Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

bu resim kimin içini acıtmazki.. (2 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
ALLAH c.c. Vicdanı sızlayan merhamet duygularını kalbinde hisseden Müslümanın acılarını imkanı yettiğince paylaşmak isteyen ve bu hisleri burada dile getiren bütün kardeşlerimden ALLAH c.c. razı olsun. Ayrıca bu duruma seyirci kalan zenginlere de ALLAH c.c. hidayet nasip etsin. ALLAH c.c. imanımızı güçlü ve hep zinde tutsun. ALLAH c.c. yar ve yardımcımız olsun..... Fiemanullah.
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
ALLAH c.c. Vicdanı sızlayan merhamet duygularını kalbinde hisseden Müslümanın acılarını imkanı yettiğince paylaşmak isteyen ve bu hisleri burada dile getiren bütün kardeşlerimden ALLAH c.c. razı olsun. Ayrıca bu duruma seyirci kalan zenginlere de ALLAH c.c. hidayet nasip etsin. ALLAH c.c. imanımızı güçlü ve hep zinde tutsun. ALLAH c.c. yar ve yardımcımız olsun..... Fiemanullah.

AMİN nekadar doğru güzel sözler yazmışsınız allah sizdende razı olsun AMİN.. yürekten dualarınıza yürekten teşekkürler
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Sızlayan her vicdan, düşünen her akıl, yaralanan her kalp ve yaşaran her göz soruyor; “Ne yapabiliriz?” diye.

Her ne isim altında olursa olsun her türlü zulmün, inanan insanların iç alemlerine bütün ağırlığıyla yerleştirdiği dehşetli bir sorudur bu.

Haklı öfkesini söndürmek için silaha sarılmak ve cepheye koşmak isteyenlerin karşısına bir başka soru çıkıyor: Bombalara karşı sapan taşlarıyla, tanklara karşı sopalarla nasıl karşı koyabiliriz?

Coşan hamiyet duygusu bu haklı soruyu düşünmek bile istemiyor ve “Olsun, yine de bir şeyler yapmamız lazım.” diyor.

Biz de aynı kanaatteyiz. Bir şeyler yapmamız lazım; ama çok düşünerek ve ileriye dönük planlar yaparak bir şeyler yapmamız lazım, hatta çok şeyler yapmamız lazım.

Maziyi irdelemenin ve yarayı kaşımanın bir fayda sağlamayacağını biliyoruz. Şu var ki, hastalığa doğru teşhis koymadan da tedavinin mümkün olmayacağı inancındayız.

Akıl için yol birdir: Bombaya daha güçlü bombalarla, tanka daha donanımlı ve modern tanklarla karşı koyacak seviyeye gelmek. Biz bu uzun yola girmedikçe harbi uzatmaktan, zulmü her geçen gün daha da artırmaktan ve yeni beldelere sıçratmaktan öte bir şey yapmış olmayız.

Bize bu hamiyetli insanların ölmesi değil, belli bir hedefe doğru büyük bir himmet ve gayretle yılmadan yürümeleri lazım. Ölümün bir şey halledeceğine inansak elbette en önce yapılması gereken “canı feda etmek”tir. Ama bu feda, cephemizi zayıflatmaktan öte bir işe yaramayacaksa bunu çare olarak görmemiz mümkün değil. İleri hedeflerimizi iyi tayin etmeli ve bu gün için de yapılması gereken her türlü maddî yardımı yapmakta gecikmemeliyiz. Haneleri viran olan, yakınlarını kaybedip ortada kalan, hastalıktan inleyen, çaresizlik içinde kıvranan mazlumlara her türlü mali yardımı yapmak, gıda ve ilaç sevkıyatına gecikmeden başlamak hem iman kardeşliğimizin hem de insanlığımızın bize yüklediği bir mükellefiyettir.

