Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,602
- Tepki puanı
- 965
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Cinler İnsanlara Nasıl Rahatsızlık - Zarar Verir ?
Bilhassa cinlerin şeytanlarının, yüce Allah’ın dilemesi halinde insanlar üzerinde bir etkileri vardır. Çünkü aralarından kimileri insana onu öldürmek yahut bunun neticesinde Taun hastalığı ortaya çıksın diye dürtmekle, onu Sara’ya düşürmek yahut ona Nazar değmek yahut onu çalmak ya da uykusunda iken ona eziyet verip onu korkutmak veya namazını kesmek suretiyle insanlara zarar verenleri vardır. Bunlardan bazılarını aktaralım:
1. İnsanı öldürmeleri:
Ebu Saib, Ebu Said el-Hudri (r.anh)'ın yanına evinde bulunduğu bir sırada girdi. Dedi ki: Onun namaz kılmakta olduğunu gördüm. Namazını bitirsin diye oturup bekledim. Bu sırada evin bir tarafındaki (çatıda bulunan) kuru hurma dalları arasında bir hareket duydum. Dönüp baktığımda bir yılan olduğunu gördüm. Onu öldürmek üzere üzerine atıldım.
Bana: “Otur†diye işaret etti, ben de oturdum. Namazı bitirince evdeki bir odaya işaret etti ve şöyle dedi:
“Şu odayı görüyor musun?â€
Ben: “Evet†dedim. Şöyle dedi:
“Burada bizden yeni evlenmiş bir genç vardı. Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte Hendek'e çıktık. Günün ortalarında bu genç Rasulullah (s.a.v.) 'den izin alır ve hanımının yanına giderdi. Bir gün ondan izin istedi. Rasulullah (s.a.v.) ona:
"Üzerine silahını al. Çünkü ben Kureyzalıların sana zarar vereceğinden korkarım." diye buyurdu. Adam silahını aldı, sonra (evine) döndü. Hanımının iki kapı arasında ayakta dikilmekte olduğunu gördü. Hemen hanımına saplamak üzere mızrağı ile üzerine yürüdü. Çünkü bundan dolayı hanımını kıskanmıştı. Hanımı ona:
“Mızrağını tut ve benim dışarıya çıkmama neyin sebep olduğunu görmek için evin içerisine girâ€, dedi.
Genç içeri girdiğinde yatak üzerinde katlanıp durmuş büyükçe bir yılan ile karşılaştı. Elindeki mızrakla üzerine atılıp mızrağını ona sapladı, sonra çıktı. Mızrağını evin ortasına sapladı ve yılan onun üzerinde bir süre hareket etti. Önce yılan mı öldü yoksa genç delikanlı mı daha çabuk öldü, bilinmiyor.
(Ebu Said) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'in yanına gelip ona durumu anlattık; dedik ki:
“Onu bize diriltsin diye Allah'a dua et.â€
Peygamber şöyle buyurdu: "Arkadaşınız için mağfiret dileyiniz." Sonra şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Medine'de müslüman olmuş cinler vardır. Onlardan herhangi birilerini görecek olursanız üç gün süreyle ona izin veriniz (uyarınız). Eğer bundan sonra bir daha size görünürse onu öldürünüz. Şüphesiz ki o, bir şeytandır." (Sahih-i Muslim ; Selam bahsi)
Bu hadis-i şerif bu gencin, cinlerden birisi olan o yılan sebebiyle öldürüldüğüne delildir.
2. Taun hastalığı ortaya çıksın diye insanı dürtmeleri:
Taun: Kanın galeyanından ötürü meydana gelen şişkinlik yahutta kanın belli bir organ üzerinde fazlaca toplanması ve o organı ifsâd etmesi demektir. (Fethu'l-Bârî, X, 180)
Bu hastalığın cinlerin dürtmeleri sonucu meydana geldiğinin delili, bu hususta bizlere kadar ulaşmış hadislerde sabit olan ifadelerdir.
Mesela, İmam Ahmed'in rivayet ettiği Ebu Musa (r. anh) yoluyla gelen hadis böyledir.
Buna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ümmetimin yok oluşu dürtmekle (silahlarla öldürülmekle) ve taun ile olacaktır."
