Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

biz kuranı anlarız (4 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Kur'an'ı Anlayamayız Anlayışı

Kur'an'ı anlayamayız anlayışı/önyargısı, Kur'anı anlamanın önündeki en büyük engellerden biridir.
Kur'an a karşı, böyle bir anlayışa sahip olmaktan daha büyük bir yanlış olamaz. Adeta, Kur' anın bütün işlevini sıfıra indirgeyen, insanla Kur'an arasındaki bütün ilişkileri koparan, aklı donduran ve Kur'an anlaşılmamaya mahkum eden bu anlayış değişmedikçe Kur'an'ı anlamak mümkün olmayacaktır.

Kur'an'ın anlaşılır ve açık bir kitap olduğunu söyleyen Allaha rağmen, "biz bu kitabı anlayamayız" düşüncesine sahip olanlar, bilinçsizce Allah'a iftira etmektedirler
"Biz bu Kur'an'ı Allah'a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık" (19 Meryem-97)

"Andolsun ki Kur'an'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık* Öğüt alan yokmudur?' (54 Kamer -17)
"Biz onu anlayasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik" (12 Yusuf- 2)

Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri apaçık gösterdik. " (2 Bakara - 118).

"Andolsun ki Biz bu Kur'an'da türlü türlü örneği gösterip açıkladık. İnsan amma da çok tartışıyor" (18 Kehf - 54).

"İşte böylece Kuran'ı apaçık ayetler, olarak indirdik. Allah, şüphesiz, dilediğini doğru yola eriştirir'' (22 Hac - 16).
"Andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik." (24 Nur-34).
"Andolsun ki, sana apaçık ayetler indirdik. Onları sadece yoldan çıkmışlar inkar eder" (2 Bakara - 99)

"Elif lam, ra. Bu bir kitap'tır ki, hikmet sahibi, herşeyden haberi olan Allah tarafından ayetleri kesin kılınmış sonra da uzun uzadıya açıklanmıştır" (11 Hud - 1)

"Bu indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik" (24 Nur - 1).
"Doğrusu bu Kur'an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız" (Zuhruf-44).

"Biz o Kur'an'ı senin dilinle kolaylaştırdık ki düşünüp öğüt alsınlar" (44 Duhan - 58).

"Böylece ayetleri uzan uzadıya açıklıyoruz ki, suçluların. yolu belli olsan" (6 Enam - 55)

"îşte Rabbinin doğru yolu budur. Biz öğüt alanlar için ayetleri geniş geniş açıkladık" (6 En'am 126)

"Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir. ' (15 Hîcr - 1).

"Andolsun biz gerçekleri açıklayan ayetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola iletir" (24 Nur-46).

Kur'an'da bu ayetlere benzer daha birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerde de görüldüğü gibi Kur'an kendisinin anlaşılır olduğunu söyleyerek "Biz onu anlayamayız diyenleri yalanlamış olmuyor mu?

Öyle ya! Kur'an mı doğru söylüyor , yoksa "onu anlayamayız" diyenler mi? Kur'an'ın ortaya koyduğu bu gerçeğe rağmen, "anlayamayız" anlayışını sürdürenler ancak akletmeyenlerdir. Akletmeden inanma ise "körü körüne" bir inanmadır ki böyle bir inancın hiç bir değeri yoktur. Geçerli ve gerçek inanma, bilerek inanmadır. Zira Rabbimiz, kendisine körü körüne değil, bilerek inanmamızı istemektedir.

Düsünmeli değilmiyiz; Allah anlayamayacağımız bir kitabı ne diye bize göndersin? Anlamadığımız bir kitabı gönderip te bizi sorumlu tutar mı hiç ? Bu Allah'ın adaletine yaraşır mı? Eğer öyle olsaydı o zaman anladığımız bir kitap olmadığı îçın „senin doğru yolunu öğrenemedik" demeye hakkımız olmaz mı? Allah Kullarına zorluk dilemediğine göre ne diye anlayamayacakları bir kitabı göndersin?

Kur'an'ın ortaya koyduğu gerçek odur ki Allah biz kullarına, kitabını anlayacak düzeyde akıl vermiş, kitabını da aklımız düzeyinde anlaşılır olarak indirmiştir. Kur 'ani ancak aklı olmayanlar anlamaz. Aklı olmayanlar ise zaten sorumlu değildir.