Şimdi hastalığın teşhisi için halimize kısaca bir göz atarak konuya devam edelim: Şu anda Müslüman Dünyasının özellikle de Arap Aleminin sermayesi Hıristiyan bankalarında faize yatırılmış değil mi? Darül harp olan ülkelerden faiz almanın caiz olduğunu biliyoruz. Ama burada aldandığımız çok önemli bir nokta var, o da şu: O ülkelerde yaşayan işçiler gibi, paramızı onların bankalarına yatırmaya mecbur isek, paramızın faizini almamamız onlara bir bakıma yardım hesabına geçeceği için faiz almamız gerekiyor. Ama böyle bir mecburiyet olmadan sırf kâr gayesiyle yabancı bankalara para yatırmak kesinlikle doğru değil. Çünkü paramıza, mesela, on lira faiz veriyorlarsa bundan otuz lira kadar kazanç elde ediyorlar; bizim paramızla besleniyor, bizim paramızla silahlanıyor ve bizim paramızla bizi vuruyorlar. Bu kadar basit bir muhakemeyi Müslüman Dünyasının petrol ağaları ve kraliyet mensupları yapamıyorlarsa, İsrail’den önce onları uyarmak ve ikaz etmek durumundayız.

Komşusu aç iken kendi tok olan bizden değildir.” diyen bir Peygamberin (ASM) ümmeti olarak, komşumuz olan İslam ülkeleri yahudi zulmü altında inlerken biz batı ülkelerinde tatil sarayları yaptırıyor, hamamlarımıza altın burmalardan sular akıtıyorsak önce kendimizi hesaba çekmeli ve kendimize gelmeliyiz.

Putlara insanları kurban etmenin ne kadar saçma olduğunu her insan bilir. Ama bir kişi buna iman etmişse bu zulmü seve seve yapar. Yahudilerin kafalarında bir inanç putu vardır. Onlar dünyada yaşama hakkına sahip tek ırkın Yahudiler olduğuna inanır, diğer milletlere köle nazarıyla bakar, hatta onları öldürmeyi sevap sayarlar. Kafası bu derece katılaşmış, kalbi bu kadar kararmış insanlardan insaf ve merhamet beklememiz mümkün değil. Tek yol, onlara yenilmeyecek kadar güçlenmekten geçiyor.

Orta doğuda yahudiye “Dur!” diyecek bir süper gücün yahut güçlerin teşekkül etmesi herkes için hayatî bir zaruret haline gelmiştir. Bu gücün öncelikle Arap âleminde ve Arap birliğinde tahakkuk etmesi beklenir. Faize yatırılan sermayelerin yönü vakit kaybedilmeden bu ülkelerin kalkınmasına çevrilmeli, sefalet ve işsizliğe son verilmeli, komşu ülkeler arasındaki gelir uçurumu mümkün olduğu kadar kapatılmaya çalışılmalı, bunun yanında düşmana karşı da en az onlar kadar güçlü olunmalı ve tecavüzlerine böylece set çekilmelidir. Temel hedef; savaşmak değil barış içinde yaşamak ve Müslümanların da ileri ülkelerdeki hayat seviyesini yakalamaları için gayret göstermek olmalıdır.

Bu vazife yukarıda da belirttiğimiz gibi, öncelikle Arap ülkelerine düşer. Şu var ki, onlar artık isteseler de sermayelerinin tümünü batı bankalarından çekemezler. Bunun yeni bir harbin başlangıcı olacağını iyi bilirler ve bu harbe de hiç hazırlıklı olmadıklarının farkındadırlar. Ama hiç olmazsa bundan sonrası için akıllıca bir plan çizmek ve kalkınma yolunda hızlı yürümek zorundadırlar.
Biz bütün kalbimizle bunu beklemekteyiz. Arap âlemi süper güç olma yoluna girmezlerse bu konuda büyük ilerlemeler kaydetmiş olan Türkiye ile çok daha sıkı bir işbirliğine girmelidirler. Türkiye’de yatırım yapmalı, onunla ticari yönden bütünleşmeli ve iktisadi yönden büyük bir ortak güç sergilemelidirler.

Bu yol uzundur, ama tek çıkar yoldur.

Çalışmadan başarmak, ekmeden biçmek Allah’ın âdetullah denilen ilahi kanunlarına göre mümkün değildir. Bu gayretlerimiz fiilî bir dua olacaktır ve bu duanın kabulüyle, inşallah, ümidimizin çok fevkinde bir başarıyı yakalamamız mümkün olabilecektir.