“Ey Allah'ın Rasulu, dürtmenin ne olduğunu biliyoruz, peki taun nedir?†diye soruldu. Şöyle buyurdu:"Cinlerden düşmanlarınızın dürtmeleridir. Hepsi de şehadete sebeptir." (Ahmed b. Hanbel)
Yine İmam Ahmed'in ve sahih olduğunu belirterek Hakim'in, Asım el-Ahvel'den, onun Kureyb b. el-Haris'den, onun Ebu Musa el-Eş'ari'nin kardeşi Burde b. Kays'dan kaydettiği şöyle bir rivayet vardır:
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Allah'ım, ümmetimin telef olmasını senin yolunda (silahla) dürtülmek ve taun hastalığı sonucu ölmek suretinde takdir buyur!"
İbn Hacer dedi ki: Taunun cinlerin dürtmesi neticesinde ortaya çıktığını destekleyen hususlardan birisi de çoğunlukla en mutedil mevsimlerde ve havası itibariyle en sağlıklı, suyu en güzel bölgelerde ortaya çıkmasıdır. Ayrıca eğer bu hastalık, havanın kötülüğü sebebiyle ortaya çıkmış olsaydı, yeryüzünde devam ederdi. Çünkü hava kimi zaman sağlığa aykırı, kimi zaman sağlığa uygun olur. Kimi zaman bu gider, kimi zaman öteki gelir ve bu herhangi bir kıyas veya deneye göre olmamaktadır. Kimi zaman böylesi üstüste birkaç sene gelir, kimi zaman bir kaç sene gecikir. Ve eğer yine böyle (yani kötü hava şartları dolayısıyla) olsaydı insanları ve hayvanları da kapsaması gerekirdi. Muşahede ile varlığı tespit edilen ise, onun pek çok kimseye isabet etmekle birlikte, mizaçları itibariyle onlar gibi olup, o kimselerin yanlarında bulunanlara isabet etmemesidir. Ayrıca böyle olsaydı bedenin tamamını kapsaması gerekirdi. Oysa bu hastalık bedende belli bir yerde özellikle olur ve orayı aşmaz.
Diğer taraftan havanın bozukluğu, vücuttaki karışımların değişmesini ve hastalıkların çoğalmasını gerektirir. Bu ise çoğunlukla hastalık olmadan da ölüme sebeptir. İşte bu durum, taunun cinlerin dürtmesi sonucu ortaya çıktığını göstermektedir." (Fethu'l-Bârî, X, 181)
İbn Mâce'nin Sünen'inde ve Hakim'in Mustedrek'inde sabit olduğuna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir toplum arasında fuhuş açıktan işlenecek olursa, mutlaka onlar arasında taun hastalığı ve daha önce geçip gitmiş olan geçmişlerinde bulunmayan ağrılar başgösterir.â€
Yine Hakim'in rivayet ettiğine göre:
"Zina artarsa öldürmeler de çoğalır ve taun baş gösterir."
Taun yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de sözünü ettiği sapık ve fesâd ehli kimselere verdiği cezalar türünden fâsık ve günahkarlara verdiği bir cezadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Derken biz herbirini günahı ile yakaladık. Kimilerinin üzerine taş yağdıran kasırga gönderdik. Kimilerini o çığlık yakaladı. Onlardan kimisini yere geçirdik, kimilerini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı."(Ankebut, 40)
Bu buyruk taun neticesinde ölümün şehidlik olduğuna dair vârid olmuş buyruklarla çelişmemektedir.
Nitekim Peygamber (s.a.v.): "Taun her müslüman için bir şehâdettir." diye buyurmuştur. Aynı şekilde taunun yüce Allah'tan bir rahmet olduğunu belirten rivayetlerle de çatışmaz.
Nitekim el-Haris b. Umeyra ez-Zebidi dedi ki:
Şam'da taun hastalığı ortaya çıktı. Muaz kalkıp, Hıms'da onlara bir hutbe irad ederek dedi ki: “Şüphesiz bu tâûn Rabbimizin rahmeti, Peygamberimizin duası ve sizden önceki salihlerin (sebebiyle) ölümüdür...â€
(İbn Ebi Şeybe: Musannef, VI, 161; Abd b. Humeyd: Musned, I, 74; Taberani: el-Mucemu'l-Kebir , XX, 116)
İbn Hacer taunun bazan masiyet sebebi ile bir ceza olarak görülebileceğini ifade eder.