Kur'an'a tabi olunmadan Allah'a kul olunmaz; Allah'a kul olmak isteyen ise O'nun gönderdiği Kitab'ı bilmek zorundadır. Kitabı bilmek anlamayı, anlamak da okumayı gerektirir. Allah'a giden yolda Kur'an'ı hayatına rehber edinmeyen kimse serapları (din adına uydurulmuş bid'at ve hurafeleri) gerçek yerine koymuş olur.

Serap ise sadece yanıltıcı bir görüntüdür. Serap ve gerçek birbirinden ne kadar uzak ve farklı şeyler ise Kur'an'a, Kur'anın yerine insanın rehberliğine sunulan şeyler de birbirinden o kadar farklı ve uzaktır.
Ve seraplarla aldatılan Müslümanlar, Kur 'ana yönelmedikleri sürece bu aldanışın içinde yaşamlarını tüketeceklerdir.

Kur'an adına ve fakat Kur'ansız bir hayatı yaşamanın çelişkisini anlamak/görmek ve bu gerçeği bütün bir insanlığa ulaştırmak ve Kur'anı yeniden Müslümanların rehberliğine geçirmek kurtuluşumuz için tek yoldur.
Evet, bizi Allah'ın dininden, Kur'an'dan ayırarak uzaklaştırdılar. O halde yeniden dine dönmek, dinî Allah'a has kılmak için Kur'an'a dönmeliyiz.

Kur'an'dan daha iyi ve doğru rehber olmadığına göre Onun rehberliğine teslim olmalı değil miyiz? Bir yandan Rehberimiz Kur'andır diyeceğiz diğer yandan da Onun içinde olanı bilme gereğini duymayacağız. Onu okuyup anlama çabası içinde olmadıkça bize asla rehberlik etmeyecektir. Çünkü, Onu rehber edinmenin şartı ne dediğini anlamaktır.

Kur'an'ı anlayamayız anlayışını insanların düşüncesine yerleştirenlerin gerçek amacı, onları kendilerine bağımlı hale getirmektir.

Uydurdukları, „her bir ayetin yüzlerce, binlerce anlamı olduğunu", Hz. Ali'nin, "bir tek besmeleden yedi deve yükü kitap olacak kadar anlam çıkarabileceğini söyledigini“ Ebu hanife'nin, „bilmediklerimi ayaklarımın altına koyarsam başını göklere değer" dedigini ve benzeri gibi yalanlarla hatta bu yalanlarıda böylesine şerefli alimlere mal ederek Müslümanları uyuttular.

Müslümanlarla Kitap'ları arasına kurulan bu büyük tuzaktan akletmeden kurtulmak mümkün değildir. Bu tür yalanlarla güya islamı yüceltmek ve ne kadar degerli olduğnu anlatılmak istenmektedir. Oysa ki gerçek hiç te öyle değil. Böyle düşünmekle, iyi niyetli de olunsa yapılan şey Müslümanları Kur'an'dan uzaklaştırmaktır. Nasıl mı? şimdi düşünün

Bir kimse , bütün yaşamını ilme vermiş olmasına rağmen yine de bilmediklerini ayaklarının altına koyduğu zaman başı göğe değdigine göre,bir besmelenin yedi deve yükü kitap dolusu anlamı olduğuna göre, 'biz kim , islamı ve Kur an'ı anlamak kim?' diye düşünmez miyiz?

Büyük alimler bile „İslam bir deniz, bizim bîldiğimiz ancak ondan bir damladır“ dedîklerine göre, "O "âlimler denizden bir damla kadar onu bilebildiklerine göre, bizim islam'ı öğrenebilmemiz, anlayabilmemiz, mümkün mü ?" önyargısı ile ondan uzak durmaz mıyız?