Sulh mutlak manada hayırdır. İslam’ı bütün müesseseleriyle yaşamamız, ilim tahsil etmemiz, ticaret yapmamız, zengin olup zekât vermemiz, başka dinden olanlara İslam’ı tebliğ etmemiz ancak sulh ortamında gerçekleşecek hayırlı neticelerdir. Bununla birlikte harbe mecbur kaldığımız takdirde de bunu yine İslam’ın koyduğu esaslara uygun olarak yapmamız üzerimize bir vecibe olur. İslam’da harp hukuku çok önemlidir. Düşmanın çoluk çocuğuna, hayvanlarına, ekinlerine, harbe iştirak etmeyip ibadetiyle meşgul olan din adamlarına zarar vermek yasaklanmıştır. Bunlara uymayan kimse zalim olur, onların zulmünü hoş görmek de zulme iştirak etmek manasına gelir. Bu noktada kalbimizi kontrol altında tutmaya azamî derecede dikkat etmek durumundayız.

“Dünya ahiretin tarlasıdır.” Düşmanlarımız zulümleriyle bu tarladan kendileri için ebedî bir cehennem mahsulü alıyorlar ve sonunda kendilerini kabir âlemiyle başlayacak bir ceza silsilesinin içinde bulacaklar. Biz de İslam’ın harp hukukuna aykırı hareket etmekle kendimiz için günah ve azap devşirmekten hassasiyetle kaçınmak durumundayız. Hissiyatımız aklımıza galip gelerek bizi istikamet yolundan saptırmamalı, kalbimiz nefsimize galip gelmelidir. Bu da hamiyetli insanlar için çetin bir imtihandır.

Burada dinimizin bize öğrettiği çok önemli bir gerçeği de vurgulamak isteriz:

Allah’ın birçok isimlerinin tecellileri umumîdir ve bazı şartlara bağlanmıştır. Bu şartlara kim riayet ederse o tecellilerden nasiplenir.
Hakîm ismine uygun hareket ederek işlerini hikmetle icra eden kimse bunun karşılığını “başarı” olarak alır.

Şafi isminin tecellisi de yine bir takım şarlara bağlıdır. Bu dünyada her derdin devası vardır. O devayı kim bulur ve istimal ederse şifaya o mazhar olur. Burada da mümin-kâfir farkı gözetilmez.

Allah Resulü, rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu haber verirler. Ticarette başarılı olmanın değişmez kuralları vardır. Bunlara kim riayet ederse o başarıya ulaşır, bunda da yine din- mezhep farkı gözetilmez.

Son olarak konunun çok önemli bir yönüne de kısaca işaret edelim:

“Allah Ganiyy-i Mutlak ve Müstağni-yi alelıtlak”tır. Yani, hiçbir şeye hiçbir surette ihtiyacı yoktur. Müslümanların çalışıp yeryüzünde galip gelmelerinden razı olur, fakat bu başarıya Onun hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Mahlûkat âleminden bir misal vermek gerekirse, gözlerin görmesine güneşin değil insanların ihtiyacı vardır. Bütün insanlar gözlerini kapasalar güneş bundan zerre kadar zarar görmez ve müteessir olmaz. Hepsi gözlerini açsalar ve görme nimetine kavuşsalar güneşin ışığında bir artma olacağı düşünülemez. Her iki halde de kazanan ve kaybeden ancak insandır. İman da kalp gözünün açılmasıdır. İnsanların imana gelmeleri ve iman nurundan istifade etmeleri onlar için büyük bir kazançtır, Cenab-ı Hakkın buna ihtiyacı yok, ancak rızası vardır. Bu nokta çok iyi bilinmeli ve İslam âleminin düştüğü perişanlıktan kurtulması için gereken her türlü gayret en ince teferruatına kadar gösterilmelidir. Biz bunu yapmadığımız sürece Allah’ın rahmetini ve inayetini beklememiz kuru kumdan meyve beklememize benzer.

Canavarlara rahmet okutan İsrail zulümleri Allah Resulünün(a.s.m) Yahudilerin akıbeti hakkında verdiği haberin gerçekleşmesini hızlandırıyor. İstanbul’un fetih müjdesi gibi dünyadaki Yahudi varlığının sona ermesi müjdesi de şüphesiz tahakkuk edecektir. Şu var ki, bu işi ebabil kuşları değil Yahudilerden daha güçlü ordular gerçekleştirecektir.