Bazı hadisleri kaydettikten sonra şunları söylemektedir:
"Bu hadislerde ifade edildiğine göre taun bazen masiyet sebebiyle bir ceza olarak verilebilmektedir.
Peki, nasıl şehadet olabilir?
Şöyle denilebilir: Bu hususta varid olmuş haberlerin genel ifadesi dolayısıyla, bu sebeple ölen bir kimse şehidlik mertebesine ulaşır. Günahlar işlemiş bir kimsenin şehidlik mertebesine ulaşması, kamil bir mu'min ile aynı mevkide eşit olmasını gerektirmez. Çünkü şehidlerin mertebeleri de yüce Allah'ın adı en yüksek olsun diye çarpışırken Allah yolunda geri dönmeksizin ileri atılırken cihad ederek öldürülen ve birtakım günahları bulunan benzeri şehidler gibi de dereceleri farklı farklıdır. Yüce Allah'ın Muhammed ümmetinin fertlerine dünya hayatında günahlarının cezasını vermesi, bu ümmete bir rahmetidir. Yine bu durum da taun hastalığı ile ölen bir kimsenin, şehadet mükafatını almasına aykırı değildir ve özellikle onların çoğunluğu bu tür hayasızlıkları işliyorsa bile bu böyledir. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır ya, bu hastalığın onların genelini kapsamasının sebebi onların munkerlere karşı çıkmamaları ve tepki göstermeyişleridir..." (Fethu'l-Barî, X, 193)
3- Bazı cinler bir insanı Sara’ya düşürebilir ve ona tesir edebilir.
Kafir cinlerden bazıları insanın aklına ve bedenine musallat olarak, kişinin hareketlerini ve tasarruflarını karıştırır. Kimi zaman cinni sadece insanın bedenine zarar verir, aklına vermez. Bütün bunlar yüce Allah'ın kullarını bir sınamasıdır. Nitekim yüce Allah: "O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere..."(Mulk, 1) diye buyurmaktadır.
Bilhassa cinlerin şeytanlarının, yüce Allah’ın dilemesi halinde insanlar üzerinde bir etkileri vardır. Çünkü aralarından kimileri insana onu öldürmek yahut bunun neticesinde Taun hastalığı ortaya çıksın diye dürtmekle, onu Sara’ya düşürmek yahut ona Nazar değmek yahut onu çalmak ya da uykusunda iken ona eziyet verip onu korkutmak veya namazını kesmek suretiyle insanlara zarar verenleri vardır. Bunlardan bazılarını aktaralım:
1. İnsanı öldürmeleri:
Ebu Saib, Ebu Said el-Hudri (r.anh)'ın yanına evinde bulunduğu bir sırada girdi. Dedi ki: Onun namaz kılmakta olduğunu gördüm. Namazını bitirsin diye oturup bekledim. Bu sırada evin bir tarafındaki (çatıda bulunan) kuru hurma dalları arasında bir hareket duydum. Dönüp baktığımda bir yılan olduğunu gördüm. Onu öldürmek üzere üzerine atıldım.
Bana: “Otur†diye işaret etti, ben de oturdum. Namazı bitirince evdeki bir odaya işaret etti ve şöyle dedi:
“Şu odayı görüyor musun?â€
Ben: “Evet†dedim. Şöyle dedi:
“Burada bizden yeni evlenmiş bir genç vardı. Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte Hendek'e çıktık. Günün ortalarında bu genç Rasulullah (s.a.v.) 'den izin alır ve hanımının yanına giderdi. Bir gün ondan izin istedi. Rasulullah (s.a.v.) ona:
"Üzerine silahını al. Çünkü ben Kureyzalıların sana zarar vereceğinden korkarım." diye buyurdu. Adam silahını aldı, sonra (evine) döndü. Hanımının iki kapı arasında ayakta dikilmekte olduğunu gördü. Hemen hanımına saplamak üzere mızrağı ile üzerine yürüdü. Çünkü bundan dolayı hanımını kıskanmıştı. Hanımı ona:
“Mızrağını tut ve benim dışarıya çıkmama neyin sebep olduğunu görmek için evin içerisine girâ€, dedi.