Bu anlayışla alimIere uymaktan başka yol yoktur, „nasıl olsa onlar biliyorlar, bizede onlara uymak düşer" diyerek, Kur'an'ın yerine onların din anlayışlarına uymuş oluyoruz.
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yahudi ve hıristiyan ulemâsı bir delile isnad etmeksizin birçok mesele ihdas ederek; dinlerinde haram olan şeye helâl, helâl olan şeye haram demişler, avam tabakası da bunları kabul etmişlerdir.
Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:
“Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Oysa kendilerine, bir olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti.” (Tevbe: 31)
Âyet-i kerime’nin manasını bizzat Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kendisi açıklamıştır.
Şöyle ki:
Daha önceleri hıristiyan olan Adiy bin Hâtim, boynunda gümüşten bir haç olduğu halde, İslâm hakkında bilgi edinmek niyetiyle Medine’ye gelmişti. Şüphelerini gidermek için Resulullah Aleyhisselâm’a bazı sorular sordu. “Bu âyet bizi âlimlerimizi, râhiplerimizi rabler edinmekle suçluyor. Halbuki biz onları kendimize rabler edinmeyiz. Bunun mânâsı nedir?” dedi.
Resulullah Aleyhisselâm “Onlar helâli haram kıldılar, haramı helâl kıldılar. Siz bunu öylece kabul etmiyor muydunuz?” diye sorunca Adiy “Evet böyledir.” diye tasdik etti. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
İşte bu sizin onları rabler edinmenizdir.” buyurdu. (İbn-i kesir)
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir. ' (15 Hîcr - 1)

Evvela bize Elif Lam Ra yı açıklarmısınız ne demek anlamı nedir , yada Elif Lam Mim bu ayetleri açıklarmısınız, ki unutmayın Kuranda müteşabih ayetler vardır yani Allah diyorki bunları herkes anlayamaz sadece benim izin verdiklerim ,

İkincisi benim bir sorum ; Kurandan eçcinsel ve Lezbiyenler ile ilgili hükümler nerde geçer söylermisiniz ?

Ama lütfen sorularıma cevap verin eğer başka türlü yazacaksanız sakın yazmayın
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir. ' (15 Hîcr - 1)

Evvela bize Elif Lam Ra yı açıklarmısınız ne demek anlamı nedir , yada Elif Lam Mim bu ayetleri açıklarmısınız, ki unutmayın Kuranda müteşabih ayetler vardır yani Allah diyorki bunları herkes anlayamaz sadece benim izin verdiklerim ,

İkincisi benim bir sorum ; Kurandan eçcinsel ve Lezbiyenler ile ilgili hükümler nerde geçer söylermisiniz ?




Ama lütfen sorularıma cevap verin eğer başka türlü yazacaksanız sakın yazmayın

1.Elif Lam Mim hurufu mukatta dır.sözün gücünü temsil eder.. Allahın harflerle insanlığa meydan okumasıdır. harflerle ayetleri ilmek ilmek dokumasıdır... o devirde ki arap anlayışına yabancı değildi bu tarz.. arap edebiyatında örneklerinin olduğu söyleniyor... ama ben henüz! görmedim..
2.Eş cinsel ilişkiye zımmi atıf bir çok yerde var. Karşı cinse yaklaşma meselesi açıklanmış, bunun ötesi lut kıssasında kınanmıştır. lut as. kızlarını teklif etmiş....şeklindeki kıssa..

ama bunlardan ötesi kuranın bizim için en önemli müfessiri Allah resulüdür(binlerce selam ona olsun.) . biz kuranı onun as. sünnetiyle anlarız,yaşarız... kitap getirmeyen peygamber çoktur ama peygambersiz kitap yoktur.. zaten resullerin fonksiyonu budur... kitabın anlaşılması.
öbür türlü herkes her ayeti keyfine göre yorumlardı. haricilerde olduğu gibi... sünnet bu yüzden önemli..
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
1.Elif Lam Mim hurufu mukatta dır.sözün gücünü temsil eder.. Allahın harflerle insanlığa meydan okumasıdır. harflerle ayetleri ilmek ilmek dokumasıdır... o devirde ki arap anlayışına yabancı değildi bu tarz.. arap edebiyatında örneklerinin olduğu söyleniyor... ama ben henüz! görmedim..
2.Eş cinsel ilişkiye zımmi atıf bir çok yerde var. Karşı cinse yaklaşma meselesi açıklanmış, bunun ötesi lut kıssasında kınanmıştır. lut as. kızlarını teklif etmiş....şeklindeki kıssa..

ama bunlardan ötesi kuranın bizim için en önemli müfessiri Allah resulüdür(binlerce selam ona olsun.) . biz kuranı onun as. sünnetiyle anlarız,yaşarız... kitap getirmeyen peygamber çoktur ama peygambersiz kitap yoktur.. zaten resullerin fonksiyonu budur... kitabın anlaşılması.
öbür türlü herkes her ayeti keyfine göre yorumlardı. haricilerde olduğu gibi... sünnet bu yüzden önemli..


anlamı nedir diye sormuştum ama neyse başka bir şekilde zaten açıklamasını yapamazdınız çünki açıklaması saklıdır.Buda demekki her akıl kuranı anlayamaz ,

ikincisi Hz Lut kıssasında sadece olayın nasıl geliştiği ve halkın sapkınlığı ve bunun sonucu verilen cezadan bahseder Allah c.c hüküm yoktur...