Sonuç olarak, bu zulüm ateşi karşısında bize düşen görevleri iki maddede özetleyebiliriz.

1- “Allah hiçbir nefse gücünün yetmediği yükü yüklemez.” ayetinden aldığımız dersle gücümüzün neye yettiğini iyi tespit etmeli, mazlumlara yapmamız gereken her türlü yardımı eksiksiz yapmaya çalışmalıyız.

2- Bu yardımların geçici bir tedbir olduğunu bilip, gerçek tedbirin “düşman karşısında ondan daha güçlü olmaktan geçtiğinin” şuuru içinde tembelliği, meskeneti, eğlence ve sefahati, israfı, gayr-ı müslimleri kendi sermayemizle besleme gafletini terk ederek kalkınmamıza hız kazandırmalıyız. Sadece zengin olmak için değil güçlü olmak, zalimlere “dur” demek ve mazlumları kurtarmak için bütün gücümüzle çalışmalıyız.

Bu iki noktada bütün Müslümanları gayrete davet ediyor ve başarılı olmamızı Cenab-ı Haktan niyaz ediyoruz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Ramazan ayında hem bedenen manevi hem maddi olarak infak edelim.
Zekatlarımızı, fitrelerimizi, sadakalarımızı emin ellere vererek ümmetin fakirlerine ulaşsın.
Unutmayalım ki ! bizlerden yardım bekleyen nice ümmetin fakirleri var.
Unutmayalım verdiklerimiz bizimdir yediklerimiz giydiklerimiz değil.
ALLAH hayırlarınızı ibadetlerinizi kabul etsin.
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
yakın bir aile dostumuz var moskovalı müslüman olmadığı halde oruç tutuyo.onun için hep dua ediyorum hak yoluna gelsin diye. sadece ben ve ailem oruç tutuyo diye o da oruç tutuyo.allahım diyorum bu ne vicdan siz oruçluyken ben yemek mi yicem diyor seviniyorum şaşırıyorum.. bide bizim insanlarımıza bak diyorum onlar müslüman ama çoğu cafelerde yemek içmek kahkaha umurlarında değil ramazanda bile böyle insanlar varken hangi resim olursa olsun içleri acımaz anladımki gerçekten merhamet vicdan önce insan olmaktan geçiyormuş..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Merhamet varlığın ilk mayasıdır. O’nsuz, herşey bir bulamaç ve kaostur. Herşey, merhametle var olmuş, merhametle varlığını sürdürmekte ve merhametle nizam içindedir.

Gökler ötesinden gelen merhamet mesajlarıyla yer, düzene kavuşmuş; sema tesviye görmüştür. Makro-âlemden mikro âleme kadar herşey, hayranlık uyaran bu ahenge ve çelik-çavak işleyişe onun sayesinde ermiştir.

Bu işleyişte herşeyin, ebedi varoluşta kazanacağı hal ve alacağı durumun provası yapılmaktadır. Ve bütün varlıklar bu istikamette bir çırpınış içindedir. Her çırpınışta nizam ve intizam nümâyân (1) her sıçrayışta merhamet şule-feşândır (2).

Titreyen havanın letafetinde, rakseden suların kıvranışında, burnumuzun dibine ve ayağımızın ucuna kadar gelen bu dasitani (3) rahmeti görmemek mümkün mü?.

Bulut, merhametten kanatlarıyla, başımızın üstünde dolaşır durur. Yağmur, kemer kuşanmış süvari gibi, onun dölyatağından kopup imdadımıza gelir. Yıldırımlar, şimşekler binbir tarraka ile o gizli rahmetten muştular getirir. Ve kalem herşeyiyle ‘‘Rahmet-i sonsuz’’ adına bir gazelhan olur. Karalar ve denizler; ağaçlar ve otlar, yüzyüze ve dizdize, ayrı ayrı söz ve nağmeleriyle merhamet türküsü söyler durur.

Şu solucana bakın! Ayaklar altında ve kendi hesabına alabildiğine merhamete muhtaç; ama o,bu haliyle pek çok şeye merhamet etme yolunda, yorgunluk bilmeyen bir yolcudur. Şefkatli toprak ona bağrını açar. O da bu sıcak kucağın her avuç toprağına yüzlerce döl bırakır. Ve, toprak - ana bununla havalanır, bununla kabarır ve her yanıyla pişer ve olgunlaşır. Toprak solucana, solucan da toprağa rahmet; ya gübre olsun diye otu, kökü yakan nadanlara ne demeli? Zavallı insan! Hem toprağa hem de solucana merhametsizlik ettiğinin farkında bile değildir.