Genç içeri girdiğinde yatak üzerinde katlanıp durmuş büyükçe bir yılan ile karşılaştı. Elindeki mızrakla üzerine atılıp mızrağını ona sapladı, sonra çıktı. Mızrağını evin ortasına sapladı ve yılan onun üzerinde bir süre hareket etti. Önce yılan mı öldü yoksa genç delikanlı mı daha çabuk öldü, bilinmiyor.
(Ebu Said) dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'in yanına gelip ona durumu anlattık; dedik ki:
“Onu bize diriltsin diye Allah'a dua et.â€
Peygamber şöyle buyurdu: "Arkadaşınız için mağfiret dileyiniz." Sonra şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Medine'de müslüman olmuş cinler vardır. Onlardan herhangi birilerini görecek olursanız üç gün süreyle ona izin veriniz (uyarınız). Eğer bundan sonra bir daha size görünürse onu öldürünüz. Şüphesiz ki o, bir şeytandır." (Sahih-i Muslim ; Selam bahsi)
Bu hadis-i şerif bu gencin, cinlerden birisi olan o yılan sebebiyle öldürüldüğüne delildir.
2. Taun hastalığı ortaya çıksın diye insanı dürtmeleri:
Taun: Kanın galeyanından ötürü meydana gelen şişkinlik yahutta kanın belli bir organ üzerinde fazlaca toplanması ve o organı ifsâd etmesi demektir. (Fethu'l-Bârî, X, 180)
Bu hastalığın cinlerin dürtmeleri sonucu meydana geldiğinin delili, bu hususta bizlere kadar ulaşmış hadislerde sabit olan ifadelerdir.
Mesela, İmam Ahmed'in rivayet ettiği Ebu Musa (r. anh) yoluyla gelen hadis böyledir.
Buna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ümmetimin yok oluşu dürtmekle (silahlarla öldürülmekle) ve taun ile olacaktır."
“Ey Allah'ın Rasulu, dürtmenin ne olduğunu biliyoruz, peki taun nedir?†diye soruldu. Şöyle buyurdu:"Cinlerden düşmanlarınızın dürtmeleridir. Hepsi de şehadete sebeptir." (Ahmed b. Hanbel)
Yine İmam Ahmed'in ve sahih olduğunu belirterek Hakim'in, Asım el-Ahvel'den, onun Kureyb b. el-Haris'den, onun Ebu Musa el-Eş'ari'nin kardeşi Burde b. Kays'dan kaydettiği şöyle bir rivayet vardır:
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Allah'ım, ümmetimin telef olmasını senin yolunda (silahla) dürtülmek ve taun hastalığı sonucu ölmek suretinde takdir buyur!"
İbn Hacer dedi ki: Taunun cinlerin dürtmesi neticesinde ortaya çıktığını destekleyen hususlardan birisi de çoğunlukla en mutedil mevsimlerde ve havası itibariyle en sağlıklı, suyu en güzel bölgelerde ortaya çıkmasıdır. Ayrıca eğer bu hastalık, havanın kötülüğü sebebiyle ortaya çıkmış olsaydı, yeryüzünde devam ederdi. Çünkü hava kimi zaman sağlığa aykırı, kimi zaman sağlığa uygun olur. Kimi zaman bu gider, kimi zaman öteki gelir ve bu herhangi bir kıyas veya deneye göre olmamaktadır. Kimi zaman böylesi üstüste birkaç sene gelir, kimi zaman bir kaç sene gecikir. Ve eğer yine böyle (yani kötü hava şartları dolayısıyla) olsaydı insanları ve hayvanları da kapsaması gerekirdi. Muşahede ile varlığı tespit edilen ise, onun pek çok kimseye isabet etmekle birlikte, mizaçları itibariyle onlar gibi olup, o kimselerin yanlarında bulunanlara isabet etmemesidir. Ayrıca böyle olsaydı bedenin tamamını kapsaması gerekirdi. Oysa bu hastalık bedende belli bir yerde özellikle olur ve orayı aşmaz.
