İman edenler; yani Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve sâbiîlerden de Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku olmadığı gibi onlar üzülmeyeceklerdir.
Bakara 62
TEFSİR OKU BİRAZ TEFSİR. Bir ton işim var seninle uğraşıyoruz. İnsan biraz otururda tefsir okur be kardeşim. Bu din bu kadar mı basit. Ohh ne ala oturduğun yerden 3 tane ayet kopyala yapıştır bunları bize de Yahudi Hristiyanlardan Müslüman olan vardı diye yuttur. Bak yazdığın ayet kimin için inmiş. İbni Kesir tefsiri
İbn Ebu Hatim der ki; bana babam Mücâhid'den nakletti ki Sel-mân şöyle demiş : Ben Rasûlullah'a, beraberlerinde bulunduğum din ehlinden sordum, namazlarını, ibâdetlerini zikrettim. Bunun üzerine bu âyeti kerîme nazil oldu.
Süddî der ki bu âyeti kerime Selmân el-Fârisî'nin arkadaşları hakkında nazil olmuştur. O peygamberle konuşurken kendi arkadaşlarını anlatmış ve haberlerini bildirerek demiş ki; namaz kılarlar, oruç tutarlar ve sana inanırlardı. Senin peygamber olarak geleceğine şehâdet ederlerdi. Selmân onların medh ü senasını bitirince Allah'ın Nebî'si ona demiş ki, onlar cehennem ehlidirler. Bu Selmân'a zor gelmiş, bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti inzal buyurmuş.
Yahudilerin imânı, Hz. İsâ gelinceye kadar Tevrat'a ve Mûsâ (a.s.) nın sünnetine tâbi olmak idi. İsâ (a.s.) gelince Tevrat'a değil Mûsâ (a.s.) nın peşinden gidenler, onu bırakıp ta Hz. İsa'ya tâbi olmadıkları için helâka düştüler. Hıristiyanların îmanı da İncil'e ve Hz. îsâ'nın şeriatına bağlanmak idi. Hz. Muhammed gelinceye kadar bu imân makbul idi. Muhammed . (a.s.) geldikten sonra Hz. îsâ'nın izini bırakıp İncil'den dönerek Hz.Peygambere tâbi olmayanlar helak oldular. İbn Ebu Hatim der ki; Saîd İbn Cübeyr'den de buna benzer bir rivayet nakledilmiştir. Ben derim ki; bu rivayet İbn Ebu Talha'nın, İbn Abbâs'dan naklettiği rivayetle çelişmez.
Çünkü «Bundan sonra kim İslâm'dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul olunmaz ve o, âhirette hüsrana uğrayanlardandır.» âyeti nazil olmuştur. Burada sözkonusu olan, geçmişlerin davranışlarından ve hareketlerinden ancak Hz. Peygamber gönderilmezden evvel kendi zamanındaki peygambere tâbi olan kişinin doğru yolda, kurtuluş tarî kinde oluşudur. Fakat Hz. Peygamber gönderildikten sonra onun şeriatına uyanlar kurtuluşa erenlerdir.
Tefsir gayet açık bu ayet Hz.Rasulullah s.av gelmezden evvelki Yahudi ve hrsitiyanların durumu hakkındadır. Şu varki Yahudilerin durumu Hz.İsa a.s gelene kadar Hristiyanların durumuda Hz.Muhammed s.av gelene kadardır. Hz.Peygamber s.av geldikden sonra İslam ahkamını insanlığı bildirdikden sonra tüm Hristiyanlar Yahudiler Hz.Peygambere s.av biat edip kelime-i şehadet getirip MÜSLÜMAN OLMAK ZORUNDADIR. Eğer yapmadılarsa (ve hala yapmıyorlarsa) onların HEPSİ KAFİRDİR...
Yoksa neden yazalım İslamın şartlarından birinin Kelime-i şehadet olmasını. Sen bunun delili nerde dedin delili yazdık sustun oturdun.
Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder.
Ali İmran 75
Ayeti yazmışın ya devamını niye yazmadın bizi saf mı sandın murat efendi. İyi ayetin işine gelen tarafını yaz gelmeyen tarafını yazma. Dur ben sana ayetin tamamını yazayım.
Ehl-i kitab'tan öylesi vardır ki; kantarla emânet bıraksan onu sana öder. Öylesi de vardır ki; bir tek altın emânet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemez. Bu, onların: Ümmîler hakkında bize karşı sorumluluk yoktur, demelerindendir. Onlar (yani Yahudiler), bile bile Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
Bak tefsirde ne diyor.
