Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
BİR'İ BENİ UYANDIRSIN.....!
Her şeyi gündeliğe çekmeye öyle alıştık ki sormayın. Günübirlik yaşıyor, günden güne değişiyor, günümüzü gün ediyoruz.
Bir şeyi evrensel köklerinden, derin anlamlarından koparmanın en kolay ve en masrafsız yolu her mefhuma bir gün ihdas etmek. Anneler günü mü dersiniz, kadınlar, sakatlar, işçiler, öğretmenler, emekliler günü mü?
12 Mart Dünya Darwin Günü, 26 Ocak Dünya Gümrük Günü, 27 Ekim Nineler Günü, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü,1 Ağustos Dünya Emzirme Günü... Sadece bizim ülkemizde 365 günün 71'i özel günler için tahsis edilmiş.
Senenin önemli kısmında henüz günler parsellenmemiş. İleride daha önemli problemler için hazırda bekletiliyorlar.
Bakıyorsunuz Allah'ın o kadar günü boşta beklerken 1 güne birden fazla anma günü sıkıştırılmış.
Bakıyorsunuz Allah'ın o kadar günü boşta beklerken 1 güne birden fazla anma günü sıkıştırılmış.
Örneğin 1 Ekim tarihi, Dünya Yaşlılar Günü ile Dünya Gazete Dağıtıcıları Günü arasında paylaştırılmış. Kalkınma Gönüllüleri Günü ile Dünya Kadın Hakları Günü için de aynı tarih belirlenmiş: 5 Aralık
29 Nisan size neyi hatırlatıyor? Eminim hiçbir şeyi. Oysa sizin bigane kaldığınız bu tarihte dünya iki önemli şeye dikkat kesiliyor: Nüfus ve dans.
Dünya Nüfus Günü ile Dünya Dans Günü aynı tarih içerisine sıkıştırılmış. Sadece Mart ayı içerisinde anılmayı ve kutlanmayı bekleyen 9 önemli gün var. Gün içinde bu kadar gün neyin nesi hiç düşündünüz mü?
Her Allah'ın günü şiddet görüp, kahır çeken kadının sorunlarını çözmek yerine ona ambalajlanmış bir gün(Kadınlar Günü) hediye etmek modern zamanlara özgü bir tavırdır. İşverenin elinde gününü gören işçiye hakkını vermek, insanca yaşama koşulları hazırlamak, hem masraflı hem de uzun bir iştir.
Bunun yerine bütün zamanların hak arayışlarını bir güne sığdırarak adına da İşçi Bayramı derseniz meseleyi hem istediğiniz gibi sulandırmış olursunuz, hem de sair günlerde yapılacak işçi direnişlerine 'düğün değil bayram değil' muamelesi çekmiş olursunuz.
Evrensel problem ve değerlere özel gün tahsis etmek her ne kadar iyi niyet çağrışımı yapsa da gerçekte durumu mahallileştirmeye hizmet eder.
Toplumun problemlerini bu şekilde halı süpürür gibi süpürüyorsunuz; ama süprüntüleri kaşla göz arasında halının altına saklıyorsunuz.
Toplumun problemlerini bu şekilde halı süpürür gibi süpürüyorsunuz; ama süprüntüleri kaşla göz arasında halının altına saklıyorsunuz.
İlginçtir, kâğıt üzerinde 27 Eylül Dünya Müslümanlar Günü, 24 Kasım Dünya Müslüman Kadınlar Günü kabul edilmesine rağmen içimizde kaç kişi -kaç Müslüman- bundan haberdardır?
Bu kadar iddialı ve önemli günlerin sesleri dört bir yana ulaşmış olsaydı-kesilip kısılmasaydı- herhalde şimdi en ücra yerlerde bile duyulup kutlanırdı. Geçtiğimiz günlerde bu önemli gün listesine bir gün daha eklendi:
Dünya İslam Günü.
Basında yer alan haberlere göre peygamber efendimizin Veda Hutbesini okuduğu ve İslam'ın tamamlandığı 23 Şubat 632 tarihi Dünya İslam Günü ilan edilmiş.
Basında yer alan haberlere göre peygamber efendimizin Veda Hutbesini okuduğu ve İslam'ın tamamlandığı 23 Şubat 632 tarihi Dünya İslam Günü ilan edilmiş.
Bu günün tescili için yayıncı Mustafa Akkuş Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı Teşkilatı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlara yazılı başvuruda bulunmuş.
'Sigaraya Hayır Günü' gibi günlere nispet yaparak İslam'ı böylesine mahalli bir ligin kategorisine ilave etmeye kalkmak iyi niyetten başka hiçbir şeyle açıklanamaz. Yani niyet iyi; ama düşünce sathi ve son derece yaralı, arızalı ve komplekstir.
Müslüman Günü, Müslüman Kadınlar Günü gibi günlerin her zaman anlaşılır bir tarafı vardır. Fakat 'İslam Günü' bilmeden, fısıltı tonunda, 364 günün İslam'la ilişkisini ipotek altına almaya daha yakın duruyor. Evrensel olanın "gün"le tanımlanıp, adlandırılması ise büsbütün sorunlu bir yaklaşım.
Müslümanların dünya üzerinde yer ve konumlarını anlatıp seslerini duyurabilmeleri için Dünya Müslüman Günü hayırlara vesile olabilir. Fakat "Dünya İslam Günü" başlığı cihanşümul bir dünya ve ahiret nizamını bir anda iddiasızlaştırıp aynı zamanda kendini vahşi kapitalizmin adaletsiz paylaşımına teslim etmesi anlamı taşır.
İslam'ı adlandırmak, tanımlamak ya da konumlandırmak ne modernizmin haddinedir, ne kapitalizmin,ne de Tağutizmin.
Selam ve dua ile....