Diğer taraftan havanın bozukluğu, vücuttaki karışımların değişmesini ve hastalıkların çoğalmasını gerektirir. Bu ise çoğunlukla hastalık olmadan da ölüme sebeptir. İşte bu durum, taunun cinlerin dürtmesi sonucu ortaya çıktığını göstermektedir." (Fethu'l-Bârî, X, 181)
İbn Mâce'nin Sünen'inde ve Hakim'in Mustedrek'inde sabit olduğuna göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir toplum arasında fuhuş açıktan işlenecek olursa, mutlaka onlar arasında taun hastalığı ve daha önce geçip gitmiş olan geçmişlerinde bulunmayan ağrılar başgösterir.â€
Yine Hakim'in rivayet ettiğine göre:
"Zina artarsa öldürmeler de çoğalır ve taun baş gösterir."
Taun yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de sözünü ettiği sapık ve fesâd ehli kimselere verdiği cezalar türünden fâsık ve günahkarlara verdiği bir cezadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Derken biz herbirini günahı ile yakaladık. Kimilerinin üzerine taş yağdıran kasırga gönderdik. Kimilerini o çığlık yakaladı. Onlardan kimisini yere geçirdik, kimilerini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı."(Ankebut, 40)
Bu buyruk taun neticesinde ölümün şehidlik olduğuna dair vârid olmuş buyruklarla çelişmemektedir.
Nitekim Peygamber (s.a.v.): "Taun her müslüman için bir şehâdettir." diye buyurmuştur. Aynı şekilde taunun yüce Allah'tan bir rahmet olduğunu belirten rivayetlerle de çatışmaz.
Nitekim el-Haris b. Umeyra ez-Zebidi dedi ki:
Şam'da taun hastalığı ortaya çıktı. Muaz kalkıp, Hıms'da onlara bir hutbe irad ederek dedi ki: “Şüphesiz bu tâûn Rabbimizin rahmeti, Peygamberimizin duası ve sizden önceki salihlerin (sebebiyle) ölümüdür...â€
(İbn Ebi Şeybe: Musannef, VI, 161; Abd b. Humeyd: Musned, I, 74; Taberani: el-Mucemu'l-Kebir , XX, 116)
İbn Hacer taunun bazan masiyet sebebi ile bir ceza olarak görülebileceğini ifade eder.
Bazı hadisleri kaydettikten sonra şunları söylemektedir:
"Bu hadislerde ifade edildiğine göre taun bazen masiyet sebebiyle bir ceza olarak verilebilmektedir.
Peki, nasıl şehadet olabilir?
Şöyle denilebilir: Bu hususta varid olmuş haberlerin genel ifadesi dolayısıyla, bu sebeple ölen bir kimse şehidlik mertebesine ulaşır. Günahlar işlemiş bir kimsenin şehidlik mertebesine ulaşması, kamil bir mu'min ile aynı mevkide eşit olmasını gerektirmez. Çünkü şehidlerin mertebeleri de yüce Allah'ın adı en yüksek olsun diye çarpışırken Allah yolunda geri dönmeksizin ileri atılırken cihad ederek öldürülen ve birtakım günahları bulunan benzeri şehidler gibi de dereceleri farklı farklıdır. Yüce Allah'ın Muhammed ümmetinin fertlerine dünya hayatında günahlarının cezasını vermesi, bu ümmete bir rahmetidir. Yine bu durum da taun hastalığı ile ölen bir kimsenin, şehadet mükafatını almasına aykırı değildir ve özellikle onların çoğunluğu bu tür hayasızlıkları işliyorsa bile bu böyledir. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır ya, bu hastalığın onların genelini kapsamasının sebebi onların munkerlere karşı çıkmamaları ve tepki göstermeyişleridir..." (Fethu'l-Barî, X, 193)
3- Bazı cinler bir insanı Sara’ya düşürebilir ve ona tesir edebilir.
Kafir cinlerden bazıları insanın aklına ve bedenine musallat olarak, kişinin hareketlerini ve tasarruflarını karıştırır. Kimi zaman cinni sadece insanın bedenine zarar verir, aklına vermez. Bütün bunlar yüce Allah'ın kullarını bir sınamasıdır. Nitekim yüce Allah: "O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere..."(Mulk, 1) diye buyurmaktadır.