Bir de binbir çiçeğe cilve çakan şu anya ve kozasına gömülüp kendini hapseden ipekböceğine bakın! Merhamet orkestrasına uyma uğrunda, neleri göğüsler ve nelere katlanırlar. İnsana bal yedirmek ve ipek giydirmek için, bu koç-yiğit fedailerin çektikleri sancıyı görmemek mümkün mü?
Ya, yavrusunu kurtarmak için başını köpeğe kaptıran tavuğun, nasıl bir şefkat kahramanı; açlığım yutup, bulduğu şeyleri yavrusuna yediren aç-canavarın, nasıl ayrı bir babayiğit olduğunu hiç düşündünüz mü?

Bu âlemde herşey, ama herşey, merhamet düşünür, merhamet konuşur ve merhamet va’dedet. Ve bu itibarla da, kâinata, bir merhamet senfonizması nazarıyla bakilabilir. Ayn ayrı ses ve soluklar; tek ve çift bütün nağmeler, öyle bir ritm içinde akıp akıp gider ki, bunu görmemek ve anlamamak kabil değil. Ve sonra bütün şu parça parça acıma ve şefkat etmelerin arkasında,bu esrarlı koroya hükmeden, herşeyi çepeçevre sarmış geniş rahmetin sezilip hissedilmesi..

Veyl olsun bunlardan birşey anlamayan talihsiz ruhlara!.

Bütün bu olup bitenler karşısında insan, şuur ve iradesiyle; idrak ve düşüncesiyle “konsantre’ olarak bu engin rahmeti kavrama ve soluklarıyla ona kendi nağmesini katma sorumluluğu altındadır.

İçinde yaşadığı topluma, insanlığa, hatta bütün canlılara, bir insanlık borcu olarak merhamet etme mükellefiyetindedir. 0, bu yolda merhamet ettiği nisbette yücelir; gadre, zulme, insafsızlığa düştüğü nisbette de, horlaşır, hakirleşir ve insanlığın yüzkarası olur.

Bir bâgiye, (4) susuzluktan kıvranan zavallı bir köpeğe, merhamet edip su içirdiği için cennetlere yükseldiğini ve evindeki kediyi, aç bırakıp, ölümüne sebebiyet veren bir başkası ise, yıkılıp Tamu’ya (5) gittiğini, en doğru sözlüden işitiyoruz.

Merhamet edin ki, merhamete mazhar olasınız. Yerde merhamet eden bir ele, gökler - ötesi âlemlerden bin muştu gelir.

Bu sırrı kavrayan atalarımız, her yerde bin merhamet ocağı tüttürdüler. İnsanları da aşarak, hayvanları koruma ve himaye etme vakıfları te’sis ettiler. Bu, onlardaki derin merhamet anlayışının, bir ruh haline gelmesinden başka birşey değildi.

Ayağı kırılmış bir kuş, kanadı sakatlanmış bir leylek, kimbilir hangi merhamet-erini ta ciğerinden vurdu ki; menziline varamamış garip kuşlar için, huzur- evi yapar gibi ona, hayvani barınaklar yapma fikrini ilham etti.

Ah! Keşke, onların hayvanlara merhamet ettiği kadar, insanlarımıza merhametli olabilseydik... Heyhat! Kendimize merhamet etmediğimiz gibi, neslimizi de, alabildiğine bir umursamazlık ve merhametsizlik hissiyle mahvettik..

Şu binbir boğucu hadisenin ve artık içinde durulmaz hale gelen içtimai atmosferin, gerçek müsebbibleri bizleriz..

Bir de, merhamet duygusunun, ölçüsüz kullanılması ve su-i istimal edilmesi vardır ki, o da, merhametsizlik kadar, belki daha fazla sevimsiz ve zararlıdır.