Evet Resulden de s.a.v Kuranı öğreniyor ve tatbik ediyoruz ama işte bu noktada size eğer hadis le örnek veriliyor ve kabul etmiyorsan bu çelişkidir.Tasavvuf Kuran ve Sünnet yoludur kardeşim kafana sok bence,

Vahhabi zihniyeti ve uzantıları altında eilip kalmayın ....vesselam
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
anlamı nedir diye sormuştum ama neyse başka bir şekilde zaten açıklamasını yapamazdınız çünki açıklaması saklıdır.Buda demekki her akıl kuranı anlayamaz ,

ikincisi Hz Lut kıssasında sadece olayın nasıl geliştiği ve halkın sapkınlığı ve bunun sonucu verilen cezadan bahseder Allah c.c hüküm yoktur...

Evet Resulden de s.a.v Kuranı öğreniyor ve tatbik ediyoruz ama işte bu noktada size eğer hadis le örnek veriliyor ve kabul etmiyorsan bu çelişkidir.Tasavvuf Kuran ve Sünnet yoludur kardeşim kafana sok bence,

Vahhabi zihniyeti ve uzantıları altında eilip kalmayın ....vesselam

değerli olduğuna inandığım kardeşim sevban!
tamam öyle diyelim! lütfen bana ;
1. sahbelerin bu gün nakşilerin yaptığı şekliyle rabıta yaptığını gösteren delilleri yaz.
2. Sahabenin,tabiinin veya mezhep imamlarımızın nakşilerin yaptığı şekliyle letaif zikri veya nefy ıspat zikri çektiklerini gösren delillerini yazın.
3. sahabenin, tabiinin " ya rabbi ben pişmanım,yapmış olduğum bütün günahlardan............ ben kabul ettim falanı şeyh olarak"""" birisinin elindentevbe aldıklarını veya verdiklerini göstern delili yazın . inceleylim..sahihse. zarardan dönelim......bana da bir iyiliğinizolsun böylece.. lütfen madde madde gidelim... bana tutup rabbaniyi, şahı nakşbendi örnek vermeyin lütfen , bu muhterem zatlar ne sahabi,ne tabiin,ne de mezhep imamı... ehli sünetiz madem bakalım ehli sünnetin imamları bunlardan kaçını bize yapın demişler.
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Evvela kardeşim sorma şeklin çok yanlış nedenmi?



Sahabe efendilerimiz bire bir Resulullah s.a.v tarafından yetiştirilen ve kontrol edilen kişiler idi ikincisi onlar oturup kalp zikridi çekmezlerdi ama bu demek değilki sahabeler zikir çekmedi önemli olan zikrin önündeki isim değil mahiyetidir.Letaif zikri nde de hal böyledir....

Şimdi gelelim rabıtaya ;


Bismillahirrahmanirrahim

“Rabıta”, “ribat”, “murabata” kelime olarak “rabt” kökünden gelmektedir. Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir. Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir. (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’l-Arab; Zebidî,Tacu’l-Arus.)

Şimdi bu tanımdan sonra derizki rabıta kalben mürşidine bağlanmaktır.Nasılki bir kişi gurbetteyken ailesini, yada sevgi duyduğu bir kişiyi rabt ediyor ve ona olan hasretini gideriyor belki rahatlıyor ve belki bu sebeple kötü işlerden uzaklaşıyorsa müridde kalben bağlandığı mürşidini uzakta olduğundan ve onun terbiyesinde olduğundan kendisini bu şekilde tabiri caiz ise teskin ediyor.

İkincisi rabıta müridin bir sonraki aşamalar için ön hazırlık yapmasıdır ki bunlar Tefekkür, Murakebe ve Müşahade dir bunlarda zaten Allahın c.c. bizden istedikleridir.Yani mürid ömrünün sonuna kadar mürşidini rabt etmiyor ve edemezde ...


