ALLAH'ın selamı üzerimize olsun.
ALLAH'ın rahmeti, bereketi, inayeti bizimle olsun.
Selam, esmâdan; O'nun güzel isimlerinden.
Selam; bir niyaz, bir yakarış, bir dua.
Selam, kelâmın anahtarı.
Uzağı yakın, yabancıyı tanış eden.
Benden sana, senden bana söz söz büyüyen; bizi biz kılan ve bizi büyüten bir muhabbet neşidesi.
Durmaktır selam.
Beklemektir.
Kapının önünde, izin çıksa diye beklemektir.
Kim ALLAH'a daha yakın?
Bize bir ilim verildi.
Basit bir ilimdi ama ilimlerin özü, anahtarıydı.
Biz bildik, Rabbimiz bizi ne kadar seviyor.
Biz bildik, Rabbimiz bizi ne zamanlar anar.
Biz bildik, Rabbimize ne kadar yakınız.
Dağlar, okyanuslar, çöller aşılsa bitmez mücahede, hâlâ akıp giden yollar vardır.
Bir adım atmadan kapanan mesafeler, yakın olan uzak menziller var.
Biz bildik, ben Rabbimi ne kadar seviyorsam o beni, benim onu sevdiğimden daha çok seviyor.
Biz bildik, biz Rabbimizi hangi an anarsak o bizi o an anar, hatırlar.
Ve öğrendik; O'na en yakın kim.
Efendimiz s.a.v. buyurdular: "İnsanların ALLAH'a en yakın olanı ilk selam verendir."
Ve yine buyurdular: "İnsanların ALLAH katında en değerlisi önce selam verendir."
İnsanlar arasında büyük ve önemli olayım diye kendini kenara çekenler kimin yanında küçülüyor, kime uzaklaşıyor? Mütevazi olanlarsa ALLAH'a yaklaştıkları gibi, insanlar arasında da sevilip sayılıyor.
O'na yakın olana uzak bir yer yok.
Tanıdığına tanımadığına...
Rasulullah s.a.v.'e sahabilerden biri sordu:
Ya RasulALLAH! İslâm'ın hangi ameli daha hayırlıdır?
Rasulullah s.a.v. buyurdular:
Yemek yedirmen, tanıdığına tanımadığına selam vermendir.
Ve Rasulullah s.a.v.'in her haliyle hallenmeye çalışan, her sözünü emir bilen sahabiler selamsız adım atmamaya gayret ettiler.
Ebu Ümame r.a. rastladığı herkese selam verirdi. Teberanî rh.a., onun için 'karşılaştığı kişiler arasında ondan önce davranarak onu selamlayan bir kimse bilmiyorum' der.
Bir gün bir yahudi bir duvarın arkasına saklanır, Ebu Ümame r.a. gelince aniden karşısına çıkar ve selam verir. Ebu Ümame r.a. sorar:
Ey yahudi! Böyle yapmanın sebebi nedir?
Yahudi cevap verir:
Senin çok selam verdiğini gördüm. Bu hareketinden anladım ki selam vermek üstünlüktür. İstedim ki senden önce selam vereyim de bu fazileti ben kazanayım.
Ebu Ümame r.a.:
Demek öyle. Ben Rasulullah'ın şöyle söylediğini duymuştum: 'ALLAH, selamı ümmetimiz için beka, süreklilik vesilesi; aramızda yaşayan gayri müslimler için de bir güvenlik, teminat kılmıştır.'
"Selam verelim, selam alalım"
Tufeyl b. Ubey r.a., Abdullah b. Ömer r.a . ile çarşı gezmelerini şöyle anlatıyor: "Biz çarşıya çıktığımızda Abdullah kimin yanından geçerse muhakkak ona selam verirdi.
Yine Tufeyl r.a. bir gün Abdullah r.a.'ın yanına geldi. Abdullah r.a. ona birlikte çarşıya gitmeyi teklif etti. Tufeyl:
Ey Abdullah! Çarşıda ne işin var? Alışveriş yapmıyorsun, fiyat sormuyorsun, orada bir şey satmıyorsun, çarşı yerlerinde de oturmuyorsun. Ben derim ki, bizimle burada otur, konuşalım.
Abdullah r.a.:
Tufeyl, biz çarşıya selam vermek için çıkıyoruz. Bilirsin ki çarşılar kalabalık yerlerdir. Karşılaştığımız kişilere selam veriyoruz.
Kelime kelime büyüyen
Sahabeden biri Efendimiz s.a.v.'e geldi ve 'esselamü aleyküm' dedi. Efendimiz s.a.v. de ona selamla karşılık verdi. O kişi bir yere oturdu. Peygamberimiz s.a.v., bu selamlaşmanın karşılığı için on sevap verilmiştir, buyurdular.
Biraz sonra bir başkası geldi ve, 'esselamü aleyküm ve rahmetullah' diye selam verdi. Efendimiz s.a.v. de ona aynı şekilde mukabelede bulundu. O kişi de geçip bir yere oturdu. Ve Efendimiz s.a.v., bu selamın karşılığı için yirmi sevap verilmiştir, buyurdular.
Yine bir kişi geldi, 'esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh' diye selam verdi. Rasul-i Ekrem s.a.v. de ona aynı sözlerle karşılık verdi. Selam veren kişi geçip bir yere oturdu. Efendimiz s.a.v., bu selamlaşmanın karşılığı için de otuz sevap verilmiştir, buyurdular.
Kelime kelime dua büyüyor, niyaz yakarış büyüyor. Rahmet melekleri kanatlanıyor ve kelime kelime bereket iniyor.
Eller, gönüller birleşince
Efendimiz s.a.v. bir adamla karşılaştığı vakit musafaha eder, adam elini çekmeden önce elini çekmezdi. Adam yüzünü çevirmeden de yüzünü çevirmezdi.
Efendimiz s.a.v. buyurmuşlardır: "Karşılaşılan kişinin elinden tutmak, selamlamanın adabından sayılır."
Rasulullah s.a.v. mescitte birkaç kişiyle oturduğu sırada içeriye birisi girdi. Efendimiz s.a.v. geleni görünce ona yer verir gibi kıpırdandı. Mescittekiler sordular:
Ey ALLAH'ın Rasulü, yer geniş, niçin rahatsız oluyorsunuz?
Efendimiz s.a.v. buyurdular:
Ne hoş hatıradır!..
Birisi Ebu Zer r.a.'a sordu:
Peygamber s.a.v. ile karşılaştığınız vakit sizinle musafaha eder miydi?
Hz. Ebu Zer r.a. cevap verdi:
Asla musafahasız karşılaşmamız olmadı. Bir gün beni çağırmıştı. Ben evde değildim. Gelince çağırttığını söylediler. Hemen huzuruna vardım. Divanında oturuyordu. Birden ayağa kalktı ve beni karşıladı. Musafahalaştık. Bu hal benim için çok, çok güzel bir şeydi.
Kapıların önündeyiz
Selam, kelâmın anahtarıdır.
Selam izin istemektir, beklemek, kapıyı çalmak, gelebilir miyim demektir.
Kelâmın ve insanın önünde ilk önce şöyle bir durmaktır.
Bir gün Kilde b. Hanbel r.a., Peygamber s.a.v. Efendimiz'e geldi ve selam vermeden yanına vardı. Efendimiz s.a.v. ona, "geriye dön, esselamü aleyküm, girebilir miyim, de" buyurdular.
Yine Âmiroğullarından bir zat Rasulullah s.a.v.'in evine geldi ve 'gireyim mi' diyerek izin istedi. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v. evden birine 'kapıya çık da gelen kişiye izin istemesini öğret, esselamü aleyküm, girebilir miyim, desin' buyurdular.
Bu sözü duyan kapıdaki kişi 'esselamü aleyküm, girebilir miyim' dedi. Peygamberimiz s.a.v. de kendisine izin verdi.
Çocuk da olsa...
Enes r.a. şöyle demiştir: "Ben çocukken, arkadaşlarımla oynadığım bir sırada Peygamber s.a.v. geldi ve selam verdikten sonra elimden tuttu, bir vazife ile beni bir yere gönderdi. Dönünceye kadar da beni bir duvarın gölgesinde bekledi.
Yine Efendimiz s.a.v. Enes r.a. ile yürürken çocuklara rastlamış ve onlara selam vermiştir.
ALLAH'ın selamı üzerimize olsun.
Selam Esma'ü-l Hüsna'dandır.
Selam ile başladık, selam ile bitiriyoruz.
Duruyor ve bekliyoruz.
Kapı açılsın, izin çıksın diye bekliyoruz.
Ülfet için, uhuvvet için, kuvvet için bekliyoruz...