Yerinde kullanılan merhamet, bir ab-ı hayat, bir iksir ise, onun su-i istimal edilmesi de, bir zehir bir zakkumdur. Ve, asıl olan da, işte bu terkibi kavramaktır. Oksijen ve hidrojen, belli nisbetleriyle terkibe girince, en hayati bir unsuru meydana getirirler. Nisbet bozulduğu ve ayrı ayrı kaldıkları anda ise, yanıcı ve yakıcı hüviyetlerine dönerler.

Bunun gibi, merhametin de, hem dozu, hem de kime karşı yapılacağı çok mühimdir. ‘Canavara karşı merhamet göstermek iştahını açar, sonra döner dişinin kirasını ister’ Azgına merhamet, onu iyice saldırgan yapar ve başkalarına tecavüze teşvik eder. Yılan gibi zehirlemekten lezzet alana merhamet edilmez. Ona merhamet, dünyanın idaresini kobralara bırakmak demektir.

Eli kanlı, yüzü kanlı; gönlü kanlı, gözü kanlı; hasılı, hem deli hem de kanlıya merhamet, bütün mağdurlara, bütün mazlumlara karşı en korkunç bir merhametsizliktir. Böyle bir tutum ise, kurda acıyıp da, kuzuların hukukunu kâle almama gibi bir şeye benzer ki, kurtları güldürse bile, bütün âsumanı h u efgâna getirecektir.

Merhamet hissinden mahrumiyet, nasıl bir hoyratlıktır. Öyle de, “zulmü alkışlama, zalimi sevme,’’ en az o kadar, insani değerlere karşı saygısızlık ve i’tisafdır. Ve günümüzde, daha çok, bu türlü havan taslaklarına rastlanıldığı için, milletin kader çizgisinde, adalet tevzii vazifesini yüklenenlerin bunlara karşı müteyakkız olmaları gerekmektedir.

 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Abdnin israilin ingilizin fransızın hülasa garip kulların bırakın ağzındakini midelerindekini alma kavgazı veren zalim emperyalistlerinkini acıtmaz
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Abdnin israilin ingilizin fransızın hülasa garip kulların bırakın ağzındakini midelerindekini alma kavgazı veren zalim emperyalistlerinkini acıtmaz

evet çok doğru yazmışsınız.ama allah mutlaka cezalarını vericektir onları aç bırakanları sömürenleri allah perişan edicektir.işallah suriye başkanı esadında cezasını verirde ordakilerde ölüm korkusuyla yaşamaktan kurtulurlar. oradaki müslümanlara yardım eylesin rabbim onun sonuda kaddafi gibi olur inşallah
 

**RaNa**

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Haz 2011
Mesajlar
3,597
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
31
b-297832-filistinli_%C3%A7ocuklar.jpg
 

**RaNa**

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Haz 2011
Mesajlar
3,597
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
31
sudan2.jpg


bu yazıyı defalarca okudum ve her okudugumda gözlerimden yaşlar döküldü
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
gerçekten bende ilk gördüğümde içim yandı ve kendi kendime dedimki benim halim iyi ama nekadar az şükrediyorum başkaları ne halde hiç düşünmüyorum böyle insanları gördükçe yaptığım ibadetlerin şükürlerin nekadar az olduğunu yetersiz olduğunu görüyorum.şükretmek dua etmek için illa bunlarımı görmemiz gerekiyo?illa musibetlerle karşılaşmamız mı gerekiyo?allah iyi halimizde de kötü halimizde de her daim şükredenlerden eylesin
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Allah muslumanlari katledenleri kahru perisan eylesin. Amin
 

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,317
Tepki puanı
5,726
Puanları
163
Yaş
51
Allah korkusu vicdanı merhameti olan herkesin içini sızlatır Allah yar ve yardımcıları olsun.Ama bunları olmayınca maalesef hiç bir işe yaramıyor duygusuz insanlara insanlar açlıktan ölmüş zorda yardıma muhtaç umurlarında değil gereksiz yerlere mirlyarlar harcarken göze görünmez ama aç yardıma muhtaç insana yardım eli uzatmazlar.Allah bazı herkese iyilik yapmak nasip etmez maalesef.
Allah bilerek ve idrak edenlerden olmak nasip etsin Rabbim..
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
amin yazan elleriniz dert görmesin allah sizden razı olsun
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
bu nasıl bir dramdır bu nasıl bir vahşettir allah onları iki cihanda perişan eylesin
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt