BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİ
BUNLARI ...
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin 1876 yılında Nurs köyünde doğduğunu...
Annesinin adının Nuriye Hanım,Babasının adının Mirza Efendi olduğunu...
Küçüklüğünden beri haksızlığa tahammül edemediğini,kendisinin başarısını çekemeyen medrese arkadaşlarının Ona saldırmaları karşısında cesaretle karşı koyduğunu...
O zaman ki medreseler arasında cesaretli,yiğit,gözünü budaktan sakınmayan olarak nam saldığını...
Babası Sofi Mirzanın yabancı tarlalardan geçerken hayvanların ağzını o tarlaların mahsulünü yememeleri için bağladığını...
Annesi Nuriye Hanımın Onu abdestsiz emzirmediğini...
Medresede bir gece Hocalarının büyük talebelere,Bediüzzamanın da içinde bulunduğu bir grubu göstererek “Bunlardan biri dini yeniden canlandıracak ama hangisi olduğunu bilmiyorum” dediğini...
Çok küçük yaşlardan itibaren zekat,sadaka almadığını ve minnet altına girmediğini...
Bir gece rüyasında Efendimizi gördüğünü ve Efendimizin ona “Kuran-ı çağa göre açıkla ve insanlara anlat” dediğini...
Medrese kurallarına göre 20 senede ancak bitebilen kitapları 3 ayda bitirebildiğini...
Abisinin Molla Abdullah,onu 80 kitaptan imtihan ettiğini ve aldığı cevaplar karşısında kardeşi Molla Said’e talebe olduğunu...
Medrese hocasının kendisi için “Zeka ile hafızanın bir insanda bu kadar aşırı bir şekilde toplanması çok nadirdir” dediğini...
Siirt alimleriyle yaptığı münazarada onların hepsini mağlup ettiğini ve sonra “Said-i Meşhur” yani Meşhur Said dendiğini...
Yediği yemeğin taneciklerini yardımlaşmayı sevdikleri ve Cumhuriyetçi oldukları için karıncalara verdiğini...
13 yaşında iken o yörenin en zalimi olan Mustafa Paşayı yaptığı haksızlıklardan vazgeçirmeye ve namaz kılmaya çağırdığını...
Mustafa Paşa kendi alimleriyle bir münazara yapıp onları yenerse bunu kabul edeceğini söylemesi üzerine yapılan münazarada Bediüzzamanın galip ayrıldığını...
Mardin’den kendisini götüren askerlere namaz vakti geldiğinde kelepçelerin çözülmesini istediğinde bu isteği kabul edilmeyince “Bismillah” deyip kelepçeleri çözdüğünü... Bunu nasıl yaptığını soranlara da “Bu namazın kerametidir” dediğini...
23 yaşındayken Bitlis valisi Ömer Paşanın konağında 2 sene kalan Bediüzzamanın Valinin 6 kızına bakmayacak kadar kuvvetli bir imana sahip olduğunu...
Matematiğe dair bir kitap yazdığını ve 27.dereceden denklem çözümleri yapabildiğini...
Bu sıralarda üstün dehasından dolayı “Bediüzzaman” yani Zamanın eşsizi lakabını aldığını...
Bediüzzamanın ezberlediği 80-90 kitabı 3 ayda bir defa ezberden tekrar ettiğini...
Devrin Padişahı Abdülhamit’e Doğuda üniversite açılması için teklif verdiğini...
İngiliz Avam Kamarasında onların elindeki Kuran-ı alarak yenebiliriz denmesi üzerine “Kur’anın sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu ben Dünyaya göstereceğim ve isbat edeceğim” dediği bu sırada 18 yaşında olduğunu...
1907’de İstanbul’da kaldığı otelin kapısına “Burada her suale cevap verilir ama sual sorulmaz” yazdırdığını...
Kendisini çekemeyenlerin Ona deli damgası vurmak için gönderdikleri doktorun “Eğer Bediüzzamanda zerre kadar delilik varsa,Dünyada akıllı insan yoktur” dediğini...
Yahudilerin İstanbul temsilcisi Karosso ile görüştüğünü ve Karosso’nun konuşmayı yarıda keserek “Eğer yanında biraz daha kalırsam beni de müslüman edecekti” dediğini...
Tiflis’te karşılaştığı Rus polisine o anda çok kötü durumda olan Müslümanların Dünyaya hakim olacağını söylediğini...