Rabıtada mürşidin anlından çıkan feyzin içini temizlediğini düşünmekte gine “Benim bir veli kuluma düşmanlık eden bir kimseye savaş ilan ederim. Kulumun kendisine farz kıldığımı yerine getirmekle bana yakınlaşması bana her şeyden daha sevimli gelir. Kulum sürekli nafile ibadetlerle bana yaklaşırsa Öyle bir dereceye gelmiş olur ki, onu severim. Onu sevdiğimde, dinleyen kulağı, gören gözü, çalışan eli ve yürüyen ayağı ben olurum.» İşte bu şekilde Allahın sevdiği bir kul olan Mürşidler de bu özellik olduğundan bu şekilde bir rabt ile müridin daha çok istifade etmesi için verilen bir telkindir.

Ayrıca tasavvufta belli bir müddet sonra Mürşid rabıtası yasaklanır müride ve mürid rabıta halindeykende asıl feyzin nerden geldiğini çok iyi bilmelidir.Çünkü yardım istenecek tek merci Allah Azze ve Cel dir.

Ayriyeten Veysel Karani hz lerinin Resulullaha s.a.v olan aşkıda rabıtaya en büyük delildir.Ama Veysel Karani asla Resulullahı s.a.v İlah edinmemiştir haşa.

"Hz. Hasan'ın, dayısı Hind b. Ebi Hale'den HZ. PEYGAMBER'in hilyesini (Peygamberimizin elini, yüzünü, kaşını, gözünü, boyunu endamını tarif ve tavsir eden metinler, sözler) sorar. Hz Hasan’ın ''Onun özelliklerini dikkate alıp kalbi bir bağ kurmak için onu bana tasvir etmeni istiyorum'' (buhari, müslim) sözü fiilen rabıtayı anlatmaktadır."

Bundan dolayı Rabıta bir tapınma değil bir bağdır ve amaç için bir araçtır.İbadet edilmesi sve inanılması gereken tek varlık Allah Azze ve Cel dir.


Zikire gelince ;

Letâif, latîfe (ince, nâzik, şeffaf şey) kelimesinin çoğulu olup, tasavvuf ıstılâhı olarak insanın hakîkatını oluşturan katmanları ifâde eder.

Letaif zikrinin amacıda Nefsi terbiyedir.Zikir kişiye iç huzuru ve rahatlık verir aynı zamanda manende ruhunu güçlendirir ki Zaten zikri bilen bu letaiflere bunu tekrar hatırlatmaktır tabiri caiz ise, şimdi güzel bir anlatımla bakalım letaif zikri neden yapılır.

