-ı şerifeye devamla nail oldum.
_Adı geçen şeyh, bu kızın kerametinden hayrete düştü. Salâvat-ı şerifeye tam rağbet gösterdi ve:
_Acaba hangi salâvat-ı şerifeye devam etsem?
Diye düşünüp endişeye daldı. Hatta o gece, bu düşünce sebebi ile uykusu gelmedi.
O gece, mehtaplı bir gece idi. Öyle düşünüp yatarken, hanımı yatağından kalktı; en güzel elbisesini giydi, Örtüsünü örttü; evden dışarı çıktı.
Bunu gören Şeyh’i kıskançlık tuttu:
_Acaba, bu vakitte nereye gidiyor?
Diye, içinden söylendi. Öfke ile kalktı; ardından dışarı çıkınca gördü ki: Deniz sahiline doğru ilerliyor. Önünde bir arslan, ardında bir arslan; ona gece bekçiliği ediyor.
Şeyh’in hayreti arttı. Uzaktan gözeterek, peşine düştü. Hatunun, deniz kenarına gittiğini gördü.
O denizin ortasında; ıssız, küçük bir ada vardı. Arslanlar, denizin kenarına yattılar. Hatun da, su üstünden yürüyerek o adaya çıktı. Sonra, abdest aldı; teheccüd namazına durdu.
Âlemlerin Rabbı Hazretlerine ibadetini, tazarru ve niyazını tamamladıktan sonra, yine su üzerinden yürüyerek kenara geldi. Arslanlar da kalktı; önceki gibi, biri önde: biri ardında yürümeye başladı.
Şeyh, bu durumu gördükten sonra; ondan önce eve gelip yatağına yattı. Uyku sureti gösterdi.
Hatunu da geldi; önceki elbiselerini giydi, yattı.
_Bu hatun, bunu her gece mi yapıyor?
Diye düşündü; üç gece, onu gözetledi. Gördü ki: Her gece bu minval üzere, adı geçen adaya gidiyor; ibadetini, tazarruunu yapıp dönüyor.
Üçüncü gecenin sabahı oldukta; bu sırrı hatununa sual etti. Hatunu şöyle dedi:
_Siz, bu işe şimdi mi vakıf oldunuz? Çok senelerdir ki, bu benim âdetimdir.
Bunun üzerine Şeyh sordu:
_Acaba, siz bu kerametle ne sebeple vasıl oldunuz?
Hatunu anlattı:
_İkrama nail olan, faziletli kılınan Resulü Nebi Hazretlerine salvat-ı şerife okumayı hiç bırakmadan devam edip durduğumdan nail oldum. Salâvatların en tamı ve en kemallisi onun üzerine olsun.
Şeyh:
_Devam ettiğiniz bu salâvat-ı şerife hangisidir?
Diye sorulunca, kadın durdu; cevap vermedi. Şeyh, ısrarla üzerinde durup sorunca, şöyle dedi:
_Ben bu gece istihare edeyim; izin olursa cevap vereyim.
Sabah oldu; hatun şöyle dedi:
_Açıkça söyleyeyim, haber vermeye izin yoktur. Ancak, salâvat-ı Şerifeleri topla; onların içinde varsa:
_Vardır.
Diye haber veririm.
Bunun üzerine Şeyh, işe girişti. Muteber kitaplardan asrında yaşayan büyük meşayihten aldığı Cenab-ı Resulullah’ın sav pak dilleri ve talim buyurduğu salâvat-ı Şerifeleri; ashab-ı kiramın ra, meşayih-i izamın vird olarak seçtikleri salavat-ı Şerifeleri topladı. Böylece, güzel bir kitap telif etti. Telif ettiği bu kitabı hatununa okuduğu zaman:
_İçinde birkaç yerde vardır.
Diye anlattıktan sonra, şöyle dedi:
_Bu kitabıokumayadevam edenin, Allah’ın rahmetine vasıl, Yüce Hazretin makbulü olacağına şüphe yoktur.
Bir gün, şöyle bir hadise oldu:
Şeyh(Muhammed b. Abdirrahman b. Ebi Bekir b. Süleyman cezuli)hazretleri bir kuyu başına vardı. Orada abdest almak istiyordu. Kuyunun su çekecek aleti olmadığından, ne yapacağını bilemedi; durdu.
Bu sırada; bir kız, yüksekçe bir yerden, Şeyh’in bu şaşkın halini gördükte; ona hitap ederek şöyle sordu:
_Sen kimsin? Neden öyle şaşırıp kaldın?
Şeyh kova getireceği ümidi ile kendisini kıza tanıttı ve halini bildirdi. Kız, onun bu halini şöyle cevaplandırdı:
_İnsanlar, sizi hayır ve kerametle överler. Sana gelince: Kuyudan bir su çıkarmaktan aciz kaldın; şaşırdın.