1915’li yıllarda Doğuda Ruslara karşı talebeleriyle savaştığını,Rusların Bediüzzaman ve talebelerini görünce “Keçe külahlılar geliyor” diye kaçıştıklarını...
İstanbul Kağıthane semtinde 2 arkadaşıyla yaptığı kayık gezintisinde çevrede yüzlerce bayan olmasına rağmen bir kez olsun bakmadığını ve sebebini soranlara “Lüzumsuz, geçici zevklerin akıbeti elemler, teessüfler olmasından,istemiyorum” dediğini...
1922 yılında Ankara’ya geldiğini ve Millet Meclisinin kendisini resmi tören ile karşıladığını...
Ankara’da Mustafa Kemal ile görüştüğünü...
Mecliste yaptığı konuşmadan sonra 60 milletvekilinin Namaza başladığını...
Gençliğinde 10 sene kaldığı İstanbul’da bir defa olsun kadına bakmadığını...
Talebelerinin anlattığına göre her gece mutlaka Teheccüde kalktığını ve her gece 4-5 saat dua ettiğini...
1926 yılında başlayan ve 25 sene süren çileli hayatın Risale-i Nuru telif etmesi ile bereketlendiğini...
Barla’da kaldığı 8.5 sene zarfında Risale-i Nurun dörtte üçünü telif ettiğini...
Üstadımızın ilk yazdığı Risale “Haşir Risalesi” denilen 10.Söz olduğunu... İçinde üçyüz kadar mucizenin ve bir o kadar da ismin geçtiği Peygamberimizin mucizelerini anlatan 19.Mektub’u telif ederken Üstadımızın yanında hiçbir kitap olmadığını ve bu özelliğin tüm Risaleler yazılırken de geçerli olduğunu...
Zamanın Ankara Valisi Nevzat Tandoğa’nın sarığını çıkarması ve şapka takmasını istemesi üzerine eliyle boynunu göstererek “Bu sarık bu başla beraber çıkar” dediğini...
Üstadımızın 19 defa din düşmanları tarafından zehirlendiğini ve bir defasında çok şiddetli bir zehir etkisi ile 1 hafta aç ve susuz ve halsiz bir şekilde hastalandığını fakat bu durumda iken bile bir defa dahi bile namazını terk etmediğini...
Üstadımızın Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin “Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz,hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz” dediğini...
Üstadımıza leke sürmek isteyenler bir sarhoşa Said’in hizmetçisi buradan bir rakı aldı diye yazıp imzalatmak istediklerini fakat sarhoş adamın “Tövbeler olsun bu yalanı kim imza eder” dediğini...
Üstadımızın hapishanede kaldığı zaman beraberinde en azılı katillerin ve canilerin bile namaza başladıklarını...
Kendisini defalarca hapseden ve defalarca zehirleyip eza ve cefa veren insanlara hakkını helal edecek kadar alicenap olduğunu...
Üstadımızın Mektubat’da “Rıza-i küfür,küfür olduğu gibi,zulme rıza da zulümdür” dediğini...
Günde 1.5 – 2 saat uyuduğunu ve gece ibadet ettiğini...
Üstad hazretlerinin “Tembellik,hastalık,yorgunluk ve havalecilik nefsin desisesidir” dediğini ve bu huyları hiç sevmediğini...
Üstad Hazretleri “Evlatlarım,Risale-i Nur dinsizlerin,komünistlerin,masonların belini kırmıştır. Risale-i Nur daima galiptir. Katiyyen merak etmeyiniz. Yeterki siz Risale-i Nur’a sadık kalın” dediğini...
Üstadımızın Risale-i Nuru ilk telifi zamanında “Eğer mümkün olsaydı,Risale-i Nur’un bir sayfasının yazılması için 10 altın verecektim” dediğini...
Bir gün Üstadımız Barla’dan geçerken “Bu zamanda neye ihtiyaç varsa Risale-i Nurda mutlaka ona cevap bulacaktır” dediğini...
Nur üstadımızın “Biz Risale-i Nur okuyarak iman tazeliyoruz” dediğini...
Üstadımızın odasında karyolanın yanın da 4 metre uzunluğunda 1 metre eninde dua şeceresi olduğunu ve her gece onlara dua ettiğini...