Gerçek Kitabın Ehli Olanlar
Allah Teâlâ yahûdîlerde hainlik bulunduğunu haber vererek, mü'-minleri onlara kanmaktan sakındırıyor. Zîrâ «Onların içinde öyleleri vardır ki, kendisine kantarla mal emânet etsen onu sana geri öder. «Bundan az olanını da elbette geri Ödeyecektir.» Öylesi de vardır ki bir tek altın emânet etsen tepesinde dikilmedikçe, hakkını elinden kurtarabilmek için devamlı ısrarla başında durmadıkça onu sana ödemez.» bir tek altın hakkında böyle yaparsa daha fazlasında ne yapar bir düşünün.
Kantar hakkında sûrenin başında bilgi vermiştik. Dînâr (altın) ise bilinen birşeydir.
îbn Ebu Hatim diyor ki; bize Saîd İbn Amr'ın... Mâlik İbn Dî-nâr'dan naklettiğine göre o şöyle demiş : Altına dînâr denildi. Çünkü o, hem din hem de ateştir.' Kim onu hakkıyla, hakkı olarak alırsa, işte o dinidir, kim de hakkı olmadan alırsa bu kendisi için bir ateştir.
Buhârî'nin Sahîh'inde birkaç yerde zikrettiği bir hadîsi buraya almamız uygun olacaktır. Buhârî'nin Kitâb'ül-Kefâle'de zikrettiği hadîs şöyledir :
Leys... Ebu Hüreyre'den, o da Rasûlullah (s.a.) dan naklediyor ki; Rasûlullah (s.a.) İsrâiloğullanndan bir adamı anlattı: O adam, îs-râiloğullanndan birisinden kendisine bin dînâr borç vermesini istedi. Borç istenen: Bu işe şâhid tutacağın şâhidler getir, dedi. Adam: Şâ-hid olarak Allah yeter, dedi. O halde bana bir kefil göster, deyince de: Kefîl olarak Allah yeter, dedi.
Adam:
Doğru söyledin, diyerek kendisine belli bir va'de ile bin dînân verdi. Borç alan adam denize açıldı ve ihtiyâcını giderdi. Sonra söz verdiği günde yetişmek üzere binecek bir vâsıta aradı ama bulamadı. Bir ağaç parçası aldı, oydu, içine bin dînâr ile paranın sahibine hitaben bir mektup koydu. Sonra da oyduğu oyuğu kapattı, düzeltti ve bunu yanına alarak denize açıldı, şöyle dedi: «Ey Allah'ım, sen biliyorsun ki ben falancadan bin dînâr borç istedim. Benden kefîl istedi. Ben de: Kefîl olarak Allah yeter, dedim. Seni kefîl olarak kabul etti. Benden şâhid getirmemi istedi. Ben de : Şâhid olarak Allah yeter, dedim. Senin şâhidliğine razı oldu. Ona ait olan parayı yetiştirmek için bir binit bulmaya çabaladım, ama bulamadım. Şimdi ise onu Sana bırakıyorum.» Ağaç parçasını denize bıraktı ve ağaç kaybolup gitti. Adam da oradan ayrıldı ve memleketine gitmek üzere vasıta aramaya koyuldu.
Bu sırada borç veren adam, evinden çıktı ve deniz kenarında beklemeye başladı; belki bir vâsıta gelir de borçlu parasını getirirdi. O esnada paranın içinde bulunduğu odun parçasını gördü. Evde yakacak odun olarak onu aldı kırınca da içindeki parayı ve mektubu gördü. Sonra borç alan adam geldi ve bin dînârı getirerek: Vallahi, malını sana getirebilmek için çok vâsıta aradım. Şimdi geldiğimden daha önce hiç bir vâsıta bulamadım, dedi. Alacaklının: Sen bana birşey gönderdin mi? sorusuna : Söyledim ya, bundan Önce binecek bir vâsıta bulamadım, diye cevâb verdi. Alacaklı: Muhakkak ki Allah, senin ağaç içinde gönderdiğini bana ulaştırdı. Al bin dinarını, var safa ile git diyerek parasını iade etti. Böylece Buhârî feadîsi «muallak» olarak cezm ifâde eden kalıpla kaydediyor.
«Bu onların, ümmîler hakkında bize karşı bir sorumluluk yoktur, demelerindendir.» âyetine gelince : Onları, Hakk'ı inkâra sevkeden husus, onların şöyle demeleridir: Dinimize göre ümmîlerin, yani arapların mallarını yememizin hiçbir mahzuru yoktur. Çünkü Allah, bunu bize helâl kılmıştır.