Böyle dedikten sonra; gelip kuyuya üfürdü. Allah’ın izni ile, kuyunun içinden su dışarı taşıp akmaya başladı.
Şeyh abdest aldıktan sonra, kıza sordu:
_Celal ve ikram sahibi Allah adına sana and içiyorum; sen bu keramete hangi amel sebebi ile nail oldun? Bana haber ver.
Kız, cevabında şöyle diyerek durumunu anlatıp haber verdi:
_Cenab-ı Resulullah sav hazretlerine, salavat-ı şerifeyi çok getirip ve bu getirdiğim salavat-ı şerifeye devamla nail oldum.
_Adı geçen şeyh, bu kızın kerametinden hayrete düştü. Salâvat-ı şerifeye tam rağbet gösterdi ve:
_Acaba hangi salâvat-ı şerifeye devam etsem?
Diye düşünüp endişeye daldı. Hatta o gece, bu düşünce sebebi ile uykusu gelmedi.
O gece, mehtaplı bir gece idi. Öyle düşünüp yatarken, hanımı yatağından kalktı; en güzel elbisesini giydi, Örtüsünü örttü; evden dışarı çıktı.
Bunu gören Şeyh’i kıskançlık tuttu:
_Acaba, bu vakitte nereye gidiyor?
Diye, içinden söylendi. Öfke ile kalktı; ardından dışarı çıkınca gördü ki: Deniz sahiline doğru ilerliyor. Önünde bir arslan, ardında bir arslan; ona gece bekçiliği ediyor.
Şeyh’in hayreti arttı. Uzaktan gözeterek, peşine düştü. Hatunun, deniz kenarına gittiğini gördü.
O denizin ortasında; ıssız, küçük bir ada vardı. Arslanlar, denizin kenarına yattılar. Hatun da, su üstünden yürüyerek o adaya çıktı. Sonra, abdest aldı; teheccüd namazına durdu.
Âlemlerin Rabbı Hazretlerine ibadetini, tazarru ve niyazını tamamladıktan sonra, yine su üzerinden yürüyerek kenara geldi. Arslanlar da kalktı; önceki gibi, biri önde: biri ardında yürümeye başladı.
Şeyh, bu durumu gördükten sonra; ondan önce eve gelip yatağına yattı. Uyku sureti gösterdi.
Hatunu da geldi; önceki elbiselerini giydi, yattı.
_Bu hatun, bunu her gece mi yapıyor?
Diye düşündü; üç gece, onu gözetledi. Gördü ki: Her gece bu minval üzere, adı geçen adaya gidiyor; ibadetini, tazarruunu yapıp dönüyor.
Üçüncü gecenin sabahı oldukta; bu sırrı hatununa sual etti. Hatunu şöyle dedi:
_Siz, bu işe şimdi mi vakıf oldunuz? Çok senelerdir ki, bu benim âdetimdir.
Bunun üzerine Şeyh sordu:
_Acaba, siz bu kerametle ne sebeple vasıl oldunuz?
Hatunu anlattı:
_İkrama nail olan, faziletli kılınan Resulü Nebi Hazretlerine salvat-ı şerife okumayı hiç bırakmadan devam edip durduğumdan nail oldum. Salâvatların en tamı ve en kemallisi onun üzerine olsun.
Şeyh:
_Devam ettiğiniz bu salâvat-ı şerife hangisidir?
Diye sorulunca, kadın durdu; cevap vermedi. Şeyh, ısrarla üzerinde durup sorunca, şöyle dedi:
_Ben bu gece istihare edeyim; izin olursa cevap vereyim.
Sabah oldu; hatun şöyle dedi:
_Açıkça söyleyeyim, haber vermeye izin yoktur. Ancak, salâvat-ı Şerifeleri topla; onların içinde varsa:
_Vardır.
Diye haber veririm.
Bunun üzerine Şeyh, işe girişti. Muteber kitaplardan asrında yaşayan büyük meşayihten aldığı Cenab-ı Resulullah’ın sav pak dilleri ve talim buyurduğu salâvat-ı Şerifeleri; ashab-ı kiramın ra, meşayih-i izamın vird olarak seçtikleri salavat-ı Şerifeleri topladı. Böylece, güzel bir kitap telif etti. Telif ettiği bu kitabı hatununa okuduğu zaman:
_İçinde birkaç yerde vardır.
Diye anlattıktan sonra, şöyle dedi:
_Bu kitabıokumayadevam edenin, Allah’ın rahmetine vasıl, Yüce Hazretin makbulü olacağına şüphe yoktur.