Üstad Hazretlerinin Emir dağına 3 km kalsa bile namaz vakti gelince arabayı durdurup hemen evvel vaktinde namazı eda ettiğini....
Üstada Hazretlerinin “Risale-i Nuru evrad makamında okuyabilirsiniz” dediğini...
Üstad Hazretlerinin “İhtiyaç duyduğumda 200 bazen 400 ayet-i kerime imdadıma geliyor” dediğini...
İki rekat teheccüd ve dua namazlarını kar-kış demeden asla terk etmediğini...
Üstad hazretlerinin Mektubat adlı eserinde “Mevcudiyetimizin hamisi olan İslamiyet’ten elini gevşetme; dört el ile sarıl,yoksa mahvolursun” dediğini...
Nurlu üstadımızın “İslamın tek bir hakikatı için binler başım olsa fedaya hazırım” dediğini...
23 Mart 1960 Çarşamba günü,İslam Dünyasında bin ayda daha hayırlı olan Kadir gecesinin idrak edildiği gece,Bediüzzamanın Urfa’da İpek Palas Oteli’nin 27 numaralı odasında Rahmeti Rahmana kavuştuğunu...
Biliyor muydunuz ?
İslamiyet’e adanmış,her türlü eziyet ve zulüm altında imanın izzeti ile yaşanmış 83 yıllık bir ömrün sonu... Bir otel odasında... Evsiz barksız... Geriye dünya namına hiçbir varlık ve mal bırakmadan... Rahat yüzü görmeden... Ama her an Allah(CC) ile Resulullah (SAV) ile ve onların sevdikleri ile birlikte...
İman hizmeti yolunda her türlü hapis,sürgün ve işkencelere katlanarak karanlığı dağıtan Bediüzzaman Said Nursi bizlere yüreğimizi ısıtan bir müjde bırakıp gitti:
“ÜMİTVAR OLUNUZ.ŞU İSTİKBAL İNKİLABATI İÇİNDE EN YÜKSEK GÜR SADA,İSLAMIN SADASI OLACAKTIR...”
“İNNA LİLLAH VE İNNA İLEYHİ RACİUN”
Allah hepimizi O’nun has şakirdlerinden eylesin. Ve ahirette şefaatini nasip eylesin...
AMİN...
BUNLARI ...
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin 1876 yılında Nurs köyünde doğduğunu...
Annesinin adının Nuriye Hanım,Babasının adının Mirza Efendi olduğunu...
Küçüklüğünden beri haksızlığa tahammül edemediğini,kendisinin başarısını çekemeyen medrese arkadaşlarının Ona saldırmaları karşısında cesaretle karşı koyduğunu...
O zaman ki medreseler arasında cesaretli,yiğit,gözünü budaktan sakınmayan olarak nam saldığını...
Babası Sofi Mirzanın yabancı tarlalardan geçerken hayvanların ağzını o tarlaların mahsulünü yememeleri için bağladığını...
Annesi Nuriye Hanımın Onu abdestsiz emzirmediğini...
Medresede bir gece Hocalarının büyük talebelere,Bediüzzamanın da içinde bulunduğu bir grubu göstererek “Bunlardan biri dini yeniden canlandıracak ama hangisi olduğunu bilmiyorum” dediğini...
Çok küçük yaşlardan itibaren zekat,sadaka almadığını ve minnet altına girmediğini...
Bir gece rüyasında Efendimizi gördüğünü ve Efendimizin ona “Kuran-ı çağa göre açıkla ve insanlara anlat” dediğini...
Medrese kurallarına göre 20 senede ancak bitebilen kitapları 3 ayda bitirebildiğini...
Abisinin Molla Abdullah,onu 80 kitaptan imtihan ettiğini ve aldığı cevaplar karşısında kardeşi Molla Said’e talebe olduğunu...
Medrese hocasının kendisi için “Zeka ile hafızanın bir insanda bu kadar aşırı bir şekilde toplanması çok nadirdir” dediğini...
Siirt alimleriyle yaptığı münazarada onların hepsini mağlup ettiğini ve sonra “Said-i Meşhur” yani Meşhur Said dendiğini...
Yediği yemeğin taneciklerini yardımlaşmayı sevdikleri ve Cumhuriyetçi oldukları için karıncalara verdiğini...
13 yaşında iken o yörenin en zalimi olan Mustafa Paşayı yaptığı haksızlıklardan vazgeçirmeye ve namaz kılmaya çağırdığını...
Mustafa Paşa kendi alimleriyle bir münazara yapıp onları yenerse bunu kabul edeceğini söylemesi üzerine yapılan münazarada Bediüzzamanın galip ayrıldığını...
Mardin’den kendisini götüren askerlere namaz vakti geldiğinde kelepçelerin çözülmesini istediğinde bu isteği kabul edilmeyince “Bismillah” deyip kelepçeleri çözdüğünü... Bunu nasıl yaptığını soranlara da “Bu namazın kerametidir” dediğini...
23 yaşındayken Bitlis valisi Ömer Paşanın konağında 2 sene kalan Bediüzzamanın Valinin 6 kızına bakmayacak kadar kuvvetli bir imana sahip olduğunu...
Matematiğe dair bir kitap yazdığını ve 27.dereceden denklem çözümleri yapabildiğini...
Bu sıralarda üstün dehasından dolayı “Bediüzzaman” yani Zamanın eşsizi lakabını aldığını...
Bediüzzamanın ezberlediği 80-90 kitabı 3 ayda bir defa ezberden tekrar ettiğini...
Devrin Padişahı Abdülhamit’e Doğuda üniversite açılması için teklif verdiğini...
İngiliz Avam Kamarasında onların elindeki Kuran-ı alarak yenebiliriz denmesi üzerine “Kur’anın sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu ben Dünyaya göstereceğim ve isbat edeceğim” dediği bu sırada 18 yaşında olduğunu...
1907’de İstanbul’da kaldığı otelin kapısına “Burada her suale cevap verilir ama sual sorulmaz” yazdırdığını...
Kendisini çekemeyenlerin Ona deli damgası vurmak için gönderdikleri doktorun “Eğer Bediüzzamanda zerre kadar delilik varsa,Dünyada akıllı insan yoktur” dediğini...
Yahudilerin İstanbul temsilcisi Karosso ile görüştüğünü ve Karosso’nun konuşmayı yarıda keserek “Eğer yanında biraz daha kalırsam beni de müslüman edecekti” dediğini...
Tiflis’te karşılaştığı Rus polisine o anda çok kötü durumda olan Müslümanların Dünyaya hakim olacağını söylediğini...
1915’li yıllarda Doğuda Ruslara karşı talebeleriyle savaştığını,Rusların Bediüzzaman ve talebelerini görünce “Keçe külahlılar geliyor” diye kaçıştıklarını...
İstanbul Kağıthane semtinde 2 arkadaşıyla yaptığı kayık gezintisinde çevrede yüzlerce bayan olmasına rağmen bir kez olsun bakmadığını ve sebebini soranlara “Lüzumsuz, geçici zevklerin akıbeti elemler, teessüfler olmasından,istemiyorum” dediğini...
1922 yılında Ankara’ya geldiğini ve Millet Meclisinin kendisini resmi tören ile karşıladığını...
Ankara’da Mustafa Kemal ile görüştüğünü...
Mecliste yaptığı konuşmadan sonra 60 milletvekilinin Namaza başladığını...
Gençliğinde 10 sene kaldığı İstanbul’da bir defa olsun kadına bakmadığını...
Talebelerinin anlattığına göre her gece mutlaka Teheccüde kalktığını ve her gece 4-5 saat dua ettiğini...
1926 yılında başlayan ve 25 sene süren çileli hayatın Risale-i Nuru telif etmesi ile bereketlendiğini...
Barla’da kaldığı 8.5 sene zarfında Risale-i Nurun dörtte üçünü telif ettiğini...
Üstadımızın ilk yazdığı Risale “Haşir Risalesi” denilen 10.Söz olduğunu... İçinde üçyüz kadar mucizenin ve bir o kadar da ismin geçtiği Peygamberimizin mucizelerini anlatan 19.Mektub’u telif ederken Üstadımızın yanında hiçbir kitap olmadığını ve bu özelliğin tüm Risaleler yazılırken de geçerli olduğunu...
Zamanın Ankara Valisi Nevzat Tandoğa’nın sarığını çıkarması ve şapka takmasını istemesi üzerine eliyle boynunu göstererek “Bu sarık bu başla beraber çıkar” dediğini...
Üstadımızın 19 defa din düşmanları tarafından zehirlendiğini ve bir defasında çok şiddetli bir zehir etkisi ile 1 hafta aç ve susuz ve halsiz bir şekilde hastalandığını fakat bu durumda iken bile bir defa dahi bile namazını terk etmediğini...
Üstadımızın Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin “Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz,hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz” dediğini...
Üstadımıza leke sürmek isteyenler bir sarhoşa Said’in hizmetçisi buradan bir rakı aldı diye yazıp imzalatmak istediklerini fakat sarhoş adamın “Tövbeler olsun bu yalanı kim imza eder” dediğini...
Üstadımızın hapishanede kaldığı zaman beraberinde en azılı katillerin ve canilerin bile namaza başladıklarını...
Kendisini defalarca hapseden ve defalarca zehirleyip eza ve cefa veren insanlara hakkını helal edecek kadar alicenap olduğunu...
Üstadımızın Mektubat’da “Rıza-i küfür,küfür olduğu gibi,zulme rıza da zulümdür” dediğini...
Günde 1.5 – 2 saat uyuduğunu ve gece ibadet ettiğini...
Üstad hazretlerinin “Tembellik,hastalık,yorgunluk ve havalecilik nefsin desisesidir” dediğini ve bu huyları hiç sevmediğini...
Üstad Hazretleri “Evlatlarım,Risale-i Nur dinsizlerin,komünistlerin,masonların belini kırmıştır. Risale-i Nur daima galiptir. Katiyyen merak etmeyiniz. Yeterki siz Risale-i Nur’a sadık kalın” dediğini...
Üstadımızın Risale-i Nuru ilk telifi zamanında “Eğer mümkün olsaydı,Risale-i Nur’un bir sayfasının yazılması için 10 altın verecektim” dediğini...
Bir gün Üstadımız Barla’dan geçerken “Bu zamanda neye ihtiyaç varsa Risale-i Nurda mutlaka ona cevap bulacaktır” dediğini...
Nur üstadımızın “Biz Risale-i Nur okuyarak iman tazeliyoruz” dediğini...
Üstadımızın odasında karyolanın yanın da 4 metre uzunluğunda 1 metre eninde dua şeceresi olduğunu ve her gece onlara dua ettiğini...
Üstad Hazretlerinin Emir dağına 3 km kalsa bile namaz vakti gelince arabayı durdurup hemen evvel vaktinde namazı eda ettiğini....
Üstada Hazretlerinin “Risale-i Nuru evrad makamında okuyabilirsiniz” dediğini...
Üstad Hazretlerinin “İhtiyaç duyduğumda 200 bazen 400 ayet-i kerime imdadıma geliyor” dediğini...
İki rekat teheccüd ve dua namazlarını kar-kış demeden asla terk etmediğini...
Üstad hazretlerinin Mektubat adlı eserinde “Mevcudiyetimizin hamisi olan İslamiyet’ten elini gevşetme; dört el ile sarıl,yoksa mahvolursun” dediğini...
Nurlu üstadımızın “İslamın tek bir hakikatı için binler başım olsa fedaya hazırım” dediğini...
23 Mart 1960 Çarşamba günü,İslam Dünyasında bin ayda daha hayırlı olan Kadir gecesinin idrak edildiği gece,Bediüzzamanın Urfa’da İpek Palas Oteli’nin 27 numaralı odasında Rahmeti Rahmana kavuştuğunu...
Biliyor muydunuz ?
İslamiyet’e adanmış,her türlü eziyet ve zulüm altında imanın izzeti ile yaşanmış 83 yıllık bir ömrün sonu... Bir otel odasında... Evsiz barksız... Geriye dünya namına hiçbir varlık ve mal bırakmadan... Rahat yüzü görmeden... Ama her an Allah(CC) ile Resulullah (SAV) ile ve onların sevdikleri ile birlikte...
İman hizmeti yolunda her türlü hapis,sürgün ve işkencelere katlanarak karanlığı dağıtan Bediüzzaman Said Nursi bizlere yüreğimizi ısıtan bir müjde bırakıp gitti:
“ÜMİTVAR OLUNUZ.ŞU İSTİKBAL İNKİLABATI İÇİNDE EN YÜKSEK GÜR SADA,İSLAMIN SADASI OLACAKTIR...”
“İNNA LİLLAH VE İNNA İLEYHİ RACİUN”
Allah hepimizi O’nun has şakirdlerinden eylesin. Ve ahirette şefaatini nasip eylesin...
AMİN...