Şimdi bu ayetin konumuzla ne alakası var. Al tefsiride okudun işde. Yahudi ve Hristiyanlardan hatta ateistlerden günümüzde iyi insanlar yok mu var fakat bu iyikleri itikat noktasında kendilerini kurtarırmı VALLAHİ BİLLALİ ALLAH c.c. da şahit tutarak diyorum ki kurtarmaz hepsi kafirdir ve cehhennemde ebedi çıkamayacaklardır.
Yahudilerin ve hristyiyanların kafir olduklarına dair ayetler al buyur..
Şüphesiz ki kitâb ehlinden (Yahudi ve Hristiyanlar) ve müşriklerden küfredenler cehennem ateşindedirler.
Onlar, orada temelli kalacaklardır. Yaratıkların en kötüsü de işte bunlardır. Beyyine suresi 6
Andolsun ki; Allah ancak Meryem oğlu Mesih' tir, diyenler kâfir olmuşlardır. De ki: Eğer, Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yeryüzünde olanların hepsini helak etmek isterse; kim Allah'a karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve arasındakilerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Ve Allah her şeye Kadirdir. Maide suresi 17
Allah, gerçekten üçün üçüncüsüdür, diyenler andolsun ki; kâfir olmuşlardır. Halbuki hiç bir tanrı yoktur, ancak bir tek tanrı vardır. Söylediklerinden vazgeçmezlerse onlardan kâfir olanlara acıklı bir azâb dokunacaktır.maide suresi 73
Gerçekte Allah katında din, İslâm'dır. Ancak kitâb verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse, şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görendir. (Al-i İmran 19)
“Muhammed’in canı, (kudret) elinde olan Zât’a yemin olsun ki;
bu ümmetten Yahudi veya Hıristiyan herhangi bir kimse beni duyar da, sonra benimle gönderilen dine inanmadan ölürse, mutlaka cehennem ashâbından olur!” (Müslim, İman: 70, no:153)”
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hizmetinde bulunan yahudi bir genç vardı. Bir gün hastalandı. Peygamberimiz, onu ziyarete gitti, başucuna oturdu ve ona, “müslüman olmasını” teklif etti. Çocuk, düşüncesini öğrenmek için, yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası: Ebü’l-Kâsım’ın çağrısına uy, deyince, çocuk da Müslüman oldu.
Bunun üzerine Peygamberimiz: “Şu yavrucağı cehennemden kurtaran Allah’a hamdolsun.” diyerek oradan ayrıldı. (Buhârî, Cenâiz 80)
“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet edinceye kadar, insanlarla savaşmakla emrolundum.” (Müslim 52-53, Buhari: 1/14)
“De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ki ben, O Allah’ın sizin hepinize (gönderdiği) elçiyim ki, göklerin ve yerin mülkü sadece kendisine aittir, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur, o diriltir ve öldürür. O halde Allah’a da, o Nebiyy-i Ümmi olan Rasulüne de iman edin ki, o da Allah’a ve kelimelerine (indirmiş olduğu kitaplara) inanmaktadır. Bir de ona hakkıyla tabi olun, ta ki siz hidayet bulabilesiniz.” (Araf 158)
Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secde ederek kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar. Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar Salih insanlardandırlar. Onların hayır cinsinde yaptıkları şeyler karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takvâ sahiplerini çok iyi bilir. Ali İmran 113.114.115
Bak sen bu ayetleri yazmışsın ya al bende sana tefsirlerini yazayım aslında ne denmek isteniyor...
Hepsi bir değildir. Onlardan secdeye vararak geceleri Allah'ın âyetlerini okuyup duran bir topluluk vardır.Onlar Allah'a ve âhiret gününe inanırlar. îyi-liği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Hayırlara koşuşurlar, işte onlar sâlihlerdendir. Ne hayır yaparlarsa, ondan mahrum bırakılacak değildirler. Ve Allah, takva sahiblerini bilir..Ali İmran 113,114,115
İnananlar ve İnanmayanlar
Ebu Necîh diyor ki; Hasan İbn Yezîd'in Abdullah İbn Mes'ûd'-dan olduğunu sandığı bir rivayete göre;
«hepsi bir değildir...» âyetini o; Ehl-ikitâb ile Muhammed (s.a.) ümmeti bir değildir şeklinde tefsir etmiştir.
Süddî de böyle dedi. Bu kavli, Ahmed İbn Hanbel'in Müsned'inde rivayet ettiği şu hadîs de te'yîd etmektedir: Bize Ebu'n-Nadr ve Hasan ibn Mûsâ... îbn Mes'ûd'dan rivayet ettiler ki o, şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.) yatsı namazını geciktirdi, sonra mescide çıktı ve ashabın namazı beklediğini görerek :
Bu dinlerin mensûblarından (Yahûdî ve Hıristiyan) bu saatte sizden başka Allah'ı zikreden kimse yoktur, buyurdular ve bu âyetlerin nazil olduğunu haber verdiler..
Muhammed İbn İshâk ve başkalarının zikrettiği, Avfî'nİn de îbn Abbâs'dan rivayet ettiği ve birçok müfessirden nakledilen meşhur görüşe göre; bu âyetler ehl-i kitâb bilginlerinden îmân edenler hakkındadır. Abdullah İbn Selâm, Esed Ibn Ubeyd, Sa'lebe İbn Sa'ye, Useyd îbn Sa'ye ve diğerleri bunlar arasındadır. Buna göre âyet şöyle anlaşılmalıdır : Daha önce zemmedilen ehl-i kitâb ile îmân eden bunlar elbette aynı değildirler. Bunun İçin Allah: «Hepsi bir değildir» Hepsi aynı seviyede değildirler. Bilâkis onlardan îmân edenler ve günahkârlar vardır, buyuruyor: Ehl-i kitâb'dan, Allah'ın emrini yerine getiren, Allah'ın şeriatına itaat eden, Allah'ın peygamberine uyan ve doğru yolda olanlar vardır. Onlar secdeye vararak geceleri Allah'ın âyetlerini okurlar, ibâdet ederler, fazlasıyla teheccüd namazı kılarlar, namazlarında Kur'an okurlar. Bu topluluk, Allah'a ve âhiret gününe inanırlar. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirirler. Hayırlara koşuşurlar. İşte onlar sâli İllerdendir.
Sûrenin sonunda; «Ehl-i kitâb'dan öyleleri vardır ki; Allah'a size indirilen ve kendilerine indirilmiş olana Allah'a hûşû' duyarak inanırlar. (Âl-i İmrân, 199) âyetinde zikredilenler de bunlardır. Burada da şöyle buyruluyor:
«Ne hayır yaparlarsa ondan mahrum bırakılacak değildirler.» Yaptıkları hayırlar Allah katında boşa gitmez. Tersine Allah onları en güzel şekilde mükâfatlandırır. «Ve Allah takva sahiplerini bilir » Güzel iş işleyenlerin amelleri Allah'a gizli değildir ve O'nun katında güzel amel sahihlerinin eseri kaybolmaz.
Sonra Allah Teâlâ müşrik kâfirlerden haber vererek buyuruyor ki: «Küfredenlerin malları ve çocukları Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamıyacaktır.» Allah istediğinde bunlar, Allah'ın azabını onlardan geri çeviremeyecektir.
«Onlar cehennem yaranıdırlar, orada ebediyyen kalacaklardır.»
Evet Murat efendi, senin anlamadığın şu Hz.Muhammed s.av in öncesi için (yani önceki dönemleri anlatan ayetleri) haber verilen ayetleri sen Hz.Peygamber s.av den sonra da varmış gibi anlamışsın (yada biri sana söylettiriyor) Yada günümüzde iyiklikler yapan Yahudi ve hristiyanlarıda bu ayetleri alarak Müslüman olarak görüyorsun. Hayır onlar kafirlerdir. Zira müslümanlık Hz.Peygamberi s.a.v tastik ederek ve Kuranı (yani son dini) kabul ederek elde edilir. Bu yapmayan herkes kafirdir kardeş.
Sana tavsiye ayet değil tefsir oku. Ben daha sana ehli sünnet alimlerin fetvalarını sözlerini görüşlerinin yada Hristiyan ve Yahudilerin kafir olduklarına dair hadislerin hepsini yazmadım bile zira eğer biraz akıllı isen benim sana yazdığım bu mesaj yeterlidir.
Ama dur son bir fetva yazayım Reddül Muhtardan sanırım biliyorsun Reddül muhtarı.
Amentüdeki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Sadece ALLAH’a inandım demek kâfi değildir.Hıristiyan ve Yahudiler, bizim peygamberimiz dahil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar. Yahudiler, Hz. İsa’ya, Hıristiyanlar da, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentüde bildirilen altı husustan birini, mesela kaderi inkâr eden, kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur
Eyvallah