Allah-u Teâlâ’nın yarattığı şeylerin hepsine birden “Âlem” denir.Çünkü herşey O’nun varlığını gösteren bir alâmet, bir işarettir.
Âlem ikiye ayrılır:
1. Âlem-i halk: Madde ve ölçü bulunan şeylerdir. Arşın içinde bulunan her şey, canlılar, gökler ve yer, cennet, cehennem, melekler... hep âlem-i halktır.
2. Âlem-i emir: “Ol!” emri ile bir anda yaratılan, maddesiz, zamansız, ölçüsüz şeylerdir.
Âlem-i emir, maddesiz ve müddetsiz birdenbire; âlem-i halk ise zaman içinde tedrici olarak yaratılmışlardır. Akıl, ruh ve nefis âlem-i emirden; maddi şeyler ise âlem-i halktandır.
İnsan beşi “Âlem-i halk”tan, beşi de “Âlem-i emir”den olmak üzere on letâiften teşekkül etmiştir.
Zâhirdeki beş letâif: “Toprak”, “Su”, “Hava”, “Ateş”, “Nefis”dir. Bunlar âlem-i halktandır, cismanî farzlarla mükelleftir, tek kanatlı kuş gibidir.
Tarikat-ı âliye’deki beş letâif: “Kalp”, “Ruh”, “Sır”, “Hafâ” ve “Ahfâ”dır. Bunlar âlem-i emirdendir. Hem cismânî farzlarla mükelleftir, hem de nafilelerle vazifelidir, çift kanatlı kuş gibidir.
Âlem-i emrin birinci basamağı “Kalp”tir. Kalp, göğüsteki et parçası değildir, bu et parçasına yürek denir. Kalp, bu yürekle alâkası bulunan bir kuvvettir. Kalbin yürekte bulunması, elektriğin ampulde bulunmasına benzer. İkinci mertebesi “Ruh”, ruhun üstü “Sır”, sırrın üstü “Hafâ”, hafânın üstü ise “Ahfâ” mertebesidir.
Nefis, hilkat itibariyle “Âlem-i halk”ın kaynaşmasından meydana gelen zulmânî buhar ise de nisbet itibariyle “Âlem-i emir”e tâbi tutulmuştur.
Âlem-i halktan olan lâtifelerin temizlenmesine tezkiye, âlem-i emirden olan lâtifelerin temizlenmesine ise tasfiye denir.
Eğer Allah-u Teâlâ ona ezelden istidat ihsan buyurmuşsa ve “Ene” kabuğunu delerse, misal âlemine kadar uçar. Yani Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimizin, sıddıkların, şehidlerin makamına kadar ulaşabilir.
Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Mümin-i kâmil olanlar Allah katında bazı meleklerden de efdaldir.” (İbn-i Mâce)
Bu fazilet, kişinin nefsine galebe çalması ile mümkündür.
“Huşu”, “Huzur”, “Muhabbet”, “Maiyyet”, “Kurbiyet” gibi birçok beşerî meziyetlere hâiz olan âlem-i emirdir.
Bu on letâifin zikrullah ile uyanması ve bütün vücudun ahkâm-ı ilâhî’ye uyması için, Fenâfillah’a çıkmış bir Mürşid-i kâmil’e ihtiyaç vardır. Zira mürşidsiz vuslat olamaz.
Nefy İspat zikridie gine bu şekilde çekilen bir zikirdir.Burada isteğiniz aslında çok manidardır sahabe yaptımı ? Ama şunu sormak lazım gelir o zaman “sahabeden amel işlemeden şehit olan lar var” onlara ne demek gelir.Aslolan İMAN dır kişi Allahın c.c. emrettiği iman şekline inanıyor ise Kuran ve Sünnete muhalif olmayan ve Şeriata ters düşecek İtikadı açıdan bozuk olduğu nas ile sabit olan bir davranışta bulunmuyorsa İster Allah desin İster Rahman desin ve bunu ister bu şekilde yapsın ister ayakta ister yerde eğer Amaç Allahın rızası ise bunda beis yoktur kardeşim…

Kişi bunu Amacı farklı olarak yapıyorsa o zaman bu zındıklıktır.


Tevbeye gelince ;

Pişman olmak bir tevbedir.Bunu bir Mürşid e biat ederek yapmakta gayet mükemmel bir uygulamadır.Gine olayı sahabeye dayandırdık J evet sahabe Resulullaha s.a.v biat etmiştir.Bu hadisle sabittir.Resulullahın s.a.v da günahkarlar için tevbe ettiği ayetle sabittir.Burada yapılan lar ne ayete terstir nede hadise elbette bunlar yaşanmıştır.Ve Resulullahın s.a.v varisleri Alimler Veliler Mürşidler şimdi bu görevi üstlenmişlerdir çünki onlar mirasçılardır.

Allahın sevdiği bir kul ile tevbe etmek elbette mükemmeldir.


Gelelim son olarak devamlı mezhep imamlarından ve sahabeden delil istemenize , Evet mezhep imamları bunu söylemedi farz edelim yada sahabe bunu yapmadı, bu demek değildir ki biz yanlış yapıyoruz , mezhep imamları itikadi olarak birdir.Eğer biz dersekki meleklere iman yoktur haşa o zaman uymamış oluruz ama ibadet ve amel hususunda İmamlar hükümler koymuştur.Ve bu hükümler içinde bahsettiğiniz hadiselerin hiç birisine yasak getirlmemiştir.Zaten şu an Nakşibendi tarikatı Şafii mezhebi çoğunluk olmak üzere amel etmektedir.

Şimdi atladığınız bir nokta ise İslamda Kuran ve Sünnet e muhalif olmayan ve sapkınlık göstermeyen her şey mübahtır.Yeterki bu Kuran ve Sünnete uygun olsun ayriyeten imamlar bu kapıyı açmışlardır.Onların hükümleri dışında sadece Kuran ve Sünnete uygun hükümler verilebilir ki nihayetinde İmamlardan sonra talebeleri bunu yapmıştır.Çünki gereklidir.Yoksa bugün Hanbeli olupta namaz kılmayanların hepsi katledilmeliydi…Bundan dolayı İmani ve Ameli noktaları iyi ayırmak lazım…


Bugün Tasavvufu sapkın gören zihniyetler aslında kendi uç görüşlerini unutmuş ve kendi doğrularını dikta için bir uğraşa girmişlerdir.Oysa Tasavvuf büyükleri bile Tasavvufta Kuran ve Sünnet dışı yaşamak zındıkltır diye her seferinde dile getirmişlerdir …


Vesselam
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Evvela kardeşim sorma şeklin çok yanlış nedenmi?



Sahabe efendilerimiz bire bir Resulullah s.a.v tarafından yetiştirilen ve kontrol edilen kişiler idi ikincisi onlar oturup kalp zikridi çekmezlerdi ama bu demek değilki sahabeler zikir çekmedi önemli olan zikrin önündeki isim değil mahiyetidir.Letaif zikri nde de hal böyledir....
[tamam bunu de işte ashapta yok... peki tabiind e mezhep imamlarında varmı iyi araştır yok.. sonuç yaptığınız şey bidat... yeterince açık... daha ne diyeyim.. allah şahid ki ben sizi uyardımm.. mahşerde görüşürüz...selamlar ve dualar üzerinize olsun ... allah tevbe nasip etsin ..amin.ecmain..
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Evvela kardeşim sorma şeklin çok yanlış nedenmi?



Sahabe efendilerimiz bire bir Resulullah s.a.v tarafından yetiştirilen ve kontrol edilen kişiler idi ikincisi onlar oturup kalp zikridi çekmezlerdi ama bu demek değilki sahabeler zikir çekmedi önemli olan zikrin önündeki isim değil mahiyetidir.Letaif zikri nde de hal böyledir....
[tamam bunu de işte ashapta yok... peki tabiind e mezhep imamlarında varmı iyi araştır yok.. sonuç yaptığınız şey bidat... yeterince açık... daha ne diyeyim.. allah şahid ki ben sizi uyardımm.. mahşerde görüşürüz...selamlar ve dualar üzerinize olsun ... allah tevbe nasip etsin ..amin.ecmain..


Yazıyı okuyun kardeşim işi mahşere bırakırsanız şöyle deriz eğer senin dediklerin doğruysa biz Şeriat dışı bir eylem yapmamaktayız ve zararımız olmaz ama eğer siz yanılıyorsanız bu hiç hoş olmaz ....Siz yazılanları okumuyor yada anlayamıyorsunuz ...Tasavvufun birinci şartı tevbedir zaten :)

dedimya bu vahhabilik akımlarına kapılmak hiç hoş değil hidayet Allahtandır ...

vesselam
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yazıyı okuyun kardeşim işi mahşere bırakırsanız şöyle deriz eğer senin dediklerin doğruysa biz Şeriat dışı bir eylem yapmamaktayız ve zararımız olmaz ama eğer siz yanılıyorsanız bu hiç hoş olmaz ....Siz yazılanları okumuyor yada anlayamıyorsunuz ...Tasavvufun birinci şartı tevbedir zaten :)

dedimya bu vahhabilik akımlarına kapılmak hiç hoş değil hidayet Allahtandır ...

vesselam

müşrik olmaktansa vahhabi olmak iyidir ...yolun açık olsun..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kur’ân, “İnsanlara, güzel söz söyleyin”
der. Herkese, her insana, her konuştuğunuza, bütün insanlara “güzel söz söyleyin!
” Hitap genel ve umumi. Herkesi içine alıyor. Hatta inanan, inanmayan, size taraftar olan, karşı gelen her insana.
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Kur’ân, “İnsanlara, güzel söz söyleyin”
der. Herkese, her insana, her konuştuğunuza, bütün insanlara “güzel söz söyleyin!
” Hitap genel ve umumi. Herkesi içine alıyor. Hatta inanan, inanmayan, size taraftar olan, karşı gelen her insana.

kibirliye kibir haktır..
çiçekler böcekler
ne güzel kelebekler le her zaman olmaz
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
kibirliye kibir haktır..
çiçekler böcekler
ne güzel kelebekler le her zaman olmaz


Bunun üzerine Cenabı Hak, Hz. Musa ile Hz. Harun’a tebliğ görevi verir ve emreder:
“Firavun’a gidin. O iyice azdı. Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki sizi dinler yahut Allah’tan korkar” diye uyarıda bulunur.

 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt